EKONOMİ - 04 Şubat 2022 Cuma 11:49

Türkiye'nin seçilmiş 14 şehri metaverse evreninde

A
A
A
Türkiye'nin seçilmiş 14 şehri metaverse evreninde

Sanal metakent ‘Metaverse of Türkiye’ projesi tanıtıldı. Proje kapsamında belirlenen 14 marka şehir ve şehirlerin tarihi alanları metakent projesi ile metaverse evrenine taşındı.

Türkiye'nin yeni sanal metakenti ‘Metaverse of Türkiye’ projesi, Hande Sarıoğlu sunuculuğuyla düzenlenen tören ile tanıtıldı. Proje kapsamında Türkiye’nin seçilen 14 marka şehrinin tarihi alanları metaverse evrenine taşınıyor. Kullanıcılar metakentlerden arsa satın alıp üzerine yapılar inşa edip isterse bu arsaları ve yapıları satabilir veya kiralayabilecek. Şuan; İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bolu, Hatay, Diyarbakır, Trabzon, Samsun, Urfa, Muğla, Kıbrıs belirlendi.

Türkiye'nin seçilmiş 14 şehri metaverse evreninde

“Türkiye’nin seçilen 14 marka şehri meta evreninde

Meta evreninde ayrıca 4 cazibe alanı belirlenirken, bu noktalarda ise alışveriş merkezi, spor salonu, stadyum, eğlence merkezi ve konser salonu yer alıyor. Tanıtıma Teknik Direktör Yılmaz Vural, Sanatçı Coşkun Sabah ve birçok sosyal medya fenomeni katıldı. Proje ilgili açıklamalarda bulunan Metakent Proje Lideri Ersan Kulakçı, “Türkiye’de 14 tane marka şehirde gerçekleştirdiğimiz bir projedir. Yatırım maliyeti 14 milyon dolar civarında oldu. Projenin ön satışları metakent.io adresimizden yapılmaktadır” dedi.

Meta evrende seçilen şehirlerin tarihi alanları ve ayrıca belirlenen 4 noktasıyla sosyal yaşam alanlarının olduğunu belirten Kulakçı, “Metakent diye bir projemiz var. Türkiye’de yaklaşık 14 tane marka şehirde gerçekleştirdiğimiz bir proje. Bu marka şehirlerin tarihi alanları, gezilmesi gereken yerlerini bir metaverse haline dönüştürüyoruz. Bunların dışında bir tanede cazibe alanımız bulunuyor. Cazibe alanımızı da Bosphorus olarak seçtik. Meta dünyası içerisinde zaman ve yol kavramı olmadığı için insanlar istedikleri anda istedikleri yerde bulunabiliyorlar. Bu cazibe alanında 4 tane ana nokta var. Alışveriş merkezi, spor ve stadyum alanı, eğlence merkezi ve konser salonu olacak. Bu konser salonunda insanlar VR gözlüklerini takarak sevdikleri sanatçıların konserlerini evlerinden izleyebilecekler” dedi.

Türkiye'nin seçilmiş 14 şehri metaverse evreninde

“Sanal evrende alışveriş yapılabilecek bir sanal para üretildi”

Meta evrende alışveriş için kullanılabilecek bir sanal paranın üretildiğini belirten Kulakçı “ Bu saydığımız yaşamların olabilmesi için zaman gerekiyor. Dünyadaki sunucular ve standart 5G altyapısı yeterli değil, bunların biraz gelişmesi gerekiyor. Bu ekosistem içerisinde birde özel bir kenttoken isimli sanal paramız olacak. Bu dünyada belirlediğimiz sanal paramız kullanılacak. İnsanlar bununla meta evrende arsa satın alabilecek. Satın aldıkları arsalarda istedikleri gibi bir yapı oluşturabilecekler. Alınan arsayı ticarethaneye dönüştürebilirler. Sanal para satışlarımız başladı. İnsanlar ön satış olarak belirlediğimiz sanal paralardan alırsalar avantajları olacak. İstedikleri arsayı pikseli satın alma fırsatları olacak. Bunun dışında mart ayı sonu itibari ile arsalarını görerek internet ortamında alma imkanı bulacaklar. Metaverse evreninin tam anlamıyla hayata geçmesi 3-5 yıl arasında gerçekleşecek. Bu proje için yatırım maliyeti 14 milyon dolar civarında. Ayrıca projenin ön satışları metakent.io adresimizden yapılıyor” şeklinde konuştu.

Türkiye'nin seçilmiş 14 şehri metaverse evreninde

"VR gözlüklerin yazılımları tamamen kendi ekibimiz tarafından üretiliyor"

VR gözlük üretimi ile alakalı açıklamalarda bulunan DP Software Company şirketinin sahibi Yalçın Erdoğan, "Metakent projemizde kullanılabilecek bir VR gözlük üretimine Nisan ayında başlayacağız. Bu gözlükleri evrenimiz için kullanmayı planlıyoruz. Gözlüklerin yazılımları tamamen kendi ekibimiz tarafından üretiliyor. Yılsonunda ise gözlüklerimizi Türkiye’ye getirerek satışlarımıza başlayacağız ve meta projemizde kullanılmasını sağlayacağız" diye konuştu.

Türkiye'nin seçilmiş 14 şehri metaverse evreninde

Furkan Serttaş - Uğur Çetin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Rektör Budak: "Filistin’de yaşananlar açıkça soykırım, insanlığa karşı suçların göstergesi" Ege Üniversitesi Rektörlüğü, Filistin’de devam eden saldırılara dikkat çekmek ve Refah Sınır Kapısının işgalini protesto etmek amacıyla “Filistin Meselesi ve Kudüs Davamız” başlıklı konferans düzenlendi. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, "İsrail’in Ekim ayından bu yana, başta Gazze Şeridi olmak üzere Filistin’de masum sivillere yönelik gerçekleştirmiş olduğu saldırılar, eşi benzeri görülmemiş bir insani felakete yol açmıştır. Açıkça soykırım ve insanlığa karşı suçlarının bir göstergesi olmuştur" dedi. Ege Üniversitesi (EÜ), “Filistin Meselesi ve Kudüs Davamız” başlıklı konferans düzenleyerek İsrail’in katliamlarını ele aldı. EÜ Kültür Sanat Evinde gerçekleşen etkinliğe; Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, rektör yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Ersan, Prof. Dr. Banu Yücel, senato üyeleri, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Filistin’de yaşananların bir insani felaket olduğunu dile getiren Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “İsrail’in ekim ayından bu yana, başta Gazze şeridi olmak üzere Filistin’de masum sivillere yönelik gerçekleştirmiş olduğu saldırılar, eşi benzeri görülmemiş bir insani felakete yol açmıştır. Uluslararası insan hakları norm ve ilkeler ihlal edilerek bölgede; hastanelere, sivil yerleşim yerlerine, ibadethanelere, uluslararası yardım kuruluşlarının bulunduğu bölgelere yönelik havadan ve karadan saldırılar neticesinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce masum sivil hayatını kaybetmiştir. İsrail yönetiminin tüm tepkilere rağmen Filistin halkına yönelik sistematik bir şekilde devam eden ağır ve insanlık dışı saldırıları, sivillere yönelik toplu cezalandırma, geniş çapta yıkım ve yerinden etme politikaları açıkça soykırım ve insanlığa karşı suçlarının bir göstergesi olmuştur” dedi. Rektör Budak: "Daha fazla insanlık dramına yol açmadan bir an önce sona erdirilmelidir" Bölgede temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğini söyleyen Prof. Dr. Budak, “Tüm ateşkes çağrılarına rağmen savaş suçu işlemeye devam eden İsrail, Refah bölgesindeki saldırılarına da devam etmektedir. İsrail yıllarca abluka altında adeta açık hava hapishanesine dönüştürdüğü Filistin’de, temel insan hak ve özgürlükleri ile uluslararası hukukun ilkelerini hiçe sayarak insani yardımları engellemek suretiyle açlığı ve yokluğu en büyük silah olarak kullanmakta ve bölgede yaşayan binlerce Filistinliyi göç etmeye zorlayarak bölgedeki insani dramı daha da artırmaktadır. İsrail’in Filistin’e yönelik işgal niteliğindeki bu saldırıları daha fazla insanlık dramına yol açmadan bir an önce sona erdirilmelidir. Türkiye tarafından, bölgede kalıcı bir barışın tesisi amacıyla iki devletli vizyon temelinde yapılan diplomatik girişimleri destekliyoruz. Bu anlamda, akademik camia olarak üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu bildirmek isterim” diye konuştu. Moderatörlüğünü Ege Üniversitesi Birgivi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık’ın yaptığı “Filistin Meselesi ve Kudüs Davamız” başlıklı konferansta ayrıca; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Küçük ve Birgivi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Seyfullah Efe konuşmacı olarak katıldı. “Yaşanan soykırım, bir insanlık meselesidir” Yaşanan soykırımın bir insanlık meselesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Palabıyık, “İnsanlık dramına dönüşen bu soykırım, artık sadece Müslümanların değil tüm insanlığın meselesidir. Yapılan her zulme karşı gelinmelidir. Bu, Müslüman olmanın Türk olmanın yoludur, yordamıdır. Varlığımızın sebebidir. Bu yüzden bütün insanlığı bu perişanlığa sebebiyet verenleri lanetlemeye, buna maruz kalanlara yardım etmeye ve destek vermeye, onlar için dua etmeye davet ediyoruz” diye konuştu. Birgivi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Seyfullah Efe de, konferans kapsamında yaptığı konuşmada, peygamberler tarihi boyunca Kudüs’te yaşanan gelişmeleri ve Kudüs’ün tüm dinler açısından önemini anlattı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Küçük ise özellikle 1900’lü yıllar kapsamında Filistin ve İsrail arasında tırmanan gerilimin nedenlerine değindi. Etkinlik sonunda Rektör Prof. Dr. Budak, öğrencilerle birlikte “Tüm Kampüsler Gazze İçin Küresel İntifada” yazılı pankartla fotoğraf çektirdi. Etkinlikte ayrıca, Filistin’de gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybedenler için lokma döktürüldü.
Ankara Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı tanıtıldı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Dinamik nüfus yapımızı korumak için farkındalık çalışmaları, evlilik ve aile algısını güçlendirecek faaliyetler planlıyoruz. Bu kapsamda politikalarımızı doğurganlık hızının en düşük olduğu 3 ilimiz Karabük, Zonguldak ve Bartın ile boşanma hızı en yüksek olan üç ilimiz İzmir, Antalya ve Karaman’da pilot uygulamalarla belirleyeceğiz” dedi. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın katılımıyla tanıtıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen törende konuşan Bakan Göktaş, dinamik nüfus yapısını korumak için doğurganlık hızının en düşük olduğu 3 il ve boşanma hızı en yüksek olan 3 ilde pilot uygulamalar hayata geçirileceğini duyurdu. “Doğurganlık hızımız 2018 yılından beri nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altında gerilemeye devam ediyor” Dünyada ve Türkiye’de nüfusun giderek yaşlandığını söyleyen Bakan Göktaş, “Her ne kadar uzak görünse de 2080’de ülkemizde her dört kişiden birinin yaşlı olması bekleniyor. Küresel ölçekteki eğilime paralel olarak, ülkemizde de evlilikler azalıyor. Ortalama ilk evlenme yaşı yükseliyor ve boşanma sayıları artıyor. Doğurganlık hızımız 2018 yılından beri nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altında gerilemeye devam ediyor. Bu durum sağlıktan ekonomiye, şehirleşmeden dijitalleşmeye, sosyal politikalardan çevre politikalarına kadar pek çok alanda değişimi ve riskleri beraberinde getiriyor. Bu nedenle küresel ölçekte yaşanan demografik değişim ve dönüşüme karşı bugün, aileyi güçlendirmek zorundayız” ifadelerini kullandı. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planının 5 ana hedefi 16 bakanlık, 27 kamu kurum ve kuruluşu, üniversiteler ile sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle birlikte hazırlanan eylem planı “odağına aileyi alması” nedeniyle bir ilk olma niteliği taşıdığını söyleyen Bakan Göktaş, “2024-2028 yıllarını kapsayan eylem planımız ‘5 Stratejik Amaç’, ‘15 Stratejik Hedef’ ve ‘100 Faaliyeti içeriyor. Küresel Riskler ve Demografik Dönüşüm Karşısında Ailenin Korunması, Ailelerin Refah Düzeyinin Yükseltilmesi, Aile Odaklı Sosyal Politika ve Hizmetlerin Etkinliğinin Artırılması, Dijitalleşme Sürecinde Ailenin Desteklenmesi, Aileye Duyarlı Çevre Politikaları ile Ailelerin Afet ve Acil Durumlara Dayanıklılığının Artırılması beş temel stratejik amacımızdır” ifadelerini kullandı. “Evlilik ve aile algısını güçlendirecek faaliyetler planlıyoruz” Genç ve dinamik nüfus yapısının korunması, nesiller arası dayanışmanın artırılması, aile fertlerinin sorun çözme becerilerinin geliştirilmesini hedeflediklerini söyleyen Bakan Göktaş, “Dinamik nüfus yapımızı korumak için farkındalık çalışmaları, evlilik ve aile algısını güçlendirecek faaliyetler planlıyoruz. Bu kapsamda politikalarımızı doğurganlık hızının en düşük olduğu 3 ilimiz Karabük, Zonguldak ve Bartın ile boşanma hızı en yüksek olan üç ilimiz İzmir, Antalya ve Karaman’da pilot uygulamalarla belirleyeceğiz. Ayrıca küresel riskler ile demografik dönüşüme karşı nesillerin muhafazası ve sürekliliğinin sağlanması için aile kurumunu korumak ve güçlendirmek en öncelikli amacımız. Bu kapsamda aileleri ve aile bireylerini tehdit eden her türlü şiddet, zararlı akım ve alışkanlıklara yönelik tedbirleri de hayata geçirmeyi hedefliyoruz. İkinci amacımız, ekonomik, sosyal, kültürel ve insanî kalkınma ile yakından ilişkili olan ailelerin refah düzeyinin yükseltilmesi. Üçüncü amacımız ise aileyi merkezine yerleştirdiğimiz sosyal politika ve hizmetlerimizin etkinliğini ve erişilebilirliğini artırmak. Dördüncü amacımız bir yandan medya ve teknolojinin bilinçli kullanımını teşvik ederken diğer yandan dijital dünyanın risklerine karşı aile bireylerini korumak ve bilinçlendirmek” ifadelerine yer verdi. “Aile Enstitüsü’nü hayata geçireceğiz” Aile odaklı sosyal politika ve hizmetleri yerel düzeydeki risk ve tehditlere göre özelleştirmek, koruyucu ve önleyici tedbirler almak için risk haritaları çıkaracaklarını söyleyen Göktaş, “Mahalle bazlı sosyal hizmet modelini hayata geçirecek, danışmanlık ve psikososyal desteklerimizi artıracağız. Ailenin güçlendirilmesine yönelik politikalara temel sağlayacak aile araştırmalarının yapılması amacıyla Aile Enstitüsü’nü hayata geçireceğiz” dedi.
Tokat Tarihi saat kulesinin tepesindeki esrarengiz lamba Tokat’ta bulunan saat kulesi zamanın yanı sıra bir başka özelliğiyle de dikkatleri üzerine çekiyor. 1902 yılında yapılan saat kulesinin üzerinde bulunan lamba ile vatandaşlar 1960 yılına kadar hava durumunu öğrenebiliyorlardı. Sultan Abdülhamid Han’ın tahta çıkışının 25. yılı şerefine Türkiye’nin dört bir yanına saat kuleleri inşa edilmişti. Bu kulelerden biri de Tokat’a yapıldı. İnsanlar bu saat kuleleri sayesinde hem zamanı öğreniyorlar hem de dönemin hava durumunu takip ediyorlardı. Saat kulesinin tepesindeki esrarengiz lambanın, o dönemin hava durumu göstergesi olarak kullanıldığı öğrenildi. Eğer lamba kırmızı yanıyorsa havanın karlı, yeşil yanıyorsa yağmurlu ve sarı yanıyorsa güneşli olacağı anlaşılıyordu. Yapılan meteorolojik ölçüm ve tahminlere göre görevliler ilgili lambayı yakıyordu. Bu sistemle Tokatlılar bir gün önceden hava durumu hakkında bilgi sahibi oluyordu. Tokatlılar günlük hayatlarını lambanın renklerine bakarak planlayabiliyorlardı. 1960 yılına kadar aktif kullanılan bu lamba günümüzde ise bakımsızlık yüzünden çalışmıyor. Tokatlılar artık hava durumu tahminlerini öğrenmek için telefon, bilgisayar veya televizyon gibi modern iletişim araçlarını kullanıyor. “Lamba dönemin hava durumu cihazı” Konu hakkında bilgi veren tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Abdülhamid Han’ın tahta çıkışının 25’inci yılı şerefine Türkiye’nin 4 bir yanına saat kuleleri diktiriyor. Bu saat kulelerinden bir tanesi de Tokat’a yapılmıştır. İnsanlar bu saat kulelerinden hem zamanı hem de hava durumunu öğreniyorlar. Saat kulesinin tam tepesinde bir lamba var. Lamba dönemin hava durumu cihazı. Kırmızı yanıyorsa karlı, yeşil yağmurlu ve sarı renk yanıyorsa güneşli olduğunu gösteriyor. Bir gün öncesinden insanlara haber veriyor. İnsanlar da bu lambanın renklerine bakarak o gün hava şartlarını bu şekilde öğrenmiş oluyorlar. Bu saat kulesi 1902 yılında yaptırılmış fakat lambanın yaptırılması için daha önceden görüşmesi gerekiyor. Muhtemelen atalarımız daha önceden de bu sistemi kullanıyorlarmış. Bu cihaz bir asrı aşkın zamanda yapılmıştır. Ben atalarıma güvendiğim için bir asırdan fazla olmuştur. Günümüzde çalışmıyor. Telefon ve kanallarda hava durumunu takip edemiyoruz ama o dönemde bu lambadan hava durumunu haber alıyorlardı” dedi.
Mersin Hemşirelik Haftası kutlamaları Mersin Üniversitesi (MEÜ) Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayda Çelebioğlu, "Biz sağlık için çok gerekli bir yaşam gücü olduğumuzu biliyoruz" dedi. Mersin’de Hemşirelik Haftası, Uluslararası Hemşireler Konseyi’nin 2024 yılı için belirlediği "Hemşirelerimiz Geleceğimiz: Bakımın Ekonomik Gücü" temasıyla kutlandı. MEÜ Hemşirelik Fakültesi’nin ev sahipliğinde; MEÜ Üniversite Hastanesi, Toros Devlet Hastanesi, Mersin Şehir Uygulama Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tarsus Devlet Hastanesi, Toros Üniversitesi, Tarsus Üniversitesi ve Türk Hemşireler Derneği (THD) Mersin Şubesi’nin iş birliğinde kutlanan hafta dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. MEÜ Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayda Çelebioğlu, Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen programda, bir arada olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek, "Geçtiğimiz yıl bu günlerde çok büyük bir acı yaşamıştık. Geçen yılki etkinliğimiz bir kutlama tadında değildi. Biz hemşireler olarak deprem sonrasında sahadaydık, depremzedelerin yanındaydık. Onların yanında olduğumuzu hissettirdik. Umarım bundan sonraki etkinliklerimizde hep güzel şeyleri kutlamak için bir arada oluruz" diye konuştu. Hemşireliğin böyle bir meslek olduğunu belirten Çelebioğlu, ancak hemşirelik olarak hak ettikleri yerde olmadıklarını ifade etti. Hemşirelerin küresel sağlık sorunlarının üstesinden gelmek için çoğu zaman kişisel riskler altında olduğunu ve her yerde ön planda bulunduklarını vurgulayan Çelebioğlu, şöyle devam etti: "Biz sağlık için çok gerekli bir yaşam gücü olduğumuzu biliyoruz. Ve bunu iletmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ancak dünya çapındaki sağlık sistemleri değerli bir kaynak olan hemşireliğe değer verme, koruma, saygı gösterme ve yatırım yapma konusunda yetersiz kalmakta ve başarısız olmaktadır. Dünya maalesef hemşirelere görünmez ve tükenmez bir kaynak muamelesi yapıyor. Biz görünmez değiliz. Tükenmez bir kaynak hiç değiliz. Eğer güçlendirilmezsek bireysel tükenmenin yanında mesleki olarak da tükenme başlayacak, devam edecek, artacak." "Sağlık hizmetlerinin bel kemiği hemşirelerdir" THD Mersin Şubesi Başkanı Arzu Özel de hemşirelerin adil, insan merkezli ve nitelikli bakıma erişmenin ve sürdürmenin garantisi olduğunu belirtti. Hemşirelerin topluma karşı büyük bir sorumluluğu olduğunu ifade eden Özel, "Sağlık hizmetlerinin bel kemiği hemşirelerdir. Ülkemizin ve tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı felaketlerde en önde mücadele ettik. Hemşireliğin değeri nitelikli bakıma erişimden çok daha fazlasıdır. Hemşireliğe yapılan yatırım, geleceğe, güçlü ve sürdürülebilir sağlık sistemlerine yapılan yatırımdır" dedi. MEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı’ndan Arş. Gör. Onur Çelebioğlu ile Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’nde görevli sanatçı Mahmut Uğur Nas tarafından müzik dinletisi sunduğu programda, Hemşireler Haftası için hazırlanan video gösterimi yapıldı. Programda ayrıca "Hemşirelerimiz Geleceğimiz: Hemşireliğin Sağlık Ekonomisine Etkisi" ve "Hemşirelikte Yapay Zeka, Teknoloji ve İnovasyon" başlıklı iki panel gerçekleştirildi.
Eskişehir Eskişehir’de ‘insanlık ölmemiş’ dedirttiren olay Eskişehir’de aracı ile seyir halindeyken sara krizi geçirip yoldan çıkan sürücüyü fark edip yardımcı olan özel güvenlik görevlisi Salim Kılıç, daha sonra ise polis ekipleri gelinceye kadar kapıları açık otomobile ve içindeki eşyalara zarar gelmesin diye kaza yerinde nöbet tuttu. Kaza sabah saatlerinde, Eskişehir Çevreyolunda meydana geldi. Görgü şahitlerinin iddiasına göre, İstanbul’dan yola çıkan ve Ankara istikametinde ilerleyen 34 FCG 771 plakalı otomobilin sürücüsü seyir esnasında, sara hastalığından dolayı kriz geçirmeye başladı. İddiaya göre bir süre yolun sağ şeridinde ilerleyen sürücü, krizden dolayı direksiyon hâkimiyetini kaybederek yoldan çıktı. Banketi aşarak yol kenarında bulunan parkta ilerlemeye devam eden sürücüyü fark eden ve motosikleti ile işe giden özel güvenlik görevlisi Salim Kılıç, sürücüye yardım etmek için motosikletinden inerek, çimler içinde ilerleyen araca koştu. Aracın durması sonucu kriz geçiren sürücünün bincinin yerinde olmadığını fark eden Kılıç, aracın kapısını açarak duruma müdahale etti. Sürücünün emniyet kemerini sökerek arabadan aşağıya indiren Kılıç, sürücüyü yana yatırarak kusmasını sağladı. Yere yatıran ve sürücünün başının altına yastık koyan Salim Kılıç, polis ve sağlık ekiplerine durumu ihbar etti. Olay yerine gelen 112 Acil Servis ekiplerini kriz geçiren sürücüyü hastaneye kaldırırken Salim Kılıç ve diğer görgü şahitleri kapısı açık kalan aracın başında adeta nöbet tutmaya başladı. Salim Kılıç, sağlık durumu iyi olan sürücünün aracı ve içindeki eşyalar çalınmaması için otomobilin başından dakikalarca ayrılmadı. “Araca bir şey olmasın diye de aracın başında bekliyoruz” Olay anını anlatan güvenlik görevlisi Salim Kılıç, "İlerlerken kaldırıma bir aracın çıktığını gördüm. Yol kenarındaki alanda zıplaya zıplaya araç ilerliyordu. Ben de sürücüye ‘dur’ dedim durmadı. ‘İyi misin?’ anlamında el kol hareketi yaptım. Araç yavaşlayınca aracın yanına gittim. Sürücüye soru sordum bana cevap vermedi, bilinci yerinde değildi. Kendi de kaskatı kesilmişti. Emniyet kemerini söktüm, koltukaltlarından kavrayarak dışarı çıkardım. Yere yatırdım sonra, nabzına baktım, bilincinin yerinde olmadığını fark ettim ve kriz geçiriyordu. Kusmaya başladı, yana yatırdım. Arabadan yatık alıp kafasının alına koydum. Ambulansı aradık arkadaşımla. Araca bir şey olmasın diye de aracın başında bekliyoruz. Adama iyilik yaptık, bari polis gelen kadar arabasının başında da bekleyelim. Tabii poliste meşgul, ilerde de kaza oldu” dedi. Güvenlik görevlisi olay yerine gelen polis ekiplerine de bilgi verirken ‘insanlık ölmemiş’ dedirtti. Öte yandan ise sara hastasına müdahile etmek için yol kenarına duran ambulansı son anda fark eden 26 AIR 722 plakalı araca, 26 UV 572 otomobil arkadan çarptı.