SAĞLIK - 12 Eylül 2016 Pazartesi 15:28

Koku alma duyusu bozuk kişilerin ömrü 5 yıl kısalır

A
A
A
Koku alma duyusu bozuk kişilerin ömrü 5 yıl kısalır

İstanbul Cerrahi Hastanesi Kulak Burun Boğaz, Baş Boyun Cerrahisi Kliniği'nden Doç. Dr. Aytuğ Altundağ, birçok hastalığa davetiye çıkaran ve erken teşhisin çok önemli olduğu koku duyusu bozukluğunun ömrü 5 yıl kısalttıını söyledi.

Menopoza giren kadınların koku alma fonksiyonlarında ciddi düşüşler olduğunu söyleyen Doç. Dr. Aytuğ Altundağ, "Yapılan bilimsel çalışamalar koku alma duyusunu kaybeden insanların ortalama yaşam süresinde diğer insanlara göre 5 yıl daha kısalma saptanmıştır" dedi. Aytuğ Altundağ, özellikle yaşlanma ile birlikte gençlik dönemlerinde erkeklerden daha iyi koku alan kadınların koku alma fonksiyonlarında azalma olduğunu ve menopoz sonrası dönemdeki hormon tedavileri ile bu fonksiyonlarda da düzelme saptandığını belirtti.

Doç.Dr.Aytuğ Altundağ koku alma fonksiyonu şöyle açıkladı:

"Kokuyu almak için üç basamaklı bir sistem vardır. Bunlardan birisi burnumuzun tepe noktasında yer alan koku alanıdır. Her iki burun deliğinde yaklaşık 1.5 santimetrekarelik bir alanı oluşturur. Koku molekülleri ile koku algılayıcı hücreler bu alanda etkileşime uğrar ve elektriksel bir aktivite oluşur. Daha sonra bu elektriksel sinyal ile beyindeki koku soğancığına ulaşır. Koku duyusu dışında diğer tüm duyular beyinle ilgili merkezlere gitmeden önce talamus adını verdiğimiz bölgeye uğrarlar. Fakat koku duyusunda talamus yerine ön işleme merkezi gören yer koku soğancığıdır. Koku soğancığında kokunun ön işlem merkezi gerçekleştikten sonra ilgili koku merkezine koku sinyali gider ve koku duyusunun algılanması gerçekleşmiş olur. Üç basamaklı sistemin sağlam olması koku duyusunun gerçekleşmesi için şarttır. Koku duyusunu değerlendirirken de bu 3 sistemin tek tek ele alınması şarttır. Koku duyusunu algılayarak neler kazanırız. Bir kere dış dünyadaki tehlikelere karşı uyarıları erken alırız. Duman, gaz kaçağı, zehirli maddelere maruziyet esnasında bir erken uyarı sistemi gibi çalışır koku duyusu. Bunun dışında yemeklerden lezzet alırız. Beslenmemizi daha keyifli düzenleriz. Etrafımızda karşı cinsin kokusunu alarak seksüel ilişkilerimizi düzenleme konusunda sinyal alırız. Kendi kişişel hijyenimiz hakkında bize her an bilgi verir koku duyumuz. Eğer koku duyumuzu kaybedersek tüm bu durumlarda yaşam kalitemizde ciddi oranda bir azalma meydana gelecektir".
Altundağ, koku alma bozukluğunun nedenlerini şöyle sıraladı:
"Koku alma bozukluğunun en sık üç nedeni sırasıyla; üst solunum yolu viral enfeksiyonları sonrasında gerçekleşen koku duyusu kaybı, burun eti büyümesi, burun eğriliği, sinüzit ve tümör gibi burun içi hastalıklar ve kafa travmalarıdır. Bu üç durum koku alma bozukluğunun yüzde 70’ini oluşturur. Bunun dışında diğer nedenler genetik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, toksik-kimyasal maddelere maruz kalmak, guatr ve diabet gibi hormonal hastalıklar, bazı psikolojik hastalıklar sayılabilir".
Altundağ, koku alma bozukluğunun en iyi koku alma testiyle değerlendirildiğini belirterek, "Bunun için yapılması gereken testin bir koku laboratuvarında yapılmasıdır. Bu testte Türk toplumuna uygun kokular hastaya koklatılır ve koku laboratuvarında ölçüm yaılır. Bunlar hastanın cevabına göre şekillenen koku testleridir. Birde hastanın cevabında bağımsız olarak koklama aktivasyonuyla yaptığı anda oluşan elektirksel sinyalleriyle yapılan testler vardır" dedi.
Altundağ şunları kaydetti:
"Koku alma bozukluğu nelere yol açtığını baktığımızda koku duyusu ile neleri kazandığımıza bakalım. Örneğin grip olduğunuz zaman burnunuz tıkalı olduğunda yediğiniz çorba yada içecekte bu tatları algılayamazsınız. Lezzet algınızda azalma iştahınızda azalmaya ve sonrasında kilo kaybına yol açabilir. Bununla beraber depresyon bulguları ortaya çıkabilir. Yani yaşam kalitenizde azalmaya bağlı depresyon bulguları artar. Bunun dışında besin zehirlenmesine daha sık maruz kalırsınız. Çünkü bozulmuş yiyecekleri fark edemezsiniz. Ev kazalarına daha çok maruz kalınır. Tencere tava yakmak, temizlik malzemelerine bağlı olarak zehirlenmek gibi. Kişisel hijyeninizi ayarlayamazsınız. Yapılan bilimsel çalışamalar koku alma duyusunu kaybeden insanların ortalama yaşam süresi diğer insanlara göre 5 yıl daha kısalmaktadır".
Altundağ, koku alma bozukluğunun tedavisiyle ilgili "Koku alma bozukluğu tedavisinde her geçen gün yeni tedaviler ortaya çıkmaktadır. Bizler de Türkiye'den bu tedavi yöntemlerine yakın zamanda bir katkıda bulunduk ve daha önce kullanılan tedavi yöntemlerini geliştirerek diğer ülkelerde de kullanılmasını sağladık. Koku duyusunun kaybında en önemli yaklaşım nedene yönelik tedavidir. Hastalık burunla mı alakalı, burun eti büyümesi mi var, kemik ve kıkırdak problemi mi, sinüzit mi yoksa burun dışı bir neden mi var, bu ortaya konulmalıdır. Özellikle alerjik zeminde oluşan rahatsızlıklar uzun süre tedavi edilmezse ameliyat yapılsa bile ve içerideki hava yolu açılsa bile koku alma bozukluğu geri gelmeyebilir. Alerjik hastalar bu yüzden doktor takibini sıklıkla yaptırılmalı. Grip olan bir hastanın da "nasılsa geçer" diye koku alma bozukluğunun 1 haftadan fazla sürmesi durumunda beklememesi ve doktora gitmesi gerekir. Çünkü koku eğitimi ve koku antremanları dediğimiz belli kokuların hastaya hastalık sürecinde verilip koku alıştırmaları yapması hastalığın iyileşme sürecini kısaltmaktadır" dedi.
Altundağ, kadınlar ile erkekler arasında koku alma farkını, şöyle yorumladı:
"Özellikle kadınlarda yapılan çok sayıda araştırma var. Menopozla-koku alma bozukluğu arasında ciddi ilişkiler bulunmuştur. Hastalar menopoz dönemine girdiklerinde koku alma fonksiyonlarında çok büyük azalma var. Menopoz öncesi kadınlar erkeklerden çok daha iyi koku alır. Menopoz sonrası ise koku keskinliğinde erkeklere yaklaşırlar. Bu hastaların hormon tedavisiyle hormon dengeleri düzeldiğinde koku alma fonksiyonlarında düzelmeler görülmüştür".
Doç.Dr.Aytuğ Altundağ yaşlılıkla ilgili süreçler için önemli bir uyarıda bulundu "Özellikle 60-65 yaşlarında koku eşiklerinde ciddi değişimler olur. Yaşlanmayla ilgili koku alma bozukluğunun mutlaka doktorlar tarafından araştırılması gerekmektedir. Bu durum alzheimer, parkinson, depresyon gibi bir durumun ön bulgusu olabilir. Bu nedenle kişilerin görme ve işitme muayenesi gibi mutlaka koku muayenesi de yaptırması özellikle ileri yaş döneminde gereklidir." 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.