POLİTİKA - 24 Mart 2017 Cuma 19:38

Başbakan Yıldırım: "CHP bu değişikliğe neden hayır dediğini bilmiyor"

A
A
A
Başbakan Yıldırım: "CHP bu değişikliğe neden hayır dediğini bilmiyor"

Başbakan Binali Yıldırım, Anayasa değişikliğine yönelik 16 Nisan’da yapılacak referandum öncesi Isparta’ya geldi.

Başbakan Binali Yıldırım, Anayasa değişikliğine yönelik 16 Nisan’da yapılacak referandum öncesi Isparta’ya geldi. Başbakan Yıldırım, Burdur’da düzenlediği mitingin ardından 15 Temmuz Şehitler ve Demokrasi Meydanı’ndan Ispartalılara seslendi. Yıldırım, Isparta’dan 16 Nisan’da ’evet’ çıkacağına inandığını söyledi.


Başbakan’ın gelişi nedeniyle Isparta’da çok sıkı güvenlik önlemleri alındı. Vatandaşlar ayrı ayrı arama noktalarında aranarak miting alanına alındı. Ellerinde Türk bayrağı ve AK Parti bayraklarıyla binlerce kişi meydanı doldurdu. Miting bir saat gecikmeli başladı.


Isparta’nın güler yüzlü insanların şehri olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Başbakan Yıldırım, “Isparta yiğitliğin, kahramanlığın şehri. En önemlisi Isparta hem istiklal mücadelesinin, demokrasi hareketinin şehri. 1946’da çok partili siyasi hayata geçtiğimiz günden itibaren Isparta hep demokrasinin yanında yer aldı. Siz hemşehriniz Cumhurbaşkanınız merhum Süleyman Demirel’in, merhum Menderes’in, merhum Özal’ın yanında hep dimdik durdunuz. Siz en başından itibaren AK Parti’nin yanında AK Parti’nin adam gibi adam Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında sarsılmadan durdunuz. Sizlere Cumhurbaşkanımızın selamını getirdim. Allah sizden razı olsun. Rabbim Isparta’yı korusun. Bizim sizlere vefa borcumuz var. Allah bizleri size mahcup etmesin. Bugüne kadar karşınıza hep alnımız ak çıktık. Elhamdülillah her zaman alnımız ak olacak. Isparta için bugüne kadar çok iş çok eser ürettik. İnşallah bundan böyle de güzel eserler üreteceğiz. Bakın bugün burada sadece bu toplantıyı yapmıyoruz. Toplantının arkasından Cumhurbaşkanımızın yıllardır hayali olan Şehir Hastanesini Isparta’ya kazandırdığımız bu büyük eserin açılışını yapıyoruz. Hayırlı olsun. Daha önce Mersin’i, Yozgat’ı açtık. Şimdi Isparta ve sırada daha çok var. İnşallah birer birer şehir hastanelerimizi açacağız. Az önce Sağlık Bakanımız söyledi. Milletin iradesine tabi olmayan bazı kesimler kurtuluşu yalanda dolanda iftirada arıyorlar. Şimdi de ’bu kadar lüks bu kadar muazzam bu kadar büyük hastane parasız olur mu bundan para alacaklar, muayeneye para alacaklar’ diyorlar. Külliyen yalan iftira. Biz insanı yücelt ki devlet yücelsin anlayışıyla çalışıyoruz. Sizler her şeyin en iyisine layıksınız. 5 kuruş para alınmayacak hastaneden. Diğer hastaneler nasılsa bu da aynen öyle olacak. Hastanemiz hayırlı uğurlu olsun. Sağlık çok önemli. Sağlık olsun demekle olmuyor. Gereğini yapmak lazım. İnşallah hastaneye yolumuz düşmez. Ama düşerse de artık sizi bekleyen dünyanın en güzel hastaneleri var burada. Doktorları var. Isparta bunu çoktan hak ediyor. İnşallah sizlerin destekleriyle dualarıyla daha fazlasını yapacağız” dedi.



"Darbeler hükümetlere değil millete yapılıyor"


Merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının 1950-60 arasında çok büyük hizmetler yaptıklarını anlatan Başbakan Yıldırım, “Memlekete büyük eserler bıraktılar. Ama hiçbir eser hizmet cezasız kalmaz diyenler işte bu CHP zihniyeti, darbeci zihniyeti, Mehderes’i ve bakanlarını idam etti. O dönemde yollar, köprüler, okullar, hastaneler yapıldı. Türkiye ekonomisi büyüdü, refahı arttı. Menderes 10 yılda Türkiye’yi bir baştan bir başa imar etti. Ama tüm bu hizmetlerin karşılığı idam oldu. İki bakanı ve kendisini idam ettiler. Neden yaptılar? Çünkü bu vesayetçiler bu hayırcılar milletin sevdiğini sevmezler. Milletin seçtiğine saygı göstermezler. 27 Mayıs darbesi bunun için oldu. Darbeler hükümetlere değil millete yapılıyor. 27 Mayıs darbesini millete size yaptılar. Yetmedi 12 Eylül darbesini de size yaptılar. 28 Şubat’ta genç kızlarımıza neler yaptıklarını gördük okulların önünde nasıl başlarından başörtülerini aldıklarını gördük. En son 15 Temmuz alçak darbe girişimini yine millete yapmak istediler. Ama bu sefer millet ’dur’ dedi. Darbecilere geçit vermediniz. Cumhurbaşkanını onlara vermediniz. Başbakanınıza sahip çıktınız, Hükümete sahip çıktınız. Bayrağı indirmediniz, ezanları dindirmediniz Allah sizden razı olsun” ifadelerini kullandı.



"Bu millet 27 Mayıs’ın cevabını 15 Temmuz’da vermiştir"


15 Temmuz’da, o gece milletin gözünün önüne Menderes’in geldiğini kaydeden Yıldırım, "Erbakan geldi. Zorlu, Polatkan geldi. Aynı akıbet olmasın diye göğsünü gençler, yaşlılar, kadınlar toplara tüfeklere siper etti. Bu millet hükümetine, geleceğine sahip çıktı. Siz sadece darbeyi önlemediniz. Siz merhum Menderes’in ruhunu muazzez ettiniz. Siz sokaklara çıkarak darbeyi durdurarak 27 Mayıs’ın hesabını sordunuz. Bu millet 15 Temmuz’da bir darbeyi püskürtmeye darbecilere darbe vurmuştur. Bu millet 27 Mayıs’ın cevabını 15 Temmuz’da vermiştir. Isparta hazır mısın? Şimdi bir şey daha yapacağız. Bu darbeler dönemini ebediyen sonlandırmaya var mısınız? Çeteleri, cuntaları, vesayet odaklarını tarihin tozlu sayfalarına göndermeye hazır mısınız? Isparta işi bitirmiş. Isparta tamam. Güçlü iktidar güçlü hükmet dönemini sürekli hale getirmeye hazır mıyız? Millet iradesini yeniden zirveye çıkarmaya var mısınız? Devlet millet ayrımını ortadan kaldırıp kucaklaştırmaya hazır mısınız? Bunu 16 Nisan’da başaracak mıyız? 16 Nisan’da ’evet’ diyerek Türkiye’yi inşa etmeye hazır mıyız" dedi.



"Bu değişiklik CHP’nin işine gelmez"


AK Gençliğin Türkiye’nin geleceği olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Ama Kılıçdaroğlu’na sorsan siz küçücüksünüz. Milletvekili olamazsınız. Vatanı kurtarmak için hazırsınız ama ona göre milletvekili olmak için hazır değilsiniz. 18 maddelik anayasa değişikliğiyle ne yapıyoruz? Milleti devletin patronu haline getiriyoruz. Millet patron, hükümetler amele. Hükümetler millete hizmet edecek. Patron millet olacak. Bu CHP’nin işine gelmez. Çünkü CHP yukarıdan bakmayı sever. Amelelik yapmayı istemez. Onlar tembeldir. Onlar çalışarak bugüne kadar hiç işbaşına gelemediler. Hep dumanlı havayı kolladılar. Vesayetleri takip ettiler. Darbelerin arkasında durdular. Onlar milletin güveni ile milletin iradesiyle hiçbir zaman gelecek aramadılar. Geçmişte siz seçiyor Ankara’ya gönderiyordunuz ama seçtiğiniz hükümetin yetkileri dağıtılıyor. Ankara’da gizli ortaklar var. Bu da yetmiyor çeteler cuntalar yetki verdiğiniz hükümetlere musallat oluyor. Onları taciz ediyor rahatsız ediyor yetkilerine göz dikiyor. İşte bu değişiklikle milletin irade verdiği güce kimse sulanamayacak. Kimse ortak olamayacak. Bundan sonra cumhurbaşkanını ve hükümeti doğrudan millet seçecek. Sandıkta siz seçeceksiniz. Hükümete yetkiyi sandıkta vereceksiniz. Hesabı doğrudan millete verecek. Beğendiğiniz cumhurbaşkanını en fazla iki sefer seçersiniz. Ondan sonra istese de yok. Değiştireceksiniz."



"CHP tek adam görmek istiyorsa, Kılıçdaroğlu aynaya baksın"


Yıldırım, ’tek adamlık’ iddialarına da cevap vererek, "Milletin olduğu yerde milletin patron olduğu yerde tek adam olur mu? Ama CHP tek adam görmek istiyorsa Kılıçdaroğlu aynaya baksın. 7 seçimdir kaybediyor ama tek adam olmaya devam ediyor. Neymiş tüm yetkiler tek adamda toplanıyormuş. Millet yetkiyi cumhurbaşkanına veriyor. Ne kadar yetki veriyor en az yüzde 50 yetki veriyor. Başka? Meclise veriyor. Bunun dışında milletin yetki verdiği güç yok. Çetelere, cuntacılara yetki yok. Kimde olacak yetki. Tabii ki milletin seçtiğinde olacak. Eskiden olduğu gibi yetki çetelerde, cuntacılarda mı olacak? Ah benim Ispartalı kardeşim. Sizin yetki verdiğiniz cumhurbaşkanları geldiler hükümetlere müdahale ettiler. Siz seçtiniz cuntacılar darbeciler hükümetlere müdahale ettiler. Medya patronları hükümetlere ayar vermeye, devirmeye çalıştılar. 16 Nisan’dan sonra bunların hepsi yok oluyor. Kim kalıyor? Millet kalıyor. Milletin adamları kalıyor. Hükümetler kurulacak. Görevden o kurulan hükümeti sadece siz alacaksınız. Millet dışında kimse milletin yetki verdiği hükümete bir şey yapamayacak" diye konuştu.


Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye’de artık belirsizliklerin, krizlerin, kaosların ortadan kalkacağını kaydeden Başbakan Yıldırım, “Hükümet devrilebilir seçim darbe olabilir söylentilerine yer olmayacak. Seçtiğimiz hükümet 5 yıl hizmet, eser üretecek. Sizlerin hayalini gerçeğe dönüştürecek. Ekonomi kat kat büyüyecek. Daha ileri gideceğiz. 14 senedir hem üretiyor hem hizmet üretiyor hem şeytan taşlıyoruz. Şeytan taşlaya taşlaya vakit buldukça iş yaparak bu günlere geldik Engelli koşu yaptık. Artık engelli koşu yok. Koşar adımlarla Cumhuriyetin 100. yılına emin adımlara gideceğiz. Yatırımlarımız artacak. Terörle mücadele güçlenecek. Türkiye’nin gücüne güç katacağız. Artık kimse Türkiye üzerine hesaplar tezgahlar yapamayacak. Bu sisteme kimler hayır diyor, kimler istemiyor? CHP bu değişikliğe hayır diyor. Neden hayır dediğini bilmiyor. Çünkü okumamış. Haberi yok. İşi gücü yalan. Aşağı mahallede bir yalan söylüyor, yukarı mahallede kendi de inanıyor. Bunun yaptığı babaannemin dediği gibi ’Kaval elin yel Allah’ın üfle Kemal üfle.’ Olağanüstü dönemler dışında bunlar hiçbir zaman iktidar olamadı. Onun için istemiyorlar. Bunlar ülke yönetmek nedir bilmezler. Sırtlarında yumurta küfesi yok. Bu sistemin gelmesiyle CHP’nin keyfi rahatı kaçacak. Çünkü çalışmak zorunda kalacak. Milletin gözüne girmek için daha çok gayret edecek. Yan gelip yatarak iktidar olmak yok” şeklinde konuştu.



"Evet bitecek siz de biteceksiniz"


HDP’nin de ’hayır’ dediğini anlatan Başbakan Yıldırım “Neden? Sırtını Kandil’e dayamış. Milleti kandırdı. Oyları aldı. Ertesi gün Kandil’in gölgesinin içinde oldu. Şantajla korkuttular. Artık benim Kürt kardeşimi tehdit ederek oy alamayacaklar. PKK ’hayır’ diyor. Terörist başları ’hayır için çalışın’ diyorlar. Evet çıkarsa biz biteriz diyorlar. Buradan söylüyorum. Evet bitecek siz de biteceksiniz. Başka yolu yok. Bu milletin kardeşliğine zarar veremeyeceksiniz. FETÖ’cüler ’hayır’ diyor. 15 Temmuz’un teröristleri, darbecileri de ’hayır’ diyor. Başka kim ’hayır’ diyor? O Pensilvanya’nın Kandilini de söndüreceğiz. Hesap verecek. Avrupa’daki bazı ülkeler de hayır diyor. Hepsi kol kola girmişler. Bu değişiklik olunca istedikleri gibi, Türkiye’ye ayar veremeyecekler. Türk ekonomisinin şaha kalkmasını engelleyemeyecekler. Biz de milliyetçi maskesi takmış FETÖ maşaları da hayır diyor. İşte bunlara dikkat edelim. Bunların maskelerini düşürelim. Bunlar milliyetçi değil. Isparta’da milliyetçi ülkücü kardeşlerim bunların maskelerini düşürün. MHP’ye gönül veren vatandaşlarım bunlara aldanmayacak. Bunlar milliyetçi değil FETÖ’nün oyuncağıdır. Bunlara pirim vermeyeceğiz” dedi.



"Evet dersek, terör örgütleri, Pensilvanya, Türkiye düşmanları kaybedecek"


Bu halk oylamasının bir seçim olmadığını anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:


"Partiler seçime girmiyor. Partilere oy vermeyeceğiz. Türkiye’nin geleceğine oy vereceğiz. Aydınlık yarınlarına oy vereceğiz. CHP’ye gönül veren, MHP’ye gönül veren diğer partilere gönül veren kardeşlerim. Ülkemizin aydınlık yarınları için AK Partiye gönül veren kardeşlerim. Türkiye’nin geleceği için 16 Nisan’da hazır mısınız? Evet diyelim. Türkiye’nin muasır medeniyetler yolundaki hedeflerine doğru kararlılıkla yol alalım. Vatandaşımızın terör örgütlerini sevindireceğine inanmıyorum. Evet dersek, terör örgütleri, Pensilvanya, Türkiye düşmanları kaybedecek. Millet kazanacak. Türkiye büyüyecek şaha kalkacak. Artık terör örgütleri başımızı ağrıtmayacak. Türkiye’nin ufku açılacak. Önü açılacak. 16 Nisan Türkiye için Isparta için milat olacak."



Isparta’ya hızlı tren müjdesi


81 vilayete, 80 milyon vatandaşa bin bir zorlukla mücadele vererek hizmet ettiklerini anlatan Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:


“Isparta daha fazla gelişsin daha fazla hizmet alsın istiyoruz. Isparta 15 yılda nereden nereye geldi. Buna sizler şahitsiniz. Isparta’ya geçen 15 yılda 9 milyar TL yatırım yaptık. 2002’de Isparta ihracatı 57 milyon TL iken bugün 165 milyon TL’ye çıktı. 113 dere ıslahı 1075 derslik 3650 konut inşa ettik. Hak sahiplerine verdik. Işıkkent spor salonu, Sav uluslararası atletizm pisti olmak üzere toplam 8 spor tesisini hizmete aldık. Doğalgaz konforuyla Isparta’yı tanıştırdık. 367 bin dönüm araziyi suyla buluşturduk . Darıderesi göleti içime suyu izole hattını yaptık. İçme suyu sorununu çözdük. Çiftçilere 740 milyon TL destek sağladık. SDÜ’yü büyüttük. Geliştirdik. Üniversitenin 32 bin öğrenci sayısı bugün 84 bine ulaştı. İşte hizmet bu. Gençlerimizin yurt kapasitesini iki kat artırdık. 6 bin kişilik yeni yurt yapacağız. Yalvaç, Gelendost, Uluborlu, Senirkent hastanelerini bitirip hizmete aldık. 2002’de 92 kilometre bölünmüş yol vardı. Şimdi 185 kilometreye çıkardık. Yolları böldük. Hayatları birleştirdik. Yolları böldük milleti, gönülleri birleştirdik. Yolları böleriz. Türkiye böldürtmeyiz bu bayrağı indirtmeyiz. Isparta Antalya arasını Isparta Şarkikaraağaç ayrımına kadar olan yolları yapıyoruz. Köyler için de bir müjde var. 400 kilometre köy grup yollarını 200 kilometrelik kısmını bu sene sıcak asfaltla kapsayacağız. Geri kalan 200 kilometreyi seneye bitireceğiz. Isparta’ya hızlı treni getireceğiz. Hayırlı olsun. 755 yataklı Isparta Şehir Hastanesini de bugün açıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. İnşallah 16 Nisan’dan sonra çok daha büyük yatırımların önü açılacak. Isparta ihya olacak. Isparta şimdi söz sizde hazır mıyız? 16 Nisan’da tarihi bir karar imza atacak mıyız? Güçlü Türkiye için, istikrar, büyüme, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet için evet evet evet.”


Başbakan Yıldırım, meydandaki konuşmasının ardından Şehir Hastanesi’nin açılışını yaptı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Ani sıcaklık değişimleri dutun merkezini vurdu Dünyanın önemli dut üretim merkezi olan Tunceli’nin Çemişgezek ilçesine bağlı Ulukale köyünde ani sıcaklık değişimleri dut ağaçlarını vurdu. Çemişgezek ilçesine bağlı Ulukale köyünde tam organik üretilen ve coğrafi işaret alan Ulukale dutu, yılda ortalama 500 ton üretiliyor. Bu dut dünya pazarında "Ulukale dutu" ismiyle talep görüyor. Aroması ve altın sarısı rengiyle birçok ülkeye ihraç edilen Ulukale dutu, bu yıl ani sıcaklık değişimleri nedeniyle meyvesi olgunlaşmadan dökülmeye başladı. Durumun tespiti için Çemişgezek Kaymakamlığı İlçe Tarım ve Ormancılık Müdürlüğü ekipleri tarafından inceleme yapıldı. Ekiplerin yaptığı inceleme sonucunda meyvenin dökülmesinin ani değişiklik gösteren hava sıcaklıkları arasındaki ciddi orandaki farktan kaynaklandığı belirlendi. ’’Dut üretimi ile ilgili sıkıntılarımız var’’ Üreticiler, ani sıcaklık değişiminden kaynaklı gerçekleşen zararın da sigorta kapsamına alınmasını talep etti. Ulukale ve Bozağaç Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı ve aynı zamanda dut üreticisi Necmettin Duman, "Ben Ulukale ve Bozağaç Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Kurucu Başkanı ve aynı zamanda dut üreticisiyim. Bu yıl coğrafi işaret belgesi ve patenti köyümüzde olan ve endemik sayılabilecek Ulukale dutunun üretimiyle ilgili sıkıntılarımız var. Çemişgezek İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri ile birlikte bu sıkıntıları gidermek için çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar nedeniyle buradayız. Bahçelerimizde bu yıl iklimsel değişikliklerden dolayı sıkıntı yaşıyoruz. Bu sıkıntıları inşallah İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri ile birlikte müştereken halledeceğiz’’ dedi. Dut üreticisi Tarkan Altınoluk ise, ’’Biz Ulukale köyünde dut yetiştiriyoruz. Gece ve gündüz sıcaklık farklarından dolayı ürünlerimizde büyük bir kayıp yaşıyoruz. Bunun sigorta kapsamına alınmasını devlet büyüklerimizden rica ediyoruz. Dolu, don ve fırtına, bunlar sigorta kapsamında. Ancak yağmur ve bu hava sıcaklıklarının değişim göstermesinden dolayı oluşan zararlar sigorta kapsamı dışında kalmış. Bu etkenlerin de sigorta kapsamı içerisine alınmasını rica ediyoruz. Dutumuz çok kaliteli. Birinci kalite dut üretiyoruz. Dutumuz dünyanın birçok ülkesine gidiyor. Ürünümüz bu şekilde zarar gördüğü zaman büyük kayıplar yaşıyoruz" diye konuştu.
Adana Kozanlı öğrenciler "Bağlı ol ama Bağımlı Olma" projesi ile Avrupa’ya açıldı Adana’nın Kozan ilçesinde İsmet İnönü Ortaokulu öğretmen ve öğrencileri tarafından hazırlanan Erasmus çalışması çerçevesinde "Bağlı ol ama Bağımlı Olma" projesi Türkiye’de 452 proje arasından ilk 8’e girdi. Öğretmen ve öğrenciler dijital bağımlılığa çözüm için dünya ülkeleri çocukları ile bir araya dijital bağlantı kurarak geldi. Birçok projeye imza atan Kozan İsmet İnönü Ortaokulu öğretmen ve öğrencileri, Polonya ve İtalya’daki öğrenciler ile bir araya gelerek ülkelerindeki dijital bağımlılık sorununu konuşarak kendi ülkelerinde bağımlılıkla mücadele için çözüm önerileri hakkında fikir alışverişinde bulundular. Öğrenciler Türkiye’de dijital bağımlılığın gençler arasında daha yoğun gözlemlendiğini ifade ederek Avrupa’da bağımlılıkla mücadele sürerken Avrupalı gençlerin dijital platformları bilgiye ulaşmak için kullandığını gözlemlediler. Polonya ve İtalya’daki eğitimciler ve öğrenciler ile sınıf ortamında hazırlanan dijital platform üzerinden bir araya geldiklerini aktaran okul müdürü Levent Çörekli, "Türkiye Ulusal Ajansına yapmış olduğumuz başvuru kabul edildi. ’Bağlan ama Bağımlı Olma’ adlı proje ile Türkiye’de değerlendirmeye değer bulunan yüzlerce proje arasından onaylanan 8 projeden 1.’si olarak hibe almaya hak kazandık" dedi. Çörekli, koordinatörü olunan proje 60 bin euro bütçeli, İtalya ve Polonya’nın ortak olarak yer aldığı öğretmen hareketliliği ile projenin birinci hareketliliğini 15-19 Nisan 2024 tarihleri arasında İtalya’nın ev sahipliğinde Roma’nın Pitigliano şehrinde gerçekleştirdiklerini ikinci hareketliliği Türkiye ev sahipliğinde sanal toplantı olarak okulda gerçekleştirdiklerini ifade etti. Koordinatör Emrah Gümüş, öğrencilerin de projede yer aldığını kaydederek, "Aynı sorunu yaşayan farklı ülkelerdeki çocuklar birlikte paylaşmış yaparak, ortak bir çözüm arayışı içinde oluyorlar. Amacımız öğrencilerimizi dijitale bağlı ama bağımlı olmadan doğru kullanım ve en az kullanım üzerine çalışma yapmış olduk" diye konuştu. "Bizim ülkemizde bağımlılık maalesef daha çok" Öğrencilerden Mediha Yılmaz, yabancı ülkelerden kendi akranlarıyla bir araya geldiklerini söyleyerek, "Türkiye’de gençlerde bağımlılık daha çok. Yurt dışında gençler daha çok bilgiye ulaşmak için kullandığını gözlemledik, bizim ülkemizde maalesef gençler sosyal medya eğlence için kullanmakta" şeklinde konuştu. "Siber zorbalığın evrensel bir sorun olduğunu gözlemledik" Siber zorbalık üzerine yabancı öğrencilerle konuştuğunu aktaran Öykü Aydın, "Ben de siber zorbalığa maruz kaldım. Dijital bağımlılık sorununu hepimiz yaşıyoruz ama çözümlerimiz var. Özellikle hepimizin dijitalle uzak durmak dışarıda arkadaşlarımızla vakit geçirmeliyiz gibi ortak birçok görüşümüz var. Dijital zorbalık da hem bizim ülkemizde hem yabancı ülkelerde maalesef yaşadığımız bir durum. Bu sorun maalesef evrensel. Bence Avrupa’da bağımlılık oranı bize göre daha az. Orada daha çok araştırma için kullanılıyorlar" dedi.
İstanbul “Gümrük Birliği Anlaşması, vize ve mülteci sorunu Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkiliyor” Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, İstanbul Arel Üniversitesi’nde düzenlenen “Geçmişten Günümüze Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri” konulu panelde masaya yatırıldı. AB ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi gerektiği vurgulanan panelde, özellikle vize ve göç sorununun AB ile olan ilişkileri olumsuz etkilediği ifade edildi. AB’nin resmi bayramı olan "9 Mayıs Avrupa Günü" kapsamında düzenlenen “Erasmus, sağlık, kültür ve siyasi yaşam” konularının konuşulduğu panelde, Türkiye’nin tam üyelik süreci ve AB ilişkileri hakkında önemli bilgiler verildi. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusu sürecinde önemli rol oynayan Türkiye Cumhuriyeti 49. Dönem Devlet Bakanı ve Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Kurucu Başkanı Bülent Akarcalı ile İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri ve YTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde, AB ile ilişkilerde yaşanan sorunlar gündeme getirildi. AB ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi gerektiği vurgulanan panelde, özellikle vize ve göç sorununun AB ile olan ilişkileri olumsuz etkilediği ifade edildi. Türkiye’nin yakın siyasi tarihine de ışık tutan panelin açılış konuşmasını yapan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Demirkaya, 9 Mayıs Avrupa Günü hakkında bilgiler vererek, AB ile istenen ölçüde birliktelik yakalanamadığını söyledi. Prof. Dr. Demirkaya, “Avrupa değerleri olarak bildiğimiz insanlık onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, insan haklarına saygı gibi değerler her ülkede olması gereken değerler. Bu anlamda belki cumhuriyet ile başlayan çağdaşlaşma projemizi daha da ileriye taşımak adına Avrupa Birliği’nin bir vesile olması bizim için son derece önemli. Ancak şunu da ifade etmek gerekiyor ki hala istediğimiz ölçüde birliktelik yakalayamadık” şeklinde konuştu. “Yolumuzdan ayrılmayacağız” Panelin moderatörlüğünü yapan İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celil Uğur Özgöker ise, Türkiye’nin AB ilişkileri hakkında bilgiler verdi. Özgöker, “12 Eylül 1963 yılında Türkiye ile AB arasında ortaklık oluşturan Ankara Anlaşması imzalandı. 61 yıldır AB sürecimiz devam ediyor. Bize faydası şu anda ortak üye olduğumuz için Avrupa Birliği’ne girmeden ilk defa Erasmus programlarına dahil olan ülke olduk. Yolumuzdan ayrılmayacağız, devam edeceğiz. 1995 yılında Gümrük Birliği’ni yaptık. Polonya’dan, Macaristan’dan, Bulgaristan, Romanya’dan çok daha ileri bir aşamaya geldik” dedi. “Bizim temel sorunumuz dişlilerin birbiri ile uyum sağlamaması” 14 Nisan 1987’de AB’ye tam üyelik başvurusu yapıldığı zaman Türkiye’nin dış politikalarını hazırlayan ve AB Komisyonunu kuran Türkiye Cumhuriyeti 49. Dönem Devlet Bakanı Bülent Akarcalı ise, Avrupa ile öğrencilik yıllarında tanıştığını ifade ederek, Batı’nın karar alma mekanizmasını yakından gözlemlediğini ifade etti. Konuşmasında ülkemizin yakın siyasi tarihine ışık tutan Akarcalı, AB ilişkilerinde yaşanan sorunlar hakkında önemli bilgiler verdi. Akarcalı, “Bizim temel sorunumuz, dişlilerin birbiri ile uyum sağlamaması. Yani iki tane dişli var. Biri Avrupa dişlisi, biri de bizim dişlimiz. Avrupa diyor ki; ‘Ben dişlilerimi değiştiremem. Bu dişliler 30 ülkeden oluşturuldu. Sen dişlilerini değiştirip benim dişlilerime uyum sağlamak zorundasın.’ Ben seni zorla davet etmiyorum diyor. Sıkıntı burada. Onların talep ettiklerini tüm açıdan bizim kültürümüz, kendi değerlerimiz, bulunduğumuz coğrafi nedenlerden dolayı değiştirme imkânımız yok. Onların da uyum sağlayacak imkânı yok” dedi. “Yunanistan’ın AB üyesi olması ile iyice devre dışı kaldık” Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine ışık tutan Akarcalı, özellikle ülkemizde yaşanan siyasi krizlerin AB sürecini olumsuz etkilediğini vurguladı. Anavatan Partisi’nin seçimleri kazanması ile tam üyelik sürecinin başladığını sözlerine ekleyen Akarcalı, Kıbrıs meselesi ve Yunanistan’ın AB üyesi olması ile devre dışı kaldığımızı ifade etti. Akarcalı, “1963 yılında ciddi bir ortaklık anlaşması imzalanıyor. 10 sene sonra bu anlaşma tekrar imzalanacaktı fakat 1973 yılı Türkiye siyaseti açısından krizli dönem. 1971 yılında bana göre çok başarılı olmasına rağmen Süleyman Demirel ültimatomla görevinden alınıyor. 1973’de Avrupa ile yapılabilecek çok ciddi bir pazarlık yapma şansı kaybediliyor. 1973 yılında ne kadar para verildi bilmiyorum ama en azından onun on misli verilebilecekti. Arkasından Kıbrıs çıkarması da gelince ondan sonra AB’ye doğru giden yolda 1981 yılında Yunanistan’ın da üye olmasıyla biz iyice devre dışı kaldık. 1983 seçimlerini Anavatan Partisi’nin kazanması AB’de bir değişikliğe yol açtı. 1980 darbesinden sonra 1983’teki seçimlere iki tane parti hazırlanmıştı. İktidarı temsil eden ve darbe ile kapatılmış olan Cumhuriyet Halk Partisi yerine kurulan Halkçı Parti, öbürü de Demokrat Parti yerine Milliyetçi Demokrat Parti vardı. Biz de Anavatan Partisi’ni kurmuştuk. İki parti ve Anavatan dışında başka partiye izin verilmedi. Anavatan Partisi’nin seçimi kazanması ile Batı da demokrasi konusundaki iddialarından vazgeçmek zorunda kaldı. 1987 yılında biz resmi olarak ilk defa AB’ye tam üyelik başvurusunu yaptık. AB tam iki sene bize cevap verebilmek için bekledi. Arkasından 1995 müzakeresi bitti. 1 Ocak 1996’da Gümrük Birliği başladı. 2005 yılında da tam üyelik müzakerelerinin başlama kararı alındı” şeklinde konuştu. “Mülteci sorunu AB sürecine zarar veriyor” AB’nin kuruluş misyonundan bahseden eski Devlet Bakanı Bülent Akarcalı, AB’yi eleştirmenin ya da düşman olarak görmenin doğru olmadığını ifade ederek, “AB üç temel üzerine oluştu. Birincisi Avrupa’nın siyasi ve kültürel değerlerini oluşturma. Bunun içine tabii ki demokrasi, insan hakları, hukuk devleti vs. giriyor. İkincisi ekonomi, üçüncüsü ise güvenlik. Türkiye’nin sıkıntısı birinci kısımda. O birinci aşamadaki sıkıntı da kendi açısından da iç sıkıntıya dönüşüyor. Kim ne derse desin AB, tüm yabancılar için Türkiye’yi lokomotif ülke olarak görüyor. İslam dünyasının önderi, Batı ile iç içe olmuş, zamanında Batı’ya hâkim olmuş ülke olarak Batı’da bir Müslüman dediğiniz zaman akla önce Türkler geliyor. Temel sıkıntı bu kültürel yapıda. Bana göre bu uyuşmazlık gittikçe devam edecek. Bu bizden yana kaynaklanan bir husus değil. Ama AB açısından o dişlilerin yapısı bile değişmeye başlıyor. Ekonomik kısma gelince, bu ekonomik kısım büyük ölçüde Gümrük Birliği Anlaşması ile aşıldı. Fakat Gümrük Birliği 1996’da eskidi. AB, Türkiye politikası konusunda hatalı” ifadelerine yer verdi. “AB ilişkilerinde diplomatları değil, siyaset adamlarını muhatap kılmalıyız” AB ilişkilerinde bir diğer sorunun ise AB’nin siyasiler yerine Türk diplomatlarla iletişime geçmesi olduğunu ifade eden Akarcalı, siyasilerin AB ile daha çok iş birliği yapması gerektiğini vurguladı. Bülent Akarcalı, “Sürekli olarak karşı tarafı eleştirmekten vazgeçmemiz lazım. Karşı taraf bizi engelleyebilir. Kendi aralarında dahi yapıyorlar bunu. En büyük yanlışlıkta her konuda meselelerimizi diplomatlarımıza havale ederiz. Diplomatlar belirli sınırlar içinde çalışabilen insanlardır. Sınırda o devletin belirli itibarla temsil edilmesidir. Batı’da ise bu kararlar siyaset adamları tarafından alınır. Batı’da muhatap olmamız gerekenler siyaset adamlarıdır. En büyük eksiğimiz dışarıya siyaset adamlarımızı muhatap kılmamaktır” şeklinde konuştu. “Türkiye-AB ilişkileri için en ideal formül tam üyelik” İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çiğdem Nas ise, İktisadi Kalkınma Vakfı’nın çalışmaları hakkında bilgiler vererek, AB ilişkilerinde üçüncü bir yolun gündeme geldiğine değindi. AB ile olan ilişkilerin güçlenerek devam etmesi için yapılması gerekenler hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Çiğdem Nas, özellikle dijitalleşme ve sürdürülebilirlik konusunda iş birliği yapılması gerektiğini vurguladı. Doç. Dr. Nas, “Artık Türkiye ve Avrupa arasında yeni bir ilişkinin oluşturulması, bunun daha çok karşılıklı çıkara ve iş birliğine dayalı bir süreç olması gerektiği ve bu üçüncü yolun diğerlerinden farklı bir bütünleşmeyi ön görmemesi gündemde. Bizim vakıf olarak görüşümüz tam üyelik hedefine bağlılık. Türkiye-Avrupa ilişkileri için en ideal formül, Türkiye’nin AB üyesi olması. Her ne kadar şu anda çok zor gözükse de, birçok engel bulunsa da gerekli koşullar sağlandığı takdirde bu hedefe ulaşacağımıza inancımız devam ediyor” dedi. “Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gerekiyor” Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesi için Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Çiğdem Nas, vize ve mülteci sorununun da süreci olumsuz etkilediğini belirtti. Doç. Dr. Çiğdem Nas, “Türkiye ile AB arasında ortak konularda iş birlikleri oluşturmak için ilişkilerin belli konular üzerinden canlandırılması gerekiyor. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gerekiyor. Çağın gereklerine cevap vermeyen Gümrük Birliği’nin yeni gereçlere, yeni ihtiyaçlara göre güncellenmesi ya da revize edilmesi gerekiyor. İkincisi Türkiye-AB ilişkilerini etkileyen vize konusu. Üçüncü olarak ise göç ve mülteci konusu. Bir de bunlara dördüncü konu olarak son günlerde gündeme gelen ve AB’nin yeni gündemini oluşturan yeşil ve dijitalleşme konusunu ekleyebiliriz” dedi. Geçmişten günümüze AB ilişkilerine ve ülkemizin yakın siyasi tarihine ışık tutan panele İstanbul Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara, İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A.Ercan Gegez, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Enver Duran ve Prof. Dr. Ergül Berber, Üniversite Genel Sekreteri Mustafa Kılıçaslan, üniversite akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı. İstanbul Arel Üniversitesi Tepekent Kemal Gözükara Yerleşkesi Aziz Sancar Amfisi’nde düzenlenen panel, konuşmacılara plaket ve teşekkür belgelerinin takdiminin ardından fotoğraf çekimi ile sona erdi.