GENEL - 25 Nisan 2018 Çarşamba 17:55

Kıbrıs İlim Üniversitesi’nden ‘Doğu Akdeniz’de Güvenlik Enerji Stratejileri ve Küresel Göç İlişkileri’ konferansı

A
A
A
Kıbrıs İlim Üniversitesi’nden ‘Doğu Akdeniz’de Güvenlik Enerji Stratejileri ve Küresel Göç İlişkileri’ konferansı

Kıbrıs İlim Üniversitesi tarafından “Doğu Akdeniz’de Güvenlik, Enerji Stratejileri ve Küresel Göç İlişkileri” konferansı düzenlendi.

Kıbrıs İlim Üniversitesi tarafından “Doğu Akdeniz’de Güvenlik, Enerji Stratejileri ve Küresel Göç İlişkileri” konferansı düzenlendi.


Kıbrıs İlim Üniversitesi (KİÜ) tarafından Lefkoşa Golden Tulip Hotel’de düzenlenen “Doğu Akdeniz’de Güvenlik, Enerji Stratejileri ve Küresel Göç İlişkileri” konferansına KKTC’den başbakan yardımcısı ve bakan düzeyinde katılım sağlanırken, Kıbrıs İlim Üniversitesinden ise Onursal Başkan Dr. Mustafa Aydın, Mütevelli Heyet Başkanı Selman Arslanbaş ve Misafir Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu gibi önemli isimler katıldı.


Konferansta konuşan KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Kudret Özersay, “Kıbrıs, Latin Amerika’da Atlantik ya da Pasifik’te bir ada olsaydı, hangi durumda olurdu ve uluslararası politika açısından, nerede konumlandırdı? diye düşünürsek ne olduğunu daha net görmüş oluruz. Coğrafya son derece önemli ama bunun ötesinde tarihin, belli bir coğrafyaya, ülkeye ve ülkede yaşayan halklara yüklediği misyonlar var. Tarih açısından baktığımızda Mussolini, Akdeniz’e ‘bizim deniz’ diyebilmiştir. Bu ilgi biraz da bu tarihten gelmektedir” dedi.


“Türkiye ve Yunanistan bağlamında Doğu Akdeniz’de bir güç aktörü olmak tarihten gelen bir husustur” diyen Prof. Dr. Özersay, “Başlangıçta istenmeyen ama tarihsel zorunluluk olan bir yük. Doğu Akdeniz’in ve KKTC’nin bir uçak gemisi olarak tanımlanması boşuna değildir. Güvenlik denilen şey, yıllarca klasik konvansiyonel güvenlik olarak algılandı ve bunun sonucu reaksiyonlar gösterdi. Hiç kimse Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakışını ve Türkiye için önemini Lozan’dan bağımsız okuyamaz. Güvenlik denilen şey anlam değişikliğine uğruyor. Konvansiyonel anlamında farklı bir anlama geçiyoruz, göçler, ekonomik krizler ve enerji bu yeni anlamda belirleyici öğeler. Enerji konusunda Kıbrıs’ın önemi, biraz daha artmış durumda, yakın gelecekte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de buna uygun tavır takınması gerekiyor. Petrol ve doğalgazda geleneksel yaklaşımla yol aldık ama iki konuyu dikkate almalıyız. Birincisi dünya ekonomisinden bağımsız buradan çıkacak bir zenginliği değerlendirmek mümkün değil. Aynı zamanda Avrupa’nın enerjiye ihtiyacından, Rusya’nın enerjiye bağımlılığından bağımsız okumak da mümkün değil. İkinci önemli nokta ise, eski paradigmalarla yeni durumu okumak mümkün değil. Türkiye, haklarımızı saklı tutuyor ama katılmıyoruz diyordu. 2017’ye kadar süren bir tutum artık paradigma değişimine gidiyor. Karşı tarafın adım atmasını beklemeden adım atmak gibi bir kararlılığımız var. Türkiye ve Kıbrıs’ın, coğrafya anlamında belirleyici bir aktör olma kararlılığı var, bizim düşüncemiz, dış politikamız budur. Kıbrıs İlim Üniversitesi’nde de bu konuları tartışacağınızı ve toplantılar düzenleyeceğinizi düşünüyorum” diye konuştu.



“KİÜ bize ışık tutuyor”


Kıbrıs İlim Üniversitesi’nin bir bilim yuvasında nelerin olması gerektiğine dair bir ışık olduğunu söyleyen KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit ise şu ifadelere yer verdi:


“Gençlerimizi yarınlarımıza ışık tutacak şekilde yetiştirecek. Üniversitelerimiz bilim yuvalarımızdır aynı zamanda. Hem ülkemize hem dünyamıza ışık tutacak, hem hükümete hem muhalefete ışık tutacak, yol gösterecek ve dünyadaki gelişmeleri gündeme getirecek. Bu da politikalarımızı belirlerken onları referans almamızı sağlayacak. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın asırlardır neden rahat bırakılmadığını, neden çatışmalarla yoğrulduğunu gösteriyor. Çünkü burası kara, hava, deniz ulaşımının, enerjinin odak noktası. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki dünyanın süper güçlerinin, ağababalarının bizi rahat bırakması mümkün değil. Çünkü bizim buradaki enerjimizi kendi aramızda paylaşmamız mümkün değil. Onlar burada olacak onlar yönetecek. Yarım asırdır yaşanan sadece, bir Kıbrıs, Rum çatışması değildir. Bu coğrafya, Mezopotamya da Kabil’in Habil’i öldürdüğü ve tarihte ilk kardeş kanının döküldüğü günden beri yaşanır. Mesele bu enerjilere, jeostratejik değeri olan önemli coğrafya ya kim hâkim olacak meselesidir. Tüm çatışmaların odak noktası budur. Yeri geldiğinde dil din ırk mezhep önemlidir. Ama bir şekilde dünya ağababaları kaçıyor ve bizi çatıştırıyor. Suriye çatışması dün başlamadı, Tunus ve Mısır ile Arap Baharı ile başladı. Süper güçler, Suriye’de duvara tosladı çünkü orda başka bir süper güç vardı. Bugün ise Suriye kan gölüne döndü. Orada silahtan kaçanlar Akdeniz’in azgın sularında can veriyor. Bu ülke bizim. Kıbrıs küçük ama hepimize yetecek kadar büyük. Burada adil, hepimizin haklarını teslim eden bir barış istiyoruz. Sadece ülkemizde değil bütün coğrafyada barış istiyoruz. Doğa ve enerjiyi, çatışma değil birlikte yaşama nedeni olarak değerlendirmeliyiz.”



“Kıbrıs’ı bir eğitim adası yapmak zorundayız”


Konuşmasına “Kıbrıs’ı bir eğitim adası yapmak zorundayız” diyen Kıbrıs İlim Üniversitesi Onursal Başkanı Dr. Mustafa Aydın ise, “Bugün uluslararası bir öğrencinin bulunduğu ülkeye bıraktığı döviz miktarı ortalama yıllık 40 bin dolar. Dünyada şuan 6 milyon dolaşan uluslararası öğrenci var. Yani 300 milyar dolardan bahsediyoruz. Biz Kıbrıs olarak dünyanın eğitimde de cazibe merkezi olmamız lazım. Güzel Kıbrısımız hem coğrafi olarak hem de, stratejik olarak dünyada hak ettiği yerde değil. Gelin eğitimi daha çok destekleyin ve Dünya ile rekabet edecek duruma gelelim. Kafalardaki algıyı değiştirecek bir eğitimden bahsediyorum. Üniversiteleri devletin beslemesi lazım. Kıbrıs İlim Üniversitesi her daim devletin hizmetinde olacaktır” ifadelerine yer verdi.


Kıbrıs İlim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Bülend Göksel de yaptığı konuşmada “Öğrenci tercihlerinin üniversitemize yönelmesi için, başta Türkiye olmak üzere, Afrika ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkeleri olmak üzere geniş kapsamlı tanıtım faaliyetlerine başlamış bulunuyoruz” dedi.



“Savaşlarda artık askerden çok sivil ölüyor”


Konuşmasında Doğu Akdeniz’deki güç, enerji ve strateji mücadelelerini ana konu olarak ele alan Kıbrıs İlim Üniversitesi Misafir Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu ise, “Savaş, güç mücadelesi, küresel güçlerin var olma savaşları, insan ölümleri çok kompleks, çok denklemli bir konu. Yazılı tarihin M.Ö 3200’de bulunduğunu kabul edersek ve 5 bin yıllık yazılı tarihi incelediğimizde dünya sadece 236 yılını barış içinde geçirmiştir. O zaman insanlık tarihine savaş tarihi diyebiliriz. 5 bin yılda bu kadar savaştıysak o halde savaş bir sanattır. Stratejisi, senkronizasyonu var en önemlisi ölüm var” dedi.


Günümüzde savaşların, askerlerden çok sivillerin, kadın ve çocukların öldüğü bir şekle döndüğünü de ifade eden Dr. Babüroğlu, “Artık babaların çocuklarını gömdüğü bir döneme girdik. Tekrar soğuk savaş dönemine geçiyoruz. Şu anda sert güç yumuşak güçtür algısı var. Yani süper güçlerin, silah ve asker kullanmadan istediği yönetimi ele geçirme dönemindeyiz. ABD Irak’ta sert güç kullandı, asker gönderdi artık bunu yapmıyor, asker göndermiyor yani yumuşak güç kullanıyor, Rusya yumuşak güç kullanıyor, yani artık savaşın çehresi değişti. Barışı nasıl kazanacağız, savaş yoluyla mı? O zaman eğer iki kişiysek dünyada, kardeşime karşı ben savaşacağım ve hep savaş olacak, küresel güçler öyle söylüyor ne yazık ki. Savaş artık özelleştirildi, ABD Irak’ı işgal ettiğinde, askerlerin tabutlarının uçaktan indirildiği anı izliyorduk. Ancak Suriye’de böyle bir durum yok. Neden artık asker için ülkesinde cenaze karşılama töreni düzenlenmiyor? Çünkü ölen askerler artık paralı, özel askerler” diye konuştu.



“ABD dünya savunma bütçesinin yüzde 50’sini harcıyor”


Coğrafyanın ülkelerin kaderinden çok geleceğini belirlediğini de kaydeden Dr. Babüroğlu, “Jeopolitik, coğrafyayı dünya siyasetinde kullanma sanatıdır. Kim iyi kullanırsa öne çıkar. Dev olan coğrafyanızı, dış politikada uygun şekilde kullanmazsanız bir bakarsınız cüceleşir. Kıbrıs, Ortadoğu’nun zengin enerji kaynaklarının olduğu bir ülke. Bu nedenle merak uyandırıyor. Kıbrıs Adası etrafındaki doğalgaz rezervleri ve petrol zenginliğine baktığımızda Rusya’nın yarısı kadarına denk geliyor. Doğu Akdeniz’de şuanda keşfedilerek çıkarılan doğalgaz kaynakları Suudi Arabistan’ın yarısı kadar, eğer bu gaz çıkarılırsa Rusya ile yarışacak duruma gelecek onun için çok önemli. 2025’ten itibaren AB Güney Kıbrıs’tan doğalgaz almayı planlıyor. AB ve Rusya denklemin bir parçası. AB bugün Rusya’dan doğalgaz alıyor ve bu onları dış politikada bağımlı yapıyor. Bugün Suriye’de ABD’nin desteklediği, silahlandırdığı PKK-PYD var. PYD Suriye’yi alınca Doğu Akdeniz’e ulaşan bir enerji koridorunda ilerleyip Türkiye’den de bazı toprakları almayı hedefliyor. ABD hiçbir zaman Suriye’yi İran siyasetine bırakmaz, ABD hiçbir zaman Suriye’den çekilmez çünkü İsrail için tehlike arz eder” diyerek sözlerini tamamladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Başkan Kul: “Gazilerimizin rahat bir yaşam sürmeleri için elimizden geleni yapacağız” SAMSUN (İHA) – Samsun’un Terme Belediye Başkanı Şenol Kul, “Gazilerimiz bizim onurumuzdur ve onların rahat bir yaşam sürmeleri için elimizden geleni yapacağız” dedi. Terme’nin Kocaman Mahallesi’nden olan ve Samsun şehir merkezinde ikamet eden Kıbrıs Gazisi Veysel Özkan, sadece yaz aylarında Kocaman Mahallesi’ndeki evinde yaşıyor. Terme Belediye Başkanı Şenol Kul, Kıbrıs Gazisi Veysel Özkan’ın Kocaman Mahallesi’nde bulunan evinde ziyaret ederek, gazilere olan minnet ve şükranlarını ifade etti. Parkinson hastası olan Kıbrıs Gazisi Veysel Özkan, dün evinde geçirdiği bir kaza sonucu yaralandığı için Başkan Kul, geçmiş olsun dileklerini iletti. Kıbrıs Gazisi ve yakınları ile bir süre görüşen Başkan Kul, gazinin talep ve önerilerini dinledi. Sadece yaz aylarında yaşadıkları evle ilgili olarak mevcut sorunların giderilmesi için çalışma başlattıklarını belirten Şenol Kul, “Gazilerimiz bizim onurumuzdur ve onların rahat bir yaşam sürmeleri için elimizden geleni yapacağız. Gazimizin kısa süreli de olsa yaşadığı bu yerle ilgili ne gazimizden ne de yakınlarından belediyemize herhangi bir talep gelmemesine rağmen ekiplerimiz evlerinin bulunduğu bölgede incelemeler yaptı. Gazimizin yaşadığı mahalleye kadar beton yolumuzu daha ilk görev yılımızda yapmıştık. Beton yoldan gazimizin yaşadığı eve kadar 100 metrelik bir stabilize yol var, o yolun durumu da gayet iyi fakat gazimizin evi dik bir yamaca yapıldığı için evlerinin bulunduğu alanda yağışlı günlerde de sorun olmaması adına ekiplerimizin yapacakları incelemenin ardından gerekli çalışmaları yapacağız. Yakın bir zamanda yeniden Samsun şehir merkezinde bulunan evlerine taşınacak olan gazimizi burada kaldığı süreç içinde rahat etmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız” diye konuştu.
Samsun OMÜ Rektörü Prof. Dr. Fatma Aydın oldu Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin (OMÜ) yeni rektörü Prof. Dr. Fatma Aydın oldu. Cumhurbaşkanlığı’nın 2024/335 sayılı kararı yayımlandı. 20 Eylül tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, “Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü’ne 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13’üncü maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2’nci, 3’üncü ve 7’nci maddeleri gereğince Prof. Dr. Fatma Aydın atanmıştır” denildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı kararla birlikte, 13 Ağustos 2020 tarihinden itibaren Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü olarak görev yapan Prof. Dr. Yavuz Ünal’ın yerine Prof. Dr. Fatma Aydın atanmış oldu. Fatma Aydın kimdir? Fatma Aydın, 10 Ocak 1969’da Manisa’da doğdu. Orta ve lise eğitimini İzmir İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Akademik kariyerine Atatürk Üniversitesi Dahiliye Ana Bilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak başladı. Akabinde 1997-2001 yılları arasında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Deri ve Zührevi Ana Bilim Dalı’nda uzmanlığını tamamladı. Aynı üniversitenin Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda 2007-2013 yılları arasında doçent, 2013 yılından itibaren ise profesör ünvanıyla görevlerine devam etti. Ayrıca, 2014-2015 yıllarında sırasıyla OMÜ Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Tıp Fakültesi Dekanı ve 2017-2019 tarihleri arasında OMÜ Turizm Fakültesi Dekanı olarak görev aldı. 2015 tarihinden itibaren Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor. Evli olup, Orhun Utku Aydın adında bir oğlu var.