SAĞLIK - 09 Kasım 2018 Cuma 10:21

Sofrada tuz değil, plastik tüketiyoruz

A
A
A
Sofrada tuz değil, plastik tüketiyoruz

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, çeşitli firmaların ürettiği tuzlarda yaptığı inceleme sonucunda 16 markanın sofra tuzunun tamamında mikroplastik tespit ettiklerini söyledi.

Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, Türkiye’nin başlıca tuz üretim merkezlerinde üretilen ve Şubat ve Mart 2017 tarihleri arasında piyasadan satın alınan 16 markanın sofra tuzunu incelendiklerini belirtti.
5 deniz tuzu, 6 göl tuzu ve 5 kaya tuzu olmak üzere toplam 16 sofra tuzu örneklerinin Çamaltı, Tuz Gölü, Palas Gölü, Seyfe Gölü, Acıgöl, Çankırı, Cihanbeyli ve Aksaray’da üretildiğini kaydeden Prof. Dr. Gündoğdu, yapılan incelemeler sonucunda, 16 markanın sofra tuzunun tamamında mikroplastik tespit ettiklerini, en yüksek mikroplastik partikül sayısına deniz tuzunda rastladıklarını söyledi.

Sofrada tuz değil, plastik tüketiyoruz

“Türkiye dünya ortalamasının 3 misli tüketiyor”
Mersin ve İskenderun Körfezi'ndeki yüzey suyundan aldıkları örneklerle yaptıkları araştırma sonucunun çok ürkütücü olduğunu belirten Prof. Dr. Gündoğdu, “İskenderun Körfezi’nde kilometre karede 1 milyon adet mikroplastiğe rastladık. Mersin Körfezi’nde durum daha vahimdi orada bu sayı 7 milyona kadar çıkıyordu. Biz de bunun denizden elde edilen ürüne yansıyacağını düşündük. Bunların başında da en çok kullanılan deniz ürünü olan tuzu düşündük. Göl tuzlarını da inceleyelim dedik. Göl tuzlarını, kaya tuzları ve deniz tuzlarını topladık piyasadan ve bunları çeşitli şekilde süzerek içerisindeki mikroplastik miktarını inceledik. Ortaya korkunç rakamlar çıktı. Çünkü Türkiye dünya ortalamasının 3 misli kadar tuz tüketiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi günlük 5 gram bizim tüketimimiz ise yaklaşık 15 gram” diye konuştu.

Sofrada tuz değil, plastik tüketiyoruz

“Plastikler bir şekilde soframıza kadar geliyor”
Prof. Dr. Gündoğdu, deniz tuzu tüketildiğinde bir kişinin yaklaşık 500 adet mikroplastiği tüketme riskiyle karşı karşıya olduğunun altını çizerek, “Göl tuzunda bu sayı 200’lere kadar düşüyor. Kaya tuzlarında ise daha da düşük oluyor. Yüzde 50’ye kadar düşebiliyor bu sayı. Bu da denizlerin ve göllerin ne kadar kirli olduğunun göstergesi. Çünkü tuz denizden veya gölden alınıyor. Denizlerimiz kirli olduğu için bunlar tuza bir şekilde yansıyıp soframıza kadar geliyor. Kaya tuzlarındaki problem ise sadece denizlerin değil havanın da mikroplastiklerle kirlendiğini gösteriyor. Çünkü kullandığımız elbiselerin birçoğu plastikten, polyesterden, akrilikten, viskozdan yapılıyor. Bunlar bir yıkamada yaklaşık 700-800 bine yaklaşık plastiği ortama salabiliyorlar. Bunlar da bir şekilde hava akımlarıyla ortamlarda, yemek yediğimiz tabağımıza gelebiliyor. Mesela bir kaya tuzu işleme fabrikasında çalışan işçi plastikten yapılmış bir elbise giyiyorsa tabi o elbiseden kopan parçalarda tuzun içerisine bulaşacaktır” şeklinde konuştu.
Tuzların çoğunun plastik poşet içerisinde satışa sunulduğunu kaydeden Prof. Dr. Gündoğdu, bu durumda plastik poşetten kopan parçaların tuza girdiğini belirtti.

Sofrada tuz değil, plastik tüketiyoruz

“Pazara giderken file kullanılması gerekiyor”
Türkiye genelinde satışa sunulan tuzlarda mikroplastik araştırması yapan Gündoğdu, şunları söyledi:
“Piyasadan topladığımız 16 farklı marka tuzun 16’sında mikroplastik tespit ettik. Asıl alınması gereken önlem tek kullanımlık plastiklerin üretiminin ve piyasaya sürümlerinin sınırlandırılmasından geçiyor. Çünkü tek kullanımlık plastiklerin geri dönüşümü oldukça düşük. Türkiye bu anlamda iyi bir karneye sahip değil. Bu yüzden tek kullanımlık plastiklerin azaltılması gerekiyor. Vatandaşın eski tüketim anlayışına dönmesi gerekiyor. Pazara giderken poşet yerine annelerimizin, ninelerimizin kullandığı filelerin kullanılması gerekiyor.”

Sofrada tuz değil, plastik tüketiyoruz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.