SAĞLIK - 03 Kasım 2016 Perşembe 11:24

Prof. Dr. Yalçın Polat: 'Amacımız kadavradan organ bağışını milyonda 20-25'e çıkartmak'

A
A
A
Prof. Dr. Yalçın Polat: 'Amacımız kadavradan organ bağışını milyonda 20-25'e çıkartmak'

Prof. Dr. Yalçın Polat, ''Organ bağışında amacımız, ideal rakam olan milyonda 20-25 civarını yakalamak. Gelişmiş ülkelerde ve dünya standartları bu şekilde oluyor. Aslında bu oranı yakalasak, belki de canlıdan nakil yapma ihtiyacı olmayacak'' dedi.

Memorial Ataşehir Hastanesi Organ Nakli Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yalçın Polat, Prof. Dr. Çiğdem Arıkan ve hastanenin Organ Nakli Koordinatörü Tülin Kesim Türkan, 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası nedeniyle Türkiye'deki organ bağışını, çocuklarda organ naklini, organ bağışında yaşanan sorunları, organ bağışının önemini, organ bağışının nasıl yapılacağını ve günümüzde organ bağışının geldiği noktayı değerlendirdi. Açıklamaların ardından Prof. Dr. Polat ve ekibi nakil olmuş çocuk ve yetişkin hastaları ziyaret ederek durumlarını inceledi ve hastalara moral verdi.

Ülkelerin milyon nüfus başına düşen organ nakil işlemlerine bakıldığında Türkiye'nin 22'nci sırada olduğunu belirten Prof. Dr. Polat, ''Yine milyon nüfus başına düşen organ bağışına baktığımız zaman geçmişte daha olumsuz bir tablo vardı. Milyon nüfus başına 4'lerdeydik. Bu rakam geçen sene 5'ti. Bu sene ise, 7 civarında olması bekleniyor. Milyon nüfus başına 7 kişi organını bağışlamış oluyor; yani kadavradan organ bağışı almış oluyoruz. Amacımız bu konuda ideal rakam olan 20-25 civarını yakalamak. Gelişmiş ülkelerde ve dünya standartları bu şekilde oluyor. Aslında bu oranı yakalasak, belki de canlıdan nakil yapma ihtiyacı olmayacak'' ifadelerini kullandı.

"Türkiye'de en önemli sorun kadavra organ bağışının yetersiz olması"
Organ bağışının çok önemli bir konu olduğunun altını çizen Prof. Dr. Polat, ''Tüm yıl içinde çeşitli etkinliklerle gündeme getirilmedir. 3-9 Kasım özellikle Organ ve Doku Bağışı Haftası olması bu konudaki etkinliği ve farkındalığı arttırıyor. Ne kadar çok gündemde tutarsak, bizim en büyük problemimiz olan organ bağışını arttıracak. Türkiye'de en önemli sorun kadavra organ bağışının yetersiz olması. Geçmiş yıllara baktığımızda gidererek yavaş da olsa artış var. Türkiye'de özellikle canlı vericili nakil daha çok yapılıyor. Türkiye'de yılda yaklaşık 4 bin 500 organ nakli yapılıyor. Türkiye bu konuda dünyada yükselen bir yıldız. Eksiğimiz kadavradan yeterince organ bağışı yapılmamasıdır'' şeklinde konuştu.

"Türkiye'de çocuklarda başarılı şekilde organ nakli yapılabiliyor"
"Çocuklar bizim önemli bir hasta grubumuz" diyen Prof. Dr. Polat, "Türkiye'de böbrek ve karaciğer nakillerinin yaklaşık yüzde 10'unu çocuk nakilleri teşkil ediyor. Organ nakillerinin temeline baktığımız zaman hayata yeni bir başlangıç olarak görüyoruz. Yani siyah ile beyaz gibi. Çocuklara erken dönemde nakil yapılması, sosyal ve zihinsel gelişiminin normal bir şekilde gelişmesine katkı sağlıyor. Onları topluma sağlıklı bir birey olarak kazandırma şansımız oluyor. Çocuklarda daha çok canlı vericili olarak nakilleri yapıyoruz. Yakınları, anne ve babaları verici oluyorlar. Türkiye'de çocuklarda başarılı şekilde organ nakli yapılabiliyor. Türkiye için önemli bir başarı. Bütün hastalara kavuşma şansımız yok. Bu dünyanın bir problemi. Bütün ülkelerde her zaman bekleyen hasta sayısı fazla" diye konuştu.

Organ bağışının nasıl yapıldığı hakkında bilgi veren Prof. Dr. Polat, "Organ bağışı için kamu, özel sektör, üniversite, eğitim ve araştırma hastanelerinde organ nakil koordinatörlükleri var. Buradaki çalışanların tek görevi, organ bağışı için gerek çalıştıkları hastanelerde beyin ölümleri tespit etmek gerekse bu konuda yapılacak olan bağışları almak. Burada şahit huzurunda bir belgenin imzalanması ve bu belgelerin de Sağlık Bakanlığı'ndaki veri tabanına girilmesiyle oluyor. Uzun bir süreç değil. Organ bağışı yapmak isteyenler, sağlık kurumuna müracaat ettiğinde bu işlemi kolaylıkla yapabilmekte" dedi.

Bu tedavinin hastaların hayatında son derece etkili olduğunu gösterebildikleri takdirde insanların bu konuya sıcak bakacaklarını düşündüğünü söyleyen Prof. Dr. Polat, "Dinimizde, bir can kurtaran bütün insanları kurtarmış gibi felsefemiz var. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da açıkladığı gibi 'Organ bağışı en büyük sadakadır.' Bu konuda da çok güçlü desteklerimiz var. Devletin bu konudaki desteği çok fazla. Yapılan bütün işlemler kontrol altında. Organ bağışı yapmak isteyenler rahatlıkla sistemimize güvenerek bağışlarını yapabilirler" açıklamasında bulundu.

"Organ bağışı çocuk yaş grubu için çok önemli"
Prof. Dr. Çiğdem Arıkan, çocuklarda yapılan organ naklinde yaşanan sorunlar hakkında şöyle konuştu:
"Organ bağışı ülkemiz için daha çok konuşulması ve gündeme getirilmesi gereken bir konu. Çocuklar konusunda her zaman anne ve baba daha çok verici oluyor. Maalesef yeterli bağış ya da organ olmadığı için bu yola başvuruyoruz. Bağış organ olduğu zaman anne ve babaya gerek kalmadan çocuklara nakiller gerçekleştirilebilir. Ülkemizde özellikle karaciğer hastalıkları çocuk yaş grubunda çok sık görüldüğü için bekleyen, ihtiyaç duyan bebek ve ölen bebek sayısı çok fazla. Her zaman anne ve babanın kan grubu uyumlu olmayabiliyor. Bu nedenle organ bağışı çocuk yaş grubu için çok önemli."

"Amacımız kadavradan organ bağışı alarak bu sayıyı arttırmak"
Memorial Ataşehir Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Tülin Kesim Türkan ise kadavradan organ bağışı süreci ile ilgili şunları kaydetti:
"İşimiz; yoğun bakımlardaki beyin ölümü vakaları takip etmek, beyin ölümü tanılarının çıkarılmasına destek olmak ve aile görüşmesi yaparak organ bağışı için onaylarını sağlamak. Hepimizin bildiği gibi organ yetmezliği olan birçok hastamız var. Şu an ülkemizde ortalama 25 bin civarında böbrek hastası, 2 bin 500 civarında karaciğer hastası organ beklemekte. Bekleyen hastaların birçoğuna hastanelerde canlı nakil yapılabilmekte ama asıl amacımız; kadavradan organ bağışı alarak bu sayıyı arttırmak. O yüzden sağlıklıyken yakınlarımızla bu konuyu konuşursak, böyle bir durumla karşı karşıya geldiğimizde yakınlarımızın karar vermesi daha kolay olacak.'' 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Anaokulunda kirpi operasyonu Aydın’ın Efeler ilçesinde İstiklal Anaokulu’nun bahçesindeki su giderine sıkışan bir kirpi, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerinin titiz çalışmasıyla kurtarıldı. Olay, sabah saatlerinde Meşrutiyet Mahallesi Gençlik Caddesi üzerinde bulunan İstiklal Anaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde anaokuluna çocuklarını getiren veliler bir kirpinin su giderine sıkıştığını fark ederek durumu okul idaresine bildirdi. Kendi çabaları ile kirpiyi bulunduğu yerden çıkartamayan okul idaresinin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yaptığı ihbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekipleri hızla yaramaz kirpiyi kurtarmak için çalışma başlattı. Kirpiyi görerek okul idaresine bildiren Emel Cem isimli veli, "Kirpiyi gördüm ve hemen okul idaresine söyledim. Okul idaresi de onlar da uğraştılar ama nasıl kurtarabileceklerini bilmedikleri için itfaiyeye haber çağırdılar. İtfaiye ekiplerinin sayesinde kirpi kurtarılacak ve doğal yaşamına geri bırakacaklar" dedi. Ekipler, kirpiye zarar gelmeden özgürlüğüne kavuşturulması için hummalı bir çalışma yürüttü. Özel ekipmanları ile çalışan itfaiye ekipleri kirpiyi kurtarmak için duvarı delip kirpinin ayaklarının sıkıştığı demiri demir makası ile kesti. Kirpi ekiplerin dikkatli ve duyarlı çalışmaları sonucu sıkıştığı yerden kurtarıldı. Gerekli kontrolleri yapılarak okul bahçesindeki otluk alana bırakılan kirpi bir süre sonra bölgeden uzaklaşarak gözden kayboldu. İstiklal Anaokulu idarecileri, şehirlerde yaşayan yaban hayvanlarının doğal ortamlarının korunmasının herkesin sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerine çalışmalarda gösterdikleri hassasiyet için teşekkür etti.
Çorum 10 ülkeden 77 bilim insanının katıldığı ’İrfan Geleneği’ sempozyumu başladı Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen "II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu"nda konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Bugün, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Koyunbaba’nın kucaklayıcı anlayışına ihtiyaç var" dedi. Türk Tarih Kurumu’nun katkıları ile Çorum Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu”na Mısır, Kazakistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Fransa, İran, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avusturya, Rusya olmak üzere 10 farklı ülkeden 77 bilim insanı katıldı. Sempozyumda 52’si sözlü, 12’si çevrimiçi, 2 video konferans olmak üzere 66 bildiri sunulacak. Sempozyumda tüm bilimsel oturumlar karekod uygulamasıyla yurt içi ve yurt dışından interaktif olarak takip edilebilecek. Sempozyum açılışında konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, Türkistan, Horasan, Irak’tan Anadolu’ya, Balkanlar’a kadar uzanan irfan geleneğinin 13 ve 14. yüzyıllarda dini ve manevi olduğu kadar siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip olduğunu söyledi. İrfan geleneğini temsil eden Türkmen ata, baba, şeyh ve dervişlerinin “Fütüvvet ve Melamilik” ile olan güçlü bağın oluşmasında rol oynadığını dile getiren Doç. Dr. Işık, “Onlar fethedilen gerçek manada bir Türk yerleşkesinin nihayetinde yurduna dönüşmesinde etkili oldular. Bugün onlar tekke, zaviye, türbeleri, mescit, cami, medrese, kütüphane, çeşmeleri, dini ve tasavvufi eserleri ve dahi mesajlarıyla gönüllerimizde ve zihinlerimizde yer tutmaktadır” dedi. Işık, bugün modernitenin ayrıştırdığı, dağıttığı, kutuplaştırarak çatıştırdığı farklılıkları bir tehdit olarak görmek suretiyle aynılaşmayı dayattığı, din, inanç, gelenek ve örf namına yerel öğeleri çağ dışılıkla damgalayarak itibarsızlaştırdığı, saf dışı bıraktığı bir dönemde olunduğuna dikkat çekti. "Modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız" İnsan egosunun hormonlu bir şekilde beslendiği, suni, orantısız, kibir ile ilahi ve beşeri nizamın üstünde kendisine roller biçtiği arızi bir dönemde olduğumuzu dile getiren Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Kadim erdemlerin yok sayıldığı tüm alemin, insanın sonsuz ve sınırsız hazlarına, ihtiraslarına hasredildiği, öyle ki aç gözlülükte modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız. Tüm patolojik arızalı anlayışın hayatı kuşattığı, adına rasyonel, pratik, pragmatik, diplomatik ve benzeri şekillerde ifade edilen etik ve ahlaki temelden yoksun bir takım yaklaşımlarla meşrulaştırılmaya çalışıldığı talihsiz bir zamandayız. Böylesi bir zamanda ve durumda Yunus Emre ile vücut bulan yaratılanı yaratanından ötürü seven, yetmiş iki milleti bir nazar gören, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin aslan ile ceylana aynı zaman ve mekanda adalet ve hakkaniyet şemsiyesi altında hayat bulunduran, Mevlana’nın kurulu düzene meydan okuyan, tüm dünyevi sınıfları ve sınırları kaldırarak ’ne olursan ol yine gel’ diyen, Koyunbaba’nın ’dirlik odunu yakın, geleni gideni hoş tutun’ himmetiyle güçlü bir şekilde ortaya konulan temelinde aşk ve sevgi bulunan bu birleştirici, kucaklayıcı ontolojik ve epistemolojik anlayışa olan ihtiyaç ortadadır. Bununla birlikte söz konusu irfan geleneğimizin emek, alın teri, zanaat, fedakarlık, paylaşmak, helal kazanmak, ahlaklı olmak gibi erdemlerinin işlenmesine de ziyadesiyle ihtiyaç olduğu da gözden kaçırılmamalıdır" diye konuştu. "Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsiyoruz" Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemiyeti Başkanı Ali Rıza Özdemir de yaptığı konuşmasında, bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsediklerini belirtti. Moğol istilasından sonra meydana gelen göçlerle birlikte Anadolu için yeni bir dönem başladığını hatırlatan Özdemir, "Horasan bölgesinden Anadolu’ya akan Türkmen aşiretlerinin içinde baba, ata, derviş ve şeyh olarak tanımlanan irfan ehli kimseler de yer almaktaydı. Bu dönemde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, asayiş, fütuhat ve iskan konularının çözülmesi, imar faaliyetleriyle toprakların şenlenmesi bahsedilen şeyh ve dervişlerin öncülüğünde olmuştu. Osmanlı sosyal hayatı için oldukça mühim olan zaviyeler, manevi temellere dayalı kurumlardı. Öyle ki ıssız beldeler ve stratejik noktalar ’gazi dervişler’ tarafından kurulan tekke ve zaviyeler eliyle birer yurda dönüşmüş ve kalkınmıştır. İşte Abdal Ata, bu dervişler arasında olduğu gibi, onun tabi olduğu Abdallar zümresi de Türk nüfusunun önemli unsurlarından biri olarak varlığını sürdürmekteydi. Anadolu’yu Türkiye yapan öncü şahsiyetler de bu kişiler ve bu Türk kitlelerdi" şeklinde konuştu. Başkanlık olarak, bugüne kadar Alevi ve Bektaşi tarihinin şemsiyesi altında toplanmış olay, olgu ve şahsiyetleri araştırmak, Türk tarihindeki yerini ortaya koymak ve yarına aktarmak amacıyla pek çok panel, konferans ve sempozyum tertip ettiklerini anlatan Özdemir, şunları kaydetti: "Bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı çok önemsiyoruz. Alevilik ve Bektaşilik Ansiklopedisi ile Aleviliğin Yazılı Kaynakları çalıştayları başta olmak üzere Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz beş büyük çalıştayımız da bu amaca hizmet etmektedir. Başkanlığımızda birçok konferans, panel ve temalı konserler düzenledik. Bundan sonra bu çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Temalı konserlerimi 2024 yılı içinde 50 ilimizde halkımızla buluşturacağız. 2024 ve 2025 yılları içinde Şah İsmail Hatayi, Anadolu’nun Horasanı Tunceli, Balkanlarda Alevilik ve Bektaşilik, Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarını, Aleviliğin Yazılı Kaynakları, Davut Sulari, Pir Sultan Abdal gibi birçok başlık altında yapacağımız sempozyumları planlamış bulunuyoruz. Kün-Ay isimli hakemli dergimiz yıl içinde yayın hayatına başlayacaktır." "Hedefimiz milli birliğimizi güçlendirmektir" Aleviliğin yakın tarihinin kayıt altına alınacağı sözlü tarih projesini bu yıl içinde başlatacaklarını aktaran Özdemir, "Bilimin namusuna sahip çıkan tüm akademisyenlerimizi, bu vesileyle çalışmalarımıza omuz vermeye çağırıyorum. Her zaman belirttiğim gibi pek çok alanda Alevi ve Bektaşi toplumuna hizmet götürmeyi görev edinmiş başkanlığımızın iki ana hedefi vardır. Bunlardan ilki her iş ve eylemde Alevi ve Bektaşi toplumunun rızalığını almaktır. Bu doğrultuda istişare etmekten bir an geri durmadığımızı gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. İkinci ana hedefimiz ise milli birliğimizi güçlendirmektir. Başkanlık olarak bizi, biz yapan değerlerimize bağlı kalmak ve sahip çıkmak dışında; onu aktarmanın da peşindeyiz. Tüm işlerimizin temel motivasyon kaynağını işte bu iki ana hedef teşkil etmektedir. Alevi-Bektaşi toplumu için tarihi ve değerli bir süreçte bulunduğumuzun farkındalığında olarak çalışmalarımızı sürdürmekte olduğumuzu belirtmek istiyorum. İnşallah kararlılıkla yürüdüğümüz bu yolda daha çok iş üretecek ve daha fazla Can’ımıza ve cemevimizin kutlu eşiğine hizmette bulunacağız" ifadelerini kullandı. Sempozyum açılışına; Vali Zülkif Dağlı, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, İl Jandarma Komutanı J. Alb Naim Çetinkaya, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konferans sonunda Çorum Valisi Zülkif Dağlı, İslam İşbirliği Teşkilatı İslam, Tarih, Sanat ve Kültür Merkezi Orta Asya Bölge Danışmanı Prof. Dr. Ashirbek Müminov’a plaket verirken, Müminov ise Vali Dağlı’ya kaftan hediye etti.
Aydın Anaokulunda kirpi operasyonu Aydın’ın Efeler ilçesinde İstiklal Anaokulu’nun bahçesindeki su giderine sıkışan bir kirpi, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerinin titiz çalışmasıyla kurtarıldı. Olay, sabah saatlerinde Meşrutiyet Mahallesi Gençlik Caddesi üzerinde bulunan İstiklal Anaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde anaokuluna çocuklarını getiren veliler bir kirpinin su giderine sıkıştığını fark ederek durumu okul idaresine bildirdi. Kendi çabaları ile kirpiyi bulunduğu yerden çıkartamayan okul idaresinin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yaptığı ihbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekipleri hızla yaramaz kirpiyi kurtarmak için çalışma başlattı. Kirpiyi görerek okul idaresine bildiren Emel Cem isimli veli, "Kirpiyi gördüm ve hemen okul idaresine söyledim. Okul idaresi de onlar da uğraştılar ama nasıl kurtarabileceklerini bilmedikleri için itfaiyeye haber çağırdılar. İtfaiye ekiplerinin sayesinde kirpi kurtarılacak ve doğal yaşamına geri bırakacaklar" dedi. Ekipler, kirpiye zarar gelmeden özgürlüğüne kavuşturulması için hummalı bir çalışma yürüttü. Özel ekipmanları ile hummalı bir şekilde çalışan itfaiye ekipleri kirpiyi kurtarmak için duvarı delip kirpinin ayaklarının sıkıştığı demiri demir makası ile kesti. Kirpi ekiplerin dikkatli ve duyarlı çalışmaları sonucu sıkıştığı yerden kurtarıldı. Gerekli kontrolleri yapılarak okul bahçesindeki otluk alana bırakılan kirpi bir süre sonra bölgeden uzaklaşarak gözden kayboldu. İstiklal Anaokulu idarecileri, şehirlerde yaşayan yaban hayvanlarının doğal yaşam alanlarının korunmasının herkesin sorumluluğu olduğu vurgulayarak Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerine çalışmalarda gösterdikleri hassasiyet için teşekkür etti. (MU-OD-