GÜNDEM - 19 Mart 2013 Salı 15:05

"Teröre harcanan para 400 milyar dolar"

A
A
A
"Teröre harcanan para 400 milyar dolar"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, teröre bugüne kadar harcanan paranın 400 milyar doları bulduğunu belirterek, “Eğer terör olmasaydı Türkiye’de kişi başına düşen gelir 20 bin doları bulurdu” dedi.

SELİM GÜREL/ORDU


Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, eski Devlet ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Refaiddin Şahin’in cenazesine katılmak üzere geldiği memleketi Ünye’de AK Parti İlçe Teşkilatı’nda çözüm sürecini değerlendirdi. Çözüm sürecinin ‘çok güzel bir şekilde’ yürüdüğünü belirten Kurtulmuş, “İçeriden ve dışarıdan bir takım provokasyonlara muhatap olmazsa ben bu süreci çok kısa süre içerisinde milletimizin hayrına sonuçlanacağına inanıyorum ve böyle olması için de dua ediyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin 30 küsur senedir süren bir terör meselesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Kurtulmuş, “Bu 30 küsur senede yaklaşık 30 bin insanımız ölmüş, bunların 28 bini güvenlik kuvvetlerimiz, geri kalanları da terör örgütüyle ilişkili olmak üzere. En basit hesaplamayla bu 30 küsur yılın Türkiye ekonomik maliyeti 400 küsur milyar dolar. Ama Türkiye eğer teröre bu kadar çok kaynak aktarmamış olsaydı bugün Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası en azından 20 bin dolar seviyesinde olurdu. Eğer Türkiye teröre bu kaynağı aktarmamış olsaydı, gökteki iki uzay aracını bundan 15 sene evvel uzaya gönderirdi. Türkiye bu kaynağını boş yere harcamamış olsaydı maalesef bunu harcadı, Türkiye’nin bugün en az dünya ölçeğinde araba markası, iki üç tane bilgisayar markası, birkaç tane de cep telefonu markası olurdu” şeklinde konuştu.

“KÜRTLER VE TÜRKLER TESADÜFEN BİR ARAYA GELMEDİ”
Terörün Türkiye’ye kaybettirdikleri açıkça ortada olduğunu belirten Numan Kurtulmuş, “Şimdi ümit ediyoruz ki bunu en kısa zamanda bitirebiliriz. Bütün bu terörün uluslar arası güçlerin verdiği desteğe, terörün arkasındaki kirli desteklere rağmen sevinerek söyleyebileceğimiz şey şudur. Bu memlekette Kürtler ve Türkler bir iç savaştan çıktılar da şimdi barış masasına oturuyor değiliz. Bu memlekette Türkler ve Kürtler tesadüfen bir araya gelmiş değillerdir. Yani 2013 yılı oldu gökten paraşütle bu topraklara inmedik. Biz bu topraklarda bin küsur senedir birlikte barışça, kardeşçe yaşıyoruz. Akraba olarak yaşıyoruz, iç içe geçmiş olarak yaşıyoruz. Dolayısıyla bu milletin arasına konulan fitneyi inşallah bu çözüm sürecinde ortadan kaldırmaya gayret ediyoruz. Bizim için bu gerçekten önemli bir süreçti, başından itibaren söylüyoruz. Bu konu içinde Allah razı olsun Sayın Başbakanımızda hiçbir şekilde risk hesabı içinde olmadı. ‘Buradan üzerimize acaba risk alırız, buradan birkaç puan oyumuz artar mı azalır mı’ telaşı içinde, hesabı içinde olmadık. İlk sefer Türkiye’de bir Başbakan dedi ki, ‘bunun bedeli ne olursa olsun biz bu sorunu çözmeye hazırız’. Bu büyük bir siyasi iradedir, önemli bir siyasi iradedir. Çünkü biliyoruz ki, bundan sonra bir kişinin daha ölmesinden büyük bir risk olamaz” ifadelerini kullandı.

“SİYASİ HESAP İÇİNDE DEĞİLİZ”
Siyasi partilere de tavsiyelerde bulunan Numan Kurtulmuş şunları söyledi: “Burada bir siyasi rantta yok. Bu sorun çözülürse hiç kimsenin üç beş puan oyu artar telaşı içinde olmamak lazım. Çözümlemezse oyları azalır diye bir hesap içinde de kimsenin olmaması lazım. Bu bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir meseledir. İnşallah Türkiye bu sorunu çözecektir. Eğer terör melesi çözülürse ne olur? Türkiye ekonomik olarak kanatlanır uçar, Türkiye sadece kendi topraklarımız içinde değil, bütün çevre ülkeler, bölge ülkeler arasında lider ülke olur. Türkiye’ye bugün milletin baktığı bakış açıları çok daha farklı bir noktaya gelir, çok daha dikkatle, ilgiyle Türkiye sözü dinlenen bir ülke olur, terörü çözersek o zaman ecdadımıza layık bir ülke olarak çok hızlı mesafe kat ederiz. Ben bu sürece herkesin katkısı bulunmasını temenni ediyorum. Herkesin konuşmalarına, dillerine hareketlerine olağan üstü dikkat göstermesi gerekti kanaatindeyim ve inşallah bu ülkenin çocukları huzur içinde, barış içinde yaşayacaklar. Çünkü biliyoruz ki Ünye ne kadar bizimse, Ünye aynı şekilde de Şemdinlilerindir. Şemdinli Yüksekova ne kadar Şemdinli Yüksekovalılarınsa o kadar da Ünyelilerindir.”

“HEPİMİZ AYNI VATANIN EVLATLARIYIZ”
Araya konulan fitneleri kaldırmak gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş sözlerini şöyle tamamladı: “Geçmiş süreçte Türkler ve Kürtler bir savaştan çıkmadılar, çünkü hepimiz aynı medeniyetin çocuklarıyız, çünkü hepimiz aynı coğrafyanın çocuklarıyız, hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız, hepimiz aynı Peygamberin ümmetiyiz, hepimiz aynı dinin mensuplarıyız. Daha dün 18 Mart’tı, 18 Mart’ta Çanakkale’yi çoğunuz görmüşsünüzdür, orada yan yana Türkü, Kürdü, Arap’ı, Çerkez’i, Acemi, hatta Çanakkale’yi hayatında ilk sefer gören birçok insan, birçok evladımız Çanakkale’de şehit oldu, bu sadece bir toprağı savunmak meselesi değil, bu bir inancı savunmak, bir medeniyeti savunmak, bir onuru savunmak harbiydi, o harbi daha şuradan bir müddet evvel birlikte vermiş insanlar, onların torunları aralarında birileri fitne sokmaya, ayrılık sokmaya çalıştı. Şimdi bu fitneli, zehirli fitne tohumunu kaldırıp söküp bizim topraklarımızdan atıyoruz. En kısa zamanda sonuca ulaşırız”.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Lise öğrencilerin deneyi ortaya koydu: Naylon rengi serada verimi arttırıyor Kastamonu’da lise öğrencileri tarafından yürütülen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen proje ile seralarda beyaz renk yerine kullanılan mor, kırmızı ve mavi renkli naylon brandalarının verimi arttırdığı keşfedildi. Kastamonu’da bulunan Abdurrahmanpaşa Lisesi öğrencileri tarafından, TÜBİTAK 4006 projesi çerçevesinde geliştirilen proje ile seralardaki verimin naylon rengine göre değiştiği tespit edildi. Öğretmenleri Cahide Yöntem danışmanlığında, öğrenciler tarafından geliştirilen “Işığın Tayfından Naylon Brandaya Kimyasaldan Doğala” proje çerçevesinde beyaz ışığın bitkilerin gelişimindeki rolü incelendi. Bu çerçevede öğrenciler tarafından 14 adet saksıya domates fidesi dikildi. Saksılara dikilen fidelerin gelişimi farklı renklerdeki sera brandaları kullanılarak incelendi.1 aydan fazla süren deney neticesinde öğrenciler, deneyin ilk haftasında hayvansal gübrede yetiştirilen bitkilerin daha hızlı büyüdüğünü tespit etti. Deneyin ikinci haftasında kompost ve hayvansal gübre toprağında bitki yapraklarının daha fazla oranda arttığı görülürken, seralarda kullanılan mor renkte naylon brandanın da hem verime hem de fidenin daha hızlı gelişmesine katkı sağladığı belirlendi. “Seralarımızda mor, kırmızı ve yeşil ışıktı özellikle fotosentez gelişiminin üzerindeki etkisini incelemeye çalıştık” Proje ile ilgili bilgi veren Abdurrahmanpaşa Lisesi Biyoloji Öğretmeni Cahide Yöntem, “11. sınıf öğrencilerimizle birlikte ışığın tayfını inceleyerek naylon branda ve çeşitli toprakları kullanarak fotosentezin etkisini incelemeye çalıştık. Burada Engelmann’ın yapmış olduğu alg ve bakteriler üzerindeki yaptığı çalışmayı bizler kendimiz seralar üzerinde yaparak değerlendirmelerde bulunduk. Çalışmamızda Engelmann isimli bilim adamının deneylerinden yararlandık. Yapılan çalışmada ipliksi algler kullanılmıştı ve bakterilerin özellikle sıcak alanlarda toplandıkları için bizler seralarımızda mor, kırmızı ve yeşil ışığın fotosentez gelişiminin üzerindeki etkisini incelemeye çalıştık. Yapılan çalışmada bitkilere uyarlandığında hem naylon branda kullanımında nelere dikkat edilmesini gerektiğini hem de çiftçilerimize yardımcı olmak ve burada değişik toprak türlerini de kullanarak kompost toprak, gübreli toprak ve normal toprakları kullanarak bitki üzerindeki gelişimini incelemeye çalıştık. Bu çalışmamızda bilim adamı Engelmann’dan esinlendiğimiz için çalışmamızda özellikle mor renk ile kırmızı ve mavi ışıktaki fotosentez kalitesinin yüksek olduğunu, yeşil ışıkta ise daha düşük kalitede olduğunu gördük” dedi. “Mor renkteki brandanın kullanılmasını daha uygun” Abdurrahmanpaşa Lisesi 11. sınıf öğrencisi Defne Söyler ise, “Arkadaşım Didem ile birlikte renklerin fotosentez gelişimine etkilerini inceledik. Deneyimizde de eski bir deney türü olan Engelmann deneyini kullandık. Engelmann kendi deneyinde fotosenteze etki eden farklı renklerin ve boyutların olduğunu incelemiştir. Bizler de 7 farklı renkli gökkuşağı rengini kullandık. Engelmann, ışığın farklı dalga boylarının fotosentez üzerindeki etkisini araştırmak için farklı algler ve bakteriler kullanmıştır ve ışığı prizmanın üzerinden geçirerek alglerin üzerine yansıtmıştır. Deneyin sonucunda ise oksijenli yerlerde yaşayan bakterilerin mor, mavi ve kırmızı renkteki yerlerde alglerin daha fazla toplandığını ve daha fazla fotosentezin bulunduğunu tespit etmiştir. Deneyimizin sonucuna göre aslında sera kurulurken sarı ya da beyaz renk branda yerine mor, kırmızı ya da mavi renkteki özellikle de mor renkteki brandanın kullanılmasını daha uygun ve daha verimli olacağını, daha kısa sürede daha fazla ürün elde edebileceklerini ortaya koyduk deneyimizle” diye konuştu. “Beyaz renkte branda örttüğümüzde seradaki bitkilerin daha küçük ve az geliştiklerini gördük” Deneye katkı sağlayan 11. sınıf öğrencisi Didem Çavaç ise, “Burada farklı renkli brandaların bitkinin gelişimine ve fotosenteze nasıl sonuçlar vereceğini araştırmaya çalıştık. Sonuç olarak yaptığımız deneylerde mor, mavi ve kırmızı renklerde bitkilerin daha fazla geliştiklerini ve daha da hızlı uzadıklarını, daha verimli bir bitki oluşturduklarını gözlemledik. Ayrıca toprak çeşitlerini de inceledik. Gübreli toprak ile normal toprak arasındaki farkları inceledik. Gübreli toprakta bitkinin daha da büyüdüğünü ve geliştiğini gözlemledik, normal toprakta ise bitkimiz daha küçük ve cılız kaldı. Biz bu deneyleri yaparken iki farklı saksıya aynı bitkiden diktik. Saksının birisinde normal toprak diğerinde de gübreli toprağı kullandık. Farklı renklerdeki brandalarla da saksılarımızı kapatarak bir sera etkisi oluşturarak saksıya diktiğimiz fidelerin gelişimini incelemeye çalıştık. 1 aydan fazladır bu deney için çalışıyoruz. Deneyimizin sonucunda seracılarımız, kendilerine sera oluştururken mor, mavi ve kırmızı renkteki brandaları kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü beyaz renkli branda örttüğümüzde seradaki bitkilerin daha küçük ve az geliştiklerini gördük. Fakat mor, kırmızı ya da mavide renkteki branda da bu bitkilerin daha fazla geliştiklerini ve büyüdüklerini gördük. Bu sayede de fidemiz ne kadar fazla büyürse bize de o kadar fazla domates verecektik ve verim daha fazla olacaktır” şeklinde konuştu. Öğrencilerin yaptığı deney, açılan sergide katılımcılara sunuldu. Katılımcılar öğrencilerin yaptığı deneyle ilgili bilgi aldı.
Bursa (Özel) Hayat kurtaran 112 ambulanslarına EDS’den radar cezası şoku... Bursa’da, İnegöl-Bursa arasındaki karayolunda uygulamaya alınan ortalama Elektronik Denetim Sistemi ortalama 70 kilometre hızı geçen 112 ambulanslarının sürücülerine cezai işlem uyguluyor. Vatandaşlar, hız sınırlarına uymak zorunda kalan 112 ekiplerine geç kaldıklarını iddia ederek tepki gösteriyor. Genel Sağlık İş Sendikası Mali Sekreteri Erman Açıkgöz, bu duruma tepki gösterip cezaların iptalini istedi. İnegöl Huzur Mahallesi ile Kestel arasındaki 17 kilometrelik karayolunda Ortalama hız tespit koridoru Elektronik Denetleme Sistemi(EDS) ile sağlanıyor. İnegöl Bölge Trafik Büro Amirliği sorumluluğundaki EDS sistemi ortalama hız sınırını aşan sürücülere cezai işlem uyguluyor. Devlet araçlarına da ceza yazıyorlar Sistem kapsamında sınırı aşan özel araçların yanı sıra devlet kurumlarına ait araçlara da cezai işlem uygulanıyor. Bu çerçevede olaylara yetişmeye çalışan 112 ambulanslarına da cezai işlem uygulanıyor. Ceza makbuzlarını gören sağlık ekipleri hız sınırına uymak zorunda kalınca vakalara da ulaşma süresi uzamış oluyor. Tepki alıyorlar Hız sınırı ortalaması 70 kilometre kuralına uymak zorunda kalan sağlık ekipleri, vakalara da geç kalınca hasta yakınlarının tepkisine maruz kalıyorlar. İnegöl Devlet Hastanesi’nden Bursa’daki hastanelere sağlık durumu kritik olan hastaların sevki sırasında da hız sınırına uyulmak zorunda kalınca, bu uygulama adeta hastaların canını hiçe sayıyor. Son bir hafta içerisinde ambulans sürücülerine onlarca hız sınırı cezası kesildi. Uygulama insanların canını hiçe sayıyor EDS uygulamasından zamanla yarışmak durumunda olan 112 ekiplerinin muaf olması isteniyor. Hız sınırını aşanların ödeyeceği cezalar, hız sınırını yüzde 30 oranlarına kadar aştığı için bin 506 lira, yüzde 30 ila yüzde 50’ye kadar aşma ile 3 bin 135 lira, yüzde 50 oranından fazla aşma ile 6 bin 439 liraya kadar ulaşıyor İHA’ya konuyla alakalı tepkisini dile getiren Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Erman Açıkgöz, "Acil Sağlık Hizmetleri dediğimiz şey vatandaşın sağlığını kurtarmak için ülkemizde kurulmuş bir sistemdir. Vakaya giderken saniyeler ile yarışıldığı bir ortamda "hızlı gittin" diye acil ambulans sürücülerine ceza kesilmesi kabul edilemez. Çünkü sürücülerimiz bir an önce vakasını teslim ederek sırada bekleyen hastalarına, o anda gerçekleşebilecek kalp krizine, trafik kazasına gidebilmek için zamanla yarışmaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın uyguladığı bu sistemle tahta yüklü kamyonetle, can taşıyan ambulans aynı kategoride değerlendirilmektedir. Şu anda yapılan uygulamalardan dolayı 112 Acil Sağlık Hizmetleri Başhekimliği’nin gönderdiği yazıda belirtildiği gibi 70’i geçen ambulanslarının sürücülerinin cezalandırılması kabul edilemez. Oradaki arkadaşlar kamu hizmeti yürütmektedir ve zamanla yarışmaktadır. "Can kurtarmaya çalışırken belirli hızları geçemezsin" demek kabul edilebilir değildir. Hız sınırlarımız acemi sürücülerimiz için belirlenmektedir. 112 ambulans ekipleri ileri sürüş tekniği almış insanlardır. Aynı hız sınırlarının uygulanması kabul edilemez. Eğer bir denetim yapılacaksa denetim yapılmalı ama Sağlık Bakanlığı’nın şu anda uyguladığı sistemde belirli sınırları aşan sürücülere idari soruşturma açılıp maddi para cezası vermek çalışana "sen bu işi yapma" demektir. Biz şu anda 112 sağlık hizmetlerinin hastalarımıza ulaşabilmesi için mücadele ediyoruz. Eğer bu mücadeleyi sınırlandıracak uygulamalardan vazgeçilmezse; 112 vatandaşa sağlık hizmeti sunamayacak. Bu durum da daha büyük sorunlara ve sağlıkta şiddete neden olacaktır. Çünkü hastası için ambulans bekleyen vatandaşımız oradaki hız sınırının 70 olduğunu kabul etmez, bunu kimseye anlatamayız. Sağlıkta şiddetin sebebi, İçişleri Bakanlığı olmasın. Bu uygulama son bulsun" dedi.
Erzurum Oltu’da sağanak yağış heyelana neden oldu Erzurum’un Oltu ilçesinde sağanak yağmur sonrası Sitare Dağı’nda heyelan oluştu. Oltu’da etkili olan sağanak yağmur sonrası Sitare Dağı’nda sabah saatlerinde büyük bir gürültü ile dağın bir kısmında heyelan meydana geldi. Dağdan kopan devasa kayalar Kısık Dere Boğazı’nda meraya giden yolu kapattı. Oltu’nun Halit Paşa Mahallesi’nde evlere 50 metre uzaklıktaki heyelan mahalle sakinlerini korkuttu. Dağdan kopan kayaların evlere zarar vermemesi mahalle sakinlerini sevindirdi. Halitpaşa Mahallesi Muhtarı Orhan Kul, "Sabaha doğru adeta bir afet oldu. Sitare Dağı sanki aşağı doğru geldi. 50 metre ileride evlerimiz var. Bu kayaların bir an önce kaldırılıp meraya giden yolumuz açılmasını istiyoruz. Bu yol hayvanlarımızın meraya giden yolu. Mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini yetkililerden talep ediyoruz" dedi. Mahalle sakinlerinden Emrah Akyol ise, "Dün akşam sabaha karşı aşırı bir gürültü duyduk. Gece olduğu için çok fark edemedik. Sabah geldiğimizde dün yağan yağmurlardan dolayı büyük bir heyelan olduğunu gördük. Dağın bu bölgesi komple aşağı inmiş durumda ve yolu tamamen kapatmış" şeklinde konuştu. Mahalle sakinlerinden Vehbi Çakmak, "Sabah namazından sonra benim evimle buranın arası 50 metre var. Gürültüye kalkıp manzarayı gördüm ve sonra da muhtara haber verdim" şeklinde konuştu. Cemil Cengiz Sabah ise, "Büyük bir gürültü duyduk ve çok korktuk. Evimiz uçuyor sandık" ifadelerine yer verdi. Her gün Sitare Dağı’na sabah akşam tırmanan Nizam Kul, "Bu sabah dağa çıkmak için geldiğimde büyü bir gürültü ile dağ uçmaya başladı. Ben de korkup geri kaçtım, sonra da baktığımda dağın yarısının uçtuğunu gördüm" dedi.
İstanbul Karadeniz alası somon balığının fiyatı düştü, halk ozanları balıklar için mani okudu Beylikdüzü’nde bulunan Türkiye Deniz Canlıları Müzesi tesislerinde Karadeniz Alası Somon Balığı’nın kilosunun 300 liradan 120 lira düşmesini 2 halk ozanı sazlarıyla mani okuyarak kutladı. Son yıllarda yaşanan aşırı pahalı fiyatlara tepki amacıyla Beylikdüzü’nde bulunan Balıkçı Kenan tesislerinde Karadeniz Alası Somon Balığı’nın kilosu 300 liradan 120 liraya kadar düşürüldü. Vatandaşlar tarafından durum memnuniyetle karşılanırken, tezgah başına gelen iki halk ozanı durumu saz çalıp mani söyleyerek kutladı. Ortalama kilosu 2-4 ile arası gelen yerli somonlar için okunan maniler renkli görüntülere sahne oldu. Vatandaşların balığa daha çok önem vermesi için çeşitli kampanyalar yaptığını ifade eden Türkiye Deniz Canlıları Müzesi’nin sahibi Kenan Balcı, “ Efendim denizlerimiz o kadar güzel balıklarımız o kadar lezzetli ki her evde balık pişsin istiyorum. Balığı çok sevelim istiyorum. Bakın hastalıklar kol geziyor. Bakın balık anne sütü ile eş değer denizlerimizden balık fışkırıyor. Herkes enflasyondan pahalılıktan bahsediyor. Efendim uygun ucuz olan balıklarımız var. Haftada bir değil haftada üç gün balık öneriyorum. Halkımızın bunu daha güzel çözsün istiyorum. Bakın efendim bir kilo balık çok değerli 120 lira. Karadeniz alası, Türk somonu Karadeniz somonu çok lezzetli. Hem de kılçığı yok. Herkes çok yesin istiyorum. Karadeniz alası 300 liradan 120 liraya düştü. Karadeniz somonu kılçığı yok 300 liradan 120 liraya düştü. Efendim çok sevinçliyiz. 100 kilo yerine ton satıyoruz. Halkımız balığa daha çok önem göstersin diye yapıyoruz. Yoksa biz bu yaştan sonra Kenan yese ne olur yemese ne olur. Gelecekte torunlarımız var. Bakın Karadeniz, Marmara Türk halkına bir armağandır. Karadeniz’den balık fışkırıyor. Şimdi de Karadeniz alası, Karadeniz somonunun mevsimi. Neredeyiz, Beylikdüzü merkezde Türkiye Deniz Canlıları Müzesi Balıkçı Kenan tesislerinde. Değerli abilerim ablalarım, balık yiyelim sağlık için neşemizi bulalım keyiflenelim. Balık ekmek yemek gerek, balık ekmek keyif demek. O incelikleri hiç unutmayalım” dedi. “ 45 yıllık halk sanatımda ilk defa balıklara mani söyledim” Balıkçı Kenan tesislerinde tezgaha gelerek 45 yıllık meslek hayatında ilk defa balıklara maniler söylediğini ifade eden halk ozanı, “ Ben 45 yıllık halk sanatımda her şeye türkü yazdım ama Balıkçı Kenan sağolsun balıklara da türkü söyletti. Balıklara da türkü söyleniyormuş. Bu ilki Balıkçı Kenan’da yaşadık. Daha önce yine Balıkçı Kenan’da yaptık bunu” diye konuştu.