KÜLTÜR SANAT - 28 Nisan 2024 Pazar 14:42

Manisa’da on binlerce el şifaya uzandı

A
A
A
Manisa’da on binlerce el şifaya uzandı

UNESCO’nun Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde yer alan, pandemi ve deprem nedeniyle 4 yıldır yapılamayan 484. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali, renkli görüntülere sahne oldu. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan tarafından yaptırılan Sultan Camisi kubbelerinden saçılan 7 ton mesir macununu alabilmek için on binlerce insan birbirleriyle yarışırken izdihama neden oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de festivale ilk kez genel başkan olarak katıldı.


Osmanlı tarihinde, 484 yıl önce Merkez Efendi tarafından 41 çeşit baharatın karışımıyla yapılan Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi, Yavuz Sultan Selim’in eşi Ayşe Hafsa Sultan’a şifa olan mesir macunu, coşkulu bir kutlama ile Sultan Camisi minare ve kubbelerinden halka saçıldı. 4 yıllık bir hasretin ardından karnaval havasında gerçekleştirilen kortej yürüyüşünün ardından Sultan Camisinin kubbe, minare ve çevredeki binalardan saçılan mesir macunlarından kapabilmek için on binlerce insan adeta izdihama neden oldu.



Mesir saçım töreni kortejle başladı


Manisa Hükümet Konağı önünde kortej yürüyüşü ile başlayan festivale, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa Valisi Enver Ünlü, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, AK Parti Manisa Milletvekilleri Mücahit Arınç, Tamer Akkal, CHP Manisa Milletvekilleri Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Bekir Başevirgen, CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, MHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, çevre illerin milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, daire müdürleri, siyasi parti temsilcileri, çok sayıda ülkenin büyükelçisi, yabancı ülkelerin delegasyonları, halk oyunları ekipleri ve vatandaşlar katıldı.


Kortejde temsili Merkez Efendi, Hafta Sultan ve nedimeleri ile Manisa’da yetişip tahta çıkan temsili Osmanlı padişahları, şehzadeleri, yabancı ülkelerden gelen ekipler bulundu. Geniş güvenlik önleminin alındığı festivalde, mehter takımının marşları ile Mustafa Kemal Paşa Caddesi’nde ilerleyen kortej, Cumhuriyet Bulvarı güzergahında devam edip Sultan Camisi’ne ulaştı. Yabancı ülkelerden ve Türkiye’den katılan dans toplulukları kortej boyunca gösterileriyle festivale karnaval havası kattı. Protokol üyeleri, evlerinin balkonları ve yol kenarlarında toplanarak korteje eşlik eden halkı selamlarken, kortej sonunda Sultan Camisi önünde toplanan on binlerce kişi heyecanla mesir macunu saçımını bekledi.



Temsili Hafsa Sultan şifa dağıttı


Manisa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncularından seçilen temsili Hafsa Sultan ve nedimeleri ile temsili Merkez Efendi’nin mesir macunu saçılması için berat vermesinin ardından protokol üyeleri temsili Hafsa Sultan ile birlikte ilk mesir macunlarını halka saçmaya başladı. Sultan Camisi minare ve kubbelerinden çuval çuval mesir macunu halka saçıldı. Her sene olduğu gibi bu yıl da macunlardan kapmaya çalışan yüzlerce kişi ezilme tehlikesi geçirdi, izdiham yaşandı. Filistin bayraklarının da açıldığı saçım töreninde bazı vatandaşlar baygınlık geçirdi. Her festivalde olduğu gibi şemsiyelerini ve ceketlerini ters açarak mesir macunlarını ağaç veya elektrik direklerinin tepelerinde kapmaya çalışanlar da renkli görüntüler oluşturdu.



Onlarca mesir kaptı


Festivalde özellikle gençler mesir macunu kapabilmek için büyük bir mücadele verirken, Halil İbrahim Demirci, "Manisa’nın yerlisiyim. Dört yıldır mesirin olmasını bekliyordum. Sağ olsun 4. yıldan sonra Ferdi Zeyrek Başkanımız sayesinde oldu. 20-30 topladım. Savaştım, mücadele ettim" dedi.



Mesir macununun tarihi


Türkiye’de Kırkpınar yağlı güreşlerinden sonra en eski gelenek olan Mesir Festivali, 484 yıl önce ortaya çıktı. Amansız bir hastalığa yakalanan Yavuz Sultan Selim’in eşi, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan, Sultan Camisi Külliyesi’nde idareci olarak görev yapan devrin ünlü hekimi Merkez Efendi’nin 41 çeşit baharatın karışımıyla hazırladığı mesir macunuyla şifa buldu. Hafsa Sultan, hastalığa şifa olan macunun her nevruz günü halka saçılmasını istedi. O günden sonra her yıl mesir macunu saçılarak bugün 484 yılı bulan bir gelenek haline geldi. Mesir macununun hazmı kolaylaştırıcı, kuvvet verici, cinsel uyarıcı, iştah açıcı, yorgunluk giderici, zehirli hayvanların zehirlerine karşı bağışıklık kazandırıcı özelliği yanı sıra birçok derde şifa olduğuna inanılıyor.



41 çeşit baharat


Şifalı mesir macunu içinde yer alan 41 çeşit baharat ise şöyle:


"Tarçın, karabiber, yenibahar, karanfil, çörek otu, hardal tohumu, anason, kişniş, zencefil, hibiskus, zerdeçal, Hindistan cevizi, rezene, kebabiye, sinameki, sarıhalile, vanilya, darı fülfül, kakule, havlıcan, hıyarşembe, safran, kimyon, çam sakızı, mürsafi, meyan balı, zulumba, limon kabuğu, portakal kabuğu, deve dikeni tohumu, keten tohumu, keçiboynuzu, udi hindi, ısırgan tohumu, akbiber, üzüm çekirdeği, hayıt tohumu, biberiye, funda yaprağı, melisa otu, karahalile."



Manisa’da on binlerce el şifaya uzandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Afyon Sokak köpekleri en acı Anneler Günü hediyesini verdi Afyonkarahisar’da dün gece geç saatlerde başıboş sokak köpekler, girdikleri kümeste 27 tavuğu telef ederken, kümesin sahibi genç kadın ise üzüntüsü ve tepkisini ‘Anneler Günü hediyesi’ bu diyerek dile getirdi. Olay, dün gece geç saatlerde Erkmen beldesi Çakır mahallesinde meydana geldi. Beldede yaşayan Bağatur ailesinin evlerinin bahçesindeki kümese giren 3 sokak köpeği aile üyelerinin beslediği 27 tavuğu boğarak veya parçalayarak telef etti. Sesleri duyup dışarı çıkan aile üyeleri kümese girdiklerinde korkunç manzara ile karşılaştı. "Başıboş köpek sorununun ülke gündeminden düşmesini istiyorum” Olayın ardından İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuşan Hamdi Bağatur, olayın gece geç saatlerde yaşadığını kaydederek, “Buradaki başıboş sahipsiz köpekler tel örgülü kümesimize saldırması üzerine 27 tavuğumuzu telef ettiler. Burası kentin en güzide yerlerinden yemyeşil bir yer olan Çakır mahallesi. Bahar ayı olmasına rağmen eşimle sokakta ve bahçelerde gezemiyoruz. Ben köpek düşmanı değilim ama başıboş köpek olmaması lazım. İnsanların bilhassa çocukların hayatına mal olmaya başladı. Güvenlik sorunu var, yerel yöneticilerimiz ve devleti yönetenlerden verdikleri vaatlerin arkasında durmasını istiyorum. Başıboş köpek sorununun ülke gündeminden düşmesini istiyorum” dedi. “Bakmayacağız köpeği neden alırsınız, sonra neden sokağa salarsanız, kimin vebali bu” Beslediği tavukları telef olan Nazmiye Bağatur ise elleri ile küçükken besleyerek büyüttüğü tavuklarının telef olmasına çok üzüldüğünü kaydederek şunları söyledi: “Ben tavuklarımı sobanın kenarında büyüttüm. Gelip gördüğümde perişan oldum. Bunların hepsi can 27 tavuk 3 köpeğin saldırması sonucu telef oldu. Saldıran köpekler ev cinsi köpeklerdir. Bakmayacağız köpeği neden alırsınız? Sonra neden sokağa salarsanız, kimin vebali bu? Bu bana Anneler Günü hediyesi, bu olay başımıza Anneler Günü’nde geldi.”
İstanbul Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: "Müslümanlar kendi sorunlarını çözebilecek potansiyele fazlasıyla sahip" Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Filistin’de yaşanan katliama gelen tepkilere ilişkin, "Farklı din mensuplarından üniversite öğrencilerine, akademi dünyasından, sanat ve siyaset çevrelerine kadar milyonlarca insanın Gazze’deki soykırıma duyarsız kalmadığını görmek memnuniyet vericidir. Bizler, bu duyarlılığı artırma yönünde daha fazla çaba sarf etmeliyiz” dedi. Erbaş ayrıca, Müslümanların kendi sorunlarını çözebilecek potansiyele fazlasıyla sahip olduğunu belirterek, "Müslümanlar olarak yarınlara umutla bakabilmemizin yolu, birlik, beraberliğimizi güçlendirmekten, her alanda ortak akıl, yaklaşım ve söylem geliştirmekten ve uygulanan çifte standarda, haksızlığa, zulme, işgale karşı yekvücut bir şekilde karşı koymaktan geçmektedir" diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İstanbul’da düzenlenen “Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi”ne katıldı. Çok sayıda Müslüman ülkeden din adamını bir araya getiren zirvenin açılış oturumunda konuşan Erbaş, İslam medeniyetinin bin yıl boyunca bütün bilim dallarında dünyayı aydınlattığını belirterek, bugün Müslümanların bu büyük mirası hakkıyla sahiplenemediğini dile getirdi. “Anarşi üreten terör örgütleri, hedef olarak gençleri seçmektedir” Günümüzde algıların gerçeğe galip geldiğini ve popüler kültürün psikolojik baskısına en fazla da gençlerin maruz kaldığına işaret eden Erbaş, “Bir yanda tüketim sektörü ve gösteriş tutkusu, diğer tarafta tefrika ve anarşi üreten terör örgütleri, hedef olarak gençleri seçmektedir. Zararlı alışkanlıklar, bağımlılıklar, batıl akımlar, sapkın yönelişler, dijital ortamların olumsuz etkileri ve bilhassa gençlerin yalnızlığını ve çaresizliğini istismar eden illegal yapıların faaliyetleri, yaşanan krizleri içinden çıkılamaz hale getirmektedir” ifadelerini kullandı. “Terör devleti İsrail, bugün tüm insanlığın huzurunu tehdit ediyor” Filistin’de yaşanan katliama ilişkin de konuşan Erbaş, “Vicdanı, ahlakı, hukuku ve insanlığı hiçe sayan gözü dönmüş azgın bir topluluk, Filistin’de tam bir vahşet uyguluyor. Gasp edilmiş topraklar üzerinde emperyalist emellerle kurulan, sömürgeciler tarafından şartız desteklenen ve 75 yıldır tam anlamıyla ifsat aracı olarak varlık gösteren bir terör devleti, bugün tüm insanlığın huzurunu tehdit ediyor. Gelinen noktada siyonizmin insanlık için nasıl bir musibete dönüştüğünü hep birlikte görüyoruz. Bu akıl almaz vahşet karşısında, dünyanın birçok yerinde gerçekleştirilen Filistin’e destek yürüyüşleri, ümitsizliğe kapılmamak gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır. Farklı din mensuplarından üniversite öğrencilerine, akademi dünyasından, sanat ve siyaset çevrelerine kadar milyonlarca insanın Gazze’deki soykırıma duyarsız kalmadığını görmek memnuniyet vericidir. Siyonistlerin barbarlığı karşısındaki bu asil ve onurlu duruşlarından dolayı başta gençler olmak üzere, vicdanının sesine kulak veren herkese teşekkür ediyorum. Bizler, bu duyarlılığı artırma yönünde daha fazla çaba sarf etmeliyiz” ifadelerini kullandı. Bugün mazlum coğrafyalarda yaşanılan sıkıntıların temelinde, Müslümanların çok ciddi hatalarının ve ihmallerinin olduğunu dile getiren Erbaş, bu sıkıntılar karşısında Müslümanların birlik gösteremediğini ifade etti. “Müslümanların güçlerini birleştirmekten başka bir seçeneği yok” Müslümanların kendi sorunlarını çözebilecek potansiyele fazlasıyla sahip olduğuna dikkati çeken Erbaş, “Gerek ilim ve medeniyet birikimimiz, gerek yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarımız, gerekse genç ve dinamik nüfusumuz, bu anlamda bizi ayrıcalıklı kılan önemli zenginliklerimizdir. Bu zenginlikten hakkıyla istifade edebilmek için öncelikle İslam dünyasında ortak bir bilincin ve ortak bir iradenin geliştirilmesi gerekmektedir. Müslümanlar olarak yarınlara umutla bakabilmemizin yolu, birlik, beraberliğimizi güçlendirmekten, her alanda ortak akıl, yaklaşım ve söylem geliştirmekten ve uygulanan çifte standarda, haksızlığa, zulme, işgale karşı yekvücut bir şekilde karşı koymaktan geçmektedir. Güçlü küresel yapıların belirleyici olduğu bir dünyada, söz sahibi olabilmeleri için Müslümanların siyasal, kültürel ve finansal alanlarda güçlerini ve imkanlarını birleştirmekten başka bir seçeneği yoktur.” “Müslümanların uyanışına alimlerimiz öncülük etmeli” İslam dünyasının eğitim, aile, gençlik, çevre, gıda, ekonomi, teknoloji gibi konularda ve bütün alanlarda işbirliğini en güçlü hale getirmek zorunda olduğunu ifade eden Erbaş, “Bu noktada İslam ulemasına büyük görevler düşmektedir. Müslümanların uyanışına elbette alimlerimiz öncülük edecektir. Bölgemizde, İslam coğrafyasında ve dünyanın her köşesinde dökülen kanların, yitirilen canların, uygulanan zulümlerin, yaşanan mağduriyetlerin son bulması buna bağlıdır. Müslümanların ümmet bilincini diri tutması gerekiyor. Kardeşliğimizi her türlü söylem ve eylemimize yansıtmanın gayreti içinde olmalıyız. Aramızdaki ortak zemini güçlendirecek çalışmalara hız vermeliyiz. Her türlü zulüm ve haksızlık karşısında müşterek bir hareket kabiliyeti geliştirmeli, İslam’ın ve Müslümanların imajını zedeleyen, inancımıza ve değerlerimize saldıranlara karşı dayanışma içinde olmalıyız. Daha planlı, programlı ve yaptırım gücü barındıran çalışmalarla, ortak sorunlarımızı kalıcı bir çözüme kavuşturmalıyız” ifadelerini kullandı.
Edirne Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde yeni dönem hastaları memnun etti Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde (MHRS) "Onaylı Randevu" dönemi başladı. Hayata geçirilen uygulama hastaları memnun etti. Hastanelerde onaylı randevu dönemi başladı. Yeni dönemde hastalar, randevu tarihinden bir gün önce ya onay verecek ya da gelemeyeceğini bildirmek zorunda olacak. Hastanelerden randevu almak için kullanılan MHRS ve ALO 182’de yeni dönem başladı. Artık vatandaşlar, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı Onaylı Randevu Sistemi ile aldığı randevuya bir gün öncesinden onay vermek zorunda olacak. İptal edilen randevular, talep eden ve bekleyen hastalar için değerlendirilecek. Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde yeni bir dönemin başladığını söyleyen Edirne Sağlık Müdürü İshak Yıldırım, Uygulamanın hastalara randevu almada avantaj sağlayacağını ifade etti. MHRS’den randevu alan hastaların bir gün öncesinden saat 20.00’ye kadar geleceğini onaylaması gerektiğini aktaran Yıldırım, "Eğer onaylamazsa randevu boşa düşüyor ve randevu aldığı saatten bir saat öncesine kadar yeni hastalara randevu verebiliyoruz" dedi. 182 çağrı merkezini arayarak talep bırakan hastaların öncelikli olduğunu söyleyen Yıldırım, "Yani ben örneğin ortopediden randevu almak istiyorum deyip talep bırakan hastamıza, randevu alıp onaylamayan veya gelmeyeceğini belirten hastanın yerine randevu verebiliyoruz" dedi. 65 yaş üstü hastalar ile kanser hastalarının bu onaya dahil olmadığını belirten Yıldırım, yeni onay sistemiyle beraber randevusuna gelmeyecek hastalardan boşalan sıra ile günlük olarak çok daha fazla hastanın randevu alarak hekime ulaşabileceğini ifade etti. Muayene olmak için Uzunköprü’den Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi’ne gelen Sevil Efe, uygulamanın hastalara büyük kolaylık sağlayacağını ve zaman kaybının da önüne geçileceğini aktardı. Muayene olmak için Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi’ne gelen Gülderen Erdoğan, randevu bulmanın zor olduğunu ve bu uygulamanın bekleyen hastalar için güzel olduğunu ifade etti. Muayene olmak için Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi’ne gelen Sebahat Eren, uygulamanın güzel olduğunu ve hastalara kolaylık sağlayacağını belirtti.
Zonguldak ZBEÜ Rektörü Özölçer, “Hastaların kalbine dokunan mukaddes sağlık neferlerisiniz” Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Dünya Hemşireler Günü dolayısıyla düzenlenen kutlama programında konuşan Rektör İsmail Hakkı Özölçer, “Sabrın ve fedakarlığın timsaliyle hastaların kalbine dokunan mukaddes sağlık neferlerisiniz” dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İbni Sina Kampüsü’nde yer alan Sağlık Uygulamaları Merkezi Şebnem Kargı Konferans Salonu’nda kutlama programı düzenlendi. 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü ve 12-18 Mayıs Hemşireler Haftası dolayısıyla gerçekleştirilen program saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. ZBEÜ Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müdürü Uzman Hemşire Vildan Kalkan Akyüz, bu yıl Uluslararası Hemşireler Konseyi tarafından ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz, Bakımın Ekonomik Gücü’ temasıyla kutlamaların yapıldığını ifade etti. Akyüz, “Bugünü onurlandırmak için Uluslararası Hemşireler Konseyi ve dünyanın dört bir yanındaki ulusal hemşirelik dernekleri evrensel sağlık kavramı ve sağlık için sağlığın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hemşireleri kutlamayı ve gelecekteki yönünü çizmek için birlikte çalışmayı sürdürüyorlar. Uluslararası Hemşireler Konseyi tarafından 2024 yılı teması ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz, Bakımın Ekonomik Gücü’ olarak belirlendi. Bugün geleceğe bakma ve hemşirelere sağlık hizmetleri için ne anlama geleceğini gösterme zamanı" dedi. Türk Hemşireler Derneği’nin 91 yıllık geçmişiyle kutlamalara katıldığını hatırlatan Türk Hemşireler Derneği Zonguldak Şube Başkanı Arife Ayaz “12-18 Mayıs Hemşireler Haftası 59 yıldır kutlanmakta. Biz de ülke olarak bunu kutluyoruz. 91 yıllık geçmişiyle Türk Hemşireler Derneği bu konuda her yıl tüm ülke çapında bu kutlamalara katılıyor. Uluslararası Hemşireler Konseyi’nin belirlediği konuyu işlemeye çalışıyoruz. Yıllardır sağlık hizmetlerinin önemini üstüne basa basa ve sağlık hizmetlerinin bir ekip işi olduğunu ve bu ekibin de en önemli; vazgeçilmez parçası olduğunu biz hemşireler olduğunu anlatmaya çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi. Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’nda gönüllü hemşirelik yapan Safiye Hüseyin Elbi’nin hikayesini katılımcılarla paylaşan ZBEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Burak Bahadır, Elbi’nin Çanakkale’de Mehmetçiklere destek olduğunu anlattı. Bahadır, “Tarihin en kanlı savaşlarından biri olan Çanakkale’de Mehmetçiklere sürekli destek olan Safiye Hüseyin Elbi. Elbi, İngiltere’de deniz ataşeliği yapan Ahmet beyin kızıdır. Avrupa’da öğrenimini tamamladıktan sonra savaşta yaralanan askerlerimize yardım için kurulan Kızılay’ın açtığı kurslardan 1912 yılında mezun olan ilk hemşirelerimizdendir” dedi. Hemşireler Haftası’nı kutlayan Bahadır, “Yüreğinde hisseden, bilgisiyle hayat veren. Değerli hemşirelerimizin Dünya Hemşireler Günü ve Hemşirelik Haftası’nı en içten dileklerimle kutluyorum” şeklinde konuştu. Covid-19 salgını sonrası sağlık bakım sisteminde yaşanan değişikliklere dikkat çeken Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nurten Taşdemir, “Uluslararası Hemşireler Konseyi tarafından her yıl bir tema oluşturulmakta ve bu tema çerçevesinde hemşirelik mesleği, geleceği ve sorunlarına yönelik problemlere vurgu yapılmaktadır. Özellikle son yaşadığımız sağlık sektöründeki değişimler, Covid19 salgını sonrası değişen sağlık bakım sistemleri, sağlık bakım sisteminin önemini vurgulamaktadır. Bu amaçla bu yıl Uluslararası Hemşirelik Konseyi tarafından belirlenen tema ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz, Bakımın Ekonomik Gücü.’ Konsey hepimize bu yıl için hemşirelik mesleğinin bilgilendirilmesi ve toplumsal katkının arttırılmasında bir yol çiziyor” diye konuştu. Hemşirelerin hastalara bakım, danışmanlık gibi hizmetler sunduğunu; bakım planıyla tedavi ve taburculuk sürecini yönettiğini ifade eden Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sibel Koçak da şöyle dedi: “Her yıl farklı temalar dikkat çeken Uluslararası Hemşireler Konseyi 2024 yılı temasını ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz, Bakımın Ekonomik Gücü’ olarak belirlemiştir. Hemşirelerimiz hastalara bakım hizmeti verir, danışmanlık hizmeti sunar, bakım planıyla tedavi ve taburculuk süreci yönetir. Tıbbi hatalı uygulamalara karşı farkındalık sahibidir. Sağlık kurumlarında yönetici olarak görev yaparlar. Bu görev ve yetkilerle birlikte hemşireler sağlık bakımının ekonomisiyle doğal olarak etkileşim halindedir. Bu noktada konseyin de belirttiği gibi hemşirelerin görev, yetki ve sorumluluklarıyla bakımın ekonomisi arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.” Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nin hem Türkiye’nin hem de uluslararası akademik camianın yarınlarına etkin bir rol model olduğunu söyleyen ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, sağlık kampüsündeki birimlerin de yoğun bir çalışma temposu sergilediğine vurgu yaptı. Hemşirelerin, sağlık hizmetlerinin en önemli faktörleri olduğunu belirten Özölçer, “Üniversitemizin 100. Yılını kutladığı 2024 yılı içinde bütün akademik birimlerimiz gibi sağlık kampüsümüzdeki birimlerimiz de yoğun bir çalışma temposu sergiliyor. Tüm bu nitelikli ve çözüm odaklı çalışmalarla üniversitemiz hem ülkemizin geleceğine hem de uluslararası akademik camianın yarınlarına etkin ve yetkin bir rol model olmaktadır. Bugün burada sağlık alanının en değerli unsurlarından biri olan çok kıymetli hemşirelerimizin ve hemşire adayı değerli öğrencilerimizin müstesna gününü kutlamak için bir arada bulunmaktayız. Sağlık hizmetlerinin en önemli faktörleri olan hemşireler sadece nitelikli yetiştirilmiş meslek erbabı değil aynı zamanda insani duyguların en derin kavramlarını ifade eden merhametin, sabrın ve fedakarlığın timsaliyle hastaların kalbine dokunan mukaddes sağlık neferlerisiniz” ifadelerini kullandı. Kutlama programı konuşmaların ardından meslekte emekli olan bir hemşireye plaket takdimi, 20 yılını dolduran, yüksek lisansını sürdüren, hemşirelere plaket ve belge takdiminin ardından sona erdi.