YEREL HABERLER - 28 Haziran 2017 Çarşamba 11:33

Gençlerde saç kaybı çözümsüz değil

A
A
A
Gençlerde saç kaybı çözümsüz değil

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. İlhan Serdaroğlu, gençlerde saç kaybının çözümsüz olmadığını söyledi.


Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. İlhan Serdaroğlu, “Dünyada milyonlarca genç erkek her gün aynaya bakarak ve saçlarını kontrol ederek ileride kel kalıp kalmayacağını kendi kendine sorguluyor ve saatlerce buna kafa yorabiliyor. Ergenlik çağında saç dökülmesi, gençleri etkileyen önemli bir sağlık problemi. Gerçek şu ki bizler kabul edilmek, beğenilmek isteyen sosyal canlılarız ve fiziki görünümde oluşabilecek ve bizi normlardan uzaklaştıran herhangi bir negatif etkilenme, genci bunalıma sürükleyebiliyor. Günümüzde saç dökülmesi sadece orta yaşlı erkeklerin değil, 20’li yaşlardaki gençlerin de sorunu haline geldi. Klinik çalışmalar, erkeklerde 25 yaşa kadar ortalama yüzde 25 oranında saç dökülmesine rastlandığını bize göstermekte” dedi.


Gençlerde erken yaşta görülen bu dökülmelerin sebeplerinden ilk olarak genetik nedenler olduğunu kaydeden Op.Dr. Serdaroğlu, “Son yıllarda çok erken yaşlarda görülmeye başlanan ergen saç dökülmesi/kelliğin başlıca nedenleri arasında genetik, düzensiz ve sağlıksız beslenme, saç bakımı adına yaptırılan uygulamalar ve çevresel faktörler (elektromagnetik ve fiziksel çevre kirliliği) sayılabilir. İlk ve en önemli sebep tabii ki genetik yapımız. Ergenlikle birlikte genç erkekte hormonal değişimler başlar ve erkeklik hormonları dediğimiz testesteron (androjenik ) hormonların seviyeleri yükselir. Androgen hormonlarının artarak belli miktarlara ulaşmasıyla birlikte, eğer genç erkekte genetik yatkınlık da varsa, saç dökülmeleri başlayabilmekte. Burada kritik olan nokta genetik yatkınlığı olan bireylerde saç köklerinin androgen hormonlarına olan hassasiyeti ve duyarlılığıdır. Şöyle ki testesteron hormonu , dihidrotestesterona (DHT) dönüştüğünde kıl folikülleri üzerinde tesir ederek onların zamanla zayıflamasına, incelmesine yol açar. Kıl foliküllerinin bir kısmı etkisizleşir ve sağlıklı kıllar üretemeyecek ölçüde zayıflar: Bu saç köklerinden çıkan saç kıllar çap ve uzunluk itibariyle giderek daha küçük ve daha açık renkte kıllar haline gelirler (saç minyatürleşmesi). Genç erkekte başlayan dökülme tipini ve şiddetini tam olarak belirlemek olası değil, böyle bir test elimizde yok. Fakat genel olarak 20’li yaşlarda, yani çok erken olarak başlayan genetik saç dökülmelerinde, dökülme miktarı, kelleşme/saç kaybı daha şiddetli olmakta” ifadelerini kaydetti.


Erkek tipi genetik saç dökülmesi problemi olanların öncelikle saçlarını tararken veya yıkarken dökülen saç miktarında bir artış olduğunu fark edebildiğini ifade eden Dr. Serdaroğlu, “Beyaz ırkta erkeklerin yüzde 96’sında, ergenlik sonrasında şakaklarda açılma ve ön saç çizgisinde gerileme görülebilir ve bunu genetik tip saç dökülmesi ile karıştırmamak çok önemli. Fakat tepede seyrekleşme, saçların cılız hale gelmesi, uza(ya)maması ve önden bakıldığında saç derisinin görülebilir bir hal alması bizde genetik nedenli saç kaybını düşündürür. Tepe ve önlerdeki saçlarında incelmesi, minyatürleşmesi ve saçların yeterince hızlı uzayamıyor olması önemli bir gösterge. Streslere bağlı saç dökülmeleri ergenlik çağında ön planda olabiliyor. Dünya çılgın bir hızla dönüyor ve stresli bir yaşam tarzı içinde akıp gidiyor. Hangi meslek kolunda olursak olalım ki öğrencilik de buna dahil , işlerimizi yetiştiremiyoruz, yapacak çok iş var ve 24 saat bize yeterli gelmiyor. Yapılacak işleri mümkün olduğu kadar hızlı yapmak ve her şeyi yetiştirmeye çalışmak hepimiz üzerine ciddi bir stres yükü getirmekte. Yeni teknoloji ve keşifler hayatı kolaylaştırsa da stresimizi azaltmaktan uzak. Bütün bunların üzerine gençlerin her yaşta ve çeşitte karşılarına çıkan sınav stresleri de ekleniyor. Bu yaşam tarzı tüm sağlığımızı etkilediği gibi bizim bir parçamız olan saç sağlığımızı da tehdit altında bırakıyor” diye konuştu.


Gençlerde erken yaşlarda görülen ve ilerleyen saç kayıplarında ilk olarak tedavinin psikolojik belirtilere bakmak olduğunu belirten Op.Dr. Serdaroğlu, “Ben, muayeneme gelen genç hastada ilk önce onun psikolojisini gözlemlemeye çalışıyorum: Saç dökülmesi onun hayatını ne kadar etkiliyor? Sosyal hayatına sekte vuruyor mu? Genç kendisini yaşlı, bitkin ve stresli bir durumda buluyor mu? Bütün bunları değerlendirdikten sonra uygun bir tedavi metodu seçmeye çalışıyorum. Günlük saç dökülme miktarı çok fazla ve 100-150 telin üzerinde, öbek öbek saç kaybı varsa bunun nedeni araştırılmalı ve saç tellerini kalınlaştıracak ve dökülmeleri azaltacak tedavilere başlamak gerekli. Genetik saç dökülmeleri, alopesi areata hastaları, akut ve kronik telogen effluvium hastalarını farklı ele almak, farklı tedaviler uygulamak gereklidir” açıklamalarında bulundu.


Op.Dr. İlhan Serdaroğlu, “Gençlerde saç ekimi için uluslararası saç restorasyon cerrahisi derneği, saç ekim yaşı olarak bize 22-23 yaşı işaret ediyor. Yani en az bu yaşa kadar beklenmeli, sonra saç ekimi planlamasına geçilmeli diyor. Fakat bu yaş sınırı belirli bir kanun ya da biyolojik şart olarak görülmemeli. Benim görüşüm şu: Genç, saç dökülmesi nedeniyle hayatında ciddi bir eksiklik yaşamaktaysa o zaman ben yaşına bakmaksızın saç ekim yapılmasını kendisine öneriyorum. Sonuçta saçları 16-17 yaşında dökülmeye başlamış olan bir genci üniversite kantininde arkadaşlarının arasında “ağabey” durumunda bırakmaktansa saç ekerek onu yaşına döndürmek ve hayatla barıştırmak çok önemli. Yani yirmi iki yaşından önce ciddi saç dökülmesi yaşayan bireyler de saç ekimi yaptırabilir. Erken yaşta saç ekimi yaptığım hastalarımın öz güvenleri artmış bir şekilde bana yıllar sonra gelip teşekkür etmeleri, yaşadıkları rahatlama ve mutluluk, beni aldığım kararın doğruluğu ve isabeti konusunda destekliyor” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana F-16’lar, pilotların kumandasında vatanı koruyor Adana’da 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığında bulunan ve "Savaşan Şahin" olarak anılan F-16 savaş uçakları, görevli pilotların kumandasında vatanı korurken dosta güven, düşmana korku salıyor. Hava Pilot Binbaşı, "Artık MSÜ Hava Harp Okuluna yeni girecek silah arkadaşlarımız Türkiye’nin ürettiği milli uçakları kullanma onuruna erişecekler. MSÜ Hava Harp Okulu sadece göklerin değil uzayın da anahtarı olacak" dedi. Çok amaçlı, tek jet motorlu savaş uçağı olarak tanımlanan Türk Hava Kuvvetleri bünyesindeki F-16, "Fighting Falcon", diğer adıyla "Savaşan Şahin", Türkiye’nin gökyüzündeki vurucu güçlerinden sadece bir tanesi. Terörle mücadelede etkin şekilde görev alan F-16’lar, 7 yılı aşkın zorlu eğitim süreci ile psikolojik ve fiziksel testleri başarıyla tamamlayan savaş pilotlarının da kumandasında göklere yükseliyor. F-16 savaş uçakları dosta güven, düşmana ise korku salıyor. 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı, kapılarını İhlas Haber Ajansı’na (İHA) açtı. Adana 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı 152’nci Jet Filo Komutanlığında görev yapan Hava Pilot Binbaşı, 17 yaşında Hava Harp Okulunda başlayıp F-16 sandalyesine uzanan hikayesini İHA’ya anlattı. "Farkında olmadığım savaş pilotluğu kanıma karıştı" 2002 Dünya Kupası’nda 3. olup ülkemizi gururlandıran A Milli Futbol Takımın uçağına, Türkiye’ye dönüşünde F-16’ların eşlik etmesi üzerine televizyonda bu anları izleyen ve pilot olmaya karar veren Hava Pilot Binbaşı, "Pilot olmak bir noktadan sonra çoğu gencin olduğu gibi benim de hayalim olmaya başladı. Ben lise son öğrencisiyken A Milli Futbol Takımımız dünya 3.’sü oldu. Onlar ülkemize gelirken 2 tane F-16 uçağı, onları havada karşıladı. Bu beni çok etkiledi. Daha önce açıkçası farkında olmadığım savaş pilotluğunun kanıma karışmasını sağladı. Bu vesileyle Hava Harp Okulu seçme aşamalarına katıldım. Ben de bir asker çocuğuyum. İlk seçildiğimde çok mutlu oldum. Ben ailenin tek çocuğuyum, bu nedenle annemin çekinceleri vardı. Fakat ben sahip olmadığım kardeşlerimi Hava Harp Okulunda kazandım" diye konuştu. "Türk hava sahasını korumak çok ciddi bir görev" Türk hava sahasını korumanın çok ciddi bir görev olduğunu anlatan Hava Pilot Binbaşı, "Bu meslek çok farklı bir duygu. Türk hava sahasını korumak çok ciddi bir görev. Bilginin güç olduğu ama aynı zamanda da fiziksel ve mental olarak güçlü olmanız gereken bir meslek. Bunu, uçacağınız her gün sağlamanız gerekiyor. Savaş pilotluğu tamamen disiplin işi. Sabah uyandıktan gece yatana kadar günlük rutinlerin dışına çıkmamaya çalışıyoruz. Genel brifing ile başlayan mesaimiz daha sonra lider brifingi, uçuş ve dönüş brifingi ile devam ediyor. Sağlığımıza, beslenmemize ve uykumuza çok dikkat etmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Eğitimlerimiz meslek hayatımız boyunca devam ediyor" Savaş pilotluğunun ciddi disiplin, çalışma ve fedakarlık gerektirdiğine işaret eden Hava Pilot Binbaşı, "Bizim eğitimlerimiz meslek hayatımız boyunca devam ediyor. İlk olarak MSÜ Hava Harp Okulunda mühendislik diploması alıyoruz. MSÜ Hava Harp Okulunda İngilizce dil eğitimine çok önem verilir ve bir havacı için İngilizce çok önemlidir. MSÜ Hava Harp Okulundan mezun olan herkes, pilot olmuyor. Belirli sınavları geçenler pilot adayı oluyor. Daha sonra uçaklarda eğitim alıyorlar ve bu eğitimleri tamamlayanlar Türk Hava Kuvvetleri envanterindeki uçaklara pilot oluyor. Harbe hazırlığın devamı olarak nitelendirilen birlik içi eğitimler, meslek hayatımız boyunca devam etmektedir. Farklı silahların eğitimleri filolardaki öğretmen pilotlarımız tarafından pilotlara veriliyor" dedi. "Hem dersler hem de İngilizce çok önemli" Hava Pilot Binbaşı, pilot olma hayali kuran gençler için de şu tavsiyelerde bulundu: "Havacılık dünyada sürekli büyüyen bir sektör ve pilot açığı her zaman oluyor. Çok cazip bir kariyer planı. Öncelikle İngilizce havacılık dili olduğu için çok önemli. Bunun yanı sıra Milli Savunma Üniversitesi sınavlarında Hava Harp Okulu en yüksek puanlarla öğrenci kabul eden bir bölüm. Bu nedenle derslere çalışmak şart. Bunun dışında sporcu kişiliğe sahip olmalı, sporu hayatınızın rutini haline getirmelisiniz. Ayrıca sosyal bir kişiliğe sahip olmak çok önemli." "MSÜ Hava Harp Okulu göklerin değil uzayın da anahtarı olacak" Türkiye’deki savunma sanayinin her geçen gün geliştiğini ve kendi uçaklarımızın envantere girmesiyle çok gururlandıklarını vurgulayan Hava Pilot Binbaşı, "Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ’İstikbal Göklerdedir.’ Bu söz o kadar çağın ötesinde bir söz ki kendisini sürekli yeniliyor. Günümüzde artık Türk havacılığı kendi uçaklarını yapar hale geldi. Umuyorum ki çok kısa zamanda operasyonel anlamda da kullanacak. Artık MSÜ Hava Harp Okuluna yeni girecek silah arkadaşlarımız Türkiye’nin ürettiği milli uçakları kullanma onuruna erişecekler. Türkiye artık uzaya çıkarak insanlı uzay misyonunun parçası haline geldi. Bu demektir ki artık MSÜ Hava Harp Okulu sadece göklerin değil uzayın da anahtarı olacaktır" ifadelerini kullanarak tüm pilotların Dünya Pilotlar Günü’nü kutladı.
Aydın Öğretmenlere, meslek liselerine destek çağrısı Aydın’ın Nazilli ilçesinde ilçenin en köklü liseleri arasında ilk sıralarda yer alan Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden, ortaokulların rehber öğretmenlerine, meslek liselerine destek çağrısı geldi. Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek’in öncülüğünde Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ev sahipliğinde geniş katılımlı bir toplantı düzenlendi. Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Faruk Al’ın ev sahipliğinde düzenlenen kahvaltılı toplantıya Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek başta olmak üzere Aydın Bilim, Teknoloji ve Sanayi İl Müdürü Hacı İbrahim Buğdaycı, Nazilli İş Kurumu Müdürü Yakup Ergenlik, Nazilli İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü İhsan Çatma, Nazilli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Arslan, Yönetim Kurulu ve komite üyeleri, iş dünyasından temsilciler ve ilçedeki ortaokulların rehber öğretmenleri katıldı. Meslek Lisesi müdür yardımcıları ile alan şeflerinin de hazır bulunduğu toplantıda Meslek Liselerinin her geçen gün öneminin artması, mezunlarının ise düz liselere ve üniversite mezunlarına karşı avantajları anlatıldı. Beyaz yakalı-mavi yakalı kavramlarının değişimi, mesleki eğitimin önemi ve iş avantajları tartışıldı. “Meslek liseleri çok önemli” Toplantının açılış konuşmasını yapan Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Faruk Al, okullarının öneminden söz ederek ülkenin ve ekonominin kalkınmasında çok önemli olduğunu ifade etti. Öğrencilerin meslek liselerine yönlenmesi konusunda rehber öğretmenlerin kanalize etmeleri açısından paydaşlarla bilgi alışverişinde bulunmayı amaçladıklarını belirtti. “Meslek lisemizdeki teknoloji dışarıyla yarışıyor” İlçedeki meslek liseleri hakkında bilgi veren Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek: “Nazilli’deki Mesleki Eğitim Merkezi dahil olmak üzere meslek liselerimizde toplam 3 bin 337 öğrencimiz var. İlçemizdeki 7 bin 800 olan toplam lise öğrencilerimizle oranladığımızda yüzde 42 ediyor. Bizim için bu oran yeterli değil. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 60’larda. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu oranın yüzde 70’lerde olması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda toplantı yaptığımız okulumuz Türkiye’de köklü geçmişi olan en başarılı okullar arasında yer alıyor. İlçemizdeki toplam 5 meslek okulumuzda farklı misyon ve vizyona sahip. Bu okulumuzda geleceğin meslekleri diyebileceğimiz 8 alanımız var. Geçen 10 yıl içerisinde de bu okulumuz son teknoloji sanayilerle yarışır teknolojiye sahip hale geldi. Her geçen yıl da kendini geliştirerek teknoloji ve imkanları ile en iyi eğitimi vermeye devam ediyor. Bizlerin düşüncesi siz rehber öğretmenlerimizin meslek liselerimizi iyi tanımaları ve gelecekte vasıfsız eleman sayısının azaltılmasında önemli rol oynamanız. Teknolojiyi iyi kullanan vasıflı elemanlar meslek liselerinde yetişiyor. Sanayici ise vasıflı çırak, kalfa ve usta tercih ediyor. Bu da meslek liselerimizin önemini kat kat artırıyor. Rehber öğretmenlerimizden ricamız, çocuklarımıza meslek liselerimizi en iyi şekilde anlatarak vasıflı eleman olarak daha kolay iş bulmalarını sağlamak için yönlendirme yapmanızdır” dedi. “Üretimin artması gerekiyor” Aydın Bilim, Teknoloji ve Sanayi İl Müdürü Hacı İbrahim Buğdaycı ise kendisinden örnek vererek 1990’lı yıllarda beyaz yakalının az, mavi yakalının ise çok olduğunu ifade etti. Günümüzde ise beyaz yakalının çok olması nedeniyle iş bulmada büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtti. Ancak meslek lisesi mezunlarının kısa sürede meslek edinmesi ile iş sıkıntısı yaşamadıklarını, üretimi artırarak enflasyonun düşmesinde büyük rol oynadıklarını ifade etti. “Lisans mezunu olmak sorunları çözmüyor” Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Arslan da konuşmasında meslek liselerinin üretimde büyük önem arz ettiğini ifade ederek: “Biz üretmeden büyüyecek bir ülke değiliz. Çocuklarımızın gelecekte refah düzeyinin artmasını istiyorsak bizim gibi odaların katkıda bulunması ve meslek liselerinin öneminin acilen anlatılması gerekiyor. Bizlerin acilen sorunların tespitini yapmamız lazım. Çocukların lisans mezunu olması sorunları çözmüyor. Bizim dileğimiz meslek lisesi çıkışlı olarak çocuklarımızın mühendisliklere geçmesidir. Çocuklarımız gelecekte başarılı olacaksa en azından meslek lisesi mezunu olmaları hayatlarını kolaylaştıracaktır” dedi. Toplantıya katılan rehber öğretmenler ve sanayiciler, sıkıntılarını ve düşüncelerini dile getirerek uzun bir süre fikir alışverişinde bulundu.