GÜNDEM - 16 Ağustos 2017 Çarşamba 17:40

Yılmaz, “İstanbul’u 18 yıldır depreme hazırlayamadık”

A
A
A
Yılmaz, “İstanbul’u 18 yıldır depreme hazırlayamadık”

17 Ağustos 1999 depreminin ardından 18 yıl geçmesine rağmen İstanbul’un depreme karşı hazırlıklı olmadığını söyleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Koordinatörü Serhat Yılmaz, deprem öncesi yapılması gereken hazırlıkların yeterli düzeyden çok uzak olduğuna dikkat çekti.

Resmi rakamlara göre 17 bin 840 kişinin öldüğü, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin yarın 18'inci yıldönümü. Bununla birlikte özellikle Ege Bölgesi civarında son zamanlarda orta ve küçük ölçekli meydana gelen depremlerin de yaşanmasıyla tekrardan deprem gerçeği ortaya çıktı. 17 Ağustos Depremi sonrası çıkarılan yönetmelikler ve yasanın yerinde ve yeterli olduğuna fakat denetim açısından yetersiz olunduğunu hatırlatan Serhat Yılmaz önemli olanın deprem öncesi insanların hazırlıklı olması gerektiğine değindi. Herkesin bireysel olarak sorumluluk almasının ve korkmak yerine yeterli bilgilendirmeye sahip olmasını söyleyen Yılmaz önemli değerlendirmelerde bulundu.

“18 yıldır İstanbul’u depreme hazırlayamadık”

17 Ağustos Depremi’ne kadar afet yönetiminin hep afet sonrası olarak planlandığını ve bu çalışmaların da eksik olduğunu anladıklarını dile getiren Yılmaz, “1999 depremi bize asıl önemli olanın afet öncesi risk azaltma çalışmalarının yapılması gerektiğini gösterdi. Fakat 18 yıldır birçok projeler hazırlanmasına ve yönetmeliklerin değişmesine rağmen bununla ilgili çok yol kat edemedik. Yani hem bina hem de toplumsal kapasite anlamında İstanbul’u yeteri kadar afetlere hazırlayamadık” dedi.

“Korkutmak yerine bilgilendirmeliyiz”

Depremden korunmanın her şeyden önce bilgiden ve önlemden geçtiğine de dikkat çeken Yılmaz aynı zamanda, “Mevzuat ve yönetmelik olarak aslında dünyada birçok ülkeden ilerideyiz. Yasalarımız ve yönetmeliklerimiz var ama uygulama ve denetlemelere bunu yansıtamıyoruz. Yeteri kadar denetleme kalitesini hayata geçiremiyoruz. Bu büyük bir sıkıntı. Diğer bir unsur da toplumsal düzeyde bir farkındalık oluşturamadık. Biz insanlarımızı afetlere karşı yeteri kadar hazırlayamadık ve bilgilendiremedik. İnsanlar da depremlerin çok sık olmamasından ve toplumsal hafızadaki canlılığını yitirmesinden dolayı kendilerini hazırlamıyorlar. Aynı zamanda depremi büyük bir olay olarak gördükleri için kendilerini yetersiz hissedip kaderci bir anlayışa sığınıyorlar. Son zamanlarda da insanlar bilgilendirilmek yerine hep korkutuluyor. Hâlbuki korkmak yerine afet öncesi yeterli bilgilere ve donanımlara sahip olsalar aslında bununla baş edilebileceğini herkes anlar” diye konuştu.

“Binalarının depreme dayanıklı olup olmadığını öğrensinler”

Depreme karşı yapılması gerekenleri de aktaran Yılmaz binaların dayanıklı olup olmadığının öğrenilmesi gerektiğini de söyledi. Yılmaz bununla birlikte, “İnsanlar öncelikli olarak afete hazırlık eğitimlerine katılmaları gerekiyor. Bu eğitimler birçok kurum tarafından ücretsiz olarak veriliyor. Eğitimlerle birlikte yaşam alanlarındaki riskleri azaltmaları lazım. Güvenli bir yapının nasıl olduğunu, yapı satın alırken nelere dikkat etmeleri gerektiği de bu eğitimlerden öğrenebiliyorlar. Bu bireysel düzeydeki bir önlemdir. Bir de bunun kurumsal düzeyde olanı da var. Biliyorsunuz afet toplumun tamamını etkileyen bir olay. O yüzden özel sektörün, üniversitelerin, medyanın, kamu kurum ve kuruluşlarının da depreme karşı hazırlıklarını bir an önce tamamlamaları lazım. İnsanlar oturduğu yapıyı depreme ne kadar dayanıklı bunu çok düşük maliyetlerle tespit ettirebilirler. Binamız güçlü değilse mutlaka güçlendirilmelidir. Diğer bir yapılması gereken ise evimizde bulunan eşyalarımızın -televizyon, bulaşık makinesi, dolaplar- deprem anında devrilip yangına, yaralanmalara neden olmaması için sabitlenmesidir. Camların kalın perdelerle tutulması veya cam filmle kaplanması gerekiyor. Bir de deprem anında doğru davranış şeklimiz var. Sarsıntı başladığı anda panik yapmadan kapıya pencereye koşmadan yapmamız gereken şey bulunduğumuz yerde hedef küçülterek çök-kapan-tutun ya da cenin pozisyonunda sağlam bir nesnenin yanında korunmaktır. Zaten sarsıntı sonrasında mutlaka binamızdan dışarıya çıktığımızda yetkililerin yönlendirmeleri doğrultusunda hareket edeceğiz. Yetkililer binanın sağlam olduğunu söylerse tekrar giriş yapabiliriz. Bir de yapmamız gereken diğer bir unsur ise mutlaka bir afet acil durum çantamızın olması gerekiyor. Dünyanın neresinde olursak olalım afetlerden sonra ilk 72 saat bizlere uzmanların yardım edemeyeceğini bilmemiz gerekir. Bu sebeple bizim bu 72 saate hazırlıklı olmamız gerekiyor. Afet acil durum çantası içinde varsa sürekli kullandığımız ilaçlar, hijyen malzemeleri, önemli anahtarların yedekleri ve üç günlük ihtiyacımızı karşılayacak gıda ve su ile birlikte yazlık ve kışlık olarak güncelleyeceğimiz kıyafetler bulunmalıdır. Afet acil durum çantamızı ile üye sayımıza göre hazırlamalıyız. Bu çantayı bavul şeklinde değil sırtta taşınabilecek bir çanta olarak gerekirse birden fazla çanta olarak hazırlamalıyız” diyerek bilgilendirmelerde bulundu.

Beklenen bir İstanbul gerçeği ile karşı karşıyayız ama bizim için asıl önemli konu deprem öncesi ne yapmalıyız” diyerek sözlerine devam eden Yılmaz, “Depremde nasıl davranmalıyız diyerek deprem sonrasını da planlamalara almalıyız. Toplumda bu farkındalık düzeyi çok düşük. Afetlere hazırlık belediyelerin, medyanın, özel sektörün, üniversitelerin, kamu kuruluşlarının tamamının sorumlu olduğu çalışmalardır. Fakat temelinde birey vardır. Onun için bizim yaptığımız bütün çalışmalarda bireylerin afet hazırlık kapasitesini arttırmak bu yönde talepte bulunmalarını sağlayabilmek hedeflenmektedir. Ülkemizde insanların yüzde 96'sı deprem bölgesinde yaşamaktadır. Yüksek bir risk üzerinde yaşıyoruz. Ama depremde yağmur gibi doğa olayıdır. Yağmurdan korunmak için şemsiye alıyorsak depremde de korunmanın yöntemleri vardır. Bunun bir doğa olayı olarak kalmasını sağlamak elimizdedir” ifadelerini kullandı. 

“Bina yeterli kriterleri sağlıyorsa fay hattı üzerinde bile olsa bir şey olmaz”

Özellikle geliştirilen yönetmeliklere çok da uyulmadığına vurgu yaparak binaların bu kriterlere uyması durumunda zarar görmeyeceğini dile getiren Yılmaz, “2007 yılında depremle ilgili yapı mevzuatı, yönetmeliği çıktı. Oluşturduğunuz bir yapı ya da konut büyük bir depremde hasar alsa bile içindeki insanların zarar gelmesini engelleyecek ve tahliyesine olanak sağlayacak bir donanımda olması lazım. Orta büyüklükteki depremlerde yapı hasar alsa bile tamir olunur şekilde olması gerekir. Küçük ölçekli depremlerde de hiç etkilenmemesi gerekir. Yani bir yapının yasal olarak bu özellikleri taşıma zorunluluğu var. Fakat bunun denetiminde sıkıntı var. Öncelikli olarak bu yapının bu özelliği taşıyıp taşımadığına ilişkin denetleme sıkıntısını çözmek lazım. Yeterli kriterleri sağlıyorsa fay hattının üzerinde bile olsa bina yıkılmaz. Aslında Türkiye’de 65 yıldır bu önleyici yönetmelikler var fakat uygulansa idi 99 depreminde bunları yaşamazdık. Bizim sıkıntımız uygulamada ve denetlemede” dedi.

“Yaşanan depremler beklenen İstanbul depremini tetikleyebilir”

Ege Denizi’nin dünyadaki en aktif deprem bölgesi olduğunu belirten Yılmaz, burada meydana gelen depremlerin olası İstanbul Depremi’nde etki edebileceğini bildirdi. Ancak bunun için Marmara Denizi içerisindeki fay üzerinde biriken gerilimin doyum noktasına ne kadar yaklaştığını ve Ege Bölgesi’nde meydana gelecek depremin Marmara Denizi’ndeki hareketlenmeyi nasıl etkileyeceğine bakılması gerektiğini bildirdi. Ege Denizi’ndeki depremler bölgenin jeolojik yapısından kaynaklanıyor. Bodrumda 6,6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem bölgedeki yapıların depreme dayanıklı olduğunu gösterdi. Bu güzel bir haber. Ama depremden sonra tsunami dalgası oldu, birçok iş yerinde maddi zarara neden oldu. Bölge aktif bir deprem bölgesi olduğu için oradaki insanların mutlaka buna hazır olması gerekir. Ege’deki depremlerin İstanbul depremini etkileme ihtimali var. 99 depremine kadar bir depremin başka bir depremi etkilemeyeceği iddia ediliyordu. 99 depreminden sonra bu algı değişti. Bölgede gerçekleşen deprem bir başka bölgedeki fay hattını eğer enerji birikimi doruk noktaya ulaşmaya yakınsa tetikleyebilir. Bu risk İstanbul için her zaman var. Çünkü İstanbul'da büyük bir depremin olma olasılığı son 30 yıl içerisinde yüzde 66 olarak belirlenmiştir. 2030'a kadar büyük bir deprem bekleniyor. 2030'a kadar olacak diye bir kaide yok ama olması ihtimali yüksek” diyerek sözlerini tamamladı.

ŞEYDA CEYLAN GÖRGENÇ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ’Narkoçelik-14’ operasyonlarında 322 kilogram uyuşturucu madde ve 135 bin adet uyuşturucu hap ele geçirildi 42 ilde düzenlenen ’Narkoçelik-14’ operasyonları sonucunda 322 kilogram uyuşturucu madde ve 135 bin adet uyuşturucu hap ele geçirilirken 321 zehir taciri ve sokak satıcısı yakalandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 42 ilde ’Narkoçelik-14’ operasyonları düzenlendiğini açıkladı. Bakan Yerlikaya, gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda 322 kilogram uyuşturucu madde ve 135 bin adet uyuşturucu hap ele geçirilirken 321 zehir taciri ve sokak satıcısının yakalandığını bildirdi. Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Aziz Milletimizin bilmesini isterim ki; halkımızı zehirleyen uyuşturucu tacirleriyle ve organize suç örgütleriyle mücadelemiz milletimizin destek ve dualarıyla kararlılıkla devam edecek. Her an enselerindeyiz, bizden kaçamayacaklar. 10 aylık süre içinde uyuşturucu madde imalatçılarına, bunların satışını yapanlar ile sokak satıcılarına yönelik toplam 39 bin 661 operasyon düzenlendik. Operasyonlarda 121 ton uyuşturucu madde, 42 milyon adet uyuşturucu hap ve 157 milyon kök kenevir ele geçirildi. 310 bin 639 şüpheli yakalandı. (Uyuşturucu madde satan ve kullanan şüpheliler toplamı) Bunlardan; 28 bin 44’ü tutuklandı. 12 bin 554‘i hakkında adli kontrol kararı verildi." Bakan Yerlikaya, Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı koordinesinde İl Emniyet Müdürlüklerince; 682 ekip, 2 bin 46 personel, 3 helikopter unsuru ve 44 narkotik dedektör köpeğinin operasyonlara katıldığını kaydetti. İstanbul, Konya, Şanlıurfa, Manisa, Samsun, Elazığ, Gaziantep, Sakarya, Denizli, Adana, Osmaniye, Sivas, Ankara, Van, Bitlis, Erzurum, İzmir, Mersin, Bingöl, Kırklareli, Tekirdağ, Kahramanmaraş, Isparta, Malatya, Çorum, Diyarbakır, Balıkesir, Adıyaman, Kırşehir, Ordu, Antalya, Aydın, Muş, Trabzon, Muğla, Kırıkkale, Kütahya, Kayseri, Bursa, Afyonkarahisar, Iğdır ve Kocaeli olmak üzere 42 ilde ’Narkoçelik-14’ operasyonları düzenlendiği bilgisini veren Bakan Yerlikaya, bazı illerede ele geçirilen uyuşturucu miktarları, yakalanan zehir tacirleri ve sokak satıcılarını şu şekilde paylaştı: "İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan operasyonda; 76 kilogram metamfetamin, 26 kilogram esrar, 4,6 kilogram kimyasal madde ve 92 bin adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 72 sokak satıcısı yakalandı. Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan operasyonda;62 kilogram skunk ele geçirildi. 25,5 kilogram bonzai, 18 litre aseton, muhtelif miktarda toz esrar ve metafetamin ele geçirildi. 2 zehir taciri yakalandı. Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan operasyonda; 110 kilogram skunk ele geçirildi. 2 zehir taciri yakalandı. Samsun İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan operasyonda; 27 bin 412 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 2 zehir taciri yakalandı. Adana İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan operasyonda; 15 bin 802 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 3 zehir taciri yakalandı."
Kocaeli Benzin yüklü tanker kaza yaptı: Patlama riskine karşı D-130 Karayolu trafiğe kapatıldı, evler tahliye edildi Kocaeli’nin Gölcük ilçesi D-130 Karayolu’nda seyir halinde olan benzin yüklü tanker, önce üst geçit köprüsüne ardından ise 3 araca çarptı. Tankerin çekici kısmı koparken benzin ise yola saçıldı. Patlama riskine karşı yolun iki şeridi de trafiğe kapatılırken, çevredeki evlerde tahliye edildi. Edinilen bilgiye göre, Gölcük ilçesi D-130 Karayolu Yalova istikametine seyir halinde olan benzin yüklü tanker sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde araç, refüjdeki demir korkuluklara çarparak karşı şeride geçti. 150 metre boyunca duramayan tanker üstgeçit köprüsünün ayağına, ardından park halindeki iki kamyonete çarptı. Daha sonra karşı şeritten gelen hafif ticari araca çarpan tankerin çekici kısmı koptu. Kopan çekici, D130 Karayolu’ndan karşı sokağa uçtu. Kazada tanker sürücüsü hafif şekilde yaralanırken benzin ise yola saçıldı. İhbar üzerine olay yerine sağlık, polis, itfaiye ve AFAD ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralı hastaneye kaldırırken, polis ekipleri ise patlama riskine karşı D130 Karayolu’nun Yalova ve İzmit istikametini trafiğe kapattı. Ayrıca çevrede bulunan binalardaki vatandaşlar da tahliye edildi. Şehir merkezinden trafik akışı sağlanıyor. Ayrıca itfaiye ve polis ekipleri vatandaşları bölgeden uzaklaştırmaya devam ediyor. İtfaiye ekipleri, patlama riskine karşı bölgeyi köpüklüyor. Patlamaya karşı tehlike olduğu için evler tahliye edildi. Çok korktuk" Patlama riskine karşı evden çıkarılan Aysel Sütlüce, “Polisler anons etti ve korkarak hemen dışarı çıktık. Kaza yapan tanker araçları ezmiş. Patlamaya karşı tehlike olduğu için evler tahliye edildi. Çok korktuk" dedi. Ömer Çengel ise "Tanker 3 aracı çarpmış. Tankerden devamlı benzin akıyor. Polisler evi boşalttı. Şu an dışarıda bekliyoruz" diye konuştu.
Ankara Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni düzenlemeler Resmi Gazete’de Çalışmak için bulundukları ilden başka illere giden mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin yaşadıkları sorunların giderilmesine yönelik yapılacak çalışmalar ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlanan ’Mevsimlik Tarım İşçileri ile İlgili 2024/5 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ ile mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni düzenlemeler getirildi. Genelge kapsamında, mevsimlik tarım işçileri ve aileleri için geçici yerleşim alanları oluşturulacak ve bu alanlarda eğitim, sağlık, ulaşım ve sosyal hizmetler sunulacak. Genelgeye göre, valilikler tarafından mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde iklim şartlarına uygun, emniyetli ve estetik prefabrik yapılar kullanılarak geçici yerleşim alanları kurulacak. Bu alanlar sel, su baskını gibi doğal afetlere karşı güvenli lokasyonlarda planlanacak ve yerleşim yerlerine elektrik, su ve kanalizasyon hizmetleri sağlanacak. Valiliklerce hazırlanan eylem planlarında belirlenen alanlara ilişkin tahsis veya protokol belgesi Mevsimlik Tarım İşçileri Bilgi Sistemi’ne (e-METİP) aktarılacak. Sağlık hizmetleri Genelgede sağlık hizmetleri kapsamında, il sağlık müdürlükleri tarafından mevsimlik tarım işçileri ve ailelerine yönelik aşılama, kronik hastalık taramaları ve mobil sağlık ekipleri ile sağlık hizmetleri sunulacak. İl sağlık müdürlüklerince mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda personelinin istihdamının sağlacağı belirtilen genelgede, ”İl sağlık müdürlüklerince mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda sağlık personelinin istihdamı sağlanacak ve hizmet ihtiyacına göre personelin çalışma saatleri düzenlenecektir. Çalışan sağlığının korunması ve geliştirilmesi kapsamında il sağlık müdürlüklerince gerekli bilgilendirme faaliyetleri yapılacaktır” ifadelerine yer verildi. Eğitim hizmetleri Genelgeye göre çocukların eğitimi için geçici yerleşim alanlarında eğitim merkezleri oluşturulacak ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim hizmetleri koordine edilecek. İl milli Eğitim Müdürlüklerince; geçici yerleşim alanlarında eğitim ve sosyal faaliyetler için oluşturulan merkezin, öncelikle çocuklar için etkin bir eğitim merkezi olarak kullanılmasının sağlanacağına dikkati çekilen genelgede şu ifadelere yer verildi: "Çocukların eğitimi için geçici yerleşim alanlarında eğitim merkezleri oluşturulacak ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim hizmetleri koordine edilecek. Mevsimlik tarım işçilerinin zorunlu eğitim çağındaki çocuklarının eğitimlerini devam ettirmek üzere konu hakkında Milli Eğitim Bakanlığının ilgili yönerge/genelge hükümleri uygulanacaktır. Bu hususta şartlı nakit transferi gibi özendirici tedbirler etkin şekilde uygulanacak, çocukların okul kıyafetleri ve malzemeleri valiliklerce sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları aracılığıyla temin edilecektir. İl milli eğitim müdürlüklerince; mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının daimi ikametgahlarındaki okullarına döndüklerinde öğrenme kayıplarına yönelik telafi/yetiştirme eğitimleri yapılacaktır. Mevsimlik tarım işçileri, daimi ikamet ettikleri illere geri döndüklerinde çalışma ve iş kurumu il müdürlükleri, halk eğitimi merkezleri ve mesleki eğitim merkezlerince; işçiler arasında yaygın eğitim ihtiyacı olanlar tespit edilerek eğitim ihtiyaçları karşılanacak, yetişkinlere okuma-yazma ve/veya meslek edindirme kursları, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri ile sosyal-kültürel faaliyetler düzenlenecektir. Özel eğitim ihtiyacı bulunan çocuklar rehberlik araştırma merkezi müdürlükleri tarafından eğitim imkanlarından faydalandırılacaktır. Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının eğitime erişimlerinin sağlanması amacıyla il/ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde kurulan ekiplerin görevleri süresince ulaşım ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirler Valiliklerce alınacaktır." Genelgeye göre, İçişleri Bakanlığı, mevsimlik tarım işçilerinin güvenli bir şekilde seyahat etmeleri için gerekli trafik denetimlerini artıracak ve gece saatlerinde yolculuk yapmamaları sağlanacak. Geçici yerleşim alanlarının korunması ve asayişin sağlanması için kolluk kuvvetleri tarafından düzenli devriyeler yapılacak. Sosyal hizmetler Aile ve sosyal hizmetler il müdürlüklerince sosyal hizmetler kapsamında, mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin bilgilendirilmesi sağlanacağı kaydedilen genelgede kadın, çocuk, engelli ve yaşlıların sunulan hizmetlerden yararlanacağı vurgulandı. Okul çağına gelmemiş çocuklar için ise aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ve İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından geçici yerleşim alanlarında eğitim ve bakım hizmetleri için personel görevlendirilebilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sunulan gezici kütüphane, gezici müze ve benzeri hizmetlerin geçici yerleşim alanlarında faaliyet göstermesi amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile koordineli çalışmalar yürütüleceği aktarılan genelgede şunlar yer aldı: "Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarına yönelik sosyal ve sportif faaliyetler yürütülecektir. İl Müftülüklerince mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin inanç ve ibadet ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tüm tedbirler alınacak; çocuk işçiliğinin önlenmesine ve çocukların zorunlu eğitime devam etmelerinin sağlanmasına ilişkin olarak ailelerin bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara destek verilecektir." Mevsimlik Tarım İşçileri Bilgi Sistemi (e-METİP) Mevsimlik tarım işçisi olarak daimi ikametgahı dışında bir başka ilde çalışmak amacıyla geçici olarak yer değiştirenlerin ve ailelerinin kimlik bildirimleri, bu kişilerin yaşadıkları geçici yerleşim alanlarındaki kolluk kuvvetlerince alınacağı vurgulanan genelge şu şekilde devam etti: "Bu bildirimler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile elektronik ortamda paylaşılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için teknik altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına e-METİP’e kayıtlı olan mevsimlik tarım işçilerinin ve aile bireylerinin kimlik numaralarını bildirecektir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kullanılmakta olan Milli Eğitim Bakanlığı e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi’nde yer alan mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarına ilişkin kayıtlar e-METİP’e aktarılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin kimlik numaraları her sağlık hizmeti sunumunda alınarak, sunulan hizmetlere ilişkin bilgiler kişisel verileri içermeyecek şekilde e-METİP’e aktarılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Sağlık Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde e-METİP’in etkinliğinin artırılması amacıyla diğer kamu kurum ve kuruluşlarından protokole gerek duymadan kişisel verileri içermeyecek şekilde veri talebinde bulunabilecektir. Tarım alanlarının geniş bölgelere yayılması nedeniyle mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alınması sürecinde kolluk kuvvetlerine kolaylık sağlamak amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatı başta olmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları, muhtarlar ile ziraat odaları birlikleri ve mevsimlik tarım işçisi çalıştıran tarla veya bahçe sahipleri/işleticileri ve işverenler tespit ettikleri/çalıştırdıkları mevsimlik tarım işçilerini kolluk kuvvetlerine bildirecektir.