DÜNYA - 20 Kasım 2017 Pazartesi 00:31

PYD için yolun sonu göründü

A
A
A
PYD için yolun sonu göründü

Suriye’de DEAŞ bitti bitiyor, artık siyasal çözüm yolları masada... DEAŞ’a karşı üretilen ancak mücadele yerine taşımacılık yaptığı belirlenen PYD/YPG, yolun sonuna geldi. Jeopolitik sahaları ele geçiren örgüt, Suriye’deki çıkar gruplarının hedefinde.

PKK (PYD), Suriye sınırları içinde kimin ne planı varsa onun yanında yer almaktan kaçınmadı. Esad’a karşı ABD ve DEAŞ’ın ABD’ye karşı Esad ve Rusya’nın yanında yer alan PYD, İran içindeki varlığını sürdürebilmek adına da İran ve Hizbullah ile karşı karşıya gelmedi. Âdeta bukalemun siyaseti güden örgüt, DEAŞ’ın miadını doldurması ile yeni bir strateji arayışında. Zira, DEAŞ’a karşı mücadele ediyor argümanı ile dünyaya sunulan PYD, yeni süreçte hem müttefiki olduğu ülkelerin kendi yerine ikame edeceği seküler yapı sebebiyle yok sayılacak hem de Suriye’deki enerji sahalarını ele geçirdiği için İran, Rusya ve Suriye’nin hedefinde olacak.

Nitekim 22 Kasım’da Soçi’de Türkiye, Rusya ve İran tarafından masaya yatırılacak olan Suriye’deki çözüm denkleminde PYD’nin de sonu görünüyor. Zira bundan sonraki süreç askerî seçeneklerden çok siyasi olarak ilerleyecek. Suriye’nin bölünmesine karşı olan bu kadar ülke varken bölücülük yapmak üzere istihdam edilen, kısacası ülkenin yıkımında rol alan PYD’nin yeniden imar aşamasında herhangi bir rolü görünmüyor.

VİETNAM SENDROMU

PKK’nın tabela değiştirmiş hâli olarak Suriye’de varlığını sürdüren PYD/YPG’nin sahadan çekilmemesi durumunda ikinci bir Vietnam olayının yaşanılması kaçınılmaz görünüyor. Zira, Suriye üzerinde mezhep, askerî ortaklık, komşuluk, stratejik ve jeopolitik hesapları olan Rusya, İran, Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Irak ile ABD ve İsrail’in müdahil olacağı büyük bir gerginlik akabinde de bir savaş kaçınılmaz görünüyor. Tıpkı Vietnam’da olduğu gibi... Zira Kürtleri korumak üzere bölgeye giren ve Kürtlerden başka kim varsa iş birliği yapmaktan kaçınmayan PYD, birçok Kürt muhalifin öldürülmesi, sürgün edilmesi, bölgedeki muhafazakâr Kürtlerin bastırılması eylemlerinin de bizzat faili durumunda. Bu da başta Kürtler olmak üzere, Suriye’deki farklı etnik grupların 7 yıl boyunca biriktirdiği öfkeyi her an patlatabilir.

ESAD-PKK SAVAŞI KAPIDA

Irak ve Suriye’de DEAŞ, hâkimiyetini neredeyse tamamen kaybederken, muhtemel bir Esad-PKK savaşı da konuşulmaya başladı. DEAŞ’ın Suriye’deki son kalesinin de düşüşüyle İran ve Rusya destekli Beşar Esad rejiminin, en temel rakiplerinden olan ABD destekli PYD/PKK’nın elindeki geniş petrol sahalarına ve stratejik bölgelere ilerleyeceği düşünülüyor. PYD hâlihazırda ülkenin kuzeyinde ve doğusunda geniş bölgeleri elinde bulunduruyor. Petrol sahalarının çoğunun PKK’nın kontrolünde olması yeni bir çatışmayı körükleyebilir.
İran bir süre önce, ABD destekli PYD güçlerinin eline geçen Rakka şehrinin yeniden rejim tarafından ele geçirileceğine yönelik bir tehditte bulunmuştu. Rakka’nın yanı sıra PYD’nin elinde Suriye’nin oldukça zengin petrol ve doğalgaz yatakları da bulunuyor. Bu da muhtemel bir çatışma riskini doruğa çıkarıyor.

İRAN EKTİĞİNİ BİÇER

Savaş boyunca her ay 2 milyon varil petrolü Suriye’ye gönderen İran, bunun ekonomik karşılığını almak için mücadele etmekten geri durmayacak. Petrol zengini bölgelerin yeniden ele geçirilmesi, İran’ın yatırımları açısından hayati öneme sahip. Şam ve Tahran arasında Ocak 2017’de yapılan ekonomik anlaşmalardan birinde Şam’ın, Tahran’a gaz ve deniz petrol tesisleri inşa etmesi için 10 km²’lik alan tahsis ettiği biliniyor. Bu bölgelerin PYD’den temizlenmesi kaçınılmaz. İran, rafineri ve petrokimya endüstrilerindeki tecrübesi sayesinde Suriye’de savaş sonrasında bu alanlara yatırımlar yapma amacında.

İran’ın yatırımları petrolle sınırlı değil. İran şirketleri, şu anda 660 milyon değerindeki elektrik santralleri projeleri için Suriye’de yoğun çalışmalar yürütüyor. Hatta İran’ın hedefleri arasında üretilen elektriğin Irak ve Lübnan’a satılması da var. Dolayısıyla bu güzergâhta ayağına takılacak PYD gibi yapıları istemiyor.

RUSYA VERDİĞİNİ ALIR

İran’ın yanı sıra Rusya da kalkınma, inşaat ve istihdam için görüşmelerini sürdürüyor. Suriye’de askerî üsleri bulunan ve Esad’ın yıkılmaması için büyük çaba gösteren Rusya da bu emeklerinin karşılığını almak için harekete geçti. Humus’un doğu kırsalındaki en büyük fosfat madenlerini uzun süredir koruyor. Ruslar aynı sahada yıllık 1,3 milyar metreküp miktarındaki gazı işlemek için ikinci bir santral inşa etmek üzere anlaşmalar yaptı. Rus “Euro Polis” şirketi Suriye Maden Enerjisi ve Petrol Bakanlığıyla petrol üretiminin çeyreğini alma karşılığında “petrol kuyu ve tesislerini içeren bölgelerin kurtarılması ve korunması” üzerine de bir anlaşma imzaladı.

İran’ın “Şii hilali” projesi ise Suriye’nin gelecek şekillenmesinde önemli bir etken. Yemen’den başlayıp, Irak, Suriye ve Lübnan’dan Akdeniz’e kadar uzanan bölgede demografik yapıyı koruma-uygun hâle getirme adına ciddi hamleler yapan İran’ın başta Şam olmak üzere birçok şehirden yer satın aldığı biliniyor.

TÜRKİYE KİLİT ROLDE

Suriye’de yıkılan şehirlerin yeniden imarı, enerji ve telekomünikasyon gibi önemli; madencilik ve ziraat gibi daha az önemli sektörlerin altyapılarına yatırımlar yapmak üzere Çin gibi büyükaktörler de sahaya girecek. Dolayısıyla bu da bölgede yeni bir satranç oyununu gündeme getirecek. 

Suriye’de bütün bunlar yaşanırken en büyük faktör şüphesiz ki 911 kilometre sınıra sahip Türkiye olacak. Hem terör tehdidi hem mülteci yükü Türkiye’nin önümüzdeki süreçte anahtar rol üstlenmesine sebep olacak.
Soçi’de 21-22 Kasım’da masaya yatırılacak olan Suriye konusunda çıkacak karar ABD’yi de daha ciddi hesaplar yapmaya zorlayacak. ABD, Suriye konusunda Türkiye’yi bir müttefik, NATO üyesi bir ülke olarak mı görecek? Yoksa PKK’nın düşmanı; Rusya’nın dostu, Suriye, İran ve Irak’ın komşusu hatta rakip olarak mı görecek? Bunu ilerleyen günler gösterecek.

Fakat net olan bir şey var ki o da bölgede 14 üs kuran, 3.500 tır dolusu silah ve mühimmatı bölgeye sevk eden ABD, yeni dönemde PYD/YPG yerine farklı bir yapı ikame etmenin ve ortaya çıkacak pastadan kavga etmeden pay almanın yollarını arayacak.

"DEAŞ bahanesiyle bölgede istihdam edilen PYD/YPG; savaşın başladığı günden bu yana Suriye’ye destek veren ya da karşı olan ülkelerin menfaatleriyle de ters düşen bir duruma geldi. Artık enerji ve imar paylaşımı gündemde. Dolayısıyla bu hesaplarda PYD’ye yer yok!"

PYD YIKIM EKİBİNDEYDİ YAPIM İÇİN BAŞKALARI GELECEK

ABD’den gözdağı mı?
Bu arada Rusya’nın düzenleyeceği Suriye’deki hükûmet yanlısı ve karşıtı çeşitli etnik grupları bir araya getireceği ABD’nin olmadığı kongreye PYD’nin katılmasının tartışıldığı bir ortamda DEAŞ mensuplarının, üstelik de bu yapıyla mücadele etmek üzere kurulan YPG eliyle tahliye edildiği görüntülerin dünyaya servis edilmesi “ABD’de mi PYD’yi saf dışı bırakıyor?” sorusunu akıllara getirdi.

Baba Mirası
BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ

PKK’nın Suriye sevdasının temelleri Hafız Esad-Öcalan dostluğuna dayanıyor. PKK, 1978-1999 arasında Esad tarafından Suriye’de ağırlanmış, örgütün eğitim kampları bu ülkenin himayesinde kurulmuştu. Hatta o dönemler Suriye-Türkiye arasındaki gerilimde örgütün militanları Türkiye’ye yönelik birçok operasyonda kullanılmıştı. Esad rejiminin silah ve finansal destek verdiği, Suriye muhaberatının kontrolündeki PKK, Suriye’deki Kürt varlığını inkâr noktasına kadar gelmişti. 1984 yılında Türkiye’ye yönelik saldırılarda, binlerce Kürt genci kullanılmıştı. Türkiye, Hafız Esad’a “ya Öcalan’dan vazgeç ya da savaşı göze al” uyarısı yapınca 1998’de Suriye, Öcalan’ı ülkeden çıkarmak zorunda kalmış ve Kenya’da tutuklanarak 1999’da Türkiye’ye iade edilmişti. Ardından Hafız Esad’ın ölümü ve yerine geçen oğul Beşar’ın iktidarı sırasında Türkiye-Suriye ilişkileri normalleşmeye başlamıştı.

PKK REJİME KARŞI

Ta ki, 2011’de başlayan Suriye ayaklanmasına kadar. Türkiye’nin demokratik çözüm önerilerine kulak tıkayan Esad, ayaklanmayı silahla bastırmaya çalışınca ülke karıştı. PKK’nın Suriye kolu olarak 2003’te kurulan Kürt Marksist isyancı grubu olan PYD’de de rejim karşıtı ayaklanmaya destek verdi. Hatta direnişe katılmak üzere silahlı kanat YPG bu dönemde kuruldu. PYD/YPG Kürtlere, son 50 yıldır uğradıkları zulmün hesabını sormayı vadediyordu. Kamışlı’daki aileleri ziyaret eden örgüt, onlarca isyancı Kürt’ü katleden ve binlercesinin yerini değiştiren Esad rejiminden intikam almanın zamanının geldiğini söylüyordu. Öyle ki, Esad karşıtı aktivistler; Abdulrazak Eid, Haytham Manna, Fayez Sara, Hassan Abdul Azim ve Yassin al-Haj Saleh gibi muhalefet liderlerinin röportajları PKK’nın RojTV kanalından eksik olmuyordu. 2011 yılı Nisan’ına gelindiğinde PYD/YPG bağlantılı aktivistler tutuklandı, işkence gördü ve öldürüldü. PYD lideri Salih Müslim de yurt dışına sürgün edildi.

KARAYILAN’A KARŞILIK SURİYE

Ancak PKK her zamanki gibi yine bukalemun siyasetine sarıldı. Türkiye’nin isteği üzerine 2011 yılında İran’da yakalanan PKK lideri Murat Karayılan. Türkiye’ye iade aşamasındayken İran, Öcalan ile bir anlaşma yaptı. Ateşkes, PJAK’ın İran’dan çekilmesi ve Esad’a destek karşılığında Karayılan serbest kalacaktı. Karayılan serbest bırakıldı ve PJAK İran’dan Türkiye’ye çekildi. 6 Nisan 2011 günü Öcalan, avukatına Esad rejimine iletmek üzere bir mesaj gönderdi. Öcalan, Esad’ın Kürt örgütleriyle iş birliği yapmasını isteyerek “PYD orada ve eğer Esad, Kürtlere kendi meselelerini yönetme şansı verir kimlikleri tanınırsa onları destekleyeceğiz” notunu iletti. 13 Nisan 2011 günü bir not daha iletildi: Eğer rejim, geçici adımlar atar ve oyalayıcı bir siyasi yaklaşım izlerse, Arap muhaliflerin yanında oluruz.

PKK-ESAD ANLAŞMASI 

2000 yılında Suriye’deki PKK kamplarını kapatıp, örgüt mensuplarını Türkiye’ye teslim eden Esad, bu teklife olumlu cevap verince, Nisan 2011’de Kandil’den 1.000 PKK’lı Suriye’ye gönderildi. Mart 2012’de, 2.000 kişi daha. Temmuz 2012’de ise rejim PYD’nin olduğu bölgelerden; Kobani, Amuda ve Afrin’den bütün kuvvetlerini geri çekti. PYD bu anlaşmayı gizleyerek, rejim ile mücadelede birçok alanın özgürleştirildiği yalanını yaydı. Bunu yaparken de Kürt bölgelerinde yapılan rejim karşıtı gösterileri bastırıyordu. Hatta Esad karşıtı aktivistler suikastlara uğruyordu. Kürt muhalefet lideri Mişel Temo, aşiret lideri Abdullah Bedro, Dr. Serzad Hac Resid bu süreçte suikasta kurban gitti. Keyfî tutuklamalar, medyaya yayın yasakları hepsi bu dönemde yaşandı.

YALANCI KAHRAMAN

Eylül 2014’te ise PYD/YPG için artık uluslararası arenaya çıkma fırsatı doğdu. Kobani’ye giren laboratuvar örgüt DEAŞ, YPG tarafından püskürtüldü (!) Obama yönetimi, YPG’yi bölgedeki müttefiki olarak gördüğünü açıklayınca, birçok istihbaratçı, paralı asker de sözde özgürlük mücadelesi veren bu yapıya dâhil oldu. Dünya medyası onları kahraman olarak sunuyor, sempati uyandıracak fotoğraflar servis ediyordu. PYD/YPG, Ruslar ve ABD’liler arasında paylaşılamayan müttefik olmuştu. DEAŞ’la mücadele ediyor görüntüsü altında mühimmat, lojistik destek verilen PYD, Türkiye sınırındaki sözde kantonları birleştirmeye kalkınca Türkiye’nin sert darbesi ile karşılaştı. Menbiç’te hezimete uğrayan, Afrin ve Kobani’de de göz açtırılmayan YPG, ABD’nin aleni himayesine girdi. Bölgeyi DEAŞ’tan temizlemek adı altında demografik yapıyı değiştiren PYD/YPG’nin yalancı kahramanlığı, Rakka’daki DEAŞ’lıları tahliye ederken yakalanmasıyla son buldu.
Yalanların açığa çıkmak gibi bir alışkanlığı var. 

Osman Sağırlı - Türkiye gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.