GENEL - 28 Nisan 2017 Cuma 16:18

Güvenlik ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar:

A
A
A
Güvenlik ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar:

Erciyes Üniversitesi Türk Eğitim Kulübü tarafından düzenlenen ‘Terör ve Türkiye’ konulu konferansa katılan Güvenlik ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar, Batı dünyasının PKK’yı koruması ve kollamasının, Türkiye ile ilişkilerinde ciddi bir kırılma nedeni olduğunu söyledi.

Erciyes Üniversitesi Türk Eğitim Kulübü tarafından düzenlenen ‘Terör ve Türkiye’ konulu konferansa katılan Güvenlik ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar, Batı dünyasının PKK’yı koruması ve kollamasının, Türkiye ile ilişkilerinde ciddi bir kırılma nedeni olduğunu söyledi.


Türkiye’nin Irak-Suriye sınır geçiş hattında bulunan Sincar (Şengal) Dağı ile Suriye’nin kuzey doğusunda bulunan Derik ilçesi yakınlarındaki Karaçok Dağı’ndaki PKK-YPG hedeflerine yönelik hava harekatı üzerine değerlendirmelerde bulunan Güvenlik ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar, Batı dünyasının 2014 yılından bu yana PKK’ya desteklerinin artarak devam ettiğini ve bu desteğin, özellikle son hava harekatı sürecinde Batı dünyası ile Türkiye ilişkilerinde ciddi kırılmalara neden olduğunu ifade etti.



“Batı dünyası 2014’ten bu yana PKK’yı destekliyor”


Abdullah Ağar, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Batı dünyası 2014 Hazirandan sonraki süreçte ortaya çıkan PKK figürünü çok benimsedi. Onu bir şekilde yönetti ve yönlendirdi. IŞİD’in Ezidiler üzerine ortaya koyduğu insanlık suçlarını barındıran o eylemlerden sonraki süreçte devreye giren PKK, bir şekilde gelecekle ilgili çok ciddi bir altyapının gerekçelerini oluşturdu. Aslında bunun bir terör örgütü olduğunu Batı dünyası da çok iyi biliyor. Ama kendi menfaatlerine hizmet ettiği için bir şekilde bölgedeki dizaynda bir aparat olarak kullanmaya başladılar ve devam ediyorlar, bunun için de ciddi anlamda yatırım yaptılar. PKK’nın, Türkiye’nin bekasını, ulusal güvenliğini, üniter yapısını, birlik ve beraberliğini tehdit eden bir figür olduğunu da çok iyi biliyorlar. Ama bütün bunlara rağmen PKK’yı beslemeye ve desteklemeye devam ediyorlar. Bu, Batı dünyası ile Türkiye arasında çok ciddi bir kırılmaya neden oldu.”



“Batının tavrı Türkiye ile ilişkilerinin seyrini belirleyecek”


Batının söz konusu tavrının, Türkiye ile ilişkilerinde belirleyici olduğuna dikkat çeken Abdullah Ağar, “Bununla ilgili mücadelemiz elbette sonuna kadar devam edecek. Ancak bu mücadeleyi yaparken Batı dünyası ile ilişkilerimizde hassasiyet de kendisini göstermiş durumda. Şu anda Sincar’da ve Suriye’de Karaçoban’da orada yapmış olduğumuz bombardımanlardan sonra kendi kurdukları, fonladıkları, yönettikleri bir vekalet gücüne böyle bir etkinin ortaya çıkması onların hoşuna gitmedi. Hatta ciddi anlamda rahatsız etti. Ama bu şartlar geleceğe damgasını vuracak” diye konuştu.



“PKK kara propaganda yapıyor”


PKK’nın bu saldırılar karşısında, Türkiye’nin DEAŞ’ın arkasında olduğu şeklinde algı yönetimi yapmaya başladığını da kaydeden Abdullah Ağar, “Algı mühendisliği yapıyor şu anda PKK. Sınır karakollarımıza saldırıyor, biz misli ile karşılık veriyoruz doğal olarak, bu sefer bana saldırıyor, diyor. Bunlara çok dikkat edilmesi gerekir. Jeopolitik konumla ilgili uluslararası ilişkilere düşen çok ciddi görevler var. Bir şekilde Batı dünyası ile ilişkilerdeki bu kırılmanın dozajının belirlenmesi; Batı dünyası ile Amerika, Avrupa, Rusya ile karşı karşıya kalınmaması bizim bambaşka çabalarımızın ortaya çıkıyor olması gerekiyor” dedi.



“İlişkilerin bozulması jeopolitik veya jeostratejik kırılma ile sonuçlanabilir”


Bir gazetecinin, Sincar’daki hava harekatının ardından Amerikalı subayların buradaki kampları ziyaret ettiğine dair soruya Trump’ın verdiği ‘Çok saçma’ şeklindeki yanıtı değerlendiren Abdullah Ağar, şunları söyledi:


“Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın müesses nizamın kurmuş olduğu bir strateji üzerinden gitmekte olduğunu görüyorum. Ama bir diğer tarafı ile de konuyu çok iyi kavrayamadığını düşünüyorum. Sonuçta, Amerika Birleşik Devletlerinin kendi kanunlarına göre de, PKK’ya verilen destek bir suç. NATO’nun kuruluş felsefesine göre de suç PKK’ya destek verilmesi. Bir diğer tarafıyla 2014, Nato’nun müşterek tehdit dökumanında PYD’nin bir terör örgütü olduğu da zaten yazıyor. Bütün bunlara rağmen bir terör örgütüne destek veriyor olmaları, kendi kavramsal değerleri adına da çatışma barındırıyor. Eğer kendi kanunlarına inanıyorlarsa, bu kanunların gereğini de yapması gerekiyor Batı dünyasının. ABD’nin de, AB’nin de, NATO’nun da. Müttefikine karşı tehdit üreten terör örgütü ile işbirliği tutmanın elbette ki kanunen ve jeopolitik anlamda da bir karşılığı var. Bu karşılık zaman içerisinde bambaşka fotoğrafların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunlardan biri jeopolitik kırılma, biri de jeostratejik kırılma. Batı dünyası belki de bunu göze aldı, bunu bilmiyoruz, zaman içerisinde göreceğiz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Fidan: “Irak’ın bölge ülkeleri ile entegre bir ülke olmasını arzu ediyoruz” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ile bir araya geldi. Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde yapılan görüşme sonrası gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Irak’ın yıllardır çatışmalarla, istikrarsızlıkla anılan bir ülke değil, kalkınma hamleleriyle, elindeki potansiyeli kullanan siyasal istikrar ve bölge ülkeleri ile entegre bir şekilde barışçıl Komşuluk ilişkileri içerisinde olan bir ülke olmasını bir her zaman için arzu ediyoruz” ifadelerini kullandı.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası ikili düzenlenen toplantıda gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı.“Terörle mücadele gibi tehditlerin olduğu alanlarda işbirliğimizi ilerletecek”Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyareti ile ilgili sorulan soruya cevap veren Fidan, “Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan’da yaptığı Bağdat ve Erbil ziyaretleri gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Irak İlişkileri açısından tarihi öneme haiz olmuştur. Bu ziyaret öncesinde çok sistemli ve yoğun bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bizim, özellikle Cumhurbaşkanımızın Irak vizyonunda belli parametreler var. Bunların başında Irak’ın yıllardır çatışmalarla, istikrarsızlıkla anılan bir ülke değil, kalkınma hamleleriyle, elindeki potansiyeli kullanan siyasal istikrar ve bölge ülkeleri ile entegre bir şekilde barışçıl Komşuluk ilişkileri içerisinde olan ir ülke olmasını bir her zaman için arzu ediyoruz. Bu vizyon doğrultusunda, bizler neler yapabiliriz, hep bunun arayışı içerisinde olduk. Bu ziyarette ve öncesinde yapılan çalışmalar, hem tehditleri hem fırsatları aynı anda masaya yatıran her ikisine de sistemli, kurumsal, kalıcı çözümler getirme amacı taşıyan bir ziyaretti. Öncesinde yapılan çalışmalarda başta terörle mücadele olmak üzere su konusu, enerji konusu ve kalkınma yolu konusunda temel anlaşma metinlerinin prensipte karara bağlanması konusu fevkalade önemliydi. Cumhurbaşkanımızın ziyareti esnasında 26 anlaşma imzalandı. Bunlar; ekonomi, enerji, terörle mücadele, su, gümrük ticareti gibi çok çeşitli alanlarda imzalanan anlaşmalardı. Biz bundan sonra hem terörle mücadele gibi tehditlerin olduğu alanlarda işbirliğimizi ilerletecek, hem de kalkınma yolu gibi çok somut projelerle 2 ülke arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşıyacağız. Erbil ziyaretinde Cumhurbaşkanımız bölgesel yönetime destek mesajını yenilemiştir. Orayla olan komşuluk ve dostluk ilişkimiz fevkalade önemlidir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Erbil ve Bağdat arasındaki iyi istikamette seyretmesi konusunda önem vermektedir. Bu iki şehir arasındaki ilişkinin iyi olması federal başkentte bölgesel yönetimin ilişkilerinin iyi olması hem ülke istikrarı için hem de bölge güvenliği için önemli” dedi.Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda Türkiye ve ortakları arasında yoğun bir işbirliği olduğunu belirten Bakan Fidan, “Diğer taraftan Gazze ile ilgili soruya cevaben şunları söyleyebilirim bu konudaki çalışmalarımız kesintisiz devam ediyor. Hem Türkiye olarak hem de uluslararası toplum da bölgesel ortaklarımızla yaptığımız çalışmalar her geçen gün diplomatik mevzi insani mevzi kazanarak savaşımıza, mücadelemize devam ediyoruz. Bunların bir kısmı kamuoyunda görünüyor bir kısmı görülmüyor. Özellikle devlet aktörleriyle yaptığımız çalışmalar gerçekten önemli bir yer tutuyor. Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda Türkiye ve ortakları arasında yoğun bir iş birliği var. Hafta sonu Riyad’a yapacağımız ziyarette de işbirliği teşkilatı Arap ligi tarafından oluşturulan temas grubunun diğer üyeleriyle bir araya geleceğiz. Başka ülkelerle de bir araya gelip özellikle Filistin devletinin tanınması konusunda başka neler yapılabilir onunla ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Daha önce de söyledim eğer biz Filistin devleti başta olmak üzere önemli siyasal adımlar atmada uluslararası toplumu harekete geçirmekte başarısız olursak bu yaşadığımız 3. Gazze savaşı, ki en vahşi olanı, ne son olacak? Dolayısıyla bizim kalıcı çözüm getirmek için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor. Diğer taraftan mevcut vahşetin durması insani yardımların sağlanması için de mevcut dostlarımızla, müttefiklerimizle, uluslararası toplumla çok alanda çalışıyoruz. Birleşmiş milletlerde arkadaşlarımız gece gündüz çalışıyorlar, siyasi açıdan inanılmaz insanı bir çaba var. Sizin de gördüğünüz gibi dünya başkentleri ayağa kalkmış durumda. Bir önceki basın toplantısı vesilesiyle söylediğim gibi artık İsrail’in Gazze’ye işgali ve oradaki insanları öldürmesi, şehit etmesi, 35 bin insanın kanına girmesi meselesi ve işgale olan direniş artık İsrail ve Filistin arasındaki savaş olmaktan çıkmış dünyada ezenle ezilenlerin mücadelesi haline dönmüştür. Uluslararası sistemin kurucularıyla uluslararası sistem tarafından ezilen ve dışlanan aktörler arasındaki mücadeleye everilmiştir” şeklinde konuştu.“iki devletli bir çözümü desteklemeye devam ediyoruz”Filistin konusunda 2 devletli bir çözümü desteklediklerini ifade eden Winston Peters ise,“Çanakkale ve bu 100 yıldan daha uzun bir süre önce gerçekleşen olaylar genç bir ülke için felaketti. Bu felaket, şu anda bir ulus devlete dönüştü. Çok güçlü bir siyasi politika, dış politikayı da takip etti. Bu bize tek bir mesaj veriyor. Bu bölgedeki cömertlik, Mustafa Kemal Atatürk’ün bize göstermiş olduğu cömertlik çok takdir ediliyor Yeni Zelanda halkı tarafında. Filistin Devleti ile ilgili olarak biz çok uzun zamandır iki devletli bir çözümü desteklemeye devam ediyoruz. Ancak bunu savaşın bugün sona ermesi çağrısını da tekrar ediyoruz. Bunu kalıcı bir barış için gerçekleştirmek istiyoruz. Geçici bir şey değil, 5-6 ay sonra tekrar gerçekleşecek bir çatışma değil, kalıcı bir çözüm olması gerektiğini düşünüyoruz. Filistin Devleti ile ilgili olarak ülkelerin büyük bir kısmından farklı düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.