EKONOMİ - 29 Aralık 2021 Çarşamba 10:03

Necmettin Batırel: 'Türkiye 2022 yılında gerçekten uçacak'

A
A
A
Necmettin Batırel: 'Türkiye 2022 yılında gerçekten uçacak'

Ekonomist Necmettin Batırel, ''Türkiye 2022 yılında gerçekten uçacak. Yabancı yatırımcılar Türkiye’ye gelmeye başladı. Büyüyen ülkeye sermaye akımı yağar. Türkiye’deki doların yükselişi gördüğüm kadarıyla enflasyondan fazla olmayacak. Enflasyon ne kadar artarsa dolar o kadar artar'' dedi.

Katıldığı bir televizyon programında kullandığı "Şakkadanak" ifadesiyle gündeme gelen Ekonomist Necmettin Batırel, 2022 yılın için Türkiye ekonomisini değerlendirdi. Batırel, 2022 yılında Türkiye’nin uçacağını vurgularken, yabancı sermayenin gelmeye başladığını söyledi. Batırel, BDDK’nın bazı ekonomist ve yazarlar hakkında suç duyurusunda bulunması, dolardaki düşüş, kur garantili TL mevduatı ve enflasyon hakkında açıklamalarda bulundu.

''Türkiye’ye sermaye yağacak''

2022 yılı için beklentilerini açıklayan Necmettin Batırel, ''2022 yılında dolar, dünya para birimleri karşısında ABD’nin faiz artırım sürecine girmesiyle birlikte biraz değer kazanabilir. Bu normal olarak karşılanıyor. Omicron varyantının yayılması dolayısıyla beklentiler yavaş yavaş değişmeye başladı. ABD belki 3 değil, 2 faiz artışı yapabilir. ABD faiz artırsa ne olur, ABD’deki faizler şu anda 0 ila 0,25 civarında bulunuyor. Tüm dünya dolara endeksli bir ekonomi yürüttükleri için dolardaki hareketler kendi para birimlerini etkiliyor. Türkiye 2022 yılında gerçekten uçacak. Yabancı yatırımcılar Türkiye’ye gelmeye başladı. Japonlar gelmeye başladı. Geçen sene pandemi dönemi olmasına rağmen 14 milyar dolar Türkiye’ye gelmiş. Büyüyen ülkeye sermaye akımı yağar. İnşallah Türkiye’ye sermaye akımı yağacak. ABD’de Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için bence yeni bir adım attı. Türkiye’deki doların yükselişi gördüğüm kadarıyla enflasyondan fazla olmayacak. Enflasyon ne kadar artarsa dolar o kadar artar" dedi.

"Kurların gevşemeye başlamasıyla algı operasyonu bozuldu"

Son zamanlarda dövizde yaşanan sert yükseliş ve sert düşüşü değerlendiren Batırel, ''Uzun süredir Türkiye’nin dolardan çekmediği kalmamıştı. Dolar, TL karşısında çok ciddi baskı unsuru haline getirilmişti. Yılbaşında dolar 7,43 liraydı, 18 Aralık’ta 18,75 liraya kadar yükselmişti. Bu normal bir yükseliş değil. Bir ülkenin parasının değerini enflasyon belirler, enflasyon ne kadar yükselmişse paranın değeri o kadar düşmesi lazım. Beklentilerin hepsi yukarı doğru kırıldı. Korkunç bir algı operasyonu yapıldı. Türkiye krize sürükleniyor, enflasyon patlıyor, hükümet bankadaki dövizlere el koyacak gibi spekülatif ve insanları paniğe sevk edecek açıklamalar peş peşe gelmeye başladı.

Sadece Türkiye’den değil, uluslararası banka ve fonların hepsi bu şekilde Türkiye’ye algı operasyonu başlattı. İçerideki aradıklarını buldu, yurtdışında yapılan yayınları tercüme edip Türkiye’ye servis ettiler. İnsanlar paniğe sevk edilince dövize yöneldi, kurlar yükseldi. Kurlar yükselince haliyle enflasyon yükseldi. Kurların yükselmesi, Merkez Bankası’nın müdahale etmesini gerekli kıldı. Aslında Merkez Bankası müdahale etmeseydi daha iyi olurdu. Elindeki dövizleri harcamış oldu fakat kurlar sakinleşmedi. Kurlar sakinleşmeyince hükümet artık çok önemli bir karar aldı. Kur garantili TL mevduat hesabını devreye soktu. Bunun devreye girmesiyle beraber piyasalarda bambaşka beklenti oluştu. Zira herkes doların yükseleceğini ön görüyordu. Doların yükselmesi durdu.

Necmettin Batırel: 'Türkiye 2022 yılında gerçekten uçacak'

Kur garantili TL mevduatı şu demek: Hükümet diyor ki, ''Döviz almanıza gerek yok, döviz aldığınız zaman elde edeceğiniz kazancı vatandaşa garanti ediyorum. Eğer TL hesabı açarsanız, farkı hazine ödeyecek. Döviz hesabınız varsa ve dövizi bozdurursanız farkı Merkez Bankası ödeyecek''. Bu birden bire beklenti değişimine yol açtı, kurlar gevşemeye başladı. Kurların gevşemeye başlamasıyla algı operasyonu bozuldu'' şeklinde konuştu.

''20 Aralık akşamı döviz satanlar bence uyanık davrandı''

20 Aralık akşamında dövizi nasıl hızlı düştüğünü açıklayan Batırel,''20 Aralık akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ekonomik tedbirleri açıklamıştı. Türkiye’de piyasalar likit, artık 24 saat işlem yapılabiliyor. Dünyanın her tarafından ulaşılabiliyor. Bunu yapabilenler, doların düşeceğini gördükleri için sattılar. Bunu engelleyemezsiniz, cep telefonu ve bilgisayar üzerinden satıyor. Satanlar bence uyanık davrandı. Ertesi gün, “Kamu bankaları sürekli döviz satıyor, bundan dolayı döviz düşüyor” dediler. Hiç alakası yok. Hazine ve Maliye Bakanlığı döviz satmadığını açıkladı. Tamamen bir algı operasyonu gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Çok kötü vaziyette yakalandılar. Türkiye’nin güçlenmesini ve ilerlemesini istemiyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Faiz sebep, enflasyon sonuçtur'' diyor. Bunda son derece haklı. Yüksek faiz demek, yüksek maliyet demektir'' diye konuştu.

''Önümüzde 3 aylık bir kritik dönem var''

Önümüzdeki 3 aya dikkat çeken Batırel, ''Gördüğüm kadarıyla yepyeni bir dönem başladı. Önümüzde 3 aylık bir kritik dönem var. Perşembe günü açıklanacak rakamlarda, bireysel yerli yatırımcıların döviz mevduat hesapları ne duruma geldiğini göreceğiz. Şu anda 237 milyar dolar seviyesinde fakat bu rakamın 90 milyar doları şirketlere ait. 147 milyar dolar olarak bireysel vatandaşların döviz hesabı var. Eğer 140 milyar dolara düşerse 7 milyar dolarlık bir mevduat TL’ye çevrilmiş olacak. Normal şartlarda Merkez Bankası’nın rezervleri normal şartlarda artacak. Açıklanan sistem çok akıllıca. Hem insanları sakinleştirdi hem piyasadaki döviz yükselişini kesti hem de enflasyonu önledi. Kurlardaki artış önümüzdeki 3 ay sonunda tam kendini belli edecek'' dedi.

''Trump’ın ekonomik yaptırım kararlarına rağmen Türkiye’de ekonomik kriz yanşamadı''

Batırel, sözlerine şöyle devam etti: ''Daha önce Türkiye’yi terörle terbiye etmeye çalıştılar. 40 seneden beri Türkiye’ye terör belasına bulaştırdılar, 300 milyar dolarımız gitti. 30 bin tane insanımız hayatını kaybetti. Terörden sonra şimdi ise dolar terörü yani ekonomik terör başladı. Gezi Parkı olayları olmadan önce Türkiye’de faizler yüzde 4,5 seviyesine kadar düşmüştü, enflasyon yüzde 7’lere gelmişti. Türkiye’nin ilerlemesini isteyen güçler otomatik olarak bize bunu empoze ettiler. Türkiye çok sağlam bir ülke, borçluluk oranı son derece düşük, bankalar son derece sağlam. Bu yüzden bütün darbelere karşı direndi. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ekonomik yaptırım kararlarına rağmen Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşanmadı, bu çok önemli bir gelişme. Kriz demek; üretimin durması, insanların sokaklara dökülmesi ve iflasların başlaması demek.

''Türkiye doğru yolda ilerlemeye başladı''

Türkiye doğru yolda ilerlemeye başladı. Bugüne kadar uluslararası bankalar, fonlar ve yatırım bankaları Merkez Bankası’nı etkiledi. Merkez Bankası’nın aslında piyasaların önünde olması lazım. O, ne derse herkes onun peşinden gelmesi lazım. Bugüne kadar öyle olmuyordu. Uluslararası fonlar bir açıklama yapıyor, Merkez Bankası ona göre karar alıyor. Böyle birşey olmaz. Niye bize karışıyor? Karıştırmamak lazım. Kendinizi geri planda tutarsanız, karşı taraf baskılı olur. O zaman Merkez Bankası geride kaldığı için onların dediği oluyordu. IMF’nin gelmesiyle beraber Türkiye’yi ithalata dayılı bir büyümeye soktular. O zamanda Türkiye gerçekten sıkıntılı bir döneme girdi. İthalat dayalı büyüme şu demek: Faiz yüksek, kurlar düşük. Kurlar düşük olduğu zaman Türkiye ithal cenneti oluyor. Ama cari açığımız artıyor, cari açık artınca da en ufak olumsuzluk halinde kurlar yükseliyor. Kurlar yükseldiği zaman Merkez Bankası faiz arttırma dışında başka türlü kurları düşüremeyeceğinin beklentisi içine giriyordu. Artık bu beklenti bugün değişti.''

''Doların değer kaybetmesinden değil, TL’nin değer kazanmasından son derece mutluyum''

Batırel, daha önce doları olanın servetinin mum gibi eriyeceğini açıklamıştı. Batırel, konuyla ilgili olarak, ''Mum gibi eridi, bunu göstergelere bakarak söyledim. Türkiye’nin bugünkü durumu ile doların 18,75’e çıktığı günkü durumu aynı. Ekonomik göstergeler son derece sağlam. Reel Sektör Güven Endeksi 106 seviyesinde. Kapasite Kullanım Oranı 78,7’ye yükselmiş vaziyette. Ekim ayında cari açık 3,1 milyar dolar fazla vermiş. Hazine kasım ayında 30,2 milyar lira fazla vermiş. Bütçe 11 ayda 42 milyar lira açık vermiş, daha önce 245 milyar liralık açık ön görülmüştü. Bütçe son derece sağlam. Merkez Bankası’nın rezervleri 125 milyar dolara ulaşmış, bankalarda şirketlerin 90 milyar doları var. Ülke böyle bir durumdayken TL neden değer kaybetsin? Tamamen balon ve spekülatif hareketler. Bende bu yüzden balon sönecek dedim, benle alay ettiler, paraşütsüz düşecek dedim yine alay ettiler. Sonunda haklı çıktı dediler. Ben doların değer kaybetmesinden değil, TL’nin değer kazanmasından son derece mutluyum'' şeklinde konuştu.

''Yapılan ekonomik hainlik''

BDDK’ın bazı ekonomist ve yazarlar için suç duyusunda bulunmasını değerlendiren Batırel, ''Bu adamların yaptıkları ekonomik hainlik. Türk parasını sat, git dolar al diyor. Merkez Bankası başkanlığı yapmış bir adam, Türk parasının istikrarını koruma için kararlar almış bir adam böyle bir şey söyler mi? Çok ayıp. Dolar al diyor. Niye al diyor, TL değer kaybetsin diye. TL değer kaybetsin ki enflasyon yükselsin. Enflasyon yükselince ne olacak? Halk bunalacak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyguladığı olduğu politika sonuç vermemiş olacak, seçimlerde de mağlup olacak. Bu kadar saçma gerekçe olabilir mi? Sadece eski Merkez Bankası başkanı değil ki, milletvekili ve yazar-çizer takımı var. Bunlar dolar 30-35 TL olacak dedi, yanlış yaptılar. BDDK suç duyurunda bulundu. Suç duyurusu ne demek? Bunlar yaptıkları işlemlerle suç işlediler, bunları yargılayın ve cezasını verin demek'' ifadelerini kullandı.

Batırel, gündemde olan ‘Şakkadanak’ ifadesiyle ilgili olarak, ''2017 yılında Ahmet Hakan’ın ‘Tarafsız Bölge’ programına konuk olmuştum. Programa Özgür Demirtaş hocayı da çağırmışlardı. TRT’de yaptığım programıma konuk geldiğinde kendisiyle tanışmıştım. O zamanlar dolar 3,60 ile 3,70 civarında seyrediyordu. Ben bu dolar hareketinin spekülatif olarak değerlendirmiştim. Merkez Bankası o zamanın dolar kuruna müdahale etse, “Şak diye 10 milyar dolar satsa piyasa ne oldu der” derdim. “Bir 10 milyar dolar daha satar sırtı yere gelir” dedim, “Bir 10 milyar dolar daha satsa ondan sonra biter” dedim. Biraz abartı yaptım. Merkez Bankası’nın müdahalede ne kadar kararlı olduğunu göstermek için bunu söyledim. Ahmet Hakan bunları, Özgür Demirtaş’a da sordu, o sırada Özgür Demirtaş çeşitli mimikler gösterdi. Daha sonra Özgür Demirtaş, Nisan 2021’de Merkez Bankası Necmettin Batırel’i dinlemiş dedi. Kendisi de dolar yükselecek diyordu ancak şimdi “Sokak köpeklerini koruyalım” diye tweet atıyor. Gördüğüm kadarıyla son derece efendi, beyefendi, aklı başında bir adam'' açıklamasında bulundu.

Adem Gürer - Muhammed Fırat Aksoy - İsmail Coşkun

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Elazığ’da hazırlanan proje bakanlıktan destek aldı Elazığ Toplum ve Proje Derneği (ETOPDER) derneği tarafından hazırlanan proje, IPARD III Programı 6. Başvuru Çağrı Dönemi’nde Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan destek almaya hak kazandı. IPARD III Programı 6. Başvuru Çağrı Dönemi kapsamındaki LEADER Yaklaşımı Tedbiri’ne başvuruda bulunan 60 ildeki 156 Yerel Eylem Grubunun (YEG) tamamı desteklenmeye hak kazandı. Yaklaşık 2.2 milyar TL tutarındaki yerel kalkınma stratejisi bütçeli 156 YEG Derneğin yüzde 100 hibeyle destekleneceği aktarıldı. Destek alan 156 dernek arasına Baskil Yerel Eylem Grubu Derneği’de yer aldı. Bu kapsamda Baskil Yerel Eylem Grubu Derneği, il genelinde aktif olarak faaliyet gösteren tek Yerel Eylem Grubu olma özelliğini taşıdı. Derneğin 2025-2030 dönemini kapsayan 5 Yıllık Yerel Kalkınma Stratejisi ve Eylem Planı, proje uzmanı Bihter Yaldız Tut tarafından hazırlanarak kapsamlı analizler, katılımcı toplantılar ve yerel ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirildi. Hazırlanan strateji ve eylem planları, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onaylanarak desteklenmeye hak kazandı. Dernek, yıllık 60 bin Euro olmak üzere yüzde 100 hibe desteğiyle, 5 yıllık dönemde yaklaşık 15 milyon TL tutarında kırsal kalkınma kaynağını bölgeye kazandırma hakkı elde etti. Bu süreçte, Baskil Yerel Eylem Grubu Derneği ile Elazığ Toplum ve Proje Derneği (ETOPDER) arasında imzalanacak iş birliği protokolü çerçevesinde, 5 yıllık kalkınma programının etkin ve şeffaf bir şekilde uygulanması planlanıyor. Dernek Başkanı ve proje uzmanı Bihter Yaldız Tut, "Avrupa Birliği’nin kırsal kalkınma politikaları çerçevesinde uygulanan LEADER Tedbiri, yerelden kalkınma yaklaşımını esas alan, katılımcı, yenilikçi ve sürdürülebilir bir modeldir. Bu yaklaşım doğrultusunda kurulan Yerel Eylem Grupları (YEG); kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve yerel halkın bir araya gelerek bölgesel ihtiyaçlara uygun kalkınma stratejileri geliştirmesini amaçlar. Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda, IPARD Programı kapsamında uygulanan LEADER Tedbiri ile Yerel Eylem Grupları desteklenmektedir. YEG’ler; ilçelerde kaymakamlık oluru ve valilik onayı ile kurulan, tüzel kişiliğe sahip dernek statüsünde yapılardır. İlçe belediyeleri, kaymakamlıklar ve ilgili kamu kurumları bu yapıların doğal paydaşları ve tüzel üyeleri arasında yer alırken; kadınlar, gençler, çiftçiler, üreticiler, esnaf ve sivil toplum temsilcileri yönetim süreçlerine aktif olarak dahil edilmektedir. Bu yönüyle YEG’ler, ilçede yaşayan her kesimin temsiline dayalı kapsayıcı bir yönetişim modeli sunar" dedi. Proje uzmanı Bihter Yaldız Tut, "ETOPDER’in proje geliştirme, uygulama, izleme ve raporlama alanlarındaki kurumsal kapasitesi, stratejinin sahaya güçlü biçimde yansımasına katkı sağlayacaktır. Dernek olarak Baskil Yerel Eylem Grubu’nun kalkınma stratejilerinin hazırlanmasında hem de uygulanacak projelerin koordinasyonunda aktif rol üstlenerek, yerel kalkınmaya sürdürülebilir ve katılımcı bir vizyon kazandırmayı hedeflemekteyiz. IPARD III Programı döneminde uygulanacak bu strateji ile; tarım ve kırsal üretimin desteklenmesi, kadınlar ve gençler başta olmak üzere dezavantajlı grupların güçlendirilmesi, yerel girişimciliğin ve sosyal kalkınmanın teşvik edilmesi, sivil toplumun kapasitesinin artırılması, katılımcı ve sürdürülebilir kalkınma modellerinin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir" ifadelerini kullandı.
Elazığ Elazığ’da ilginç bisiklet tasarımı: Polisler bile durdurup inceliyor Almanya’da 26 yıl yaşayan ve elektrik-elektronik mesleğiyle uğraşan, ardından memleketi Elazığ’a dönen Hacı Bayram Züğürt’ün yaptığı sıra dışı bisikletler görenleri şaşırtıyor. Kendisini vatandaşlar başta olmak üzere polisin durduğunu dile getiren Zügürt, "Sür bakalım diyorlar, sonra ’İn aşağı, bir daha bin’ deyip bakıyorlar. İnip tekrar biniyorum. Şaşırıyorlar" dedi. Elazığ’da yaşayan 58 yaşındaki Hacı Bayram Züğürt, hayatının 26 yılını Almanya’da geçirdi. Elektrik ve elektronik alanında çalışan Züğürt, Türkiye’ye döndükten sonra bu mesleğin yeterli kazanç sağlamaması üzerine bisiklet işine yöneldi. Yaklaşık 15 yıl boyunca bisiklet tamiri ve satışı yapan Züğürt, özellikle kış aylarında boş kalan zamanlarını ilginç bisikletler tasarlayarak geçiriyor. Deneme amacıyla yaptığı yüksek bisikletin beklediğinden çok daha rahat olduğunu fark eden Züğürt, tasarımlarını geliştirdi. Yüksek bisikletlerin yanı sıra yatarak kullanılan bisiklette tasarlayan Züğürt, hem vatandaşların hem de polislerin ilgisini çekiyor. "Bu bisiklet insanı hiç yormuyor" Elektrik-elektronik altyapısında yaptığı tasarımlara büyük katkı sağladığını söyleyen Züğürt, " 26 sene Almanya’da kaldım. Türkiye’ye döndükten sonra 15 yıl boyunca bisiklet işi yaptım. Asıl mesleğim elektrik ve elektronik üzerinedir, ancak bu işten yeterli gelir elde edemediğim için bisiklet sektörüne yöneldim. Bisiklet işinde her gün paramı kazanıyordum. Özellikle kış aylarında, bisiklet işi olmadığında boş günlerimi bisikletlerle uğraşarak, denemeler yaparak geçiriyordum. O dönem bir yüksek bir bisiklet yaptım. Tamamen deneme amaçlıydı, ’Bu nasıl olacak?’ diye merak ettim. Sonra fark ettim ki bu bisiklet insanı hiç yormuyor. Saatlerce sürsem bile sorun olmuyor. Düz yolda giderken hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Normal bir bisikletim de var, o da kaliteli ama onu sürdüğümde yarım saat sonra mutlaka dinlenme ihtiyacı hissediyorum. Bu yeni yaptığım bisiklet ise sanki adam boyu bir insan omuzlarında geziyormuş gibi rahat" dedi. "Yolda polisler durduruyor, ’Sür bakalım’ diyorlar, sonra ’İn aşağı, bir daha bin’ deyip bakıyorlar" Aldığı tepkilerin hem şaşkınlık hem de hayranlık içerdiğini dile getiren Züğürt, " Bisikletlerin daha yükseğinin yapılmasını tavsiye etmem, o iş cambazlığa girer. Bir bisikletimin sisteminde, üç bisikletin zinciri birlikte çalışıyor. Zinciri en yukarıdan, bisikletin ön tarafından alıp arka tekerleğe kadar tek parça halinde bağladım. Sürüşü çok rahat, sırtını yaslıyorsun ve bu durum adeta ömrünü uzatıyor. Ben kış aylarını bu tür denemelerle, üretmekle ve uğraşmakla geçiriyorum. Yolda polisler durduruyor, ’Sür bakalım’ diyorlar, sonra ’İn aşağı, bir daha bin’ deyip bakıyorlar. İnip tekrar biniyorum. Şaşırıyorlar. Şaka olsun diye ’Alt kat kiralık mı’ diyen bile oluyor. İnsanlar çok ilgi gösteriyor, kahvede oturanlar bile kalkıp dışarı çıkıyor, beni durdurup bisikleti görmek, tanımak istiyorlar" şeklinde konuştu. (RY-CK-
İstanbul "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" (SGT) Yarışması’nın 10’uncusu sonuçlandı Rönesans Holding’in, 10’uncusunu düzenlediği "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" Yarışması bu yıl Esmiyor ve Impact Hub İstanbul iş birliği ile gerçekleşti. İklim değişikliği ile mücadele olarak belirlenen tema çerçevesinde ‘Azaltım’ veya ‘Uyum ve Dayanıklılık’ odağında projelerin kabul edildiği Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Yarışması’nda yapı, ürün ve hizmet tasarımı kategorilerinde toplam dokuz proje ödül aldı. Rönesans Holding’in, gençlerin fonksiyonel, insan ihtiyaçlarını karşılayan ve bunun yanında doğaya saygılı çözümler sunan fikirler üretmelerini teşvik etmek ve daha iyi yaşam koşulları sağlanmasına katkıda bulunarak geleceği şekillendirmek amacıyla düzenlediği "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" (SGT) Yarışması’nın 10’uncusu sonuçlandı. Esmiyor ve Impact Hub İstanbul iş birliği ile gerçekleştirilen ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerin ödüllendirildiği yarışmada, üç farklı kategoride toplam 9 proje ödül almaya hak kazandı. SGT Yarışması’nda finale kalan 14 ekip, 19 Aralık’ta jüri karşısına çıkarak projelerini sundu. Jüri değerlendirmesi sonucunda ‘Yapı Tasarımı’, ‘Ürün Tasarımı’ ve ‘Hizmet Tasarımı’ kategorilerinde dereceye giren ekipler belirlendi. Her kategoride birinci olan projeler 50 bin TL, ikinciler 40 bin TL, üçüncüler ise 30 bin TL’lik ödülün sahibi oldu. Üç kategoride dokuz proje ödüllendirildi Yapı Tasarımı kategorisinde; kriz anlarında dönüştürülebilir ve dayanışmayı güçlendiren modüler bir yapı sistemi öneren ‘Ekolojik Çekirdek Projesi’ birinci olurken, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla toplumsal güven ve farkındalık oluşturmayı hedefleyen ‘Ekinoks Projesi’ ikinci, doğal döngülerle sosyal etkileşimi bir araya getiren bütüncül yaşam alanı önerisi ‘DeepFlow Projesi’ ise üçüncü oldu. Ürün Tasarımı kategorisinde; tarımsal atıkları geri dönüştürerek çevre dostu bir gübre geliştirmeyi amaçlayan ‘BiyoPolTech’ birinci oldu. Jüri değerlendirmesinde alg teknolojisiyle oksijen üreten akıllı kent direği ‘Yeşil Direk’ ikinci, tek kullanımlık plastiklere alternatif olarak biyobozunur ambalaj sunan ‘Bak-pack Projesi’ ise üçüncü olarak seçildi. Hizmet Tasarımı kategorisinde ise atıkları hammaddeye dönüştüren blockchain tabanlı pazar yeri ‘Re-source’ birinci, iklim verilerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlık izleyen ‘Sağlık Odaklı İklim Haritaları (SOİH)’ ikinci, binalar için şeffaf ve dijital bir çevresel performans sistemi sunan ‘Yeşilport Projesi’ ise üçüncülük ödülünü kazandı. 157 aday, 67 başvuru, yoğun bir gelişim süreci Toplam 157 aday sisteme giriş yaparken; 41’i hizmet tasarımı, 13’er tanesi ürün ve yapı tasarımı olmak üzere 67 başvuru alındı. Ön değerlendirme sonucunda seçilen 14 proje, iki aylık kapsamlı bir kapasite geliştirme programına dahil edildi. Program kapsamında ekipler; sürdürülebilirlik, değer önerisi geliştirme, varsayım doğrulama, proje planlama, hikâye anlatıcılığı ve etkili sunum teknikleri başlıklarında eğitimler aldı. Her projeye mentor ve uzman desteği sağlandı. Alanında uzman jüri kadrosu Yarışmanın jüri kadrosunda; akademi, özel sektör ve sivil toplumdan alanında uzman isimler yer aldı. Yapı Tasarımı Kategorisi’nde Rönesans Holding Sürdürülebilirlik ve Çevre Direktörü Evrim Atalas, Başkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden Doç. Dr. Öğr. Üyesi Betül Bilge Özdamar, Rönesans Holding Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Baytan, PIN Architects Kurucu Ortağı Salih Küçüktuna jüri üyesi olarak yer aldı. Ürün Tasarımı Kategorisi’nde ise TOBB ETÜ, Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Aydın Öztoprak, Toyi Kurucu Ortağı ve Tasarımcısı Elif Atmaca, Airqoon Kurucu Ortağı Barış Can Üstündağ ve Doç. Dr. Engin Kapkın jüri üyeliği yaptı. Hizmet Tasarımı Kategorisinde ise Galatasaray Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Belgin Kaygan, Impact Hub İstanbul Kurucu Ortağı Ayşe Sabuncu, KODA Kurucusu ve Genel Koordinatörü Mine Ekinci, Pakt Ajans Kurucusu Anlamlandırıcı Serdar Paktin jüri üyesi olarak yer aldı. "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" 10 yılda, 150’nin üzerinde üniversite semineriyle 400 binden fazla öğrenciye yüz yüze, dijital kanallarla ise yılda ortalama 3 milyon öğrenciye ulaştı.