GÜNDEM - 24 Kasım 2014 Pazartesi 17:16

Yargıtay Başkanı Alkan: 'Yapılacak düzenlemeler yargıda tutarlılık esaslarına aykırı'

A
A
A
Yargıtay Başkanı Alkan: 'Yapılacak düzenlemeler yargıda tutarlılık esaslarına aykırı'

Yargıtay Başkanı Ali Alkan, "Yapılacak düzenlemeler, yargıda devamlılık ve tutarlılık esaslarına aykırı, geçmişe ve geleceğe sâri bir dizi yanlışın önünü açabilecek niteliktedir" dedi.

Yargıtay Başkanı Alkan, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlayacak bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu seçimlerinin olağan süreleri dışında 3. kez yenilenmesi, Yargıtay'a yeni daireler kurulması, hâkim ve cumhuriyet savcılarının kurumun muvafakati olmaksızın Yargıtay'a atanması ve bu görevden alınması ile adli yıl açış töreninin kaldırılması öngörülmektedir. Bu teklif ile ilgili olarak tarihli Başkanlar Kurulu’nda Yargıtay’ın kurumsal görüşü sorulmadığı ve daha önce Yargıtay tarafından bildirilen öneri ve değişiklik teklifleri de değerlendirilmeye alınmadığından bu yasa teklifi ile ilgili olarak Başkanlar Kurulu’nca görüş bildirilmesine gerek olmadığına karar verilmiştir. Bu gelişmeler, adli yargının en sorumlu makamında oturan şahsımı kişisel düşüncelerimi açıklamaya mecbur bırakmıştır" ifadesini kullandı.

"Bu teklifin öncesinde veya hazırlanması sırasında kurumsal ihtiyaçlarımız ve taleplerimiz sorulmadığı gibi bir istişâre arayışına da girilmemiştir. Bu teklifteki değişikliklerin hangi ihtiyaçlara dayandığı, takvimlere bağlanacak derecedeki aciliyetlerin ne gibi sebeplerden kaynaklandığı bilinmemektedir. Bu teklifle ileri sürülen değişiklikler, Yargıtay’ın taleplerine dayanmadığı gibi Yargıtay’a, yargısal kültüre, yargı bağımsızlığına ve temyiz incelemesinin mahiyetine ciddi zararlar verebilecek nitelikler taşımaktadır" diyen Alkan, şu hususlara dikkat çekti:

“Yargıtay'ın yasal seçim yetkisine dayanarak belirlediği Birinci Başkanlık Kurulu’nun görevine hiçbir gerekçe gösterilmeden 6545 sayılı Yasa ile 28 Haziran 2014 tarihinde son verilmiş, bu yasa uyarınca henüz dört ay önce yeni bir seçim yapılmıştır. Tecrübe ve kıdemi önceleyerek seçilmiş bulunan yeni kurulun da görevine bu teklifle son verilmek istenmektedir. Bu müdahale daha ne zamana kadar devam edecektir? Yürütme bu kurul nasıl oluşursa memnun kalacaktır? Bu kurula 3. kez seçilecek olan yüksek yargı üyelerine bu türden bir memnuniyet yükünü yüklemek onlara da haksızlık olmayacak mıdır?

Anayasamızın 154. maddesi gereğince adli yargının temyiz mercii olarak görevlendirilmiş bir yüksek mahkeme olan Yargıtay’ın işleyiş ve organizasyon olarak da bağımsızlığı korunmalıdır. Zira Yargıtay’ın kuruluşu ve işleyişi de Anayasamızın 154/son maddesi gereğince ‘mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı’ esaslarına tabidir. Yargıtay’ın yasal seçim yetkisine dayanarak Büyük Genel Kurulu tarafından oluşturulan birimlerine sıkça yapılan bu tür müdahaleler Anayasamızın sözüne ve ruhuna uygun değildir.
Yargıtay'a yeni daireler kurulması, ülkemizde yargının iş yükü sorunu yapısaldır. Yargıtay'ın tek başına sebep olduğu ve tek başına çözebileceği bir sorun değildir. Yılda 1 milyon dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay, dünyanın en büyük temyiz mahkemesi durumundadır. Yapılmak istenen bu düzenleme ile Yargıtay yüzde 30 oranında daha büyüyerek, üye sayısı 516’ya ulaşacaktır. 2/2 Yargıtay'a gelen dosya sayısı her yıl yüzde 10 civarında arttığından bu artışa bağlı olarak gerçekleştirilecek bu türden değişiklikler her üç yılda bir Yargıtay'ın yüzde 30 oranında büyümesi sonucunu doğuracak ve Yargıtay'ın bir içtihat mahkemesi olma özelliğini tamamen ortadan kaldıracaktır. İş yükü sorunu, sadece Yargıtay'ı büyütme anlayışına bağlı olarak çözülmeye çalışılacaksa bu yöntem hem sorunu çözmeyecek hem de Yargıtay’ı bir yüksek mahkeme olmaktan çıkaracaktır. İş yükü sorununun çözümü, uyuşmazlık nedenlerini azaltan, alternatif çözüm yollarını etkinleştiren, temyiz öncesinde istinaf incelemesi öngören etkin yapısal reformların gerçekleştirilmesi yanında, yasal düzenlemelerde istikrarın sağlanması gibi tedbirlerle mümkün olacaktır. Türkiye'ye ve Avrupa Birliği’ne yıllardır istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirileceği vaadinde bulunulmaktadır. Yargısal alandaki pek çok iyileştirici etki, bu mahkemelerin faaliyete geçmesine bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 16.07.2014 tarih ve 131 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Yargıtay daireleri arasındaki iş bölümü düzenlemeleri de bu mahkemelerin 2014 yılı Kasım ayında faaliyete geçirileceğine ilişkin yetkililerin yaptığı açıklamaya bağlı olarak 2014 yılı sonuna bırakılmıştır. Eğer istinaf mahkemeleri ileri sürüldüğü gibi faaliyete geçirilecekse, Yargıtay'ın iş yükü yaklaşık yüzde 90 oranında azalacak ve 2015 yılı sonunda arşivde temyiz incelemesini bekleyen dosya kalmayacaktır. Bir taraftan Yargıtay'ı yüzde 90 oranında küçültecek istinafları faaliyete geçirmeyi vaat etmek, diğer taraftan Yargıtay'ı yüzde 30 oranında büyütmek için teklifte bulunmak çelişkisi, yasa değişikliği teklifinde gösterilen gerekçelerle açıklanamadığı gibi tutarlı ve makul bir yaklaşım olarak da görülmemektedir. Öte yandan, istinafın kurulmasıyla birlikte öngörülen küçülmenin objektif esasları ile yönteminin ne olacağı şimdiden ortaya konulmalıdır. Bu hususun ortaya konulmaması ve Yargıtay’ın yeniden yapılandırılmasının bir ay sonra faaliyete geçirileceği belirtilen istinaf mahkemeleri ile birlikte ele alınmaması, yasal düzenlemenin amacı konusunda soru işaretlerine neden olmaktadır. Yargıtay'ın büyüme ve istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesine dair görüşleri ilkesel olup, önceki yıllarda da defalarca ifade edilmiştir. Yargıtay, yetkili kurulca seçilecek tüm üyelerini aynı değerde görmekte ve emsalleri içerisinde temayüz ederek seçilecek üyelerinin Yargıtay’a sağlayacakları büyük katkıya inanmaktadır.
Hâkimlerin atanması usulü; Yargıtay'da üyeler dışında bin 308 hâkim ve cumhuriyet savcısı görev yapmaktadır. Mevcut düzenlemelere göre hâkimlerimizin ve cumhuriyet savcılarımızın Yargıtay'a atanması ve ayrılmasında kurumsal muvafakat ve görüş gerekmektedir. Yargıtay tetkik hâkimliği ve cumhuriyet savcılığının üst düzey bir performans gerektirdiği, yıllar içinde oluşan uzmanlıkları ile kurumsal hafızanın önemli bir bölümünü teşkil ettikleri, daireler ve başsavcılığımızın muvafakat ve görüş bildirme işlemlerinde bu uzmanlık düzeyi ve toplam kalitenin gözetilmek zorunda olduğunu adalet teşkilatımızın tüm çalışanları bilmektedir. O halde bu muvafakat ve görüş işlemini kaldırarak, kanun yolları incelemesinde uzmanlaşmış insan kaynaklarını atama ve görevden alma işlemlerinde Yargıtay'ı kurumsal olarak devre dışı bırakmanın makul, meşru ve devlet geleneği kapsamında bir açıklaması bulunmamaktadır. Hâkim ve savcılar ancak teşkilat yasalarında açık hüküm bulunan Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Anayasa Mahkemesi, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Adalet Bakanlığı Merkez Teşkilatı gibi kurumlarda HSYK'nın kararı olmadan doğrudan görevlendirilebilirken, görevi hâkim ve savcıdan başka kimseyle yürütülemeyen, salt yargısal görev yapan Yargıtay, hâkim ve savcılarının görevlendirmelerinde doğrudan atama yapmak bir yana, tamamen devre dışı bırakılmaktadır. Yargıtay’ın muvafakat ve görüş bildirme işlemleri, yıllar içerisinde oluşan kurumsal teamüller çerçevesinde talepler ile kurumsal ihtiyaçlar telif edilerek gerçekleştirilmektedir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu son üç yılda Yargıtay dışına atanma talebinde bulunan 297 tetkik hâkiminden 294’üne ilgili daire başkanının muvafakatini de alarak izin vermiştir. Bu teklifle birlikte Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olarak temyiz incelemesinde görev yapacak 3/2 hakim ve cumhuriyet savcılarının belirlenmesindeki kısıtlı rolü tamamen ortadan kaldırılmakta ve Yargıtay HSYK'nın doğrudan atama ve görevden alma işlemlerine muhatap olan bir ilk derece mahkemesine dönüştürülmek istenmektedir. Bu tasarruf, başta temyiz incelemesinin mahiyeti olmak üzere Yargıtay’ın yüksek mahkeme sıfatı ile uyuşmamaktadır.

Adli yıl açış töreni; Türk yargı kültüründe önemli bir yer tutan, 1943 yılından beri yasama, yürütme ve yargının üst düzey temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen ve yargının sorunlarının adli yargı ile savunma makamlarının en üst temsilcileri tarafından dile getirildiği adli yıl açış töreninin kaldırılmak istenmesi, sadece Yargıtay’ın değil yargı adına ifade edilen tüm düşüncelerin etki gücünü azaltacaktır.
Sonuç; bağımsız bir yüksek mahkeme olan Yargıtay, 146 yıllık bir kurum olarak kurallarla, kurullarla, müzakere kültürü ile yıllar içinde oluşturduğu güçlü kurumsal yapısı ve iyi yetişmiş insan kaynakları ile yargısal sorunlara çözümler önerebilecek imkan, tecrübe ve kabiliyete sahiptir. Sorunların tespiti ve çözüm ihtiyacı ortaya çıktığında kurumlar düzeyinde katkı verebileceğimiz her fırsatta dile getirilmiştir. Yargının bağımsızlığı en başta yargı kurumlarının organizasyonlarında ve işleyişinde kendini gösterir. Yargının teşkilat yapısı ile yargısal alan beklentilerle, ani gelişen olaylar üzerine makul, meşru ve haklı gerekçe içermeden tek taraflı olarak düzenlenebilecek bir alan olmamalıdır. Özellikle yargıya tanınan yasal demokratik seçim hakkının kullanılması sonucunda oluşan temsile, yeni bir yasa değişikliği ile tekrarlanan bu tür müdahale düşünceleri kabul edilemez. Bu kapsamda yapılacak düzenlemeler, yargıda devamlılık ve tutarlılık esaslarına aykırı, geçmişe ve geleceğe sâri bir dizi yanlışın önünü açabilecek niteliktedir."  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Paramediklerin survivor gibi yarışları nefes kesti Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) ev sahipliğinde, Antalya İl Sağlık Müdürlüğü paydaşlığında düzenlenen 16 farklı üniversiteden 26 ekip; 9 farklı etaptan oluşan “VIII. Ulusal Tralli Travma Rallisi"nde kıyasıya yarıştı. Yarışma araç içi trafik kazası, motosiklet kazası, otobüs kazası, yüksekten düşme vakası, KBRN yanığı vakası, ileri yaşam desteği, dar alan (enkaz), bilgi ve taşıma teknikleri etaplarında gerçekleşti. Öğrencilerin zaman, hız, bilgi ve doğru müdahale ile ter döktükleri yarışmayı, katılımcılar ve sağlık sektörünün öncüleri takip etti. Anonslarla birlikte harekete geçen paramedikler, önceden hazırlanan senaryolar ve temsili olaylara hızla müdahale etmek için çabaladılar. Trafik kazalarına yüksekten düşme vakalarına, dar alanlarda sıkışan yaralılara ulaşmak için bile mücadele eden paramedikler, olay yerindeki ilk müdahaleyi de hakemler eşliğinde yapıp puan almaya çalıştılar. Olay ylerinde yapılan ilk müdahalenin ardından sıra yaralıları ambulansa taşımaya geldiğinde ise yarışmacıları yine zor anlar bekledi. İki görevlinin taşıdığı yaralı kimi zaman dar tünellerden geçirilip merdivenlerden indirildi, arazi şarlatına göre uyarlanmış alandan ambulansa ulaştırıldı. 9 etabın her birinde yarışan öğrenciler hünerlerini, uygulamaya dökerek gösterdi. Heyecan dolu yarışmada ekipler gerçeği aratmayan bir mücadele sergiledi. Soluk soluğa geçen yarışmada öğrencilerin etaplarda gösterdikleri performanslar uzman hakemlerce değerlendirildi. “Her an hazırız” Yarışma sonrası ödül töreninde konuşan, aynı zamanda Acil Tıp Uzmanı olan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atıf Bayramoğlu, Türkiye’de son yıllarda paramedik sayısının hızla arttığından vakalara anında müdahale edildiğine vurgu yaptı. Türkiye’de 1993 yılında 9 Eylül Üniversitesinin girişimiyle paramedik mesleğinin eğitimlerine başlandığını hatırlatan Prof. Dr. Atıf Bayramoğlu, “Günümüzde Sağlık Bakanlığına bağlı 112 acil sağlık hizmetlerimizin ülke genelinde toplam istasyon sayısı 3 bin 402’ye, il sağlık hizmetlerinde kullanılan kara ambulans sayısı ise 5 bin 738’e ulaşmış durumda. Paramedik; dağ, taş, köy, göl, sokak, yol, ev demeden yardım etmeye koşan, işini aşkla heyecanla en iyi şekilde yapmaya çalışan 112 çalışanlarıdır. Vatan için, millet için, bayrak için ve tabii ki sizler için ülkemizin dört bir yanında hep en iyisini yapmayı hedefler. Yılmadan, bıkmadan çalışmaya devam eder. Paramedik siren sesiyle, tepe lambasıyla, vakanın stresiyle yaşamaktan mutludur. İsimsiz kahramanlarımız yerinde, zamanında ve yeterli ekipmanlar ile hizmet vermeye her an hazırdır. Gözünüz arkada kalmasın, acil sağlık hizmetleri paramediklere emanet. Türkiye’nin Acil Sağlık Hizmetlerindeki gücü tartışılmaz. Bu gücün paydaşı olan paramediklerin özverisi hayranlık uyandırıcı. Her biriyle gurur duyuyor, VIII. Ulusal Tralli Travma Rallisi sebebiyle kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz. Bu vesileyle siz kıymetli öğrencilerimize ve tüm paramediklere başarılar diliyorum” dedi. 9 etabın sonucunda genel derecelendirmede birinci, ikinci ve üçüncü olarak kupa alan üniversiteler törenle kupalarını aldılar.
Denizli PAÜ ’Kurumsal Akredite’ olmayı başardı Pamukkale Üniversitesi (PAÜ), Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında yapılan değerlendirme sonucu “Kurumsal Akredite” olmayı başardı. Rektör Kutluhan, PAÜ’nün ‘Kurumsal Akreditasyon’ belgesini YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ile YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak’ın elinden aldı. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanlığı tarafından yürütülen 2023 Yılı Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında Pamukkale Üniversitesi’ne ‘Kurumsal Akreditasyon’ verilmesine karar verildi. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde düzenlenen 2024 YÖKAK – Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı’na PAÜ’yü temsilen Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan başta olmak üzere; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Necip Atar, PAÜ Kalite ve Veri Değerlendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi (KAVDEM) Müdürü Prof. Dr. Yıldıray Turhan, KAVDEM Yönetim Kurulu Üyeleri Doç. Dr. Ferda Esin Gülel, Dr. Öğr. Üyesi Senem Pak, Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk Uygulama ve Araştırma Merkezi (TOHSAM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Öncü Yanmaz Arpacı katıldı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde düzenlenen 2024 YÖKAK – Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı’nda PAÜ’nün Akreditasyon Belgesi’ni alarak PAÜ ailesi ile yaşadığı mutluluğu paylaşan Rektör Kutluhan: “Üniversitemizin akreditasyon sürecinde emeği geçen akademik ve idari personellerimiz ile öğrencilerimize teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi. “2024 yılında yapılması planlanan akreditasyon değerlendirmesini 2023 yılına alarak bu süreci öne çekmiş olduk” Akreditasyon süreci hakkında bilgi veren Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan şunları aktardı; “Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Kurumsal Akreditasyon Programı (KAP), yükseköğretim kurumlarının kurumun kalite güvence sistemini, kurumda yürütülen Liderlik, Yönetişim ve Kalite, Eğitim ve Öğretim, Araştırma ve Geliştirme ve Toplumsal Katkı faaliyetlerinin niteliksel ve niceliksel olarak değerlendirmesini amaçlayan bir dış değerlendirme yöntemidir. KAP kapsamında ilgili üniversite, YÖKAK değerlendiricileri tarafından değerlendirme ölçütlerine göre değerlendirilmektedir. Yönetmelik gereği dış değerlendirme geçiren üniversiteler iki yıl sonra izleme değerlendirmesi, 5 yıl sonra da zorunlu akreditasyon değerlendirmesine tabi olmaktadırlar. Üniversitemiz 2018 yılında dış değerlendirme programı geçirmiş olup, 2023 yılında akreditasyon değerlendirmesine dâhil olmak için Üniversite Yönetimi olarak YÖKAK’a niyet beyanında bulunduk. Gönderilen niyet mektubunun YÖKAK tarafından kabul edilmesi ile birlikte Üniversitemiz 2023 yılı akreditasyon değerlendirmesine dâhil edildi. 13 Haziran 2023’te PAÜ Senato Salonunda gerçekleştirdiğimiz Kalite Komisyonu toplantısında Kurumsal Akreditasyon Sözleşmesini imzalayıp YÖKAK’a ileterek süreci başlatmış olduk. 2024 yılında yapılması planlanan akreditasyon değerlendirmesini 2023 yılına alarak bu süreci öne çekmiş olduk. Temmuz 2023’te yapılan Kalite Komisyonu toplantısında, akademik birimlerin mevcut durumları akreditasyon ölçütlerine göre puanlandı ve birimlerin akreditasyon sürecine iyi bir şekilde hazırlanabilmelerine yönelik yol haritası çizildi. PAÜ’nün akreditasyon değerlendirmesine dahil olmasından sonra birçok kez yönetimimiz öncülüğünde Kalite Komisyonu toplantıları gerçekleştirdik.” “Üniversitemiz eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve toplumsal katkı çalışmalarını şekillendirdi” Kurumsal Akreditasyon Programı Değerlendirme Süreci hakkında bilgi vererek sözlerine devam eden Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, “Akreditasyon değerlendirme süreci Kurum İç Değerlendirme Raporu (KİDR) ile Ön Değerlendirme, Ön Ziyaret, Saha Ziyareti ve Ziyaret Sonrası Faaliyetler olmak üzere dört farklı aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle YÖKAK’ın kurumsal akreditasyon değerlendirme takımı çevrimiçi olarak bir ön ziyaret gerçekleştirdi. PAÜ üst yönetimimiz, Senato, Kalite Komisyonu, akademik ve idari birim yöneticileri, uygulama ve araştırma merkezleri PAÜ Rektörlük Senato Salonu’nda düzenlenen toplantılarda takım ile bir araya geldi. Bu toplantılarda ilgili konu başlığında üst yönetim ve yöneticiler tarafından yöneltilen sorulara ilişkin PAÜ’nün uygulamaları hakkında takıma bilgiler verildi. Üniversitemiz ‘Üreten Üniversite’, ‘Şehirle Bütünleşen Üniversite’ ve ‘Üniversite Hayatın Rehberidir’ stratejileri çerçevesinde eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve toplumsal katkı çalışmalarını şekillendirdi. Yapılan toplantılar sonrasında saha ziyaretinin planlaması da benim ile YÖKAK Akreditasyon Değerlendirme Takımı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güden arasında görüşülerek kararlaştırıldı. Bu aşamada Üniversitemiz için planladığımız KAP saha ziyareti, Prof. Dr. Mustafa Güden ve değerlendirme takımı tarafından 10-13 Aralık 2023 tarihlerinde gerçekleştirildi. Değerlendirme süresince, Üniversitemizin Üst Yönetimi, Üniversite Danışma Kurulu, Kalite Komisyonu, İdari Birimlerin yönetici ve personeli, Pamukkale Teknokent ve Üniversitemizde bulunan Uygulama ve Araştırma Merkezleri ile toplantılar yapıldı. Eğitim Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Mühendislik Fakültesi, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Honaz MYO, Teknik Bilimler MYO yerinde ziyaret edilerek birim yöneticileri, akademik personel ve öğrenciler ile görüşmeler gerçekleştirildi. Görüşmelerde PAÜ kalite güvencesi çalışmalarına ilişkin birimlerdeki yayılımı, süreçlerin Planla, Uygula, Kontrol Et ve Önlem Al (PUKÖ) yaklaşımı kapsamında izleme, değerlendirme ve iyileştirme yöntemlerine ilişkin detaylar hakkında bilgiler alındı. YÖKAK takımının ziyaretleri sonrası, üst yönetimimiz ve ilgili yöneticiler ile değerlendirme toplantısında bir araya gelindi. Saha ziyaretleri sonrasında ise son aşama olarak Kurumsal Akreditasyon Programı Raporu (KAR)’nun YÖKAK tarafından onaylanması sonrası KAR’a istinaden akreditasyon kararı yayınlandı. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanlığı tarafından yürütülen 2023 Yılı Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında Pamukkale Üniversitesi’ne ‘Kurumsal Akreditasyon’ verilmesine karar verildi. Ben bir kez daha Üniversitemizin akreditasyon sürecinde emeği geçen akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimize teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
Eskişehir Alerjik reaksiyonlar gün geçtikçe artıyor Özel Ümit Batıkent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Yüzüak, göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyonların nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Alerjik reaksiyonlar ile göğüs hastalıklarının sağlık alanında oldukça önemli ve birbiriyle sık sık ilişkilendirilen konular olduğunu belirten Dr. Yüzüak, “Günümüzde alerjik reaksiyonlar, insanların yaşamlarını derinden etkileyen yaygın sağlık sorunlarından biridir. Alerjiler, bazen yaşamı tehdit eden ciddi durumlara yol açabilirken, bazen de günlük yaşamı rahatsız eden belirtilerle kendini gösterebilir” diye konuştu. "Bu reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır" Alerjiyi bağışıklık sisteminin, zararsız maddelere karşı normalde tepki vermemesi gereken bir şekilde tepki vermesi durumu olarak tanımlayan Dr. Murat Yüzüak, “Bu tepki, alerjik reaksiyon olarak adlandırılır ve vücutta çeşitli semptomlara yol açabilir. Alerjik reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır. Özellikle besin alerjileri ve alerjik astım gibi durumlar sık görülmektedir. Bunun arkasında yatan nedenler arasında genetik yatkınlık, çevresel faktörlerin etkisi ve modern yaşam tarzı yer almaktadır” dedi. Göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyon ilişkisi Dr. Yüzüak, göğüs hastalıkları ile alerjik reaksiyonlar arasında sıklıkla bir ilişki olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Alerjik astım, solunum yollarını etkileyen ve astım semptomlarına neden olan bir durumdur. Alerjenlere maruz kalmak, astım ataklarına yol açabilir. Ayrıca, alerjik rinit (saman nezlesi) ve bronşit gibi durumlar da göğüs hastalıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Alerjik reaksiyonlarla en sık ilişkilendirilen göğüs hastalıkları arasında alerjik astım, alerjik rinit, kronik bronşit ve KOAH gibi solunum yolu hastalıkları yer alır. Bu hastalıkların çoğu alerjenlere maruz kalmanın tetiklediği semptomlara sahiptir. Alerjik reaksiyonlar, göğüs hastalıklarının semptomlarını şiddetlendirebilir ve kontrol altına alınmasını zorlaştırabilir. Örneğin, alerjik astımı olan bir kişi, alerjenlere maruz kaldığında solunum problemleri yaşayabilir ve astım atağı riski artabilir. Alerjik rinit ise burun tıkanıklığı, hapşırma ve burun akıntısı gibi semptomlara neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir." Nasıl mücadele edilir? Alerjik reaksiyonlarla mücadele etmek için hangi tedavi seçeneklerinin kullanıldığına ilişkin konuşan Yüzüak, konuşmasının devamında, "Alerjilerle başa çıkmak için ilk adım, alerjenlerden kaçınmaktır. Alerjik reaksiyonların tedavisinde birkaç farklı yöntem kullanılabilir. İlaçlar, semptomları hafifletmek ve kontrol altına almak için kullanılır. Ayrıca, immünoterapi (alerji aşıları) alerjik reaksiyonların altında yatan immünolojik mekanizmaları hedefleyerek uzun vadeli tedavi seçeneği sunar" ifadeleri kullanıldı. Yanlış bilinen doğrular Alerjilerle ilgili yanlış bilinen birçok şeyin olduğuna dikkat çeken Dr. Yüzüak, sözlerini şöyle sürdürdü: "En yaygın yanlışlardan biri, bir alerji testinin mutlaka gerekliliği üzerinedir. Ancak alerji testleri, semptomlara neden olan belirli alerjenleri belirlemekte yardımcı olabilir, ancak her zaman kesin bir tanı koymak için tek başına yeterli değildir. Bu nedenle, bir uzmana danışmadan önce kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Alerjiler, günümüzde yaygın ve ciddi sağlık sorunlarından biridir. Ancak doğru bilgi ve uygun tedavilerle, alerjik reaksiyonlarla başa çıkmak mümkündür.”
Adıyaman İsias Otel duruşmasına ara verildi Adıyaman Adliyesinde görülen İsias Otel davasının ikinci duruşmasına ara verildi. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Otel davasında 3’ü tutuklu 11 sanığın yargılaması sürüyor. Birleşik dosya kapsamında sanıklar, müştekiler, sanık ve müşteki avukatlarına söz veren mahkeme heyeti daha sonra müşteki avukatlarının özel olarak hazırlattığı ve mahkemeye sunulan uzman raporlarıyla ilgili raporu hazırlayan uzmanları dinledi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yonca Hürol, “40 yıldır mimarlık öğrencilerine taşıyıcı sistemlerin nasıl tasarlanması gerektiğini öğretiyorum. İsias Otel binasının ilk projesi, mimarı projede öncelikle yönetmeliklere uyulmadığını düşünüyorum. 1975 yönetmenliğine göre daha fazla perde duvar kullanılmalıydı. İnşaat mühendisinin otel sahibini uyarması gerekiyordu. İlk projede mal sahibi, belediye görevlileri, mühendislerin sorumluluğu var. İkinci projede ise 5 yılı bittiği için tekrar inşaat projesi yapılması gerekirdi. Karkas yapı 1998 yönetmeliğine uymamıştır. Projede çok duvar yükü bindirilmiştir. Zaten zayıf olan kirişleri ve döşemelere çok fazla yük bindirilmiş. Özellikle inşaat projesine uyulmadığını düşünüyorum. Sonuç olarak bütün ekibin hatalı kusurlu olduğu kanısındayım” dedi. Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, “Ortada 1993 yılında yapılmış ve bununla ilgili statik hesapların olduğunu, ancak 2001 yılında yapılan projede sadece mimari proje olduğunu gördük. Biz projede tartışma konusu olabilecek hiçbir kusuru dikkate almadık. Kolon etriyelerinde sıklaştırma yapılmadığı, tadilat mimari projesinde mevcut asansörün arkasına iki asansör eklendiğini gördük. O bölgede kiriş olduğunu, ancak bununla ilgili sabit mi değil mi bilmiyoruz. Otele çevrilirken ek duvarlar yapıldığı, binanın kendi ağırlığında bir artış var. 2016 yılındaki ek bir kat yüklendiği biliyoruz. Buraya kat ekliyorsanız, ek yüklerde koymak zorundasınız" ifadelerini kullandı. İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Haluk Suçuoğlu rapora ilişkin, “Deprem yönetmenliğinin hazırlanmasında görev yaptım. 1993 yılında yapılan İsias Otel 1975 deprem yönetmenliğine göre yapılmış. Binanın uygulaması projeye uygun olmamış. 2003 yılında otele dönüştürüldüğünde deprem yönetmenliği değişmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış. Bu binanın sıkılaştırmasında ana ve tali unsurlar var. Ana unsur, ilk yapılan projeye göre inşa edilmemiştir. 1998 yönetmenliğinde daha ilave hükümler gelmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet Savcısı, tutuklu bulunan sanıkların tutukluluk halinin devamı, adli kontrol olanların adli kontrolünün devamı şeklinde mütalaa verdi. Ardından müşteki yakınlarına söz verildi. Müşteki avukatlarından biri, tutuksuz sanık Efe Bozkurt’un, mahkemeye mazeretsiz gelmemesinden dolayı tutuklanması için yakalanmasını talep etti. Sanık avukatlarının mütalaasına geçilmeden mahkeme heyeti duruşmaya 45 dakika ara verdi.