ASAYİŞ - 15 Mayıs 2024 Çarşamba 17:15

Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki bir mağazada yangın çıktı. Olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yangını söndürmek için çalışma başlatıldı.

A
A
A
Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki bir mağazada yangın çıktı. Olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yangını söndürmek için çalışma başlatıldı.

Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki bir mağazada yangın çıktı. Olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yangını söndürmek için çalışma başlatıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Bağışıklığı düzenleyici ilaçlarla MS hastalığının ilerleyişini yavaşlatmak mümkün Eskişehir Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Berrin Akpınar, Multiple Skleroz (MS) hastalığı için ilaçların yanı sıra hidroterapi ve ozon yöntemini kullandıklarını belirterek, “Biz MS hastalarına düzenli bir yaşantıyı ve rehabilitasyonlarına düzenli olarak devam etmelerini tavsiye ediyoruz” dedi. MS hakkında bilgi paylaşan Dr. Berrin Akpınar, hastalığın kişinin bağışıklık sistemindeki bozukluk sonucu hem beyinde hem de omurilikte çok sayıda plaklarla ortaya çıkan bir rahatsızlık olduğunu söyledi. Hastalığın ataklar halinde seyrettiğini ve son zamanlarda dünyada yaklaşık 3 milyon kişiyi etkilediğini ifade eden Akpınar, hastalarda en sık görme problemleriyle karşılaşıldığını belirtti. Dr. Akpınar, çift görme, işitme, konuşma bozuklukları, vücudun belirli kesimlerinde belirli derecelerde uyuşma, karıncalanmalar, kas güçsüzlükleri, kaslarda sertlikler, idrar kaçırma, hastaların dengelerinin ve yürüyüşlerinin bozulması gibi problemlerle karşılaşılabildiğini dile getirerek, nöroloji uzmanlarının hastalığın tanısını koyduktan sonra tedaviye bağışıklık sistemini düzenleyici ilaçlarla başladıklarını, bu sayede atakları önlemenin, sıklığını azaltmanın ve ilerleyici gidişatı yavaşlatmanın mümkün olduğunu aktardı. “Kasları güçlendirici egzersiz programları ile elektrik stimülasyonları kullanılabilir” Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Berrin Akpınar, ilaçlara rağmen hastalarda bazı fonksiyon kayıplarının gelişebileceğini ve bu durumda rehabilitasyonun devreye gireceğinden bahsederek, “Hastalar bu fonksiyon kayıplarını en aza indirmek için mevcut vücudundaki fonksiyonla nasıl daha iyi hareket edebilir? Nasıl daha az diğer insanlara bağımlı şekilde yaşayabilir veya yaşam kalitesini nasıl arttırabilir? Rehabilitasyon ile biz hastalarımıza bunu öğretiriz. Burada tabii ki kişiye özel rehabilitasyon programları ön plana çıkar. Neden? Çünkü her hastalık her hastayı farklı derecelerde, farklı şekilde etkileyebilir. Rehabilitasyon sürecinde neleri yapıyoruz? Öncelikle nörolojik rehabilitasyonun olmazsa olmazı belirli egzersizlerdir. Hastanın neye ihtiyacı varsa ona göre hareket ederiz. Eklem hareketlerinde kısıtlılığı ya da kontraktürleri mi var? Bunun için eklem hareket açıklığı ve germe egzersizleri uygulanabilir. Eğer ki kaslarında güçsüzlük varsa, kasları güçlendirici özel egzersiz programları yanında elektrik stimülasyonları da kullanılabilir. Bunun yanında eğer ki dengesi bozuksa hem dengeyi arttırıcı özel egzersizler hem de sanal gerçeklik tedavileriyle hastalarımızı destekleyebiliriz” sözlerini kullandı. “Hidroterapi kasları güzel şekilde gevşetmemizi sağlar” Hastalarda istemsiz kas kasılmaları ve spastisite olabileceğini, bunun için de özel germe egzersizleri ile botulinum toksin enjeksiyonları yapılabileceğine değinen Dr. Akpınar, “Bu kasları gevşetmektedir. Hidroterapi de yine kasları suyun gevşetici özelliğinden faydalanarak güzel şekilde gevşetmemize imkan sağlar. Ancak burada sözünü ettiğimiz hidroterapi sıcak su tedavileri değil, normal egzersiz havuzlarında birebir fizyoterapist eşliğinde yapılan egzersizlerdir. Çünkü MS hastaları sıcak termal suların, kaplıcaların ve hamamların atakları tetikleyebileceğini bilirler. Dolayısıyla bunları önermiyoruz” şeklinde konuştu. “Ozon tedavisi atakların sıklığını azaltmada olumlu sonuç veriyor” Hastaların postürleri ve duruşları bozulduysa bu konuda da egzersizlerine destek verilebileceğine vurgu yapan Berrin Akpınar, konuşmasına şöyle devam etti: "İdrar kaçırma gerçekten ciddi bir sorun olabilir ve MS’li hastalarda pelvik taban kaslarını güçlendirici egzersizlerin yanında manyetik alan stimülasyonlarıyla idrar taşırmalarının önüne geçmek mümkündür. Son yıllarda oldukça popüler olan ozon tedavisi de yine hem atakların sıklığını azaltmada hem de MS rahatsızlığının merkezi sinir sisteminde, omurilikte ve beyinde meydana getirdiği hasarların tamiratında olumlu sonuçlar verebilmektedir. Biz genellikle MS hastalarına düzenli bir yaşantıyı öneririz. Her zaman için uykularını düzenli almalarını, dengeli beslenmelerini, alkolden ve sigaradan uzak durmalarını, stresli bir yaşantılarının olmamasını, çok aşırı yorucu işlerle çalışmamalarını ve üzüntü, kaygı ile depresyondan uzak durmalarını öneririz. Bir de tabii ki mutlaka rehabilitasyonlarına düzenli olarak devam etmelerini tavsiye ederiz.”
Konya Başıboş köpeklerin saldırısına uğrayan kız öğrenci, korku dolu anları anlattı Konya’nın Seydişehir ilçesinde geçtiğimiz günlerde sokak köpeklerinin saldırdığı lise öğrencisi Nurbahar Sarıkaya, korku dolu anlar yaşadığını, kendisinden daha küçük çocukların tek başına okula gidemediklerini söyledi. Olay, 20 Mayıs Pazartesi günü Seydişehir ilçesi Kızılcalar Mahallesi Gazi Ortaokulu çevresindeki bir parkta meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, okuldan evine giden 17 yaşındaki lise öğrencisi Nurbahar Sarıkaya, başıboş sokak köpeklerinin saldırısına uğradı. Köpekler Nurbahar Sarıkaya’nın etrafını çevirip peşini bırakmazken, öğrenci kendisini sırt çantası ile savunmaya çalıştı. Çevredeki vatandaşların da yardımı ile köpekler kovalandı. Olayda kız öğrenci yara almazken, köpeklerin saldırısı bir binanın güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. “Allah’tan yara almadan kurtuldum” Köpeklerin saldırdığı korku dolu anları anlatan Nurbahar Sarıkaya, “Köpek saldırısına uğradım. Parkta bulunan banklarda arkadaşlarımla otururken her gün gördüğümüz 10-15 köpek o gün garip bir şekilde saldırdı. Onların saldırmasıyla birlikte onlara karşı mücadele ettim, arkadaşlarım kaçtı, ben kaçamadım. Onlar kaçınca ben tek kalınca köpekler gitmeye başladı. Daha sonra ben de arkadaşlarımın yanına giderken köpeklerin birinin gelmesiyle hepsi geldi. Hepsi beraber gelince ben de çantamla onlara karşı koymaya, bir şekilde kendimi savunmaya çalıştım. Allah’tan bir yara almadan kurtuldum” dedi. “Küçük çocukların tek başına okula gidemedikleri biliyorum” Lise öğrencisi Sarıkaya, “Bunun önüne geçilmesini istiyoruz. Gerekirse barınaklara veya gerekirse hayvan severler tarafından daha fazla sahiplenilmesi iyi olur. Yasanın çıkmasıyla sadece ben değil birçok şehirdeki çocukların da rahata kavuşabileceğini düşünüyorum. Ben belki yaş olarak büyük olabilirim ama benden daha küçük olan çocukların tek başına okula gidemedikleri biliyorum” şeklinde konuştu. “Bu yasa sayesinde sorun çözüme ulaşır diye düşünüyorum” Saldırıya uğrayan Nurbahar Sarıkaya’nın babası emekli polis memuru Hüseyin Sarıkaya ise, “Bizim kızımız bu olayda ucuz kurtuldu. Bizim çocuğumuza öğretmiş olduğumuz köpekten kaçılmaması gerektiğini, elinde bir şey varsa savurmayla kendini savundu. Tabii bu savunma esnasında küçük biri olsaydı savunması zor olurdu. Çocuk düştüğü zaman köpekler onu parçalardı. Bunun bir çok örneğini televizyonlarda görüyoruz. O yüzden bizim hayvan severlere söylediğimiz şey, lütfen kaldırımlara yem bırakmayalım. Belediyenin belirlediği yerlere koyalım ki belediye oralarda baksın. Hayırseverler bakım evlerine versinler bu şekilde yardım etmek istiyoruz desinler. Kaldırımlar insanlarındır hayvanların mama yeri değildir. Bu çocuk kendi çocukları da olabilir. O yüzden bu kanunun çabuk çıkması gerekiyor. Öldürülmesine karşıyız, uyutulmasının ne olduğunu bilmiyorum ama daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Kısırlaştırmakla sadece biz hayvanların çoğalmasını önlüyoruz dişlerini kesmiyoruz, dişlerini kısırlaştırmıyoruz. Hayvanların bir an önce kanununun çıkması lazım. Duyduğumuz 4 milyona yakın hayvan varmış ancak bu yasa sayesinde bu sorun çözüme ulaşır diye düşünüyorum” diye konuştu.
Kayseri TÜZDEV’den ‘Üstün Zekâlı ve Dâhi Çocuklar Eğitimi Çalıştayı’ Türkiye Üstün Zekâlı ve Dâhi Çocuklar Eğitim Vakfı (TÜZDEV) tarafından İstanbul’un tarihi Rami Kütüphanesi’nde birçok üniversitenin de ortak olduğu Üstün Zekâlı ve Dâhi Çocuklar Eğitimi Çalıştayı düzenlendi. Düzenlenen çalıştayda üstün zekâlı çocukların kavramsallaştırılması, eğitimi, tanılanması, gelecekteki istihdam stratejileri ve öğretmen eğitimlerine dair önemli konuları masaya yatırıldı. Türkiye’nin Geleceği için Ramı Kütüphanesi’nde Bir Aradayız. Çalıştaya İstanbul Valisi Davut Gül, Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci ve Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, TÜZDEV Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra birçok akademisyen, öğretmen, aile ve gönüllü katılım sağladı. Açılış konuşmasını yapan Çalıştay Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bayram Özer, düzenlenen çalıştayın üstün zekâlı bireylerin potansiyelinin ortaya çıkarılmasında ve doğru yönlendirilmesinde büyük bir adım olduğunu belirtti. TÜZDEV Genel Başkanı Op. Dr. Kemal Tekden ise, "Üstün zekâlı ve deha çaplı çocuklar, ülkemiz ve tüm insanlık için beşerî sermayedir. Beşerî sermayesine sahip çıkan ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Hatta onlar başka ülkelerin de sermayesini gasp ederler. Yerüstü hazinesi dediğimiz bu çocuklara sahip çıkamayan toplumlar ise yeraltı zenginliklerini işleyemezler ve dolayısıyla vatanlarına sahip çıkamazlar. Bütün yetkililerimizi ülkemizden beyin göçüne engel olmaya ve Allah’ın bütün toplumlar için lütfu olan bu çocuklarımıza sahip çıkmaya davet ediyorum” dedi. Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Otrar da, BİLSEM ve ARGEM ile çok sayıda üstün zekâlı çocuğa eğitim sunulduğunu, bu çocukların ülke için bir nimet olduğunu, bu nimete sahip çıkılması gerektiğini vurgulayarak, Eylül ayı sonu itibarıyla yerli ve millî, yapay zekâ destekli Türk Ulusal Zekâ Testinin (TUZÖ) faaliyete geçeceğini ve taramanın hızla yapılacağını söyledi. Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci de, “Yeni müfredatta farklılaştırma ve zenginleştirme çalışmalarının ilk defa yer alması son derece önemlidir. Bu atılım ile üstün zekâlı çocukların eğitim ihtiyaçlarına cevap verilebilecektir” dedi. Yelkenci, çalıştay sonuçlarına göre ARGEM, BİLSEM, öğretmen yetiştirme konularında gerekli önlemleri alacaklarını sözlerine ekledi. İstanbul Valisi Davul Gül ise, “Kamu eli ile üstün zekâlı çocukların eğitiminin yapılması son derece önemli. Ancak sürdürülebilirlik için STK’ların da bu konuda çalışması son derece kıymetli” diyerek, çalıştay sonucunda çıktılar ile yapılması gerekenlerden toplumun her kesimine görev düştüğü ve herkesin sorumluluk alması gerektiğini vurguladı. Çalıştayda; Üstün Zekâlıların Tanımı ve Kavramsal Çerçeve, Hangi kavram doğru? Üstün Zekâlı mı, Üstün Yetenekli mi, Özel Yetenekli mi? Dünyada hangi terimler kullanılıyor? Doğru tanım nasıl olmalı ve gerekçesi nedir? Üstün Zekâlıların Eğitimi, Üstün zekâlıların eğitim ihtiyaçları neler? Eğitimde karşılaşılan zorluklar nelerdir? Özel eğitim programları nasıl tasarlanmalı? Üstün Zekâlıların Tanılanması, Üstün zekâ nasıl belirlenir? Hangi ölçütler kullanılmalı? En doğru tanılama yöntemi nedir? Üstün Zekâlılar için Öğretmen Yetiştirme Politikaları ve Üstün Zekâlıların İstihdamı, İş dünyasında üstün zekâlıların avantajları ve karşılaştıkları zorluklar nelerdir? Üstün zekâlıların istihdamı için stratejiler neler olmalı? İşyerlerinde üstün zekâlıların yetenekleri nasıl daha iyi kullanılabilir? Öğretmen yetiştirme politikaları nasıl olmalı? Üstün Zekâlıların İstihdamı: İş Dünyasında Devrim Üstün zekâlı bireylerin iş dünyasında nasıl avantajlar sağladığı ve hangi zorluklarla karşılaştıkları konuları ele alındı. Çalıştayda elde edilen önemli çıktılar, yakın zamanda bir politika belgesi hâline getirilerek Millî Eğitim Bakanlığı ve kamuoyunun bilgisine sunulacak. Bu belgede, üstün zekâlıların tanımı, eğitim ihtiyaçları, tanılanması ve istihdam stratejileri gibi konulara dair kapsamlı öneriler yer alacak. Tarihi Rami Kütüphanesi’nde bir araya gelen akademisyenler, öğretmenler ve uzmanlar bu özel çocukların eğitim ve istihdam ihtiyaçlarını belirleyerek Türkiye’nin geleceğine dair önemli bir adım attı.