ASAYİŞ - 09 Kasım 2017 Perşembe 20:50

Serviste unutulan Alperen’in davası

A
A
A
Serviste unutulan Alperen’in davası

İzmir’in Çiğli ilçesinde 3 yaşındaki Alperen Sakin’in serviste unutularak ölmesinin ardından açılan davada sanıklar ilk kez hakim karşısına çıktı.

İzmir’in Çiğli ilçesinde 3 yaşındaki Alperen Sakin’in serviste unutularak ölmesinin ardından açılan davada sanıklar ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmanın ikinci bölümünde bakanlık avukatı ve Sakin ailesinin avukatları sanıkların ağır cezada yargılanmasını talep ederken hakim talebi ret etti.


İzmir’in Çiğli ilçesinde yaşanan olayda 3 yaşındaki Alperen Sakin, servis içerisinde saatlerce unutulmuş ve can vermişti. Olayın ardından açılan davada sanıklar, Karşıyaka 2. Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı. İlk celsesi görülen davaya tutuklu sanıklar Tamer İ., Yurdagül İ. ile tutuksuz sanıklar Dilara K., Arzu G., sanık avukatları, Alperen Sakin’in babası Serkan, annesi Buket Sakin, ailenin avukatı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, Milli Eğitim Bakanlığı avukatları katıldı. Sakin ailesine 20 avukat vekillik yaptı.


Duruşmanın ilk aşamasında tutuklu sanıklar Yurdagül İ., Tamer İ. ve Dilara K. dinlenmişti. Aranın ardından tutuksuz sanık Arzu G.’nin dinlenmesi ile başladı. Kreşte öğretmen olan tutuksuz sanık Arzu G., "0-2 yas grubu öğretmeniydim. Sabah 08.30 sıralarında okula geldim. Okula geldiğimde servis çoktan gelmişti. Bütün çocuklar okuldaydı. Bütün çocuklarla birlikte kahvaltıya geçtik. Kahvaltıdan sonra ana salona geçtik. Çocuklara oyuncak verdik. Nurcan öğretmen doğum günü hazırlığı için bahçeye geçince 15 öğrencisini bana bıraktı. Benimde 10 öğrencim vardı. Bütün çocuklar bende. Diğer yanda Hiragül kucağımda, ağlayan bebeklerim vardı. O esnada yardım için Dilara bahçeye çıktı. Ne kadar durdu bilmiyorum ama tekrar içeri girdi. Daha sonra doğum günü için çocuklar dışarı çıkarttılar. Çok kalabalık olunca benim baktığım çocuklar bebek olduğu için mutfağa aldılar. Pasta kesimini yaptılar. Bize de verdiler. Daha sonra kendi bebek grubumun üst değişimini yaptım. Kimisinin altlarını aldım. Uykuya geçtikten sonra uyumayan öğrencilerimle ilgilendim. Saat 16.30-17.00 sıralarında kendi grubumdaki bebeklerin yoklamasını aldım. Daha sonra yandaki 3 yas grubu yoklamasına baktım. Alınmamıştı. Ben almak istedim. ’Alperen burada mı?’ diye sordum. Yoktu. Dilara, ’Sabah Alperen’i aldık’ dedi. ’Emin misin, Alperen’i aldıysanız, Alperen burada olur. Alperen yok’ dedim” diye konuştu.


Arzu G., savunmasının devamında, “Dilara, Nurcan öğretmenin yanına gitti mutfağa. Dilara bir soru sordu ama ne sordu bilmiyorum. Nurcan öğretmen de Alperen’in olmadığını söyledi. Hep beraber Tamer İ.’nin odasına gittik. Alperen’i aldınız mı?’ diye sorduk. O da ’Evet evinden aldık’ dedi. ’İsterseniz okula bakın’ dedi. Biz de okulda hiç görmediğimizi söyledik. Tamer İ. cebinden servis aracının anahtarını çıkarıp ’Araca bakın’ dedi. Ben o an şok oldum. Nurcan öğretmen ve Dilara araca gitti. Ben Alperen’i Nurcan öğretmenin kucağında gördüm. Ağladım. Nurcan öğretmen Alperen’i Tamer İ.’nin odasındaki halıya uzandırdı. İçeride aşçı Tülay abla, Nurcan öğretmen ve Tamer vardı. Tamer bey telefon ile eşi Yurdagül İ.’yi aradı, ’Çocuk öldü çabuk gel’ dedi. Aradan 5 dakika geçmeden Yurdagül İ. geldi. Ben o sırada 112’yi aradım. O ara Yurdagül İ. bana ’Kapat kapat, biz özele götüreceğiz’ diyerek zorla telefonu kapattırdı. Nurcan hoca Alperen’i kucağına aldı, Yurdagül hocanın aracı ile hastaneye götürdüler. Zaman geçtikten sonra Tamer beyin telefonu çaldı. Biriyle konuştu ama kimle konuştu bilmiyorum. Tamer bey kamera kayıtlarını söküyordu. Ekranını söküp bir poşete koydu. Bunları Tülay hanıma verdi, nereye götürdü bilmiyorum. Tamer bey ’servise çıkalım’ dedi. Ben itiraz ettim. Israrla çıkacağımızı, diğer çocukların velilerinin beklediğini söyledi. Çıkmak zorunda kaldım. Çocukları ailelerine teslim ediyordum. Tamer beyin telefonu çaldı. Bana telefonu verdi. Telefonun ekranına baktığımda Ahmet S. yazıyordu. Telefonda ki Ahmet S. ’Arzu sen misin?’ dedi. ’Evet benim’ dedim. ’Şimdi söyleyeceklerimi dikkate al, hiçbir şekilde doğruyu söylemeyeceksin. Alperen’in yatakta öldüğünü söyleyeceksin, aile zaten kabullendi. Doğruyu söylersen meslek hayatın biter’ dedi. Ben ağladım. Bana ’Hiç ağlama daha kötü şeylerde olabilir’ dedi. Eda öğretmen okulda yoktu sonradan okula gelmişti. Bana, ’Yatakta oldu diye söyle, fazla detaya girme’ dedi. Bizi İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürdüler. O anda Ahmet beyin baskı ve tehdidi aklıma geldi. İlk onun dediği gibi ifade verdim. Ancak vicdanım rahat değildi. İfadeden sonra Ahmet bey yanıma geldi. ’Benim dediğim gibi mi ifade verdin’ dedi. Bende ’evet’ dedim. O an Ahmet beyin yüzünde rahatlama görünce vicdanım rahat değildi. O an Nurcan öğretmen de gelmişti. Birlikte polise doğruları anlatarak gerçekleri anlattım" ifadelerini kullandı.


Okula müfettişleri gelmeden önce okula bilgi verildiğini ileri süren sanık Arzu G., müfettişler gelmeden Yurdagül İ. beni bebeklerle kendi evine götürdüğünü hatta müfettişlerin 2 gün üst üste gelince 2 gün bebeklerle Yurdagül İ.’nin evine gittiğini söyledi.



Uyku apnesi var mı diye sormuşlar


Minik Alperen’in babası Serkan Sakin ise sabah Alperen’i annesinin verdiğini belirterek, "Saat 09.00 sıralarında kalktım. İşe gittim. İsten çıkınca eşimi aradım. ’Çiğli’de alışverişe gidelim’ dedi. O sırada bana Yurdagül İ. Tarafından telefon geldim. ’Alperen bayıldı. Acilen hastaneye gelin’ dedi. Birinci attıkları konum başka bir hastaneydi. Bu sırada zaman geçti. İkinci konum doğruydu. Hastaneye geldiğimiz de Yurdagül, Nurcan, Ahmet S. ve bir kaç kişi vardı. Gelip bana, ’Alperen’in uyku apnesi var mı, uyku krizi geçirir miydi’ diye sorular sordular. Bizi acilden içeri almıyorlardı. Kimse bana haber vermedi. Yaklaşık 40 dakika acilin önünde bekledik. Daha sonra çocuğumu görmek için illa gireceğim diyence içeriden doktor gürültüye çıkıp ne oluyor burada dedi. Bende Alperen’in babası olduğunu söyledim. İçeri aldılar. Bize çocuk geldiğinde öldü dediler. Eşim düştü bayıldı. Bize uyku krizi, uyku apnesi var mı diyen kişiler yanımdan uzaklaştı. Dışarıya çıktığımızda bir kişi gelip beni teselli etmeye çalışıyordu. Onun daha sonra Ahmet S. olduğunu öğrendim. Bana ’Bunları 17 senedir tanıyorum. Emin olun, çocuklarınıza iyi bakmışlardır’ diye söyledi. Kim olduğunu sorunca yanımdan uzaklaştı. Eşim bağırdı, ’çouğuma ne yaptınız, kamera kayıtlarını istiyorum’ dedi. Uzakta Yurdagül İ. telefon ile konuşuyordu. Sanıkların tamamından şikayetçiyim. İşimi kaybettim, ailemin içerisinde çok büyük yıkım var" dedi.



“2 gün uykuda öldü diye biliyordum”


Bitkin ve üzgün olduğu görünen anne Buket Sakin ise, "Sabah 06.45 civarında uyandım. Alperen’i giydirdim. Sütünü verdim. Her sabah 240 mg içen çocuk sadece 70 mg süt içti. Uyur bir şekildeydi. Şişeyi tekrar tuttum. ’Anne istemiyorum’ dedi. Saat 07.05’te Dilara K. telefon ile aradı, ’Biz çocuğu almaya geliyoruz’ dedi. Alperen’i kucağıma aldım. Ayakkabılarını giydirirken gözlerini açtı, ’anne okula mı gidiyoruz’ dedi. Bende ’evet’ dedim. Aşağıya indik, 10 dakika bekledik. Servis aracı geldiğinde kucağımdan Alperen’i alırken oğlum bana baktı. Alperen’in hiç koltuğu değişmezdi, o günde aynı yere oturttular. Alperen bana baktı kafası döndü. Servis aracı uzaklaştı. Akşam 17.12’de Yurdagül beni aramış ancak ben duymamış. Ardından eşim Serkan’ı aradı. Serkan daha sonra bana döndü, ’Eşyaları bırak Alperen kreşte bayılmış’ dedi. Hemen arabaya bindik, adresi tam tespit edemediğimiz için Yurdagül İ.’yi aradım. Telefonda ’Alperen’e ne oldu’ dedim. ’Alperen bayıldı, doktorlar bize bir şey söylemiyorlar’ dedi. Adresi bilmediğim için telefonuma konum attı. Asıl hastaneye 600 metre mesafede bir yerin konumunu attı. Hastanede Alperen’i bulamadık. İkinci konum atıldı. Asıl hastaneye gittik. Yurdagül acilin girişinde bizi bekliyordu. Bekledik acil önünde. Yanıma Nurcan gelip, Alperen’in uyku krizi olup olmadığını sordu. Ben de olmadığını söyledim. Doktorlar bizi içeri aldılar, Alperen’in geldiğinde öldüğünü söylediler. Yavrum gözleri açık masada mosmor yatıyordu. Dışarı çıktım Yurdagül’e kamera kayıtlarını istediğimi, oğlum nasıl bu hale geldiğini sordum. Yurdagül sustu. Ondan bana, Alperen’in öğle uykusuna yatırıldığını, bütün çocukların geldiğini, Alperen’in gelmediğini, uykuda öldüğünü söylediler. Ben iki gün oğlumun bu şekilde öldüğünü biliyordum" dedi



Ağır cezada yargılanması talep edildi


Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, sanıkların yargılama sonucu, asliye ceza mahkemesinin vereceği cezanın aştığını düşündüklerini, dosyanın Karşıyaka nöbetçi ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep etti. Müşteki avukatları da, dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep etti. Tutuklu sanıkların avukatları, müvekkillerinin tahliyelerini talep etti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamını, tutuksuz sanıkların tutuklanmasını talep etti. Bu celse dinlenecek olan tanıkların saatin geç olması nedeniyle bir sonraki celse dinlenilmesine, sanıkların ağır cezada yargılanması taleplerinin ret edilmesine, tutuksuz sanıkların tutuklu yargılanması taleplerinin ret edilmesine, eksikliklerin giderilmesine karar verip duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.



“Adalete güvenimiz tam”


Duruşma sonrası konuşan Alperen Sakin’in babası Serkan Sakin ,’’Mahkememiz 20 Kasım’a ertelendi. Sanıklar ve biz dinlendik. Aynı acıyı yaşadık. Adalete güvenimiz tam. İnşallah adalet tecelli edecektir’’ dedi. Ailenin avukatı Fikret Türkyılmaz ise, ’’Alperen’in ölümü servis yönetmeliklerinin değişmesine sebep oldu. Servis araçlarının denetlenmesine sebep oldu. Alperen’in vefatı bu konuda diğer çocukların mağdur olmasını engeller diye düşünüyoruz. Adaletin tecelli etmesi için mücadele ediyoruz’’ dedi.



Duruşma tutuksuz sanık ve tanıkların dinlenmesiyle devam edecek


Geçtiğimiz 16 Ağustos günü Çiğli ilçesindeki bir anaokulunda yaşanan olayda, 3 yaşındaki Alperen Sakin servis içerisinde unutulmuş ve saatlerce araç içerisinde kalarak hayatını kaybetmişti. Olay tüm Türkiye’yi üzüntüye boğarken, servis şoförü Tamer İ., kreş sahibi ve aynı zamanda servis şoförünün eşi Yurdagül İ. tutuklanmıştı. Yaşanan olay sonrasında savcı Şükran Dedeağaoğlu’nun sanıklar hakkında hazırladığı iddianame Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde kabul edilmiş ve sanıklar hakkında dava açılmıştı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Büyükşehir’in Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği, hafta sonu minikleri bekliyor Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen, 142 yayınevi, 72 yazarın yer aldığı Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği, hafta sonu minikleri beklerken, şenliğe gitmek isteyen çocuklar için 27 ve 28 Nisan günleri ücretsiz ulaşım imkânı sağlanacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın geleceğin parlak yüzleri, ülkenin yarınları olan çocukların daha donanımlı, daha eğitimli ve daha nitelikli olması için gayretleri sürüyor. Bu kapsamda, ‘Okuyan ve Okutan Şehir’ misyonu doğrultusunda çocuklara özel Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği düzenliyor. Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi’nde 19-28 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği’n sona ermesine iki gün kaldı. Çocuklar tarafından 8 gündür büyük bir ilgi ile karşılanan etkinlik, miniklerin doyasıya eğlenmesi için 27 ve 28 Nisan günlerinde de devam edecek. Birbirinden farklı yazarlarla bir araya gelen minik kitapseverler, kitap fuarında gün boyu doyasıya gezerken, şenlik alanında da gönüllerince eğleniyorlar. Sahne gösterileri, spor etkinlikleri, bilimsel deney ve etkinliklerle hem eğlenen hem öğrenen hem de deneyimlemenin tadını çıkaran çocuklar, hafta sonu da Kayseri Çocuk Kitap Fuarı ve Şenliği’ne davet ediliyor. Ücretsiz ulaşım hizmeti hafta sonu da devam ediyor Millet Bahçesi’nde gerçekleşen şenlik için 27 ve 28 Nisan tarihlerinde de Cumhuriyet Meydanı ile Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi arasında 639 hat kodlu seferler ile ücretsiz hizmet verilecek. Seferler, saat 10.00 ile 22.00 arasında yarım saatte bir olarak planlanırken, ücretsiz otobüsler Cumhuriyet Meydanı Kaleönü durağından hareket edecek.
Sakarya Bakan Şimşek: “Küresel ekonomik görünümde Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan var” Sakarya’nın Sapanca ilçesinde katıldığı zirvede konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Küresel dezenflasyon devam ediyor. Muhtemelen beraberinde Feld ve IsDb faiz indirimlerini piyasa öngörüyor ve muhtemelen beraberinde getirecek. MTA fiyatları da az önce söylediğim gibi reel olarak sabit kalacak. Küresel ekonomik görünüme baktığınız zaman Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan var” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sakarya’nın Sapanca ilçesinde düzenlenen zirveye katıldı. Programdaki konuşmasında, yeni programın uygulanmasına yönelik gelişmelerden ve gelecek dönem vizyonlarından bahseden Bakan Şimşek, “Küresel ekonomik görünüme baktığınız zaman Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan var. Birincisi bizim ana ticaret ortaklarımızda bir toparlanma öngörülüyor, bu iyi bir haber. Biz büyümeyi yeniden dengelerken iç talebin bir miktar yumuşadığı bir dönemde tabii ki dış destekleyici olması bizim için çok önemli. İkincisi küresel dezenflasyon devam ediyor. Her ne kadar son aşamadaki düşüş biraz zorlayıcı da olsa küresel dezenflasyonun devamını bekliyoruz. O da belki beraberinde, dünyanın önde gelen merkez bankalarının finansal piyasalara yönelik olarak finansal şartları daha destekleyici hale getirme dolayısıyla bizim gibi ülkelere fon akışına daha destekleyici bir sürece girme ihtimalleri yüksek” dedi. “Önümüzdeki 5 yıllık perspektifte küresel büyüme her ne kadar dirençliyse de nispeten yavaş seyredecek" Bakan Şimşek, “MTA piyasalarına baktığımız zaman IMF’nin öngörüsü reel olarak MTA fiyatlarının istikrarlı bir şekilde devam edeceği yönünde. O anlamda da destekleyici jeopolitik gelişmeler önemli. Ama bu gelişmeler aslında bölgede, Türkiye’nin stratejik önemini de ön plana çıkartacak. Dolayısıyla küresel arka plana baktığımız zaman Türkiye’yi daha destekleyici bir arka plan söz konusu. Burada gördüğünüz gibi özellikle Avrupa genel olarak Avrupa’daki toparlanma, Orta Doğu ve Afrika’daki toparlanma çok net bir şekilde bu sene ve gelecek sene daha destekleyici bir noktada olacak. Küresel dezenflasyon devam ediyor. Muhtemelen beraberinde Feld ve IsDb faiz indirimlerini piyasa öngörüyor ve muhtemelen beraberinde getirecek. MTA fiyatları da az önce söylediğim gibi reel olarak sabit kalacak. Tabii jeopolitik gelişmelerle finansal stres arasında bir ayrışma var. Piyasalar jeopolitik gelişmeleri fiyatlamıyor, umursamıyor gibi bir durum söz konusu. Önümüzdeki 5 yıllık perspektifte küresel büyüme her ne kadar dirençliyse de nispeten yavaş seyredecek çevirecek. Ama orta vadede büyümeyi olumlu yönde etkileyecek bir yapay zeka kullanım beklentisi var. Yapısal reformlar esas belirleyici olacak. Bu iki faktör orta uzun vadeli büyümeyi olumlu etkileyebilir. Aşağı yönlü de maalesef ticarette parçalanma, ticarette korumacılık önemli bir negatif faktör” diye konuştu. “Orta vadeli programımız arzulanan sonuçları veriyor” Şimşek, “Türkiye’nin orta vadeli bir programı var bildiğiniz gibi. Bunu geçen eylül ayında açıkladık. Ve güçlü bir şekilde uyguluyoruz. Öncelikle şunu söyleyeyim, programımız çalışıyor ve arzulanan sonuçları veriyor. Programı güçlendireceğiz ve Türkiye’nin makro ekonomik sorunlarını çözmekte son derece kararlıyız. Orta vadeli programa baktığınız zaman aslında en büyük önceliğimiz tabii ki fiyat istikrarı. Çünkü fiyat istikrarı olmadan sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalamamız zor. Fiyat istikrarını destekleyici nitelikte mali disiplin ve bunun bir yan ürünü olarakta daha sürdürülebilir bir cari açık öngörüyoruz. Bütün bunları, kazanımlarımızı kalıcı hale getirecek yapısal dönüşümü de bu program içeriyor. Orada tabii ön plana çıkan yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm bir de yeni sanayi politikası. Türkiye’de sanayide dönüşümden kastımız ekonomideki kompleksi artırıp katma değer zincirinde yukarılara çıkıp Türkiye’nin tabii ki bu sanayide dönüşüm üzerinden zenginleşmesini, refah bir ülke olmasını sağlamak. Ama nihai hedefimiz bütün ülkelerin nihai hedefi sağlıklı, sürdürülebilir yüksek büyümedir. Neden fiyat istikrarı önemli? Az önce de ifade ettim makro finansal ve istikrar ve öngörülebilirlik açısından fiyat istikrarı en önemli bileşen. Kaynakların etkin bir şekilde verimli alanlara, tahşişi, kanalize edilmesi açısından fiyat istikrarı çok değerli, çok önemli. Firmalarımızın iş dünyasının, iş insanlarımızın uzun vadeli finansmana makul maliyetlere erişmesinin tek yolu fiyat istikrarından geçiyor. Sürdürülebilir yüksek büyüme tabii ki fiyat istikrarıyla mümkündür. Bir de diğer önemli bir çıktı da daha adil bir gelir dağılımı. Çünkü enflasyon sonuçta bir vergi. Merkez Bankamızın bir dezenflasyon patikası var” şeklinde konuştu. “Enflasyonu indirme konusunda yol aldık, sonuçlarını yılın ikinci yarısında alacağız” Bakan Mehmet Şimşek, “Biz 2023’ün Haziran ayı ile 2024 Haziran dönemini bir dezenflasyon dönemi olarak hiçbir zaman ön görmedik. Biz bunu bir geçiş dönemi olarak öngördük. Daha sonra bir kontrol dönemi ve dezanflasyon dönemi var güçlü bir şekilde. Dolayısıyla dezenfilasyon bu yılın ikinci yarısına başlayacak, biz bunu geçen Haziran ayında da, Temmuz ayında da bu yılın başında da söyledik. Dolayısıyla dezenflasyona geçiş için para politikasında bir normalleşme süreci gerekiyordu. Yeniden inşa süreci gerekiyordu para politikasında. Ve bunu şu anda Merkez Bankamızın tabii ifadesiyle başarmış durumdayız. Biliyorsunuz para politikasının aktarım mekanizması gecikmeli çalışıyor. Bizim gibi ülkelerde çok etkin olmasa da önemli bir alan. Dolayısıyla dezenflasyonu önümüzdeki dönemde destekleyecek ilave adımlar atacağız. Bu adımlar daha çok maliye politikası alanında ve yasal reformlar anında olacak. Dezanflasyonu düşürmek zaman alıyor, enflasyonu düşürmek şok öncesi döneme dönmek bütün dünyada bir süreç işidir. Yani enflasyonla mücadele bir süreç işidir. Geçen sene bir çalışma yayınlandı 56 ülkede yüz tane dezenflasyon programı incelendi. Orada sonuç olarak enflasyonun şok öncesi döneme dönmesi ortalama 3,4 yıl alıyor. Aslında bizim programda aşağı yukarı o perspektifle hazırlanmış, o perspektifi içeren bir program. Onun için bazı kesimler işte şu yapıldı, bu yapıldı, enflasyon niye hala inmiyor? Değerlendirmelerinde bulunuyorlar. Bunun bir süreç olduğunu, para politikasının gecikmeli şekilde etkide bulunduğunu bir kere hatırlamak lazım. Maliye politikasında da deprem etkisini tabii göz ardı edemeyiz. Geçen sene deprem hariç bütçe açığının Milli Gelire oranı yüzde 1,6. Dolayısıyla o hususu da tabii ki göz önünde bulundurmak gerekiyor. Peki enflasyonu nasıl indireceğiz? Sıkı para politikası, sıkı maliye politikası hedeflerle uyumlu bir gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı. Bu konuda epey mesafe yol aldık ve sonuçları yılın ikinci yarısında almaya başlayacağız” ifadelerini kullandı.
Niğde Teknopark, Niğde’nin teknoloji yolculuğuna yeni bir boyut kazandırıyor Teknoloji ile mal ve hizmet üretmek isteyen girişimcileri çatısı altında toplayan Niğde Teknopark, tarımdan savunma sanayiye kadar geniş yelpazedeki sektörleri, akademik bilgi ve birikimle birlikte bölgenin teknolojik potansiyelini harekete geçiriyor. 2017 yılından itibaren girişimcileri, akademisyenleri ve sanayicileri buluşturan Niğde Teknopark’ta, yüzde 40’ı yazılım ve bilgisayar teknolojileri üzerine yoğunlaşan 70’ten fazla firma ve 150’ye yakın personel yer alıyor. Yüksek teknolojili ürünler geliştirmek adına çalışmalar yapılan Niğde Teknopark’ın ulusal ve uluslararası ölçekte ödüllü firmalara ev sahipliği yaptığını ifade eden Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Uslu; Teknopark’ın bölgenin teknolojik altyapısına önemli destek verdiğini belirtti. Uslu; "Amacımız Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi’ndeki bilgi birikimini Teknopark’la birleştirerek sanayicilerimizle bölgenin teknolojik altyapısına destek vermektir. Bugün Niğde Teknopark’ta 70’ten fazla firma ve 150’ye yakın personel çalışmakta, teknolojiyi geliştirme alanında faaliyetler göstermektedir. Bu firmaların yüzde 40’ı yazılım ve bilgisayar teknolojileri üzerine yoğunlaşmış durumda ancak farklı sektörlerden de pek çok girişim burada kendini göstermektedir" dedi. Niğde Teknopark’ın sadece yerel değil uluslararası arenada başarı hikayelerinin olduğunu vurgulayan Uslu, bugüne kadar yapılan toplam satışların 1.3 milyar TL’yi aştığını, toplam ihracatın ise 2.9 milyon doları geçtiğini belirtti. Nanoteknolojik Hayvan Bakım ve Destek Ürünleri, Akıllı Tarım Teknolojileri, Tarımsal İlaçlama ve Gözlem Dronları, Akıllı Ayırma ve Sayma Teknolojileri, Bitki Genetiği, İHA Eğitim Simülasyonları gibi firmalarla teknoloji tabanlı ürün ve hizmet geliştiren Niğde Teknopark’ın girişimcilik ekosistemine katkı sağladığını söyleyen Niğde Teknopark Genel Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Rifat Battaloğlu kentin sanayi, üniversite iş birliğine destek olduklarını da belirtti. Battaloğlu; "AR-GE projeleri KOSGEB ve TÜBİTAK destekli projelerimiz var. Bu projelerimizin bir kısmı üniversitemiz akademisyenlerinin bilimsel çalışmalarını içeren projeler, bir kısmı öğrencilerimize ait projeler. Bu firmalarımızın çalışmalarının yaklaşık 30 tanesi patent başvuruları yapılan ve ticarileşmiş projeler. Biz burada bu süreçlerin içerisinde onları ulusal ve uluslararası hızlandırıcı programlara dahil ederek projelerinin ticarileşme imkanlarını sağlamalarına kolaylık sağlıyoruz" dedi. Gençler girişimcilik ekosistemine dahil ediliyor İl genelinde girişimcilere yönelik proje yarışmaları AR-GE proje pazarları oluşturduklarını söyleyen Battaloğlu, sanayi, üniversite iş birliğine de destek olduklarını belirtti. Battaloğlu; "Üniversitedeki bilgi birikimini, akademik çalışmaları firmalarla iş birliği içerisinde daha ileri boyutlara taşınması anlamında çalışmalar yürütüyoruz. Gençlerimizi girişimcilik ekosistemine dahil ediyoruz. AR-GE projeleri, girişimcilik yarışmaları, proje pazarlarını bütün kurumların iş birliğiyle gerçekleştiriyoruz bu da ilimizin girişimcilik potansiyeline olumlu olarak yansıyor. Öte yandan Teknopark içerisindeki firmalarda öğrencilere staj imkanı sunabiliyoruz. Oluşturmuş olduğumuz girişimcilik ekosistemi birlikte Niğde’den AR-GE dünyasına projeler hazırlamış oluyoruz ve bu firmaların ödüller alması, ulusal ve uluslararası alanda bizim aslında doğru yolda olduğumuzu gösteriyor" şeklinde konuştu.
Ankara Gölbaşı Belediyesi’nden sivrisinek ve haşerelere karşı ilaçlama Gölbaşı Belediyesi ekipleri, ilçenin dört bir yanında sivrisinek ve haşerelere yönelik ilaçlama çalışmalarına devam ediyor. Ekipler, çalışmalarda tamamen doğa dostu, ekolojik dengeye zarar vermeyen ilaçlar kullanıyor. Gölbaşı Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ekipleri,sivrisinek, uçkun, larva ve haşerelere karşı son teknoloji araçlarla ilaçlama yapıyor. Ekiplerin ulaşamadığı bölgelerde ilaçlamanın hızlı ve güvenli bir şekilde gerçekleşmesi için dron kullanılırken, ilaçlamadan diğer canlılar veya ekolojik denge zarar görmüyor. Gölbaşı Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ekipleri, ilaçlama çalışmalarına yılın 365 günü 7 gün 24 saat esasına göre devam ediyor. “Çalışmalarımız aralıksız sürecek” Gölbaşı Belediye Başkanı Yakup Odabaşı, “Yıl boyunca gerçekleştirdiğimiz ilaçlama çalışmalarına bahar aylarının gelmesiyle hız verdik. Göl ve derelerin çok olduğu ilçemizde halkın daha sağlıklı ve rahat bir ortamda yaşaması için ekiplerimiz göl, dere, yeşil alanlar, mahalle aralarında ilaçlama yapıyor. Tam donamlı ve eğitimli ekiplerimiz, toplum sağlığını tehdit edebilecek haşerelerin yuvalanıp çoğalabileceği yerlerde düzenli olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bizim her şeyden önce görevimiz toplum sağlığı. Vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltip, sağlıklı bir ortamda yaşamlarını sürdürmeleri için çalışmalarımız aralıksız devam edecek” dedi.