EKONOMİ - 26 Kasım 2021 Cuma 11:04

Pandemide gramla satılan Taşköprü sarımsağı, bu yıl depolarda kaldı

A
A
A
Pandemide gramla satılan Taşköprü sarımsağı, bu yıl depolarda kaldı

Korona virüs ile mücadelede vatandaşların rağbet gösterdiği ve geçtiğimiz yıl kilogram fiyatı 100 liraya kadar çıkan Taşköprü sarımsağı, bu yıl rekoltesinin artması sebebiyle üreticisinin deposunda kaldı. Çiftçiler, depolarında kalan sarımsaklar için yetkililerden çözüm beklediklerini söyledi.

Korona virüs salgını sürecinde bağışıklık sistemini güçlendirdiği gerekçesiyle fiyatı yükselen Taşköprü sarımsağı bu yıl üreticisinin elinde kaldı. Geçtiğimiz yıl artan ilgi ile büyükşehirlerde perakende satış fiyatı 80-100 liraya kadar çıkan Taşköprü sarımsağının bu yıl ekimi de arttı. Fiyatı sebebi ile Taşköprü’nün yanı sıra, ülkenin çeşitli illerinde de çiftçiler sarımsak yetiştiriciliğine yönelince, rekolte fazlalığı yaşandı. Dünyaca ünlü ve Avrupa Birliği tarafından da tescil edilen Taşköprü sarımsağı, rekolte fazlalığı sebebiyle üreticisinin depolarında satılmayı bekliyor. Çiftçiler, sarımsağın kilogram fiyatının maliyetlerinin altına kadar düştüğünü belirtti.

“Sarımsağın bize kilosunun maliyeti 10 lirayı bulurken 3 liraya almak istiyorlar”

Taşköprü’nün Çetmi köyünde sarımsak üreticiliği yapan Ahmet Güler, “Bu yıl sarımsak üreticileri olarak bizler zarardayız. Emeğimizin karşılığını alamadık. Maliyetler çok yüksek. Rekoltemiz bu yıl güzel ama satışlarımız çok düşük. Sarımsağımıza kilosuna 3-5 lira para veriyorlar. Zaten bu sarımsağın bizlere maliyeti en az 10 lirayı buluyor. Sarımsağı üretmesi zahmetli ama bu yıl depolarımızda sarımsaklar duruyor. Satmaya kalktığınız zaman satıyorsunuz ama nasıl satıyorsunuz 3 liraya ya da 5 liraya satıyorsunuz ama maliyeti yüksek, örnek veriyorum ben 50 bin lirayı buluyor. Bu parayı nereden çıkartacağım ben. Hep cepten ödüyoruz. Ondan sonra bankaya yükleniyorsunuz. Bankadan kredi çekiyorsunuz. O paraya devrediyorsunuz ama nereye kadar yürüyecek bu iş” dedi.

“Pandemiden dolayı sarımsak geçtiğimiz yıl para etti ama bu yıl depomuzda kaldı”

Pandemi ile birlikte bağışıklık sistemini güçlendirdiği gerekçesiyle Taşköprü sarımsağının tüketiminin arttığını söyleyen Güler, “Pandemi çıktığında geçtiğimiz yıl sarımsak güzel para etti ama aşırı derecede para yaptı. Biz zaten üreticiler olarak fazla para etmesini istemiyoruz hiçbir ürünün. Her şeyin haddinden fazlası fazladır. Burada tüketiciyi de düşünmemiz lazım. Bir ürüne 50 lira ya da 60 lira fazla. Biz, burada emeğimizin karşılığını aldık mı şükür olsun diyoruz. Para yapınca da herkesin gözüne battı. Bu yüzdende herkes dikmek istedi. 1 kilo mal sat 20 lira ya da 30 lira. Burada 20-30 liraya sattığınız mal büyükşehirlerde 80 liraya çıkıyor. Hele büyük marketlerde daha fazlaya satılıyor. Bu da milletin gözüne batıyor. Bu yılda dikim çok fazla oldu, herkes sarımsak dikti. Dikecekte ama bir ton mal satayım diyor 30-40 bin lira. Hiçbir üründe böyle bir kazanç yok. Böyle olunca da bu yıl dikim fazla oldu. Rekolte arttı, ülkemizin ekonomik şartları da belli. Bu şeklide olunca sarımsaklarımızda depolarımızda kaldı” şeklinde konuştu.

“Değerli bir ürün üretiyoruz ama bu yıl depolarımızda kaldı”

Türkiye genelinde yaklaşık olarak 81 vilayetin 40 ilinde sarımsak yetiştirildiğine işaret eden Güler, “Belki de daha fazla ekildi. Ama bizim sarımsağımız tescillenmiş dünyaca ünlü. Raf ömrü uzun, depolamaya geliyor. Herhangi bir şekilde buzhaneye gerek duymuyoruz. Yılın 12 ayı bozulmadan bizim ürünümüz duruyor. Aroması çok yüksek. Bizim sarımsağımızın dünyada eşi benzeri yok. Diğer illerde ekilen sarımsaklarda sarımsak ama Taşköprü sarımsağının ayrı bir yeri olması lazım. En azından bir fiyatı olsun. Bir taban fiyatı olsun. Avrupa’da bizim sarımsağımız tescillendi ama ihracatı yapılmadı. Niye bizim sarımsağımız İtalya’ya gitmiyor. İhraç edilse bizim sarımsağımız depolarımızda kalmazdı. Çiftçiye yazık oluyor, bizlere yazık oluyor. Şu anda sarımsak yetiştiren herkes borçlu. Sarımsağına para ettiremiyor. 1 ton sarımsak satıyor o da çiftçiye cep harçlığı oluyor sadece” ifadelerini kullandı.

“Aroması yüksek çok değerli bir ürün yetiştiriyoruz”

Taşköprü’nün Alatarla köyünde sarımsak üreticiliği yaparak geçimini sağlayan Hüseyin Yıldırım ise, “Sarımsak bu yıl her ilde dikildi. 81 ilin aşağı yukarı 70 ilinde sarımsak dikimi oldu. Sarımsak geçtiğimiz yıl çok pahalıya satıldı. Reklamı fazla oldu. Devletimizde buna bir çözüm arayışı içerisine girdi. Çünkü sarımsağın fiyatı çok arttı, bu kadar para eder mi? diyerek. Ama bizim Taşköprü sarımsağımız çok kaliteli ve çok özel bir sarımsak. Aroması yüksek, diğer içerisinde barındırdığı besin kaynağıyla çok özel bir sarımsağımız var. Ama hiç kimse kıymetini bilemedi. Çünkü gittiler biz, şurada da dikelim sarımsam aynı sarımsak denildi. Diğer illerde dikilen sarımsakla Taşköprü sarımsağı aynı değil. Bizim sarımsağımızın aroması çok yüksek. Bu yıl bankacı bile sarımsak dikti. Müteahhit geldi sarımsak dikti. Kendi işlerini yapmadılar ama bizim işimizi elimizden almaya çalıştılar. Bu şekilde herkes sarımsak dikince de bizim elimizde bu yıl sarımsak kaldı. Satıyoruz ama 3 liradan 5 liradan satılıyor. Ama bu sıramsak bizlere kilosu 12 liraya 13 liraya mal oluyor. Bu yıl kimseler bizlere yardımcı olmuyor. Biz, kilosu 2 liradan 3 liradan sarımsak satarsak mahvolduk. Hepimizin kredileri var. Bankalara borçları bulunuyor. İşin içinden çıkamıyoruz” dedi.

Vedat Yunus İkizoğlu - Murat Kanber
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.