GÜNDEM - 25 Ocak 2018 Perşembe 11:10

"Türkiye’nin coğrafi üstünlüğünü bertaraf etmek istiyorlar”

A
A
A
"Türkiye’nin coğrafi üstünlüğünü bertaraf etmek istiyorlar”

Türkiye’nin gündemi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’e gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı ilgili olarak geniş bir akademik değerlendirme yapan Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Andaç Karabulut, aynı zamanda Terör Koridoru’nun önemli bir konu olduğuna değinerek, “Türkiye’nin coğrafi üstünlüğünü bertaraf etmek istiyorlar” dedi.

Dünyanın ve Türkiye’nin gözü Afrin’e yapılan Zeytin Dalı Operasyonu’nda. İstanbul Esenyurt Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Andaç Karabulut akademik anlamda bu operasyonun öncesini ve olabilecek olanlar hakkında merak edilenleri yanıtlarken aynı zamanda önemli değerlendirmelerde bulundu.

Ulusal ve uluslararası güvenlik çalışmaları alanında uzman aynı zamanda da 2013 yılında Irak’ta saha çalışmalarında bulunan Andaç Karabulut Afrin Operasyonu’nun yanı sıra son zamanlarda gündeme gelen Terör Koridoru konusu hakkında da, “Türkiye’nin coğrafi üstünlüğünü bertaraf etmek istiyorlar” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti;

“Yapılan askeri harekâtlarda arka planının diplomasiyle sağlanması çok önemlidir. Sadece ‘ordumuz güçlü’ mantığıyla gidilemez. Burada önemli olan nokta Afrin Harekâtı’nda istikrarlı bir tutum sergilenmesidir. Diplomasi alanında hem iç siyasi yapı hem de uluslararası konjonktürden alacağımız destek Türkiye'yi başarıya götürecektir. Bir diğer önemli nokta ise Suriye'deki PKK/PYD terör örgütünün kullanmaya çalıştığı hat. Burada terör örgütleri üzerinden yeni bir ticaret yolu kurulmaya çalışılıyor. Bu İran'ın kuzeybatısından başlayıp Irak'ın kuzeyi Erbil, Musul, Membiç, Afrin bölgeleri olmak üzere Akdeniz’e açılacak yeni bir ticaret yolu. Ticaret yolundan kastımız enerji nakil hattı. ABD'nin bu konuda ciddi çalışmaları var. Buzullardaki buzların erimesinden Hazar'da ki enerjinin en az maliyetle Avrupa'ya oradan da ABD'ye nasıl taşırız çalışmalarıdır. Türkiye'nin en önemli unsuru coğrafi konumudur. Bu coğrafi unsurunu güç potansiyeli olarak kullanmasını bertaraf etmek için bu projeyi uygulamaya çalışmışlardır. 2001 yılında bunun ilk temelleri İsrail'le atılmaya başlandı. 2001 yılında Türkiye - Suriye sınır hattında mayınların kaldırılması için Türkiye'ye çok baskı kuruldu. Buradaki mayınların ihale yoluyla kaldırılması istendi. Ancak Türkiye bunu kabul etmedi. Sonrasında İsrail ve ABD tarafında 2011 yılında bu konu tekrar gündeme getirildi. Bu teklif Türkiye tarafından yine kabul edilmedi. Son olarak bunun kabul edilmeyeceği üzerine ilk önce PYD ardından DEAŞ terör örgütünü çıkardılar. Literatürde cephe savaşı olarak görülse de burada terörle mücadele uygulanmaktadır.”

PYD’ye daha önce değil de neden şimdi müdahale ediliyor?

“PYD’ye uygulanan ön alıcı bir stratejidir” diyerek sözlerine devam eden Karabulut, ‘Neden özellikle bu zamana kadar beklendi?’ sorusunu da, “11 Eylül sonrasında ABD'nin terörle mücadele politikası önleyici politikaydı. Türkiye de şu anda bunu uyguluyor. Ön alıcı bir strateji ile PYD terör örgütüne karşı bir müdahalede bulunuyor. Uluslararası sistemin uygun olması beklendi. Bu bağlamda özellikle Rusya, İran, Lübnan ve diğer Ortadoğu devletlerini gözeterek gerçekleştirilen diplomatik girişimler ve askeri stratejiler çok önemli. Bir diğer neden ise askeri teknolojilerin yeterliliği hazır olmasıydı. Şuanda Afrin Harekatı’nda kullanılan askeri teçhizatın yüzde 70’i millidir. Tüm bunlar bu güne gelinebilmesi için birer süreçti ve bu süreç Türkiye'yi bugün bu konuma getirmiştir” diye yanıtladı.

Afrin Harekâtı, ABD ile durumları nasıl etkileyecek?

Sadece Afrin’den dolayı değil 2001 yılından bu yana Türkiye’nin Ortadoğu’daki tutumunun kararlı olmasından dolayı Türkiye’nin avantajlı olduğuna dikkat çeken Karabulut, “2001 yılı öncesinde Kuzey Irak’ta PKK terör örgütüne karşı pek çok kez operasyon düzenledi. Hatta Kandil Dağı’na çıkıp PKK’yı bitireceği zaman bir telefonla ordu geri çağrıldı. Ancak 2001 sonrasındaki istikrardan dolayı burada Türkiye’nin tutumunu ve kararlılığını gördüler. Bu bir avantajdır Türkiye için. Çünkü Ortadoğu’nun üzerinde sadece ABD’nin sözünün geçmeyeceği, dünyanın beşten büyük olduğu gözler önüne serildi” diye konuştu.

Zeytin Dalı Operasyonu’nun başlamasıyla PYD’ye olan bütün desteklerin yavaş yavaş çekilmesiyle birlikte PYD’nin yavaş yavaş yalnız kaldığı düşüncesi ile ilgili olarak Karabulut, “ABD açısından düşünecek olursak PYD bir ordu ve asker. Terörist bir grup değil. Sadece salt silah verilerek savaşların kazanılacağı düşünülüyor. Bu, teoride böyle olsa da gerçek hayatta bunun karşılığı olmadığı anlaşıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hareket kabiliyeti, mobilitesi, konvansiyonel savaş silahlarının etkisi, Türk iç siyasetinin istikrarı, kararlılığı ve dayanışması buna çok büyük etki etti. Bundan dolayı PYD’nin yapmış oldukları strateji batmıştır” ifadelerini kullandı.

Afrin, Soçi Zirvesini nasıl etkiler?

PYD’nin katılması tamamen engellenen Soçi Zirvesi ay sonu toplanıyor. Karabulut son olarak da Türkiye’nin Afrin Harekâtı’nın zirveyi etkileyip etkilemeyeceği hakkında da, “Türkiye’nin Soçi’den ziyade Ortadoğu’da ve Avrupa’da gelişebilecek herhangi bir süreçte elinde daha fazla kozları bulunmaktadır. Afrin’den önceki Fırat Kalkanı Operasyonu’ndaki kararlılığı, istikrarı ve ne istediğini uluslararası sisteme net bir şekilde ifade edebilmesinden dolayı Soçi’de muhakkak profesyonel hareket edecektir” diyerek sözlerini tamamladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Yabancı uyruklu kadınları zorla çalıştırma ve fuhşa sürükleyenlere operasyon: 3 gözaltı Samsun’da göçmen polisi tarafından, yabancı uyruklu kadınları zorla çalıştırıp fuhşa sürükleyenlere yönelik yapılan operasyonda Kırgız uyruklu kadın ile birlikte 2’si erkek 3 kişi yakalandı, 6 kadın da kurtarıldı. Edinilen bilgiye göre, Samsun Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekipleri, alınan istihbari bilgiler doğrultusunda yaptıkları çalışma sonucu Kırgız uyruklu Türk vatandaşı M.A. adlı kadının, Özbekistan ve Azerbaycan’dan yasal yollardan kadın getirdiği, Türkiye’de kalış süresi dolan kadınları hasta bakıcılık işinde çalıştırdığı, bu kadınlardan komisyon adı altında para aldığı ve yine söz konusu kadınlara fuhuş yaptırdığını tespit etti. Göçmen polisi, H.G. adlı şahsın M.A. adlı kadının getirdiği kadınlara fuhuş yaptırdığını ve E.Y. adlı şahsın da M.A. ile birlikte kadınları zorla çalıştırdığını ortaya çıkardı. Polis yaptığı operasyon sonucu Kırgız uyruklu M.A. ile Türk vatandaşı E.Y. ve H.G.’yi yakalayarak gözaltına aldı. Polisin operasyonunda 6 kadın kurtarıldı. Kurtarılan 6 mağdur kadının da sınır dışı edilmesi için çalışma başlatıldı. Samsun Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğündeki sorguları tamamlanan M.A. adlı kadın ile E.Y. ve H.G. bugün Samsun Adliyesine sevk edildi.
Bursa Yazar Özlüoğlu: "Edebiyat, unutulanları yaşanır kılıyor" Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Edebi Kazılar söyleşilerinin yeni dönemdeki ilk konuğu olan Polat Özlüoğlu, ödüllü kitabı “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” üzerine okurlarla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Özlüoğlu, “Edebiyat, unutulanları yaşanır kılıyor” dedi. Nilüferli okurları edebiyatın büyülü dünyasında yolculuğa çıkaran “Edebi Kazılar” söyleşileri, yeni dönemin ilk buluşmasını gerçekleştirdi. Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü tarafından Akkılıç Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen buluşmayı, okurlar ilgiyle takip etti. Yasemin Sungur’un moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Polat Özlüoğlu, 2022 yılında 7. Antalya Edebiyat Günleri “Yılın En İyi Öykü Ödülü”ne, 2023 yılında da “34. Haldun Taner Öykü Ödülü”ne değer görülen “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” adlı kitabı üzerine keyifli, bir o kadar da samimi bir söyleşi gerçekleştirdi. Yazdığı öykülerin içeriğine değinen Polat Özlüoğlu, “Yazdıklarım, benim de canımı acıtan hikayeler. Benim üzüldüğüm, dertlendiğim, sırtımda yük gibi taşıdığım, vicdanımı sızlatan bazı olaylar var. Herkesin okuyabileceği, bir solukta bitirebileceği meseleler değil. Öykü yazmak çok keyifli. Bir üzüntüyü, kederi kelimelerle anlatabilmek beni mutlu ediyor. İnsanlarında bir şekilde bunları okuyunca onlarla bağ kuracağını düşünüp mutlu oluyorum” şeklinde konuştu. Yaşadığımız çağda insanların kederlerini, sıkıntılarını unuttuğunu ifade eden Polat Özlüoğlu, edebiyatın bu unutulanları yaşanır kıldığını söyledi. Özlüoğlu, “Bir sürü derdimiz, kederimiz var ama bir şekilde bunları unutuyoruz. Çünkü hız çağında yaşıyoruz. Birkaç gün konuşuluyor, sosyal medyada birkaç beğeniden sonra unutuluyor. Unutma çağında yaşıyoruz. Edebiyat, bu unutulanları yaşanır kalıyor. Ben bunun farkında vardım. Kitap sayfalarında o hikayeler bir şekilde insanlara ulaştığında, kalıcılığını sağlıyor. O yüzden de elimden gelen en iyi şekilde, dili de çok iyi kullanarak severek yazıyorum” diye konuştu. Meraklanmanın, hayal kurmanın ve iyi bir dinleyici olmanın yazarlığın en güzel yanlarından birkaçı olduğuna dikkat çeken Polat Özlüoğlu, “Ben, bu üçünü kendimde barındırmaya çalışıyorum. Çocukların ve kadınların ağzından hikayeler anlatmayı, onların yaşadıklarını aktarmayı seviyorum. Çocukluk güzel zamanlardı. Çocuklukta kaybettiğimiz en önemli şeylerden biri hayal kurmaktı. Yazarken bunun farkında vardım. Yazarken çocukluğumu, kurduğum hayalleri hatırlıyorum” dedi. Yazarlık serüvenine de değinen Özlüoğlu, “Ben yazmak istedim, yazar olmak gibi amacım yoktu. Yazı üretmenin verdiği keyfi seviyorum. Kitap okumayı ve yazmayı kaçış olarak görüyorum. Bir atölyeye katıldım İzmir’de. Çok sevdiğim bir hocayla çalıştım. Orada öykü yazdığımı anladım” ifadelerini kullandı. Söyleşinin son bölümünde okurların sorularını yanıtlayan yazar Polat Özlüoğlu, “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” öykü kitabını da Nilüferli edebiyat tutkunları için imzaladı.
Muğla Budama eğitimlerinin sertifikaları törenle verildi Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün “Ata Tohumları Toprakla Buluşuyor Projesi” çerçevesinde üreticilere “Meyve Ağaçlarında Budama” eğitimi verildi. Menteşe İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Mart ayı içerisinde verilen eğitimi tamamlayarak sertifikaya hak kazanan 20 çiftçi, belgelerini bugün düzenlenen törenle İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak’tan aldı. Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen sertifika töreninde konuşan İl Müdürü Barış Saylak, proje desteklerinden faydalanan sebze yetiştiricisi çiftçilerden çok olumlu geri dönüşler aldıklarını ve özellikle de kadın üreticilere bu alanda istihdam ve gelir imkanı oluşturmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını söyledi. Muğla’da sürdürdükleri projelerle çiftçilere hibe ve desteklerini artıracaklarını ve bitkisel üretime güç katmaya devam edeceklerini kaydeden Saylak, özellikle Ata Tohumlarının korunması, üretimi ve yaygınlaştırılması konusuna büyük önem verdiklerini ifade etti. Barış Saylak, Türkiye’de kullanılan tohumların yüzde 97’sinin yurt içinde üretildiğini ve aynı zamanda 97 ülkeye de tohum ihracatı yapıldığını kaydederek, Ata Tohumlarının ülke ekonomisine 233 milyon doların üzerinde katkı sağladığını belirtti. Muğla çiftçisinin üretim gücü artıyor Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün 2021 yılında Bakanlık Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’nün desteği ve Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün işbirliği ile başlattığı “Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi” Projesi çerçevesinde Muğla çiftçilerinin üretim gücünün günden güne artmasından büyük memnuniyet duyduklarını kaydeden Saylak bu yıl içerişinde verilecek tohum ve fide destekleri ile ilgili olarak şunları söyledi: “TAKE projesi çerçevesinde 2023 yılına kadar toplam 4 milyon 560 bin adet fideyi üreticilerimize dağıttık. “Ata Sebzeleri Projelerine” toplamda 3 milyon 500 bin TL kaynak ayırdık. 2024 yılında bu kaynak 2 milyon 180 bin TL olarak belirlendi. Bu çerçevede, yıl boyunca Muğla il genelindeki 1.200 üreticimize; 150 bin adet domates, 250 bin adet biber ve 100 bin adet patlıcan fidesi ile 20 kg kavun, 20 kg kınalı bamya tohumu olmak üzere toplamda 500 bin adet ata sebze fidesi ve 40 kg ata tohumu temin edeceğiz. Muğla çiftçisinin ürettiklerinin kıymet bulması ve ekonomik refahının gelişmesi için daha fazla ve bilinçli üretmemiz gerekiyor”
Bursa Gazeteciler Vakfı’ndan Vali Demirtaş’a ziyaret Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz ve Yönetim Kurulu üyeleri, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette, genel kurulu geçtiğimiz ay yapılan vakfın çalışmalarına ilişkin bilgi veren Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz, vakfın Bursa gazeteciler Cemiyeti’nin desteğinde üye gazetecilerin çocuklarına öğrenci bursu verdiğini, evlenen veya çocuğu dünyaya gelen üyelere de sosyal yardımlar yapıldığını söyledi. Vakıf çalışmalarının, Bursa’nın sosyal ve kültürel yaşamına katkıda bulunduğunu kaydeden Ahmet Emin Yılmaz, “Bursa Gazeteciler Cemiyeti üyeleri, Vakıf Senedimiz gereği aynı zamanda Vakfımızın da üyeleri oluyor. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı ve daha önce size arz ettiğimiz gibi Bursa Valisi de, yine Vakıf Senedi gereği yönetim kurulumuzda yer alıyor. Sizin de desteğinizle önümüzdeki 3 yıllık süreçte hizmetlerimizi arttırarak sürdürmek istiyoruz” dedi. Ziyarette konuşan Bursa Valisi Mahmut Demirtaş da, basın sektöründe mesleki dayanışmanın büyük önem taşıdığını söyledi. Bursa Valisi Demirtaş, “Hem daha önceki Valilik görevlerimde hem de Bursa’da, basınımızla işbirliği içinde çalışarak Bursa’ya hizmet etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Halkımızın doğru ve hızlı haber alma özgürlüğü yönünde kamu görevi üstlenen basın mensubu arkadaşlarımızla birlikte vatandaşımıza hizmet için elimizden geleni yapacağız” dedi. Ziyarete Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı’nın yanı sıra Vakıf Yönetim Kurulu Üyeleri İhlas Haber Ajansı Bölge Müdürü İhsan Altıkardeş ve Demirören Haber Ajansı Bölge Müdürü Fuat Kars ile BGC Genel Sekreteri Sinan Tunç katıldı.