SAĞLIK - 22 Haziran 2016 Çarşamba 16:21

Sağlık çalışanlarına müjde

A
A
A
Sağlık çalışanlarına müjde

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, sağlık çalışanlarının özlük hakları ve gelirleri ile ilgili iyileştirmeler yapılacağını söyledi.

TGRT Haber televizyonunda yayınlanan "Neler Oluyor" programında TGRT Haber televizyonu ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularına cevap veren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlık çalışanlarına da müjde verdi. Bakan Akdağ, sağlık çalışanlarının özlük hakları ve gelirleri ile ilgili bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını söyledi. Türkiye’nin 2002 ile 2016 yılları arasında dünyaya örnek olan büyük bir sağlık dönüşüm programı gerçekleştirdiğine dikkat çeken Bakan Akdağ, programın AK Parti’nin vatandaşa hizmet anlayışı ile şekillendiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sağlık konusunun arkasında her zaman durduğunu ifade eden Bakan Akdağ, “Bugün Türkiye’de yılda 400 dolara yakın devlet ve kamu sigortası sağlığa kişi başına para harcıyor. Bu rakam Avrupa’da 2 bin 500 dolar civarında. Amerika’da sadece kamunun harcadığı 5 bin dolara yaklaştı. Bir o kadar da kişiler ceplerinden harcıyorlar. Biz Türkiye’de çok masraflı olmayan, hem kaliteli hem de herkesin eriştiği bir sağlık sistemi kurduk” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK BİRÇOK ÜLKEYE DESTEK VERECEK İMKANA SAHİBİZ”

Dünya Sağlık Teşkilatı Başkanlığı için adının geçmesine ilişkin soruya cevap veren Bakan Akdağ, Sağlık Bakanı olduğu için o konunun kapandığını belirterek, “Biz bütün odaklanmamızı, gücümüzü Türkiye’deki insanımızın sağlık hizmetini daha iyi almasına harcayacağız. Bununla birlikte özellikle komşu ülkelere Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı olarak sağlık sistemi dönüştürme desteği elbette vereceğiz. Ben Bakanlık görevini devrettikten sonra birçok ülkede sağlık sistemini anlatmak için toplantılara katıldım. Şimdi bunu Bakanlıkta çok daha yoğun olarak yapacağız. Sağlık her ülkenin anne karnından kabre kadar ihtiyacı olan bir alan. Biz Türkiye olarak hem birçok ülkeye destek verecek imkana sahibiz hem de sağlık turizmini cezbetmemiz için buralara gidişimizin çok önemli bir anlamı var” diye konuştu.

“22 TEMMUZ’DAN BU YANA YÜRÜTÜLEN TERÖRLE MÜCADELE, TÜRKİYE’NİN TERÖRLE MÜCADELE ETTİĞİ SON 35 YILIN EN BAŞARILI DÖNEMİDİR”

Batuhan Yaşar’ın “Başbakan Binali Yıldırım ile Ağrı’ya gittiniz, Ağrı’da ne gördünüz, terörle mücadelede gelinen aşama ve halkın size olan tepkileri ve bakış açısı nasıldı?” sorusuna bölgeyi iyi tanıdığını söyleyerek cevap veren Bakan Akdağ, “Bir iftar yemeği yaptık, stadyumda yaptık bu iftarı. 5 bini aşkın insan katıldı, Başbakanımızın da çok önemli müjdeler verdiği iftar programı oldu. Başbakanımız Ağrı’ya demiryolu getireceğini söyledi. Biz biliyoruz ki Binali Yıldırım söyledi mi yapar. Bir hastane yapıyoruz orada 400 yataklı. Biraz gecikmişti ama bu yılın içinde orayı açacağız. Kalp hastalıklarına acil müdahalelerin yapılabildiği bir hastane olacak. Vatandaş terörün bu ağır baskısından kendisini kurtarmış. Bir rehabilitasyon dönemi yaşanıyor. 7 Haziran’da biz bunu yaşadık, insanlar endişe içindeydiler ve korkuyorlardı. Birisi terörle ilişkileri, birisi dahi köye gitse müthiş bir baskı unsuru halindeydi. Bu artık vatandaşın üzerinden kalkmış. Şunu merak ediyor vatandaşımız; ‘hükümetimizin, devletimizin bu mücadelesi devam eder değil mi?’ Vatandaşın beklentisi terörle mücadelenin devam ettirilmesi yönünde. Orada vatandaş sandığa giderken iradesini kullanma konusunda çok büyük zorluklar yaşadı. Vatandaşımız ister istemez teröre karşı verilen mücadelenin sürekliliğinin ne olacağını merak ediyor. Bu hususta kafalarımız çok berrak. Cumhurbaşkanımız bu süreci takip ediyor, Başbakanımız ve biz bu konuda çok hassasız. Güvenlik birimleri müthiş bir uyum içinde çalışıyorlar. Verilen şehit sayısının 10 katı öldürülen terörist var. 22 Temmuz’dan bu yana yürütülen terörle mücadele, Türkiye’nin terörle mücadele ettiği son 35 yılın en başarılı dönemidir” diye konuştu.

“HUKUK İÇİNDE GEREKEN YAPILACAK”

Terörle mücadele operasyonları esnasında ambulansa ve sağlık personeline saldırılmasına rağmen sağlık hizmetlerinde aksama olmadığını kaydeden Bakan Akdağ, bütün bakanlıkların önemli bir mücadele verdiklerinin altını çizdi. “Hangi belediye, hangi partiden olursa olsun önemi yok, kim terörle omuz omuza gelmişse, kim teröriste yardım etmişse, kim dağa para yollamışsa bu konuda hukuk kararını veriyor. Bunlara karar verildiğinde hukuk içinde gereken yapılacak” diyen Bakan Akdağ, bununla ilgili bazı kanun düzenlemelerinin yapılacağının da konuşulduğunu kaydetti.

“SİZ HİÇBİR SAĞLIK SİSTEMİNİ SERİ ADIMLAR ATMADAN DÖNÜŞTÜREMEZSİNİZ”

“Biz Türkiye’de başkanlık sisteminin çözüm olduğuna inanıyoruz” diyen Bakan Akdağ, bunun sağlık alanı ile de ilgili olduğunu belirterek, “Siz hiçbir sağlık sistemini seri adımlar atmadan dönüştüremezsiniz. Her attığınız adımda bir takım farklı menfaat grupları harekete geçer ve sizi engeller. İstikrarlı bir yönetime sahip olmanız lazım. Biz AK Parti hükümetleri döneminde bunu yapabildiysek bir koalisyon olmadığımızdan, başımızda Recep Tayyip Erdoğan olduğundan dolayı yaptık. Aksi taktirde yaptırmazlar” dedi.

“MAHKEMELERDE DOLAŞILMASI TÜRK SİYASETİ ADINA BİR KAYIPTIR”

MHP’de mahkemelere kadar taşınan sürece yönelik değerlendirmede bulunan ve “AK Parti MHP’deki gelişmelere göre tavır alıyor” şeklindeki iddialara cevap veren Bakan Akdağ, “Biz tabi ki MHP’deki gelişmelere göre hareket etmiyoruz. Bu MHP’nin iç işidir. Ben Recep Akdağ olarak bu işin mahkemelere dökülmüş olmasından Türk siyaseti adına rahatsız oluyorum. Bir partinin genel başkanı kim olacak, tüzüğü, kongresi ne olacak diye mahkemelerde dolaşılması Türk siyaseti adına bir kayıptır. Umut ederim MHP bu iç meselesini kısa sürede halleder” diye konuştu.

“İSTANBUL DİĞER ŞEHİRLERİN BİRAZ GERİSİNDE”

Sağlıkta en büyük problemin ne olduğuna ilişkin olarak Bakan Akdağ, sağlık okur yazarlığının ciddi ölçüde iyileştirilmesi gerektiğine ve sağlıklı yaşam noktasında vatandaşın bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bakan Akdağ, Türkiye’nin AK Parti’den önce enfeksiyon hastalıkları ile boğuşan, anne-bebek ölümü yüksek olan, çocuklarını isalden kaybeden, aşılanabilir hastalıklarda aşısız olduğu için çocuklarını kaybeden bir ülke olduğunu kaydederek, “Bugün bunlardan kurtulduk. Bugün anne ölümlerini yüz binde 14’e çekmiş durumdayız. Bütün Avrupa ile kıyasladığımızda ortalamalarımız benziyor. Mesela Amerika’da anne ölümlerini kıyasladığımızda biz onlardan iyiyiz. Kişi başına geliri 55 bin dolar olan, kişi başına sağlık harcaması 9 bin 700 dolar olan bir ülkeden bahsediyoruz. Türkiye’de kişi başına sağlık harcaması 560 dolar” şeklinde konuştu.

Şişmanlık, hareketsizlik ve sigara konusuna dikkat çeken Bakan Akdağ, aile hekimliğinin de geliştirileceğini söyledi. Bakan Akdağ, “Daha yakın takip, daha donatılmış aile hekimliği merkezleri ve biraz da vatandaşın bilgilendirilmesi. Vatandaşın aile hekimliğini atlayarak hastaneye gitmesine mani olmak durumundayız. Şu anda aile hekimliklerimiz çok iyi çalışıyor. Acil hizmetler bakımından dünyanın, Avrupa’nın en iyi çalışan 112 acil sistemlerinden birisini kurmuş durumdayız. Bu konuda İstanbul’a yoğunlaşmamız lazım. İstanbul diğer şehirlerin biraz gerisinde. İlk 10 dakikada yüzde 95’e ulaştı vakaya erişme hızımız şehirlerde ama bu İstanbul’da yüzde 80 civarında. Birçok ülkeden iyiyiz ama İstanbul’da daha mesafe almamız gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın göz bebeği projesi şehir hastaneleri, ilk şehir hastanesini Mersin’de açacağız. Mersin’in ihtiyacı olan ana üçüncül hizmetlerin hepsini oraya koyacağız. Peşine Yozgat açılacak. Bu konuda yürüyen 17-18 projemiz var” ifadelerini kullandı.

Şehir hastanesi açılması durumunda bazı diğer hastanelerin kapatılıp kapatılmayacağı konusunda “Oralarda günübirlik hizmet veren başka alanlar oluşturacağız” açıklamasını yapan Bakan Akdağ, Ankara’da bazı hastanelerin taşınacağı Etlik ve Bilkent’teki yeni hastanelerin kapalı olanlarının mevcutların 5-7 katında olduğunu belirtti. Bakan Akdağ, “Bu hastaneleri nasıl yöneteceksiniz?” sorusuna ise, “Mesela Bilkent’teki hastane tek hastane değil, 8 hastaneden oluşan bir hastane şehri. Bunları nasıl yöneteceğimizi teoride hep kurgulamıştık, şimdi operasyonel planlarını yapıyoruz. Burada hizmetlerin önemli bir bölümünü devlet adına özel sektör verecek. Şu anda da özel sektörden hizmet alıyoruz. Patron Sağlık Bakanlığı, ama özel sektör bize 19 kalem hizmet veriyor orada. Tabi ki burada çok ciddi bir ortaklık kültürü geliştirmemiz lazım. Aslında Türkiye’de yatak sayısını çok fazla artırma ihtiyacımız yok, peki neden yeni hastaneler yapıyoruz. Ankara Numune Hastanesi 60 senelik bir hastane, 70-80 yıl öncesinin ihtiyaçlarına göre planlanmış hastane. Çok büyük yük taşıyorlar. Oradaki personelimizin ve doktorlarımızın alınlarından öpmek lazım. Bu kadar özveri ile hizmet eden arkadaşlarımıza mükemmel mekanlar oluşturmak durumundayız” dedi.

“RAMAZAN BAYRAMI’NDAN SONRA KAYIT DIŞI ARKADAŞLARIMIZ İÇİN BİR KURA TERTİP EDECEĞİZ, GİDECEKLER VAZİFELERİNİ YAPACAKLAR”

Terörle mücadelenin devam ettiği Doğu ve Güneydoğu’da personel alanında yaşanan olumsuzluklara ilişkin açıklamada bulunan Bakan Akdağ, “Orada bizi biraz üzen bir husus var. Arkadaşlarımızın çok önemli bir bölümü devlet hizmeti yükümlülüğünü yaptılar ya da yapıyorlar. Bir kısım arkadaşımız da devlet yükümlülüğünü yapmadan başka şehirlerde kayıt dışı çalışıyorlar. Bu orada hizmetleri yapan arkadaşlarımıza haksızlık, bölge halkı konusunda noksanlık oluşturuyor. Bunu özel sektör ile görüştük. Bu Ramazan Bayramı’ndan sonra kayıt dışı arkadaşlarımız için bir kura tertip edeceğiz, gidecekler vazifelerini yapacaklar. Bende bir hekimim, doktorlara devlet hizmeti yükümlülüğü gibi mecbur bırakıcı uygulamalar yapmak istemem, bu bir zorunluluk, başka çare yok. Adaleti tahakkuk ettirmek açısından da bunu herkese koyuyoruz. Bir taraftan devlet hizmeti yükümlülüğünü çalıştırarak, öbür taraftan imkanları iyileştirerek, bu arkadaşlara ödediğimiz ücretleri artırarak bu meseleyi çözmeye gayret edeceğiz. O bölgelerde çalışan insanların daha fazla kazanmak haklarıdır” diye konuştu.

“USULSÜZ HAREKET EDEN HASTANE CEZASINI GÖRÜR, KAPATMAYA KADAR GİDER”

Hastanelerde ödenen fark konusu ve fazla para ödendiğine dair iddialara da cevap veren Bakan Akdağ, “Özel hastanelerden Sosyal Güvenlik Kurumumuz hizmet satın alıyor. Belli kalemler için hiç fark alınmıyor. Acil gitmişseniz, yoğun bakıma yatmışsa hastanız, kanser hastasıysanız, kalp ameliyatı için gitmişseniz, bunlar için özel hastaneye de gidilse fark alınması mümkün değil. Eğer alınıyorsa gereken neyse yaparız. Usulsüz hareket etmiş bir hastanedir, cezasını görür, kapatmaya kadar gider. Mesela acil bir vaka hastaneye kabul edilmemişse bunlarla ilgili mevzuatımız var. Özel sektörümüzün önemli bir kısma bu tip işlere tevessül etmiyor. İşi zapturapt altına alıp, bir taraftan özel sektörümüzün gelişmesini sağlarken, öbür taraftan vatandaşımızın mağdur olmamasını sağlamak durumundayız. Bizim 184 numaralı hattımız var, bir vatandaşımız sağlık açısından sıkıntıya uğruyorsa bizi arasınlar” şeklinde konuştu.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ÖZLÜK HAKLARI VE GELİRLERİ İLE İLGİLİ İYİLEŞTİRMELER GETİRECEĞİZ”

“Bizim için sağlık çalışanları başımızın üstündedir” diyen ve sağlık çalışanlarının kıymetini bildiklerini belirten Bakan Akdağ, “Önümüzdeki günlerde bir takım iyileştirmeler yapma imkanımız olacak. Alacakları ek ödemeler açısından, emeklilik hakları açısından iyileştirmeler getireceğiz. Sağlık çalışanlarına özlük hakları ve gelirleri ile ilgili iyileştirmeler getireceğiz. Üzerinde çalışıyoruz. Elbette yapacağız, haklarıdır. Sistemin içinde vatandaşı mağdur eden bir durum varsa buna da razı olamayız. Bu tip iyileştirmelerde Başbakanımızın ve hükümetimizin kararları önemlidir. Biz Bakanlık olarak bu meselenin birinci aktörüyüz, Maliye Bakanlığı var, diğer bakanlıklar var, ama bu hususta belirli iyileştirme imkanımız olacak” ifadelerini kullandı.

“VATANDAŞA KİM UYGUNSUZ DAVRANIYORSA ONA RAZI OLMAM”

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde aile hekiminin odasına girip beklediği için 70 yaşındaki hastanın doktor tarafından azarlanması olayına ilişkin, “Görüntüleri gördüm, kabul edilebilir değil. İzmir’deki yöneticilerimize talimat verdim, soruşturma başlattılar” açıklamasında bulunan Akdağ, bir soruşturma yapıldığını, baştan da kimseyi mahkum etmediklerini belirtti. Akdağ, “Bütün sağlık çalışanlarının benim başımın üstünde yeri var. Vatandaşa kim uygunsuz davranıyorsa ona razı olmam. Sağlık çalışanları olarak bazen zorlanabiliriz, bizim de dertlerimiz var ama mesleğimiz bu. Biz insana şefkatle davranmak durumundayız. İnsana kötü muamele eden kim olursa olsun buna tahammülüm yok. Peki sağlık çalışanına şiddet olursa, buna hiç tahammülümüz yok. Herkes birbirine medeni davranacak” dedi.

“GEREKSİZ SEZARYEN YAPAN DOKTOR NORMAL DOĞUM EĞİTİMİNE ALINACAK”

Sezeryen konusuna ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Bakan Akdağ, bu konuda hiçbir zaman kadınları suçlamadığını belirterek, ”Bir kadın sezaryen ile çocuğunu doğurmak isteyebilir, ruhsal açıdan buna ihtiyaç duyabilir. Konumuz bu değil. Bir özel hastane grubunda sezaryen ile doğum oranı yüzde 71’e çıktı. Dünyada bu işi iyi yapan ülkelerde bu oran yüzde 15-20 oranında. İhtiyaç yokken, işin kolayına kaçmak için belki parasal sebeplerle bir annenin karnını yararak çocuğunu almak bilime, ahlaka ve hukuka aykırı. Sezaryen ihtiyaç duyulduğunda can kurtaran bir iştir, bir tıbbi ihtiyaçtır. Ama 100 bebeğin 71’i sezaryen ile yapıyor, bu hukuken suç, ahlaken doğru değil, bilimsel olarak bunu yapanlar yanlış yapıyorlar. Özel sektör ile görüştük, tedbirlerini almalarını istedik. 100 vakanın 70’ini sezaryen ile yaptırıyorsa bir hekim ya da kuruluş, onun normal doğum yaptırma eğitimini yeniden almaya ihtiyacı var demektir. Kurslara alacağız, yeniden doğum kursu yaptıracağız. Bir hastane düşünün, 100 vakanın 80’i sezaryen ile yapılıyor, demek ki o hastanenin yönetimi, çalışan ekipleri normal doğum hususunda eğitilmeye muhtaçlar. Bu hususta verilmiş bir karar yok, biraz otokontrol ile bunun sağlanmasını bekliyoruz. Gerekirse ücretlendirmelerle ilgili sosyal güvenlik kurumu ile konuşup farklılaştırmaları yapacağız” diye konuştu.

İlk doğumunu sezaryen ile yapan bir kadının ikinci doğumunu normal yapıp yapamayacağına kadın doğum uzmanının karar vermesi gerektiğini belirten Akdağ, “Genellikle ilk doğum sezaryen ile olmuşsa peşinden gelen doğum sezaryen ile yaptırılmak zorunda kalınıyor. Mecbur kalmadıkça ilk doğumları sezaryen ile yapmamak lazım” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Muğla Büyükşehir’den 13 ilçede çevre temizliği seferberliği Muğla Büyükşehir Belediyesi, çevre bilincini artırmak ve daha temiz bir kent oluşturmak amacıyla 13 ilçede eş zamanlı olarak yürütülecek çevre temizliği seferberliğinin ilk etabını geçtiğimiz haftalarda Ula Göleti’nde başlatmıştı. Seferberliğin ikinci durağı ise Yatağan oldu. Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Yatağan Belediyesi koordinasyonunda gerçekleştirilen çevre temizliğine; Yatağan Belediye Başkanı Mesut Günay, Muğla Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Hicran Karabıyık ile çok sayıda vatandaş katıldı. Temizlik çalışmalarında süpürge araçları, su tankerleri, çöp taksi araçları ve temizlik personelleri görev aldı. Muğla Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Hicran Karabıyık, "Ula’da başlattığımız temizlik seferberliğini bugün Yatağan’da, Yatağan Belediyemizle birlikte sürdürüyoruz. Amacımız Muğla’nın tüm ilçelerinde çevre temizliğini toplumsal bir harekete dönüştürmek ve çevre farkındalığını artırmak. Bugün burada bizimle birlikte olan emekçi arkadaşlarımıza ve çevre duyarlılığı gösteren vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu imkânı sağlayan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Aras’a ve Yatağan Belediye Başkanımız Sayın Mesut Günay’a teşekkür ederiz" dedi. Başkan Aras "Temiz bir çevre, ortak sorumluluğumuzdur" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, "Muğla’mızın doğasını, sokaklarını ve yaşam alanlarını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur. 13 ilçemizi kapsayan çevre temizliği seferberliğimizle yalnızca temizlik çalışması yapmıyor, aynı zamanda çevre bilincini artırmayı hedefliyoruz. Ula’da başlattığımız bu çalışmayı Yatağan’da sürdürerek tüm ilçelerimize yayacağız. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizin iş birliğiyle, vatandaşlarımızın da desteğiyle daha temiz, daha yaşanabilir bir Muğla için çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
Karabük KBÜ’de TÜBİTAK 2209 başvuruları 4 yılda 66’dan 755’e çıktı Karabük Üniversitesi’nde (KBÜ) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 2209-A ve 2209-B programlarına yapılan başvurular, son dört yılda 11 kat artarak 755’e ulaştı. Karabük Üniversitesi, proje ve araştırma temelli akademik yaklaşım doğrultusunda TÜBİTAK 2209-A ve 2209-B Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destek Programlarına yönelik başvurularda önemli bir artış kaydetti. Verilere göre KBÜ’den 2022 yılında 66 proje başvurusu yapılırken, bu sayı 2023’te 348’e, 2024’te 505’e yükseldi. 2025 yılında ise başvuru sayısı 755’e ulaşarak bugüne kadarki en yüksek seviyeye çıktı. Destek almaya hak kazanan proje sayısı da yıllar itibarıyla artış gösterdi. 2022’de 35 proje desteklenirken, 2023’te kabul edilen proje sayısı 158 oldu. 2024 yılında ise 200 proje TÜBİTAK desteği almaya hak kazandı. 2025 yılına ilişkin değerlendirme süreci devam ediyor. KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, başvurulardaki artışına dikkat çekerek, "Karabük Üniversitesi’nde araştırma ve proje üretimini stratejik bir öncelik olarak ele alıyoruz. Oluşturduğumuz proje geliştirme ekosistemi, akademik rehberlik faaliyetleri ve kurumsal destek mekanizmaları sayesinde öğrencilerimizin TÜBİTAK programlarına ilgisi her yıl artıyor" ifadelerini kullandı. Kırışık, lisans düzeyinde araştırma odaklı düşünme kültürünün üniversitenin bilimsel üretim kapasitesini güçlendirdiğini belirterek, "Proje temelli akademik yaklaşımımızı önümüzdeki dönemde de kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.
Kastamonu Emekli polis, ahşap hat sanatıyla evini adeta müzeye çevirdi Bomba imha uzmanı olarak görev yaptığı polislik mesleğinden emekli olduktan sonra ahşap hat sanatıyla uğraşmaya başlayan Şaban Meşeoğlu, yaptığı eserleriyle adeta evini müzeye dönüştürdü. Meşeoğlu en büyük hayalinin Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye etmek olduğunu söyledi. Kastamonu’nun İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde yaşayan 73 yaşındaki emekli polis Şaban Meşeoğlu, 1993 yılında emekli olduktan sonra gittiği Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi’nde Arapça "Allah" yazılı levhadan etkilenerek ahşap oyma sanatına yöneldi. Uzun yıllar bomba imha uzmanı olarak görev yapan Meşeoğlu, emekliliğini adeta ahşap oyma sanatına adadı. Hat sanatını ahşaba işleyen ve ahşap oyarak çeşitli kabartmalar yapan Meşeoğlu, yıllar içinde yaptığı eserleriyle evini adeta bir müzeye dönüştürdü. Yaşlılığı sebebiyle sanatına devam edemeyen Meşeoğlu, en büyük hayalinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu hediye etmek oluğunu söyledi. Türkiye’yi yağtığı SİHA’larla gururlandırdığı için BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’a, kargo ile çift başlı kartal figürü işlemeli tablo gönderdiğini kaydeden Meşeoğlu, tablonun Selçuk Bayraktar’a ulaşıp ulaşmadığını çok merak ettiğini ifade etti. "Evimi müze haline getirdim" Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesindeki hatların kendisine ilham olduğunu söyleyen Meşeoğlu, "Türbede baktım camekan içerisinde üçgen şeklinde bir yazı var, kufi şeklinde yazıyor. Öğrendim ki kenarlarda Muhammed, ortada Allah yazıyor. Ben, Sezai Karakoç’un şiirleriyle büyüdüm, şiirlerinde, ‘kuşların yuvasına hak yol İslam yazacağız’ der. ’Bu üçgen bizim kültürümüzde yok, sen nereden buldun’ diyenler oldu. Ben, bu yazıyı 5 sene cebimde gezdirdim. En son sanayiye gittim, 7 levha yaptım. Öbür sene 20 levha yaptım. Benim ahşap oymada az çok bir becerim var. Hatta çocukluğumda ortaokula giderken ben bir mezarlık imalathanesinde çalıştım. O arada hilal içerisinde bozkurt resmi yaptım. Evimde 2 odanın duvarlarını oymalarla süsledim. Evimi müze haline getirdim" dedi. İsrail menşeli ürünleri yasakladığı için Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya da ulaşmak istediğini söyleyen Meşeoğlu, "Maduro, bizim İslam ülkelerinin yapamadığını yaptı. Hristiyan bir ülke. Amerika’dan ülkesine gelecek İsrail ürünlerini yasakladı. Filistin’e destek verdi. İslam ülkeleri bunu yapamadı. Ben ona Kastamonu’daki Şeyh Şaban-ı Veli’nin sancağını göndermek istiyorum ama benim kolum kısa. Maduro’ya ulaşmak için bana yardımcı olunursa çok sevinirim" diye konuştu. "İnsanın ruhunu rahatlatıyor" Yaptığı eserlerin büyük bir emek istediğini kaydeden Meşeoğlu, "Bu oymanın zamanı falan olmaz. Bunu gece çalışıyorsun, gündüz çalışıyorsun. Kereste sesini duymak, dinlemek, çizimlerini yapmak çok farklı bir olay. Bu olay öyle göründüğü gibi basit bir olay değil. Aşağı yukarı 15 senedir falan ben bu işlerle uğraşıyorum. Bir eseri meydana getirmek çok büyük bir olaydır. İnsanın ruhunu rahatlatır, bunlara bakmak benim için çok büyük bir olay. Güzeli seviyorum, güzel olan her şeyi seviyorum" şeklinde konuştu. "Kendisi bizlere ahşap oymasını öğretti" İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde 2018 yılında imam hatip olarak atanan Yunus Bademli ise Meşeoğlu’nun kendisine ahşap oymayı öğrettiğini belirterek, "O bizim ustamız, bir gün bana kendi atölyesini tanıtmak, yapmış olduğu eserleri göstermek istedi. Şaban amcayla bu şekilde tanışıklığımız başladı. O gün bugün bizim kendisi de acizane bizlere burada bu işi gösterdi, öğretti. Öğrendikten sonra bizim de eserlerimiz oldu. Şaban amcamla da onları Allah razı olsun, kendisinden çok ilham aldık" ifadeleri kullandı. (Vİ-MK-
Ankara Palandöken: "2026 yılına herkes borçsuz girmek istiyor" Son yapılandırma ile devletin yaklaşık 156 milyar TL tahsil ettiğini hatırlatan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Artık 2026 yılına sayılı günler kaldı. Bildiğiniz üzere vatandaşımız, esnafımız, öğrencimiz; herkes borçlu, borçsuz, harçsız 2026 yılına girebilme ümidi taşıyor. Daha önce biliyorsunuz, 2023 yılında böyle bir uygulama yapıldı. Bu yapılandırma kapsamında insanlar borçlarının belirli bir bölümünü, hatta gerçekten çok büyük bir bölümünü yapılandırdı. Yaklaşık 156 lira civarında borç yapılandırıldı" dedi. "Kapsamlı yeniden yapılandırma esnaf için nefes olacak" Esnaf ve sanatkarların yeniden yapılandırma ile 2026’ya borçsuz girmek istediğinin altını çizen Türkiye Esnaf ve Sanatkaları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Biz af falan istemiyoruz. Biz diyoruz ki borcumuzu ödeyelim. Ancak mevcut imkânlar, iş yeri kiraları ve borç yükü buna engel oluyor. Bu da bununla sınırlı kalmamalı. Her türlü kredi kurumu borçlarından, köprü geçiş ücretlerine, idari para cezalarına kadar; ana parayı yatıran ya da taksitlendirme talep eden vatandaşımız bu yapılandırmadan yararlanabilmeli. Hem esnaf rahat etsin, hem hükümetimiz geçen seferkinin belki iki katını, iki buçuk katını tahsil edebilsin. Atıl kalan bu paralar da ekonomiye yeniden girmiş olacak. Bu yapılandırma olmazsa olmazdır. 2026 yılına herkes borçsuz girmek istiyor. Yeni bir beyaz sayfa açmak istiyor. Ticaretimizi idame ettirelim istiyoruz. Bankaya gidiyoruz, kredi alamıyoruz. Bir işimiz oluyor, çözmeye gidiyoruz, tapuda çözemiyoruz. İdari para cezalarından tutun, öğrenciyken alınmış kredilerin yapılandırılmasına kadar her şeyin yeniden düzenlenmesini vatandaş da istiyor, esnaf da istiyor. Bu bir haksızlık değil. Bu bir af değil. Sadece borçların ödenebilir hâle gelmesidir" diye konuştu. "Uzun vadeli yapılandırma artık ertelenemez bir ihtiyaçtır" Uzun vadeli yapılandırmanın artık ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Palandöken, "Düşünün, insanlar borcunu ödemek istiyor ama imkânsızlıktan ödeyemiyor. Gayrimenkullerinde haciz var, e-haciz var. Sosyal güvenlik prim borcunu yatıramıyor. Ama böyle bir yapılandırma yapılırsa, en azından devletimiz bu paraların önemli bir bölümünü tahsil edecek. Vatandaş da önümüzdeki dönemde ekonomik düzelmeyle, enflasyonun düşmesiyle birlikte bu yüklerden kurtulmuş olacak. Bu bizim olmazsa olmazımızdır. Biz ısrarla söylüyoruz: Bu bir af değil. Bu bir yapılandırmadır ve yapılandırmanın ruhuna uygundur. Hiç kimsenin mağdur olmayacağı bir sistemdir" şeklinde konuştu.