Yunanistan’da radikal sol koalisyon Syriza’nın 36.3 oy oranıyla seçimleri galip bitirmesi ve 149 vekil ile parlamentoya girmesinin Yunanistan’daki mevcut ekonomik koşulların ve dört yıldır devam eden Avrupa Troykası’nın bastırdığı programın sonucu olarak değerlendiren Kadir Has Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, “Yunanlılar 2010’dan itibaren ekonomik bakımından ciddi acılar çekti. Yapılan araştırmalar ve seçim sonucu Yunan halkının bu acıların sorumluluğunu mevcut hükümetin izlediği iktisat politikalarından bildiğini gösteriyor. Bu nedenle Syriza’nın seçim başarısı sürpriz değil. Çünkü 2010’dan itibaren Gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 20 küçüldü ve ekonomi bugün büyümeye başlasa da işsizlik halen yüzde 26 civarında geziniyor. Ekonominin iyiye gitmesi aldatıcı olmamalı çünkü bu tür seçim sonuçları her şey kötü giderken ortaya çıkmaktan ziyade, halk öfkesini ifade edecek kadar enerjisini geri topladığı zaman ortaya çıkar. Yani işler biraz iyi gitmeye başlayınca tepkiler daha sert ifade edilebilir” ifadelerini kullandı. Selahattin Demirtaş’ın Tsipras’ı tebrik etmesinin ardından ortaya çıkan iki hareketin benzer serüvenlere sahip oldukları yönündeki düşüncüleri şu aşamada suni olarak değerlendiren Han, HDP’nin Syriza benzeri bir şekilde büyük ölçekte başarı yakalayabilmesi için öncelikle Türkiye’nin partisi olduğuna geniş kitleleri ikna edecek politikaları daha yüksek sesle ifade etmesi ve bunda inandırıcı olması gerektiğini söyledi.
“KOLAY UYGULANABİLİR VAATLER DEĞİL”
Syriza lideri Alexis Tsipras’ın milyarlarca euro borcu silme, bedava elektrik ve zenginlerin vergilendirilmesi gibi vaatlerinin kolay uygulanabilir uygulamalar olmadığını belirten Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, “Tsipras, vaatlerini hem ekonominin büyümeye başlaması hem de Yunanistan’ın eurodan çıkması tehdidinin sıkıntı oluşturacak olması üzerine konumlandırıyor. Mevcut ekonomik programın yeniden gözden geçirilmesi, Yunanistan’da yatırımların genişlemesi ve sıradan vatandaşın hayatını kolaylaştırıcı tedbirlerin alınabileceği kaynakların oluşturulması talebiyle, AB ile ve özellikle de Almanya ile, bir pazarlık yapabileceğini düşünüyor. Ancak bu o kadar kolay değil. Tsipras, bu vaatleri yerine getirmekte zorlanacak, yerine getirdiklerinin de bedelleri olacaktır. Kısa vadede vaatlerinden kimilerini hızla hayata geçirerek popülaritesini devam ettirmeyi deneyecek olsa da ortaya çıkan bedellerle nasıl baş edeceğini bilemiyoruz” diye konuştu.
“TSIPRAS, AB İLE RESTLEŞİRSE SIKINTILI SONUÇLAR DOĞAR”
Şimdiye kadar pek alışık olunmayan bir lider profili çizen Alexis Tsipras, 16 yaşındayken dönemin hükümetinin öğrencilerle ilgili kararlarını protesto eden kitleye liderlik yapmasıyla da dikkat çekiyor. Son dönemde toplumlarda kendileriyle özdeşleştirebildiği ve kendi akıllarından geçenleri onlar adına hayata taşıyan liderlere oy verme yönünde bir eğilim olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Han, “Halklar liderlerini kendilerine yakın görmek istiyor. Ancak liderler bu noktada dikkatli olmalı. Çünkü bu beklentilere cevap verdikten sonra işler ters gitmeye başlarsa halk kendisine benzediği için lideri affetmez, aksine daha şiddetli cezalandırır. Zira liderinden ayrıca sonuçlara dair sorumluluğu da taşımasını bekler. Fazla popülizm günün sonunda liderin altında kalacağı bir beklenti oluşturur. Bence Yunanistan’ın da en büyük sıkıntılarından biri bu. Herkese duymak istediklerini söyleyen bir lidere, hatta kimilerinin ifadesiyle, Almanların genel valiliğine soyunmuş bir Samaras’tan, tekrar bir Yunanlı başbakana kavuşulduğu yönünde bir umut var. Ama elindeki kartları abartır ve AB ile restleşmeye kalkarsa sıkıntılı sonuçlar doğurur” dedi.
“ALTIN ŞAFAK VE BAĞIMSIZ YUNANLILAR DA YÜKSELİŞTE”
Yunanistan’da Syriza’nın yanı sıra Altın Şafak ve Bağımsız Yunanlılar hareketlerinin de yükselişte olduğuna dikkat çeken Ahmet Kasım Han, “Syriza’nın başarısız olması durumunda bu kadar uyarılmış bir halkın oy verme davranışı açısından diğer radikal uçlara kayması beklenir. Bu, Avrupa ve bütün dünya için ciddi sıkıntı anlamına gelir. Diğer Avrupa ülkelerinde de kendini tekrar eden bir örüntüye tercüme olabilir. Radikalleşmenin iktidarda ehlîleşmemesi, sokağa dökülecek daha büyük radikalizme çağrı çıkarır” şeklinde konuştu.
BANU EZBER
