GÜNDEM - 11 Eylül 2022 Pazar 12:43

Mamak Cezaevi'ndeki askeri garnizon içerisinde özel olarak işkence odaları kuruldu

A
A
A
Mamak Cezaevi'ndeki askeri garnizon içerisinde özel olarak işkence odaları kuruldu

Türk tarihine idam, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle hafızalara kazınan 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 42 yıl geçti.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleşen 12 Eylül darbesi ile Türkiye Cumhuriyeti, silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşamıştı. Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi.

517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte, 50 kişi idam edildi. 14 bin kişinin vatandaşlıktan çıkarıldığı bu dönemde, yaklaşık 100 bin kişi örgüt üyesi olma suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise sakıncalı olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı.

Hafızlara böyle kazınan 12 Eylül kanlı darbe sürecine bizzat şahitlik eden, dönemin önemli isimleri İhlas Haber Ajansı'na (İHA) yaşadıklarını anlattı.

Mamak Cezaevi'ndeki askeri garnizon içerisinde özel olarak işkence odaları kuruldu

“Nurettin Soyer sorgumuza girip atılan suçların kabul edilmesi için işkence yaptırdı

Dönemin şahitlerinden, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda idamla yargılanan sanıklardan Hakverdi Satılmış, cezaevi sürecinde yaşadıklarından bahsetti. Çeşitli aletlerle türlü işkencelere maruz kaldığını ifade eden Satılmış, “Mamak Cezaevi içerisinde askeri garnizon içerisinde ülkücülere özel kurulmuş bir işkencehane, Ankara’da Alparslan Türkeş’ten sonra ilk yakalanan, gözaltına alınan kişiyiz. 36 gün işkence gördük. İki dolap arasında Filistin askısı denilen aletle asıldık. Alt tarafımız çıplak. Her tarafımızda elektrik telleri. Bize işkence yapan polis ekibiyle beraber savcı da var. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in babası Nurettin Soyer. Resmi elbiseyle bizim sorgumuza, bizzat işkenceye katılıp üzerimize atılmak istenen suçların kabul edilmesi noktasında kendisi işkence yaptırdı. İşkence raporu da alamadık. 36 gün annemi getirip işkence yaptılar. Okuması yazması olmayan bir kadını oraya getirdiler. Biz o zaman suçu kabul ettik” diye konuştu.

Kendilerine işkence eden kişileri ‘Amerikan askeri’ olarak tanımlayan Satılmış, “Muhsin Yazıcıoğlu, Yılmaz Dural yani ülkücü hareketin önde gelen insanlarıyla, başbuğ Alparslan Türkeş ile beraber yargılandık ve Türkeş’i mahkeme salonunda İstiklal Marşı ile karşıladık. İstiklal Marşı okumaktan hücrelere atıldık. Savunma verdik, hücrelere atıldık. Akşam dayak yedik. Mamak Askeri Cezaevi apayrı bir dünya idi. Namaz kılmak, Kur’an- Kerim okumak yasak. Sayımlarda fazla Kur’an-ı Kerim’leri yırtarlardı. Bize askeri elbise giymiş, Amerikan uşağı askerler işkence yaptı “dedi.

“Ali Bülent Orkan ‘iblisler’ diye bağırıyordu”

12 yılı geçkin bir cezaevi hayatı olduğunu, bu süreçte yaşadığı en acı anıyı anlatan Satılmış, “Ali Bülent Orkan benim C-5’te yan hücremdeydi. Elleri ve ayakları demir parmaklıklara kelepçelenmiş, çarmıha gerilmiş şekilde günlerce aç, susuz ve uykusuz bıraktılar Orkan’ı. Ali Bülent Orkan sadece ‘iblisler’ diye bağırıyordu. Biz 36 gün orada ülkücülerin işkence esansında feryatlarını dinledik. Annelerinin, kardeşlerinin, hanımlarının bağırışlarını dinledik özellikle de dinlettiriyorlardı. Erkeklerin dışında kadınların orada işkencede bağırttırılması bizlere çok fazla dokunuyordu. Namaz kılanı dövdüler, oruç tutmak yasak. Yemek getirdiler, içine fare ölüsünü atmışlar. Karavanalara avuçla taş atıyorlar. Yemeği bir insanın yiyemeyeceği şekle getiriyorlar. İnsanlık suçu işlediler. Bunlar yargılanamadı” ifadelerini kullandı.
Satılmış, Kenan Evren’in yargılanamamasının içinde bir yara olarak kaldığını söyledi.

Mamak Cezaevi'ndeki askeri garnizon içerisinde özel olarak işkence odaları kuruldu

“Orada insan haklarının var olduğunu söylemek mümkün değil”

12 Eylül 1980 darbesi döneminde askeri yargılamalarda sanık olarak yargılanan, 1980-1991 yılları arasında cezaevinde tutuklu bulunan avukat Osman Başer, tahliye olduktan sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Şu anda serbest avukatlıkla uğraşan Başer, yaptığı açıklamada 12 Eylül 1980 süresinde hukuk, insan hakları olmadığını, savunma makamının susturulduğunu belirterek, “Biz o dönem sanık olarak yargılanıyorduk ve cezaevinde bulunuyorduk. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda merhum Alparslan Türkeş ve arkadaşlarıyla birlikte 590 kişiye yakın sanıkla birlikte bir spor salonunda baraka, oturakları tahta, saat 08.00’de gelip saat 19.00’da koğuşlara götürülen, tamamen yargılama bile bir işkence, söz hakkı kısıtlı, konuşmak gülmek, insani ihtiyaçları gidermek tamamen izne tabi. Orada insan haklarının var olduğunu söylemek, savunmanın görevini layıkıyla yaptığını söylemek, masumiyet karinesinin bizim lehimize değerlendirildiğini söylemek, suçsuzluğun ispatlanana kadar kişilerin masum olduğunu kabul etmek mümkün değil” diye konuştu.

“Baskı, işkence ile insanlardan beyanlar alınarak suç kabul etmeye zorlanıldı”

“O dönemde yaşlısı genci, sağcısı solcusu, kadını kızı hepsi mevcut siyasi yapı lav edildikten sonra 5 kişilik generaller cuntası, Kenan Evren ve arkadaşları tarafından bize tamamen esir muamelesi yapılan insanlar topluluğu halinde bir yerlerde tutulduk” diyen Başer, şunları kaydetti:

“12 Eylül 1980 de sorgulamaların hazırlık aşamalarında baskı, dikte, telkin ve işkence ile insanlardan beyanlar alındı. Birtakım iddia edilen, isnat edilen suçlar kabule zorlandı. Hatta yazılı beyanlarla kabul ettirildi ve imza attırıldı. Bunların birçoğu insanların hukuki ve fiili imkansızlıklar dahilinde olduğu bir ortamda işlenen suçlar kabul ettirildi. Birçok arkadaşımız berat etti. Birçok arkadaşımız da yeterli deliller tartışılmadan, yeterli yargılama süreci yapılmadan, denge unsuru olsun diye bir sağdan bir soldan idam kararları verildi. Meclis’ten onayı alınmadan bu insanlar infaz edildi. Ailelerimizin karşısında bizler kötü muamele, hakaret, cebir şiddet görüyoruz. Cezaevinde koğuştan ziyaret yerine gidip gelene kadar insanlıktan çıkıyoruz. Ziyarete gitmek bir ölüm, işkence. Yemeklerin içine insanlık dışı birtakım şeyler katıyorlar. Bu yemekleri ister yiyin ister dökün. Önünüze öyle bir ekmek getiriyorlar ki hayvan çiftliklerine koyulan, ıslatılıp verilen ekmekler şeklinde yuvarlak ekmekler getiriliyor.”
“12 Eylül 1980’de 15 Temmuz darbesi gibi şehitlik makamı bu darbe mağdurlarına ülkücü şehitlere de şehitlik makamı verilmeli” diyerek 12 Eylül mağdurları için hak talebinde bulunan Başer, aynı zamanda 12 Eylül darbe döneminden etkilenenlere maddi manevi destekte bulunulmasını dile getirdi. Kenan Evren’in yargılanma sürecini aktaran Başer, “Tamamen bir film senaryosu gibi oldu. Kenan Evren 70 yaşında, diğer generaller ölmüş. Kenan Evren’i duruşma salonuna getirememişiz, soru soramamışız, taleplerimiz dinlenmemiş” dedi.

“Birbirlerinin kulaklarını deliyorlardı, boyunlarına vurmaya çalışıyorlardı”

12 Eylül 1980 döneminde MHP Genel Başkanı olan Alparslan Türkeş’in avukatı Şevket Can Özbay, darbe sürecinde belli derneklere, partilere ve kuruluşlara üye olmuş veyahut oralarda oturmuş kim varsa listeler halinde suçuna bakılmadan hepsinin tutuklandığını belirtti.

Öte yandan, her gün yaklaşık 30 kişinin tutuklandığını ve tutuklananların Mamak Askeri Cezaevi’ne götürüldüğünü hatırlatan Özbay, “Bütün bloklar mahkumlarla tıka basa doluydu. Orada sağcılar ve solcuları aynı koğuşlara alıyorlardı. Bunlar ne kadar tedbir almaya çalışırsa çalışsın, her gün iki grup arasında çok kanlı kavgalar oluyordu. Uzun süre bekliyorlardı. Mahkumlar, somya yataklardan söktükleri demirleri şiş yapıyorlardı. Birbirlerinin kulaklarını deliyorlardı, boyunlarına vurmaya çalışıyorlardı. Kan gövdeyi götürüyordu koğuşlarda. Koğuşun birisinden bir gürültü başladığı zaman aynı anda bütün koğuşlar ayaklanıyordu ve aynı anda sağcılar ve solcular birbirlerine giriyorlardı. Artık iki tarafında takati kalmayınca bu sefer asker girip, iki tarafı da dipçikliyordu” diye konuştu.

“Haksız, hukuksuz ve kanunsuz yere binlerce insan tutuklandı”

Özbay, şöyle devam etti:
“Gardiyanlar, ağır yaralananların önce yarık yerlerine yumruk atıp ondan sonra yaralarını dikiyordu. Acıma, insan hayatı, insan hayatının önemi dahil hiçbir şey yoktu. Kaçmaya teşebbüs eden, avluda söylenenleri yapmayan, emirlere itaat etmeyenlere de vur emri vardı ve vuruyorlardı. İşin şakası yoktu. Haksız, hukuksuz ve kanunsuz yere binlerce insan tutuklandı. Aileleri de mağdur edildi. Biz buna hukuk dilinde telafisi gayri kabili mümkün mağduriyet diyoruz. Onları telafi etmek hiçbir şekilde mümkün değil. Sonradan özür dilemeyle, maddi tazminat vermeyle haksız yere çekilen acıların telafisi mümkün değil.”
Yaşananlar ve daha fazlası demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yer aldı. 12 Eylül 1980, Türk milletinin hafızasına bu şekilde kazındı.

Huzeyfe Tarık Yaman - Muhammed Musab Gümüşer - Evren Doğru - Hakan Karaduman - Gürkan Sayın
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Hekim adayları Akdeniz Tıp Öğrenci Günleri’nde eğlendi Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 12. Akdeniz Tıp Öğrenci Günleri gerçekleştirildi. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Bahçesinde gerçekleşen 12. Akdeniz Tıp Öğrenci Günleri kapsamında Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından gerçekleştirilen Toplumsal Duyarlılık ve Özel Çalışma Modülleri projelerinin sunumları yapıldı. Öğrencilere pilav dağıtımının ardından dans gösterileri ve konserler düzenlendi. Proje Sonuçlarının Değerlendirilmesi ve Ödül Töreni’nde konuşan Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olarak burada olmaktan inanın çok büyük bir heyecan duyuyorum. Çok güzel, bu kadar güzel bir günde bu kadar güzel öğrencileri görmek çok büyük bir mutluluk verdi. İyi ki varsınız. Doktor olmak sadece hasta muayene etmek değil aslında. Siz bir mesleği sabah 8 akşam 5 icra etmeyeceksiniz. Siz bir hayat tarzına doğru yol alıyorsunuz ve yaptığınız şey aslında toplumla her an iç içe olmak ve toplumun bütün sorunlarını özellikle sağlıkla ilgili elbette kulak kabartmak ve bir şekilde onlara rehberlik etmek ve çözüm bulmak" şeklinde konuştu. "Toplum için duyarlılık ve empati gerektiren bir meslek" Çok güzel projeler gördüğünü söyleyen Rektör Özkan, "Tıp bilimi sadece bilgi ve beceri değil. Aynı zaman toplum için duyarlılık ve empati gerektiren bir meslek. Bu etkinlik tıp eğitiminin bu değerde ne kadar önemli olduğunu tekrar bize hatırlatıyor. Başarılarınızın devamını diliyorum. Hakikaten çok keyifli bir ortam ben devamını diliyorum. Sadece toplumsal duyarlılık değil, birçok sanatta, festivallerde bir arada olmak üzere bir festival planlıyoruz inşallah hepiniz için. Sizi çok seviyoruz, başarılar diliyorum, hepinizi öpüyorum, sağ olun" ifadelerini kullandı. "Hedefimiz Türkiye’nin en iyi hekimlerini yetiştirmek" Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Gürpınar, "Bizim fakültenin gerçekten diğer fakültelerden ayıran en güçlü noktalarından bir tanesi toplumsal duyarlılık projeleri ve özel çalışma modülleri. Temel hedefimiz Türkiye’nin en iyi hekimlerini yetiştirmek, her zaman öğrenci arkadaşları buluştuğumuzda söylüyorum. Hastalıklara doğru tanı koyan, doğru tedavi eden, koruma yollarını bilen acil müdahaleyi doğru yapan bilimsel araştırmaları yapabilen iyi hekimler yetiştirmek ama iyi hekim sadece bu kapsamda değil. Bunun dışında sosyal, sanatsal, kültürel açıdan da kendini yetiştiren, geliştiren hekimler ancak en iyi hekimlerdir işte bu projelerin temel hedefleri aslında biraz bunlar sizlere sosyal sanatsal yönden toplumsal yönden geliştirmek ve bu alanlardaki öngörülerinizi topluma bakıcısını daha da geliştirmek. Biz aynı zamanda yaklaşık 13 yıldır akredite bir fakülteyiz. Akreditasyonda da örnek gösterilen Türkiye’de bizi diğer fakültelerden ayıran en önemli özelliklerden bir tanesi” dedi. Projesini başarıyla bitiren herkesin dereceye girdiğini söyleyen Dekan Gürpınar, en iyi ilk üçe de bir ödül belgesi vereceklerini söyleyerek emek veren hocaların, öğrencilerin eline emeğine sağlık dileklerini iletti. Konuşmaların ardından dereceye girenlere ödüller takdim edildi. 12. Akdeniz Tıp Öğrenci Günleri’ne Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Gülbin Arıcı, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Gürpınar, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Yıldıray Çete, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Levent Sarıkcıoğlu, Prof. Dr. Neval Boztuğ, Hastane Başhekim Yardımcıları Prof. Dr. Banu Nur, Doç. Dr. Muhittin Yaprak, Doç. Dr. Murat Uçar, Dr. Öğr. Üyesi Ali Ünal, Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Gökhan Ertosun, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Bitlis Ahlat’ta ‘Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi’ başladı Bitlis’in Ahlat ilçesinde ‘Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi’ kayıtları başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasında imzalanan ve hafızlık eğitiminde işbirliğini amaçlayan protokol çerçevesinde bölgede ilk olarak Ahlat ilçesinde de Şehit Eren Öztürk Hafızlık Külliyesi ve Şehit Murat Sarıgül İmam Hatip Ortaokulu tarafından uygulamaya konulan ‘Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi’ kayıtları başladı. Ahlat Şehit Eren Öztürk Hafızlık Külliyesini ziyaret eden Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, başlatılan projeye destek verip ilk kayıt olarak oğlu Osman Akif Gülmez’in ‘Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi’ne kaydını yaptı. Kayıt sonrası gazetecilere açıklamada bulunan Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Kubbet-ül İslam Ahlat’a yakışır hafızların buradan yetişeceğini söyledi. Gülmez, “Şehidimizin mekanındayız. Şehidimizin vasiyeti olan külliyedeyiz. Allah yapanlardan ve emeği geçenlerden razı olsun. Ahlatlılar olarak bu külliyenin yapılmasından mutluyduk, gururluyduk. Sabah uyandığımda bir sosyal medya paylaşımında hafızlık proje eğitiminin Ahlat Şehit Eren Öztürk Hafızlık Külliyesi’nde yapılacağını görünce hakikaten bu mutluluğumuz kat kat arttı. Çocukluktan beri benim hayalimde hafız olmaktı ama bir takım sebeplerden dolayı olamamıştım. Biz olamadıysak en azından alimizden biri olsun diye yıllarca o hasretle tutuşuyorduk. Bu projede 4. sınıfı bitirip 5. sınıfa geçen öğrencileri kapsayınca bizimde ikinci oğlumuz Osman Akif’imiz bu yıl 4. sınıfı bitirip 5. sınıfa geçiyor diye hemen Şerafettin Hocama telefon açıp, ilk kaydı biz yapalım dedim, hocamda çok sevindi. Elhamdulillah Kubbet-ül İslam Ahlat’ta bu tür faaliyetlerin olması, bu tür hafızlık proje okulunun hem ortaokulla birlikte hafızlığın yapılması hakikaten çok büyük bir nimet. Bizim gibi bu hasretle yanıp tutuşanlar içinde bir mihenk taşı oldu. Sebeplerden Allah razı olsun. İnşallah Ahlat’a yakışır hafızlar buradan yetişir. Ailemizden de yaşayan ilk hafızımızı da inşallah bu kurs vesilesiyle yetiştirmiş olacağız. Hafızlık sevdası taşıyan Ahlatlı hemşehrilerime de çocuklarını buraya yönlendirmelerini bekliyor ve istiyorum. Hakikaten güzel bir mekan. Ortaokulla birlikte böyle bir projenin yürütülmesi çok daha uygun olmuş. Ahlat’ta ortaokulda bu hizmetin olması biz Ahlatlıları gururlandırmıştır. Allah sebep olanlardan razı olsun” dedi. Kur’an Kursu-Okul İşbirliğine Dayalı Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Programı Nedir? “Kur’an Kursu-Okul İşbirliğine Dayalı Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Programı”, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz ile Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasında imzalanan ve hafızlık eğitiminde işbirliğini amaçlayan protokol çerçevesinde hazırlanmıştır. Program, örgün eğitime devam etmekle birlikte, MEB’in ilgili mevzuatı çerçevesinde kayıt dondurma hakkından yararlanarak ya da kayıt dondurmaksızın hafızlık yapmak isteyen öğrencilerin, belirlenen süreyi etkin, verimli ve sistemli bir şekilde kullanmaları ve böylece programda belirlenen kazanımlar çerçevesinde hafız olmalarını hedeflemektedir.
Ankara Binali Yıldırım’dan Kazakistan Büyükelçisi Sapiyev’e "geçmiş olsun" ziyareti Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, 7 kişinin hayatını kaybetitği sel felaketinin ardından Kazakistan Büyükelçisi Yerkebulan Sapiyev’i ziyaret ederek, geçmiş olsun dileklerini iletti. Kazakistan’da yoğun yağışlı geçen kış sonrası eriyen kar sularının erimesi sonucunda ülkenin birçok noktasında evler su altında kalırken, 100 bine yakın insan sel bölgesinden tahliye edilmişti. Yaşanan sel felaketinin ardından Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Heyeti Başkanı Yıldırım, Kazakistan Büyükelçisi Sapiyev’i ziyaret etti. Kazakistan Büyükelçiliği’nde gerçekleşen görüşme sonrası Yıldırım, basın mensuplarına açıklamada bulundu. Kazakistan’da yaşanan sel felaketinde Türkiye’nin ilk günden itibaren aynı acıları paylaştığını ve destek talebinde bulunduğunu aktaran Binali Yıldırım, “Nisan ayının başında Kazakistan’da büyük bir sel felaketi oldu. Kardeş ülke Kazakistan’da kuzey ve kuzeybatı bölgelerinde 100 binin üzerinde insan olumsuz etkilendi. Ne yazık ki 7 Kazak kardeşimiz hayatını kaybetti. İlk günden itibaren Türkiye olarak Cumhurbaşkanımız acılarını paylaşmak için mevkidaşını aradı ve destek talebinde bulundu. Ancak o dönemde Tokayev uluslararası yardım çağrısına ihtiyaç olmadığını ifade ederek, kendi imkanları ile çalışmalara başladılar. Buna rağmen Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye’den bazı sivil toplum kuruluşları ve Kazakistan’da yerleşik Türk firmaları da ellerindeki imkanlarla bu sıkıntılı günde felaketten etkilenen kardeşlerimize destek olmanın gayreti içinde oldular. Bu ziyaretimiz, yaşanan sel felaketi ve taşkın dolayısıyla fiziken gelerek geçmiş olsun dileklerimizi iletmek ve dayanışmamızı göstermek amaçlıdır” ifadelerini kullandı. Kazakistan’ın 6 Şubat’taki depremde çok hızlı bir şekilde reaksiyon göstererek kurtarma çalışmalarında yer aldığını hatırlatan Yıldırım, “Türk Devletleri Teşkilatı’nın amacı Balkanlar’dan Baykal’a kadar geniş bir coğrafyada 170 milyonun yaşadığı bölgenin refahını yükseltmek ve ekonomi, altyapı, eğitim gibi birçok alanda işbirliğini güçlendirmektir. Liderlerimiz başta olmak üzere dışişleri bakanlarımız, Aksakal Heyetimiz ve kıdemli memurlar üzerlerine düşen görevleri layıkıyla yerine getiriyorlar. Bu anlamda ortak alfabe çalışmaları konusunda da uzmanlar, akademisyenler çalışmalarını sürdürüyorlar” dedi.
Antalya Antalya’da domates miktarı yıllık endekste yüzde 4,32 arttı Antalya hallerinde işlem gören domates miktar endeksi yıllık yüzde 4,32 artarken, fiyat endeksi yüzde 87,95 arttı. Sebze miktar endeksi yıllık yüzde 14,27 artarken, fiyat endeksi yüzde 55,85 arttı. Meyve miktar endeksi yıllık yüzde 20,44, fiyat endeksi ise 78,24 arttı. Antalya Ticaret Borsası, Nisan ayı hal endeksini açıkladı. Antalya hallerinde işlem gören domates, sebze ve meyvelerin işlem miktar ve fiyatlarıyla ilgili endeks değerleri, 2024 Nisan ayında bir önceki aya göre ve geçen yılın aynı ayına göre değişim gösterdi. Yıllıkta miktar da fiyat da arttı Nisan ayı endeksleri miktarda bir önceki aya göre (aylık) domateste yüzde 36,56 ve sebzede yüzde 14,52 ve meyvede ise yüzde 17,06 arttı. Miktar endeksleri geçen yılın aynı ayına göre (yıllık) domateste yüzde 4,32, sebzede yüzde 14,27 ve meyvede ise yüzde 20,44 arttı. Nisan ayında endekslerdeki yıllık değişimler, miktarda domates ve sebze için 9 yıllık ortalama üstü ve meyvede ise ortalama değerlerde olurken, yıllık fiyat endekslerindeki değişimler domates, sebze ve meyvede ortalama üstünde gerçekleşti. Nisan ayında domates fiyat endeksi yüzde 87,95 artarken, miktardaki yüzde 4,32’lik artış, bu yükselişi engelleyemedi. Sebze fiyat endeksi yıllık yüzde 55,85 arttı. Sebzenin yıllık miktar endeksinin yüzde 14,27 artmasına rağmen fiyat endeksinde de artış devam etti. Meyve fiyat endeksi yıllık yüzde 78,24 arttı. Meyvenin yıllık işlem miktarındaki yüzde 20,44’lük artışa rağmen fiyatlar ortalamanın üstünde arttı. Nisan ayında miktar ve fiyat endekslerindeki aylık değişimler, domates için son 6 yılın miktarda ortalama üstünde artış ve fiyatta ise rekor azalış olarak gerçekleşti. Aylıkta miktar arttı fiyat azaldı Bir önceki aya göre (aylık) domates işlem miktar endeksi, Nisan ayında yüzde 36,56 artarken, işlem fiyat endeksi ise aylık yüzde 15,29 azaldı. Bir önceki aya göre (aylık) sebze işlem miktar endeksi, Nisan ayında yüzde 14,52 artmasına rağmen, işlem fiyat endeksi aylık yüzde 29,37 azaldı. Son 6 yılın Nisan ayları dikkate alındığında sebze miktar endeksinde ortalama altı artış, fiyat endeksinde ise rekor düzeyde düşüş gerçekleşti. Bir önceki aya göre (aylık) meyve işlem miktar endeksi, Nisan ayında yüzde 17,06 artarken, işlem fiyat endeksi de yüzde 17,86 arttı. Son 6 yılın Nisan ayları dikkate alındığında aylık değişimler, meyve miktar endeksinde ortalama üstü artış ve fiyat endeksinde ise ortalama altında artış olarak gerçekleşti.