RAMAZAN - 14 Mayıs 2019 Salı 16:15

Ramazan ayında yanlış beslenmeye dikkat

A
A
A
Ramazan ayında yanlış beslenmeye dikkat

Diyetisyenler, Ramazan ayında halsizlik ve dalgınlığın önüne geçmek için sahur yapmanın önemine dikkat çekerek, iftarda da besinlerin kontrollü bir şekilde tüketilmesi gerektiğini belirtiyor.

Ramazan ayında oruç tutulmaya başlanmasıyla değişen öğün saatleri ve öğün sayısı nedeniyle yeterli ve dengeli beslenme önem kazanıyor. Özellikle sahur vaktinde yemek yemeyenler, gün içerisinde halsiz ve bitkin kalabiliyor. Uzmanlar, sahur yapmanın muhakkak gerekli olduğunu belirterek, sağlık için iftarda dengeli bir şekilde yemek yenilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Yanlış beslenme Ramazan ayında kilo almaya neden olabilir
Diyetisyen İlayda Gökçen, sahurda besinlerin doğru seçilerek, sıvı tüketilmesi gerektiğini belirtti. Yeterli ve dengeli beslenilmediği takdirde metabolizmanın az enerji harcamaya başladığını, vücut hareketleri yavaşladığını, yağ oranının arttığını ve fazla kilo alındığını belirten Gökçen, “Sağlıklı ve dengeli beslenmeye önem verilerek, halsizlik, depresyon, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi birçok sağlık problemi önlenebilir. Bu nedenle dengeli bir şekilde sağlıklı beslenmeyi sürdürmek ve doğru besinleri tüketmek önemlidir” dedi.

Sahura kalkmamanın zararları
“Ramazan'da en çok yapılan hataların başında sahura kalkmamak gelir” diyen Gökçen, özetle şunları söyledi:
“Sahur yemeğimiz yavaş sindirilen gün boyu besleyici özelliğini sürdüren besinler olmalıdır. Oruç süresince kabızlık, mide bulantısı ve mide bozulmalarını önlemeye yardımcı olması nedeni ile posadan zengin tam buğday ürünleri, sebze, meyve, sert kabuklu yemişler, haşlanmış yumurta, az yağlı peynir, yoğurt veya az yağlı süt tercih edilebilir. Tatlı, kızartılmış ve yağlı besinler, yüksek tuz-sodyum içeren yeterli sıvı alınmasının toksinlerin vücuttan atılması, böbrek yükünü dengelemek ve dehidratasyonu önlemek için gereklidir." 

Gökçen, iftar vaktinde birden yemek yemenin kan şekerinde dalgalanmalara yol açtığını aktardı. İftarda yemeklerin ikiye bölünerek tüketilmesi gerektiğine de dikkat çeken Diyetisyen İlayda Gökçen, hafif ana yemeklerin yanında salata ve yoğurt ile iftarın tamamlanması gerektiğini sözlerine ekledi.  

Ahmet Altay

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya ASO Yönetim Kurulu Başkanı Ardıç: “İhracata değil, daha fazla döviz kazancı sağlayacak süreçlere ve iş birliklerine odaklanmalıyız” Antalya’da gerçekleştirilen Ankara Sanayi Odası (ASO) 2024 Yılı 1’inci Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, “Artık ne pahasına olursa olsun ihracat değil, daha yüksek katma değerli ve daha fazla döviz kazancı sağlayacak süreçlere ve iş birliklerine odaklanmalıyız. 2023 yılında yaklaşık 25 trilyon dolar olan dünya ihracatından yüzde 1’ler civarında olan payımızı artırmanın zamanı gelmiştir” dedi. Ankara Sanayi Odası (ASO), 2024 yılı 1’inci Meslek Komiteleri Ortak Toplantısını üyelerinin ve sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirdi. Antalya’da bir otelde gerçekleştiren toplantıda, dünyada ve Türkiye’de yaşanan sanayi gelişmelerinin yanı sıra sanayinin dönüşümü girişimcilik ve e-ticaret konuları ele alındı. Program çerçevesinde bir açılış konuşması gerçekleştiren ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, sanayi sektörünün dijitalleşme ile birlikte 4’üncü Sanayi devrimine girdiğini ve insan merkezli Toplum 5.0’a adım atıldığını belirtti. Yaşanan sanayi devrimlerinin sadece teknolojik bir geçişi değil, aynı zamanda bir zihniyet değişimini temsil ettiğini vurgulayan Ardıç, “Güncel bir araştırmanın sonuçları, ülkemizde firmaların yalnızca yüzde 22’sinin akıllı üretim sistemleri konusunda kapsamlı bilgiye sahip olduğunu gösteriyor. Dijital dönüşüme yatırım yapmayı planlayan firmaların oranı maalesef arzu ettiğimiz düzeylerden çok uzak. Dijitalleşmeyi konuşuyoruz ama konuşmaktan daha fazlasını yapamıyoruz. Ülkemiz, 2023 Dünya Dijital Rekabet Gücü sıralamasında 64 ülke arasında 53’üncü oldu. 2020 yılında 63 ülke arasında 44’üncü sıradaydı. İlerlememiz gereken bir alanda maalesef 3 yılda 9 sıra daha geriye düşmüşüz. Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0 kavramlarından sıkça söz ediyoruz. Fakat üretim süreçlerinde kullanamıyoruz. Makineler arası iletişim, yapay zeka, büyük veri, akıllı sensörler, eklemeli imalat ve nesnelerin interneti gibi anahtar teknolojilerin Türkiye’de geliştirilmesi ve kullanımı Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü OECD’deki en düşükler arasında” değerlendirmesinde bulundu. “Yapay zeka hayatımızın her alanına girmeye başladı” Dünyada rekabetçiliğin hızla değiştiği bir ortamda Türkiye olarak ikiz dönüşüm ve verimliliğe odaklanmaları ve üretken yapay zeka seferberliğini de ortaya koymaları gerektiğine dikkati çeken Ardıç, “Yapay zeka inanılmaz bir hızla hayatımızın her alanına girmeye başladı. Üretken yapay zeka yatırımları 2022’ye göre neredeyse sekiz kat artarak 25,2 milyar dolara ulaştı. McKinsey anketine göre, katılan kuruluşların yüzde 42’sinin yapay zeka uygulanmasının maliyetleri azalttığını, yüzde 59’unun ise gelir artışı bildirdiğini ortaya koyuyor. Bu veriler yapay zekanın iş verimliliğinde önemli kazanımlar sağladığını gösteriyor” ifadelerine yer verdi. Ardıç, yapılan çalışmalar sonucunda yapay zekanın, çalışanları daha üretken hale getirdiğini ve daha kaliteli işlere imkan sağladığını da sözlerine ekledi. “Verimliliği artırmak, pazara yenilikçi ve rekabetçi ürünler sunmak zorundayız” Türkiye’deki makroekonomik gelişmelere ve iş dünyasının yaşadığı sorunlara da değinen Ardıç, 2023 yılı itibarıyla ülke olarak 1 trilyon dolar milli gelire ulaşıldığını ve kişi başına gelirin 13 bin 110 dolara yükseldiğini hatırlattı. Dünya Bankasınca 13 bin 846 dolar ve üzeri olarak tanımlanan yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkmak için ise daha etkin politikalar uygulamanın şart olduğunu söyleyen Ardıç, “Ne üretiyorsak geleneksel veya teknolojik ürün fark etmeksizin verimliliği artırmak, pazara yenilikçi ve rekabetçi ürünler sunmak zorundayız. Artık ne pahasına olursa olsun ihracat değil, daha yüksek katma değerli ve daha fazla döviz kazancı sağlayacak süreçlere ve iş birliklerine odaklanmalıyız. 2023 yılında yaklaşık 25 trilyon dolar olan dünya ihracatından yüzde 1’ler civarında olan payımızı artırmanın zamanı gelmiştir” diye konuştu. “İlaç ve tıbbi cihaz, biyo-teknoloji gibi yüksek katma değerli ülkemize döviz kazandırabiliriz” Ardıç, yüksek döviz kazancını sağlayacak sektörlerden birisinin de ilaç, tıbbi cihaz ve biyo-teknolojide yer alan ürünlerin üretimi ve ihracatı olduğunu dile getirerek, “İlaç ve tıbbi cihaz, biyo-teknoloji gibi yüksek katma değerli alanlarda ortaya koyacağımız performansla ülkemize döviz kazandırabilir hem de ithal edeceğimiz ürünleri azaltarak dövizin ülkemizde kalmasını sağlayabiliriz. OECD sınıflamasına göre yüksek teknoloji grubunda yer alan bu ürünlerin gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlarının geliştirilmesinde kamu alımları bir kaldıraç etkisi oluşturabilir” açıklamasında bulundu. Program, ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç’ın açılış konuşmasının ardından yine Ardıç’ın moderatörlüğünü yaptığı; dünyada ve Türkiye’deki gelişmeler, sanayinin dönüşümü, girişimcilik ve e-ticaret konularının ele alındığı panel ile devam etti. Sanayi sektöründe yapay zekanın kullanımının yeterli olmadığı vurgusu yapılan panelde, yapay zekanın kullanıldığı takdirde sanayilerde üretimin artacağı ve maliyetlerin ise azalacağı dikkati çekildi. Panelde, sanayi ve e-ticaret ilişkisi de ele alınarak e-ticaretin verimliliği arttırabileceği ve müşteriye daha kolay ulaşılması bakımından kolaylık sağlayacağı ifade edildi. Öte yandan, programda Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Markalaşma ve Tasarım Destekleri Daire Başkanı Ebru Gülsoy Rojas Atencıo, Bakanlığın sanayi sektöründe sağladığı destekleri anlattığı bir sunum gerçekleştirdi.