EKONOMİ - 30 Kasım 2016 Çarşamba 10:31

Merkez, Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı

A
A
A
Merkez, Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı

Merkez Bankası'nın Kasım ayı Finansal İstikrar Raporu'na göre son dönemde küresel finansal piyasalarda artan oynaklıklar portföy hareketleri ve varlık fiyatlarında dalgalanmalara yol açtı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2016 yılı Kasım ayı 'Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı. Rapora göre, son dönemde küresel finansal piyasalarda artan oynaklıklar portföy hareketleri ve varlık fiyatlarında dalgalanmalara yol açtı. Küresel finansal piyasalar 2016 yılının ikinci yarısı başından ABD seçimlerine kadar olan dönemde görece sakin bir seyir izledi. Bu dönemde, Japonya ve Avrupa Merkez Bankası’nın genişlemeci para politikası uygulamalarını devam ettirmesi küresel likiditeyi destekleyici bir rol oynadı. İngiltere’deki referandumun sonucu piyasalar tarafından olumsuz karşılanmakla birlikte piyasalar üzerindeki etkisi kısa sürdü. ABD seçim sonuçlarının açıklanmasına kadar olan dönemde, uluslararası yatırımcıların risk iştahının ılımlı seyri gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarını destekledi. Ancak, seçim sonuçlarının ABD ekonomi politikaları ile ilgili oluşturduğu belirsizlik algısı piyasalardaki oynaklığı belirgin biçimde artırdı. Bu dönemden itibaren ABD doları gelişmiş ve gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı önemli ölçüde değer kazandı. Finansal piyasalarda seçim sonrasında ortaya çıkan olumsuzluklar gelişmekte olan ülkelere yoğun sermaye çıkışları şeklinde yansıdı.

ABD ekonomisinde genişlemeci maliye politikalarının öne çıkacağı görüşünün kuvvetlenmesi enflasyon beklentilerini artırırken, tahvil faizleri üzerinde de yukarı yönlü baskı oluşturdu. ABD tahvil faizlerindeki artışın ve küresel belirsizliğin yoğunlaşması sonucu gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelen talepte düşüş yaşandı. Gelişmekte olan ülkelerin tahvil piyasalarında likidite düşerken faiz oranları sert bir şekilde yükseldi. Bu durum gelişmekte olan ülkelerde ihraç piyasasına bağımlılığı yüksek ekonomik birimler için fonlama koşulları açısından önemli bir bozulma anlamına geldi. Kamu borç stokunun düşük seviyelerde seyrettiği, banka ve firma ihraçlarının toplam kaynaklar içindeki payının son derece küçük olduğu Türkiye’de, küresel tahvil piyasasındaki olumsuz gelişmelerin finansmana erişim açısından yansımalarının sınırlı kalacağı öngörüldü. Bununla birlikte, küresel faizlerin yükselmesiyle finansman maliyetlerinin bir miktar artması bekleniyor.

"Türk bankacılık sektörü gerek Euro bölgesi bankalarından gerek İngiltere bankalarından yaptıkları borçlanmaları çevirmekte sorun yaşamıyor"
Son dönemde, küresel likiditenin tahsis ve aracılığında önemli rol oynayan Euro bölgesi merkezli bankalara ilişkin gelişmeler uluslararası finans piyasalarınca yakından takip edildi. Euro bölgesi bankalarıyla ilgili en önemli endişe kaynağı düşük kârlılık oranları oldu. Bu sorunun devamı ilgili bankaların aracılık kapasitesini olumsuz yönde etkileme potansiyeli taşımakta. Öte yandan, Euro bölgesi ekonomik faaliyetinde mütevazı fakat istikrarlı bir biçimde devam eden büyüme eğilimi bölge bankalarının karlılık sorununu hafifletebilecek bir gelişme olarak değerlendirildi. Halihazırda, Türk bankacılık sektörünün gerek Euro bölgesi bankalarından gerek İngiltere bankalarından yaptıkları borçlanmaları çevirmekte herhangi bir sorun yaşamadıkları, ABD seçim sonuçlarının da bu durumu olumsuz etkilemediği açık bir şekilde görüldü. Euro bölgesinden temin edilen borçların bankaların yurt dışı borcu içindeki payı yıllar itibarıyla kademeli olarak azaldı. Bu bağlamda, son yıllarda Türk bankacılık sektörünün dış borç temin ettiği ülke ve banka sayısını istikrarlı bir şekilde artırmış olmasının Euro bölgesi bankacılık sisteminden kaynaklanabilecek risklerin etkilerini hafifletebilecek bir gelişme olduğu vurgulanmalı. Cari açıkta 2012 yılından bu yana görülen iyileşme eğilimi yurt dışı fonlara bağımlılığın azalmasına katkıda bulunmuştur. 2016 yılının ikinci yarısında özellikle turizm gelirlerindeki gerileme ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak, cari dengedeki iyileşme süreci duraksadı.

Merkez Bankası'nın raporunda şu ifadeler yer aldı: "Türkiye’nin en önemli dış pazarı konumundaki Avrupa bölgesinde büyümenin düşük bir ivmeyle de olsa devam etmesi, Rusya’ya yapılan ihracatta toparlanma, enerji fiyatlarının ılımlı seyri ve TL’nin değer kaybıyla artan rekabet gücü orta vadede cari açıktaki azalma eğiliminin devamını sağlayabilecek gelişmelerdir. Bu durumun, küresel finansal piyasalarda belirsizliğin arttığı bir dönemde dış finansman ihtiyacını azaltmak suretiyle finansal istikrara katkı sunması beklenmektedir. Yurt içi ekonomik faaliyetteki yavaşlama tahsili gecikmiş alacaklar (TGA) oranlarında yukarı yönlü eğilimi beslemiştir. Öte yandan gerek uluslararası karşılaştırmalara gerekse tarihsel verilere bakıldığında TGA oranlarındaki artışın finansal istikrar açısından makul düzeylerde olduğu görülmektedir. Yabancı para (YP) kredilerin performansı halen güçlü seyrini sürdürmekte olup, tarihsel veriler de YP cinsinden kredilerin performansının kur gelişmeleriyle ilişkisinin zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, YP borcun uzun vadeli olması, borcun büyük şirketlerde toplanması ve şirketlerin döviz riskine karşı ihracat dışında kamu garantileri gibi yollarla da korunmalarından kaynaklanmaktadır. Bankaların mevcut sermaye düzeyi ve son dönemde karlılık oranlarında gözlenen toparlanma, TGA artışına bağlı kayıpların bankaların kredi verme kapasitesi üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmayacağına işaret etmektedir.
Kredi büyüme oranlarında ılımlı seyir devam etmektedir.

2015 yılı ortalarında tarihsel olarak en düşük rakamları kaydeden kârlılık oranları 2016 yılının ikinci yarısından itibaren toparlanmaya başlamıştır. 2016 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla kaydedilen kârlılık rakamları, bankaların içsel sermaye birikimiyle yüksek kredi büyüme hızlarını sürdürmelerine olanak verecek düzeydedir. Karlılıktaki güçlü toparlanmada bir defaya mahsus gelişmeler de rol oynamakla birlikte söz konusu gelişmelerin karlılığa katkısı sınırlı düzeydedir. Dolayısıyla, 2016 yılının son çeyreğinde tahvil faizlerindeki gelişmeler nedeniyle menkul kıymet değerleme etkilerine bağlı olarak kârlılıkta sınırlı bir düşüş beklense de karlılıkta oluşan olumlu görünümün önümüzdeki dönemlerde de büyük ölçüde korunacağı değerlendirilmektedir.

Kredi büyüme oranlarında ılımlı seyir devam etmektedir. Tüketici kredileri tarafında konut ve ihtiyaç kredileri, faiz oranlarındaki düşüş ve makro ihtiyati önlemlerdeki gevşeme yönlü adımlarla 2016 yılı Eylül ayından itibaren güçlü bir toparlanma sergilerken, ticari kredilerdeki zayıf seyir sürmektedir. Bu gelişmede talep tarafındaki zayıflık önemli rol oynamakla birlikte, kredi riskine yönelik ihtiyatlı yaklaşımın bankaların kredi verme iştahını azaltmasının da etkili olduğu değerlendirilmektedir. Kredi-mevduat faizleri makasının gelişimi ve kredi eğilim anketlerinin banka kredi standartlarına ilişkin sunduğu bilgiler bankaların duyarlılıklarına işaret etmektedir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2016 yılı Mart-Eylül döneminde gerçekleştirdiği faiz indirimleri, zorunlu karşılıklar aracılığıyla uygulanan destekleyici likidite politikaları, ekonomik faaliyeti canlandırmaya yönelik teşvik edici maliye politikası uygulamaları, makroihtiyati tedbirlerin gevşetilmesi ve sağlam mali yapılarını muhafaza eden kamu bankalarının kredi piyasasına verdiği destek finansal aracılık sisteminin etkinliğini artırmak adına olumlu adımlar olarak görülmektedir. Yakın zamandaki jeopolitik gelişmeler, küresel büyümedeki durgunluk ve yurt içi gelişmelerin etkisiyle zayıflayan ekonomik faaliyetin, gerek iç talebin gerekse ihracat pazarlarındaki görünümün iyileşmesiyle 2017 yılında daha olumlu bir patikaya girmesi muhtemel gözükmektedir. Küresel finansal piyasalarda oynaklığın arttığı, gelişmiş ülkelerdeki büyüme eğiliminin iyileşmekle birlikte halen zayıf seyrettiği ortamda Türk bankacılık sektörünün güçlü görünümünü ve uluslararası piyasalardaki güvenilirliğini koruması öne çıkmaktadır. Bankacılık sektörünün önümüzdeki dönemlerde de aracılık faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürüteceği öngörülmektedir".
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak: Gençlik ve spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız" dedi. Bak, 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bak, gençlerle ilgili projelerden bahsederek, "Burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber ortaklaşa yürüttüğümüz proje çerçevesinde geçtiğimiz dönemde 10 bin istihdam sağlayan projeler gerçekleştirdik. Burada yaklaşık 150 tane fabrikanın kurulmasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber sağlamış olduk. Yine, gençlerin, özellikle üniversitedeki gençlerimizin kendilerini ifade edebilmeleri için, hayalini kurdukları projelerini gerçekleştirmeleri için; sosyal, toplumsal değerlerini yükseltmeleri için "ÜNİDES" adını verdiğimiz proje çerçevesinde yani üniversitedeki öğrenci kulüplerini destekleme projesi çerçevesinde geçtiğimiz yıl sadece 360 milyon gibi bir rakamı öğrenci kulüplerine tahsis ettik ve bu gençlerimiz inanılmaz projeler ortaya çıkardı. Kimisi hasat zamanı çiftçilerle beraber oldu, kimisi çevre çalışmalarında oldu, kimisi köylere gidip okulları boyadılar, okulları yaptılar, kimileri teknoloji projesi yaptı. Dolayısıyla, gençlerimizin bu çerçevede aktif bir şekilde katılmasını sağlıyoruz. Yine, bu yıl da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla yaklaşık 1,2 milyar TL’lik bir yatırımı yine gençlerin istihdama katılması çerçevesinde gündeme alıyoruz ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla 50 tane fabrikanın kurulumu ve bu çerçevede de iş istihdamının artırılması noktasında çalışma yürütüyoruz" dedi. Bak, bağımlılıkla ilgili olarak bilgi vererek, "Bizim bağımlılıkla ilgili süreç içerisinde 12 bakanlıktan oluşan Bağımlılıkla Mücadele Kurulu üyesi olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı görev yapıyor. Bizim bütçemizde teknik olarak 59 milyon gözüküyor ama bizim Bakanlığımızın -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- yaptığı çalışmaların büyük bir kısmı hem gençlik merkezlerinde verdiğimiz eğitimler hem yurtlarda verdiğimiz eğitimler, gençlerimize psikososyal destek olarak verdiğimiz eğitimler, bağımlılıkla mücadele için verdiğimiz eğitimler, formatör eğitimleri, Yeşilayla, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yaptığımız eğitimlerin her birinde bağımlılıkla mücadele ana eksenimiz. Dolayısıyla biz de farkındayız, gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız. Yine örnek vereyim: Bağcılar’da, İstanbul’da, Edirne’de, işte, diğer ilçe ve illerde yapılan mücadelelerde muhtarlarımızla, amatör spor kulüplerimizle, kaymakamlıklarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çok ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Tabii, sporun birleştirici gücüne inanıyoruz, sporun iyileştirici gücüne inanıyoruz çünkü biz de büyüdüğümüz yerde, spora gittiğimiz zaman çocuk enerjisini atıyor, enerjisini gideriyor. Düşünün, bir evde uyuşturucu kullanan bir çocuk var, bir de spor yapan çocuk var. Dolayısıyla, biz spora teşvik etmek yönünde çaba harcıyoruz" dedi.
Van Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları masaya yatırıldı Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) tarafından düzenlenen "Türkiye’de Barış Nasıl Tesis Edilir?" konulu söyleşi programı gerçekleştirildi. Van TSO ev sahipliğinde düzenlenen programda, çözüm sürecinin hukuk, demokrasi ve iş dünyasına yansımaları ele alındı. Programın moderatörlüğünü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin yaptı. Söyleşide, Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları farklı perspektiflerden değerlendirildi. Söyleyişide bir konuşma yapan Van TSO Başkanı Necdet Takva, amacının süreci ekonomik bir perspektiften ele almak olduğunu belirtti. Başkan Takva, "Özellikle ‘Milli Birlik ve Dayanışma’, ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış süreci’ gibi farklı adlarla ifade edilen; bölgemizi yakından hatta doğrudan ilgilendiren bu meseleye, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinden ekonomik değerlendirmeler yapmaktır. Burada bulunma sebebim de budur. Bölgemiz, neredeyse tüm reel verilerde sürekli olarak son sıralarda yer almıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda bölgelerimiz, Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri olarak öne çıkmakta; mevcut parametreler ise gerçekten son derece olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Türkiye genelinde geri kalmış olarak tanımlanan 121 ilçenin 90’ının bölgemizde yer aldığı tespit edilmiştir. Van ilinde ise Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçeleri hariç olmak üzere 8 ilçe bu 90 ilçe arasında bulunmaktadır. Yani Türkiye genelindeki 121 geri kalmış ilçenin 90’ı bölgemizde yer almakta, Van’daki 8 ilçe ise bu listenin en alt sıralarında bulunmaktadır. 2024 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Türkiye’nin en gelişmemiş 50 ilçesinin 49’unun bölge illerinde olduğu ortaya konmuştur" dedi. Bölgede işsizlik oranlarının Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde seyrettiğini vurgulayan Takva, "1963 yılından bugüne kadar 18 defa teşvik uygulaması gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençlerin oranına bakıldığında, hem kadınlarda hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının iki katının üzerine çıkıldığı görülmektedir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Van’da yüzde 16,7; Ağrı’da yüzde 13,1; Hakkari’de yüzde 18,3; Muş’ta ise yüzde 13,1 seviyesindedir. Odamız tarafından yapılan bir araştırmada ise Van’da genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 36 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir" diye konuştu. Bölgemizde yapılan güvenlik harcamalarının Batı illerine yapılan güvenlik harcamalarının üç katından fazla olduğunun altını çizen Takva, "Uzmanlar tarafından TRT’de yapılan bir hesaplamaya göre, bu süreçte harcanan yaklaşık 2 trilyon dolarlık kaynakla 196 adet İstanbul Yeni Havalimanı ya da bin 176 adet Marmaray projesi yapılabilecek imkân bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Van’ın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’sinin mera alanı olmasına rağmen yayla yasakları nedeniyle hayvancılığın ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Takva, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarım ve hayvancılık açısından bakıldığında, Van ilinin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’si mera alanıdır. Türkiye’deki toplam mera varlığının yaklaşık yüzde 10’u bu il sınırları içerisindedir. Yaklaşık 21 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bir kentte yaşıyoruz ve bu alanın neredeyse yüzde 65’i mera niteliği taşımaktadır. Ancak yayla yasakları ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle hayvancılık bu anlamda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Mesele, tüm bu süreçleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ele alan, samimi ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek ve buna uygun çözümler üretmektir." Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, konuşmaların ardından yapılan değerlendirmelerle sona erdi.
Bursa Bursaspor sahasında Aliağa FK ile golsüz berabere kaldı TFF 2. Lig Kırmızı Grup 17. hafta maçında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda konuk ettiği Aliağa FK ile 0-0 berabere kaldı. TFF 2. Lig Kırmızı Grup’un 17. haftasında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda Aliağa FK’yı konuk etti. İlk yarının kapanış niteliği taşıyan karşılaşmada iki ekip te yakaladığı fırsatları değerlendiremezken, mücadele golsüz eşitlikle sona erdi. Karşılaşmaya kontrollü başlayan iki takım, ilk yarıda zaman zaman etkili ataklar geliştirdi. Bursaspor, özellikle kanatlardan bulduğu pozisyonlarla gole yaklaşsa da kaleci Ahmet Pekgöz ve Aliağa savunması kritik anlarda gole izin vermedi. İlk 45 dakika 0-0 eşitlikle tamamlandı. İkinci yarıda tempo yükseldi İkinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlayan Bursaspor, oyunun kontrolünü ele almaya çalıştı. Yeşil-beyazlı ekip, İlhan Depe, Hamza Gür ve Musa Çağıran ile net gol pozisyonları yakaladı ancak bu fırsatları değerlendiremedi. Konuk ekip Aliağa FK da özellikle son bölümde etkili oldu. Ahmet İlhan Özek’in ortasında Harun Kavaklıdere’nin vuruşunda savunmaya çarpan top kornere giderken, mücadeledeki en net pozisyonlardan biri kaçtı. Karşılaşmanın sonuna eklenen 7 dakikalık uzatma bölümünde de skor değişmezken, mücadele 0-0 eşitlikle tamamlandı. Kadrolar Bursaspor: Anıl Atağ, Ertuğrul Ersoy, Hamza Gür, Muhammet Demir, Hakkı Türker, Alperen Babacan, Murat Akyüz, Barış Gök, Ertuğrul İdris Furat, Ali Kerim Yıldız, Ahmet Hakan Atış, Muhammet Zeki Dursun Aliağa FK: Ahmet Pekgöz, Oktay Kancı, Hasan Kılıç, Mertcan Akıkgöz, Ahmet İlhan Özek, Harun Kavaklıdere, Oğuzhan Yıldırım, Göktuğ Yılmaz, Necati Özdemir, Erhan Kartal, Yusuf Erdem Gümüş
Bursa Bursa, suyunu konuştu Bursa Kent Konseyi’nin ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ temasıyla düzenlenen 92. Olağan Genel Kurulu’nda, kentin geleceğini doğrudan etkileyen su kaynakları ve iklim değişikliği konuları tüm yönleriyle ele alındı. Bursa’da katılımcı demokrasinin yaygınlaşması adına önemli görevler üstlenen Bursa Kent Konseyi’nin 92. Olağan Genel Kurulu, ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ başlığıyla Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Programa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeleri, meclislerin ve çalışma gruplarının temsilcileri ile çok sayıda gönüllü katıldı. Kent konseylerinin önemine vurgu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kent konseylerinin vatandaşlar ile resmi kurumlar arasında köprü vazifesi gördüğünü söyledi. Kent konseylerinin halkın sorunlarına duyarlılık gösterdiğini, takibini yaptığını ve sonuçlarını paylaştığını anlatan Başkan Mustafa Bozbey, halkın çıkarları doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. "Su kaynakları azaldı" Dünyanın ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığını belirten Başkan Mustafa Bozbey, tüm bunlara rağmen Bursa’da gerekli önlemlerin alınmadığını vurguladı. Suyun bir yaşam kaynağı olduğunu hatırlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Geldiğimiz noktada çevremizi ve suyumuzu kirlettik. İklim krizinden dolayı da su kaynakları azaldı. Bu süreçte Bursa Ovası’nda suyu fazla tüketen işletmelere de izin verildi. Bu, geleceği iyi okumamanın sonuçlarıdır" dedi. "Bursa ovasında su seviyesi 250 metrenin altına indi" Su kesintileri yapmak zorunda kaldıkları dönemde bazı tepkiler aldıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, "Ama bu sayede farkındalığı başardık. Şu anda Bursalılar suyu tasarruflu kullanıyor. Kesinti yapmadan önce 510 bin metreküp civarında kullanım vardı, kesintilerin ardından 430 binlere düştü. Kesintileri kaldırdık ve hala bu seviyelerde izliyor. Bizim halkı doğru bilgilerle bilgilendirme sorumluluğumuz var. Bursa artık su şehri değil. Bursa Ovası’nda su seviyesi 250 metrenin altına indi. Bilim insanları, Bursa Ovası’nın her sene 6 santim çöktüğünü açıkladı. Bunun sebepleri araştırılmalıdır. Aralık ayının 20’si oldu ve Uludağ’da hala doğru düzgün kar yok. Gerekli tedbirleri almaya devam etmeliyiz" diye konuştu. "Günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var" Çınarcık Barajı’ndaki arıtma tesisi için çalışmaların yoğun biçimde devam ettiğini dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, "Göreve gelir gelmez çalışmaları başlattık. Bu yaz bu sıkıntının çekileceğini biliyorduk. Baypass hattı yaparak 100 bin metreküp suyu aktardık. Bunu yapmasaydık daha önceden su kesintileri yapmak zorunda kalabilirdik. Ama bizim günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var. Yaz aylarında daha da artacaktır. Artık bahçelerin işlenmiş suyla sulanmaması lazım. Tarımda yeni çözümler üretmeliyiz. Daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönelmeleri lazım. Yanlış politikalar, Bursa’nın daha vahim su sıkıntısı yaşamasına sebep olabilir" dedi. Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, suyun sadece çevresel başlık olmadığını, sosyal, ekonomik ve hayati bir mesele olduğunu ifade etti. İklim krizinin etkilerinin yerel ölçekte daha görünür hale geldiğini belirten Aksoy, su politikalarının katılımcı ve bilimsel temelde yeniden ele alması gerektiğini vurguladı. Genel kurulda su kriziyle ilgili çözüm önerilerinin geliştirilmesini amaçladıklarını anlatan Aksoy, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Tüm paydaşlarla birlikte kent için önemli çalışmalar yürüttüklerini belirten Aksoy, her alanda kendilerine destek veren Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından oturum bölümüne geçildi. Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayrettin Kuşçu ‘Tarımsal kuraklık, su verimliliği ve etkin sulama yöntemi’, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslıhan Katip ‘İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik çerçevesinde su kaynakları’, BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Ali Alper Makam ‘İklim değişikliğinin Bursa ve su kaynakları üzerindeki etkisi’, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Murat Demir ‘İklim krizi ve su hakkı’ konularında sunumlar yaparak önemli bilgiler paylaştı.