GÜNDEM - 12 Mayıs 2022 Perşembe 15:23

Türkiye arıcılığının geleceğini çaldılar: Kimyasal ilaç ithalatına son verecek projeydi

A
A
A
Türkiye arıcılığının geleceğini çaldılar: Kimyasal ilaç ithalatına son verecek projeydi

Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde Türk Arı Gen Çalışmalarının yapıldığı alanda onlarca arı kovanının tahrip edilmesi sonucu 4 milyon arı telef olurken, aynı zamanda alandan arı ırkları ve Türk Arıcılık Projelerinin bilgi ve belgelerini çaldılar.

Şarköy ilçesine bağlı Uçmakdere’de Türk Arı Gen Çalışmalarına ilişkin milli arıcılık projelerinin yapıldığı alanda 200 arı kovanı tahrip edilerek yaklaşık 4 milyon arı telef edildi. İzole edilmiş alanda 4 milyon arının telef edilmesinin yanı sıra alandan bazı arı ırkları ve ilaç denemesinde kullanılan ilaç deneme poşetleri de çalındı. 7 yıldır projenin başında bulunan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinden Prof. Dr. Mustafa Necati Muz, Şarköy İlçe Jandarma Komutanlığına giderek şikayette bulundu.

Jandarma didik didik arıyor.

Bunun üzerine jandarma ekipleri, JASAT ve Olay yeri inceleme ekipleri hırsızlığın meydana geldiği yüksek kesimlere çıkarak araştırma ve inceleme işlemlerine başlandı. Şarköy İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri de telef olan arılardan numune aldı. Çalınıp tahrip edildiği iddia edilen yerli ve milli projenin ithalat yolu ile gelen kimyasal ilaç üretiminde kullanılan maddelerin ithalatına son vermek, azaltmak ve stratejik önem taşıyan arıcılık konusunda Türkiye’nin sahip olduğu dünya ikinciliğini daha da yukarıya taşımak amacıyla bu proje üzerinde çalışmalar son aşamaya gelmişti.

Türkiye arıcılığının geleceğini çaldılar: Kimyasal ilaç ithalatına son verecek projeydi

"Projenin amacı kimyasal ilaç üretiminde kullanılan maddelerin ithalatına son verilmek"

Prof. Dr. Mustafa Necati Muz gazetecilere yaptığı açıklamada, “Projemiz, 2015 yılından bu yana Tekirdağ Şarköy ilçesi Uçmakdere Mahallesinde yürütülmektedir. Projeyi yürüttüğümüz arazi hazine arazisidir. 10 dönümlük bu arazi tel örgü ile çevrilmiştir. İçerisindeki arılarımız Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ arıcılar birliği üyelerinin bize ellerindeki en üstün arılardan seçip gönderip hibe ettiği arılardır. Biz bu projeye yurtdışından ithalat yolu ile gelen kimyasal ilaç üretiminde kullanılan maddelerin ithalatına son vermek, azaltmak ve stratejik önem taşıyan arıcılık konusunda Türkiye’nin sahip olduğu dünya ikinciliğini daha da yukarıya taşımak. Bu noktada üretim yapmak amacıyla bu projeyi yürüttük. Projemizde esas olarak amaçladığımız şey, insan sağlığında apiterapide kullanılan ürünlerin kalıntısız ve daha sağlıklı üretilmesi için arı ürünlerinin de kalıntısız üretilmesiydi. Bu amaçla organik ilaçlar üretilmesi gerekiyordu.

Türkiye arıcılığının geleceğini çaldılar: Kimyasal ilaç ithalatına son verecek projeydi

Biz Anadolu bitkilerinden elde ettiğimiz endemik bir takım ekstralarla arılar üzerinde yaşayan ‘Varuha’ ismini verdiğimiz arılara virüs bulaşan hastalıklara engel olmak için milli ilaç projesinin geliştirdik. Bu projeye 7 yıldan beridir devam etmekteyiz. Bu proje süresince hastalıklardan ari ve kalıntılardan ari arı kolonileri meydana getirdik. Genetik olarak üstün ırklarda arılarımız oldu. Bunlar Trakya Irkı arılardı. Bu arıların özelliği uysal olması ve yüksek miktarda bal üretmesidir. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bünyesinde Veteriner Arı Hekimliği Çerçevesinde bu projeler yürütüldü” dedi.

“Yılmayacağız, vazgeçemeyeceğiz bizi vazgeçiremeyecekler”

Prof. Dr. Mustafa Necati Muz açıklamasının devamında, “Proje içerisinde yer alan arılığa bundan birkaç gün önce geldiğimizde arı kovanlarının kapaklarının açıldığını, içerisindeki peteklerin yerlere döküldüğünü, ilaç denemesinde kullandığımız ilaç deneme poşetlerinin tamamının toplanarak çalındığını, yüksek protein içerikli kek örneklerinin çalındığını yüksek bal verimine sahip olduğu için seleksiyon yapmaya çalıştığımız arı kolonilerinin ana arılarının çalındığını tespit ettik.

Türkiye arıcılığının geleceğini çaldılar: Kimyasal ilaç ithalatına son verecek projeydi

Çalınan bal ya da kovan bulunamamaktadır. Tamamen genetik ve bilgi içerikli proje hırsızlığı şeklinde meydana gelmiş bir olaydır. 2023 yılında lanse etmeyi planladığımız stratejik projelerden bir tanesiydi. Tamamen milli üretime, yerli üretime ağrılık verip yurt dışından yapılan ithalatın önünü kesmeyi amaçlamaktaydı. Jandarma bugün olay yeri inceleme ekipleriyle birlikte parmak izi ve buna benzer bazı kriminolojik örnekler aldı. Yerinde tespitlerde bulundular.

Türkiye arıcılığının geleceğini çaldılar: Kimyasal ilaç ithalatına son verecek projeydi

Çevrede arı kovanlarından örnekler aldılar. Biz bu projenin bu hale sokulmasından kesinlikle herhangi bir ümitsizlik içerisinde değiliz. Yılmayacağız, vazgeçemeyeceğiz bizi vazgeçiremeyecekler. Bütün hırsımızla kaldığımız yerden devam edeceğiz. Amaçlarını başaramayacaklar. Bu projeyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına tamamlayarak Tarım Bakanlığımıza patentini hediye ederek ürünlerin üretilip hem tüketicilerimize hem arıcılarımıza dağıtılmasını sağlayacağız. Bütün amacımız budur” diye konuştu.

Halil Dağ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.