GÜNDEM - 01 Mayıs 2024 Çarşamba 10:02

İzmit Belediyesinde kimseye özel araç tahsis edilmeyecek

A
A
A
İzmit Belediyesinde kimseye özel araç tahsis edilmeyecek

İzmit Belediyesinden yapılan açıklamada, "araç havuzu" sistemi ile israfın önüne geçileceği belirtilerek, tüm idarecilerin işe gidiş gelişlerini kendi imkanlarıyla sağlayacakları, belediye işleri için ise araç ihtiyaçlarını havuz sisteminden karşılayacakları vurgulandı.


İzmit Belediye Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Belediye başkan danışmanları, başkan yardımcıları ve müdürler dahil olmak üzere tüm idareciler, işe gidiş gelişlerini kendi imkanlarıyla sağlamaya ve belediye işleri için araç ihtiyaçlarını araç havuz sisteminden karşılamaya devam edecek. Araç havuzu düzenlemesinin devamıyla belediye kaynaklarının daha etkin kullanımını amaçlanırken, kamu kaynaklarının israfının bir kez daha önüne geçmeyi hedefleniyor" denildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite obezitenin ilacı oluyor Obezitenin ülkemizde ve dünyada giderek yaygınlaşan bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, Türkiye’nin, obezite oranı açısından dünyada 17’nci sırada Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını söyledi. Prof. Dr. Alphan, obezitede birinci tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da içeren hayat tarzı değişikliği olduğunu söyledi. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, 22 Mayıs Avrupa Obezite Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada önemli bir halk sağlığı sorunu olan obeziteyle mücadelede yapılması gerekenlere dikkat çekti. Obezite dünyada yaygınlaşan bir halk sağlığı sorunu Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre obezitenin, “vücutta sağlığı bozacak düzeyde aşırı yağ depolanması” olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezite aşırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması (sedanter yaşam tarzı, düşük Dinlenme Metabolik Hız - DMH) veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kişinin genleri ve çevresi arasındaki kompleks etkileşimlerinin bir sonucu olarak gelişen kronik bir hastalıktır. Obezite, dünyada ve ülkemizde giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Küresel açıdan epidemik boyuta ulaşan obezite, farklı etnik özellikteki tüm toplumlarda yaygındır. Günümüzde çevresel faktörler, genetik yatkınlık, kültürel, sosyo-ekonomik etkenler ve insan davranışları arasındaki karmaşık etkileşimlere bağlı olarak obezite insidansında değişiklikler olabilir” dedi. 2035’e kadar 3,3 milyar yetişkinin etkilenebileceği varsayılıyor DSÖ verilerine göre, tüm dünyada fazla kiloluluğun ve obezitenin prevalansının son 50 yıldır giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “2008 yılında 18 yaş ve üzeri obez ve aşırı kiloluların sayısı 1,8 milyar iken, 2020 yılında 2,2 milyardan daha fazla yetişkinin fazla kilolu ya da obez olduğu bildirilmiştir. 2035 yılına kadar yaklaşık 3,3 milyar yetişkinin obeziteden etkilenebileceği varsayılıyor. 2020’de yetişkinlerde obezitenin yüzde 42 olduğu belirtilirken, 2035’te ise yüzde 54’ünün obez olacağı tahmin ediliyor” dedi. Obezite çocuk ve gençlerde de artış gösteriyor Obezitenin çocuk ve gençlerde de benzerlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “5 ila 19 yaş arası gençlerde 1990’da sadece yüzde 8 olan bu oranın 2022 yılında yüzde 22’ye yükseldiği belirtilirken, 2035 yılında ise yüzde 39’un üzerine çıkması bekleniyor” diye konuştu. Avrupa’da pek çok hastalığın sebebi obezite Obezitenin önemli sağlık sorunlarına yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “DSÖ’nün veri tabanına göre; obezite Avrupa’daki yetişkinlerde hipertansiyonun yüzde 55’inin, kalp hastalıklarının yüzde 35’inin, Tip 2 diyabetin yüzde 80’inin sorumlusudur ve bunların her yıl 1 milyondan fazlası ölüm ile sonuçlanmaktadır” diye konuştu. Avrupa’da ilk sıradayız Türkiye’nin obezite oranı açısından dünyada 17’nci, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “2024 yılına gelindiğinde Türkiye’de 15 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 32,1’inin obez, yüzde 34,6’sının ise fazla kilolu olduğu, toplamda ise bu oranının yüzde 66,7 ye ulaştığını söylemek mümkün. Türkiye’de obeziteye ilişkin hastalıklardan olan diyabet, koroner kalp hastalığı, felç ve kanserden 2,4 milyon kişinin etkilendiği DSÖ-2024 raporunda belirtilmiştir” dedi. Obezite hastalık riskini artırır, yaşam kalitesini olumsuz etkiler Obezitenin birçok sağlık sorununa neden olduğunu veya var olan sorunları şiddetlendirdiğini vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezite, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, inme (felç), bazı kanser türleri, solunum sistemi hastalıkları, eklem ve kemik hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, depresyon, kısırlık, cinsel işlev bozuklukları, cilt hastalıkları gibi hastalıkların riskini arttırır. Obezite ayrıca yaşam kalitesini ve süresini de olumsuz etkiler” uyarısında bulundu. Obezitede altta yatan faktör tedavi edilmeli Obezitenin sedanter yaşam tarzı ve aşırı besin alımını destekleyen sosyo-kültürel çevrede geliştiğini kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Enerji alımının artması ve enerji harcanmasının azalması ile dokularda yağ birikimi olur. Fakat sadece beslenme durumu düzeltilerek obezite tedavisi mümkün değildir. Obezitenin nedenleri genetik faktörler, hormonal nedenler, bazı hastalıklar, çeşitli ilaçların kullanımı, uyku bozuklukları (vardiyalı çalışma), çevresel, psikolojik, sosyo-ekonomik faktörler, iklim değişikliği şeklinde sayılabilir. Öncelikle obeziteye neden olan altta yatan faktörün tedavi edilmesi gereklidir. Obeziteye neden olan pek çok faktörün varlığından dolayı obezitenin tedavisi de oldukça zordur” diye konuştu. Obeziteyle mücadele çok yönlü olmalı Obeziteyle mücadelenin çok yönlü olması gerektiğini belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezitenin önlenebilmesi için bireylerin, bireyleri oluşturan ailenin ve dolayısıyla bütün toplumun sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak hareketli olması için bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve hem sağlıklı beslenmenin hem de hareketli olmanın davranış biçimine dönüştürülmesi gerekir. Bunu başarmak çok zordur. Bütün toplumlarda obezite ile mücadele programları vardır ama obezite ile ilgili belirlenen hedefe ulaşmanın gerçekten çok zor olduğu hemen hemen bütün toplumlarda giderek artan obezite prevalansından anlaşılmaktadır. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı Yetişkin ve Çocukluk Çağı Obezitesinin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivite Eylem Planları yapılıp raporlar yayınlanmaktadır” dedi. Obezitede tedavi yöntemi: Beslenme ve hayat tarzı değişikliği Obezitede tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve hayat tarzı değişikliği olduğunu kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Aslında obezitedeki birinci tedavi yöntemi de bu raporlardan anlaşılacağı üzere, sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da içeren hayat tarzı değişikliğidir” dedi. Sağlıklı beslenme modeli hayata geçirilmeli Sağlıklı beslenmenin tarifini yapan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Sağlıklı beslenme az yağlı süt ve ürünleri, yağsız et, balık, tavuk, yumurta ile kurubaklagiller ve az miktarlarda kabuklu kuruyemişleri de içeren, rafine olmayan tam tahıllardan ve günde 5-10 porsiyon sebze ve meyveden oluşan bir beslenme modelidir. Doymuş yağ ve trans yağ içermeyen, az miktarda bitkisel sıvı yağ (zeytinyağı ve diğer bitkisel yağların karışımı) kullanılarak yemeklerin yapılması, şeker ve şekerli besinler ile içeceklerin minimum düzeyde alınması ve su tüketiminin arttırılması da enerji dengesi ve obeziteye bağlı hastalık risklerini en aza indiren bir yaklaşım olacaktır. Bu tarz beslenme modelleri, tüm dünyada sağlıklı olduğu kabul edilmiş olan Akdeniz diyeti, DASH diyeti ile vejetaryen beslenmedir” diye konuştu. Popüler diyetlere dikkat Popüler diyetlerin risklerine dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, sözlerini şöyle tamamladı: “Zayıflamak amacıyla aralıklı açlık diyetleri, ketojenik diyet, kan grubu diyetleri, alkali diyet veya tek besin diyetleri gibi popüler diyetlere yönelmek kısa vadede zayıflamayı sağlasa da bu tür diyetlerin uzun vadede uygulanabilirliği ve ömür boyu sürdürülebilir olması mümkün olmadığı gibi bazı hastalıkların oluşturma riskini arttırdıkları da bir gerçektir.”
Manisa Turgutlu’da ‘Söz gençlerde’ Turgutlu Belediye Başkanı Çetin Akın, Celal Bayar Üniversitesi Hasan Ferdi Turgutlu Teknoloji Fakültesi öğrencilerini belediyede ağırladı. Başkan Çetin Akın, “Turgutlu’muz geleceğe umutla bakan gençlerin olduğu bir şehir olana dek çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi. Turgutlu Belediye Başkanı Çetin Akın, Celal Bayar Üniversitesi Hasan Ferdi Turgutlu Teknoloji Fakültesi öğrencileriyle bir araya geldi. 19 Mayıs’a ithafen 19 gencin yer aldığı görüşmede; fakülte öğrencilerinin sosyal sorumluluk ve Gençlik Haftası kapsamında oluşturdukları, Turgutlu Belediyesinin de paydaşı olduğu ‘Söz Gençlerde’ projesinin detayları konuşuldu. 1919 gencin talep ve önerilerinin de paylaşıldığı projeyi, Başkan Çetin Akın ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Sorumlusu Metin Akgül dikkatle takip etti. Turgutlu Belediye Başkanı Çetin Akın, “CBÜ Hasan Ferdi Turgutlu Teknoloji Fakültesinde eğitim gören pırıl pırıl öğrencilerimizi belediyemizde konuk ettik. Sosyal sorumluluk dersleri ve Gençlik Haftası kapsamında oluşturdukları ’Söz Gençlerde’ projesinin detayları üzerine görüşmelerimizi gerçekleştirdik. 1919 gencimizin talep ve önerilerinin yer aldığı, belediyemizin de paydaşı olduğu projemizi destekliyor ve önemsiyoruz. Kendilerine özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Turgutlu’muz geleceğe umutla bakan gençlerin olduğu bir şehir olana dek çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.
Denizli Hygieia’nın heykel başı bulundu Denizli’nin önemli antik kentleri arasında yer alan Loadikya Antik Kenti’nde temizlik ve sağlık tanrıçası Hygieia’nın heykel başı bulundu. heykel başının ince işçilik ile yapıldığını vurgulayan Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Şimşek, “Geriye doğru taranan kıvırcık bukleli saçlarında kırmızı ve sarı boya izlerini halen görebiliyoruz. Gelecekte bu heykel başının gövdesini de bulmayı ümit ediyoruz” dedi. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alan, Efes’ten sonra Türkiye’nin en büyük ikinci antik kenti olan Laodikya’da kazı çalışmaları Pamukkale Üniversitesinden Prof. Dr. Celal Şimşek başkanlığında 2003 yılından bu yana devam ediyor. Arkeoloji dünyasını heyecanlandıran buluntulara ev sahipliği yapan ve geçmişi milattan önce 5500’e dayanan Laodikya’da, yılın 12 ayında sürdürülen kazılarda bugüne kadar toprak altındaki pek çok tarihi eser gün ışığıyla buluşturuldu. Laodikya Antik Kenti’nde son olarak Yunan ve Roma mitolojisinde temizlik ve sağlık tanrıçası olarak bilinen Hygieia heykel başı gün yüzüne çıkarıldı. Antik kentte Batı Tiyatrosu sahne binasındaki kazı çalışmalarında 2 bin 100 yıl öncesine ait çok sayıda heykel parçası bulundu. Bu heykeller arasında bulunan sağlık ve temizlik tanrıçası Hygieia ait heykel başının bulunması ticaret kenti olarak bilinen Laodikya’nın aynı zamanda sağlık alanında da gelişmiş bir kent olduğunu ortaya çıkardı. Bulunan heykelin stil ve işçilik bakımında özel bir yere sahip olduğunu ifade eden Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji ve Loadikya Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek, “Kuzey parados geçişinde sağlık tanrıçası Hygieia heykelinin başını bulduk. Buradaki heykelleri genel olarak değerlendirdiğimizde Geç Helenistik ve erken Augustus dönemi olarak tarihlendiriliyor. Günümüzden 2 bin 100 yıl öncesine tarihlendirilen bu heykeller stil ve işçilik bakımında özel bir yere sahip. Biz burada normal boyutlardan çok daha yüksek olan sağlık tanrıçasının kafasını bulduğumuzda çok heyecanlandık” dedi. “Gelecekte bu heykel başının gövdesini de bulmayı ümit ediyoruz” Bölgenin tekstil, mermer, hububat, hayvan ve hayvan ürünlerinin yanı sıra sağlık alanında önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şimşek, Amasyalı yazar Strabon’un bölgeye yaptığı ziyaret yazılarında bir tıp fakültesi olduğunu ve fakültenin Aleksandros isimli önemli bir başhekime sahip olduğundan bahsettiğini söyledi. Heykelin gövde kısmını da bulmayı hedeflediklerini belirten Prof. Dr. Şimşek, “Milattan sonra 4. Yüzyılda bölgenin Hristiyanlaşmasına bağlı olarak da özellikle Laodikya’ya gönderilen mektupta burada göz merheminden söz edilmekte. Buradaki doktorlar çok önemli bir göz merhemi ürettiklerini biz biliyoruz. Heykel başı klasistik dediğimiz milattan önce 4. Yüzyıl tarzında geç Helenistik, erken imparatorluk döneminde yapılmış. Çok ince bir işçilik gösteriyor. Alnın ortasından geriye doğru taranmış sağlar ve üzerinde bir bant var. Saçlarda fiyonk şeklinde bir düzenlenme yapılmış. Dudaklar hafif açık. Geriye doğru taranan kıvırcık bukleli saçlarında kırmızı ve sarı boya izlerini halen görebiliyoruz. Gelecekte bu heykel başının gövdesini de bulmayı ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.