EKONOMİ - 26 Kasım 2020 Perşembe 15:07

Patentin büyümeye katkısı 'geometrik' yansıyor

A
A
A
Patentin büyümeye katkısı 'geometrik' yansıyor

Düzenlenen ‘Kamu Üniversite Sanayi İşbirliğinde Patentler ve Patentlerin Ticarileştirilmesi Paneli'nde, hizmet verdikleri sektörlerde ürün geliştirme faaliyetlerini ihtiyaçlara cevap vermek ve ticarileşme eksenin de yürüten şirketler, yapmış oldukları çalışmaların karşılığını geometrik büyüme şeklinde aldığına işaret edildi. Biontech patentle 1 yılda 5 kat büyürken, şirket değerinin ise orta vadede 100 milyar doları bulacağı kaydedildi.

Adres Patent’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen ‘Kamu Üniversite Sanayi İşbirliğinde Patentler ve Patentlerin Ticarileştirilmesi Paneli’nde şirket varlıklarında; patent, faydalı model, marka ve tasarım gibi maddi olmayan mal varlıklarının önem kazandığına işaret edildi. Türkiye’nin 2029 yılına kadar 1 milyon patent hedefine ulaşması adına kamu-üniversite ve sanayi iş birliklerinin daha fazla pekiştirilmesi adına neler yapılması gerektiği masaya yatırıldı. Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ali Yüksel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele; Denizli Bilim Sanayi Ve Teknoloji İl Müdürü Sefa Gökalp, Uşak Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Gümüş, Pamukkale Teknokent Genel Müdürü İlyas Yılmazyıldız, Zafer Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Tuğrul Kandemir, Pamukkale Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Mesut Aydınlı, Pamukkale Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Öğretim Üyesi Ahmet Koluman, Afyon Kocatepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Tayfun Uygunoğlu, Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Doç. Dr. Şefik Baran, Deka Tekstil A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Derici ve Türkiye Patent Hareketi Başkanı Av. Ali Çavuşoğlu katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yüksel, Türkiye'de 1 milyon patent hedefinin ekonomik katma değer açısından önemli bir yere sahip olduğuna işaret ederek, özellikle geliştirilen buluşların ticarileşme süreçlerine ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi. Ticarileşme konusunun patentin olmazsa olmazları arasında yer aldığına dikkat çeken Yüksel, “Ticarileşme patentin olmazsa olmazı, bir parçası. Çünkü patent kenarda bırakılmak üzere alınmaz. Bir teknolojiyi, teknolojik gelişmeye hedeflemelidir” dedi. Biontech firmasının toplamda patenlerle büyüyen bir şirket olduğuna dikkat çeken Yüksel, “Türk bilim insanları tarafından kurulan Biontech firması aşı çalışmalarında önemli mesafeler kaydetti. Patent çalışmaları ve ihtiyaca göre ticarileştirdiği ürünlerle şirket, Amerikan borsasındaki hisse başı değerini 5 kat artırmış durumda" diye konuştu.

"2 milyon dolarlık ihracat anlamına geliyor"
Ekim ayında Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı tarafından açıklanan bir rapordan bahseden Yüksel, “Üniversiteye yaptırılan bu çalışmada 1 patentin niteliğe göre ihracata katkısının ortalama değerinin 2 milyon dolar olduğuna yer veriliyor. Gerek kilogram başı ihracatın artması gerekse milli gelirin yükseltilmesi açısından bu son derece önemli bir konu. Bu bağlamda patentli ürünlerin ihracatta daha fazla yer alması gerekiyor. Bu kapsamda, gerek Denizli gerek Afyon gerek Kütahya gerekse Uşak için her bir patentin 2 milyon dolar ihracat anlamına geldiğinin altını çizmemiz gerekiyor” dedi.

Ar-Ge ve Tasarım merkezlerimizde yapılan projeler sonucu ortaya çıkacak yeni buluşların, yeni ürünlerin ve bu ürünlere alınan patentlerin de artmasıyla birlikte Denizli’nin 2023 hedeflerine daha kolay bir şekilde ulaşacağına işaret eden Denizli Bilim Sanayi Ve Teknoloji İl Müdürü Sefa Gökalp, “Çünkü, patentler, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde yapılan buluşlarla doğru orantılı olarak artmaktadır. Örneğin, ilimizde 2016 yılına kadar hiç Ar-Ge ve Tasarım merkezimiz yokken bugün, gün itibariyle 19 tane Tasarım merkezimiz, 13 tane de Ar-Ge merkezimiz vardır. Yine ilimizde 2015 yılında 26 tane patent için müracaat yapılmış olmasına rağmen bu 2016 yılında 45, 2017'de 37, 2018'de 50, 2019'da da 49 tane patent için müracaat yapılmıştır ve bunun önümüzdeki süreçte de daha da artacağından eminiz” diye konuştu.

"Bin patenti yakalama konusunda ciddi bir potansiyele sahip"
Denizli’nin bin patent sayısına ulaşma yönünden ciddi bir kapasiteye sahip olduğunu kaydeden Gökalp, “Denizli'de tekstil sektöründe kilogram/dolar bazında ihracat ortalama 2,21 dolar civarında. Ama katma değerli ürünlerimizde bu kat kat artıyor. Yakaladığımız bu ivmede kamu-üniversite-sanayi işbirliği öne çıkıyor. Bu iş birliklerinin artırılması ihracatta kilogram başı potansiyelimizin ortaya çıkmasında oldukça etkili” ifadelerini kullandı.

Pandemi döneminde teknolojinin, Ar-Ge'nin, araştırmanın çok daha önemli bir noktaya geldiğini ifade eden Uşak Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Gümüş, Türkiye’de orta yüksek teknoloji, ortak, orta düşük teknoloji seviyesindeki üretimlerde önemli mesafelerin kat edildiğini bildirdi. Özellikle üniversite olarak deri tekstil ve seramik alanında önemli çalışmalar yaptıklarını kaydeden Gümüş, “Kamu kurumlarıyla, sanayicilerle çok daha sık, farklı platformlarda bir araya geliyoruz ve bu çalışmalarımızın hem bölgemiz açısından, şehrimiz açısından, hem de ülkemiz açısından gelişmesine katkılar sağlamaya çalışıyoruz” dedi.

“İnovatif düşünmeye teşvik etmemiz gerekiyor”
Uşak Üniversitesi’nin 30 bin civarında öğrenciye ev sahipliği yaptığını kaydeden Gümüş sözlerine şöyle devam etti: “Tabii 30 bin sayısı benim için anlamlı. Çünkü 3 bin gibi bir ham fikirden ancak başarıya, başarıyla sonuçlanan ve nihayetinde ticarileşen bir ürüne dönüştürülmüş bir fikir ortaya çıkabiliyor. 3000'de 1 civarında. Dolayısıyla bizim bu manada öğrencilerimizi sürekli fikir üretmeye, inovatif düşünmeye teşvik etmemiz gerekiyor. Biz öğrencilerimizin yüzde 10'unda bu başarıyı sağlayacak olursak, öğrencilerimizin yüzde 10'unu bu manada fikir üretmeye, yeni fikirler üretmeye ve bunları projelendirip patentlendirme konusunda yönlendirebilecek olursak bu bizim aslında yıllık bazda ciddi bir patent oluşturmamızı sağlayacak”.

Açılış konuşmacısı olan Pamukkale Teknokent Genel Müdürü İlyas Yılmazyıldız, patent ve fikrin ticarileştirilmesi konusunun sürekli aktarılması gerektiğini dile getirdi. Pamukkale Teknokent olarak Adres Patent ev sahipliğinde kamu-üniversite-sanayi iş birliği çerçevesinde yapılan patentler ve patentlerin ticarileştirilmesi paneline memnuniyetle destek olduklarını ve paydaş olmaktan onur duyduklarını ifade etti. Üniversitelerdeki çalışmaların ticarileşme süreçlerinde üniversitelerin imkanlarının kısıtlı olduğunu aktaran Yılmazyıldız, “Patentlerin ticarileştirilmesi için, bir müddet sonra çalışmalara destek veren üniversitelerimizin ve teknokentlerimizin imkanları bitiyor, sonrasındamecburen ticarileşebilir patentlere destek olmaya başlanıyor.” şeklinde konuştu.

“Patent almak yetmez”
Ticarileştirilebilir patentlerin sayısının önemli olduğunun altını çizen Yılmazyıldız,“Bir ticarileştirilebilir patent nasıl alınır, hangi araştırmalar daha kolay ticarete döner, üretime yönelik Ar-Ge'ye destek olacak patentlerin sayısı nasıl arttırılabilir? Bu konunun da üzerinde düşünülmesi gerekir, yani sadece patent almak için patent almanın yetmediği, hatta bunun bir müddet sonra altından kalkılamaz bir yüke dönüştüğünü de bilmemiz lazım. Bir diğer konu, patentlerimizin öncelikle Türkiye'de ticarileşmesi lazım. Yani iyi patentleri bazen yurtdışından gelip hemen alıyorlar ama bu Türkiye'nin çok lehine olmuyor. Eğer kendi ülkemizde bir firma tarafından, ülkemiz sınırları içerisinde bunlar ticarileştirilebilirse asıl ülkenin kazancı o zaman oluyor” değerlendirmesinde bulundu.

Patent ve markanın ticarileşmesinin ürünün değerini kat kat artırdığına dikkat çeken Pamukkale Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Mesut Aydınlı, patentlerin ürünlere ve ulusal düzeyde kalkınmaya sağladığı katkıdan bahsetti. Ayrıca patentlerin ulusların toplumsal yaşam standartlarını da geliştirdiğine değinen Aydınlı, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki markalaşma ve patent sayılarına bağlı olarak, ulusların yaşam standartlarında oluşan farklılıkları örneklerle vurguladı. Gelişmiş ülkelerin sahip oldukları patentleri kullanarak az gelişmiş ülkelerin kaynakları ile üretim yaptıklarını ve sağladıkları düşük kaynak kullanımı ile ürünlerinin katma değerini arttırdıklarını söyledi. ODTÜ, Boğaziçi ve Koç Üniversitesi'nin yaptığı ortak bir anket çalışmasına da değinen Aydınlı, Türkiye’de firma patentlerinin yüzde 31'inin, şahıs patentlerinin ise yüzde 9'unun ticarileşebildiğini bildirdi.

"Patentlerin Ticarileşmesi için ulusal bir strateji belirleyebiliriz"
Fikri ve sınai mülkiyet haklarının ticarileşmesi için hap şeklinde standart çözümler yerine; alınan patentin, patent sahibinin ve finansal kaynakların durumuna göre çeşitli ticarileşme stratejileri geliştirilebildiğinden bahseden Aydınlı, patentlerin ticarileşmesi için özel stratejiler ve odaklanmalar sağlanması gerektiğini söyledi. Ayrıca fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda ulusal düzeyde de stratejiler belirleyerek odaklanmalar sağlanması ve bu konuda bir çalışma komisyonu kurulması çağrısında bulundu. Patentlerin ve üniversitemiz hocalarının fikir ve çalışmalarının sanayi ile buluşabileceği; ama en önemlisi aynı dili konuştukları bir portal üzerinde çalıştıklarına da değinen Aydınlı, bu çalışmanın Denizli’nin gelişimine sağlayacağı katkıyı vurguladı.

"Üretim tesisleri yok ama Honda ile aynı marka değerine sahip"
Adidas ve Honda’nın marka değerlerinin birbiriyle neredeyse aynı olduğunu anlatan Aydınlı, Honda’nın kendi ülkesinde ve dünya genelinde çok sayıda üretim tesisi bulunduğunu; ancak Adidas firmasının sadece ar-ge ve satış ekipleri ile aynı marka değerini sağlayabildiklerini ve bunu patentleri ile birlikte geliştirdikleri standartlarla sağladıklarını vurguladı. Honda’nın yıllık cirosunun daha fazla olması ile birlikte kaynak kullanımının da Adidas’a göre çok daha fazla olması bu iki markanın değerini birbirine yaklaştırıyor, şeklinde yorumladı.

Savunma sanayisi alanında çalışmalar yaptığını ifade eden Ahmet Koluman, buluşların ve patentlerin ihtiyaçlara yönelik olarak geliştirilmesi gerektiğini bildirdi. Patenlerin ticarileşme sürecinin öneminden bahseden Koluman, “Sonsuz patent verebilirsiniz. Kökleri havada ağacı da patent olarak verebilirsiniz. Olur, kesinlikle bir patent olur; ama sonuçta şunu düşünmek lazım; bu patent bir sanayiciye, bir ihtiyaca yönelik mi?” dedi.

“1 Milyon patenti yakalayacağız”
Prof. Dr. Ahmet Koluman’ın konuşması üzerine söz alan Avukat Ali Yüksel patent konusunun yeni bir kavram olmadığından bahsederek, “Dünyada patent alan kişilere baktığımız zaman örneğin 7 bin adet patent vardır, Amerika'da ev kadınları yapmıştır. Çünkü evle alakalı eşyalar geliştirmişler, işte bu nasıl patlamaz, o nasıl daha sağlam olabilir, nasıl hızlı pişirebilir gibi. Demek ki normal insanlar patentler için itici bir güç olabiliyor. Bunu biz Denizli'ye, Uşak'a, Afyon'a anlattığımız gün ülke olarak 1 Milyon patenti yakalayacağız" dedi.

Patent sayılarının artması önemli olduğunu dile getiren Zafer Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Tuğrul Kandemir, “Sayı olarak her geçen gün bu sayıyı artırmaya çalışıyoruz. Çünkü gelişmiş ülkelere baktığımız zaman bu sayıların yıllık bazda 30 binler, 40 binler civarında olduğunu görüyoruz. Tabii ki sayı artmasıyla beraber bunların ticarileşme oranları da artması mümkün olabiliyor. İşte bu ticarileşme nasıl peki mümkün olabiliyor dediğimizde bu ticarileşme üçlü sarmal dediğimiz kamu-üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasıyla oluyor” diye konuştu.

“Birçok hoca ekonomik endişeden dolayı başvurusunu yapamıyor”
Üniversitedeki öğretim görevlilerinin patentlerini finanse edecek yeni yapılar oluşturması gerektiğinin altını çizen Kandemir,“TTO'lar, yani Teknoloji Transfer Ofisleri bunun için önemli bir konumda. Ama döner sermaye gelirleri olmayan birçok üniversitede böyle bir ayrı bütçe olmadığı için birçok hoca patentini tescil ettirebilmek için başvurusunu ekonomik endişeler sebebiyle yapamıyor. Onun için bundan dolayı ara yüzlerin oluşturulması lazım” dedi.

Uşak Üniversitesi deri tekstil ve seramik alanında ihtisaslaşacak üniversite olarak seçildiğini dile getiren Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Doç. Dr. Şefik Baran Tarhan, “Üniversitemiz ayrıca tasarım alanında ihtisaslaşacak üniversite olarak seçildi. Sadece patent almak, teknik olarak söylüyorum, patent almak önemli. Ama bizim yaptığımız tasarım çeşitlerinin ülkemiz için çok önemli olduğunu düşünüyorum ve çoğu firma bu sadece tasarım noktasında çok büyük paralar kazanıyor” ifadelerini kullandı.

"Patent ve ticarileşme konusunda uç şeyler düşünmemiz gerekiyor"
Hem ulusal hem de global ekonomiye sanayiye uygulanabilir patentlerin fayda sağladığına değinen Turhan şunları söyledi: “Sadece bizim akademisyenlerin özgeçmişinde ya da akademik kariyerinde bir satır olarak kalıyor. Patent ve ticarileşme konusunda uç şeyler düşünmemiz gerekiyor. Türkiye'deki en eski seramik fabrikası 60 yıllık. Öyle söyleyeyim. Onlarla beraber çalışarak bu yıllardır Ar-Ge yapan, yıllardır inovasyon yapan şirketleri şu anda biz aldığımız patentte ya da yurt dışı çıkışlarıyla önünü kesebiliyorsunuz".

Patentlerin ticarileşmesi için çaba sarf ettiklerini anlatan Afyon Kocatepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Tayfun Uygunoğlu, “Amacımız da zaten bu panelde konuşulmuştur büyük ihtimalle. Ülkemizdeki patentlerin hem sayısının arttırılması yanında nitelikli patent önemli olan tabii ki. Onların niteliğinin arttırılması, ticarileştirilmesi, ülkemizdeki patentlerin sayısından çok bu patentlerin ne kadarlık kısmını ticarileştirebildiğimiz önemli” dedi.

Maddi olmayan mal varlıkları arasında yer alan fikri, sınai ve mülkiyet haklarına verilen önemin her geçen gün artığına dikkat çeken Türkiye Patent Hareketi Başkanı Ali Çavuşoğlu, “Şirketlerin aktifleri içerisinde fikri, sınai ve mülkiyet haklarının önemi her geçen gün artırıyor. Çalışmalarını bu alanda yoğunlaştıran şirketler ise hem karlılık hem de hacim anlamında büyüme yakalıyor” dedi. Biontech firmasının bu kapsamda önemli bir örnek teşkil ettiğine işaret eden Çavuşoğlu, firmanın önemli karlılıklar yakaladığını dile getirdi.

"20 milyar dolarlık değere ulaştı 900 patenti var"
Firmanın 2008 yılında kurulduğunu anlatan Çavuloğlu, şöyle konuştu: “Bu firmanın 1 yıl önce Amerikan Borsasındaki değeri, hisse başı 18 dolarmış. Şu anda toplamda 86 dolara çıkmış. Ortalama ve 20 Milyar Dolarlık bir piyasa değerine ulaşmış. Yani bir aşı bulmasıyla tabii ki bunu neyle sağlıyorlar? Bunlar patent sayısının artmasıyla, yani sonuçta bu aşının da bir patenti var. Tabii ki ilaç firmaları birisiyle ortak olmasıyla da sağladılar ama toplamda şu anda bir patentle büyüyen firmayı canlı canlı görmekteyiz. Bir önceki grafikte gördüğümüz gibi bu firmanın toplamda yaklaşık 900'den fazla patenti var".

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Yaralı halde bulunan yaban keçisi tedavi altına alındı Hakkari’de duyarlı vatandaşlar tarafından yaralı halde bulunan dağ keçisi Van’da tedavi altına alındı. Hakkari merkeze Kent merkezine 30 kilometre mesafede bulunan Kırıkdağ Gümüşlü köyü sakinleri ceviz ağaçlarını sulamak için gittikleri ormanlık alanda arka sol ayağı kırık olan dağ keçisini fark ettiler. Nesli tükenmekte olduğu için koruma altında bulunan dağ keçisini yakalayan köy gençleri bir iple keçiyi bağlayıp yetkililere haber verdi. Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Hakkari İl Şube Müdürlüğü ekipleri, vatandaşlardan aldıkları keçiye yapılan ilk müdahalenin ardından Van YYÜ Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğüne gönderildi. Merkezlerinde yılın her ayında farklı türlerde yaban hayvanlarını misafir ettiklerini ifade eden Van YYÜ Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, “Son olarak DKMP Hakkari İl Şube Müdürlüğü’ne vatandaşlar tarafından yaralı bir dağ keçisinin olduğu ihbarı verildi. Ekipler, ihbar üzerine bölgeye giderek hayvanı alarak ilk müdahalelerini orada yapıp merkezimize gönderdiler. Burada yaptığımız muayenede ayağında kırık oluşmuş. Yalnız kırığın çok eskiden oluştuğu, yaralı olmasında dolayı beslenememeye bağlı olarak bitap düştüğünden dolayı hayvan zayıflamış. Biz gerekli tedavisini bakımını yaptık. DKMP Hakkari İl Şube Müdürlüğü’ndeki veteriner arkadaşlarımız bölgede ilk müdahalesini yapmıştı. Bizde burada gerekli tedavilerini yapıyoruz. Kırık iyileşinceye kadar burada misafir edeceğiz. Kırık iyileşmesi uzun süren bir tedavi şeklidir. İlk müdahaleden sonra söyleyeceğimiz şey hayata tutunacak. Bizde hastamızın refahı için ne gerekiyorsa yapacağız. Daha önce de merkezimizde yavru dağ keçilerini büyütüp doğaya saldık. Bunu için yerimiz, tecrübemiz ve hastanemiz buna müsait” dedi.
İstanbul Gençlere farkındalık bilincini aşılamayı hedefleyen akademinin ilk konuğu Aslıhan Koruyan Sabancı oldu Topluma örnek olan başarılı bireyleri gençlerle buluşturarak farkındalık oluşturmayı hedefleyen “Fark Yaratanlar Akademisi”nin ilk etkinliğinde ödüllü yazar ve iş insanı Aslıhan Koruyan Sabancı, öğrencilerle bir araya gelerek deneyimlerini paylaştı ve tavsiyelerde bulundu. Aslıhan Koruyan Sabancı başarıya giden yolda en önemli faktörün hata yapıldığında pes etmemek olduğunun altını çizdi. İstanbul Aydın Üniversitesi’nin öncülüğünde kurulan akademi, topluma örnek olan başarılı bireyleri gençlerle buluşturarak farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Akademinin düzenlediği ilk etkinlikte ödüllü yazar ve iş insanı Aslıhan Koruyan Sabancı, öğrencilerle bir araya gelerek deneyimlerini paylaştı ve tavsiyelerde bulundu. Etkinlik, İstanbul Aydın Üniversitesi Florya Kampüsü’nde gerçekleşti. “Topluma yeni bir bakış açısı ya da bakış aşısı verebilmek” Farkındalık bilincinin gençler vasıtasıyla topluma aktarma hedeflerinin olduğunu söyleyen Akademi Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Murat Adil Salepçioğlu, “Özellikle gelecek kuşaklara bu farkındalık oluşturma bilincinin aşılanması gerekiyor. Üniversitelerde başlaması gerektiğini düşündüğümüz bu farkındalık yaklaşımını, bazı etkinliklerle gençler vasıtasıyla yaymak yani toplum geneline bunu iletebilmek için çaba sarf edeceğiz. Bu ilk etkinliğimiz ve bugün de Aslıhan Koruyan Sabancı Hanımefendiyi ağırlıyor olacağız. Bundan sonraki etkinliklerimiz bu tür yenilikçilik ve farkındalık oluşturan liderlerle ve bu konu özelinde gelecek kuşaklara bu farkındalık zihniyetini yarınki aydınlık kuşaklara iletecek şekilde devam ettirmek istiyoruz. Buradaki temel mesele yenilikçilik zihniyetine ya da topluma yeni bir bakış açısı ya da bakış aşısı verebilmek. Dolayısıyla sektörel liderler evet ama burada en önemli olay fark oluşturma bilincini taşıyan önderleri, liderleri iş insanlarını öğrencilerle bir araya getirmek en ana harekatımız olacak” dedi. “Hem anne hem de iş insanı olarak tavsiyelerde bulunacağım, başarı aileden başlar” Aslıhan Koruyan Sabancı ise etkinlik öncesi verdiği röportajda gençlerle paylaşacak olduğu deneyimlere ve tavsiyelere değindi. Başarıya ulaşmak isteyenlere kendi görüşlerini aktaran Sabancı şöyle konuştu: “Biri üniversite çağında biri de ortaokulda iki çocuğum var. Bu yüzden hem anne olarak hem de iş insanı olarak tavsiyelerde bulunacağım. İlk başarı aileden başlar. Aileden öğrendiklerimiz, oradan aldığımız değerler, bizim yapıtaşlarımız. Daha sonra okulda karşılaştığımız değerli öğretmenlerimiz, sevgili arkadaşlarımızla da harmanlanıp büyüyoruz. Okul ortamı onların büyümeleri, hata yapmaları, kendilerini geliştirmeleri, soru sormak, meraklarını gidermek ve yollarını çizebilmeleri için çok önemli kuruluşlar. Alabildiklerini alsınlar, hayat yolculuğunda eğitim hiçbir zaman bitmiyor. Hobiler edinsinler çünkü hobiler de gelişimlerine katkı sağlayan çok güzel araçlardır. Bu yolculukta çok fazla destekçi var, özellikle böyle güzel kurumlarda ve akademik ortamlarda. Çünkü buralar doğru bilgilere ulaşılan kaynaklar. Her zaman doğru bilgiye doğru kaynaktan ulaşmalarını yanlış kaynaklarla vakit kaybetmemelerini, arada ‘ne yapsam’ diye durduklarında içsesimize, etik değerlerimize ve üst benliğimize güvenmeliyiz. Her zaman çok çalışmak, motivasyonumuz düştüğü zaman hobilerimizle ya da başka bir şekilde kendimizdeki o iç gücü bularak tekrar başlamamız gerekiyor” şeklinde konuştu. “Pes etmemeli, eleştirilere pozitif bakmalıyız” Özellikle hata yapıldığında pes edilmemesi gerektiğinin altını çizen Sabancı sözlerini söyle sonlandırdı: “Hata yaptığınızda pes etmemeliyiz, bir daha bir daha denemeliyiz. Bebeklikte bile aslında biz buna alışıyoruz. Çünkü yürümek istediğimizde kaç kere düştüğümüzü hatırlayabiliriz. Okul ortamlarında da sınavda aynı tecrübeyi yaşıyoruz. Nerede hata yapmışız diye görüp düzeltmemiz için fırsatları değerlendirmeliyiz. Aslında her eleştiri kendimizi düzeltmemiz gereken fırsatlardır. Eleştirileri şahsi ve kişisel olarak almayıp ‘demek ki bu şekilde düzeltmemiz gerekiyor’ diye pozitif bakmalıyız ve bu yolda kendimizi geliştirmeliyiz.”
Eskişehir Fizyomer’den çocuklar için kutlama Eskişehir Fizyomer Terapia Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kutlama düzenleyerek, tedavi gören çocuk hastaların sosyalleşmesini sağladı. Tıp Merkezi, vatandaşların tedavi süreçlerinde sosyalleşmesini sağlamaya devam ediyor. Bu çerçevede çeşitli etkinliklerle misafirlerini ağırlayan Fizyomer Tıp Merkezinde tedavi görmüş ve görmekte olan çocuklar için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması düzenledi. Kutlamada, çocukların bir araya gelerek sosyalleşmesi ve birbirlerine destek olması sağlanırken, palyaço gösterisi, çeşitli hediyeler ve oyunlarla çocukların yüzleri güldürüldü. Düzenlenen etkinlikte çocuklar için tedavi sürecinin yanı sıra eğlenceli aktiviteler de yapmak istediklerini dile getiren Eskişehir Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Başhemşiresi Selma Taneri, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı geçtiğimiz salı günüydü, ona istinaden böyle bir etkinlik yaparak rehabilitasyon tedavisi alan çocuklarımızı etkinliğe davet etmek istedik. Çocuklarımız burada rehabilitasyon tedavisi alıyorlar. Aslında hep tedavi değil, biraz eğlence olsun istedik, maksadımız buydu ve maksadımıza ulaştık. Çok da güzel eğlendiler. Eski hastalarımızı da davet ettik. Tedavisi bitip, sağlıklı giden çocuklarımız da bugün bu etkinlikte varlardı. Güzel bir etkinlik oldu, şu anda 15’e yakın çocuğumuz var. Neler yaptık? Mesela palyaço ablamız vardı, müzikler eşliğinde oyunlar oynadık. Vücut yapılarında tedavileri süren çocuklarımız da birebir kendi anneleriyle beraber etkinliğimize katıldı ve onlarla beraber eğlendiler. Palyaço ablalarıyla oyunlar oynadılar. Sonrasında yaş pastamızı kestik ve birazdan da hediyelerini dağıtacağız” dedi. “Buradaki çocukları hep bir arada görmek hem anne için hem de çocuk için çok iyi oldu” Fizyomer tarafından düzenlenen kutlamaya tıp merkezinde tedavi gören oğluyla katılan anne Özlem Kara, etkinliğin sosyalleşme açısından çok güzel sonuçları ortaya çıkardığını söyledi. Fizyomer’e duyduğu memnuniyeti dile getiren Kara, “Oğlumun tedavisine 8 aylıkken başladık, yani yaklaşık 3 yıl oldu. Tedavi görüyoruz ve inşallah yürüyeceğiz, onun için geliyoruz. Fizyomer’deki hocalarımızdan, tedavilerinden çok memnunuz. Burası çok güzel. Bu etkinlik çocuklar için çok iyi oldu bence. Yani buradaki çocukları hep bir arada görmek hem anne için hem de çocuk için çok iyi oldu. Fizyomer’e gelen engelli çocuklarımızı ve annelerini görmek hem benim için hem çocuk için iyi oldu. Biz oturduğumuz yerden çok katılamasak da en azından çocuğumun bir el hareketi ve burada bir elinde bayrağın olması bile bence çocuk için çok güzel oldu” şeklinde konuştu. “Her şey çok güzeldi” Yürüme engeli olan yeğeni Elif Bilgin’i Fizyomer’deki tedavi sürecinde yalnız bırakmayan teyze Tuğba Özcan, böylesine örnek bir kutlamayla çocuklara destek olunmasına çok sevindiğini söyledi. Fizyomer sayesinde yeğeninin yürümeye başladığını belirten Özcan, “Yeğenim burada yaklaşık 6 ay boyunca çok güzel fizik tedavisi gördü. Eskiden adım bile atamıyordu ,ayakta bile duramayan Elif, ayakta durmaya ve adımlamaya başladı. Şu an rahatlıkla 16 adım atıyoruz. Bu etkinlik için hocalarımıza, öğretmenlerimize ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Her şey çok güzeldi. Benim kız kardeşim sırf Fizyomer için İstanbul’dan buraya taşındı. Gerçekten çok güzel bir eğitim merkezi. Herkese tavsiye ederim” ifadelerini kullandı. “3 yıl önce burada kalmadığım için üzülüyorum” Kızı Elif’in kaydettiği ilerlemeden ve Fizyomer’deki tedavi sürecinden çok memnun olduğunu söyleyen anne Meryem Özcan ise şöyle konuştu; “Açıkcası ben buraya 3 yıl önce gelmiştim ama 3 yıl önce burada kalmadığım için çok üzülüyorum gerçekten. Onu söylemek istiyorum. Dediğim gibi İstanbul’dan buraya taşındım. Haftanın 3 günü geliyoruz ve çok güzel devam ediyor. Havuza giriyoruz ve istediğim her şey Fizyomer tarafından burada temin ediliyor. Onun için çok teşekkür ederim. Görüşmek istediğimiz hocalarımızla randevu alma şansım çok kolay oluyor. Buranın servisini çok beğendim. Hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Herkese çok teşekkür ederim. Bugün de çok Güzel geçti ve çok güzel eğlendik.”