EKONOMİ - 11 Aralık 2021 Cumartesi 09:59

Türkiye’nin yatırım yoluyla vatandaşlık programı, yabancı yatırımcıların favorisi

A
A
A
Türkiye’nin yatırım yoluyla vatandaşlık programı, yabancı yatırımcıların favorisi

Doğrudan yatırım yoluyla vatandaşlık taleplerindeki artış dikkat çekiyor.

Yatırım yoluyla vatandaşlık ve oturum programları danışmanlığı hizmeti veren Henley & Partners Türkiye Direktörü Burak Demirel, 'Yatırım Yoluyla Türkiye Vatandaşlığı Programı’na olan talebin, 2022'de artarak devam etmesini beklediklerini söyledi. Demirel, “Sektörün küresel büyüklüğü yaklaşık 25 milyar dolar. Türkiye, bu pastadan büyük bir pay alıyor. Bu oranın 2022 ve sonrasında artışa geçeceğini tahmin ediyoruz. Sadece gayrimenkul alımı yoluyla değil, finansal yatırım ve istihdam oluşturacak yatırımlarla da Türkiye’den vatandaşlık talebi olan iş insanları var” dedi.

Türkiye de ilk 10'da

Demirel, Türkiye'nin yatırımla vatandaşlık programlarında aldıkları talepler bakımından ilk 10 içinde olduğunu belirterek, "Türkiye'de yatırım yoluyla vatandaşlık programının altı farklı koşulu var. Bunlardan iki tanesi çok popüler, gayrimenkul satın almak ve mevduat hesabı açmak. Dünyadaki en varlıklı iş insanları bu noktada danışmanlık aldığında bizimle çalışmayı tercih ediyor. Dünyanın Londra, Dubai, Toronto, Singapur, Zürih ve Hong Kong gibi finans merkezlerinde ofislerimiz var. İstanbul Finans Merkezi’nin kurulumuyla, İstanbul’un da oturum ve vatandaşlık planlama sektörü için bölgesel bir merkez haline geleceğine inanıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bizim için en büyük pazarlardan bir tanesi Amerika ve İngiltere’ydi. İngiltere ve ABD gibi vatandaşlıklarının popüler olduğu bu ülkelerden bile yatırım göçüne olan ilgide büyük bir artış oldu. Covid süreci ile birlikte dünyanın en varlıklı aileleri için alternatif oturum ve vatandaşlık planlamak daha da önemli hale geldi” dedi.

Sektör dünya çapında genişliyor

Türkiye'nin küresel vatandaşlık programları sektöründen yüksek bir hacme sahip olduğunu vurgulayan Demirel, “Yatırım yoluyla vatandaşlık elde eden insanlar vatandaşlığını aldı gitti gibi düşünmemek gerekiyor. Bu varlıklı insanlar aynı zamanda iş insanı. Türkiye’nin stratejik konumu ve bölgesel merkez olma potansiyelinden dolayı hem iç pazara hem de bölgesel pazara ticaret yapmak amacıyla vatandaşlık programı dışında da yatırım yapıyorlar. Vatandaşlık programları uluslararası iş yapmak isteyen yatırımcıların daha rahat bir şekilde ticaret yapmasına yardımcı oluyor. Örneğin, Amerika’da ve Latin Amerika’da hastane zincirleri olan bir iş adamından gelen bir vatandaşlık talebi var. Buraya sadece konut satın alıp vatandaşlık elde etmek için değil, planladığı bölgesel yatırımların süreçlerini kolaylaştırmak amacıyla Türk vatandaşlığı elde etme talebinde bulunuyor. Dünyadaki her vatandaşlık ve oturum programının kendine özel nüansları var" ifadelerini kullandı.

Demirel, dünyada milyar dolarlar yöneten iş insanlarının vatandaşlık programlarını bir nevi yatırım sepeti olarak nitelendirdiğini belirterek, “İnsanlar nasıl euro, dolar ve altın gibi yatırım sepetleri oluşturuyorsa aynı şekilde oturum ve vatandaşlıklarının da bir sepetini yapar haldeler. En son pasaport endeksi raporumuza göre en güçlü pasaport Japonya’ydı. Pandemi döneminde yasaklarla birlikte Japon vatandaşları 80’den az ülkeye gidebiliyordu. Londra’da işleri olan bir dolar milyarderinin vizesiz hayatını sürdürmesi ve işlerini geliştirmesi için sadece Japon pasaportuna sahip olması yeterli olmadı.

Vatandaşlıklarına Malta, St. Kitts Nevis ve Türkiye’yi eklemek istedi. Malta vatandaşlığı ile Amerika da dahil olmak üzere 185 ülkeye vizesiz girebiliyorsunuz, Avusturya vatandaşlığı programı ile 188 ülkeye, Antigua ve Barbuda ve St. Lucia gibi Karayip ülkelerinin vatandaşlıkları ile İngiltere ve Schengen bölgesine vizesiz girebiliyorsunuz. Portekiz, Malta ve Yunanistan oturum programları da Avrupa’da tercih edilen en popüler oturum programları arasında ve bu ülkelerin hepsinde ofislerimiz mevcut. Küreselleşen dünyada ekonomik, siyasi ve salgınlar gibi bölgesel ve uluslararası krizlerden etkilenmek istemeyen insanlar için yatırım yoluyla oturum ve vatandaşlık planlamak artık bir ihtiyaç. Bu gerçekliğin tehlikeli bir durum gibi algılanmaması gerekiyor. Bu artık yeni dünyanın bir parçası ve ülkeler için ek bir kaynak” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Mıhlama için izdiham: Süleymanpaşa’da 1 tonluk lezzet seli Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde düzenlenen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali’nin ilk gününde yaklaşık 1 ton mıhlama kısa sürede tükenirken, etkinlik alanında zaman zaman izdiham yaşandı. Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Karadenizliler Derneği tarafından organize edilen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali, ilk gününden yoğun ilgi gördü. Festival kapsamında vatandaşlara yaklaşık 1 ton mıhlama ikram edilirken, lezzetten tatmak isteyenler erken saatlerden itibaren etkinlik alanına akın etti. Kazanlarda hazırlanan mıhlama karıştırılırken ortaya çıkan görüntüler adeta görsel şölene dönüştü. Mıhlama dağıtımı öncesinde oluşan uzun kuyruklar dikkat çekerken, dağıtımın başlamasıyla birlikte kalabalık zaman zaman kontrolden çıktı, yoğunluk üst seviyeye ulaştı. Oluşan kalabalık nedeniyle festival yetkilileri, hazırlanan mıhlamanın yetip yetmeyeceği konusunda endişe yaşadı. İzdiham havadan görüntülendi Mıhlama için oluşan metrelerce kuyruk ve kalabalık, dron ile görüntülendi. Havadan çekilen görüntülerde, etkinlik alanındaki yoğunluk net şekilde gözler önüne serildi. Festivalin ilk günü, yoğun katılım ve renkli görüntülerle hafızalara kazındı. "6 bin kişiye mıhlama dağıtacağız" Tekirdağ Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Muharrem Akyüz, "Hamsi ve Mıhlama festivalimizin bugün ikinci günündeyiz. Arkamda görüyorsunuz izdiham oluştu. Bu daha ikinci gün mıhlama dağıtımı. Sağ olsun Süleymanpaşalılar bizlere tevazu gösteriyorlar. Bizi çok memnun ettiler ve çok kalabalık oldu. Mıhlama yetecek mi yetmeyecek mi bunun endişesi içerisindeyiz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 6 bin kişilik mıhlama hazırladık, 6 bin kişiye ücretsiz mıhlama dağıtacağız. Yarın da 10 bin kişiye ücretsiz hamsi dağıtacağız" dedi.
Ankara Yoğurt, ayran, turşu gibi ürünler 2026’da gıda trendleri arasında Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan yoğurt, ayran ve turşu gibi ürünlerin tüketim trendinin arttığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Sena Nur Doğan, "İnsanlar bu gıdaları artık yalnızca sindirim için değil, bağışıklık, ruh hali ve enerji üzerindeki etkileri nedeniyle tercih ediyor; böylece kültürel tarifler modern dokunuşlarla yeniden popülerleşiyor" dedi. Bireylerin artık yalnızca beslenmeye değil sağlıklarını korumaya, yaşam kalitesini artırmaya, zihinsel ve bedensel dengeyi sağlamaya ve çevre bilinciyle hareket etmeye odaklandığını vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Feel Well Beslenme ve Yaşam Tasarımı bölümü Diyetisyen Sena Nur Doğan, 2026 yılına nostaljik tatlar ve geleneksel pişirme tekniklerinin damga vuracağını söyledi. Proteinin beslenmenin merkezindeki yerini daha da sağlamlaştıracağına belirten Diyetisyen Sena Nur Doğan şu bilgileri paylaştı: "Bu yılın en güçlü sağlık temalarından biri bağırsak sağlığı. Mikrobiyom dostu ürünler, prebiyotik lifler, fermente gıdalar ve doğal probiyotik içeren seçenekler giderek daha fazla tercih ediliyor. Yoğurt, ayran, turşu gibi kültürümüzde var olan gıdalar modern beslenme trendlerinin yıldızı haline geliyor. 2026’da sağlıklı beslenme ‘yasaklar’ üzerinden ilerleyen katı bir sistem olmaktan çıkıyor. Yerini; tat duyusunu tatmin eden, dokularla oynayan, nostaljik lezzetleri modern yorumlarla yeniden sunan bir beslenme kültürü alıyor. Fermente gıdalar, bakliyatlar, ev yapımı soslar, eski pişirme teknikleri ve yerel malzemelerle hazırlanan yemekler güçlü bir geri dönüş yapıyor." Sığır yağı talebi artıyor Sığır yağının raflarda daha sık görüleceğini aktaran Diyetisyen Sena Nur Doğan, "Bir zamanlar geleneksel yemek pişirmenin temel unsurlarından biri olarak yüksek dumanlanma noktası ve zengin aromasıyla değer verilen sığır yağı, alternatif yağ arayışındaki tüketiciler tarafından yeniden keşfediliyor. Ancak sığır yağı doymuş bir yağdır. Yüksek doymuş yağ alımı, kalp ve damar hastalıkları riskiyle ilişkilidir; bu nedenle az miktarda tüketilmesi en sağlıklısıdır" ifadelerini kullandı. Proteinli içecekler daha da popülerleşiyor İçeceklerin artık yalnızca bir tamamlayıcı değil, başlı başına fonksiyonel bir ürün haline geldiğini ifade eden Diyetisyen Sena Nur Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Elektrolit destekli sular, proteinli içecekler, prebiyotik içeren soğuk çaylar, mantar özleri ve zihinsel dengeyi hedefleyen bitkisel karışımlar her zamankinden daha popüler. Tüketici, içtiği her ürünün kendisine ne sağladığını bilmek istiyor. Bu durum, üreticileri daha sade içeriklere, daha net amaçlara ve daha şeffaf etiketlere yönlendiriyor. Günümüz gıda trendleri, sağlıklı beslenmenin yalnızca makro ve mikro besin dengesiyle sınırlı olmadığını; keyif, sürdürülebilirlik, duygusal iyilik hali, kültürel bağlar ve pratik yaşamla uyumlu bir bütünlük sunması gerektiğini gösteriyor. 2026; bedeni besleyen, zihni destekleyen ve gezegene saygı duyan daha bütüncül bir beslenme yılı olacak."