SAĞLIK - 07 Eylül 2017 Perşembe 15:09

'Yaşamaz' denilen bebek sığırdan kalp damarı ile hayata tutundu

A
A
A
'Yaşamaz' denilen bebek sığırdan kalp damarı ile hayata tutundu

İkiz kardeşiyle dünyaya gözlerini açtığında sadece 1.5 kilo olan Nurten bebek, doğduğunda kalp damarlarından biri de yoktu. Ailesi, pek çok doktorun 'yaşamaz' demesine rağmen onu İstanbul’a götürdü ve çareye ulaştı. Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal tarafından operasyonu gerçekleştirilen Nurten Bebek, sığırdan yapılan yapay kalp damarıyla hayata tutunmayı başardı.

İmkansız dediler ama o başardı. Dünyaya gözlerini açtığı anda küçük bedeniyle hayata sarıldı. 1 ay yoğun bakımda kaldı sonra ameliyat masasına yattı. Doğuştan kalp damarlarından biri eksik olan Nurten bebeğe sığır boyun damarından kalp damarı yapıldı.

Antalyalı Aslı ve Seyit çifti, ikiz bebek bekliyordu. Bebekler dünyaya geldiğinde ikizlerden erkek olan sağlıklıydı ama Nurten Bebek sadece 1.5 kiloydu. Kalp damarlarından biri eksikti, üstelik sağlık sorunu bu kadarla sınırlı değildi. Antalya’da yaşama şansı verilmeyen bebeği ailesi ölüme terk etmedi. İstanbul’da Medicana International İstanbul Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal’e ulaştılar. Helikopter ambulansla Nurten Bebeği İstanbul’a getirdiler.

İnanılmaz şekilde bebek hayata bağlandı

Annelik heyecanını ilk kez yaşayan Aslı Çetin, ikiz bebek annesi. Hayatının hiçbir döneminde unutamayacağı ve çaresiz kaldığı anları şöyle anlattı: “Gebeliğim sırasında her şey normal seyrediyordu. İkiz bebeklerimizden birinde olan bu kalp sorunu anne karnındayken teşhis edilemedi. Bebeğimizi dünyaya getirdikten 1 hafta sonra kalp damarının olmadığını öğrendik. Antalya’da bize bebeğimizin yaşamasının imkansız olduğunu söylediler. Bir taraftan diğer sağlıklı olan bebeğimi korumaya çalışırken ve onun heyecanını yaşamaya bile fırsat olmazken bebeğimizi helikopter ambulansla İstanbul’a getirdik. Acilen ameliyata alınması gerekiyordu. Ameliyata alınmak için çok küçük ve zayıftı. Biz savaştık o da savaştı bizimle. 1 ay boyunca kilo almasını bekledik. Sonra bebeğimiz ameliyata alındı. Ameliyatın üzerinden 1 ay geçti, yaşamaz denilen bebeğimiz artık sağlıklı, şimdi evimizin yolunu tuttuk bebeğimiz sağlıklı bir şekilde Antalya’ya dönüyoruz”.

“Sığır boyun damarından damar yaptık”

Ameliyatı gerçekleştiren Medicana International İstanbul Hastanesi Pediatrik Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal, gerçekleştirdiği ameliyatla ilgili şunları söyledi: “Nurten bebek,1.5 kg ağırlığında dünyaya geldi ve kalbinde önemli bir rahatsızlık taşıyordu. Kalpten çıkması gereken iki damar yerine tek damar mevcuttu. Akciğer damarları, kalpten değil bahsettiğim tek damardan çıkıyordu. Ayrıca kalbin içerisinde geniş bir delik vardı ve sağ akciğere giden damarda bir darlık söz konusuydu.

1.5 kg altında bu ameliyatın yapılması çok büyük bir risk taşıyordu. Yani şöyle örnek verebilirim, Amerika’da 1.5 kg altında bu patolojiyle ameliyata alınan hastaların yüzde 90 ı kaybedilmişti. Hastanın başarı sansını arttırmak amacıyla, yoğun bakım koşullarında, yakın gözlem ve tedavi altında, midesine konan sondayla besleyerek yaklaşık 1 ay kadar kilo almasını sağlamaya çalıştık.Bu süre içerisinde 2.5 kiloya kadar ulaştı. Sonrasında daha güvenli bir şekilde tam düzeltme ameliyatına alabildik”.

“Kalbi delikti, damarda tıkanıklık vardı ve bir damarı yoktu”

Dr. Bilal, Nurten bebeğin kalp ve damarlarıyla ilgili birden çok sorun olduğunu kaydetti ve gerçekleştirdiği başarılı operasyon hakkında şu bilgileri verdi: “Kalpteki delik yama ile kapatıldı. Kalple bağlantısı olmayan ve aort damarından çıkan akciğer damarı, 12 milimetre çapında sığır boyun damarı kullanılarak sağ karıncık ile birleştirildi yani olması gereken hale dönüştürüldü. Ayrıca sağ akciğer damarındaki darlığın giderilmesi lazımdı. Kalp zarından bir parça alarak bu darlığı giderdik”.

“Bu ameliyat 20 yıl önce Türkiye’de ilk kez benim tarafımdan uygulandı”

Bu ameliyatın yeni olmadığını, Türkiye’de ilk kez kendisinin 20 yıl önce başarıyla uyguladığını belirten Dr. Bilal, “Bu ameliyatın en önemli özelliği , en iyi sonuçlarının yaşamın ilk 1 ya da 1.5 ayı içerisinde alınıyor olması. Gecikmiş vakalarda bazı dolaşım problemlerinin eklenmesiyle ameliyat sonuçları bu kadar yüz güldürücü olmayabilir. 10-15 yıl öncesine kadar kalp cerrahisinde ölüm oranlarının yüksek olduğu hastalıklardan bir tanesiydi bu. Ama dediğim gibi sığır boyun damarlarının gelişmesi ve kullanılabilir hale gelmesiyle bu ameliyatlarda başarı oldukça yükseldi”şeklinde konuştu.

Sığır boyun damarının dayanma süresi

Sığır boyun damarı, bu yaş grubu çocuklarda nerdeyse insan kalp kapağı kadar iyi sonuçlar verdiğinin altını çizen Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal, eğer ki bu kadar küçük bir bebekte kullanılırsa bozulmadan çocuğun ihtiyacını karşılama süresinin, hemen hemen insandan alınan kapaklara eşit olduğunu kaydetti.

Bozulma ihtimali

Prof. Dr. M. Salih Bilal, sığır boyun damarının bozulması durumunda şu bilgileri verdi: “Sığır damarı bozulduğu zaman ne olacak peki? Bozulması, darlık oluşmasıyla ortaya çıkar. Çünkü damarın çapı, çocuğun büyümesiyle artık onun ihtiyacını karşılayamayacak kadar küçük kalır. O zaman biz bu yapmış olduğumuz ameliyata göre çok daha basit ve az riskli bir ameliyatla bu damarı çıkartarak yerine kadavralardan alınan insan kalp kapağı takıyoruz. Takılacak insan kalp kapağı, çok uzun zaman çocuğun ihtiyacını karşılayabilir ve ilerde bozulduğu taktirde ameliyata ihtiyaç duymadan kasıktan girmek suretiyle içine yeni bir kalp kapağı yerleştirilebilir. Şu anda bu uygulamalar dünyada ve ülkemizde mevcut”.

Doğuştan kalp hastalıklarının görülme sıklığı yaklaşık yüzde bir olduğunu söyleyen Dr. Bilal, “Aslında bu oran oldukça yüksektir. Ülkemizde her yıl yaklaşık 10-15 bin doğuştan kalp hastalığı olan bebeğin dünyaya geldiğini gösteriyor bize. Bunların tedavi şansları eski yıllara göre arttı” dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çorum 10 ülkeden 77 bilim insanının katıldığı ’İrfan Geleneği’ sempozyumu başladı Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen "II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu"nda konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Bugün, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Koyunbaba’nın kucaklayıcı anlayışına ihtiyaç var" dedi. Türk Tarih Kurumu’nun katkıları ile Çorum Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu”na Mısır, Kazakistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Fransa, İran, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avusturya, Rusya olmak üzere 10 farklı ülkeden 77 bilim insanı katıldı. Sempozyumda 52’si sözlü, 12’si çevrimiçi, 2 video konferans olmak üzere 66 bildiri sunulacak. Sempozyumda tüm bilimsel oturumlar karekod uygulamasıyla yurt içi ve yurt dışından interaktif olarak takip edilebilecek. Sempozyum açılışında konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, Türkistan, Horasan, Irak’tan Anadolu’ya, Balkanlar’a kadar uzanan irfan geleneğinin 13 ve 14. yüzyıllarda dini ve manevi olduğu kadar siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip olduğunu söyledi. İrfan geleneğini temsil eden Türkmen ata, baba, şeyh ve dervişlerinin “Fütüvvet ve Melamilik” ile olan güçlü bağın oluşmasında rol oynadığını dile getiren Doç. Dr. Işık, “Onlar fethedilen gerçek manada bir Türk yerleşkesinin nihayetinde yurduna dönüşmesinde etkili oldular. Bugün onlar tekke, zaviye, türbeleri, mescit, cami, medrese, kütüphane, çeşmeleri, dini ve tasavvufi eserleri ve dahi mesajlarıyla gönüllerimizde ve zihinlerimizde yer tutmaktadır” dedi. Işık, bugün modernitenin ayrıştırdığı, dağıttığı, kutuplaştırarak çatıştırdığı farklılıkları bir tehdit olarak görmek suretiyle aynılaşmayı dayattığı, din, inanç, gelenek ve örf namına yerel öğeleri çağ dışılıkla damgalayarak itibarsızlaştırdığı, saf dışı bıraktığı bir dönemde olunduğuna dikkat çekti. "Modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız" İnsan egosunun hormonlu bir şekilde beslendiği, suni, orantısız, kibir ile ilahi ve beşeri nizamın üstünde kendisine roller biçtiği arızi bir dönemde olduğumuzu dile getiren Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Kadim erdemlerin yok sayıldığı tüm alemin, insanın sonsuz ve sınırsız hazlarına, ihtiraslarına hasredildiği, öyle ki aç gözlülükte modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız. Tüm patolojik arızalı anlayışın hayatı kuşattığı, adına rasyonel, pratik, pragmatik, diplomatik ve benzeri şekillerde ifade edilen etik ve ahlaki temelden yoksun bir takım yaklaşımlarla meşrulaştırılmaya çalışıldığı talihsiz bir zamandayız. Böylesi bir zamanda ve durumda Yunus Emre ile vücut bulan yaratılanı yaratanından ötürü seven, yetmiş iki milleti bir nazar gören, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin aslan ile ceylana aynı zaman ve mekanda adalet ve hakkaniyet şemsiyesi altında hayat bulunduran, Mevlana’nın kurulu düzene meydan okuyan, tüm dünyevi sınıfları ve sınırları kaldırarak ’ne olursan ol yine gel’ diyen, Koyunbaba’nın ’dirlik odunu yakın, geleni gideni hoş tutun’ himmetiyle güçlü bir şekilde ortaya konulan temelinde aşk ve sevgi bulunan bu birleştirici, kucaklayıcı ontolojik ve epistemolojik anlayışa olan ihtiyaç ortadadır. Bununla birlikte söz konusu irfan geleneğimizin emek, alın teri, zanaat, fedakarlık, paylaşmak, helal kazanmak, ahlaklı olmak gibi erdemlerinin işlenmesine de ziyadesiyle ihtiyaç olduğu da gözden kaçırılmamalıdır" diye konuştu. "Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsiyoruz" Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemiyeti Başkanı Ali Rıza Özdemir de yaptığı konuşmasında, bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsediklerini belirtti. Moğol istilasından sonra meydana gelen göçlerle birlikte Anadolu için yeni bir dönem başladığını hatırlatan Özdemir, "Horasan bölgesinden Anadolu’ya akan Türkmen aşiretlerinin içinde baba, ata, derviş ve şeyh olarak tanımlanan irfan ehli kimseler de yer almaktaydı. Bu dönemde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, asayiş, fütuhat ve iskan konularının çözülmesi, imar faaliyetleriyle toprakların şenlenmesi bahsedilen şeyh ve dervişlerin öncülüğünde olmuştu. Osmanlı sosyal hayatı için oldukça mühim olan zaviyeler, manevi temellere dayalı kurumlardı. Öyle ki ıssız beldeler ve stratejik noktalar ’gazi dervişler’ tarafından kurulan tekke ve zaviyeler eliyle birer yurda dönüşmüş ve kalkınmıştır. İşte Abdal Ata, bu dervişler arasında olduğu gibi, onun tabi olduğu Abdallar zümresi de Türk nüfusunun önemli unsurlarından biri olarak varlığını sürdürmekteydi. Anadolu’yu Türkiye yapan öncü şahsiyetler de bu kişiler ve bu Türk kitlelerdi" şeklinde konuştu. Başkanlık olarak, bugüne kadar Alevi ve Bektaşi tarihinin şemsiyesi altında toplanmış olay, olgu ve şahsiyetleri araştırmak, Türk tarihindeki yerini ortaya koymak ve yarına aktarmak amacıyla pek çok panel, konferans ve sempozyum tertip ettiklerini anlatan Özdemir, şunları kaydetti: "Bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı çok önemsiyoruz. Alevilik ve Bektaşilik Ansiklopedisi ile Aleviliğin Yazılı Kaynakları çalıştayları başta olmak üzere Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz beş büyük çalıştayımız da bu amaca hizmet etmektedir. Başkanlığımızda birçok konferans, panel ve temalı konserler düzenledik. Bundan sonra bu çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Temalı konserlerimi 2024 yılı içinde 50 ilimizde halkımızla buluşturacağız. 2024 ve 2025 yılları içinde Şah İsmail Hatayi, Anadolu’nun Horasanı Tunceli, Balkanlarda Alevilik ve Bektaşilik, Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarını, Aleviliğin Yazılı Kaynakları, Davut Sulari, Pir Sultan Abdal gibi birçok başlık altında yapacağımız sempozyumları planlamış bulunuyoruz. Kün-Ay isimli hakemli dergimiz yıl içinde yayın hayatına başlayacaktır." "Hedefimiz milli birliğimizi güçlendirmektir" Aleviliğin yakın tarihinin kayıt altına alınacağı sözlü tarih projesini bu yıl içinde başlatacaklarını aktaran Özdemir, "Bilimin namusuna sahip çıkan tüm akademisyenlerimizi, bu vesileyle çalışmalarımıza omuz vermeye çağırıyorum. Her zaman belirttiğim gibi pek çok alanda Alevi ve Bektaşi toplumuna hizmet götürmeyi görev edinmiş başkanlığımızın iki ana hedefi vardır. Bunlardan ilki her iş ve eylemde Alevi ve Bektaşi toplumunun rızalığını almaktır. Bu doğrultuda istişare etmekten bir an geri durmadığımızı gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. İkinci ana hedefimiz ise milli birliğimizi güçlendirmektir. Başkanlık olarak bizi, biz yapan değerlerimize bağlı kalmak ve sahip çıkmak dışında; onu aktarmanın da peşindeyiz. Tüm işlerimizin temel motivasyon kaynağını işte bu iki ana hedef teşkil etmektedir. Alevi-Bektaşi toplumu için tarihi ve değerli bir süreçte bulunduğumuzun farkındalığında olarak çalışmalarımızı sürdürmekte olduğumuzu belirtmek istiyorum. İnşallah kararlılıkla yürüdüğümüz bu yolda daha çok iş üretecek ve daha fazla Can’ımıza ve cemevimizin kutlu eşiğine hizmette bulunacağız" ifadelerini kullandı. Sempozyum açılışına; Vali Zülkif Dağlı, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, İl Jandarma Komutanı J. Alb Naim Çetinkaya, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konferans sonunda Çorum Valisi Zülkif Dağlı, İslam İşbirliği Teşkilatı İslam, Tarih, Sanat ve Kültür Merkezi Orta Asya Bölge Danışmanı Prof. Dr. Ashirbek Müminov’a plaket verirken, Müminov ise Vali Dağlı’ya kaftan hediye etti.
Aydın Anaokulunda kirpi operasyonu Aydın’ın Efeler ilçesinde İstiklal Anaokulu’nun bahçesindeki su giderine sıkışan bir kirpi, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerinin titiz çalışmasıyla kurtarıldı. Olay, sabah saatlerinde Meşrutiyet Mahallesi Gençlik Caddesi üzerinde bulunan İstiklal Anaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde anaokuluna çocuklarını getiren veliler bir kirpinin su giderine sıkıştığını fark ederek durumu okul idaresine bildirdi. Kendi çabaları ile kirpiyi bulunduğu yerden çıkartamayan okul idaresinin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yaptığı ihbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekipleri hızla yaramaz kirpiyi kurtarmak için çalışma başlattı. Kirpiyi görerek okul idaresine bildiren Emel Cem isimli veli, "Kirpiyi gördüm ve hemen okul idaresine söyledim. Okul idaresi de onlar da uğraştılar ama nasıl kurtarabileceklerini bilmedikleri için itfaiyeye haber çağırdılar. İtfaiye ekiplerinin sayesinde kirpi kurtarılacak ve doğal yaşamına geri bırakacaklar" dedi. Ekipler, kirpiye zarar gelmeden özgürlüğüne kavuşturulması için hummalı bir çalışma yürüttü. Özel ekipmanları ile hummalı bir şekilde çalışan itfaiye ekipleri kirpiyi kurtarmak için duvarı delip kirpinin ayaklarının sıkıştığı demiri demir makası ile kesti. Kirpi ekiplerin dikkatli ve duyarlı çalışmaları sonucu sıkıştığı yerden kurtarıldı. Gerekli kontrolleri yapılarak okul bahçesindeki otluk alana bırakılan kirpi bir süre sonra bölgeden uzaklaşarak gözden kayboldu. İstiklal Anaokulu idarecileri, şehirlerde yaşayan yaban hayvanlarının doğal yaşam alanlarının korunmasının herkesin sorumluluğu olduğu vurgulayarak Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerine çalışmalarda gösterdikleri hassasiyet için teşekkür etti. (MU-OD-
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi ile Karaganda Buketov Üniversitesi arasında iş birliği protokolü imzalandı Kastamonu Üniversitesi ile Kazakistan’ın Karaganda Buketov Üniversitesi arasında iş birliği protokolü imzalandı. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, beraberinde Dış İlişkiler Ofisi Genel Koordinatörü Doç. Dr. Mustafa Öztürk Akcaoğlu ve Öğretim Görevlisi Mehmet Bolluk ile birlikte Kazakistan’ın Karaganda şehrinde bulunan Karaganda Buketov Üniversitesi’ni ziyaret etti. İki üniversite arasındaki iş birliğini güçlendirmek ve ortak çalışmalar yapmak amacıyla gerçekleştirilen törende bir protokol imzalandı. Görüşmelere ve imza törenine, Rektör Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Karaganda Buketov Üniversitesi adına Rektör Vekili Prof. Dr. E. M. Tajvaev, Rektörlük Ofisi Başkanı Serik Kalkamanov ve birçok akademisyen katıldı. İki üniversite arasında imzalanan anlaşma ile Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü ile Karaganda Buketov Üniversitesi Ekonomi Fakültesi Turizm Bölümü, ayrıca Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ile Karaganda Buketov Üniversitesi Filoloji Fakültesi Kazak Dili ve Edebiyatı Bölümleri arasında çift diploma programlarını da içeren iş birliği sağlanacak. İmza töreninde konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, 2022’de başlayan Mevlana Programı iş birliğinin bu protokolle genişletildiğini ve imzalanan belgenin iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel bağları akademik iş birliğiyle daha da güçlendireceğine inandıklarını belirtti. Rektör Topal, protokolün üniversitelerin ve ülkelerin birbirini daha iyi tanımasına ve iş birliği potansiyelini daha etkin bir şekilde kullanmasına imkan tanıyacağını vurguladı. Karaganda Buketov Üniversitesi Rektör Vekili E.M. Tajbaev ise bu tür iş birliklerinin öğrenci ve akademisyenlerin kültürel ve akademik deneyimlerini artıracağına inandıklarını ve Türkiye ile Kazakistan arasındaki ilişkilerin derinleşmesine katkı sağlayacağını belirtti. Görüşmelerde, iki üniversite arasındaki iş birliğini geliştirme imkanları da ele alındı. Rektör Topal başkanlığındaki heyet, Saryarkinsk Arkeoloji Müzesi, Fizik ve Teknoloji Fakültesi Laboratuvarları ve Karlak Müzesi’ni ziyaret etti. Ziyaretin ikinci gününde Doç. Dr. Mustafa Öztürk Akcaoğlu, Yabancı Diller Fakültesi’ndeki Türk Dili Sınıfı’nda Erasmus+ KA171 Projesi çerçevesinde üniversite yönetimine, fakülte yönetimine ve Türk Dili Bölümü öğrencilerine Kastamonu Üniversitesi hakkında sunum gerçekleştirdi. Karaganda Buketov Üniversitesi ziyareti sonrasında, Rektör Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal başkanlığındaki heyet, T.C. Astana Büyükelçisi Mustafa Kapucu ve Eğitim Müşaviri Ömer İnan ile bir araya geldi. Görüşmelere, Karaganda Buketov Üniversitesi’nde görevli Asuman Ergün de katıldı. Görüşmelerde, Türkiye ile Kazakistan arasındaki eğitim alanındaki iş birliği imkanları ve potansiyelleri ele alındı. Rektör Topal, Türkiye’nin eğitimdeki deneyimlerini ve kazanımlarını paylaşma konusundaki kararlılığını vurguladı. Büyükelçi Mustafa Kapucu ise, Türkiye-Kazakistan arasındaki eğitim iş birliğinin her iki ülkenin de kalkınmasına önemli katkılar sağlayacağını belirterek, bu tür ziyaretlerin ilişkilerin daha da güçlenmesine vesile olduğunu ifade etti. Eğitim Müşaviri Ömer İnan da özellikle dil ve kültür alanlarında yapılan iş birliklerinin öğrenci ve akademisyenler arasında köprüler kurarak ilişkilerin derinleşmesine katkı sağlayacağını dile getirdi.