SAĞLIK - 24 Mart 2017 Cuma 09:50

Tablet ve telefon nörolojik hastalıkları artırıyor

A
A
A
Tablet ve telefon nörolojik hastalıkları artırıyor

Ekran zamanı ya da 3T olarak isimlendirilebilen; televizyon, telefon ve tablet karşısında geçirilen günlük zamanın uzun olmasının çocuklarda beyin gelişimini olumsuz olarak etkilediğini belirten Doç. Dr Erhan Bayram, ekrandaki ışık uyaranların bazı nörolojik hastalıkların ortaya çıkma riskini artırdığını söyledi.

Çocuklarda beyin gelişiminin hamilelik döneminde başladığını ve çocukluk dönemi boyunca devam ettiğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr Erhan Bayram, “Beyin gelişiminde genetik özelliklerin yanı sıra çevresel nedenlerde önemli rol oynamaktadır. Sosyal bir çevrede büyüyen, yaşıtları ve ebeveynleri ile oyunlar oynamasına imkan sağlanan çocukların beyin gelişimleri daha iyi olmaktadır. Ekran zamanı ya da 3T olarak isimlendirilebilen; televizyon, telefon ve tablet karşısında geçirilen günlük zamanın uzun olması çocuklarda beyin gelişimini olumsuz olarak etkilemekte ve bazı nörolojik hastalıkların ortaya çıkma riskini de artırmaktadır” dedi.

“Sürekli ışık uyaranı epilepsiyi ortaya çıkarıyor”

Çocuklarımızın beyin gelişiminin en hızlı ve çevresel olumsuz koşullara karşı en duyarlı olduğu dönemin ilk 2-3 yaş olduğuna dikkat çeken Doç. Dr Erhan Bayram, “Özellikle bu yaşlarda ekran zamanının uzun olması ile dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, otizm, saldırganlık, agresiflik, epilepsi (sara hastalığı) ve dil gelişim gerilikleri arasında ilişki olduğunu gösteren birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Günümüz aile yapısında ise sadece çocukların değil ebeveynlerinde ekran zamanının uzun olduğu, bebeklerin beslenmesi sırasında tablet ya da televizyon aracılığı ile dikkatlerinin dağıtılarak beslendiği, çocukların ağlamaması için akıllı telefonların verildiğini gözlemliyoruz. Çocuklarımızın televizyon, tablet ve telefonların karşısında geçirdikleri uzun sürelerde yoğun bir elektromanyetik alan ve sürekli ışık uyarana maruz kalması çocukluk çağı epilepsilerinin ortaya çıkmasında da bir risk faktörüdür” diye konuştu.
Epilepsinin beynin anormal elektriksel aktivitesi sonucunda ortaya çıkan ve dalma, kasılma, bilinç kaybı gibi belirtilerin eşlik edebildiği önemli bir hastalık olduğunu kaydeden Doç. Dr. Bayram, doğru tanı ve uygun tedavi ile epilepsi tedavisi olabildiğini söyledi.

“Yanıp sönen ışıklarla tetikleniyor”

Epilepsinin yoğun bir ışık maruziyetine bağlı gelişebileceğini vurgulayan Doç Dr. Bayram, “Zor doğumlar, kafa travmaları ve genetik nedenler epilepsiye neden olabildiği gibi, epilepsi tanısı alan birçok çocukta da altta yatan bir sebep bulunamamaktadır. Bazı epilepsi tiplerinin ışık uyaranlar ile özellikle de yanıp sönen ışıklarla tetiklendiği bilinmektedir. Tablet, telefon ve televizyon karşısında geçirilen zamanlarda yoğun bir ışık maruziyeti oluşmakta ve sara nöbetleri tetiklenebilmektedir. Özellikle ilk 2-3 yaşta olmak üzere, çocukluk dönemi boyunca, çocuklarımızın televizyon ekranlarından uzak tutulması, sadece oyun oynamak için tablet ve telefonların kullanılmasının önlenmesi birçok nörolojik hastalığa karşı koruyucu olacaktır” şeklinde konuştu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.