GÜNDEM - 17 Ekim 2016 Pazartesi 15:26

Uzaya çıkacak ilk Türk öğrenci gün sayıyor

A
A
A
Uzaya çıkacak ilk Türk öğrenci gün sayıyor

2 milyondan fazla kişinin başvurduğu uluslararası yarışmada ilk 23’e giren üniversiteli Halil Kayıkçı, uzaya çıkmak için gün sayıyor.

NASA’da 1 haftalık zorlu eğitim aldığını söyleyen Kayıkçı, "Askeri düzen eğitim aldık" dedi. Uzaya çıkmanın çocukluk hayali olduğu vurgusunu yapan Kayıkçı, "Uzayla ilgili bir iş yapmak çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir şeydi" ifadelerini kullandı. 

Uzaya çıkacak ilk Türk olarak tarihe adını yazdıran İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencisi Halil Kayıkçı, Amerika’daki eğitimlerini başarılı bir şekilde tamamladı. Kayıkçı, uzaya çıkacağı heyecanlı zaman için gün sayıyor. Kayıkçı, uluslararası bir firma tarafından açılan yarışmaya arkadaşlarının tavsiyesi ile katıldı. Yarışmada, milyonlarca başvuru arasında 107 finalist içinden ilk 23’e giren Kayıkçı, Türkiye’den uzaya gidecek ilk Türk olma unvanına kavuştu. Esnaf bir babanın oğlu olan Kayıkçı, İTÜ’de Uzay Mühendisliği bölümünde eğitimine devam ediyor. Çocukluk hayalinin peşinde koşan Kayıkçı, hayalini gerçekleştirecek olmanın mutluluğu yaşıyor.

Uzaya çıkacak ilk Türk öğrenci gün sayıyor

"Uzayla ilgili bir iş yapmak çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir şeydi"
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde (NASA) 1 haftalık zorlu eğitimini tamamlayan Kayıkçı, başından geçen süreci anlattı. Uzaya çıkmanın çocukluk hayali olduğu vurgusunu yapan Kayıkçı, "Uzayla ilgili bir iş yapmak çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir şeydi. Başka iş yapacağım zaman işsiz kalacağımı düşünüyordum. Uzaya gitmek, uzayla ilgili bir şey yapmak istiyordum. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Uzay Mühendisliği Bölümüne geldim. Burada mühendislik çalışması yaparken hayallerimden sürekli bahsediyordum. Uzaya mı gideceksin diye sürekli şakası yapılıyordu. Arkadaşlarım bir yarışmadan haberdar olmuşlar. Bir uluslararası firma elemeler sonucunda bir kişiyi uzaya gönderecekmiş. Bana söyledi arkadaşlar. Başta inanmadım. 15-20 kişi söyledikten sonra bir bakayım dedim. Böyle bir yarışmaya başvurdum. 2 milyondan fazla başvuru olmuş yarışmaya" dedi.

Uzaya çıkacak ilk Türk öğrenci gün sayıyor

"Askeri düzen eğitim aldık"
Zorlu eğitimlerden geçtiğini söyleyen Kayıkçı, "Önce Türkiye’deki mülakatları geçtik. Fiziksel testleri geçtik. Sonra Amerika’ya gittik. 1 hafta astronotluk eğitimi aldık. 1 hafta boyunca NASA’da bir çadır kuruldu. Askeri düzen eğitim aldık. Yer çekimsiz ortamda bulunduk. Uçak kullandık. Roket yaptık. Fiziksel testlere girdik. Klasik sınavlara girdik. Onların sonucunda da en yüksek puan alan 60 farklı ülkeden gelen 107 finalist arasından en yüksek puan alan 23 kişiden biri olarak önümüzdeki yıl ülkemizi temsil edeceğim" dedi.

Uzaya 2017’de çıkacak
Uzaya çıkmak için 2017 yılını öngördüğünü söyleyen Kayıkçı, toplam 1 saatlik bir uzay deneyimi yaşayacağını aktararak, "Çıkış 3-5 dakika civarında olacak 103 kilometre. 15 dakika kadar yer çekimsiz ortamda bulunacağız. Ondan sonra daireler çizerek 30 dakika kadar iniş olacak. Toplamda yaklaşık 1 saat. Ülkemizi temsil etmek bu alanda çok önemli gerçekten heyecanlıyım. Gururluyum diyebilirim. Korkmuyorum çünkü uzay araçları yapılırken inanılmaz derecede testlerden geçiyorlar. Uçağın en az 6 ay testte olması lazım ve en az 6 ay uçuş süresine gelmesi lazım. Bunların sonunda bizim uçuşlarımız başlayacak. Gerçekten çok büyük emek var. Korkuyorum dersem onlara haksızlık etmiş olurum. Aynı gemide ben ve pilot olacak. Beraber çıkacağız" diye konuştu. Genç arkadaşlarına seslenen Kayıkçı, "Buradan gençlere seslenmek istiyorum, hayallerini büyük tutmaları, onlar için çok fazla çalışma yapmaları peşinden gitmeleri sonucunda, elbet bir gün başarıya ulaşacaklarını düşünüyorum" şeklinde konuştu. 

Murat Delice - Mustafa Bakırhan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sıcaklıklar artıyor, astım hastaları dikkat Yurdun büyük bölümünde baharın gelişiyle birlikte hava sıcaklıkları da artış göstermeye başladı. Sıcaklık artışına bağlı olarak lodosun hakim olduğu bölgelerse astım hastalarını olumsuz etkilendiğini söyleyen Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu, astım hastaları için uyarılarda bulundu. Lodosun etkili olduğu dönemlerde havanın insan sağlığı üzerindeki etkisi de değişiyor. Hava sıcaklığının artmasının, nem oranının ise azalmasının astım hastalarını olumsuz etkilediğini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu, ataklar halinde ortaya çıkan bir hastalık olan astımın görülmesinde mevsimsel özelliklerin de etkili olduğunu söyledi. Astımın ilkbahar ayları içerisinde bulunduğumuz bu günlerde ani atak şikayetlerini artırdığını ve özellikle bu hastalarda durumun daha kritik sonuçlar doğurduğunu ifade eden Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, hastaların yaşadığı sıkıntıları şu şekilde açıkladı: “Alınan havayı hava keseciklerine ileten soluk borusunun daralması sonucu ortaya çıkan astım, ataklar halinde kendini gösterir. Hastaların doktora başvurma nedeni genellikle nefes darlığı, kuru öksürük krizleri, nefes alıp verme sırasında ıslık sesine benzer bir ses duyulması ve göğüste sıkışma hissidir. Atak olmayan zamanlarda ise astımın herhangi bir belirtisi görülmez. Özellikle alerjik reaksiyonlara bağlı astımın teşhisi için akciğer grafisi ve solunum fonksiyon testi sonuçlarından yararlanılmaktadır. Bununla birlikte eğer doktorunuz gerekli görüyorsa teşhis için alerji testlerine de başvurabilmektedir.” Sabah saatlerinde pencereler açık tutulmamalı Genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olması mevsimsel geçiş dönemlerindeki şikayetleri artırdığını belirten Dr. Hacer Ofluoğlu, “Özellikle polen alerjisi olanların böyle havalarda kendilerini daha iyi korumaları gerekmektedir. Polenlerin yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamalı ve açık havada spor yapılmamalıdır. Dışarıdan gelindiğinde burun ve gözler suyla yıkanarak yapışan polenler uzaklaştırılabilir. Saçlardan dökülecek olan polenleri solumamak için mümkünse her gece saçlar yıkanmalıdır. Sabah saatlerinde pencereler açılmamalı, ev öğleden sonra havalandırılmalıdır. Polen mevsiminde çamaşırların evin içinde kurutulmasını tavsiye ediyoruz. Otomobil ile seyahat ederken camlar kapalı tutulmalı ve aracın polen filtresi her ilkbaharda değiştirilmelidir” dedi. Düzenli tedavilerle astım kontrol altına alınabilir Astımın günümüzde tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu belirten Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, düzenli ilaç kullanımı ve hekim kontrolünün tedavide önemli bir faktör olduğunu söylüyor. Astımın temelde bir hava yolu hastalığı olması nedeniyle kullanılan ilaçların birçoğunun inhalasyon ile verildiğini ifade eden Dr. Ofluoğlu, tedavi sürecini şu şekilde açıkladı: “İlaç doğrudan hasta olan bölgeye yani hava yollarına gönderilir. Böylece çok düşük dozlarda bile yarar elde edilirken yan etkiler en aza indirilmiş olur. Astımda ilaç tedavisinin mantığına göre hastaların şikayetlerini tamamen giderebilecek en az ilaç dozu ayarlanmaya çalışılır. Tipik olarak hastalar ilk tedavi başladıktan sonra 1-3 ay içerisinde ve daha sonra her 6 ayda bir değerlendirilmeli, hastanın genel durumuna göre gerekirse bu değerlendirmeler daha sık yapılmalıdır.” Ülkedeki toz bulutu etkisinden korunun Türkiye’de birçok şehirde toz taşınımı nedeniyle hava kalitesinde yaşanan düşüşler de kişilerin sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle astım hastalarının sağlığını negatif yönde etkileyecek çöl tozu etkisinin bu hafta sonuna kadar sürdürmesi beklenirken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu; atmosferin hava kalitesini etkileyen kum ve toz fırtınasından etkilenmemek için astım hastalarının mümkünse bu günlerde dışarı çıkmamaları, evlerde pencereleri uzun süre açık bırakmamaları, dışarıda bulunulması gereken hallerde ise maske kullanmaları uyarısında bulundu.
Erzincan Büyükbaş hayvanlar kenelere karşı ilaçlanıyor Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğüne bağlı Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü ekipleri ahırlarda büyükbaş hayvanlarda kenelere karşı ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor. Erzincan İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına sebep olan kenelerle mücadele çerçevesinde il ve ilçelerde büyükbaş hayvanları ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor. Kenelerden insanlara bulaşan KKKA hastalığına karşı devam eden ilaçlama çalışmaları ile hayvanlar üzerinde bulunan keneler etkisiz hale getirilerek hastalığı insanlara bulaştırmasının önlenmesi isteniyor. KKKA hastalığının, keneler tarafından taşınan bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi semptomlar ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) karakterli bir enfeksiyon hastalığı olması nedeniyle bölgede büyük öneme sahip. Türkiye’de 2002 yılından itibaren görülmeye başlayan ve önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan kenelere karşı il genelinde tüm büyükbaş hayvanların tamamına yakını ilaçlandı. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nde görevli veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenler tarafından uygulanan ilaçlama vatandaşı memnun ederken geri kalan hayvanların ilaçlanma çalışmalarının ise Kurban Bayramı öncesinde bitmesi hedefleniyor. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Veteriner Hekim Yunus Koç ilaçlama çalışmalarında sona gelindiğini belirterek, “Bahar aylarının gelmesiyle birlikte, yetiştiricilerimiz hayvanlarını otlağa çıkarmaya başladı. Otlağa çıkan hayvanlarda kene yapışması görülmekte. Bu kenelere karşı ilaçlamak için Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak ilimizde ki büyükbaş hayvanların tamamına yakınına ilaçlama çalışması yapmış bulunmaktayız. Kalan kısmını ise Kurban Bayramı öncesi tamamlamayı planlamaktayız. Ayrıca, yetiştiricilerimize kenelere karşı bilgilendirme çalışması yaparak kişisel tedbirlerin alınması konusunda uyarılarda bulunmaktayız” dedi. Akyazı Mahallesinde hayvan yetiştiriciliği ile uğraşan Ahmet Kılıç, her sene Tarım ve Orman Bakanlığından gelen ilaçları kullandıklarını söyleyerek ekiplere teşekkür etti. Bir başka büyükbaş hayvan yetiştiricisi Şahin Kılıç ise, “Yaz mevsiminin yaklaşmasından dolayı özellikle meralara hayvanlarımızı çıkarıyoruz. Meralarda da kene oldukça fazla bulunmaktadır. Özellikle Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekiplerinin getirdikleri kene ilaçlarını kullanarak bunlara önlem almaya çalışıyoruz. Özellikle hayvanların meme kısımlarında çok oluyor. Bizler de kendimiz kenelerden korunmak için çizme giyiniyoruz, açık renk elbise giyiniyoruz” ifadelerini kullandı.
Adana Ermeni katliamı izleri 104 yıldır duruyor Adana’da Ermeniler tarafından 1920 yılında Camili köyü basılarak 500 Türk’ün katledilmesinin izleri bir çiftlikte hala dün gibi duruyor. Ermeni Diasporası 24 Nisan’ı "sözde Ermeni soykırımı" diye ilan etse de Adana’nın bir çok yerinde Ermenilerin yaptığı katliamların izleri görünüyor. Bunlardan biri de Yüreğir ilçesine bağlı Camili Mahallesinde 1920 yılında meydana geldi. Kayseri’den Adana’ya doğru inen sayıları yaklaşık bin Ermeni silahlı komitacılar, 15 Haziran 1920 yılında Adana’nın Camili köyüne saldırdı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi kurşuna dizen silahlı Ermeniler, son kale olan Camili çiftliğinde katliam yaptı. Kapıları, duvarları ve çiftliğin ortasında yer alan tulumbayı kurşun yağmuruna tutan silahlı Ermenilerin kurşun izleri hala çiftliğin kapı ve duvarlarında yer alıyor. 19. yüzyılda yapılan ve hala ayakta olan bu tarihi çiftlik Ermeni mezaliminin izlerini taşımaya devam ediyor. “Kadın, çocuk ve hayvanları yukarıda ki mağaralara saklamışlar” Tarihi Camili Çiftliğinde yaşayan Abdullah Özdemir, o dönem de köyün yaşadığı olayları anlatırken şu ifadelere yer verdi; “Ermeniler 1920 yılında Kilikya bölgesi, yani bu bölgede topladıkları insanları buraya, Camili çiftliğine yığmışlar. Kaçan kadın, çocuk ve hayvanlar yukarıda ki mağaralara saklanırken erkekler çiftliğin içerisinde kalmışlar. Bazı bilgilere göre katledilen Türk sayısının 500’ü aşkın olduğu söyleniyor. Silahlı Ermenilerin bıraktığı mermi izleri hala kapı ve içeride yer alan Osmanlı armasında kendini gösteriyor. Türkler gelen Ermeniler tahılları yağmalamasın diye çiftliğin içerisinde kuyularda tahıllarını saklamışlar. Geçmişte burada çok büyük bir katliam yapılmış”. “1920 yılında Ermeni çeteleri katliam yapmıştır” Ermeni çetelerin Kayseri’den aşağıya inerek ne var ne yok her yerde katliam yaptıklarını ifade eden Özdemir, 1920 yılında çor çocuk demeden silahlı Ermeni çeteleri Kayseri’den bu tarafa doğru ne var ne yok toplayıp, buldukları yerde katliam yaparak buralara kadar gelmişlerdir” dedi