EKONOMİ - 03 Mayıs 2023 Çarşamba 17:25

Kira artış sınırlamasının uzaltılmasına ilişkin uzman yorumu

A
A
A
Kira artış sınırlamasının uzaltılmasına ilişkin uzman yorumu

Kiralara sınırlamasının uzatılmasının dengeleri bozabileceğinin belirten Gayrimenkul Uzmanı Mustafa Hakan Özelmacıklı, ''Bu düzenleme yerine artışlar gene tüketici fiyat endeksindeki son on iki aylık ortalamalara göre kalsa çok daha iyi olurdu. Çünkü piyasada bu düzenleme uygulanamadı ve taraflar arasında karşılık bulmadı'' dedi.

Konutlarda 11 Haziran 2022 ile 1 Temmuz 2023 tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde kira artışını yüzde 25 ile sınırlayan düzenleme 1 Temmuz'da sona erecek. Şimdiden bu sürenin uzatılabileceğinin konuşulması gayrimenkul piyasalarını tedirgin ediyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Altın Emlak Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı, “Özellikle geçen yıl Haziran ayında başlatılan kira artışlarına getirilen sınırlama ve artan gayrimenkul değerleri nedeniyle kiracı mal sahibi uyuşmazlıkları hat safhaya ulaştı. Enflasyondaki artışın yanı sıra, talepte yaşanan artış, fiyatları yukarı yönlü harekete zorluyor. Ülkemizde 2022 yılında açılan ve devam eden kiralananın tahliyesi kapsamında 42 bin 31, icra tarafında kiralananın tahliyesi kapsamında 27 bin 232 ve kira kapsamında 26 bin 540 dava bulunuyor. Bu düzenleme yerine artışlar gene tüketici fiyat endeksindeki son on iki aylık ortalamalara göre kalsa çok daha iyi olurdu. Çünkü piyasada bu düzenleme uygulanamadı ve taraflar arasında karşılık bulmadı” dedi.

''Mal sahipleri fırsatçı olarak görülmemeli''
Gayrimenkul sahiplerinin fırsatçı olarak görülmesinin de doğru olmadığını ifade eden Özelmacıklı, “Bazı malikler başka bir yerde kirada oturuyor ve oturmadıkları taşınmazı kiraya veriyor. Bazıları ise aldığı konut kirası ile geçimini sağlamaya çalışıyor. Bu açısında baktığımızda ev sahiplerini fırsatçı olarak nitelendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bakın ülkemizdeki 25 milyon 329 bin 833 hane halkı bulunuyor. Mülkiyet durumuna göre dağılımına bakıldığında, yüzde 60,7'sinin oturduğu konutun sahibi olan, yüzde 27,6'sının kiracı olan hane halklarından oluşuyor. Bu kapsamda ülkemizde yaklaşık 7 milyon kiracı bulunuyor. Düzenleme sadece kiracı yönü ile yapılmamalı. Gelir vergisi düzenlemesi başta olmak üzere bazı muafiyetler bu durumda mal sahiplerine sağlanmalı” şeklinde konuştu.

''Taşınmazlarını kiraya vermekten kaçınabilirler''
Özelmacıklı, “Sektörde dengeleri bozacak düzenlemeler gayrimenkul sahipleri ile kiracılar arasında yaşanan sıkıntıları daha da artırır. Hatta mal sahipleri evleri uzun süreli değil, son dönemlerde sayısı çok yüksek oranda artan günlük kiralık şeklinde değerlendirebilir. 2 milyon 368 bini geçen gayrimenkul sermaye iradı faal mükellef sayısı önemli oranda düşüş gösterebilir. Kiracılardan tahliye taahhütnamesini zorunlu tutan, ek şartlar, döviz bazlı kira isteyen malikler artabilir. Düşük kira nedeniyle piyasada satılmaya çalışılan konut sayısı artış gösterebilir. Sadece İstanbul’da yeni binalarda kira fiyatları metrekarede 150 TL seviyesinin üstüne çıktı. Çünkü boşalan ev kira artışına getirilebilecek düzenleme nedeniyle çok daha yüksek fiyattan pazara sunuluyor. Ayrıca mal sahibi kontrolü olmayan ilanların da önemli derecede olumsuz etkisi var. Eski ve yeni kiracı arasındaki farklar birçok yerde 4 katı geçti” dedi.

İşyeri kiralarında TÜFE düzenlemesi devam ediyor
Ticari gayrimenkullerde bu derece anlaşmazlıklar olmadığını ve burada TÜFE’nin son on iki aylık ortalamasının dikkate alındığını ifade eden Özelmacıklı, “Açıklanan Nisan ayı TÜFE ortalamasına göre işyeri kiralarında artış üst sınırı bu ay yüzde 67.20 olarak gerçekleşti. Kentsel dönüşüm, üniversitelerin açılacak olması, evlenme, deprem riski, günlük ve eşyalı kiralama gibi nedenler ile talep artışına bağlı olarak fiyatlar artmaya devam edecek” diye konuştu.

Yap-kirala-devret
Özellikle daha uzun sürecek konut edindirmede projelerinde ziyade sadece kiralamaya yönelik konut arzına acil ihtiyaç olduğunu ifade eden Özelmacıklı, “Bu kapsamda arsası devletten, yap-kirala-devret modeli ile, özel sektörün sadece kiralama yapmasına yönelik arsa tahsisleri yapılabilir. Bir daire içinde birden fazla bağımsız bölüm oluşturulmasına izinler verilebilir. Doldur boşalt yöntemi ile özellikle kentsel dönüşümde de kullanılabilecek kiralık konutlar yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Toz taşınımı polen ve nektara ulaşımı zorlaştırdı, arılar strese girdi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da son zamanlarda etkili olan toz taşınımı, arıları olumsuz etkiledi. Çiçekler üzerinde biriken tozlar nektar ve polen akımına engel olurken, arılarda stres oluştu. Küresel ısınmanın oluşturmuş olduğu iklim değişikliği günümüzde ekstrem meteorolojik olaylar yaşanmasına sebep oluyor. Bu çerçevede Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da son zamanlarda toz taşınımı etkili oldu. Meteorolojinin de sıklıkla uyarı yaptığı toz taşınımı ilk olarak arıları etkiledi. Taşınıma bağlı olarak arılar strese girerken, çiçeklerin üzeri ise toz ile kaplandı. Bu kapsamda arıların çiçeklerden nektar ve polen alması da zorlaştı. Son zamanlarda toz taşınımından dolayı arılarda stres oluştuğunu dile getiren Elazığ Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kimyager Fırat Canbay, tozların çiçekler üzerinde birikim yaptığını ve arılarında nektar ve polenlere ulaşamadığı söyledi. Bal rekoltesinde düşüşlerin yaşanabileceğini vurgulayan Canbay, özelikle 5 yılda bölgedeki meteorolojik hafızanın bozulduğunu ve uzun vadede doğal seleksiyonun oluşabileceğini aktardı. Bölgede arıcılık sektörünün bahar mevsimini yaşadığını belirten Başkan Fırat Canbay, “Ancak Meteoroloji’den son 10 gündür gelen toz taşınımı uyarısı var. Toz taşınımı mevcut ekosistem içerisinde oluşan bir ekstrem olaydır. Son yıllarda özellikle iklim değişikliğinden kaynaklı oluşan bu toz taşınımları mevsimsel olarak geçiş döneminde olması gerekirken mevsimin ortasında olmaya başladı. Bizim için önem arz eden çiçekler üzerindeki polen ve nektarın arılar tarafında çekilmesine engel olmaktadır. Bununda en önemli sebebi tozlar, çiçekler üzerinde birikim yapıyor. Arıların da buradan polen ve nektar taşımasına engel oluyor. Bunlar sektör olarak olumsuz gelişmelerdir. İleri döneme arıcılık sektöründe maliyetli bir sürece girileceğini göstermektedir. Çünkü mevsim olarak bahar ve bal akımına yaklaşık 50 günlük sürecimiz söz konusu. Bu süre içerisinde arıcılarımızın kıştın çıkmış arılarını koloni varlığı olarak genişletmesi ve güçlendirmesi gerekmektedir. Eğer bu toz taşınımı böyle devam ederse koloniler, bu çiçekteki nektar ile polenden yeteri kadar faydalanamamağı için arıcılarımıza ekstra yük ve maliyet getirecektir" dedi. "Verim düşüklüğüyle de karşı karşıya gelme ihtimali yüksektir" Özellikle bahar mevsiminin koloni varlığı, verim ve rekolte üzerinde en önemli etkenlerden bir tanesi olduğunu aktaran Başkan Canbay, "Doğayla temaslı bir sektör. Doğanın da canlı ve verimli olması gerekiyor. Tabii bu kendi başına yeterli bir sebep değil. Koloninin de güçlü olarak bal akımı dönemine girmesi gerek. Dolasıyla bu toz taşınımından dolayı yeterli kadar gelişemeyen, varlığını artıramayan koloniler, bal mevsiminde verim düşüklüğüyle de karşı karşıya gelme ihtimali yüksektir" diye konuştu. "Toz taşınımından kaynaklı strese bağlı olumsuzluklar da görülmektedir" Canbay, "Özellikle bizler nektar ve polen taşınmasında olumsuz gelişmelerden bahsettik. Ayrıca arılarda bu toz taşınımından kaynaklı strese bağlı olumsuzluklar da görülmektedir. Son 10 gündür bölgeden gelen şikayetler var. Özellikle kolonilerin agresif davranışlar sergilediği ve strese bağlı durumlar gözlemlendiği bir gerçektir. Bunlarında sebeplerini incelediğimiz zaman gerçekten toz taşınımının koloniler üzerindeki olumsuz gelişmelerden biri olarak değerlendirebiliriz. Toz taşınımının arı varlığı üzerindeki en önemli olumsuzlarından bir tanesi arılarda oluşturmuş olduğu strestir” şeklinde konuştu. "Zaman içerisinde bitkiler ve canlılar doğal seleksiyona uğrayacak" Küresel ısınmanın oluşturmuş olduğu iklim değişikliğine bağlı bölgede birtakım ekstrem olaylar gerçekleştiğini vurgulayan Canbay, “Bölgenin bir meteorolojik hafızası vardı. Son 5 yıldır şunu görüyoruz, bölgedeki meteorolojik hafıza bozuldu ve yeni hafızalara yol açıldı. Zaman içerisinde bitkiler ve diğer canlılar doğal seleksiyona uğrayacak. Ama yakın zaman içerisinde bu olumlu bir gelişme olarak durmuyor. Uzun vadede bu doğal seleksiyona da dönüşebilir” ifadelerini kullandı.
Adana Ağlatan doğum günü sürprizi: Down sendromlu Ramazan, ilk kez doğum günü kutladı Adana’da hayatı boyunca doğum günü kutlamayan down sendromlu 23 yaşındaki Ramazan için yapılan doğum günü sürprizinde annesi gözyaşlarını tutamadı. Ramazan’ın mutluluğu ise gözlerinden okundu. Merkez Yüreğir ilçesine bağlı Koza Mahallesi’nde yaşayan Feride (42) ve Zeki Elçiçek’in(43) 8 çocuğundan en büyüğü olan Ramazan (23), down sendromlu olarak dünyaya geldi. Doğduğundan bu yana sağlık sorunlarıyla boğuşan Ramazan’ın ailesi de maddi imkansızlıklar nedeniyle evladının doğum gününü hiç kutlayamadı. Geçtiğimiz ay Adana’da faaliyet gösteren Ogün Abi Derneği’ne ulaşan anne Feride Elçiçek, evladının 23. yaş doğum gününü kutlamak istediğini söyledi. Pasta alındı, sürpriz yapıldı Ogün Abi Derneği ise bu isteğe kayıtsız kalmadı ve down sendromlu Ramazan için özel pasta yaptırılıp sürpriz doğum günü partisi yapıldı. Ramazan’ın mutluluğu gözlerinden okunurken anne Feride Elçiçek ise evladının ilk kez kutlanan doğum gününde gözyaşlarını tutamadı. Pastayı kesti, ilk dilimi kendisi yedi Mumları üfledikten sonra Ogün Abi Derneği başkanı Ogün Sever Okur ile birlikte pastayı kesen Ramazan, kestiği pastadan ilk dilimi yedi. “Hiç doğum gününü kutlayamadık” İhlas Haber Ajansı’na konuşan anne Feride Elçiçek, çok mutlu olduğunu söyledi. Elçiçek, “Çok duygulandım. Çünkü Ramazan benim en kıymetlim. Kendisi 2 aylık olduğunda down sendromlu olduğunu öğrendik. Kalbinde 3 tane delik vardı ve ameliyat oldu. Sürekli hastanelerde kaldık. Bu yaşa geldi ama hep hastaneye gidiyoruz. Hiç doğum gününü kutlayamadık. Bugün çok mutlu oldu. İlk defa oğlumun doğum gününü kutladık. Ben onun doğum gününü kutlamayı hep istiyordum ama bir türlü kısmet olmadı. En azından bugün oğlumun yüzü güldü” ifadelerini kullandı. “İlk kez kendi pastasını yedi” Ogün Sever Okur ise Ramazan’ın mutluluğu nedeniyle çok duygulandığını anlatarak, “Ramazan’ı uzun zamandır tanıyorum ve ailesinden onun bugün doğum günü olduğunu öğrendim. Bizlerde ona böyle sürpriz yapalım istedik. Bu tarz organizasyonları sürekli yapıyoruz. Başkasının doğum günü olsa bile pastasını dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocuklara gönderenler oluyordu. Ramazan her pasta geldiğinde koşarak yanımıza geliyordu. Bu seferde kendi doğum gününü kutladı. İlk kez kendi pastasını yedi. Annesi ve biz çok duygulandık” dedi. Öte yandan Ogün Sever Okur dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocukların doğum günlerini kutlamaya devam edeceklerini söyledi.