EKONOMİ - 30 Ekim 2022 Pazar 13:54

Türk-İş Genel Başkanı Ergün: 'Zamanı gelmeden asgari ücretle ilgili bir şey söylemeyeceğim'

A
A
A
Türk-İş Genel Başkanı Ergün: 'Zamanı gelmeden asgari ücretle ilgili bir şey söylemeyeceğim'

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Zamanı gelmeden asgari ücretle ilgili bir şey söylemeyeceğim” dedi.

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Manavgat'ta bir otelde düzenlenen “Medya Buluşmaları” etkinliğine katıldı. Amasra’da meydana gelen maden kazasına değinen Atalay, “Şimdi burada muhakkak bir sebebi var bunun. Yani gaz kendi kendine patlamaz. Şimdi madenle ilgili bu kurulan Araştırma Komisyonu bir an evvel sebebini bulsun. Sorumluları nedir, kimdir kamuoyunun önüne çıkartsınlar. Ondan sonra maden zirvesi yapmamız gerekiyor, ki bunu yıllardır dillendiriyoruz. Bunun içinde iktidarı, muhalefeti olsun; bunun içinde maden mühendisleri, işçisi, sendikaları, üniversiteleri olsun. A'dan Z'ye de burada bu meseleyi ülke gündemine bir daha yeniden getirelim. Çünkü bu kabul edilecek bir durum değil” dedi.

"O su torbaları olmasa daha vahim olurdu"

Kazaların önüne geçilmesi için gelişen teknolojiyle birlikte tüm maden ocaklarının daha güvenilir hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Aslında Amasra’daki kömür ocağında bizim iyi de bir teknolojimiz var. Aşağısı 350 metre, 2,5 kilometrelik bir alan var. Bu madenin tavanlarında su torbaları var naylondan. O su torbaları olmasa daha vahim olurdu. Çünkü ateşi gördüğü zaman su torbaları patlıyor. Madeni, kömürü, su çamur yapıyor. Çünkü kömür aşağıda bu silah gibi, mermi gibi yani vurduğu yeri yok ediyor. Yani bu sistemi Türkiye'deki bütün maden ocaklarına kurmak lazım.”

"Sağlıkta belli bir noktadayız ama bu meseleyi de o bölgelerde halletmek lazım"

“Daha önemli bir şey var” diyerek sözlerine devam eden Atalay, “Şimdi bu ülkede maden yoğunluklu olduğu yerler belli. İşte Maraş bölgesi, Zonguldak bölgesi, Kütahya bölgesi, Soma bölgesi. Bir an evvel oradaki üniversitelere, hastanelere yanık tedavi merkezini kurmak lazım. Şimdi bizim İstanbul'da altı kardeşimiz var. Bunların işte 4 tanesi yanık. Sebebi ne? İşte oralarda yanık merkezi yok. Yani sağlıkta belli bir noktadayız ama bu meseleyi de o bölgelerde halletmek lazım. İşte ben bunu senelerdir dillendiriyorum. Gündem oluyor böyle kaza olduğu zaman. Sonra insanlar unutup gidiyor. Yani mesele bu. İnşallah bir an evvel önümüze raporu koyarlar, sonra önümüzü görürüz. Ona göre hareket ederiz” dedi.

Atalay, EYT ile ilgili de 1999 öncesi işe girmiş olanların yaş sorunu yüzünden emeklilikte karşılaştıkları sorunun çözümüyle ilgili maddi manevi gayret sarf ettiklerini belirterek, bu konuyu bakana, ülkeyi yönetenlere defalarca söylediklerini ve bir daha gündeme gelmemesi için kökten hallolması gerektiğini hep ifade ettiklerini aktardı.

"Ben zamanı gelmeden bununla ilgili bir şey söylemeyeceğim"

Asgari ücret beklentileriyle ilgili gazetecilerin sorularına cevap veren Atalay, “Ben asgari ücreti ağzıma almıyorum. Hiç konuşmuyorum. Sebebi de şu. Siyasiler üç aydır asgari ücret konuşuyorlar, ki onlarla hiç ilgili değil. İlgili olan kim? İşveren sendikası. İlgili olan kim? Türk-İş. İlgili olan işte biziz. Ya ben şimdi maaşa beş ay kala umut mu satayım, emek mi satayım? Ne yapayım ben? Şimdi bu asgari ücreti biz ne zaman alacağız? Ocak 1’de uygulanacak, Şubat 1’de alacağız. Niye ben bunu ağustostan itibaren konuşayım? Bundan evvel haziran başında da aynıydı. Başladılar şubat ayında konuşmaya. Şimdi gene başlıyorlar üç aydır konuşmaya. Ben zamanı gelmeden bununla ilgili bir şey söylemeyeceğim. Çünkü ben niye umut mu satayım, emek mi satayım millete, olmayacak şeye niye konuşayım ki. Yani olacak bir iş olduğu zaman siz de biliyorsunuz, kamuoyu da biliyor. Gitmem gereken yerlere giderim. Söylemem gereken yerlere söylerim. Türk-İş başkanı söyler, yerine getirir. Yerine getirmeyeceği bir şey söylemez. Aralık ayına yakın, bir hafta kala, üç-beş gün kala beraber otururuz söylememiz gerekeni söyler, onun yanında da kapı gibi dururuz” ifadelerini kullandı.
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (ŞEKER-İŞ) Genel Başkanı İsa Gök de, Türkiye Haber Kameramanları Derneği ile medya çalışanlarını 7 yıldır sendikanın otelinde bir araya getirdiklerini belirterek, geleneksel hale getirdikleri medya buluşmalarını sürdürmeye davam edeceklerini kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Memişoğlu’ndan ‘Doğum koçluğu’ tepkisi: "Sağlıkla alakası olmayanlar başka şeyler telkin ediyor" Toplumda sezaryen oranlarının yüksekliğine dikkat çeken ve gebeyi doğuma hazırlayacak meslek grubunun ebeler olduğunu söyleyen İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Sezaryen oranlarımız toplam doğumda yüzde 60’ın, primer (ilk)sezaryen oranlarımız İstanbul’da yüzde 30’un üzerinde, sezaryen oranını hep beraber düşüreceğiz. Dünyanın en iyi sağlık hizmetini sunan sağlıkçılarız, doğum koçluğu diye bir şey yok, hayatında sağlıkla alakası olmayan insanlar başka şeyler telkin ediyorlar. Bu işi ebeler yapıyor, bu konuda toplumun farkında olmasını bekliyoruz” dedi. Doğumların neredeyse tamamını ebelerin gerçekleştirdiği, yaşanabilecek bir olumsuzluk durumunda kadın doğum uzmanlarının müdahale ettiği Esenler Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde 21-28 Nisan Ebeler Haftası dolayısıyla bir etkinlik gerçekleştirildi. Programa İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Esenler Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Yüksel Özdemir ile sağlık sektöründen yöneticiler ile hastane personeli katıldı. Programda Dünya Sağlık Örgütü’ne göre anne bebek sağlığı açısından sezaryen oranının yüzde 15’i geçmemesi gerektiği belirtilirken son yıllarda sezaryen oranlarındaki yükselişe dikkat çekildi. Anne adaylarının mümkün olduğunca normal doğumu tercih etmesi için Sağlık Bakanlığı’nın büyük çaba gösterdiği belirtilirken Esenler Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nin 2023’te yüzde 9’luk primer sezaryen oranıyla İstanbul’da en düşük primer sezaryen oranına sahip hastane olduğu aktarıldı. Programda konuşan İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Memişoğlu, doğum koçluğu konusunda açıklamalarda bulundu, gebeleri psikolojik ve bedensel olarak doğuma hazırlayacak meslek grubunun ebeler olduğunu aktardı. “Primer sezaryen oranları yüzde 30 bandının üzerinde" Türkiye’nin sağlık alanında çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini söyleyen İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Sağlık sektörü kıymetini bilmemiz gereken çok değerli bir sektör, Covid’de, depremlerde, afetlerde de gösterdik. Bizler dünyanın en iyi sağlık hizmetini sunan sağlıkçılarız. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde özellikle son 20 senede sağlıkta dünyaya örnek teşkil etmiş büyük değişimlere, başarılara imza atmış bir teşkilatız. Bugün Türk toplumunun 3 tane büyük riski var. Bunlardan bir tanesi; kilo, hareketsizlik, ikincisi bağımlılık sigara, kötü alışkanlıklar, üçüncüsü maalesef doğurganlık oranımızın düşmesi. Diyeceksiniz ki ‘Hocam nasıl bir risk bu’, bugün anlaşılamaz çünkü bugün Türkiye nüfusu genç sayılıyor. Primer sezaryen (annenin ilk sezaryen doğumu) oranı maalesef İstanbul’da da Türkiye’de de çok yüksek, neden? Sezaryen bir ameliyat tekniğidir. Maalesef ülkemizde yüzde 60’ın üzerinde doğumların büyük oranının sezaryen ameliyatıyla yapıldığını görüyoruz. Bugün primer sezaryen oranları yüzde 30 bandının üzerindeyse bunu düzeltmek hepimizin, boynumuzun borcu. Bize, sağlıkçılara düşen primer sezaryen oranını minimize etmemiz, bunu hep beraber düşüreceğiz, çok net söylüyorum” şeklinde konuştu. “Doğum koçluğu diye bir şey yok ki ebenin işi zaten o" Gebelik sürecinde kadınları doğuma hazırlayacak meslek grubunun ebeler olduğunu belirten İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Memişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok net söylüyorum; doğum koçluğu diye bir şey yok ki ebenin işi zaten o, hayatında sağlıkla alakası olmayan insanlar başka şeyler telkin ediyorlar. Topluma bunu net söylüyorum; bu işi ebeler yapıyor, ebeler Türkiye’de bu işi en iyi yapan meslek grubu. Gebeyi takip edecek, onu doğuma psikolojik, bedensel olarak hazırlayacak meslek grubu ebelerdir. Ebelerimiz dünyanın en iyi, yetenekli ebeleridir. Ebeler Haftası’nda bu konuda toplumun farkında olmasını bekliyoruz. Ebelerin doğumun esas mimarları olduğunu, onların eşliğinde yapılması gerektiğini ve sezaryenin bir ameliyat olduğunu bir daha belirtmek istiyorum. Her türlü alt yapı imkanımız hem kamuda hem özel sektörde var, bugün bu hastanede suyla doğum yapılabiliyor. Bugün bu hastanede her hamilenin ayrı odası gerektiği zaman lohusa odasından müdahale imkanına kadar her türlü imkan var. Sezaryen oranlarımız toplam doğumda yüzde 60’ın üzerinde, primer sezaryen oranlarımız İstanbul’da yüzde 30’un üzerinde. Maalesef farklı faktörler, etkiler de var, bu çocuk ve doğum sayısının düşmesine sebebiyet veriyor. Toplumun sağlıklı kalabilmesi için beslenme, bağımlılık veya hareket konusunda toplumu geliştirmemiz, kendimize bakmamız gerekiyor. Koruyucu hekimliğin çok önemli olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Kanser taramalarından çocuk bebek takiplerimize kadar sistemimizde hepsinin alt yapısı var. Bugün aşılanma dediğiniz zaman aşı konusunda Türkiye çok büyük yol kat etti. Hem diyetisyen hem psikoloğun olduğu hem de kanser taramaların yapıldığı aile ve sağlıklı yaşam merkezlerine gitmelerini, danışmalarını sağlıklarını kaybetmeden değerini bilmelerini bekliyoruz” “2023 yılında İstanbul’da en düşük primer sezaryen oranına sahip hastane olduk” Normal doğumun önemine vurgu yapan ve ebelerin bu süreçte büyük görev üstlendiğini aktaran Esenler Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Yüksel Özdemir, “Ebelik mesleği dünyanın en kutsal ve en eski mesleklerinden biridir, bir insanın dünyaya geliş anına şahitlik eden ebeler, doğum anında annelerin en büyük destekçisidirler. Kutsal ve önemli olan ebelik mesleğinin bugün olduğu gibi yarın da aynı öneme sahip olacağından hiçbir şüphemiz yoktur. Fedakar ebelerimizin haftasını tebrik ediyorum. Hastanemiz 2017 yılında anne dostu hastane unvanı almış olup o günden bugüne binlerce annemizin normal doğum kararı alamsına vesile olmuştur. 2023 yılında hastanemiz yüzde 9’luk primer sezaryen oranıyla İstanbul’da en düşük primer sezaryen oranına sahip hastanedir” dedi. ‘Suda travay’ halk arasındaki adıyla suda doğum olarak bilinen yöntemin İstanbul’da uygulandığı tek devlet hastanesi olan Esenler Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ndeki program, en çok doğum yaptıran ebelere de teşekkür belgesi takdim edilmesi ve pasta kesimiyle sona erdi.
Bolu Bolu Belediyesi “Doğa Etkinlikleri” 8 Mayıs’ta Başlıyor Bolu Belediyesi tarafından “Bilmeyen, görmeyen kalmasın” sloganıyla düzenlenen doğa etkinlikleri 8 Mayıs’ta başlıyor. Bu yıl 4 ilçede gerçekleşecek ücretsiz etkinlikler için başvurular alınmaya başlandı. Doğa gezilerine yeni bir rota daha ekleyen Bolu Belediyesi, Seben, Kıbrıscık, Mudurnu ve Göynük ilçelerine günü birlik etkinlikler düzenleyecek. 18-65 yaş arası dileyen herkesin katılabileceği gezilerde katılımcılar ilçe merkezlerini gezme hem de Kıbrıscık Dağ Evleri, Seben Solaklar Kaya Evleri, Mudurnu Tarihi Çarşı ve Göynük Çubuk Gölü gibi tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri yerinde görme şansı elde edecekler. “Bilmeyen, görmeyen kalmasın” sloganıyla gerçekleşecek ücretsiz etkinliklerin ilki 08 Mayıs 2024 Çarşamba günü yapılacak ve 01 Aralık 2024 tarihine kadar her hafta Çarşamba ve Perşembe günleri devam edecek. Bolulu doğa ve yürüyüş severler etkinlik günleri saat 09.00’da Bolu Belediyesi önünden hareket edecek araçlarla etkinliğe katılıp, saat 17.00’de dönüş yapacaklar. Katılımcıların her türlü ulaşım, yiyecek-içecek ihtiyaçları Bolu Belediyesi tarafından karşılanacak. Gezilerde bölgeye hâkim rehberler kafileler halinde katılımcıları gezdirerek, ilçelerin doğası ve tarihçeleri hakkında bilgiler verecek. Etkinlik başvuruları başladı Bolu Belediyesi günü birlik doğa etkinlikleri için başvuru almaya başladı. 18-65 yaş arasında olan ve seyahat yasağı bulunmayan herkes hafta içi mesai saatleri arasında Bolu Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürlüğü’ne gelerek, etkinliğe katılmak için bireysel başvuru yapabilirler.
Tokat Tokat’taki EYT mağduru Aydın: “Ücret bordrosu verilmediği için emeklilik hakkımı kaybettim” 1998-1999 eğitim-öğretim döneminde Tokat’ta ücretli öğretmenlik yapan İlker Aydın, sigorta başlangıcı olmadığı için Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) statüsüne geçemedi. Erbaa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü o dönemde Aydın’ın ücretli öğretmen olarak çalıştığını kabul etse de maaş ve ücret bordrosunu vermediği için emekli olamıyor. Tokat’ta yaşayan 50 yaşındaki İlker Aydın, 1998-1999 eğitim-öğretim döneminde Erbaa Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Hacı Fatma Uslu İlköğretim Okulu’nda ücretli öğretmenlik yaptı. İddiaya göre bu süre zarfında sigorta girişi yapılmayan Aydın, bu nedenle EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) statüsüne geçemedi. Durumu araştıran Aydın, aynı dönemde ücretli öğretmenlik yapan arkadaşı Yeliz Ünal Özlü’nün ilçe milli eğitim müdürlüğünden aldığı ücret bordrolarını SGK’ya bildirerek emekli olduğunu öğrenince, kendisi de benzer belgeyi almak için başvuruda bulundu. İlçe milli eğitim müdürlüğü, Aydın’ın o dönemde çalıştığını kabul ettiğini belirterek öğrencilere verdiği ders notlarını vermesine rağmen bilinmeyen bir sebeple ücret bordrosunu vermedi. Bu durumu hukuki mücadeleyle çözmeye karar veren Aydın, banka dekontunu alması halinde emeklilik hakkı kazanabileceğini iddia ediyor. “Çalıştığımı kabul ediyor ama ücret bordromu vermiyor” İhlas Haber Ajansına özel açıklamalarda bulunan EYT mağduru İlker Aydın (50), “1998-99 eğitim-öğretim yılında Erbaa ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Hacı Fatma Uslu İlköğretim Okulu’nda ücretli öğretmenlik yaptım. Aynı yıl benim gibi ücretli öğretmenlik yapan Erbaa Tapu Müdür Yardımcısı Yeliz Ünal Özlü, ilçe milli eğitim müdürlüğünden ücretli öğretmenlik yaptığına ilişkin ücret bordrolarını alarak SGK’ya verdiği için emekli oldu. Aynı yöntemi ben izlemek istediğimde de Erbaa Milli Eğitim Müdürlüğü o dönemde çalıştığımı kabul ediyor, hatta öğrencilere vermiş olduğum ders notlarını bana gönderiyor. Ancak ücret bordrosunu bana göndermiyor. Arşiv yönetmeliğinin 43. Maddesinde maaş ve ücret bordroları ilgili kurumda süresiz saklanır der. Bunu süresiz saklaması gerekiyor. Öğrendiğim kadarıyla da zaten maaş bordrolarım duruyor. Ama bana vermiyorlar” dedi. “1998 yılında devlet bizi sigortasız çalıştırmış” Her vatandaşın kanun önünde eşit olduğunu hatırlatan Aydın, “1998-99 eğitim-öğretim yılında ücretli öğretmenlik yaptığıma ilişkin Erbaa Milli Eğitim Müdürlüğü ücret bordrolarımı verirse ben de SGK’ya vereceğim. SGK’da bordroları inceleyecek ve beni emekli edecek. Mağduriyetim de giderilmiş olacak. Belli ki devlet bizi 1998-99 eğitim-öğretim yılında sigortasız çalıştırmış. Ama arkadaşımı da sigortasız çalıştırmış. Arkadaşım Yeliz Ünal Özlü ücret bordrolarını aldığı için SGK’da ona hakkını verdi. Ben de hakkımı istiyorum. Anayasanın 10. Maddesinde her vatandaş kanun önünde eşittir der. Ben de anayasanın bana vermiş olduğu o hakkı talep ediyorum. Devlet kurumları arkadaşım Özlü’ye nasıl hizmet ettiyse ben de devletimden aynı hizmeti istiyorum. Erbaa Milli Eğitim Müdürlüğünden maaş ve ücret bordromu alırsam ben de EYT’li olacağım. Şunu da belirtmek istiyorum ki arşiv yönetmeliğiyle ilgili durumu da belirterek CİMER’e ilçe milli eğitim müdürlüğünü şikâyet ettim. Müdürlükte cevabında ücret bordrolarını ekte gönderdik diyor ama yine bakıyorum ki öğrencilerime vermiş olduğum ders notlarını gönderiyor. Devletin kurumu devleti kandırıyor” diye konuştu.