EKONOMİ - 10 Ağustos 2016 Çarşamba 13:33

''Türkiye - Rusya ilişkisi artık seçenek değil zorunluluk''

A
A
A
''Türkiye - Rusya ilişkisi artık seçenek değil zorunluluk''

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin uçak krizinden sonra ilk kez Rusya'da bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in görüşmesini değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Kasım'da yaşanan uçak krizinin ardından dün ilk kez bir araya geldi. İki ülke arasındaki normalleşme adına yapılan bu ilk yüz yüze görüşmeyi İhlas Haber Ajansı'na değerlendiren İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, "Eskiden Batı zorunluluk Rusya seçenekti. Şimdi tam tersi olarak Türkiye - Rusya beraberliği zorunluluk, Batı ise seçenek haline geldi" dedi.

Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin asıl sebebinin, 15 Temmuz akşamı yaşanan darbe girişimine karşı Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Batı Dünyası'nın kayıtsız kalmasına bağlayan Prof. Dr. Emre Alkin, " Türkiye Tanzimat Fermanı'ndan beri yüzünü Batı'ya doğru çevirmeye çalışıyor ve Avrupa ile çok uzun bir süredir nişanlılık yaşıyor. Hatırlamak gerekir ki, uçak krizinden önce Avrupalıların Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz konusunda gösterdiği dirence tepki olarak yönünü doğuya doğru döndürmüş ve Rusya ile ilişkiler iyileşmişti. Yüzümüzü Batı'ya ne kadar çok çevirmek istesek de Avrupalı siyasetçilerin AB'nin kuruluş felsefesinden giderek uzaklaşması, kendi iç siyasetlerinde, ekonomilerinde yaşadıkları sıkıntılar sebebiyle Türkiye'yi iç politika malzemesi yapmaları ve bizi her yerde eleştirmeleri ister istemez Türkiye'yi başka müttefikler arama yoluna soktu. 2015 Kasım ayında yaşanan uçak krizinden önce Rusya en ciddi müttefikimizdi. Fakat uçak krizinin faturası sorumlularına mutlaka kesilecektir. Dün yapılan toplantıdan sonra da hem Türkiye'nin hem de Rusya'nın bu konunun takipçisi olacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı.

"Rusya ile dış ticaret dengesinde kötü bir yerdeydik"
"Uçak krizinden önce iki ülke arasındaki dış ticaretin toplamda 40 milyar dolara doğru koşmakta olduğunu görüyoruz. Bu rakam ciddi bir dış ticaret hacmini oluşturuyor" şeklinde ifadeler kullanan Prof. Dr. Alkin, "Biz bu dış ticaret dengesinin kötü bir yerindeydik. Türkiye Rusya'ya çok az mal satıyordu fakat ciddi miktarda enerji ithalatı yapıyordu. Hatırlatmak gerekirse, Türkiye ve Rusya arasında doğalgaz fiyatı tartışması vardı. Aslında ilişkiler uçak krizinden çok daha önce gerilmeye başlamıştı. Daha sonra imdadımıza petrol ve doğalgaz fiyatlarının sert bir şekilde düşüşü yetişti. Fakat ihracat 7 milyar dolar civarındayken de 2-3 milyar dolara kadar düştü. İlişkilerin düzelmesiyle iki konunun öne çıkacağını düşünüyorum. Öncelikle dış ticarette ithalat-ihracat dengesi yeniden sağlanarak 40 milyar dolarlara doğru yol alınması. uçak krizinden önce toplamda 64 milyar dolarlık bir müteahhitlik sektörü vardı. O dönemde durma noktasına gelen müteahhitlik hizmetlerinin 2017 yılı itibariyle yeniden senede 10 milyar dolar civarında gerçekleşeceğini düşünüyorum" dedi.

"Türkiye'nin nükleer teknolojiden uzak durmaması lazım"
Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk Akımı projelerinin önemine de değinen Prof. Dr. Alkin, "Türkiye nükleer santrali sadece enerji üretmek için istemiyor. Aynı zamanda nükleer teknolojiyle buluşmak ve onu anlamak için de istiyor. Fakat bu konuda Batı Dünyası'nın Türkiye'ye uyguladığı bazı baskılar var. Rus teknolojisinin kötü olduğuna dair propaganda yapıldı. Aslında Amerikan, Avrupa ve Rus teknolojisinin birbirinden farkı yok. Nükleer teknoloji gelecek için çok önemli bir teknoloji ve sadece silah yapımında değil tıptan, ulaştırmaya kadar birçok sektörü de kapsamakta. Bu konuda Rusya Federasyonu'nun çok ciddi araştırmaları ve yatırımları var. Sonuç olarak Türkiye'nin nükleer santrale ihtiyacı var. Nükleer santral sadece enerji alternatifi değil aynı zamanda nükleer teknoloji anlamına da geliyor. Türkiye'nin de bu teknolojiden uzak durmaması lazım. Türk Akımı Projesi de çok önemliydi. Bu projenin akamete uğraması sebebi ile alternatif hatlar icat edilmeye başlanmıştı. Bu toplantı aslında tam vaktinde oldu. Dolayısıyla alternatif ve maliyetli güzergâhlar yerine tekrardan Türk Akımı Projesi'ne geri dönülmesi iki ülke açısından da çok önemli bir gelişmedir" şeklinde açıklamalar yaptı.

"Batı'yı seçenek haline getiren siyaseti sorgulamak lazım"
"Türkiye yüzünü Batı'ya dönmeye çalışıyor. Fakat dünyanın yüzde 90'ı fakru zaruret içerisinde yaşarken, zengin Batı dünyasının sunduğu seçenekler karnı aç olanlar için lüzumsuz ayrıntılar olarak görülüyor" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Alkin, "Hâlbuki Batı da bu standartlara erişene kadar ne büyük acılar ve sefaletler çekti. Bunu tarihin tozlu sayfalarında görebiliriz. Ama bugün Batı'nın siyasetçileri bu standartlarına kolay ulaşmış gibi davrandığı için, Türkiye, Rusya, Hindistan, Çin ve hatta Suudi Arabistan gibi ülkelerin kendi doktrinlerini üretmekten başka çareleri kalmadı. Batı eskiden çareydi, bugün seçenek haline dönüştü. Türkiye - Rusya beraberliği ise bir seçenekken bugün zorunluluk oldu. Dolayısıyla Batı'yı seçenek haline getiren siyaseti sorgulamak lazım" diyerek konunun önemine vurgu yaptı.

"Türkiye - Rusya arasındaki yeni iş birliği, büyümeye yarım puan katkıda bulunabilir"
Bu görüşme sonrası ilişkilerin tamamen düzelmesi halinde bile, sene sonunda büyümeye çok fazla katkı sağlamayacağını belirten Prof. Dr. Alkin, "Fakat 2017 yılından itibaren eğer ilişkiler iyi giderse büyümeye diğer katkılarla birlikte yarım puana kadar etki yapacağını düşünüyorum. Bu da hedefleri tutturmak, 500 milyar dolar ihracatı yakalamak için Türkiye'ye bir fırsattır. Ülkemiz için önemli olan bir dış ticaret pazarının canlanması olumlu sonuçlar doğuracaktır. Bir de Türkiye, Rusya ve İsrail yakınlaşmalarının dünya barışına katkıda bulunur hale getirilmesi çok önemli. Böylelikle refah seviyesi artar ve insanlık daha iyi bir yere taşınır" diye konuştu.
SİNEM ERYILMAZ 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.