GÜNDEM - 10 Eylül 2017 Pazar 08:58

Türkiye Gazetesi Yazarı Yücel Koç'tan , FETÖ ve Aydın Doğan hakkında dikkat çeken yazı

A
A
A
Türkiye Gazetesi Yazarı Yücel Koç'tan , FETÖ ve Aydın Doğan hakkında dikkat çeken yazı

Türkiye Gazetesi Yazarı Yücel Koç bugünkü köşesinde "Ahtapotun kolları: FETÖ ve Doğan" başlıklı dikkat çeken bir yazıya yer verdi.İşte o yazı;

Birkaç yazımızda kibarca dedik ki; bu ülke 27 Mayıs’ı, 12 Eylül’ü gördü...

İlkinde Başbakan ve Bakanlar asıldı…
Öbüründe 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü...
Bu darbeleri de FETÖ teröristleri yapmadı.
Yapanların amacı da hiçbir şekilde ülkenin, milletin menfaati değildi.
FETÖ, 15 Temmuz’da nasıl Batı’ya hizmet için teröristlerini sokağa döktüyse onlar da bu darbeleri aynı odaklar için yaptı…
Yalan mı?
***
Yine dedik ki; Batıcı olmakla övünen laiklerin 28 Şubat postmodern darbesi ülkenin muhafazakâr kesimini, Anadolu sermayesini ezip geçerken FETÖ’yü güçlendirdi.
Fetullah Gülen’e toz kondurmayan Bülent Ecevit, Aydın Doğan’ın bir dediğini iki etmeyen Mesut Yılmaz, FETÖ’nün kılına bile dokunmadı, aksine onların önünde kim engelse ortadan kaldırdı.
FETÖ’cüler aynı dönemde ‘Genelkurmay Karargâhı’nda, Genelkurmay Başkanı’nın odasında ağırlandı.
Yalan mı?
***
O dönem derin devlet 'Beyaz Türkler'di.
28 Şubat'ı bunlar organize etti.
Gericilik ve 'yeşil sermaye' yalanlarıyla Anadolu Aslanları hedef alındı.
En az 500 bin şirket kapandı.
Minimum 5 milyon insan işsiz kaldı.
Amaçları, "Türkiye sanayileşmesin, güçlenmesin. Batı'nın arka bahçesi olmaya devam etsin"di.
Bu yüzden firmaların işletme sermayeleri ellerinden alınarak, kasıtlı batırıldı.
Bunların içinde bir tane bile FETÖ'nün müessesesi yoktu.
Yalan mı?
***
AK Parti döneminde ‘Batılı laik kuklaların’ yaptığı Cumhuriyet yürüyüşleri, kapatma davası ve muhtıralar da hep FETÖ’ye yaradı.
Ahtapotun bir kolundan kurtulmaya çalışırken, ‘Batı’lı üst akıl bize öbür kolunu uzattı.
Yalan mı?
***
Terörün bitmemesi için Oslo görüşmelerini sızdıran, Erdoğan ameliyata gireceği sırada MİT Müsteşarı’nı gözaltına almaya çalışan FETÖ'ydü.
Fetullahçı düşmanı görünen CHP ve Aydın Doğan medyası, FETÖ’nün gerçek yüzü ile karşılaştığımız bu süreçten itibaren hep FETÖ’nün yanında yer aldı.
Yalan mı?

***
Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir.
Doğan medyası, sadece bir kez doğrunun yanında durdu, o da 15 Temmuz gecesi...
Sonrasında özüne döndü... 15 Temmuz akşamı kazandığı krediyi istismar edip “Karargâh Rahatsız” manşeti attı.
CHP'nin FETÖ'yü kurtarmak için uydurduğu “Kontrollü darbe” yalanına çanak tuttu.
FETÖ'nün projesi Meral Akşener'i parlatmaya soyundu.
Yalan mı?

***
Belli ki FETÖ beceremeyince, üst akıl yeniden eski kolu harekete geçirdi.
Muhafazakâr kesime efelenmeleri, yeni 28 Şubat oyunlarına soyunmaları bu yüzden...
Yalan mı?

***
Oysa umutlanmıştık...
Bu sütunlarda demiştik ki, “Hayır çıksın diye uğraştığınız yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi bakın size yaradı...
Artık kim yüzde 50'nin üzerinde oy almak istiyorsa toplumun geniş kesimini kucaklamak zorunda.
2019 ve sonrası büyük fırsat...
Sen-ben davasını bırakalım, Yeni Türkiye'yi, hepimizin haklarını koruyacak şekilde birlikte inşa edelim...”
Ama onlar bunu, “Türkiye'yi yeniden biz yöneteceğiz”e çevirmeye başladı...
Yalan mı?

***
Az gittik, uz gittik...
Sonuçta şunu öğrendik;
Devşirilmiş beyinlerden kurtulmadıkça bu ülkede bize huzur yok.
Ama şunu unutmayın; 15 Temmuz, imanın şaha kalktığı gecedir.
Milletin o geceki zaferi, bu asrın tamamına şamil olacaktır.
Yani...
Ne yapsanız boş, göklerden gelen bir karar vardır...

*****

Türkiye Gazetesi Yazarı Yücel Koç'tan , FETÖ ve Aydın Doğan hakkında dikkat çeken yazı

TGRT sobeledi, Aydın Doğan çıldırdı

“Ya uy, ya çekil” (04.03.1997)
“Gerekirse silah bile kullanırız” (12.06.1997)
Aydın Doğan, Hürriyet’te attırdığı bu manşetlerle Refah-Yol hükûmetini yıktı ve postmodern darbenin mimarı oldu.
Oysa, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 18 Haziran’da, görevi koalisyon ortağı Tansu Çiller’e devretmek için istifa etmişti.
Hürriyet, bir gün sonraki manşetinde rotayı çizdi…
“Refahsız arayış” (19.06.1997)
***
Bu manşetten tam 10 gün sonrası…
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, tam da Hürriyet’in dediğini yapmış, hükûmeti kurma görevini ikinci büyük partinin lideri Tansu Çiller yerine, Aydın Doğan’ın maaşlı elemanı gibi çalışan Mesut Yılmaz’a vermişti.
“Yıkılan hükûmete karşı benim medya organlarım savaş verdi” diyen Aydın Doğan’ın, 29 Haziran Pazar günü önemli bir misafiri vardı.
***
Benim önemli dediğime bakmayın, Aydın Doğan’ın verdiği önem, kıyafetinden belliydi…
Hükûmeti kurma görevi alan Mesut Yılmaz’ı Çamlıca’daki villasında tam 6 saat ağırladı.
Spor kıyafetleriyle eli cebinde, uğurlama için dışarı çıktığında karşısındaki kamerayı görünce çıldırdı.
“Hangi kanal?” diye sordu.
Aldığı cevap, “TGRT efendim.”
***
‘Ben size sorarım’ kavlinden başını salladı.
Sonra Enver Ağabey’i aradı.
Tehditvari bir üslupla “Peşime adam mı takıyorsunuz? Uygun olmayan görüntülerimi niye yayınlıyorsunuz?” dedi.
Başka neler söyledi, orasını bilmiyorum.
Fakat, niye bu kadar rahatsız olduğu, Hürriyet ve o dönem Aydın Doğan’a ait olan Milliyet’in ertesi günkü manşetinde anlaşıldı.
“Hükûmet tamam” (30.06.1997)
***
Tutturulan isimlerden anlaşıldı ki, kabine orada belirlenmişti.
Bu hadise, bir süreliğine TGRT ve İHA’dan iki yöneticinin başını yedi.
Çünkü Aydın Doğan’a hiç bulaşılacak günler değildi…
Fetullah Gülen’in sözlerini manşetlerinden çarşaf çarşaf yayınlayarak, verdiği değeri ve iş birliklerini ortaya koyan Aydın Doğan ile Başbakanlık koltuğuna oturttuğu Mesut Yılmaz, o görüntünün faturasını da İFK üzerinden Enver Ağabey’e çok ağır ödetecekti.
Keşke sadece İhlas ödeseydi…
Ağır ekonomik krizi getiren 28 Şubat, Türkiye’ye en az 200 milyar dolara mal oldu.
Ve bu efendiler hiç hesap vermedi…

*****
Biz resepsiyon yazamazmışız...

Öyle diyor Ertuğrul Özkök Efendi...
Peki kendileri neyi yazdılar?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın Cumhurbaşkanı’na verdiği selamı...
Vay efendim, yargının başındaki kişi nasıl Cumhurbaşkanı'nın karşısında 'eğilir'miş...
Bunun sıradan bir selamlama olduğu, 'eğilme yorumuyla konunun abartıldığı' düzeltmesini yine kendileri yaptı.
İyi o vakit, ben de size bir gözlemimi aktarayım.

***
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin 'Havuzlu Bahçe' bölümünde toplanmış, Cumhurbaşkanımızın ve Hanımefendi’nin gelmesini bekliyorduk ki, merdivenlerde Aydın Doğan belirdi.
Yanında kızları da vardı.
Doğan Medya Grubu da neredeyse tam tekmil oradaydı.
Bir telaş hâlindelerdi, belliydi...
20 dakika kadar sonra Cumhurbaşkanımız ve eşleri geldi.
Ne göreyim!..
Cumhurbaşkanımızla tokalaşmaya ilk seyirten Aydın Doğan.
***
Canhıraş bir şekilde fotoğraf alma çabaları, yan yana poz verme çırpınışları...
Ve alelacele Hürriyet'in internet sitesinden yayınlanan bol kareler...
Ama Cumhurbaşkanı ile tek kare, sadece yanında yürürken...
Gerisi, Başbakan ve diğer liderlerle çektirdikleri ya da resepsiyonda verdikleri ‘Biz buradayız’ pozları...
Haberin metninde ise “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aydın Doğan'la sohbet etti” üfürmeleri...
Bu taklacılığı görünce, aklıma Aydın Doğan'ın Mesut Yılmaz'ı eli cebinde evinden uğurladığı, yanda gördüğünüz kareler geldi.
Başka ne diyeyim?..
Analiz istediniz, alın size analiz...


*****

Kim, kimin trenine binmiş, öğrenelim…

Sene 1997…
28 Şubat’ın civcivli günleri…
Fetullah Gülen, heyetiyle medya patronlarını dolaşır.
Sağın en güçlü medyasına sahip Enver Ören Ağabey’i ararlar, bir bahane uydurup reddeder.
Aydın Doğan’ı da ararlar…
“Hayhay! Buyursunlar” der…
Gerisini FETÖ’cü Halit Esendir kitabında anlatır.

Aydın Doğan, Gülen’e şöyle der;
“Ben, siz kapıdan girinceye kadar kendimi dindar gibi hissetmiyordum.
Hatta dinsiz gibi yaşadığımı sanıyordum.
Sizi görünce dindar olduğumu anladım.
Neden bugüne kadar bu güzellikleri bize göstermediniz, bu kadar geç kaldınız…” (Sayfa 308, 309)
***
Yazmıştım...
Bu görüşmenin bir başka ayrıntısını Fetullah Gülen anlatır;
“Bana da bir görev ver hocam. Vazifemi yerine getireyim, dedi.” (Lâtif Erdoğan'ın açıkladığı arşiv kayıtlarından)
***
Sene 2009…
Yani, Enver Ağabey’in vefatından üç yıl öncesi…
Fetullah Gülen’in adamlarından biri İhlas Holding Özel Kalemini arar.
“Bir mesaj iletmek istiyoruz” deyip, randevu isterler.
Enver Ağabey, “Gelsinler bakalım” der.
Gelirler…
Yarım saat sonra odadan çıkarlar.
Enver Ağabey, Özel Kalem Müdürü’nü odaya çağırır;
- Cemil, niye gelmişler, biliyor musun?
- Bilmiyorum efendim.
- Hocalarının üç isteğini ilettiler.
Bir: Gazetelerinde sadece ‘Lâ ilahe illallah…’ demenin kurtuluş için yeterli olduğunu anlatsınlar.
İki: Televizyon programlarında “Muhammedün Resûlullah” demeye gerek olmadığını söylesinler.
Üç: Prof. Dr. Ramazan Ayvallı Hoca “Muhammedün Resûlullah” demeden de imanın olacağını anlatsın.

Enver Ağabey, canı sıkkın şekilde devam eder;
- Sen ne yapacağını bilirsin Cemil…
Özel Kalem Müdürü, gazete ve televizyonun yöneticileri ile Ramazan Hoca’yı arar ve şu talimatı verir;
- Bundan sonra kelime-i tevhidi ve ‘Muhammedün Resûlullah’ dememenin imanı götüreceğini daha çok anlatmanızı istiyoruz.

Kim, kimin trenine binmiş? Şimdi anladın mı Ahmet Hakan Efendi!..

*****

Astana notları...

Cumhurbaşkanımızın iki günlük Kazakistan ziyareti çerçevesinde ülkenin yeni başkenti Astana'dayız.
Yeni diyorum, çünkü 1997'ye kadar başkent Almatı’ydı.
Coğrafi ve stratejik konumu sebebiyle bu tarihten itibaren ülkenin merkezi Astana oldu.
Eski hâlini bilmiyorum ama, gördüğüm o ki, bu şehir sil baştan yeniden inşa edilmiş.
Singapur’da bile arka sokaklarda karşıma çıkan gettolar burada yok.
Her şey yeni ve gösterişli...
***
Geniş caddeler, ihtişamlı binalar...
Akorda Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Bağımsızlık Sarayı, Hazret Sultan Camii, opera ve müze binaları, hepsi birer sanat eseri...
Tabii burada Türk inşaat firmalarının da emeği büyük...
Ancak, her şey yeni baştan yapıldığı için şehirde ‘tarih’ yok...
***
FETÖ, her yerde olduğu gibi, zamanında buraya da el atmış.
Otuzun üzerinde okul açmış.
Şimdi bunlar teker teker devletin kontrolüne alınıyormuş.
Yetkililer “Burada uzun süre barınabilmeleri söz konusu olamaz” diyor.
Hülle yoluyla devrettikleri birkaç okul kalmış sadece...
Onların da çözülmesine artık ramak kalmış...
***
Gelelim ziyaretimizin sebebine...
Cumhurbaşkanımızın gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra dönem başkanlığını yürüttüğü İslam İş Birliği Teşkilatı Zirvesi var.
Buradan özellikle İslam dünyasına, Arakan’la ilgili önemli mesajlar vermesini bekliyoruz.
Ayrıca ‘Astana EXPO 2017 Fuarı’nın bugün son günü...
Kazakistan'ın uluslararası tanıtım ve prestij bakımından büyük önem verdiği fuarın ana teması “Geleceğin Enerjisi.”
Edindiğim izlenim, ülkenin EXPO'dan beklediğini bulamadığı...
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.