GENEL - 18 Mart 2010 Perşembe 23:16

TRT Haber yayın hayatına başladı

A
A
A
TRT Haber yayın hayatına başladı

TRT'nin yeni kanalı TRT HABER Rixos Otel'de düzenlenen törenle yayın hayatına başladı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, son dakika başlıklı haberlerin TRT ekranlarından da izlenmeye başlandığını belirterek, "TRT bundan sonra her yerde olacaktır. Bülent Arınç hakkında da haber yapacak, Sayın Deniz Baykal hakkında da. Başbakanlıkta, Sağlık Bakanlığında yaşanan olayları da ekranlara taşıyacaktır, TSK'da meydana gelen bir gelişmeyi de şüphesiz" dedi.

 


TRT'nin yeni kanalı TRT HABER Rixos Otel'de düzenlenen törenle yayın hayatına başladı. Törene Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile çok sayıda davetli katıldı.

 


Başbakan Yardımcısı Arınç, törende yaptığı konuşmada, TRT'nin son 2 yılda yayıncılık ve habercilik adına hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecine girdiğini belirterek, TRT kanununun değiştirildiğini, teknolojinin yenilendiğini, böylece hem Türkiye, hem dünyada yayıncılık adına önemli boşlukları dolduracak adımlar atıldığını söyledi. Bakanlık görevine geldiği ilk günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye'nin sesini tüm dünyaya Türkçe duyurmak adına yayına başlayan TRT Türk kanalının açılışını
yaptıklarını hatırlatan Arınç, bu kanalın başarılı yayıncılığıyla kısa sürede kendisini, Türkiye ve yurt dışında en çok izlenen haber kanallarından birisi konumuna getirdiğini söyledi. Arınç, ''Artık dünyada olup biteni uluslararası ajanslar ve haber kanallarından değil, bizzat dünyanın pek çok önemli bölgesinde bulunan ve orada yaşayan kendi muhabirlerimizin derlediği haberlerden izlemeye başladık'' dedi.

 

Türkiye'nin en köklü müzik okulu, konservatuvarı niteliğindeki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nun bu potansiyelini dikkate alarak, 24 saat kesintisiz müzik yayını yapan TRT Müzik kanalını kurduğunu da anımsatan Arınç, bu kanalın düzeyli, nitelikli müzik yayıncılığıyla hem türkülerin, hem şarkıların yeniden hayat bulduğunu söyledi. Arınç, 'bunun ardından güzel İzmir'de turizm ve belgesel kanalı açtıklarını'' belirterek, ülke turizmine, dolayısıyla ekonomisine ve ülke imajına büyük katkılar sağlayacağına inandığı bu kanalın aynı zamanda kaliteli belgesel ihtiyacına karşılık verecek nitelikte yayın yaptığını anlattı. Arınç, TRT'de her geçen gün yayınların daha da kaliteli hale geleceğine olan inancını ifade etti.

 

 



"TRT ARAPÇA VE İNGİLİZCE YOLDA"

 

 


''TRT'de atılımların ardı arkası kesilmiyor. Artık TRT hem kendi kabına, hem de ülkemiz sınırları içine sığmamaya başladı'' diyen Arınç, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik yolunda kararlı adımlar attığı, bölgesel ve küresel barış yolunda tayin edici bir konuma yükseldiği bu günlerde, Türkiye'nin sesinin Türkçe ile bütün dünyada yankılanması için Euronews'e ortak olduklarını, bunun açılışını da geçen aylarda yine Başbakan Erdoğan ile yaptıklarını söyledi.

 

 

Gelecek dönemde 2 büyük uluslararası projeye daha imza atacaklarını açıklayan Arınç, ''Bunlardan birisi TRT Arapça kanalı, diğeri İngilizce yayın yapacak bir başka kanalımız olacak. Bunları tamamladığımızda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu dünyanın en büyük medya gruplarıyla rekabet edebilecek, aynı zamanda dünyanın en büyük medya güçlerinden birisi olacaktır. Bu bir dünya devleti olan Türkiye'nin gücü ve büyüklüğüdür. Bütün bunları ülkemizi hakkıyla temsil edebilmek ve bu ülkenin büyük insanlarına layık olmak amacıyla yapıyoruz'' dedi.

 



"EKRANLAR ESKİ ROMA'NIN SAVAŞ ARENALARINI ANDIRIYOR"

 


Kitle iletişim araçlarının dünyayı küresel bir köye dönüştürdüğü iddia edilen çağın iletişim çağı, bilgi çağı, enformasyon çağı olarak da nitelendirilebileceğini belirten Arınç, "Ama üzülerek ifade etmek durumundayım ki ülkemizdeki habercilik anlayışı bilgilendirmek, haberdar etmek işlevlerini yerine getirmekten oldukça uzak bir görüntü sergiliyor. Ekranlar sadece gerçek yerine, gerçeğin kullanılarak magazinleştirildiği, anlamsız bir reyting yarışının yapıldığı, eski Roma'nın savaş arenalarını
andırmaktadır.

 

 

Kan, gözyaşı, dram, abartılı spotlar, insanı çileden çıkartacak tekrarlar, kurgulanmış görüntüler, insanımızın haber ihtiyacını gidermek yerine maalesef sanki onun ruh dünyasını tahrip etmek üzerine kurulu bir nitelik taşımaktadır. Tabii ki bunu bütün kanallar için söylemiyorum. Türkiye'de iyi ve kaliteli habercilik yapan haber kanalları da var. Bizler de haber ihtiyacımızı bugüne kadar onların ekranlarından gidermeye çalıştık. Ancak ortada bir boşluk olduğu da aşikar. İşte TRT Haber, insanımızın doğruya ulaşmakta, nitelikli haber ihtiyacını gidermekte en sağlam adres olacaktır" diye konuştu.

 


Habercilikte doğru ve tarafsız olmanın altın kural olduğunu belirten Arınç, bunun aynı zamanda habercinin de namusu olduğunu söyledi. Yalanın, manüpilasyonun, provokasyonun, ajitasyonun haberciye yakışmayacağını belirten Arınç, ''Bu saydıklarım olsa olsa bir takım illegal örgütlenmelerin yer altı yapılanmalarının, karanlık hedef peşinde koşan çetecilerin başvuracağı yöntemlerdir'' şeklinde konuştu.

 


Arınç, habercinin yaşadığı topluma karşı sorumluluk7hayat bulduğunu söyledi. Ar taşıdığını, görmezden gelemeyeceğini, yok sayamayacağını, toplumu aldatamayacağını, çünkü tarihin yazılışına tanıklık eden bir konumda olduğunu bildirdi.

 



''HABERCİ KALEMİNİ SATMAZ''

 

 


''Haberci kalemini satmaz. Çünkü onun mürekkebi erdem denen imbikten süzülmüştür'' diyen Arınç, objektifinin daima doğruluk, hak ve hukuka çevrildiğini söyledi. Bütün bunların yanı sıra aynı zamanda haberin, ciddi bir yarış süreci olduğuna dikkati çeken Arınç, özellikle bir bilginin saniyeler içinde tüm dünyayı dolaştığı bu internet çağında, habercinin zamanın sınırlarını zorlayacak kadar pratik ve hızlı olması gerektiğini söyledi. Arınç, haberin dünyanın maliyeti en yüksek ürünlerinden birisi olduğunu da dile getirerek, habercinin bekleme lüksü olmadığını anlattı. Arınç, TRT'nin son zamanlarda habercilik konusunda ciddi bir atak başlattığına işaret ederek, şunları kaydetti:

 


''Eskiden monoton bir protokol haberciliği yapıyor diyerek eleştirilen TRT, şimdi haberlerinde daha dinamik ve aktif olmaya başlamıştır. Artık adliye, emniyet, hastane, havalimanı, bakanlıklar ve genel müdürlük koridorlarında, stadyumlarda, sokaklarda, toplumsal olaylarda, kısaca haberin olabileceği her yerde TRT muhabirleri haber peşinde koşmaktadır. Bu çabalar, bir süreden beri ekranlara da yansımaya başladı. Artık özel televizyonlardan alışık olduğumuz son dakika başlıklı haberler TRT ekranlarından da
izlenmeye başlandı.

 

 

Hızlı habercilikten başka hiç bir amaç taşımayan bu başarılar, maalesef bir kısım medyada maksatlı bir şekilde yorumlanmaya başladı. Bazı işgüzar siyasetçiler de medyanın yönlendirmesine kanarak, soru önergeleri hazırladılar. Bu haberler TRT'de habercilik açısından çağdaşlaşmanın bir göstergesidir. Hızlı ve doğru haberciliğin birer yansımasıdır. Kısacası bu TRT'nin habercilikteki başarısından başka bir şey değildir. TRT bundan sonra her yerde olacaktır. Bülent Arınç hakkında da haber yapacak, sayın Deniz Baykal hakkında da...

 

 

Başbakanlıkta, Sağlık Bakanlığında yaşanan olayları da ekranlara taşıyacaktır, TSK'da meydana gelen bir gelişmeyi de şüphesiz. Haberde ayrıcalık olmaz. Hele bu TRT söz konusu ise ayrıcalık kapımızdan içeri bile giremez. Çünkü millete ait bir kurumdur TRT. Millet nerede duruyorsa TRT de orada duracaktır. Kimseye pembe gözlükler takacak değiliz. Ancak Türkiye'nin sadece hüzün dolu, keder yüklü olumsuz haberlerin var olduğu bir ülke olmadığını da herkes görmek
zorundadır.

 

 

TRT objektiflerini sadece intiharlara, cinayetlere çevirmeyecek, iyiye ve güzele de yönelecek. Ülkemizde iyi şeylerin de yaşandığı, Türkiye'nin hızla değiştiği, dünyanın yükselen bir yıldızı olduğu, çok zengin bir kültürel mirasa, eşsiz zenginliklere sahip olduğu da her halde haberlerinde yer alacaktır. Ben TRT Haber'in dünya çapında bir referans kanalı olacağına, kısa süre içinde haber üretip, dağıtabilen bir kaynak haline geleceğine yürekten inanıyorum.''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, başta TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin olmak üzere tüm TRT çalışanlarını kutlayarak, kanalın başarılı günlerde, güzel habercilikle, güzelliklerle anılmasını diledi.

 


TRT Genel Müdürü Şahin de, yeni7hayat bulduğunu söyledi. Ar haber kanalı ile TRT'nin güvenirliliğini ortaya çıkaracaklarını belirterek, "Zaman zaman son dakika haberlerini verdiğimizde eleştiriliyoruz ama ufak tefek yanlışlıklarımızı hoşgörünüze bırakıyorum. Kısa bir zaman sonra son dakika haberlerini verirken hatalarımızda asgari düzeye inecek" dedi.

 

 


Konuşmaların ardından Başbakan Yardımcısı butona basarak TRT Haber'in yayın hayatını başlattı. Programda Türkiye'nin bazı no
ktalarından muhabirlere canla bağlantılar yapıldı.

 

 


DUYGU BEKTAŞ - ANKARA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’den İspanya’ya uzanan ‘eğitim’ köprüsü İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), uluslararası alandaki iş birliklerine bir yenisini daha ekleyerek İspanya merkezli Cervantes Enstitüsü ile protokol imzaladı. Öğrencilere yeni eğitim fırsatlarının sunulması, iki ülkenin kültürünü yansıtacak ortak sanatsal ve akademik etkinliklerin düzenlenmesi hedefiyle yapılan anlaşmaya, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey imza attı. Protokol kapsamında, akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişimlerini hızlandırmak amacıyla stratejik çalışmalar yapılarak yol haritası belirlenecek. İspanya’daki üniversitelerle iş birliği ve diyaloğun artırılması için girişimlerde bulunulacak. İspanyolca dil sınavlarında (DELE) alınacak sertifikaları artırmaya yönelik ortak çalışmalar gerçekleştirilecek. Bilimin yanı sıra kültürel anlamda da karşılıklı olarak sergi, panel ve söyleşi gibi etkinlikler düzenlenerek Türk ve İspanyol kültürünün daha geniş kesimlere ulaşması hedeflenecek. İmza törenine geniş katılım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen protokol imza törenine; İspanya Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İEÜ Mütevelli Heyet Üyesi Emre Kızılgüneşler, İspanya Ankara Büyükelçiliği Eğitim Programları Direktörü D. Gilberto Terente Fernndez, İspanya İzmir Fahri Konsolosu Muharrem Hilmi Kayhan, İEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu, Uluslararası İlişkiler Ofisi Müdürü Hülya İncekara, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdür Yardımcı Özge Coşkun Aysal, Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Mehmet Şenbağcı, İspanyol Dili Koordinatörü Dilek Amet ve İspanyolca öğretim görevlileri de katıldı. "Akademik üretim artacak" Törende konuşan İEÜ Rektörü Prof. Dr. Abacıoğlu, üniversite olarak öğrencileri ve akademisyenleri küresel dünyanın dinamiklerine en iyi şekilde hazırlamak için çalıştıklarını söyleyerek, "Dünyaca saygın kültür ve dil kurumlarından biri olan Cervantes Enstitüsü ile imzaladığımız iş birliği protokolü, üniversitemizin uluslararasılaşma vizyonu açısından son derece değerli ve stratejik bir adım. Bu protokol sayesinde öğrencilerimize sadece yeni bir yabancı dil öğrenme fırsatı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı kültürleri tanıma, uluslararası akademik ve kültürel ağlara dahil olma imkânı da sağlıyoruz. Akademisyenlerimiz açısından da bu iş birliği, İspanya’daki üniversiteler ve akademik çevrelerle daha güçlü ilişkiler kurma, ortak projeler geliştirme açısından önemli fırsatlar sunacak" diye konuştu. "Çok kültürlü bakış açısı kazanacaklar" Prof. Dr. Abacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversiteler, aynı zamanda kültürler arasında köprü kuran kurumlardır. Cervantes Enstitüsü ile birlikte hayata geçireceğimiz sergi, panel ve söyleşi gibi kültürel etkinlikler sayesinde öğrencilerimizin çok kültürlü bir bakış açısı kazanmasına katkıda bulunacağız. Öğrencilerimizi dünyaya açan, onları uluslararası düzeyde rekabetçi ve donanımlı bireyler haline getiren iş birliklerini artırarak sürdüreceğiz. Cervantes Enstitüsü ile başlattığımız bu değerli ortaklığın, üniversitemiz için uzun vadeli ve kalıcı kazanımlar sağlayacağına yürekten inanıyorum." "İzmir, özel bir yere sahip" İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey, İEÜ ile imzalanan protokolden büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, bu güçlü akademik ve kültürel bağın kendileri için çok kıymetli olduğunu söyledi. Vara de Rey, "İzmir; zengin tarihi, kültürel çeşitliliği ve dinamik genç nüfusuyla her zaman özel bir yere sahip. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin vizyonu ve uluslararasılaşmaya verdiği önem, bu iş birliğini daha da anlamlı hale getiriyor. Bu anlaşma sayesinde Türk ve İspanyol kültürlerini, gençler aracılığıyla birbirine daha da yakınlaştıracağımıza inanıyorum. Öğrencilerin dil öğrenimi, kültürel etkileşimi ve uluslararası deneyim kazanmaları için etkili adımlar atacağız. Bu protokolün uzun soluklu ve verimli olmasını; her iki ülke için de güzel sonuçlar doğurmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.