EKONOMİ - 06 Kasım 2021 Cumartesi 12:09

'Su ayak izimizi kayda değer oranda iyileştirmeyi başardık'

A
A
A
'Su ayak izimizi kayda değer oranda iyileştirmeyi başardık'

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP26’da konuşma yapan Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Atalay Gümrah, Türkiye’nin sıcaklık ortalamalarının artışı neticesinde su kaynakları üzerindeki baskının yoğunlaştığı bir coğrafyada yer aldığına dikkat çekti. İklim değişikliğinin başlıca neticelerinden biri olan su kaynaklarının azalışı nedeniyle topluluk olarak çalışma biçimlerini değiştirdiklerini belirten Gümrah, “Su ayak izimizi kayda değer oranda iyileştirmeyi başardık” dedi.

İskoçya’nın Glasgow şehrinde 31 Ekim’de başlayan ve iki hafta sürecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) 120’ye yakın ülke lideriyle birlikte dünyanın önde gelen şirketlerinin üst düzey yöneticileri ve 30 bine yakın katılımcı küresel ısınma konusunu tartışıyor. COP26 kapsamında TÜSİAD desteğiyle düzenlenen “Türkiye’nin Karbon Nötr Yol Haritasına İş Dünyası Perspektifinden Bakış” oturumunda konuşmacı olarak katılan Eczacıbaşı Topluluğu’nun CEO’su Atalay Gümrah da Türkiye’nin sıcaklık ortalamalarının artışı neticesinde su kaynakları üzerindeki baskının yoğunlaştığı bir coğrafyada yer aldığına dikkat çekti. Gümrah, ihracatının önemli bir bölümünü Avrupa Birliği’ne yapan Eczacıbaşı Topluluğu ve Türkiye için Yeşil Mutabakat’ın gerekliliklerini kavramak ve uyum sürecine hızlı adapte olmanın kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

"Tasarruf sağlayan ürün ve hizmetler geliştirme çabasındayız"

Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’un açılış konuşmasıyla başlayan oturum, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar’ın başkanlığında, Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Atalay Gümrah, Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar, Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu, ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Yeşil Ekonomi ve İklim Hareketi Müdürü Harry Boyd-Carpenter’in katılımıyla gerçekleşti.

Oturumdaki konuşmasında topluluk olarak 2006 yılında Global Compact’ı imzaladıklarını belirten Gümrah, “O günden itibaren karbon salınımımızı düşürmek, su tüketimimizi azaltmak ve döngüsel ekonomiyi destekleyen inisiyatifleri hayata geçirmek için adımlar atıyoruz” dedi. İklim değişikliğinin başlıca neticelerinden biri olan su kaynaklarının azalışının topluluğun da çalışma biçimini değiştirmeye zorladığını belirten Gümrah, “Suyun yeniden kullanımı ve geri dönüşümü, üretim süreçlerindeki değişiklikler ve daha verimli çalışan ekipmanlara yönelik yatırımlar sayesinde su ayak izimizi kayda değer oranda iyileştirmeyi başardık” dedi.

Operasyonlarında su tüketimini azaltmaya gayret ederken, tüketiciler için de gündelik hayatta su tasarrufu yapmalarını sağlayacak ürün ve hizmetler tasarlayıp geliştirme çabası içerisinde olduklarını belirten Gümrah, “Banyo ürünleri şirketimiz Vitra, üretimden kişisel kullanıma kadar suyun korunmasını amaçlayan bütünsel bir yaklaşımı ifade eden Blue Life inisiyatifi dolayısıyla 2014 yılında Avrupa Parlamentosu Sürdürülebilirlik Ödülü’ne layık görüldü” diye konuştu.

"Karbon emisyonlarımızı azaltmak hedefimiz, yaşamsal öneme sahip"

İkinci önemli konunun fosil yakıt tüketimi ve karbon emisyonları olduğunu kaydeden Gümrah, “Grup olarak karbon ayak izimizi azaltmak, paydaşlarımıza verdiğimiz en temel sözlerden ve dünyaya karşı en önemli sorumluluklarımızdan biri” dedi. Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın belirlediği hedefler doğrultusunda karbon emisyonlarını azaltmanın, topluluk için yaşamsal önemde bir hedef olduğunu vurgulayan Gümrah, bu hedef doğrultusunda birçok adım attıklarını belirtti. Enerjinin yoğun olarak kullanıldığı seramik işinde yeni fırın teknolojilerinin geliştirilmesi alanında yatırım yaptıklarını, hidrojenden enerji elde edilmesi konusuna yoğunlaştıklarını söyleyen Gümrah, “Karbon salınımımızı düşürmede daha gidecek uzun bir yolumuz var. Özellikle enerji yoğun üretime yönelik fırınlarda yenilikçi teknolojileri, hidrojenin enerji kaynağı olarak kullanımını amaçlayan çalışmaları yakından izliyoruz” diye konuştu.

Eczacıbaşı Topluluğu gibi pek çok kurumun karbon emisyonlarını azaltmak konusunda büyük çaba harcadıklarını, ancak bu çabaların etkisinin sınırlı olacağını belirten Gümrah, “Bu geçiş sürecini hızlandırmak ve karbon nötralitesine bir an önce ulaşmak için yasalar ve yönetmeliklerin, devletçe sağlanan sübvansiyonların ve uluslararası desteklerin de kurumları desteklemesi gerekir” dedi.

"Döngüsel ekonomi uygulamaları için fırsat oluşturuyoruz"

Döngüsel ekonomiler oluşturmaya yönelik iştahın artmasına da dikkat çeken Atalay Gümrah, “Döngüsel ekonomiye yönelik uygulamalarımızı tasarımdan başlayan bir süreçle ele alırken bir yandan tesislerimizdeki çıktıları yeniden değerlendirme yöntemlerini geliştirirken, diğer yandan endüstriler arası iş birlikleri ile bir endüstrinin çıktısının başka bir endüstriye girdi olmasını sağlayacak yenilikçi çalışmalar yapıyoruz. Örneğin, seramiklerimizin firelerini çimento sanayinde kullanıyoruz. Temizlik kâğıdı üretiminde, kullanılmış kâğıt verimliliğini artırmaya çalışıyoruz. Kalıntı madde ilavesi ile endüstriyel mineraller için yeni formüller oluşturmaya çabalıyoruz. Tüm bunlar, kıt kaynakları daha verimli kullanmamızı sağlarken, daha az atık üretmemize de katkıda bulunuyor" dedi. Gümrah, “Dünya Ekonomik Forumu Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri’nin raporlamalarımızda kullanımı ile çevresel, sosyal ve yönetişim değerlerimizi düzenli ölçmeye ve geliştirmeye hız kazandırıyoruz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Uzmanlar uyarıyor, estetikte ‘Yapay zeka’ etkisi: "Telefonlarıyla yaptıkları değişiklikleri bizden bekliyorlar" Yapay zeka günümüzde birçok alanda kullanılırken uzmanlar, kişilerin estetik işlemlerdeki beklentilerini de etkilediği belirterek "Son dönemde kişiler yapay zekayla, telefonlarıyla ve bilgisayar ortamında yaptıkları yüz, burun, vücut değişikliklerinin aynısını ‘Hocam yüzümün şeklini bu hale getirir misiniz?’ diyerek bizden bekler oldu. Çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Yapay zekayla oluşturulan gerçeklik dışı görüntüler ileride hayal kırıklıklarına, büyük ruhsal depresyonlara yol açabilir. Gerçeklik dışı beklentiler ortaya çıkıyor. Umarım bu uyarımıza insanlar dikkat eder" dedi. Yapay zeka günümüzde birçok alanda kendine yer bulurken uzmanlar, estetik beklentilerde yapay zeka etkisine ilişkin konuştu. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Medical Park Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yakup Çil ve Medipol Bahçelievler Üniversite Hastanesi Doç. Dr. Burak Özkan, yapay zekayı kullanarak uygulamalarda kendilerine çeşitli estetik işlemleri kısa sürelerde yapan kişilerin bu beklentilerle kendilerine başvurduğunu aktardı. Taleplerde sosyal medyanın da etkili olduğunu söyleyen uzmanlar, önemli uyarılarda bulundu. "Hayali, gerçeklik dışı beklentiler ortaya çıkıyor" Hastalarının taleplerine ilişkin konuşan Prof. Dr. Yakup Çil, "Son dönemde yapay zekayla kendi yüzünde, vücudunda değişiklikler yaptırıp ‘Hocam dudağımı böyle yapar mısınız, yüzümün şeklini bu hale getirir misiniz?’ diye talepler meydana gelmeye başladı. Çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum çünkü yapay zekayla oluşturulan gerçeklik dışı görüntüler ileride hayal kırıklıklarına, büyük ruhsal depresyonlara, sorunlara yol açabilir. Yapay zekayla insanlar yüzünün ve vücudunun şeklini hemen değiştiriyorlar. Bize geldikten sonra özellikle meme ameliyatında yapay zekayla oluşturulmuş bir görüntü, ‘Hocam 10 gün sonra memem bu hale gelir mi?’ diye bana soruyorlar. ‘Hocam yeni yıla bu burunla girebilecek miyim’ diye hayali, gerçeklik dışı beklentiler ortaya çıkıyor. Yapay zekanın son dönemde özellikle estetikte çok fazla kafa karışıklığına neden olduğunu görmekteyim çünkü eskiden ünlü insanların fotoğraflarıyla gelip ‘Burnumu şu mankene, şu Hollywood yıldızına benzetir misiniz?’ diyen insanlar şimdi kendi gelişmiş telefonlarıyla ve bilgisayar ortamında yaptıkları yüz, burun, vücut değişikliklerinin aynısını bizden bekler oldu. Bu gerçeklikle alakası olmayan bir durum. Umarım bu uyarımıza insanlar dikkat eder ve bu sıkıntıya girmezler. Özellikle sosyal medyada çok aktif gezinen 20-30 yaş grubu genç grupta çok fazla karşıma çıkıyor" dedi. "Anlık değişimlerin saatler sürecek ameliyatlar olduğunu ya da mümkün olmadığını söylememiz gerekiyor" ’Yapay zeka şu anda hepimizin hayatına çok iyi bir şekilde girmiş durumda’ diyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Burak Özkan, "Cerrahlar olarak ameliyatların planlanması, yaptığımız ya da yapmayı düşündüğümüz değişikliklerin öngörülebilir sonuçlarını mantıklı zeminde planlama açısından kullanıyoruz. Kemikte bir oynama yapacaksak görüntüye nasıl etki edeceğini, bir meme estetiği yapacaksak implantın ne kadar bir büyüklüğe sahip olacağını, burun estetiğinde yapacağımız manevraların nasıl bir değişimi olacağını öngörebiliyoruz. Bunu hastalarla paylaşıp cerrahi planlamayı, beklentilerin gerçekle örtüşüp örtüşmediğini istişare ederek karar veriyoruz. Hastalar artık günümüzde yapay zeka programlarını telefonlarına indiriyor. Kendi yüz ya da bedenlerinde istedikleri gibi parmaklarıyla kaydırarak değişimi hızlı bir şekilde gördüklerini zannediyorlar. Bazen de bu tarz değişiklerin tarafımızdan yapılıp yapılamayacağını merak ediyorlar. Hastanede uyguladığımız yapay zeka programları; birçok hastanın datasından faydalanılarak oluşturulmuş, hastanın tedavisinde yol gösterici programlar. Bu güzellik uygulamaları, application’lar olsun, her zaman tıbbi neticesi olacak ya da öngörülebilecek sonuçları göstermiyor. Hastaların yanılmasına neden oluyorlar. Bu programların yaptığı anlık, saniyelik değişimlerin belki saatler sürecek ameliyatlar olduğunu ya da mümkün olmadığını söylememiz gerekiyor. İnsan bedeni üzerinde birçok değişken var. Bazen öngöremediğimiz şeyler de olabiliyor. Kişinin iç hastalıkları, kullandığı ilaçlar, genetik yatkınlıkları olabilir, her şey iyileşme sürecinde etkili ve yapay zeka bunu hala günümüzde öngöremiyor" şeklinde konuştu. "Bilgisayar programlarıyla yumuşak doku yönetilemez" Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Özkan, "Topluma yön veren ya da magazinde çok, güzel gördükleri bir ünlünün burnunu, çenesini, yüzünü gösterip ‘Bunu yapabilir miyiz’ diyorlardı. Artık yapay zeka programlarıyla biraz daha kendileri, benzemek istedikleri kişilere kendilerini benzetmeye çalışıyorlar. Burunlarını kısıyorlar, ediyorlar derken aslında olmayacak bir şeyi oldurmaya çalışıyorlar. Bilgisayar programlarıyla yumuşak doku yönetilemez. Bu beklentilerin gerçek olmadığını kendilerine kibarca söylüyoruz. Sosyal medya maalesef günümüz estetik trendlerinin hızlıca yayılmasına, herkes tarafından görülmesine ve estetik yaş aralığının git gide geriye gelmesine sebep olan bir durum doğurdu. Kişiden kişiye değişen bir iyileşme süreci var. Uygunsuz uygulamanın kulaktan kulağa yayılması gerçekten önemli bir sağlık sorunu da oluşturabilir. Plastik cerrah ya da dermatolog dışında bu tarz uygulamaları yaptırmamaları gerekiyor. Yapay zeka daha çok hayatımıza girecek ameliyat planlarımızda daha da faydalı olacak ama sonuçta ameliyatı yapan kişi gerçek cerrah ve olan kişi de gerçek bir hasta. Kişilerin biraz daha sağduyulu gerçekle bağdaşan beklentilerinin olması çok önemli" dedi.
İzmir Ege Üniversitesi, altı farklı alanda Türkiye birincisi oldu Ege Üniversitesi, YÖK tarafından yayınlanan Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu 2025 sonuçlarına göre 6 farklı alanda büyük bir performans göstererek Türkiye birincisi oldu. Yükseköğretim Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu 2025 yayınlandı. 67 gösterge doğrultusunda hazırlanan rapor; eğitim ve öğretim, araştırma-geliştirme, uluslararasılaşma, sürdürülebilirlik ve topluma hizmet başlıklarında üniversitelere ilişkin kapsamlı bir değerlendirme sundu. Ege Üniversitesi, raporda 6 farklı ana başlıkta Türkiye birincisi oldu. Bu başarıyla EÜ, "Proje Lideri Üniversite" konumunu perçinledi. Ege özellikle; Araştırma-Geliştirme ve Topluma Hizmet alanlarında büyük bir ilerleme gösterdi. Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Alcı, "Üniversitemiz YÖK 2025 Genel Raporunda Türkiye genelinde büyük bir başarıya imza attı. 6 alanda farklı ana başlıkta Türkiye birincisi oldu. Rapor bize başarılı olduğumuz yanlarımızı sunduğu kadar, geliştirmeye açık yönlerimizi de ortaya koyuyor. EÜ ailesi olarak raporu ayrıntılarıyla analiz edip, yol haritamızı ve stratejik hedeflerimizi belirleyeceğiz. Üniversitemizin hedefleri doğrultusunda, öğrencilerimiz, akademik ve idari çalışanlarımızla kenetlenerek tüm ana ve alt başlıklarda daha yukarı bir ivme göstermek için aralıksız çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Üniversitemizin bu başarısında emeği bulunan kurum içi ve kurum dışı tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum" diye konuştu. Proje sayısı ve sosyal sorumluluk alanlarında lider üniversite Yükseköğretim Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu 2025’e göre Ege Üniversitesi; TÜBİTAK Ar-Ge, Teknoloji ve Yenilik Proje Sayısı, Ulusal Kurum ve Kuruluşlar Destekli Ar-Ge Proje Sayısı, BİDEB Kapsamında Alınan Destek, Üniversite Tarafından Yürütülen Sosyal Sorumluluk Projeleri, Öğrenciler Tarafından Yürütülen Sosyal Sorumluluk Projeleri ile Dezavantajlı Gruplara Yönelik Düzenlenen Faaliyet Sayısı alanlarında Türkiye birinciliğini elde etti. EÜ ayrıca; Sanayi ile Ortak Yürütülen Ulusal Ar-Ge Projesi Sayısı, Değişim Programları ile Gelen Öğretim Elemanı Sayısı, Akredite Lisans Programı Sayısı, Değişim Programları ile Gelen Öğrenci Sayısı alanlarında ise ikinci oldu. Raporun "Ek Göstergeler" bölümünde yer alan kategorilerde ise Ege Üniversitesi; Kariyer Merkezi Tarafından Gerçekleştirilen Faaliyet Sayısı alanında Türkiye birincisi, Sürdürülebilirlik Faaliyet Sayısı alanında ise üçüncü oldu. Ege Üniversitesi, raporda yer alan 30 alanda ilk 20 üniversite arasına girmeyi başardı.