GÜNDEM - 23 Aralık 2016 Cuma 14:17

Nilhan Osmanoğlu: Ailemizden biri siyasete girecek

A
A
A
Nilhan Osmanoğlu: Ailemizden biri siyasete girecek

Sultan 2’nci Abdulhamid Han’ın beşinci kuşaktan torunu Nilhan Osmanoğlu, ailelerinden birinin siyasete gireceğini belirterek, teröre karşı milli seferberlik için herkesin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında olması gerektiğini söyledi.

Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü’nün düzenlediği “Torunun Dilinden Kösem Sultan” programında güncel konulara değinen Sultan 2’nci Abdülhamid Han’ın beşinci kuşaktan torunu Nilhan Osmanoğlu, Türkiye’de ve Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar hakkındaki görüşlerini Otağ-ı Hümayun’da anlattı.

MİLLİ SEFERBERLİĞE TAM DESTEK"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaseten kendini yalnız hissetmesinde haklı olduğunu ifade eden Nilhan Osmanoğlu, “Ben bir görüşmenizde kendisine de söyledim. ’Siz benim dedemden şanslısınız çünkü milletiniz arkanızda’ dedim. O da ’Elhamdülillah’ dedi. 15 Temmuz gecesi halkımız Cumhurbaşkanımıza büyük bir güç vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız ülkemize bir teröre karşı milli seferberlik çağrısı yaptı. Bundan anlayacağımız şey, yükü omuzlarımıza almaktır. Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, muhtarlarımız, akademisyenlerimiz genci yaşlısı tüm halkımız bu yükün altına daha fazla girmelidir. Bu bir parti görüşü gütmek değildir. İdeolojilere sıkışmadan, devletin bekası için birlik olmak gerek. Bu ülkeye bir şey olursa ortada hiçbir şey kalmayacaktır" dedi.

“AİLEMİZDEN BİRİ SİYASETE GİRECEK"

Aileden bir kişinin siyasete atılacağını belirten Osmanoğlu, "Cumhurbaşkanımız ile son görüşmemiz sonrasında aile olarak onu kesinlikle yalnız bırakmayacağımızın kararını verdik. Aile olarak biz de bir kişiyle bu siyasi oluşumun içinde olacağız. Şu anda o ismi veremiyorum ancak bu ismi biz belirledik. Cumhurbaşkanımızın bu konuda yalnız kaldığını gördük. İşte bu yüzden aile olarak bizler de O’nun yanında daha fazla olacağız" diye konuştu.

“TÜRKİYE BU DAVADAN GALİP ÇIKACAK"

Müslümanların birlik içinde olması gerektiğine dikkat çeken Osmanoğlu, "Ortadoğu’ya yüzümüzü döndük, herkes bize ’gerici’ diyor. Sultan Abdulhamid Han’ın da zamanında, Müslümanların birlik içerisinde olması için Ortadoğu coğrafyasına yüzü dönüktü. O zamanlar Avrupa Birliği gibi bir saçmalık bulunmuyordu ancak yine de Batı’ya asla uzak kalmamıştı. Onların kılık kıyafeti ve giyinişlerini asla kabul etmedi ancak bilim ve teknolojilerini her zaman kabul etmiştir. Devlette de bu böyle olmakta. Bilim ve teknolojiye her zaman açık olmalıyız. İnşallah iyi günler bizleri bekliyor ancak bu mezhep sorunları büyük çatışmalar doğuruyor. İslâm aleminin bu ortamdan bir an önce kurtulması gerekiyor. Bunlara düşman demek de bana ters geliyor. Düşman karşına çıkar, o şekilde dövüşür, kazanır veya kaybedersin. Bunlar böyle düşman değil. Bunlar hep arkadan vuruyorlar. Türkiye’yi tek başlarına karşılarına alamıyorlar. Hep bir maşa kullanıyorlar. Ancak şunu iyi bilsinler ki, Türkiye eninde sonunda bu davadan galip çıkacak taraftır. Bu savaşta Türkiye’yi karşısına alanlar çok büyük bir yenilgiye uğrayacaktır" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.