GENEL - 01 Aralık 2011 Perşembe 00:39

YÖK, KATSAYI UYGULAMASINI KALDIRMAYI KARARLAŞTIRDI

A
A
A
YÖK, KATSAYI UYGULAMASINI KALDIRMAYI KARARLAŞTIRDI

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurulu’nda, üniversiteye giriş sınavında yerleştirme puanlarının hesaplanmasında kullanılan katsayı uygulamasının kaldırılması kararlaştırıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Dünya bir hastanın, manyağın, Netanyahu’nun kanla beslenen vampirliğini izliyor” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya bir hastanın, manyağın, Netanyahu’nun kanla beslenen vampirliğini izliyor. Ey Amerikan devleti bu kan senin eline de bulaşmıştır. Bunda İsrail kadar sen de sorumlusun. İsrail’in bu soykırımlığına, vampirliğine sizde ortak oldunuz" dedi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında konuştu. Erdoğan, bugün 1071’le başlayan fetihler zincirinin altın halkası olan İstanbul’un fethinin 571’inci sene-i devriyesini milletçe idrak ettiklerini belirtti. Erdoğan, daha 21 yaşında askeri ve siyasi dehasıyla, birinci sınıf mühendisliğiyle, abidevi kişiliğiyle, ilmiyle, cesaretiyle İstanbul’u milletimize armağan eden Fatih Sultan Mehmet’i ve ordusunu bir kez daha rahmetle yad ettiğini belirtti. Sultan Fatih Mehmet Han’ın bundan 571 yıl önce henüz 21 yaşındayken İstanbul’u fethederek bir çağı kapatıp, yeni bir çağın kapılarını açtığını hatırlatan Erdoğan, “İstanbul, o tarihten itibaren Türk ve İslam dünyasının güç merkezi, idare merkezi, bilim ve sanat merkezi haline gelmiştir. İstanbul’un fethi dünya tarihi için ne kadar önemliyse, milletimizin seciyesi, kurucu gücü, ‘fatih millet’ kimliği bakımından da aynı derece mühimdir. Fetih anlaşılmadan milletimizin mefkuresi, Kızılelma ideali anlaşılmaz. Fetih anlaşılmadan gemileri karadan yürüten azim, inanç, ufuk ve strateji anlaşılmaz. Fetih anlaşılmadan Yahya Kemal’in İstanbul’u niye ‘Türk İstanbul’ diye tarif ettiği anlaşılmaz. Fetih, İstanbul’un karanlık bahtını aydınlığa çevirmek demektir. Fetih, ‘İstanbul’u aç, gülzâr yap’ öğüdünü tutup, şehri bir gül bahçesine, gönül bahçesine dönüştürmek demektir. Fetih bayındır kılmak; sadece toprağı, sadece şehirleri değil; gönülleri de mamur ve mesrur etmek demektir. Fethe ‘işgal’ diyenlerin, İstanbul’un duvarlarını ’Zulüm 1453’te başladı’ yazılarıyla kirletenlerin, İstanbul’un fethinden 250 yıl önce şehri istila edip, taş üstünde taş bırakmayan, mabetlerdeki emanetlere kadar, kadınların çeyizlerine kadar yağmalayan Haçlı sürülerinden hiçbir farkı yoktur. İstanbul’un fetih ve Fatih ruhundan koparılmasına göz yummayacağız. Birileri hala kabullenemeseler de İstanbul Türk’tür, İstanbul Müslüman’dır. Allah’ın izniyle ebediyen öyle kalacaktır” diye konuştu. “İstanbul’umuzu korumaya, kollamaya, güzelleştirmeye devam edeceğiz” Siyasi hayatın hiçbir safhasında İstanbul’a şehirlerden bir şehir olarak bakmadıklarını, bugün de bakmayacaklarının altını çizen Erdoğan, “İstanbul, her şeyden önce bize ecdadın, Fatih Sultan Mehmet Han’ın, bize o kutlu ordunun tüm neferlerinin, şehit ve gazilerin emanetidir. İstanbul, milletimizin göz bebeğidir. İstanbul’a hizmet ederken hep bu şuurla hareket ettik. Ayasofya’yı zincirlerinden kurtarıp, Fatih’in mirasına uygun şekilde işte bu şuurla tekrar ibadete açtık. Şehrin her karışına eserlerimizle, hizmetlerimizle mührümüzü işte bunun için vurduk. İnşallah aziz İstanbul’umuzu korumaya, kollamaya, güzelleştirmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle başta Sultan Fatih olmak üzere feth-i mübarekte yer almış tüm gazi ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. İlk fetih hareketlerinden günümüze kadar Hakk aşkıyla, peygamber aşkıyla, vatan aşkıyla, bağımsızlık aşkıyla bu toprakları mübarek kanlarıyla şereflendiren şehit ve gazilerimizin ruhları da şad olsun diyorum. İstanbul’un fethinin 571’inci yıldönümünün bir kez daha sizler ve tüm milletimiz için hayırlı, mübarek olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı. “6’lı koalisyon masasının Cumhurbaşkanı adayının hazır bolca da vakti varken üzerindeki şüphe bulutlarını temizlemesi önemlidir” 28 Mayıs 2023 seçimlerinin de 1’inci yıldönümü olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminde yüzde 52,2 oy oranıyla milletimizin tercihine mazhar olarak görevi tekrar üstlendik. Buradan 28 Mayıs’ta rekor oy oranıyla bir kez daha görevi şahsımıza tevdi eden aziz milletime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. 28 Mayıs seçimleri sonrasında ifşa olan gizli-saklı anlaşmalar, ülkemizin nasıl büyük bir felaketin eşiğinden döndüğünü ortaya koyuyor. Sağda solda vatan-millet-ahlak edebiyatı yapanların koltuk uğruna, üç kuruşluk siyasi çıkarları uğruna savundukları tüm değerleri nasıl kolayca sattıklarını hep beraber ibretle takip ediyoruz. Daha önce de söylemiştim. Ortaya dökülenler buzdağının sadece görünen kısmıdır. Asıl büyük skandallar, kirli ve sinsi pazarlıklar suyun altında saklıdır. Karanlık noktaları aydınlatacak olanlar, öncelikle dönemin aktörleridir. 6’lı koalisyon masasının Cumhurbaşkanı adayının, hazır bolca da vakti varken, üzerindeki şüphe bulutlarını temizlemesi önemlidir. Türk siyasetini zehirlemek, Türkiye’ye vakit, nakit ve enerji kaybettirecek gereksiz tartışmaların içine ülkemizi sürüklemek yerine, çıksın milletin zihnindeki soru işaretlerini gidersin. İşaret diliyle ve imâlarla konuşmayı bıraksın, her şeyi açık açık itiraf etsin. Biz, kimin kimi hançerlediği meselesiyle bugüne kadar hiç ilgilenmedik. Ama ucundan kan damlayan o zehirli hançerin 14-28 Mayıs seçimlerinde milletimizin sırtına saplanmasına da izin vermedik. Milletimizin şahsımıza, partimize ve Cumhur İttifakımıza deruhte ettiği ağır mesuliyetin farkındayız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak Türkiye’nin birliğinin, dirliğinin ve aydınlık yarınlarının teminatıyız. Sadece bize oy verenlerin değil, farklı tercihte bulunanların da emanetine sıkı sıkıya sahip çıkıyoruz. 85 milyon vatandaşımızın tamamının güvenine layık olmak için durmadan, duraklamadan koşturmaya devam ediyoruz. Türkiye Yüzyılı’nın inşası için güçlü, müreffeh ve küresel siyasette iddia ve etki sahibi bir Türkiye için canla başla çalışıyoruz.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günkü kabine toplantısı sonrasında hükümetlerinin 1 yıllık karnesini kamuoyu ile paylaşacaklarını belirtti. Ne yaptıklarını, son 1 yılda ülkeye hangi hizmetleri, projeleri ve eserleri kazandırdıklarının hesabını millete vereceklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rabbim bizi ülkemize ve milletimize karşı mahcup etmesin diyorum. Gurbetçilerimizle birlikte 28 Mayıs’ta bize destek veren yaklaşık 28 milyon vatandaşımın her birine buradan tekrar teşekkür ediyorum” dedi. “Masum bir bebeğin kafasını kopartmayı, çadırlarında masum sivillerin yakılarak öldürülmesini hiçbir inanç, ne kadar sapkın olursa olsun hiçbir ideoloji meşru görmez, gösteremez” İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım milyonlarca sivilin sığındığı Refah bölgesine yapılan saldırılarla çok daha kanlı bir safhaya girdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önceki gün güya güvenli bölgedeki sivillerin yaşam mücadelesi verdikleri çadırlara düzenlenen saldırıda en az 45 masum Filistinli şehit edildi. Görüntülere bakmaya can dayanmıyor, kalp dayanmıyor. Bir baba, sadece birkaç aylık kafası kopmuş bebeğini çaresizlik içinde, eğer kaldıysa, eğer hala varsa dünyanın, insanlığın vicdanına gösteriyor. Hani Kur’an-ı Kerim’de, Tekvir Suresi’nin 9’uncu ayetinde Yüce Rabbimiz, diri diri toprağa gömülen çocukları soruyor ya. ‘Bi eyyi zenbin kutilet?’ Hangi günahından dolayı öldürdünüz? Ne sebeple öldürdünüz? Şu masum yavrucaktan ne istediniz? 15 bin masum çocuktan ne istediniz? İçinizde insanlıktan kırıntı kalmadı mı? Hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi insafınız yok? Hiç mi değeriniz, sınırınız, haddiniz, hududunuz yok? İnsanlığa bu kadar mı düşmansınız? Kalbinizde merhametin zerresi de mi yok? Yeryüzünde hiçbir din, vallahi şu vahşeti meşrulaştıramaz. Masum bir bebeğin kafasını kopartmayı, çadırlarında masum sivillerin yakılarak öldürülmesini hiçbir inanç, ne kadar sapkın olursa olsun hiçbir ideoloji meşru görmez, gösteremez” ifadelerini kullandı. "Dünya, bir hastanın, bir manyağın, bir psikopatın, Netanyahu denilen kanla beslenen vampirin barbarlığını izliyor hem de canlı yayında" diyen Erdoğan, "Ey Amerikan devleti, bu kan senin eline de bulaşmıştır. Bu soykırımdan sen de en az İsrail kadar sorumlusun. Ey Avrupa’nın devlet ve hükümet başkanları, İsrail’in bu soykırımına, bu barbarlığına, bu vampirliğine siz de ortak oldunuz. Çünkü sustunuz. Hastane, okul, cami vurdular, sustunuz. Yardım konvoyu vurdular, sustunuz. Gazeteci, doktor, yardım görevlisi vurdular, sustunuz. Hastane bahçelerinden toplu mezarlar çıktı, tepki göstermediniz. ‘Hamas’ diyerek İsrail’e açık açık destek verdiniz” dedi. “Kimse kusura bakmasın. Bundan sonra hiçbir Avrupalı çıkıp da kibirle, parmak sallayarak, üstenci bir dille bize demokrasiden, insan haklarından, ifade özgürlüğünden, basın özgürlüğünden bahsetmesin” Gazze’de sadece insanlığın ölmediğini, Gazze’de sadece masum yavrular, bebeklerin ölmediğini, Gazze’de sadece soykırım, katliam yaşanmadığını, Gazze’de insanlık ölürken Avrupa’da demokrasinin, insan haklarının, ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın hakları, çocuk haklarının öldüğünün altını çizen Erdoğan, “Kimse kusura bakmasın. Bundan sonra hiçbir Avrupalı çıkıp da kibirle parmak sallayarak, üstenci bir dille bize demokrasiden, insan haklarından, ifade özgürlüğünden, basın özgürlüğünden bahsetmesin. İsrail Gazze’de insanlığı öldürdü; Avrupa ise kendi değerlerini öldürdü, kendisini var eden bütün değerleri ayaklarının altında çiğnedi. Yıllardır bulunduğumuz her uluslararası platformda, hatta Birleşmiş Milletler kürsüsünde ’Dünya 5’ten büyüktür’ diye haykırıyoruz. Ey Birleşmiş Milletler, 21’inci yüzyılda canlı yayınla tüm insanlığın izlediği bir soykırımı durduramayacaksan sen ne işe yararsın? Eğer dünyanın geleceği 5 ülkenin keyfine kaldıysa, ne gerek var o devasa binalara, o kadar harcamaya, o kadar insanı çalıştırmaya? Bırakınız soykırımı durdurmayı, Birleşmiş Milletler kendi personelini, kendi yardım çalışanlarını dahi koruyamadı. Gazze’de sadece insanlık değil, Birleşmiş Milletler de ruhuyla birlikte ölmüştür” açıklamalarında bulundu. İslam dünyasına seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam dünyasına da bir çift sözüm var. Ortak bir karar almak için daha neyi bekliyorsunuz? Tepki göstermek için daha ne olmalı? Gazze sokaklarında şehit naaşlarını köpekler yiyor. İsrailli teröristler, Müslümanların evlerine girip, mahremine girip, yatak odalarından fotoğraf paylaşıyor. Müslüman çocuklar hastanelerde katlediliyor. Bebeklerin boynu koparılıyor. Çadırlarda insanlar yakılıyor. Ne zaman göreceksiniz bunları? Ne zaman tepki göstereceksiniz? Ne zaman bir araya gelip, kararlı bir duruş sergileyeceksiniz? Bu zulümler karşısında İslam İşbirliği Teşkilatı ne zaman etkili, caydırıcı bir politika izleyecek? İslam alemi ne zaman Filistinli kardeşlerinin hakkını, hukukunu, canını, onurunu koruyacak? Vallahi Allah bunun hesabını size, hepimize sorar. Bir avuç terörist, İslam coğrafyasının tam merkezinde, tam kalbinde Müslüman soykırımı yaparken görmezden gelene, duymazdan gelene, sessiz, tepkisiz kalana Allah bunun hesabını sorar” şeklinde konuştu. Barbarlığın Gazze ile sınırlı olmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu coğrafyada yaşayan herkes şunu çok iyi bilmeli ve anlamalıdır; İsrail, uluslararası hukukun kontrolüne girmeden, kendini uluslararası hukukla bağlı görmeden, hiç kimse, hiçbir ülke, hiçbir devlet güvende değildir. Bunu açık söylüyorum Türkiye de dahildir. Bu barbarlık Gazze ile sınırlı mı zannediyorsunuz? Asla ve asla kan içmeye doymayacaklar. Sırtlarını sıvazlayanlar olduğu müddetçe asla ve asla durmayacaklar. Hukuk ve kural tanımaz bir İsrail; sadece Filistin için, sadece Gazze için değil, tüm insanlık için, dünya barışı için de tehdittir. Netanyahu’nun bugün izinden gittiği Hitler, Amerika ve Sovyetler Birliği’nin ittifakıyla geç de olsa durdurulmuştu. Daha geç olmadan Netanyahu ve cinayet şebekesi tamamen kontrolden çıkmadan bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalıdır” ifadelerini kullandı. İspanya, İrlanda ve Norveç’in Filistin’i bir devlet olarak tanımalarının bu karamsar tablo içinde umutları bir nebze olsun artırdığının altını çizen Erdoğan, “Buradan Filistin’i bir devlet olarak tanıyan, bu insani duruşu, bu cesur duruşu sergileyen tüm dost ülkeleri tebrik ediyorum. Şu an itibarıyla 147 ülke Filistin’i bir devlet olarak tanımış durumdadır. Yani, Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkenin 4’te 3’ünden fazlası Filistin’i egemen bir devlet olarak kabul ediyor. 147 ülkenin ortak kararı, 5 üyeden oluşan Güvenlik Konseyi’nin keyfine bırakılamaz. Tüm dost ve kardeş ülkeleri bu adaletsizliğe itiraz etmeye davet ediyoruz. Tekrar söylüyorum: Dünya 5’ten büyüktür. 147, beşten büyüktür. İnsanlığın ortak vicdanı, 5’ten büyüktür. İsrail şu anda bir başka devletin topraklarını işgal etmektedir. Bu işgale derhal son vermeli, yaptıklarının bedelini de hukuk önünde ödemelidir” ifadelerini kullandı. “İsrail ve onu destekleyenler, bu soykırımın unutulacağını zannediyorlar” İsrail ve onu destekleyenlerin bu soykırımın unutulacağını zannettiğini söyleyen Erdoğan, “Açıkçası özellikle Batı kamuoyunda bugüne kadar yaptıkları soykırım ve katliamları unutturmayı da başardılar. Ancak bu soykırım unutulmayacak. Ölen bebekleri, çocukları, masum sivilleri dünya unutmayacak. Hastaneleri, üniversiteleri, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını hedef alan bu barbarlık unutulmayacak. Sanatçıları, yazarları, gazetecileri, bilim adamlarını kasten öldüren bu vahşet unutulmayacak. Evlatlarının parçalarını toplamak zorunda kalan anneleri. Koklamaya doyamadıkları çocuklarını toprağa veren babaları. Dünyanın bütün yükünü minicik omuzlarında taşıyan yetim ve öksüzleri. 7 Ekim’den bu yana Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında sahnelenen mezalimi asla ve asla unutmayacağız, unutturmayacağız” ifadelerine yer verdi. Dünyanın birçok ülkesinde, özellikle de üniversitelerde gençlerin soykırımı protesto ettiğine dikkat çeken Erdoğan, “Akademisyenler, profesörler, hocalar siyonist lobinin tüm baskılarına, tüm zorbalıklarına rağmen soykırıma karşı seslerini yükseltiyor. Bu uğurda ağır bedeller de ödüyorlar. İfade özgürlükleri ellerinden alınmış durumda. Gösteri ve protesto hakları çalınmış durumda. Buna rağmen, okuldan atılma tehdidine rağmen, gençler Filistin’le dayanışma halindeler. İnsafı, vicdanı, gözü ve kalbi olan nice sanatçı, sporcu, yazar, bilim insanı da her türlü bedeli göze alarak Gazze’nin sesi oluyorlar. Siyonizmin maskesi tüm dünyada düşmektedir. Özellikle gençler, siyonizmin nasıl barbar, acımasız, kural ve kanun tanımaz bir sapkınlık olduğunu görmeye başlamışlardır. Açıkçası bu da bir devrimdir. Bu devrimin siyonist sapkınlıktan arınmış bir dünyayı kuracağını umuyor, dünya genelinde Filistin’i, Gazze’yi yüreğinde taşıyan herkese de buradan dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum” diye konuştu. “Türkiye olarak soykırım şebekesinin hukuka hesap vermesi için atılan tüm adımlara çok güçlü destek veriyoruz” Türkiye olarak soykırım şebekesinin hukuka hesap vermesi için atılan tüm adımlara çok güçlü destek verdiklerinin altını çizen Erdoğan, “İlk günden beri ziyaret ettiğimiz tüm ülkelerde, katıldığımız tüm çok taraflı toplantılarda bu konuyu gündeme getirdik. Uluslararası Adalet Divanında İsrail’e karşı açılan soykırım davasına müdahil olmayı kararlaştırdık. Elimizdeki tüm belgeleri ve bilgileri muhataplarımıza ulaştırıyoruz. İsrail yönetiminin ve siyonist lobinin Adalet Divanı’nı ve yargıçları açıktan tehdit ederek baskı altına almaya çalıştığını görüyoruz. Buna fırsat verilmemelidir. İsrail’in adaletin tecellisine dair son inanç kırıntısını da yok etmesinin mutlaka önüne geçilmelidir. Soykırım suçluları, insanlığın vicdanında olduğu gibi hukuk önünde de mahkum edilmeden bölgemize barış gelmez, dünya huzura kavuşmaz” şeklinde konuştu. Türkiye’deki darbeleri Filistin davasından ayrı düşünmenin mümkün olmadığını aktaran Erdoğan, “Kuşkusuz başka bazı nedenleri de var. Ancak, darbelerin zamanlamasına baktığınızda, Türkiye’nin Filistin ile dayanışmasını kırmaya yönelik olduğunu da net bir şekilde görürsünüz. 12 Eylül’ün Konya’daki Kudüs Mitinginin ardından, 28 Şubat’ın Sincan’daki Kudüs Gecesi’nin ardından geldiğini söylemiştim. Yine, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin, siyonizmin uşağı FETÖ’cü hainler tarafından yapıldığını hatırlatmıştım. Önceki gün 27 Mayıs 1960 darbesinin 64’üncü yıl dönümüydü. O darbeyi de, yine Türkiye’nin ve merhum Adnan Menderes’in Filistin hassasiyetinden ayrı düşünmek mümkün değildir. 1949’da, İnönü döneminde İsrail bir devlet olarak resmen tanınmışken, merhum Menderes ve Demokrat Parti Hükümeti önce dengeli bir politika izlemiş, ardından Bağdat Paktı’na katılarak İsrail’i rahatsız etmiştir. Süveyş Krizi esnasında merhum Menderes’in İsrail’den büyükelçimizi çekmesi, 27 Mayıs darbesinin hazırlıklarını başlatmıştır. Kimse zannetmesin ki, mesele sadece Filistin’dir, mesele sadece Gazze’dir. Siyonizmin eli, içerdeki işbirlikçileri, içerdeki tasmalı piyonları vasıtasıyla bölgedeki her ülkeye uzanmakta, her ülkeyi karıştırmaya çalışmaktadır. İşte buna biz dur dedik” açıklamalarında bulundu. Erdoğan, 15 Temmuz’da milletle birlikte kahramanca bir direniş sergileyerek, sadece FETÖ’cü darbeye değil, siyonist darbeye de geçit vermediklerini söyledi. Siyonizmin uşaklığını yaparak darbeye kalkışan herkesin karşısında milletin, hukukun ve siyasetin tokadını bulacağını aktaran Erdoğan, “Önceki gün Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda 27 Mayıs’ın 64’üncü yıldönümünde, merhum Adnan Menderes’i, merhum Hasan Polatkan’ı, merhum Fatin Rüştü Zorlu’yu bir kez daha andık. Orada da ifade ettim: Türkiye’de darbeler dönemi sona ermiştir. Yabancı güçlerin ajanlığını üstlenip, ‘Türkiye’yi kurtarmak’ yalanıyla siyasete müdahale etmeye kalkışanlar, işte 15 Temmuz sonrası olduğu gibi, işte 28 Şubat sonrası olduğu gibi, mahkeme karşısında yaptıklarının hesabını verecek, hapiste yaşlanacaklardır. Milli iradeye kast edilmesine, milletin muazzez iradesinin ipotek ve vesayet altına alınmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu vesileyle, bir kez daha, Merhum Menderes, Polatkan ve Zorlu’yu rahmetle yad ediyorum. Onların canlarını vererek başlattıkları demokrasi ve hukuk mücadelesini kararlılıkla sürdürüyoruz” değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, Türkiye’yi darbe mahsulü mevcut anayasadan da kurtararak, hem darbelerle hesaplaşmayı alınlarının akıyla hitama erdireceklerine hem de demokrasi kahramanlarının ruhlarını şad edeceklerini söyledi. Siyaset kurumunun ülkenin ve milletin sorunlarına çözüm üretmek için var olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Milletin dertlerine derman, yaralarına çare olduğumuz ölçüde, görevimizi yapmış, insanımıza karşı mesuliyetlerimizi yerine getirmiş oluruz. Biz pusulası millete, milletin sesine ayarlanmış siyasetin temsilcileriyiz. Bugüne kadar rotamızı daima milletimiz belirledi, istikametimizi milletimiz çizdi, siyasetimizin hudutlarını millet tayin etti. Elitlere değil, halka baktık. Bağıranların, çağıranların değil, sessiz yığınların sesi olduk. Tuzu kurularla değil, şehrin çeperlerinde hayat mücadelesi verenlerle yol yürüdük. Sırtını güç odaklarına yaslayanlar için değil, Allah’tan ve devletten başka hiç kimsesi olmayanlar için siyaset yaptık. Ne yaptıysak milletimiz için, milletimizle birlikte yaptık. Ne başardıysak yine aziz milletimizin güçlü desteğiyle başardık. Biz milletimiz için çalıştıkça, didindikçe, şikayetlerine çözüm buldukça milletimiz de bize sahip çıktı, desteğini ve duasını bizden esirgemedi. Bugün de aynı hassasiyetle yolumuza devam ediyoruz ve edeceğiz” diye konuştu. “Son 20 yılda 4 milyonu aşkın kuduz riskli temas, 30 kuduz vakası tespit edildi” Türkiye’de 4 milyon civarında sahipsiz köpek olduğunun tahmin edildiğini açıklayan Erdoğan, “Resmi rakam 2 milyon ancak bu konuda sağlıklı bir sayım yapılamadığı için rakamın en az iki kat olduğu var sayılıyor. Bu sayı asimetrik bir şekilde her yıl katlanarak artıyor. Bununla birlikte kuduz tehdidi de aynı oranda büyüyor. Son 20 yılda 4 milyonu aşkın kuduz riskli temas, 30 kuduz vakası tespit edildi. 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 260 bin iken, 2023 yılında bu sayı 438 bine yükseldi. Yine son 5 yılda hayvana çarpma şeklinde 3 bin 534 trafik kazası, 55 ölüm, 5 bin 147 yaralanma vakası gerçekleşti. Bunun ötesinde, çok daha vahim, çok daha acı tablolarla karşılaştık. Ankara Keçiören’de Tunahan çocuğumuz köpekler tarafından parçalandı. Antalya Serik’te Mahra kızımız köpek saldırısından kaçarken kamyonun altında kaldı ve hayatını kaybetti. Bitlis Adilcevaz’da 10 yaşındaki Mustafa evladımız kuduza bağlı olarak maalesef acılar içinde can verdi. Muş’ta 79 yaşındaki Medine teyzemiz yine köpekler tarafından yaralandı. Daha çok sayıda böyle yürek yaralayıcı örnek var. Hemen her gün başıboş köpeklerin sebep olduğu ya bir saldırı, ya bir yaralanma ya da bir trafik kazası haberi alıyoruz. Ayrıca sahipsiz köpeklerin diğer evcil hayvanlara, koyun-keçi sürülerine saldırdıkları ve onları telef ettiklerine dair vakalar var. Yine, koruma altındaki hayvanlara, geyiklere, alacalara saldırdıklarını da görüyoruz” dedi. “Kuduz riski açısından Türkiye şu an Afrika ve Asya ülkeleriyle aynı risk kategorisinde yer alıyor” Gelişmiş hiçbir ülkede olmayan bir başıboş köpek sorunu var olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “O kadar ki, maalesef, bazı ülkeler, Türkiye’ye gelecek turist vatandaşlarını kuduz ve sahipsiz köpekler için uyarmaya başladı. Kuduz riski açısından Türkiye şu an Afrika ve Asya ülkeleriyle aynı risk kategorisinde yer alıyor. Bunun yanında ZOO-NOZ, yani hayvanlardan insanlara bulaşan hastalık riski de giderek yükseliyor” dedi. “Canlıya, insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun her zaman merhametle yaklaştık” “Bizim medeniyetimiz bir merhamet medeniyetidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, doğum yapacak bir köpek için ordusunun yolunu değiştiren, köpeğe zarar gelmesin diye başına nöbetçi diken bir peygamberin ümmetiyiz. Canlıya, insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun her zaman merhametle yaklaştık. Vakıf medeniyetimize baktığınızda, hayvanları korumak, hayvanları tedavi etmek, göç eden kuşlara sahip çıkmak adına vakıfların kurulduğunu görürsünüz. Batılıların bitmeyen savaşlarda birbirlerini boğazladıkları bir dönemde, bizim medeniyetimiz, örneğin gurabahane-i laklakan, yani düşkün leylekler evi kurarak, göç eden leylekleri, bunun yanında tüm hayvanları tedavi ediyordu. Defalarca ifade ettim, bizim siyaset ilkemiz bellidir: Yaratılanı severiz yaratandan ötürü. En başta hiç kimse bizim merhametimizi sorgulamasın. Kimse bize merhamet üzerinden ders vermeye kalkmasın” açıklamalarında bulundu. 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu’nu çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, “2021 yılında bu yasada değişiklik yaptık, hayvanları mal statüsünden çıkarıp, can statüsüne aldık. Sahipsiz köpek sayısını ‘yakala-kısırlaştır-sal’ metoduyla çözmek istedik, ama bu bir çözüm olmadı. Veriler bu metodun dünyanın diğer ülkelerinde de sahipsiz hayvan nüfusunu azaltmadığını gösteriyor. Şu anda bizim artık bu sorunu köklü şekilde bir çözüme kavuşturmamız gerekiyor. Bu meseleyi çözmüş ülke örneklerini inceliyoruz, tüm taraflarla istişare halindeyiz. Tarım Bakanlığımız, tüm boyutlarıyla sahipsiz köpek sorununu uzun bir süredir zaten en ince ayrıntısına kadar çalışmaktaydı. Gerçek şudur: Toplumun çok büyük bir kesimi, bu meselenin bir an önce çözülmesini, sokaklarımızın başta çocuklarımız olmak üzere herkes için güvenli hale gelmesini istemektedir. Bu talebe, bu çağrıya, hatta bu çığlığa kayıtsız kalmamız düşünülemez” ifadelerini kullandı. Mevzuatta yapacağımız değişiklikle, biz, sahipsiz köpeklerin sahiplenilmesini amaçladıklarına dikkat çeken Erdoğan, “Bu değişiklikteki yegâne hedefimiz budur. Hazırlıkları devam eden kanun teklifiyle köpek bakımevi olmayan yerlerde, hemen bakımevleri kurulacak. Sahipsiz hayvanlar bu bakımevlerinde tutulacak. Ayrıca sahiplenilmeleri için kampanyalar yapılacak. Sahiplenilen hayvanlar kısırlaştırılacak, aşılanacak ve çip takılarak sahibine teslim edilecek, bundan sonra da çok sıkı takip edilecek. Biz istiyoruz ki, barınaklara alınan tüm hayvanlar sahiplenilsin. Özellikle hayvan severlerimizin bu süreçte, barınaklardaki köpekleri sahiplenmek suretiyle daha fazla sorumluluk alacaklarına inanıyoruz. Aynı şekilde belediyelerin, kanunun kendilerine yüklediği görevleri en güzel şekilde yerine getirerek, sürece olumlu katkı sağlamasını bekliyoruz. Eğer bunu başarabilirsek, bir sonraki adıma da ihtiyaç kalmayacağını düşünüyoruz. Böylece bu önemli sorunu hep birlikte, en geniş mutabakatla, milletimizin arzu ve beklentileri yönünde çözmüş olacağız” diye konuştu.
Şırnak Şırnak’ta 155 yıllık değirmende geleneksel yöntemle tahin yapılıyor Şırnak’ta 1869 yılından bu yana su değirmeni ile geleneksel yöntemlerle üretilen coğrafi işaretli ’Dergûl susam tahini’ yapılıyor. Kent merkezinden yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta bulunan Kumçatı beldesinde bin dönümlük arazi üzerinde üretimi yapılan susamlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen su değirmeninde taş baskıda öğütülerek tahin elde ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen ve 2022 yılında coğrafi işaret için başvurusu yapılan Dergûl tahini, yapılan incelemelerin ardından, 2023 yılının sonlarında mahreç işareti almıştı. Kumçatı’da bulunan değirmende üretim yapan Fatma Sanrı, 30 yılı aşkın bir süredir su değirmeninde tahin ürettiğini söyledi. Üretici Kamil Atan ise, sürekli bu değirmende tahin yaptıklarını ifade etti. Kumçatı beldesine ait olan susamları ve dışarıdan gelen başka vatandaşların getirdikleri susamları da yaptıklarını aktaran Atan, "Sadece Kumçatı halkının susamı ile değil, Cizre, Silopi, diğer köylerden, beldemizin çeşitli köylerinden gelen halkımıza da hizmet veriyoruz” dedi. Ata yadigarı su değirmeni işletmecisi Misbah Demir ise, dedesinden kendisine miras olarak kalan su değirmenine sahip çıkarak, Turizm ve Kültür Bakanlığına yaptığı restorasyon başvuruları olumlu sonuç verdi. 1,5 kuşaktır su değirmeninde susam tahini üretimi yaptıklarını belirten Demir, “1869’dan günümüze kadar bu işi yapıyoruz. Dedemden kalma, yaklaşık 1,5 kuşaktır. 3 sene önce Kültür Turizm Bakanlığımız tarafından restore edildi. 1 sene önce coğrafi işaretimizi aldık ve markamızı tescilledik. Ülkemizin her yerine tahin gönderiyoruz. Yüzde yüz susamdan yapılmaktadır. Buranın tescil edilmesi yüzde yüz doğaldır. Değirmenimiz su ile çalışıyor. Tamamen doğal bir şekilde. Sade susam kullanıyoruz. Hiçbir katkı maddesi yoktur” ifadelerini kullandı. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Şırnak Tarım ve Orman İl Müdürü Oktay Sezgin de, "Şırnak Dergûl tahini, bölgede üretimi yapılan kıymetli değerli bir besindir. Dergûl tahininde kullanılan susamlar bu bölge üretilmektedir. Üretilen susamların taş baskıda öğütülerek değirmenden geçirmesi sonucu elde edilmektedir. Kendine has geleneksel usul ile üretilen Dergûl tahini oldukça nefis bir tada sahip. Bölgede üretilen bu tahinin daha kıymetli hale getirilebilmesi, farklı coğrafyalardaki sofralara da ulaşabilmesi için, markalaşabilmesi için Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak coğrafi işaret almasını uygun gördük. Bu doğrultuda Türk Patent Enstitüsüne süreci başlattık 2022 yılında. Bu sürecin sonunda çeşitli analizler, yerinde tahin elde edilmesi süreçleri, prosesi yerinde incelendi ve devamında da coğrafi işaret, mahreç işareti almaya hak kazandı” şeklinde konuştu.
İstanbul Şişli Belediyesi’nin ‘Gezici Kent Lokantası’ hizmete girdi Şişli Belediyesi sağlıklı, lezzetli ve uygun fiyatlı yemek hizmeti veren kent lokantalarını vatandaşın ayağına götürmek üzere ‘Gezici Kent Lokantası’ projesini hayata geçirdi. Şişli Belediyesi sağlıklı, lezzetli ve uygun fiyatlı yemek hizmeti veren kent lokantalarını vatandaşın ayağına götürmek üzere ‘Gezici Kent Lokantası’ projesini hayata geçirdi. Mobil olarak hizmet vermek için bir tır lokantaya dönüştürüldü. Gezici kent lokantasının ilk durağı Darülaceze Caddesi’ndeki, Perpa Ticaret Merkezi önü oldu. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği gezici kent lokantasının açılışını Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan yaptı. Gezici lokanta önünde sıraya girenlerin tabldotlarına yemek servisi yapan Şahan, vatandaşlarla birlikte yemek yedi. Dört çeşit menü 40 lira Hijyenik mutfaklarda deneyimli aşçılar tarafından özenle hazırlanan ve dört çeşitten oluşan menü 40 lira olarak servis edildi. Gezici kent lokantasının ilk günkü menüsü, ‘ezogelin çorba, dana haşlama, tereyağlı makarna, elma, su’ şeklinde oldu. Gezici Lokanta: Sürekli değişen noktalar Gezici kent lokantası, belirli aralıklarla Şişli’nin farklı bölgelerinde konumlandırılarak dört bir yandaki vatandaşlar, kendilerine en yakın noktadan bu hizmetten faydalanabilecekler. Şişlililer gezici kent lokantasının yeni duraklarını Şişli Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarından ve resmi internet sitesinden takip edebilecekler. “18 yaşındaki gence ne istersin diye sorduğumda ‘Kent Lokantası’ dedi” Açılan “Gezici Kent Lokantası” ile ilgili açıklamalarda bulunan Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, “Seçim kampanya sürecinde yaşadığım bir anımı hep anlatıyorum. Mecidiyeköy meydanda akşam gençlik çalışması yaparken 18 yaşındaki bir gençle sohbet ediyorduk. Bir belediye başkanından ne istersin diye sorduğumda, ‘Kent Lokantası’ dedi. Biz bu kentin zorlukları, bu ülkenin zorlukları, gençleri, aileleri öyle bir hale getirdi ki, bir gencin belediye başkanından talebini, isteğini bir kent lokantasına sıkıştırdık. Bir kütüphane talep etmedi, geleceğine ilişkin bir şey talep etmedi. Kent lokantası talep etti. Bize yerel yönetimler olarak düşen görevi güçlendireceğimiz bu zorluklarda onun yanında olacağımız politikalar hayata geçirmek. Önümüzdeki dönem ilçe belediyeleri olarak da bu politikaları büyüten vatandaşlarımızın yanında olan politikalarımızla icraatlarımızla yanında olan işlerimizi yürüteceğiz Şişli’de” ifadelerini kullandı. “Büfelerde 150 lira, burada 40 lira” Kent Lokantası hizmetinin her yerde olmasın istediğini söyleyen İbrahim Günay, “Lezzeti çok iyi harika. Daha önce iki defa geldim. Gerçekten çok memnunuz. Büfelerde 150 lira, burada 40 lira. Gerçekten çok iyi. Bu hizmetin her yerde olmasını isteriz” dedi. “Daha uyguna yemek yemeyi biz de hak ediyoruz” Şişli Belediyesine Kent Lokantası için teşekkür eden Mehmet Cebeci ise, “Şişli Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz. Hayat pahalılığından dolayı yetişemiyoruz. Şişli Belediyesi’ne buraya getirdiği ve bizle buluşturduğu için tekrardan teşekkür ederiz. Daha uyguna yemek yemeyi biz de hak ediyoruz” diye konuştu.
Bilecik Bilecik’te yapımı yılan hikayesine dönen AVM yarın satışa çıkıyor Bilecik Belediyesi’ne ait olan alanda yer alan Seven Pasajı’nın yerine 2017 yapımına başlanan ve yıllardır bitmeyen "AVM Projesi" kapsamında yapılan bina yarın satışa çıkıyor. Belediye tarafından yıkılan yerin ihalesi 21 Şubat 2018 tarihinde Alve İnşaat tarafından alınmıştı. 450 günde bitirilmesi planlanan AVM ile ilgili gündeme gelen rüşvet olayı sonucu dönemin Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin görevden alınmış, danışmanı iste tutuklanmıştı. Bilecik Belediyesi tarafından yarın satışa çıkacak olan AVM’nin yapım işini alan, firmanın sahibi de olan Bozüyük TSO Başkanı Veli Çelik’in bazı iddiaları ve buranın ihaleye çıkarılamaması gerektiği yönündeki açıklamalarına Bilecik Belediyesinden cevap geldi. "Sözleşmenin bitim tarihi 15 Temmuz 2019 dur" Bilecik Belediyesinden yapılan açıklamada, "Bilecik Belediye Başkanlığı ile inşaat firması arasında 21 Şubat 2018 tarihinde Arsa Satışı Karşılığı Gelir (Hasılat) paylaşım işi sözleşmesi imzalanmış ve sözleşmeye göre işin bitim süresi 450 gün olup sözleşmenin bitim tarihi 15 Temmuz 2019 dur. Ancak yüklenici firma çeşitli sebeplerle belediyemize 6 kez süre uzatma talebinde bulunmuş, bu taleplerden dördü kabul edilirken son iki talep reddedilmiştir" denildi. "Bu süreçten sonra yüklenici firma taşınmaza ait anahtarları belediyemize teslim etmiştir" Açıklamanın devamında, "Dolayısı ile yüklenici taraf sözleşmede belirtilen süre içerisinde taahhüt etmiş olduğu AVM inşaatını tamamlayamamış ve sözleşme belediyemiz tarafından haklı sebeple hukuka uygun olarak tek taraflı feshedilmiştir. Bu süreçten sonra yüklenici firma, taşınmaza ait anahtarları belediyemize teslim etmiştir. Firma tarafından belediyemiz aleyhine alacak davası açılmış, aynı davada taşınmazın satışı ve kesin teminat mektubunun gelir kaydedilmesi hakkında tedbir de talep edilmiştir. Bilecik 1 Asliye Hukuk Mahkemesinin 19 Ocak 2023 tarihli kararı ile taşınmaz üzerine tedbir konulması ile kesin teminat mektubunun gelir kaydedilmesine yönelik firmanın İnşaatın tedbir talepleri hukuken yerinde görülmediği için reddedilmiştir. Bu karara karşı firma üst mahkeme olan Bursa Bölge Adliye Mahkemesine itiraz edilmiş olup, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin kararı ile de firmanın tedbir talepleri kesin olarak reddedilmiştir. Yani taşınmaz üzerinde herhangi bir şerh veya tedbir bulunmadığı, gerek yerel, gerekse yüksek mahkeme kararları ile de sabit olup, zaten bu husus taşınmaza ait tapu kaydında da açıkça görülmektedir. Bu sebeple belediyemiz dışında başkaca kişi veya kişilerce yapılan açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır. Kamuoyunu yanıltıcı ve ihale sürecine zarar vermek isteyen kişi veya kişiler hakkında hukuki ve cezai süreçler tarafımızca başlatılacak olup 30 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleşecek olan AVM satış ihalemiz yürürlükte bulunan mevzuata ve hukuka uygun olarak icra edilecektir" denildi.