KÜLTÜR SANAT - 21 Aralık 2021 Salı 12:05

Torosların koynundaki güzellik Altınbeşik Mağarası

A
A
A
Torosların koynundaki güzellik Altınbeşik Mağarası

Antalya'da kapalı kaldığı yaklaşık iki yılın ardından 6 ay önce kapılarını yeniden açan Altınbeşik Mağarası ziyaretçi rekoru kırdı. Mağarayı 6 ayda 60 bin ziyaretçi gezdi.

Antalya'nın İbradı ilçesindeki Türkiye'nin en büyük, dünyanın üçüncü büyük yer altı gölüne sahip Altınbeşik Mağarası, her geçen gün yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor. İki yıl aradan sonra kapılarını 6 ay önce yedineden açan Altınbeşik Mağarasını 60 bin yerli ve yabancı turist ziyaret etti.

Sodalı suyu dolayısıyla turkuaz renginde

Antalya'da iki yıl aradan kapılarını yeniden açan Altınbeşik Mağarası'nı 6 ayda 60 bin kişi ziyaret etti. Yeraltı gölü üzerinde masmavi sularında gezilebilen mağara yerli ve yabancı turistlerin akınına uğradı. Sodalı suyu dolayısıyla turkuaz renginde olan göl, mağaranın içine süzülen ışıklarla ziyaretçilerine görsel şölen sunuyor. Mağaranın içine botlarla giren ziyaretçiler, kürek çekerek gizemli bir yolculuğa çıkıyor.

İbradı ilçesi Ürünlü Mahallesi'nin güneydoğusunda bulunan Altınbeşik Mağarası Milli Parkı içindeki mağara, Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın 3'üncü büyük yer altı gölüne sahip. Denizden 450 metre yükseklikte, İbradı'ya 13.5 kilometre, Ürünlü'ye 4 kilometre mesafedeki mağaraya, 250 metre uzunluğundaki bir yer altı gölü üzerinden botla, ekipmansız girilebiliyor. Özellikle bahar ve yaz aylarında günübirlik turlarla gelen yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken mağara, muhteşem görsel zenginliğiyle fotoğraf tutkunlarının da gözdesi.

Antalya'nın İbradı ilçesi Ürünlü Mahallesi sınırları içerisinde bulunan mağara yerli ve yabancı ziyaretçilerinin akınına uğruyor. Yaklaşık 6 ay içerisinde 60 bin kişinin ziyaret ettiği mağarayı ortalama ayda bin kişi ziyaret etti. Gezi botları ile mağaranın güzelliklerini keşfe çıkan ziyaretçiler, Antalya'nın bu cennet köşesine hayran kaldı.

Mağaranın işletmesini yürüten İbradı Belediyesi personeli ve Altınbeşik Mağarası işletme sorumlusu Yılmaz Özdoğan, mağaranın Mağaranın yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördüğünü dikkat çekti. Özdoğan, özellikle fotoğraf tutkunlarının mağaranın sunduğu görsel zenginliğe hayran kaldığını ifade ederek, "Mağarayı ziyaret edenlere en kaliteli hizmeti sunmak ve kentimizin tanıtımına katkı sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz" dedi.

“6 ayda 60 bin ziyaretçi”

İbradı Belediyesi olarak dünyanın en büyük üçüncü, Türkiye’nin ise en büyük yeraltı gölü mağarası olan Altınbeşik Mağarası'nı 6 ay önce hizmete açtıklarını söyleyen Özdoğan, "Altınbeşik Milli Parkı’nı Temmuz ayından bu yana hizmet vermeye devam ediyor. 6 ay içerisinde yaklaşık 60 bin civarında yerli ve yabancı ziyaretçi ağırladık. Özellikle yurt dışından Alman ve Rus turistlerin yoğun ilgisi ile karşılaştık” dedi.

“12 ay açık kalacak”

Altınbeşik Mağarasının daha önceki yıllarda kış mevsiminde kapatılarak hizmet vermediğini anlatan Özdoğan, “Mağaramız bundan sora yaz ve kış hizmet vermeye devam edecek. Daha önceki dönemlerde kışın mağara ziyaretçilere kapatılıyormuş. İbradı Belediyesi olarak havaların yağışlı olmadığı dönemlerde Mağaramız yaz ve kış 12 ay açık kalacak. Ziyaretçilerimize 12 hizmet vermeye devam edeceğiz. Bu dönemde alternatif turuzm için Antalya’yı tercih eden herkesi Mağaramıza bekliyoruz. Hava şartları müsaade ettiği sürece yağmur kar olmadığı sürece mağaramız 12 ay açık kalacak”

“Mağara’nın içerisindeki sıcaklık yaz kış 16 derece”

Mağara’nın içerisindeki ısının yaz kış 16 derece olduğunu dikkat çeken Özdoğan, “Mağaranın suyu minareli bakımından çok zengin sodalı bir su. En derin olduğu yer 16 metredir,. Birinci kattaki gölümüz 250 metre uzunluğunda olan yeraltı gölüdür. Mağaranın içerisindeki ısı yaz ve kış 16 derecedir. İçerinin ısısını suyun soğukluğu belirliyor”

“Yağışlar ile birlikte su seviyesi yükseldi”

Havaların yağışlı gitmesi nedeni ile Mağara’ın su seviyesinin yükseldiğini söyleyen Özdoğan, “Yağışların başlaması ile birlikte mağaramızda su seviyesi yaklaşık 4 metre yükseldi. Altınbeşik Milli parkına gelince girişinden itibaren tam anlamıyla bir su cennetine gireceksiniz. Girişte muhteşem bir dere. Daha sonra bir ırmak, ve Mağara’nın girişinde ise muhteşem bir göl ve sonunda harika bir şelale ile ziyareti tamamlayacaksınız” diye konuştu.

“Mağaranın maskotu “Tekir” kedinin bot keyfi"

Mağara görevlilerinin yavru iken büyüttükleri “Tekir” kedi de bota binerek ziyaretçiler ile birlikte mağarayı geziyor. Ziyaretçiler ile her seferinde gezi botuna binen Tekir kedi, botun üzerinde oturarak ziyaretçiler ile birlikte gezisini tamamlıyor. Ziyaretçiler ise Tekir kedinin korkmadan bota binmelerini hayretle izliyorlar.
İstanbul’dan ailesi ile birlikte mağarayı ziyarete gelen Muhammet Ali Şimşek, İstanbul’da ikamet ettiğini ve Altınbeşik Mağarasına ziyarete geldiğini söyledi. Altınbeşik Mağarasının Türkiye’nin en büyük yeraltı gölü mağarası olduğunu ve çok merak ettiğini anlatan Şimşek, “Altınbeşik mağarasını internetten ve sosyal medyadan takip ediyordum. Bize burayı görmemiz için arkadaşlarımız tavsiye etmişlerdi. Burası çok güzel bir yer. Merak ettik geldik. Herkesin gelip görmesini tavsiye ediyorum. Burası dünya harikası çok güzel bir yer. Buraya geldiğim için çok mutluyum. Burası Dünyanın üçüncü, Türkiye’nin ise en büyük yeraltı gölü mağarası. Burası gerçekten çok güzel görülmeye değer bir yer. Hakikaten burasının herkesin gelip germesi gereken bir yer. Açıkçası burayı gelip gören arkadaşların anlattıkları ile biliyorduk. Bence arkadaşların anlattıkları yaşananların yanında az kalıyor. Gelip görmekte çok fayda var. Hakikaten burasının coğrafyası, görünümü ile çok güzel bir yer. Burası anlatılmayla bitmez. Bence uzaktan veya yakından gelinip görülmesi gereken bir yer” diye konuştu.

Ayşe Çatlı
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.