DÜNYA - 11 Aralık 2010 Cumartesi 10:35

"Mitchell'in netice alması zor"

A
A
A
"Mitchell'in netice alması zor"

Malta'daki Ortadoğu konferansına katılan uzmanlar ABD'nin Ortadoğu Temsilcisi George Mitchell'in, İsrail-Filistin görüşmelerini yeniden başlatma amacıyla bölgeye düzenleyeceği ziyaretten bir netice alınmasına şüpheyle yaklaşıyor.

DELAWIT MESFIN / EMRE USLU/VALLETTA

Malta'nın başkenti Valletta'daki Valdai Tartışma Kulübü'nde düzenlenen "Ortadoğu Barışı İçin Modeller ve Tartışmalar" başlıklı konferans kapsamında bir araya gelen Ortadoğu uzmanları George Mitchell'in barış görüşmelerinin yeniden başlatılması amacıyla bölgeye düzenleyeceği ziyareti İHA'ya değerlendirdiler.

Uzmanların genel görüşü bu ziyaretin barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasına bir etkisinin olmayacağı yönünde oldu. İsrail-Filistin Araştırma ve Enformasyon Merkezi'nin eş CEO'su Gershon Baskin, İsrail ile Filistin arasındaki görüşmelere yeniden dönülmesinin aciliyet arz ettiğini aksi takdirde bunun ciddi sonuçları olacağını söyledi. Baskin, "Abbas istifa edecek, kapı dışarı edilecek. Başbakan Fayad da bırakmak zorunda. Bu yolda ilerlemelerini sağlamayan planla birlikte hareket etmenin bir anlamı yok" dedi. Önümüzdeki Filistin seçimlerinde Batı'nın ve İsrail'in "ılımlı Filistin partnerini" kaybedeceğine inandığını söyleyen Baskin, "İsrail'le hızlı barış yapmak isteyen veya İsrail'e daha fazla
toprak veren seçimlerde rekabet edemeyecektir. Halk arasında daha milliyetçi olan veya buna alternatif olarak İslami çizgilerde olanlar Filistin'de çoğunluğu elde edecektir" dedi. 2012'deki ABD başkanlık seçimleri öncesinde ABD'nin politikalarında bir değişimin an meselesi olduğunu hissettiğini söyleyen Baskin, "Başkan Obama 2011 yılının sonunda seçim kampanyalarına başlayacak. Bu yıl ilerleme kaydedilememesi durumunda seçim döneminin sonuna kadar barış sürecini kurtaramayız" dedi.

Filistin Ulusal Yönetimi Başdanışmanı Rami Tahboub da yaptığı açıklamada önümüzdeki yıl barışa ulaşılmasının mümkün olduğunu kaydetmekle birlikte İsrail'in yerleşim yeri inşaatlarının anlaşma bozucu olduğunu ve bu çıkmazın aşılmasında ABD'nin İsrail'e daha fazla baskı yapmasını beklediğini söyledi. Tahboub, "Yerleşimler müzakereler önündeki ana engeldir, böyle olduğunu İsrail de iyi biliyor, Amerikalılar da. İsrail, Batı Şeria ve Kudüs'te inşaatlara devam ederken biz müzakereleri sürdüremeyiz.

İsrail bütün yerleşim yeri inşaatlarını durdurma taahhüdü vermediği müddetçe müzakerelere dönemeyiz. İsrail tarafının barışa ulaşılması yönünde ciddi bir isteği varsa bunun çok kolay olacağına ve bir yıl içinde anlaşmaya varacağımıza inanıyorum. Aynı zamanda ABD yönetimi de inşaatların durdurulması için İsrail'e gerçek bir baskı uygulamalıdır ve İsrailliler ciddi gelişme kaydedilmesi konusunda isteksizken Filistinlilere müzakerelere geri dönme baskısı yapmamalıdır" dedi. Mitchell'in bölgeye düzenleyeceği ziyaret ve Clinton'ın İsrail ve Filistinli üst düzey yetkililerle Washington'daki görüşmeleri konusunda iyimser olmadığını söyleyen Tahboub, "George Mitchell bölgeyi ziyaret edene kadar bekleyip görelim. Mesele Saib Erakat veya Livni ile görüşme veya her ikisinin Amerikalılarla görüşmesi meselesi değildir. Problem barış konusunda yükümlü olan İsrail hükümetinin sağ kanadıyladır.

Ortadoğu uzmanı ve eski gazeteci İngiliz Patrick Seale de ABD'nin arabuluculuk konusunda oynadığı öncülük rolünün hayal kırıklığı oluşturduğunu söyledi. Seale, "Daha vakit olduğunu düşünen İsraillileri görüyorsunuz. Başkan Obama'yı mağlup etmeyi başardılar, şimdi daha çok İsrail yanlısının olduğu Cumhuriyetçi bir Kongre var. Birçok İsrailli tutucu kesim de daha fazla baskı yapmayı düşünüyor ve bu büyük hırslarına ulaşacaklardır. Önem taşıyan bu fikrin yeteri kadar paylaşılmadığından korkuyorum. ABD'yle ilgili büyük bir hayal kırıklığı var ortada. Obama en başında baskıyı kurmalıydı, maalesef bekledi, bekledi ve şimdi de zayıf duruma düştü. Mitchell bölgeye geri gidecek ve İsrailliler de uzlaşmaya hazır değil. Biz hoşlansak da hoşlanmasak da bu büyük İsrail projesini izleyen İsrail hükümetinin sağ kanadı var. Onlar süreci uzatmak istiyorlar, daha fazla toprak istiyorlar, barış için hazır değiller. Bundan dolayı son derece üzgünüm" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Ay: “İşçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmalar risk altında” Tüm Dokuma, İplik, Trikotaj, Hazır Giyim, Konfeksiyon ve Deri İşçileri Sendikası (Öz İplik-İş) Genel Başkanı Rafi Ay, işçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmaların risk altında olduğunu belirterek, “Ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” dedi. Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin 24 Nisan’da Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle beraber onaylanan direktifi ve sürdürülebilirlik konusunu değerlendirdi. Ay, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketlerle beraber Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren şirketler için direktif uygulamalarının önemli olduğunu vurguladı. Sektördeki küresel manzaranın değiştiğine vurgu yapan Ay, “Ülkemizde sektörü ayakta tutmak için dönüşmek zorundayız. Bundan başka yol yok. Kurumsal sürdürülebilirlik direktifi, işçi haklarını ve sendikaların rolünü güçlendirerek sürdürülebilir bir iş dünyasının oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Çalışan hakları kapsamında, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının tanınması ve desteklenmesi hususu önem arz etmektedir” açıklamasında bulundu. “Sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” Ay, doğrudan ve dolaylı iş ilişkileri de dahil olmak üzere şirketlerin kendi operasyonlarında, yan kuruluşlarında ve tedarik zincirlerinde geçerli olacak direktifin, Türkiye’de üretim yapan tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe faaliyet gösteren birçok firmayı yakından ilgilendireceğini vurguladı. Ay, “Buradan sektörde örgütlü olduğumuz veya olmadığımız firmalara sesleniyoruz. Süreci yakından takip ediyoruz. Konuyla alakalı yeterli kapasite ve bilgi birikimine sahibiz. Bünyemizde kurduğumuz sürdürülebilirlik birimimiz mevcut. İşçimizin refahı, ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” şeklinde konuştu. “Sektörde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” Söz konusu direktiften çıkan sonuca da dikkati çeken Ay, “Tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe küresel görünüm değişmiştir. Bildiğiniz gibi AB, karbon ve işçi haklarına yönelik ihlalleri ticaretin asli unsuru haline getirmiştir. Şimdi de görüyoruz ki imzalanan direktifle AB, firmaların üretim ve tedarik süreçlerinde çevresel ve sosyal haklara etkilerini önemsemeleri ve özen göstermeleri konusundaki hassasiyeti sağlamayı hedeflemektedir. Bu gelişmeler, ülkemize her yıl 20 milyar dolardan fazla net ihracat geliri sağlayan, doğrudan ve dolaylı 2 milyona yakın hanenin geçimini sağlayan, bir sektörde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, Avrupa Konseyi tarafından onaylanan bir diğer önemli direktif ise Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadeleye ilişkin direktif olarak öne çıktı. Öz İplik İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Sekreteri Fulya Pınar Özcan ise yeni kurallar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemeyi ve başta kadınlar ve aile içi şiddet mağdurları olmak üzere mağdurları korumayı amaçlayan direktifi değerlendirdi. Direktifin sendikaların ya da sosyal ortakların güvenli iş yerlerine yönelik tedbirler alması için herhangi bir atıfta bulunmadığını söyleyen Özcan, “Direktif, işverenlere de kadın işçileri iş yerinde korumaları için gerekli bir yükümlülük getirmiyor. Uluslararası çalışma örgütünün iş yerlerinde şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesinden (ILO C190) direktifte açıkça bahsedilmiyor. Ancak elbette eksik ve eleştirdiğimiz kısımlar olmasına rağmen direktif; Avrupa Birliği’ne üye devletlerin kadına yönelik şiddeti sona erdirmeye yönelik yasal yükümlülüklerini ve politikalarını yerine getirmeleri için atılmış önemli bir adımdır. Üye devletler, kadınların ve kız çocuklarının hayatlarını kurtarmak için bu kapsamlı kurallar dizisini uygulamaya koymalıdır” açıklamasında bulundu. Avrupa Parlamentosunun onayladığı direktiflerin iş dünyasının geleceği için önem arz ettiğinin altını çizen Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Öz İplik İş olarak Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi başta olmak üzere emek gücünü koruyan her türlü uygulamanın destekçisi ve takipçisi olacaklarını belirtti.
Zonguldak Aroması ve tadı ile Osmanlı Çileği tarlada alıcı buluyor Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde kendine has aroması ve tadı ile ilgi gören Osmanlı Çileği, tarladan hasat edilmeden satılıyor. Kilosu 400 liraya satılan çileğin yaygınlaştırılması çalışmaları devam ediyor. Karadeniz Ereğli’de kestane toprağında yerli kara çilekle etkileşime girerek özgün bir çeşit olarak üretilen Osmanlı Çileği’nin yaygınlaştırılması çalışmaları sürüyor. Her yıl Mayıs ayında hasat edilen çilek, rengi ve aromasıyla tarlada alıcı buluyor. Osmanlı Çileğini Yaygınlaştırma ve Üreticiyi Koruma Derneği Başkanı Şaban Çetinkaya, kilosu 400 liradan satılan çileğin yurt dışından da yoğun talep olduğunu anlattı. Üçköyde kurum ve kuruluşların destekleriyle beş dönüm araziye kurulan Osmanlı Çileği Fide Üretim Merkezi’yle birlikte üründe artış yaşandığını aktaran Çetinkaya bu yıl 4 ton çilek hasat etmeyi hedeflediklerini aktardı. Çetinkaya, “Mayıs ayının ilk haftasındayız daha önceki dönemlerde bu kadar olgunlaşmamıştı. Yaptığımız çalışmalar artık kendini göstermeye başladı. Bölgemizde üretim geçtiğimiz yıllara nazaran en az ikiye katlandı. Çevredeki üretim sayısı hızla artıyor. Burada yapılan çalışmalar, halkın bilgilendirilmesi, Osmanlı çileğinin yeniden anlaşılmış olması bunda büyük etken. Dolayısıyla Osmanlı çileği için insanlar yeniden üretime başladılar. Ereğli Kaymakamlığımız, Osmanlı çileği ile ilgili çilek üreticileri kursları açmaya başladı. Bu da son derece önemli bir adım. Osmanlı Çileği’nin gelişimini sağlayabilmek için bu yıl kararlar aldık. Aldığımız karar da ürünün belli bir miktarını az da olsa ilçe halkına tattırmak için manav, pazarlara küçük ambalajlarla indirmeyi düşünüyoruz. Ereğli’de yaşayan insanlar daha fazla Osmanlı çileğine yabancı kalmasın, bu lezzete kavuşsun” ifadelerine yer verdi.