GENEL - 07 Ağustos 2018 Salı 13:07

11 yıllık kanser savaşını Ilgaz Dağlarında üretilen bal sayesinde kazandı

A
A
A
11 yıllık kanser savaşını Ilgaz Dağlarında üretilen bal sayesinde kazandı

11 yıl kanserle mücadele eden ve 3 bin rakımlı Ilgaz Dağındaki arıların yaptığı bal sayesinde kanseri yenmeyi başaran Necati Esiroğlu, şifa bulduğu balı diğer kanserli hastalara da göndermeye başladı.

11 yıl kanserle mücadele eden ve 3 bin rakımlı Ilgaz Dağındaki arıların yaptığı bal sayesinde kanseri yenmeyi başaran Necati Esiroğlu, şifa bulduğu balı diğer kanserli hastalara da göndermeye başladı.



Kastamonu’da, 11 yıldır kanser mücadelesi veren 55 yaşındaki Necati Esiroğlu, sadece Ilgaz Dağında bulunan arıların yaptığı bal sayesinde kanseri yenmeyi başardı. Yaklaşık 3 bin metrelik rakımda çalışan arıların ürettiği baldan yiyerek şifa bulan Necati Esiroğlu, kendisi gibi kanserle mücadele eden hastaların şifa bulması için mücadele veriyor. Esiroğlu, şifa bulduğu balı, diğer kanserli hastalara da göndererek tedavilerinde destek olmaya çalışıyor.



Hastalığın etkisiyle 25 kilo kaybetti


Kastamonu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nden emekli olan 55 yaşındaki Necati Esiroğlu, 2004 yılında ishal, iştahsızlık ve halsizlik şikayetiyle Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildi. Burada yapılan tetkiklerde teşhis konulamayan Esiroğlu, ilk aşamada hastalık saptanamadığı için Atatürk Sanatoryumuna gönderildi. Burada da bir müddet tedavi altında tutulan Esiroğlu, bir arkadaşının önerisi ile İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesine gitti. Bu zaman zarfından 8 ay boyunca şifa arayan Necati Esiroğlu, hastalığın etkisiyle toplam 25 kilo kaybetti. Her ay daha da zayıfladığını fark eden Esiroğlu, son olarak Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde 21 günlük tedavi süresi sonunda mide ve bağırsak kanseri hastası olduğu tespit edildi.



11 yıldır kanser hastalığıyla mücadele ediyor


Teşhis sonrası 8 yıl ilaç tedavisi alan ve her ay düzenli olarak 2 defa Çapa Tıp Fakültesi Hastanesine kontrole giden Esiroğlu, doktorların kemoterapi önerisini reddederek alternatif çözüm arayışına girdi. 2007 yılında tanıştığı bir arkadaşının tavsiye ile Ilgaz Dağında üretilen baldan tüketmeye başlayan Esiroğlu, 2011 yılına hastalığından eser kalmadığını öğrendi. Bal sayesinde kanseri yendiğini belirten Necati Esiroğlu, kendisine şifa olan bu balı, diğer kanserli hastalarına göndermeye başladı. Türkiye’nin neredeyse bütün illerine bu şifalı balı göndermeye devam eden Esiroğlu, bu sayede çok sayıda kanserli hastanın da şifa bulduğunu söyledi.



Kemoterapi alması gerekirken bal tüketti


Hastalığına teşhis konulması üzerine kemoterapi yerine Ilgaz Dağı’nda arıların yaptığı balı tüketmeye başladığını anlatan Necati Esiroğlu, “2004 yılında bir halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı yani 25 kiloya kadar kilo kaybı oldu. Bu şikayetlerle başvurduğum Kastamonu’dan beni, Ankara’ya Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesine gönderdiler. Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesinde, belli bir teşhis koyamadılar. Bu yüzden 8 ay boyunca ayda birkaç kez Ankara’ya gidip geldim. En sonra sevk edildiğim Çapa Tıp Fakültesinde, 21 gün tedavi uyguladılar. 21 günlük tedavinin sonucunda akciğer, bağırsak ve midede belli ödemler oluştuğunu tespit ettiler. Hastaneden, bana kemoterapi almam için tavsiyede bulunmuşlardı. Bu esnada hastaneye gelip giderken bir teyze ile tanıştım. Teyze, ’kemoterapi almana gerek yok, sen madem Kastamonulusun. Kastamonu’nun Ilgaz Dağı’nda normal bal üretip satan birisi var. Sen ondan aldığın bal ile kemoterapi görebilirsin’ dedi. Bunun üzerine bende, Kastamonu’ya gelince bu arkadaşı bulup 2 kilo bal satın aldım. Bu balın şifasını kendimde görünce sürekli almaya başladım. 2004 ve 2015 yılları arasında kullanmaya başladığım bu bal sayesinde çok şükür olsun sağlığıma kavuştum” dedi.



"Bal haricinde bir ilaç kullanmıyorum"


Ilgaz Dağında üretilen balı 2004 yılından beri tükettiğini belirten Esiroğlu, “Bu balı hala tüketmeye devam ediyorum. Şu ana kadar hiç bir hastalığımda sorun yaşamadım. Çok şükür, çok iyiyim, sıhhatliyim, sağlığım yerinde. ’Yürüyemez’ dediler, gayet güzel de yürüyorum. Halen de bu balı kullanıyorum. Normal sıkışık anlarımda sabahları 2-3 kaşık bu baldan yiyorum. Hala bu baldan ağaç kaşıkla yiyerek tedavime devam ediyorum. Haricinde bir ilaç kullanmıyorum” diye konuştu.



“Başka kanserli hastalarında şifa bulması için mücadele ediyorum”


Balın çok faydasını gördüğünü dile getiren Esiroğlu, “Hatta bu balın, kanser için çok ideal bir bal olduğunu yaptırdığımız analizler sonucunda tespit ettim. Bu esnada, benim hastalığımı yendiğim basında çıkan haberler sonucunda veya ağızdan ağza konuşula konuşula duyuldu. Kanser hastalığıyla mücadele eden kişiler bana ulaşıp bu baldan tedarik etmek istediklerini söylediler. Benden bilgi isteyenlere, durumumu anlatıp yardımcı olmaya çalışıyorum. Şimdiye kadar bu balı, benden hariç bazı hastalar kullandı. Bu balı kullanan hastalar, memnun kaldıklarını söylediler. Şu anda Türkiye’nin her iline neredeyse bu baldan gönderiyorum. Göndermediğim il çok azdır. Yurt dışına dahi giden yerler var. Bu bilgiler kargoda mevcuttur. Fransa, Kazakistan gibi ülkelere de gönderdiğim oldu. Şimdiye kadar çok şükür bu bal yüzünden hiçbirinden hiçbir şikayet duymadım. Şimdiye kadarda kendim kullandım ve kullanmaya da devam ediyorum” şeklinde konuştu.



"Arılar, 3 bin rakımda ve soğuk havada bu balı yapıyor"


Ilgaz Dağında yetişen balın kanserli hastalara Allah’ın bir lütfu olduğunu ileri süren Esiroğlu, “Ben, bu balı her hastanın kullanmasını istiyorum. Ben, şu anda gayet sağlıklıyım, bu balı kullanan kişilerinde memnun olduğunu duydum. Herkese Allah acil şifalar versin. Bu bal, Ilgaz Dağı’nın bir yamacında üretiliyor. Burası soğuk ve çok yüksek bir tepe, yaklaşık 3 bin rakımı bulunuyor. Burada bulunan otlardan, köknar ağaçlarından, meşe ağaçlarından, çok sayıda çiçekten arıların bal aldığını söyledi. Bunun üzerine ben, merak edip bu balın Samsun’da analizini yaptırdım. Raporda, bu balın kanserli hücrelerinin yenilenmesine çok faydalı olduğu belirtildi. Balın içerisinde bulunan bir özel maddeden kaynaklandığı belirtildi. Raporda, arının gezerken aldığı bir maddenin kanser hücreleri için çok iyi geldiği tespit edildi” ifadelerini kullandı.



Bal gönderdiği kanser hastaları da şifa buluyor


Bal gönderme işini Allah rızası için yaptığını söyleyen Esiroğlu’nun bal gönderdiği hastalardan bazıları arayarak durumlarını sordu. Balı kullanan kanser hastaları, baldan kullandıktan sonra durumlarının iyiye gittiğini dile getirdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.