SAĞLIK - 23 Ekim 2019 Çarşamba 11:40

Varis oluşumunu önlemek için dikkat edilmesi gerekenler

A
A
A
Varis oluşumunu önlemek için dikkat edilmesi gerekenler

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Gökçe Şirin, varis hastalığının oluşumunda kişinin günlük yaşantısında aslında önemsiz gibi gördüğü bazı hareket ve duruşların oldukça önemli olduğunu vurguladı.

Medicana Çamlıca Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Gökçe Şirin, varis hastalığının oluşmasını ve ilerlemesini önlemek için dikkat edilmesi gerekenleri açıkladı. Varis toplardamarların organik bir sebep olmadan genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hal almasına dendiğini söyleyen Dr. Şirin, "Varisler önemli bir sağlık problemi olup yaşla birlikte giderek artmaktadır. Toplumun yaklaşık yüzde 15-20’sini etkilemektedir. Kadınlarda, erkeklere oranla daha fazla görülmektedir" diye belirtti.

Hastaların en yaygın şikâyetlerinin bacaklarındaki görüntü bozukluğu, uzun süre ayakta durunca ortaya çıkan bacak ağrısı, bacaklarda ağırlaşma, şişme, ödem ve bacak krampları olduğunu kaydeden Doç. Dr. Gökçe Şirin, "Varis oluşumunda günlük yaşantımızda aslında önemsiz gibi gözüken bazı hareket ve yaşam tarzlarının oldukça önemi vardır. Hastalığın oluşmasını ve ilerlemesini önlemek için dikkat etmemiz gereken bazı konular vardır" dedi.

Doç. Dr. Şirin, Varis oluşumunu önlemek için yapılması gerekenleri ve dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:

"Düzenli egzersiz ve spor yapmaya özen gösterin. Bacak kaslarını çalıştıran her hareket yararlıdır. En iyisi yürüme, yüzme, bisiklet, gibi sürekliliği olan hareketlerdir. Özellikle bacak kaslarını çalıştıran, tempolu yürüyüş, yüzme ve bisiklet sürmek gibi sporlar bacak toplar damarlarındaki kanın kalbe doğru hareketini hızlandırır. Fiziksel aktivite kan dolaşımını hızlandırdığından egzersizlerinizi düzenli olarak yapmayı ihmal etmeyin.

Bir saatten daha uzun süre oturmayın ya da ayakta kalmayın. Bacakları kalp seviyesinin üzerinde tutmak toplar damarlarındaki göllenmiş kanın boşalmasını sağlar. Gün içinde dinlendiğinizde fırsat buldukça ayaklarınızı uzatmanız, bacaklarınızın altına bir destek koyarak yüksekte tutmanız şikayetleriniz de azalma sağlar ve hastalığınızın ilerlemesini engellemenize yardımcı olur. Uzun süre oturan birinin arada bir ayağa kalması ve dolaşması, kas pompasını çalıştırması gerekir. Eğer kalkıp dolaşma şansınız yok ise birkaç basit hareket ile bacak dolaşımınıza yardımcı olabilirsiniz;
Ayaklarınızla 'A' harfi yapacak şekilde; ayak başparmaklarını birleştirip topukları uzaklaştırın.
Topukları birleştirip parmakları uzaklaştırarak 'V' harfi hareketi yapın.
Topuklarınız yere basarken ayaklarınızın ön kısmını yukarı kaldırın.
Ayak parmakları yere sabit basarken topuklarınızı yukarı kaldırın. Hareketlerin hepsini 10 defa tekrarlayın.

Soğuk suyla bacaklara duş yapmak. Cilde uygulanan soğuk su ile toplardamarlarımız büzülür ve kanın kalbe daha hızlı dönmesi sağlanır.

Bol giysileri tercih edin. Dar giysiler bacaklardan kalbe dönen dolaşımı engelleyerek kanın bacak toplar damarlarında göllenmesine neden olur. Bu da şikayetlerinizin ve hastalığınızın ilerlemesine neden olabilir. Bu nedenle çok dar giysiler giyilmemeli, kemerler fazla sıkılmamalı ve külotlu çorapların bel kısmını sıkmamasına da özen gösterilmeli.

Sıcak ortamlarda uzun süre kalmayın. Hamam, sauna, kaplıca gibi sıcak ortamlar toplardamarlarda genişlemeye neden olarak şikayetlerinizi artırabilir. Aynı şekilde uzun süre güneş altında kalmayın.

Ayakkabı topukları 5 cm'den yüksek olmamalı. Yüksek topuklu ayakkabı tercih etmeyin. Topuklar ne kadar yüksekse bacak kaslarının pompalama işlevi o kadar zayıftır. Giydiğiniz ayakkabıyı her gün değiştirin. Değişik yükseklikteki topuklar kan pompasına uyarıcı etki yaparak kanın kalbe dönüşünü kolaylaştırır.

Doğru beslenme. Doğru beslenme vücuda gerekli yapı maddelerini sağlar. Bağ dokusunun dayanıklılık ve esnekliğini sağlayan kollajen ve elastin liflerinin azalması varis oluşumuna neden olur. Doğru beslenme bağ dokusunu güçlendirir ve aşırı kiloyu önler.

Bol miktarda sıvı tüketin. Günde en az iki litre sıvı tüketilmelidir. Su içmek kan akışını ve vücutta biriken atık maddelerin atılımını kolaylaştırıyor.

Varis çorabı kullanın. Varis çorapları toplardamarlara dışarıdan mekanik destek olan özel basınçlı çoraplardır. Düzenli ve doğru şekilde kullanıldığında varis çorapları etkili bir yöntemdir. Ayağınıza uygun ölçüde bir varis çorabı için mutlaka doktorunuza müracaat ediniz.

Sigara içilmemelidir. Sigara ve oluşturduğu serbest radikaller damar duvarına zarar vererek damar hastalıklarının oluşmasına neden olur".

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.