SAĞLIK - 28 Şubat 2017 Salı 14:06

Prof. Dr. Hürrem Bodur: 'Halk Sağlığı Grubu, aşıları bedava yapıyor'

A
A
A
Prof. Dr. Hürrem Bodur: 'Halk Sağlığı Grubu, aşıları bedava yapıyor'

Türkiye EKMUD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hürrem Bodur, ''ABD'de, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde hangi aşılar varsa Türkiye'de bugün bu aşılar var. Erişmek mümkün. Hem de aynı standartlar ve kalitelerde üretilmiş aşılar ülkemizde mevcut. Halk Sağlığı Grubu bu aşıları bedava yapıyor. Devlet bu konuda üzerine düşeni yapmış durumda ve yapıyor'' dedi.

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD), erişkin bağışıklaması konusunda farkındalığı artırmak amacıyla 'Erişkin Bağışıklama Akademisi' isimli toplantı düzenledi. Ankara’da düzenlenen toplantıda alanında uzman profesörler, enfeksiyon kaynaklı ölümlerin dünya genelinde azaltılması için erişkin bağışıklamasının önemine dikkat çekti. Toplantıda ayrıca önlenebilir hastalıklar açısından erişkin risk gruplarına yönelik aşı uygulamasının artık ücretsiz yapılmasına karar verildiği duyuruldu. Ankara’da düzenlenen programa Türkiye EKMUD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hürrem Bodur, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Türkan Günay, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyon Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gürsel Özer, Türkiye EKMUD Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Hasan Irmak katıldı.

Aşı bilincinin oluşmadığını dile getiren Prof. Dr. Hürrem Bodur, ''Toplumumuzda şöyle birşey var; hasta olduğunda hastaneye gidersiniz. Hasta değilseniz, sağlığınızla ilgili bir probleminiz yoksa proaktif olarak, ben hasta olmayayım ile ilgili birşey kafamızda yoktur. Sorunum yok, durup dururken niye aşı yaptırayım diye düşünüyoruz. Toplumun biraz daha sosyoekonomik seviyesi ve kültürel seviyesi yükseldiğinden, ben kendimi hastalıklara korumakla alakalı ne yaparımın bilinci de oturacak. Bunu topluma anlatmamız lazım. Devlet aşıların hepsini temin ediyor. Bugün şunu vurgulamak lazım; ABD'de, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde hangi aşılar varsa Türkiye'de bugün bu aşılar var. Erişmek mümkün. Hem de aynı standartlar ve kalitelerde üretilmiş aşılar ülkemizde mevcut. Halk Sağlığı Grubu bu aşıları bedava yapıyor. Devlet bu konuda üzerine düşeni yapmış durumda ve yapıyor'' diye konuştu.

Erişkin bağışıklamayı ikiye ayırarak incelediklerini belirten Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, ''Yaşam devam ediyor. Çocuklukta başlayan yaşam, yaşlılıkla devam ediyor. Elbetteki erişkin yaşlara eriştikçe insanların beraberinde getirdiği bir takım sağlık sorunları olabilmekte. Biz erişkin bağışıklamayı ikiye ayırarak inceliyoruz. Birincisi çocukluk döneminde başlayan aşılar, devam aşıları; tetanosda, difteride, boğmacada olduğu gibi. Bu aşıların her on yılda bir tekrarlanması lazım ki sağlıklı bir ömür sürülsün. Bunun dışında erişkinlere has aşılar var. Bu erişkinlere has aşıları da bir takım gruplara ayırıyoruz; grip aşıları, zatürre aşıları. Bu aşıların 65 yaş üzerinde de yapılması lazım” diye konuştu.

''Her yaş grubunun kendi aşısını yaptırması lazım''

Tıptaki gelişmeler sayesinde daha önceleri ölümcül seyreden birçok hastalığın günümüzde şifa ile sonuçlanmakta olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Köksal, "Eskiden birçok hastalığı olan insanlar çok yaşamadan vefat ederlerdi. Ama bugün baktığımız zaman nakillerle hastaları yaşatmak mümkün; böbrek nakli, karaciğer nakli, bunun dışında bir takım romatizmal hastalığı olan kişiler sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar. Kan kanseri ve diğer kanser hastalarında da ölüm oranları çok azaldı. Bunlar nakille veya kullandıkları ilaçlarla uzun dönem yaşıyorlar. Ama bütün bu hastalık guruplarının beraberinde getirdiği sorunlar var. Bunların bağışıklık sistemleri hiçbir zaman normal insanlar gibi olmuyor. Öyle olduğu zaman da hastalıklara açık hale geliyorlar. Bundan korunmak için de mutlaka bu kişileri aşılamamız gerekiyor. Sonuç itibariyle toplum bir bütün olarak yaşamakta. Eğer biz enfeksiyon hastalıklarında zinciri kırmak ve tüm toplumun sağlıklı olmasını istiyorsak her yaş grubunun kendi aşısını yaptırması lazım” önerisinde bulundu.

''Seyahat aşılaması''

Günümüzde çeşitli nedenlerle dünyanın farklı yerlerine yapılan seyahatlerin ve göçlerin artış göstermesi sebebiyle seyahat aşısının da gündeme geldiğini dile getiren Köksal, “Bugün yaşlı bir insan eğer bu aşısını (seyahat aşısı) tekrarlamamamışsa, komşu ülkelere bile gitmiş olsa oradan bu mikrobu alarak gelebilir. Ve biz tanı koymakta zorlanırız. Çünkü ülkemizde görmüyoruz. Ama aşılama yapıldığı zaman böyle bir risk kalmıyor. Sağlıklı yaşamak için erişkinlerin de aşılanması gerekiyor. Bizim sloganımız; yaşam boyu bağışıklama diyoruz” ifadelerini kullandı.

''Büyükanneyi veya büyükbabayı grip aşısı yaparsak, torununa bulaştırmadan bakar''

Köksal, torun sahibi kişilerin çeşitli sağlık problemleri sebebiyle torunlarına bakamadıklarını ve onları severken hastalık bulaştırma endişesi taşıdıklarını belirterek şunları kaydetti:
''Birçok hastalıkta böyle sorunlar olabiliyor. Ülkemiz için gerçekten ciddi bir sorun. Biz, bize gelen hastalardan şunu çok duyuyoruz. ‘Ben hepatit B taşıyıcısıyım, torunumu öpsem bulaştırır mıyım?’ Bu bir büyükanne için veya büyükbaba için gerçekten çok üzücü bir şey. Hâlbuki bunlar aşılanmış olsaydı bu mikroplara maruz kalmayacaklardı ve torunlarına ‘sarılırsam onlara bulaştırırım’ endişesi yaşamayacaklardı. Ama biz bu büyükanneyi veya büyükbabayı grip aşısı yaparsak, torununa bulaştırmadan bakar. Önemli bir grup. Çünkü bunların çoğunluğu 65 yaşın üzerinde kişiler. Bunların aşılanması kendi ev içinin, toplumun ve çocukların sağlığı açısından son derece önemli. Sağlıklı yaşayabilmek için aşı bilincinin toplumun her kesiminde oluşması lazım. Çocuklarımızı elinden tutarak aşı zamanı geldi diye sağlık ocaklarına götürüyoruz. Kendimiz için bunu yapıyor muyuz? Çok bir şey değil. Çocuklarımız için isteğimiz şeyi yine çocuklarımız için ve kendimiz için istemeyelim.''

Aile hekimlerinin yoğunluklarını değerlendiren Dr. Gürsel Özer, ''Biz çocukluk çağı aşılamalarını yapıyoruz. İnançla ve zevkle yapıyoruz. Yüzde 98'in üzerinde bir başarı var. Avrupa şampiyonuyuz. Her türlü kaygıdan ırak öncelikli işimiz diye yapıyoruz, yapmaktan zevk alıyoruz. Bağışıklamanın her aşaması bizim için öyle. Yeni uygulanmaya başlanmış, aslında devrim niteliğinde bir hareket. Bu hareketi toplumun bütün kesimleri ve bütün uzmanlık branşları hep birlikte yapmalıyız diye düşünüyorum. Bunu sadece aile hekimleri üzerinden yapmaya kalkarsak bunun başarılı olması mümkün değil. Hep birlikte ortak bir entegrasyonla, aşıların her yerde yapılması ve önümüze gelecek dataların bizim tarafımızla yönlendirilmesi ile başarılı olabileceğinin düşünüyorum'' dedi.

Türkiye'deki erişkin aşılama hakkında bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Hasan Irmak, ''Hem sağlık çalışanlarının kendilerince bunun önemini kavraması hem de kendilerine başvuran insanlara bu konunun iletilmesi, bu insanların aşı yapılmasına sevk edilmesini hedefliyoruz. Özellikle risk grubuna giren örneğin; aşılamalar için gebelik risk grubu sayılabilir. Seyahat sağlığı konusunda, seyahat erişkin enfeksiyonlarını önleme açısından da bizim çalışmalarımız var. Umreye ya da hacca gidenler risk grubu kapsamında. Askerlik döneminde uyguladığımız aşıları ve grip aşıları var. Hac ve umre aşıları hariç zorunlu olarak yapılacak aşı kapsamında olmadığından dolayı bunlarla ilgili insanların kendi sağlığını koruma açısından hangi aşıları yaptırdığına dair düzenli bir kaydımız yok. Daha doğrusu sayısı az olduğu için oranlama yapamayacağız'' şeklinde konuştu.

''Aşı ile korunulabilen hastalıklardan çocuklarımızın ölmesini engelledik''

Prof. Dr. Türkan Günay, ''Aşıyı konuşuyorsak hep birlikte şunu netleştirmek lazım; aşı sağlık için, hastalıklardan korunmak için çok önemli bir araç. Son yıllarda Türkiye bunda hemfikir değil. Çünkü medyada aşı reddi tartışıyoruz. Aşı reddi tartışmaya devam ettiğimiz sürece çocuklarda yapılan aşıların, çocuklarda ölümlerin engellemesi konusunda geriye doğru gidiyoruz. Aşı reddi konusunda destek istiyorum. Yaşam süresini uzattık. Bunun en önemli aracı, aşı ile korunulabilen hastalılardan çocuklarımızın ölmesini engelledik. Böylece nüfusumuzu ileriye doğru yaşlarda yaşamaya başladı. Bize, tüm paydaşlar aşı reddi ile ilgili destek olsun. Biz, bilimsel olarak destek oluyoruz. Türkiye Halk Sağlık Kurumu aşıyı en uç noktaya kadar gönderebiliyor. Aile hekimlerimiz, kendi izlediği çocuklara ve yetişkinlere aşıları yapıyor. Toplum Sağlığı Merkezlerimiz okul aşılamalarını, göçmen aşılamalarını yapıyor. Bu aşı ile ilgili lojistikte problem yok. Aşı üretildiği yerden yapılacak çocuğa ve yetişkine gidene kadar nasıl güvenli gidilir? Bu sistem kurulmuş durumda'' ifadelerini kullandı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Karatay Belediyesi binlerce fidanı toprakla buluşturdu Konya’nın merkez Karatay İlçe Belediyesi, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için fidan dikme etkinliği düzenledi. Karatay genelinde ağaçlandırma ve yeşillendirme çalışmalarını sürdüren Karatay Belediyesi, Çatalhüyük Mahallesi’nde yüzlerce öğrencinin katılımıyla fidan dikme etkinliği düzenledi. Etkinlik çerçevesinde Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından Çatalhüyük Mahallesi’nde hazırlanan 90 bin metrekarelik ağaçlandırma alanında sedir, karaçam, ladin, çınar, kestane, akasya, dut, iğde, dişbudak, süs eriği, gladiçya, sofora ve akçaağaç gibi fidan türleri toprakla buluşturuldu. Karatay’da ağaçlandırma ve yeşillendirme seferberliği çerçevesinde düzenlenen etkinliğe ilçe protokolünün yanı sıra Sultan Alparslan İmam Hatip Ortaokulu, Akabe Ortaokulu, 23 Nisan İmam Hatip Ortaokulu ve Şehit Azam Güdendede Lisesi öğrenci ve öğretmenleri katıldı. “Karatay’da yeşil alan miktarı artıyor” Etkinliğe katılarak ağaçlandırma çalışmalarına destek veren öğrenci ve okul yöneticilerine teşekkür eden Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca; 90 bin metrekarelik büyük bir alanda fidan diktiklerini belirterek; Karatay’da yeşil alan miktarının her geçen gün arttığını söyledi. Başkan Kılca, “Yeşillendirme çalışmalarımızla geleceğe nefes oluyoruz. Biliyoruz ki kişi başına düşen yeşil alan miktarını ne kadar artırırsak gelecek nesillere de yeşil ve güzel bir ilçe emanet etmiş olacağız. Karatay’ımızda amacımız kişi başına düşen yeşil alan miktarını her geçen gün arttırmaktı. Geçtiğimiz 5 yıllık süre içerisinde 119 parkla, gerçekleştirdiğimiz ağaçlandırma çalışmalarıyla 1 milyon metrekare üzerinde yeşillendirme çalışması gerçekleştirdik. Dikilen her ağaç geleceğe ve çocuklarımıza bir yatırım. Şimdi ise yeşillendirme çalışmaları ile yeni bir başarı hikayesi yazma zamanı. Bugün de seçimden sonra ilk icraatımızı yeni bir ağaçlandırma sahasında, geleceğimize katkı sunarak başlatmış oluyoruz. Hedeflerimizden birisi ilçemizde 16 metrekare olan kişi başına düşen yeşil alan miktarını daha da arttırmak. Diğer bir hedefimiz de gençlerimizde ve çocuklarımızda ağaç ile doğa sevgisini geliştirmek ve çevreye karşı duyarlılığını arttırmak. Ağaçlandırma yaptığımız bu bölge, uzun yıllar bölgenin nefes veren bir noktası olarak hizmet edecek. Ağaçlandırma alanımızın hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyorum, emeği geçenleri de tebrik ediyorum” dedi. “Geleceğimiz için ağaçlandırma çalışmaları çok önemli” Karatay İlçe Kaymakamı Cengiz Ayhan, yaşanabilir bir dünya ve çok daha yeşil bir Karatay için öğrencilerle birlikte fidan diktiklerini ifade ederek, etkinlik dolayısıyla Karatay Belediyesi’ne teşekkür etti. Kaymakam Ayhan, “Ağacın ve yeşilin ekolojik, sosyolojik ve psikolojik olarak ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu anlamlı organizasyondan dolayı Karatay belediye başkanımıza ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. Fidan dikim etkinliğine katılarak fidanları toprakla buluşturan öğrenciler ise Karatay Belediyesi’ne teşekkür ederek; fidan diktikleri ve doğaya destek oldukları için çok mutlu olduklarını ifade etti.
İstanbul Eski Bakan Mehmet Ali Yılmaz son yolculuğuna uğurlandı Beşiktaş’taki evinde hayatını kaybeden eski Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz, Altunizade Marmara İlahiyat Fakültesi Camii’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. Spordan Sorumlu eski Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz, Beşiktaş’ta yaşadığı evinde 24 Nisan tarihinde hayatını kaybetmişti. Yılmaz için Altunizade Marmara İlahiyat Fakültesi Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Cenaze törenine, ailesi ve yakınlarının yanı sıra Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, AK Parti İstanbul Milletvekili ve eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Eski Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, eski Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu, teknik direktör Şenol Güneş, spor yorumcusu Tanju Çolak, sanatçı Orhan Gencebay gibi isimlerin aralarında bulunduğu spor, siyaset ve sanat camiasının önemli isimleri ile sevenleri katıldı. Ayrıca cenazeye çok sayıda kurum, kuruluş ve siyasi partiler de çelenk gönderdi. Kılınan cenaze namazının ardından eski Bakan Mehmet Ali Yılmaz Karacaahmet mezarlığına defnedildi. Yazar Dursun Ali Taşçı’da aynı camide son yolculuğuna uğurlandı Geçtiğimiz gün tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden 69 yaşındaki Eğitimci Yazar Dursun Ali Taşçı’nın cenaze namazı da aynı camide kılındı. Taşçı’nın cenazesi Marmara İlahiyat Camisi’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından defnedilmek üzere memleketi Rize’ye gönderildi.
Manisa Manisa’dan şifa dağıtacak 7 ton mesir macununun duası yapıldı UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan 484. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında 28 Nisan Pazar günü saçılacak olan 7 ton mesir macunu, yapılan dualarla çuvallara yerleştirildi. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde yer alan 484. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan tarafından yaptırılan tarihi Sultan Camisi’nden 28 Nisan Pazar günü saçılacak 7 ton mesir macununun duası yapıldı. Manisa’yı Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği’nin mesir imalathanesinde yapılan dua öncesinde protokolün de katılımıyla Sultan Camisi’nde Hafsa Sultan, Merkez Efendi ve mesir macununun yapımında emeği geçenler için Mevlid-i Şerif okutuldu. Manisa’yı Mesir Tanıtma ve Turizm Derneği üretim atölyesinde Cuma namazı sonrası gerçekleşen mesir duasına; Manisa Valisi Enver Ünlü, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, Manisa İl Emniyet Müdürü Fahri Aktaş, Manisa Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Sudak, İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sadık Özkasap, Manisa’yı Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Ufuk Tanık ve STK başkanları katıldı. Manisa İl Müftü Vekili Mehmet Nurlu tarafından yapılan duanın ardından Vali Ünlü ve protokol üyeler sembolik olarak basın mensuplarına mesir macunu saçtı. 484. Uluslararası Mesir Macun Festivali kapsamında 7 ton mesir macunu 28 Nisan Pazar günü Sultan Camii kubbe ve minarelerinden binlerce vatandaşa saçılacak. Geleneğin tarihçesi Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in eşi, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan Manisa’da hastalanınca, dönemin ünlü hekimi Merkez Efendi, sultan için baharat karışımıyla macun hazırladı. Bir süre sonra iyileşen Ayşe Hafsa Sultan, macunun her yıl aynı dönemde karılarak halka saçılmasını buyurdu. Bunun üzerine her yıl nevruzda hazırlanan mesir macunu, Manisa’daki Sultan Camisi’nin kubbe ve şerefeleri ile çevresindeki 40 noktadan halka saçılıyor. 484 yıldır içeriği bozulmadan hazırlanan mesir macununun içinde şu baharatlar bulunuyor: "Tarçın, karabiber, yenibahar, karanfil, çörek otu, hardal tohumu, anason, kişniş, zencefil, hibiskus, zerdeçal, hindistan cevizi, rezene, kebabiye, sinameki, sarıhalile, vanilya, darı fülfül, kakule, havlıcan, hıyarşembe, safran, kimyon, çam sakızı, mürsafi, meyan balı, zulumba, limon kabuğu, portakal kabuğu, deve dikeni tohumu, keten tohumu, keçiboynuzu, udi hindi, ısırgan tohumu, akbiber, üzüm çekirdeği, hayıt tohumu, biberiye, funda yaprağı, melisa otu, karahalile” (ÖND-
Ankara Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitimde beceri temelli derinlemesine öğretme amaçlanıyor Milli Eğitim Bakanlığının duyurduğu “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredatı taslağı ile beceri temelli sadeleştirilmiş ve derinlemesine öğretme yaklaşımı amaçlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığınca tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslerde "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ile yeni müfredat taslağı hazırlandı. Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, söz konusu müfredat ile öğrencilerin derinlemesine öğrenmesinin önünün açılacağı belirtildi. Yeni müfredatta dünyada değişen durum ve ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenebilecek şekilde esnek bir yapının benimsendiği aktarıldı. Söz konusu müfredata vatandaşlar, "https://gorusoneri.meb.gov.tr/" adresinden ulaşabilecek. Yeni müfredat, gelecek eğitim öğretim yılından itibaren okul öncesi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul beşinci sınıf ve lise dokuzuncu sınıflarda kademeli şekilde uygulanmaya başlanacak. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin hazırlanan yeni öğretim programlarına temel oluşturması hedefleniyor. Bunun yanı sıra yeni müfredat özgün bir eğitim felsefesini de içeriyor. Yeni model ile milli bilince sahip, ahlaklı, erdemli, milleti ve insanlık için güzel olanı yapmayı ideal edinmiş bilge nesiller yetiştirilmesi hedefleniyor. Yenilenen programlar kademe ve sınıf düzeylerine göre şöyle: "- Okul öncesi öğretim programı-3-5 yaş, ilkokul-ortaokul kademeleri için fen bilimleri dersi 3-8. sınıf, hayat bilgisi dersi 1-3. sınıf, ilkokul matematik dersi 1-4. sınıf, ilkokul Türkçe dersi 1-4. sınıf, insan hakları, vatandaşlık ve demokrasi dersi 4. sınıf, ortaokul matematik dersi 5-8. sınıf, ortaokul Türkçe dersi 5-8. sınıf, sosyal bilgiler dersi 4-7. sınıf, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi 8. sınıf, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi 4-8. sınıf. - Lise kademeleri için biyoloji dersi 9-12. sınıf, coğrafya dersi 9-12. sınıf, felsefe dersi 10-11. sınıf, fizik dersi 9-12. sınıf, kimya dersi 9-12. sınıf, matematik dersi 9-12. sınıf, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi 12. sınıf, tarih dersi 9-11. sınıf, Türk dili ve edebiyatı dersi 9-12. sınıf, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi 9-12. sınıf." Yeni müfredatta ayrıca Din Öğretimi Genel Müdürlüğünce güncellenen seçmeli ders programları da yer aldı. "Yeni müfredatta yüzde 35’lik oranda bir seyreltme yapıldı” Açıklamada sadeleştirilmiş müfredata ilişkin şunlar kaydedildi: “Yeni müfredat çalışmalarında ülke bazlı yapılan karşılaştırmalarda, mevcut müfredatın muadillerinden iki kata yakın bir düzeyde daha ağır olduğu belirlendi. Bilgi erişiminin zor olduğu dönemlerde yapılan müfredatların dünya genelinde de revize edildiği ve bilgi edinmedeki kolaylıklardan hareketle seyreltilmeye gidildiği tespiti yapıldı. Yapılan incelemelerde mevcut müfredatın öğrenme çıktılarının incelenen ülkelere göre yüzde 50 fazla olduğu belirlendi. Bu kapsamda yeni müfredatta yüzde 35’lik oranda bir seyreltme yapıldı.” Yeni müfredatta öğrenciyi zihinsel, sosyal, duygusal, duyuşsal, fiziksel ve ahlaki açıdan bir bütün olarak gören "bütüncül eğitim yaklaşımı" modeli benimsendi. Bu yaklaşımın merkeze aldığı konular ise, "insanın fıtri özelliklerini koruma ve geliştirme", "şahsiyet bütünlüğünü oluşturma", "karakter gelişimini sağlama" olarak sıralandı. Yeni müfredatta değişen dünyanın ihtiyaçlarına, dünyada değişen durum ve ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenebilecek şekilde esnek bir yapı benimsendi. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile öğrencilerin inanç, kimlik ya da sosyoekonomik durumları nedeniyle dezavantajlı olmadığı bir öğrenme süreci tasarlandı. Yeni müfredatta Türkçe vurgusu Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde Türkçe’nin bütün zenginliğiyle toplumun birbiriyle iletişimine, bu iletişimi anlamlandırma çabalarına ve kültür unsurlarının nesilden nesile aktarılmasına öncülük ve eşlik ettiğine vurgu yapıldı. Bu nedenle Türkçenin öğretimi ve öğrencilerin dil becerilerinin geliştirilmesi, eğitim sisteminde temel bir politika olarak yer aldı. Eğitimin her aşamasında Türkçenin öğretimine, doğru kullanımına titizlikle dikkat edilecek. Türkçe’nin etkili kullanılmasına yönelik becerilerin kazandırılması da tüm derslerin ortak hedefi olarak belirlendi. Matematik alan becerileri Matematik alan becerileri ilkokul, ortaokul ve lise düzeyini kapsayan ve süreç bileşenleri ile modellenebilen beceriler dikkate alınarak belirlendi. Yeni müfredatta yer verilen 5 matematik alan becerisi, matematiksel muhakeme, matematiksel problem çözme, matematiksel temsil, veri ile çalışma ve veriye dayalı karar verme, matematiksel araç ve teknoloji ile çalışma olarak belirlendi. Fen bilimleri dersine 13 alan becerisi geldi Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde 13 farklı fen bilimleri alan becerisi tanımlandı. Fen bilimleri alan becerileri, bilimsel gözlem, sınıflandırma, bilimsel gözleme dayalı tahmin, bilimsel veriye dayalı tahmin, operasyonel tanımlama, hipotez oluşturma, deney yapma, bilimsel çıkarım yapma, bilimsel model oluşturma, tümevarıma dayalı akıl yürütme, tümdengelime dayalı akıl yürütme, kanıt kullanma ve bilimsel sorgulama becerilerinden oluştu. Fen bilimleri alan becerilerinin tamamı birbiriyle ilişkili olup, bazı beceriler birden fazla beceriyi kapsayacak biçimde yapılandırıldı. Sosyal bilimler için 17 alan becerisi belirlendi Yeni müfredatta sosyal bilimler alan becerileri kapsamında yerli ve yabancı literatür, alanın kendine özgü yapısı ve çağın gereklilikleri göz önünde bulundurularak 21. yüzyıl becerileri ile de güçlü ilişkileri olan 17 alan becerisi belirlendi. Bunlar, "zamanı algılama ve kronolojik düşünme", "kanıta dayalı sorgulama ve araştırma", "tarihsel empati", "değişim ve sürekliliği algılama", "sosyal katılım", "girişimcilik", "mekansal düşünme", "coğrafi sorgulama", "coğrafi gözlem ve saha çalışması", "harita", "tablo, grafik, şekil ve diyagram", "mantıksal muhakeme", "felsefi sorgulama", "felsefi muhakeme", "felsefi düşünce ortaya koyma", "eleştirel sosyolojik düşünme", "tarihsel sorun analizi ve karar verme" becerileri olarak sıralandı. Yetkin ve erdemli insanı önceleyen öğrenci profili Yeni müfredat ile ilk kez yeni bir öğrenci profili tanımı da yapıldı. Buna göre müfredatın hedeflediği öğrenci, "yetkin ve erdemli insan" olarak tanımlandı. Yetkin ve erdemli insanı önceleyen öğrenci profili, yeni müfredatta ana merkeze alındı. Sadece akademik başarılara odaklanmanın doğru olmadığı, her bir öğrencinin kendine özgü potansiyeli olduğu tespitine öncelik verildi. Yetkin ve erdemli insan, ruh ve beden bütünlüğü, bilgi ve bilgelik, geçmişten geleceğe eğitim prensibi, değerler, ahlaki bilinç ve estetik bakış açısına sahip olma prensipleri üzerinden tasarlandı. Öğrenci profili oluşturulurken zamansal bütünlük, ontolojik bütünlük ve epistemolojik bütünlüğü sağlama yanında aksiyolojik olgunluk da dikkate alındı. Yetkin ve erdemli öğrenci profilinin ancak çok yönlü bir gelişim ile ortaya çıkabileceğinden yola çıkılan müfredatta, öğrencilerin hem kendisi hem de toplum için daha sağlıklı ve dengeli bir insan olması, çok yönlü bir bilgi ve düşünme yelpazesi geliştirmesi hedeflendi. Bu bakış açısıyla eğitim sürecinin anlık başarılarıyla değil, süreç olarak ele alınması odağa alındı. İlk kez "Erdem-Değer-Eylem Modeli" geliştirildi Yeni müfredatta ayrıca ilk kez "Erdem-Değer-Eylem Modeli" de yer aldı. Değerlerin eğitim sürecinde doğal süreç içerisinde edinilmesi için özgün bir yaklaşımla tasarlanan bu modelde "adalet", "saygı" ve "sorumluluk" üst değerler olarak ele alındı. Ayrıca duyarlılık, merhamet, estetik, temizlik, sabır, tasarruf, çalışkanlık, mütevazılık, mahremiyet, sağlıklı yaşam, sevgi, dostluk, vatanseverlik, yardımseverlik, dürüstlük, aile bütünlüğü, özgürlük değerlerinin programlar içinde işlenmesiyle içsel ahenge sahip "huzurlu insan", "huzurlu aile ve toplum", "yaşanabilir çevre" hedeflendi. Beceri odaklı öğretim programı Öğretim programlarında öğrencilerin edinmesi beklenen öğrenme çıktıları bilgi ve alana özgü becerilerle birleştirildi ve "beceri temelli bir program yapısı" oluşturuldu. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde "bütüncül eğitim yaklaşımı" gereği bilgi, beceri, eğilim, tutum-davranışlar ile değerler ilişkilendirildi. Temel, bütünleşik ve üst düzey düşünme becerilerinden oluşan "kavramsal beceriler", öğrenme yaşantıları ile güçlü şekilde ilişkilendirilerek öğretim programlarında daha görünür ve işlevsel hale getirildi. Sosyal-duygusal öğrenme becerileri, öğretim programlarının bir bileşeni olarak ele alındı. Bu beceriler, öğrenme çıktılarıyla doğrudan ilişkilendirildi. Yeni müfredatta eğitim öğretim süreçlerinde öğrencilerin aktif şekilde katılımlarını sağlayacak öğrenme yaşantıları tasarlandı. Yeni öğretim programlarında "eğilimler" daha da önem kazandı. Bireysel farklılıkları merkeze alan müfredatta eğilimlerin becerileri tetiklediğine odaklanıldı. Eğilimlerin öğrencilerin edindikleri becerileri sergilemelerinde belirleyici role sahip olduğu vurgulandı. Okuryazarlık becerileri, yeni hazırlanan öğretim programlarının kesişim noktası olarak ele alındı ve bunlara her bir derse ait öğretim programında açık bir şekilde yer verildi. Bu kapsamda "sistem okuryazarlığı" ilk kez müfredata girdi. Sistem okuryazarlığı ile öğrencilerin getirilen herhangi bir konuda öğrenme yöntemini kendisinin belirlemesi, kendi kendine öğrenebilmesi amaçlandı. Bunun hayata geçirilmesi için 9 alt okuryazarlık türü de belirlendi. Bu okuryazarlık türleri ise bilgi okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, finansal okuryazarlık, görsel okuryazarlık, kültür okuryazarlığı, vatandaşlık okuryazarlığı, veri okuryazarlığı, sürdürülebilirlik okuryazarlığı, sanat okuryazarlığı olarak sıralandı. Okuryazarlık türleri, okul öncesinden başlanarak sarmal bir yapı içerisinde öğrenciye kazandırılacak. Öğrencinin kendini inşasına imkan veren öğrenme yaşantıları Bakanlığın yeni müfredatında, aktif öğrenmeyi temel alan öğretim uygulamaları, bütüncül gelişimi destekleyerek derin öğrenmeyi sağlamaya yönelik anlamlı öğrenme bağlamları içinde gerçekleştirildi. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde zenginleştirme, öğrencilerin ileri düzey kavramları ve karmaşık düşünce yapılarını keşfetmelerini teşvik edecek şekilde kurgulandı. Böylece öğrencilerin potansiyellerini mümkün olan en üst düzeye çıkarmalarına katkı sağlamak amaçlandı. Program dışı etkinlikler Yeni müfredatta disiplinler üstü ve disiplinler ötesi yaklaşımı destekleyen program dışı etkinlikler de sıralandı. Programda bu etkinliklerle ilgili, "Öğrencilerin kendilerini tanımalarına yardımcı olan program dışı etkinlikler; spordan sanata, kulüplerden gönüllülük faaliyetlerine, kamplardan yarışmalara, dinletilere ve sergi, ziyaret, konferans, turnuva gibi çok çeşitli ilgi alanlarına yönelik faaliyetleri kapsadı ve disiplinler üstü ve disiplinler ötesi yaklaşımla temel yaşam becerilerini keşfetmeleri ve geliştirmeleri için öğrencilere fırsatlar sunar" değerlendirmelerine yer verildi. Sonuç yerine süreç odaklı ölçme değerlendirme yaklaşımı Bakanlığın yeni eğitim programında sonuç yerine süreç odaklı ölçme değerlendirme yaklaşımı benimsendi. Bu yaklaşımla ölçme değerlendirme uygulamalarında tanılayıcı, biçimlendirici ve düzey belirleyici değerlendirme yöntemleri arasında denge sağlandı. Okul temelli planlama Öte yandan, öğretim programlarının uygulanmasında esneklik sağlanması amacıyla yerel ve bölgesel eğitim ihtiyaçları dikkate alınacak, öğretmenlerin ihtiyaca yönelik işbirliğine dayalı karar verebilmesine olanak sağlanacak. Ayrıca her ders özelinde ihtiyaca göre kullanılabilecek şekilde planlama yapılabilecek. Okul temelli planlamada 10. sınıf kariyer rehberliğine ayrıldı. Öğretim programlarında 10. sınıf düzeyinde okul temelli planlama için ayrılan ders saatleri, zümre öğretmenleri tarafından, meslek seçimi ve kariyer planlama amacıyla öğrencilere yol gösterici olacak şekilde kullanılacak. Bu kapsamda planlanan eğitim öğretim faaliyetleri, mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı bağlamında yürütülecek.
İstanbul Yaşına uygun ve kurallı televizyon izlemeyen çocuklar, olaylar arasında ilişki kuramayabilir Yaşına uygun ve kurallı bir şekilde televizyon izlemenin çocukta öykü şeması geliştirmeye katkıda bulunduğunu belirten Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacer Nermin Çelen, öykü şeması geliştirmeyen çocuğun karmaşık şeyleri anlama şansını yitirdiğini, olaylar arasında ilişki kuramadığını söyledi. Çocuğun zarar görmeyecek şekilde teknoloji kullanmayı öğrenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Çelen, çizgi filmlerin çocukla izlenerek algısal bakış açısını değiştirmek gerektiğini vurguladı. İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacer Nermin Çelen, 22-28 Nisan TV İzlememe haftası vesilesiyle yaptığı açıklamada televizyonun çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Çocuklara koltuk patatesi deniliyordu Kitle iletişim araçlarından biri olan televizyonun günlük yaşama dahil olmasından itibaren özellikle çocuklar üzerindeki etkilerinin de incelendiğini belirten Prof. Dr. Çelen, kıta Avrupası’nda televizyonun yavaş yavaş evlere girmesinin İkinci Dünya Savaşı sonrası olduğunu söyledi. Savaş sonrası televizyonun evlere girmeye başladığı zaman bu konuda çalışma yapanlar olduğunu belirten Prof. Dr. Çelen, “O dönemde araştırma yapanlar ‘Çocukları televizyon karşısına oturttuklarında televizyondan gelen bütün mesajları çocuklar içselleştiriyor’ diye düşündüler. Hatta o dönemde televizyondan gelen tüm mesajları içselleştirdikleri için çocuklara coach potatoes yani koltuk patatesi ya da zombi adını vermişler” açıklaması yaptı. Çocuklar seçme gücüne sahip Bu alandaki çalışmaların 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Çelen, “Bu çalışmalarda ise çocukların zombi ya da coach potatoes yani koltuk patatesi olmadığı, çocukların bilişsel yapılarının yetişkinlerden belki farklı ama çocukların da neyi seyredebileceklerini seçebilecek güçte olduklarını söylüyorlar. Yani çocuk kendisine aşina olan şeyleri, animasyonları, cıngılları, reklamları ve kadın seslerini tercih ederek seyrediyor. Erkek seslerini tercih etmiyorlar” dedi. 1970’lerden itibaren farklı görüşlerin öne çıktığını, bu görüşlere göre çocukların seçici olduğunun ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Çelen, “Çocukların anlamadığı, senaryosu oldukça karmaşık bir dizi ilgilerini çekmiyor. Çalışmalarda aslında çocuğun seçici olduğu vurgulanıyor” diye konuştu. Öykü şemaları gelişmezse ilişki kuramıyor Yaşına uygun şekilde televizyon izlemenin çocukta öykü şeması geliştirmeye katkıda bulunduğunu belirten kaydeden Prof. Dr. Çelen, “Diyelim ki o evde televizyon seyredilmiyor. Bizim büyürken bazı vakaların nasıl örüntülendiğini görmemiz gerekiyor. Mesela hırsız-polis ne demek, şiddet ne demek, ne zaman şiddet ortaya çıkar? Şiddet çizgi filmlerde de var. Bu senaryoları çocuk izlemez ise gelecekte kavramlar arasında ilişki kuramıyor. Eve televizyonun geç geldiğini düşünelim: Çocuk 6-7 yaşından sonra televizyon izlediğinde bu öykü şemaları geçmişte geliştirmediği için karmaşık şeyleri anlama şansını yitiriyor yani bakıyor ama anlamıyor. İlişki kuramıyor” dedi. Çizgi filmlerde de şiddet var Çizgi filmlerin çocukla beraber izlenerek algısal bakış açısını değiştirmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Çelen, “Tom ve Jerry çok masum bir çizgi film gibi. Tweety de çok masum görünüyor ama orada da şiddet var. Tom’un kuyruğu kesiliyor, köpeğe balyozla vuruluyor. Çocukla yan yana oturmak lazım. Çocuk kahkahalar atıyor. ‘Peki senin kuyruğun olsaydı ve senin kuyruğun kesilseydi ya da senin parmağın kesilseydi ister miydin?’ şeklinde sorular sorulmalı. Çocuk ‘istemem’ diyecek. ‘Bize komik geliyor ama güzel bir şey değil’ denilmesi gerekiyor. Böylece algısal bakış açısını değiştiriyorsun” şeklinde konuştu. Yasak yerine açıklama yapılmalı Televizyonda uygun içeriklerin belirli sürelerde izletilebileceğini kaydeden Prof. Dr. Çelen, “Evde saatlerce sabahtan akşama kadar televizyonun açık olduğu zamanlarda ebeveynlerin çocuğun seyredip seyredemeyeceği şeyleri kontrol etmesi mümkün değil. Yasak her zaman caziptir. Çocuk neden bunu yasakladılar diye kenardan bakıyor. Çocuğa her şeyi seyretmemesi gerektiğini açıklamamız gerekiyor” dedi. Çocuğun teknoloji kullanımı konusunda deneyim kazanması önemli Çocuğun mutlaka takip edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çelen, “Anne babaların örnek olması, kural koyması ve seçici olması gerekiyor. Çocuk ne oynuyor, hangi televizyon programını izliyor, takip ediyor, bunun bilinmesi lazım. Bazen geri bildirim vermek için çocukla beraber oturmaları gerekiyor. Anne ya da bakım veren tutumu önemli. Teknolojiden de uzak kalamayız. Çocuğun zarar görmeyecek şekilde teknoloji kullanmayı bilmesi gerekiyor. Çocuğun teknoloji kullanımı konusunda bir deneyimi olması da gerekiyor. Neyi ne kadar kullanması gerektiğini kurallarıyla öğrenmesi lazım” şeklinde konuştu.