SAĞLIK - 12 Kasım 2008 Çarşamba 11:51

Soğuk algınlığına dikkat

A
A
A
Soğuk algınlığına dikkat

Soğuk algınlığının tedavisinin evde istirahat ve bol sıvı alınması olduğu, antibiyotik kullanımının iyileşme sağlamadığı, aksine tedaviye dirençli bakterilerin gelişmesine yol açabildiği açıklandı.

Soğuk algınlığının, solunum yolunda etki eden virüslerin sebep olduğu sık rastlanan bir hastalık olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik İnfeksiyon Hastalıkları Bölümü'nde görevli Prof. Dr. Ayper Somer, 200'den fazla virüsün soğuk algınlığına sebep olduğunu söyledi.

İnsanların, bu kadar çok virüsün hastalık yapmasının sonucunda defalarca soğuk algınlığına yakalandığını ifade eden Somer, "Henüz bağışıklık sistemi tam gelişmemiş olan 6 yaşından küçük çocuklarda yılda 6 ile 8 kere soğuk algınlığı atağı görülebiliyor.

İlköğretim çağında ise hastalık sıklığı azalır. Çünkü çocuk o yaşa gelinceye kadar soğuk algınlığı yapan virüslerin çoğuyla karşılaşmış ve bağışıklık kazanmış olur.

Soğuk algınlığı bulguları ise burun akıntısı veya tıkanıklığı, boğaz ağrısı veya boğazda kaşıntı hissi, hapşırık, ses kısıklığı, öksürük ve daha nadiren ateş ve baş ağrısı olarak görülür. Yorgunluk, halsizlik ve kas ağrıları da görülür. Bu bulgular 3-10 gün içinde kendiliğinden düzelir" dedi.

Aksırma, öksürme veya konuşma sırasında etrafa saçılan damlacıklar içinde bol miktarda virüs bulunduğunu ifade eden Somer, soğuk algınlığı virüslerinin kalem, defter, telefon, bilgisayar klavyesi veya kahve fincanı gibi yüzeylerde saatlerce canlı kalabildiğini, bu yüzeylere dokunan kişilerin de bilmeden virüsü vücutlarına alabildiğini dile getirdi.

Halk arasında soğuk algınlığının veya nezlenin, grip ile birbirine karıştırıldığını hatırlatan Somer, "Grip hastalığı nezleden tamamen farklı bir hastalık.

Gribe influenza adında bir virüs neden olurken, nezlenin etkeni 200'den fazladır. Nezle ve grip hastalığının bazı bulguları benzer olsa da grip her zaman daha ağır bir hastalık.

Ani başlangıçlı grip hastalığı yüksek ateş, titreme ve terlemeye sebep oluyor. Ayrıca şiddetli baş ağrısı, kas ağrısı, kuru öksürük ve aşırı halsizlik de görülür.

Grip hastası yataktan kalkamayacak hale gelirken, nezle veya soğuk algınlığı sıklıkla ayakta geçirilir. Ayrıca grip tanısında kullanılabilecek laboratuvar testleri bulunuyor" diye konuştu.

Soğuk algınlığının tedavisinde antibiyotiklerin yerinin olmadığını da açıklayan Somer, antibiyotiklerin bakterilerin sebep olduğu hastalıklarda kullanıldığını söyledi.

Virüslerin sebep olduğu soğuk algınlığında antibiyotik kullanımının hastada iyileşme sağlamadığı gibi, tedaviye dirençli bakterilerin gelişmesine de sebep olacağına dikkat çeken Ayper Somer, şöyle konuştu:

"Soğuk algınlığının kesin tedavisi yoktur. Uygulanan tedaviler bulgulara yöneliktir. En iyi tedavi evde istirahat ve bol sıvı alımıdır. Dinlenmekle ve başkalarından uzak kalmakla, hasta yalnız kendisine yarar sağlamaz, aynı zamanda temas edeceği kişilere de virüsün bulaşmasını önler.

Aşırı giyinmekten kaçınmak, sigara dumanından uzak durmak gerekir. Öksürük şurupları, boğaz spreyleri yarar sağlayabilir. Burun tıkanıklığını ve akıntısını azaltıcı psödoefedrin içeren şuruplar, burun damlaları veya
antihistamin ilaçları, tuzlu su spreyleri, nemlendiriciler bazı hastalarda yarar sağlayabilir.

Yüksek ateş ve boğaz ağrısı için parasetamol veya ibuprofen içeren ilaçlar kullanılabilir. Çocuklarda nezle ve grip sırasında aspirin kesinlikle kullanılmamalıdır. Reye sendromu adı verilen ve karaciğer yetersizliğine sebep olan bir durum gelişebilir.

Soğuk algınlığında etkili olan antiviral ilaçlar, virüslere etki eder ve virüslerin vücuda yayılmasını engeller. Soğuk algınlığı belirtileri başladıktan en geç 48 saat içinde antiviral ilaçların kullanılması hızlı bir şekilde iyileşme sağlar."

Soğuk algınlığının veya nezlenin genellikle evde tedavi edilebildiğini belirten Somer, çok yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, ense ağrısı veya ensede sertleşme, bulantı, kusma, nefes almada zorluk, göğüs ağrısı, dalgınlık, döküntü gibi ciddi bulguların varlığında mutlaka doktora başvurulması gerektiğini ifade etti.

Tedavi edilmeyen soğuk algınlığının kulak ve sinüs enfeksiyonlarına yol açabileceğini de dile getiren Somer, yüksek ateş, şişmiş boğaz, sinüs ağrısı ve balgamlı öksürük ortaya çıkabileceğini de kaydetti.

Virüsler her yere bulaşabileceği için hijyenin önemli olduğunu vurgulayan Somer, "Sık sık ellerin sabunla yıkanması iyi bir korunma yolu.

C vitamini soğuk algınlığı sıklığını ve riskini azaltmadığı gibi, diğer vitaminlerin kullanımı, bol meyve ve sebze tüketimi de hastalık sıklığına ve seyrine etki etmiyor.

Soğuk algınlığından korunmada kullanılacak bir aşı henüz geliştirilememiştir.

Riskli kişilere her sene yapılması önerilen grip aşısı soğuk algınlığı ve nezleden korunma sağlayamaz. Çünkü bu aşı
sadece grip virüsüne etki etmektedir" şeklinde konuştu.

Bursa

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Ege Bölgesi’ndeki buluşçu öğrencilerin projeleri ilk kez Denizli’de Ege Bölgesinde İzmir’İn dışında ilk kez Denizli’nin ev sahipliğinde düzenlenen ve 100 projenin sergilendiği Ortaokul Öğrencileri Arası Proje Yarışması Bölge Finalinde görücüye çıkan fikirler büyük beğeni topladı. Ortaokul Öğrencileri Arası Proje Yarışması Bölge Finali ilk kez İzmir dışında bir kentin ev sahipliğinde Denizli EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşiyor. Ege Bölgesi kentlerinden İzmir, Aydın, Muğla, Manisa, Uşak ve Denizli’den yarışmaya katılan okullardan toplam 100 proje yarı finale katıldı. Bu yıl 18.’si düzenlenen Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışmasında Ege Bölgesindeki okullarda hazırlanan 887 projeden 100 tanesi jüriler tarafından sergilenmeye değer görülerek, bölge finaline davet edildi. Bölge finalinde başarılı olan projeler ise Türkiye finalinde yarışmaya hak kazanacak. Birbirinden ilginç fikirlerin yer aldığı sergi, Denizli’de 3 gün boyunca yine ortaokul öğrencileri tarafından ziyaret edilebilecek. Muğla’dan başvurdukları 90 proje arasından 13’ü ile yarışmaya katılan Muğla Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Bekir Cevizci, “Ortaokul Öğrencileri Arası Proje yarışması bölge finali heyecanını yaşıyoruz. Öğrenciler yıl boyunca hazırladıkları projelerini sundular ve bunlar bir ön elemeden geçti. Davet edilen projeler ise burada 3 gün boyunca sergilenecek. Perşembe günü gerçekleşecek ödül töreninde dereceye giren öğrenciler Türkiye Finallerine gidecek. Biz bugün 13 proje ile buradayız. Şu an burada 100 proje var. Bunun 13’ü bize ait. Ege Bölgesi’ndeki projelerin yüzde 13’ü Muğla Bilim ve Sanat Merkezi’ne ait. Bilim ve teknoloji kuruluna bu yıl 90 proje ile başvuruda bulunduk. Türkiye bazında en çok proje başvurusu yapan ikinci okuluz. Ege Bölgesi’nde birinci sıradayız. Ege bölgesinde böyle bir başarı yok. Okullardan öğrenciler buraya gelerek geziyorlar. Buradaki projeler günlük hayat problemlerinde çıkardığımız tahlillerdir. Patent ve inovasyon değerine sahip projeler yaptılar” dedi. Yarışmaya katılan Muğla Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerinde Elif Su Demir ise “Benim projem, Bir Doğal Boyar Madde Kaynağı: Xanthoria Parietina. Xanthoria Parietina bir diken türü. Günümüzde sentetik boyar maddelerin özellikle insanlara ve çevreye pek çok etkisi olduğu bilinmektedir. Bu etkileri azaltmak için doğal boyar maddelere ihtiyaç vardır. Xanthoria Parietina’dan elde ettiğimiz doğal boyar maddenin ahşap üzerindeki etkinliğini ortaya koymak projemizin amacıydı ve amacımıza ulaştık. Elbette literatürde bu doğal boyar madde var. Ancak ahşap üzerindeki etkinliğinin olmaması bizim projemizi özgün kılmakta” ifadelerini kullandı.
Sivas Sivaslı kadınlar artık madımak toplamak yerine pazardan satın alıyor Sivas’ta baharın gelmesiyle birlikte dağlardan toplanan madımak otu pazar tezgahlarında satışa sunuldu. Pazar esnafı artık köylerde yeni neslin madımak toplamadığını belirterek, "Şimdiki nesil madımak toplamıyor. Birkaç seneye kadar da bu emekçi kadınlarımız ölürse madımak olayı biter" dedi. Türkiye’nin geleneksel yemek kültüründe önemli bir yere sahip olan ve türkülere dahi konu olan madımak, yıllar boyunca özellikle kırsal bölgelerde yaşayan genç kızlar tarafından doğada tek tek elle toplanırken, günümüzde halk pazarlarında veya marketlerden hazır olarak satın alınıyor. “Şimdiki nesil madımak toplamıyor, hamburger yemeye gidiyor” Pazarda madımak satan Ethem Yıldız, “10 senedir madımak işi ile uğraşıyorum. Madımak nisan ayında toplanmaya başlanır ve haziran ayına kadar devam eder. Bunu toplayan şu an köylü kadınlarımız, emekçi kadınlarımız var. Ne yazık ki o eski kadınlarımız da artık yaşlanıyor ve nesli tükeniyor. Şimdiki nesil madımak toplamıyor. Birkaç seneye kadar da bu emekçi kadınlarımız ölürse madımak olayı biter. Şimdi çocuklar pizza yemeye, hamburger yemeye gidiyorlar. Böylesi zararlı şeyleri yiyorlar ve madımak gibi yararlı bir şeyi yemiyorlar. Önceden kadınlarımız madımağı kendileri severek topluyordu. Şimdi ise nesil değiştiğinden dolayı kadınlarımız da tembelleşti ve madımak toplamıyorlar. Satın almaya geldiklerinde ise ’Bunun toplamasında ne var ki’ diyorlar. Madımağı toplaması kolay değildir. Madımağı topladıktan sonra 1 ay boyunca hasta yatabilirsiniz. Emekçi kadınlarımızın ellerine sağlık, çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. “Madımak da pazara düştü” Pazara alışveriş yapmaya gelen Ahmet Turan Yıldırım, “Kadınlar şimdi her şeyin hazırına koşuyorlar. Önceden bizim annelerimiz, nenelerimiz bunu toplarlar, güzelce bıçakla kıyarlardı ve bunun yemeğini yaparlardı kuşbaşı etle. Katı bir yemek olurdu, onu yufka ekmekle sokum ile yerdik. Bakar mısınız madımak da pazara düştü. Bundan köylerde çok var ama toplayan yok” şeklinde konuştu. “Genç kızlar daha madımağın ne olduğunu bile bilmiyorlar” Doğada elleriyle tek tek madımak toplayan Zeynep Gedikli, “Gençken biz topluyorduk, şimdiki cahiller ise daha madımağın ne olduğunu bilmiyorlar. Genç kızlar daha madımağın ne olduğunu bile bilmiyorlar” ifadelerini kullandı.