ÇEVRE - 25 Mart 2015 Çarşamba 11:16

Uluslararası Safranbolu İklim Değişikliği Konferansı

A
A
A
Uluslararası Safranbolu İklim Değişikliği Konferansı

Uluslararası Safranbolu İklim Değişikliği Konferansı Karabük Kültür Merkezi’nde başladı.
ECO ile Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından Karabük Kültür Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası Safranbolu İklim Değişikliği Konferansı, açılış konuşmaları ile başladı. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Çevre Bilim ve Teknoloji Enstitüsü Başkanı Dr. Asghar Mohammadi Fazel, faaliyetler ve hedefler hakkında bilgiler aktardı. Fazel, çevre işbirliği ve küresel ısınmaya ilişkin çerçeve eylem planının uygulanmasına ilişkin çalışmaların yürütüldüğünü ifade ederek şöyle dedi:
“Enstitümüzün genel amacı çevrenin korunması konusunda bölgedeki kilit aktörlerin kapasitesini güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Kaynakların verimli bir şekilde yönetilmesi sayesinde bilgi paylaşımı tesis kurma aracımız bilimsel işbirliği kaynakların seferber edilmesi halkın bilinçlendirilmesine yönelik çeşitli faaliyetlerimiz var. Bunlar temel hedeflerdir. Biyolojik türlerin sınır aşan hareketine yönelik toplantı düzenledik. Hükümetler arası platform konusunda ikinci genel toplantının hazırlığını düzenledik. Sulak alanların eko sistemle yönetilmesine yönelik bir çalıştay düzenledik. Orta Asya’da ormanların ormancılığın iklim değişikliği çerçevesine yönelik çalıştay düzenledik. Bize verilen yetkiler çerçevesinde uluslararası kuruluşlarla sürekli işbirliği içerisinde faaliyet gösteriyoruz. Çevresel rapor hazırladık. Bunun dışında çevre işbirliği ve küresel ısınmaya ilişkin çerçeve eylem planının uygulanmasına yönelik çalışmalar yürüttük. Çölleşmeyle mücadeleyle bölgesel bir plan hazırladık. 1992 yılında biz çevre ile ilgili işbirliğimizi başlattık. Üye devletlerle yakın tarihte çevre bakanları İstanbul deklarasyonunu kabul etmiştir. 2020 yılının sonuna kadar çevre işbirliği ve küresel ısınmaya ilişkin çerçeve eylem planı başlığı altında deklarasyon kabul edilmiştir. İklim değişikliğinin hafifletilmesi, teknoloji transferi, iklim değişikliği araştırmaları, eğitim öğretim ve halkın bilinçlendirilmesi gibi konular bu eylem planı çerçevesinde dikkate alınan konulardı. Benim ekibim konferans boyunca burada olacaklar. Her türlü teklif ve değerlendirmeye açığız.”
EİT Sekreteryası Enerji, Mineraller ve Çevre Direktörü Orkhan Zeynalov ise “Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Sekreteryası adına burada bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. 3 ay içerisinde ard arda ikinci üst düzey iklim değişikliği formunu düzenliyoruz. 2014 yılı önemli bir yıl olmuştur. İki üst üste çevre toplantısı düzenledik. Gerçekten üst düzeyde diyaloglar gerçekleştirildi. Eğitim ve halkın bilinçlendirilmesi konusunda bilgi paylaşımına yönelik mekanizmalar da tartışıldı. İstanbul deklarasyonu belirlendi. Bu çerçevede politikaların bütünlüğü ve tutarlığı, mevcut kurumsal düzenlemelerin oluşturulması gibi konular yer aldı. Bunun dışında gibi konular yer aldı. Bunun dışında yol haritaları belirlendi. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderilmesi ve sekretaryanın diyaloğunun arttırılması açısından bu konulara değinildi. Gıda güvenliği, su kıtlığı, biyo çeşitliliğin korunması, doğal afetlerin artan sıklığı ve çevre alanında sağlam mekanizmaların geliştirilmesi ve yenilikçi çözümlerin gelişmesi gerektiği konular belirlenmiştir. Ulusal uyum planlarına desteğin verilebilmesi için koordinasyon ve sinerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Taraflar arası çalışma grupları ve platformun oluşturulması gerekiyor” dedi.
Karabük Valisi Orhan Alimoğlu da çevre ve iklimi bozmayacak şekilde çalışmaya devam ettiklerini ifade ederek, “BM iklim değişikliği çerçeve sözleşmesine riayet ediyoruz. Hükümetimiz iklim değişikliği ulusal eylem planı hazırlamış ve uygulamaktadır. Çevreyi ve eko sistemleri korumak temel amacımızdır. Çevreyi ve iklimi bozmayacak tarzda çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce ise, 2014 yılının Aralık ayında İstanbul’da gerçekleştirilen EİT 5. Çevre Bakanları Toplantısı’nda iklim değişikliği ile ilgili kararlıklarını sürdürmek için Safranbolu’da konferans düzenlemeyi planladıklarını hatırlatarak şöyle dedi:
“Geçtiğimiz yılın aralık ayında İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz EİT 5. Çevre Bakanları Toplantısı’nda bölgemizde iklim değişikliği ile ilgili kararlılığımızı sürdürmek hem de Safranbolu’da bir etkinlik düzenlemeye karar vermiştik. Türkiye olarak EİT sekretaryası ile birlikte bu kararı hemen uygulamaya koydu. Siyasi kararlılığımızın bir göstergesi olarak üst düzey bir konferans düzenlemeye karar verdik. Katılımcılara tekrar hoş geldiniz diyorum. Küresel iklim değişikliği bütün dünyanın gündem maddelerinden bir tanesidir. 2015 yılı iklim değişikliği ile kritik bir döneme sahiptir. İklim değişikliği ile mücadele adına bu konferansı düzenlendik. Bölgemizin iklim değişikliği bağlamında önceliklerini göz önünde bulundurduk. Konferansın ilk günün iklim değişikliğinin etkileri ve uyum konusuna ayırdık. Özellikle küresel emisyonlarda tarihsel sorumluluğu son derece az olan ülkeler yeni anlaşmada eşit bir şekilde uyum için mücadele vermektedir. Gelişmekte olan ülkeler olarak bizler uyum konusunu ele alacağımız bu gün değerli akademisyenlerden bilgiler alacağız. Uyum çalışmalarını birlikte tartışacağız. Ulusal katkıları da ele alacağız. Yeni iklim anlaşmasını KYOTO protokolünden ayıran en önemli özellik bütün taraf ülkelerinden katkı beklenmektedir. Bütün ülkeler bu yılın ekim ayına kadar katkılarını sunacaktır. Bu çerçevede bütün üye ülkeler hazırlıklarını sürdürmektedir. İki gün boyunca ayrıca bölgemizde iklim değişikliği ile ilgili mücadele kararlılığımız Safranbolu deklerasyonu ile ilgili nihai kararlılığımızı dile getireceğiz. Safranbolu’yu özellikle seçmiş bulunmaktayız.”
Konferans, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Sekreteri Renate Christ’in konuşması ile devam etti.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Kurum’dan DEM Parti’li Koçyiğit’e ‘şantiye şefi’ cevabı: "Bizim için büyük bir gurur" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde kendisine ‘şantiye şefi’ diyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e tepki göstererek, "Umarım bir gün deprem bölgesine gidip ülkenizin bu gururuna ortak olursunuz. 11 ili ayağa kaldırmak, deprem bölgesini bitirmek, şantiye şefliğiyse evet, şantiye şefliği yapmak bizim için büyük bir gururdur. Deprem bölgesinin şantiye şefiyim" dedi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Bakanlığın TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde kendisine, "Sanırsınız Çevre Şehircilik Bakanı değil de şantiye şefi" diyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e cevap verdi. "Şaşkınlıkla dinledim" Bakan Kurum Koçyiğit’e, "Şimdi DEM Parti’li Grup Başkanvekili’ni hakikaten şaşkınlıkla dinledim. Umarım bir gün deprem bölgesine gidip ülkenizin bu gururuna ortak olursunuz. Sayın Başkan şantiye şefi diyerek kendince yapılan işi küçümsüyor. 11 ili ayağa kaldırmak, deprem bölgesini bitirmek, şantiye şefliğiyse evet, şantiye şefliği yapmak bizim için büyük bir gururdur. Evet ben şantiye şefiyim. Deprem bölgesinin şantiye şefiyim" cevabını verdi. "Siz ellerinizi ovuşturdunuz, ’şimdi bittiler’ dediniz" Koçyiğit’e deprem bölgesinde ne yaptığını soran Bakan Kurum, şunları söyledi: "Diyorsunuz ki ’15. günde devlet yoktu’. Devlet oradaydı. Biz ilk saat itibarıyla oradaydık. Deprem oldu. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 11 ilimize koştuk. Peki siz ne yaptınız? Ben size söyleyeyim. Siz ellerinizi ovuşturdunuz. ’Şimdi bittiler’ dediniz. ’Enkaz altında kalırlar’ dediniz. ’Yapamazlar, bitiremezler’ dediniz. Bitirdik. 455 bin konutu alnımızın akıyla tamamladık."
Ankara DMM’den "Türkiye’ye BioNTech aşısı gelmedi" iddialarına yalanlama Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ’BioNTech aşısı gelmediği’ yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, bazı sosyal medya mecralarında, COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ‘BioNTech aşısı gelmediği’ yönünde ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. ‘BioNTech aşısı gelmediği’ iddialarının kamuoyunu yanıltmaya yönelik dezenformasyon içerdiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "COVID-19’a karşı geliştirilen BioNTech mRNA aşıları, klinik kullanım amacıyla doğrudan BioNTech SE firmasından temin edilmiştir. Pandemiyle mücadele kapsamında, Mart 2021 tarihinden itibaren salgının son dönemlerine kadar söz konusu aşılar mevzuata uygun şekilde tedarik edilerek vatandaşlarımızın kullanımına sunulmuştur. Öte yandan salgın gibi küresel halk sağlığı acil durumlarında, aşı ve ilaçların temininde "Acil Kullanım Ön Onayı" mekanizması tüm dünyada işletilmektedir. BioNTech mRNA aşıları da Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası bilimsel otoritelerin acil kullanım ön onayı değerlendirmeleri esas alınarak Sağlık Bakanlığımız Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından temin edilmiş ve uygulanmıştır. Dolayısıyla pandemi sürecinde yürütülen tüm aşılama faaliyetleri; insan sağlığının korunması önceliğiyle, bilimsel kriterler, şeffaflık ilkesi ve hukuki mevzuat çerçevesinde titizlikle gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle kamuoyunun, teknik ve hukuki kapsamından koparılarak dolaşıma sokulan, yanıltıcı ve gerçek dışı nitelik taşıyan iddialara itibar etmemesi önemle rica olunur."
Gaziantep 51 kişinin öldüğü Furkan Apartmanı davasında firari sanıklar için 10 milyon TL’lik güvence bedeli kararı Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 51 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Furkan Apartmanı davasında iki firari sanık hakkında çıkarılan yakalama kararları, kişi başı 10 milyon TL güvence bedeli yatırılması karşılığında kaldırıldı. Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin ölümüne neden olan Furkan Apartmanı davası bugün görüldü. Nizip Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Faik Ö., Eyüp Ö., Bülent B., Nejdet A., Mehmet A., Oktay A., Ömer Ş., Coşkun Ş., sanık avukatları, maktul avukatları ve maktul aile yakınları katıldı. Duruşmada söz alan maktul aile yakınları, suçluların en ağır cezayı almasını istedi. Sanıklar ise önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, suçsuz olduklarını savundu. Duruşma savcısı, taraflarca yeniden bilirkişi raporu talebinin dosyaya geldiği aşama dikkate alınarak reddine ve yakalama kararı bulunan sanıklar için güvence bedeliyle haklarındaki yakalama kararının kaldırılması yönündeki talebinin de reddedilmesine karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararları bulunan Hasan Hüseyin S. ile Abdullah Devrim S.’nin 10 milyon lira güvence bedeli karşılığında yakalama kararlarının kaldırılmasına, diğer sanıkların mevcut durumlarının devamına karar vererek, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Ne olmuştu? Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 19 Temmuz 2024’te görülen karar duruşmasında, mühendis sanık Yılmaz Şahin Yurtyapan hakkında ’bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 16 yıl 8 ay hapis, sanıklar Faik Ö., kardeşi Eyüp Ö. ve Nejdet A. hakkında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmişti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi, Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin hayatını kaybettiği Furkan Apartmanı davasında 3 sanık hakkında verilen kararı inceledi. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda, beraat kararı verilen sanıklar Faik Ö. ve kardeşi Eyüp Ö. hakkında "kolon kesilmesi" iddiasıyla yeni bir iddianame hazırlandığı, bu nedenle olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Söz konusu dosyaların birleştirilmesi ve sanıkların birlikte yargılanması gerektiğinin belirtildiği kararda, "Tüm dosyaların birleştirilmesine karar verilerek, tüm delillerin birlikte tartışılması hakkaniyetli bir yargılama için gerekli olmakla birlikte yerel mahkemece verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir" denildi.
Diyarbakır Diyarbakır’da özel okulda 8 yaşındaki çocuğun darbedildiği iddiası Diyarbakır’da özel bir okulda 8 yaşındaki bir çocuğun darbedildiği iddia edildi. İddiaları reddeden okul yönetimi, darp izlerinin daha önceden olduğunun, öğrencinin ailesi tarafından kendilerine söylendiğini öne sürdü. Diyarbakır’da özel bir okulda eğitim gören 8 yaşındaki M.E.E.’nin geçtiğimiz günlerde okul müdürü ve sınıf öğretmeni tarafından darbedildiği iddia edildi. M.E.E.’nin ailesi, hastaneden darp raporu alarak şikayette bulundu. M.E.E.’nin dedesi Yılmaz Elaldı, geçen hafta okulun bir etkinliğine katıldıklarını belirterek, "Programda M.E.E., ille de beni eve götürün diyordu, bir korku vardı üzerinde. ’Okulun bitsin, öyle eve gideriz’ dedim. Çocuğun üzerinde baskı ve korku vardı. Orada da bize, kafasının çok ağrıdığını söyledi. Eve gelince ‘Müdür saçımdan tutup kafamı duvara vuruyordu’ dedi. Bu çocuklara bunu yapan insan değil. Çocuğu 10-15 gün önce de ben okula götürdüm. Sınıf öğretmeni bana herhangi bir şey de demedi. Bunu arkadaşları yapsa ’arkadaşıdır, normaldir’ olur derim. Bu, çocuğun çocuğa yapabileceği bir şey değil" diye konuştu. "Bunu yapan sınıf öğretmeni ve müdürü" iddiasında bulunan Elaldı, "Şahsen öğretmenle iki defa görüşmüştüm. Dört sefer okula gittim. İki etkinliğe gittim, iki sefer de çocuğu sormaya gittim. Çocuk darbedilmiş. Bu çocuğun herhangi özel bir durumu ve raporu yoktur. Herkes çocuklarını eve götürüp vücutlarına baksınlar. Çocukları dövüp, korkutup eve gönderiyorlar. Yasal işlemleri başlattık, sonuna kadar da bunun arkasındayız" dedi. Özel okuldan yapılan açıklamada ise 11 Aralık 2025 Perşembe günü okullarında meydana gelen hadisenin ilkokul 3. sınıf öğrencisi E.O.’nün sınıf öğretmenine ağlayarak, aynı sınıftaki sosyal mecrada ismi mağdur olarak gösterilen M.E.E. isimli öğrenci tarafından fiziksel şiddete uğradığını söylediği ifade edildi. Açıklamada, "Bunun üzerine sınıf öğretmeni, bu fiziki şiddet olayının ilgili öğrenci tarafından bu öğrenciye ve başka öğrencilere defaatle yapıldığı hususunu göz önünde bulundurarak, uyarması için okul müdürüne götürmüştür. Okul müdürü yanına getirilen öğrenciye önce sözlü nasihatlerde bulunmuş, sonrasında da yazı yazma ödevlendirmesinde bulunmuştur. Bu husus kurum kameralarında da açık ve şeffaf şekilde görülmektedir. Sosyal medyada tek taraflı servis edilen ve okul müdürlüğümüze isnat edilen fiziki şiddetin olmadığı hususu, kamera kayıtlarında da görülmektedir. İlgili kamera görüntüleri savcılık ve kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Bununla birlikte şiddete uğradığı şikayetini öğretmene yapan E.O. isimli öğrencimizin darp raporu da mevcuttur. Sosyal medyada ismi geçen öğrencimizde bulunan diz altı morlukların daha önce de var olduğunu bizzat çocuğun annesi de sınıf öğretmenine söyleyerek, bunun için bir hafta önce hastaneye gittiklerini ifade etmiştir. En az bir hafta önceden de görülen morlukların, ilgili gün müdür tarafından darp uygulaması sonucu oluştuğu iddiasını, önyargılı ve tek taraflı olarak görüyoruz. Çünkü kamera kayıtlarından bu iddianın doğru olmadığını görmekteyiz. Kurum olarak bu morlukların oluş şekli ve zamanı ile ilgili gerekli tespitlerin Adli Tıp Kurumu tarafından yapılması için gerekli yasal başvurularımızı yapmaktayız. Kurumsal olarak bu ve benzeri durumlarda öğrenci tarafında olmak temel ilkelerimizdendir. Kurum olarak her iki öğrencimizin de yanındayız. Olayın adil ve ön yargısız çözülmesinin takipçisi olacağız" denildi. Veli olmayan bir kişinin bu olayı farklı yorumlayarak kamuoyuna yanlış biçimde aktarmasını tasvip etmediklerini kaydeden okul yönetimi, açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Annenin bacaklardaki morlukların birkaç haftadır olduğu ile ilgili beyanı; çocuğun bacaklarındaki morlukların en az birkaç haftadır var olduğunu, annenin sınıf öğretmenine gönderdiği ses kaydından da açık bir şekilde anlayabilmekteyiz. Hatta bunun için iddia edilen olaydan bir hafta önce hastaneye gittiklerini, kansızlıktan dolayı morlukların oluşma ihtimalini doktora sorduğunu, doktorun da incinmelere dayalı oluştuğunu ifade ettiğini bu ses kaydından anlıyoruz. Kurumdaki kamera kayıtlarından da bu şiddet vakasının ilgili gün okulda oluşmadığı gayet açık bir şekilde görülüyor. Bu kamera kayıtları da emniyete ve savcılığa teslim edildi."