KÜLTÜR SANAT - 22 Kasım 2017 Çarşamba 21:06

Bodrum’da “Bir Keşfin ve 20 Yılın Hikayesi” konferansı

A
A
A
Bodrum’da “Bir Keşfin ve 20 Yılın Hikayesi” konferansı

Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlenen “Bir Keşfin ve 20 Yılın Hikayesi” konferansına katılan Arkeolog Çiğdem Köksal Schmit, insan eli ile inşa edilmiş en eski anıtsal yapıların bulunduğu Göbeklitepe’nin birçok sorunun cevabını ortaya çıkardığını ifade etti.

Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlenen “Bir Keşfin ve 20 Yılın Hikayesi” konferansına katılan Arkeolog Çiğdem Köksal Schmit, insan eli ile inşa edilmiş en eski anıtsal yapıların bulunduğu Göbeklitepe’nin birçok sorunun cevabını ortaya çıkardığını ifade etti.


Türkiye’nin ve dünyanın son dönemdeki en önemli arkeolojik keşiflerinden Göbeklitepe kazılarını yürüten ve 2014 yılında hayatını kaybeden Prof. Dr. Klaus Schmidt’in çalışma arkadaşı ve eşi Çiğdem Köksal Schmidt, Oasis Nurol Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Bir Keşfin ve 20 Yılın Hikayesi” isimli konferansta Göbeklitepe kazıları hakkında merak edilenleri anlattı. Bodrumluların yoğun ilgi gösterdiği konferansta birçok katılımcı yer bulamayarak konferansı ayakta izledi.


Schmit, Göbeklitepe’nin yaklaşık 12 bin yıl öncesine ışık tuttuğunu ifade ederek şunları söyledi:


“Bu kazılar başlamadan önce bu dönemle ilgili bilgilerimiz biraz daha farklıydı. İnsanların daha küçük guruplar halinde yaşadığını, daha mütevazı bir hayat sürdüklerini düşünüyorduk çünkü veriler öyleydi. Göbeklitepe kazılarıyla birden bire anıtsal yapılar, anıtsal eserler ve çok büyük boyutta eserler yoğun bir şekilde ortaya çıktı. Bu tip bir kalıntı için çok büyük bir sosyal organizasyon gerekiyordu. İnsanoğlunun büyük gruplar halinde hareket edebilmesi ve lojistik olarak desteklenmesi gerekiyor. Tüm bunları yapmak için yerleşik bir hayata geçilmiş olduğunu düşünürdük. Göbeklitepe’de avcı toplayıcı bir yaşam tarzına sahipler. Hayvan evcilleştirmemişler, tahıl üretimine geçmemişler ama buna rağmen yabani fulorayı kullanarak böyle büyük bir sosyal organizasyon içerisinde hareket edebiliyorlar. Göbeklitepe 2005 yılından buyana 1’inci dereceden sit alanı ilan edildi. Sınırları belirlendi. Alan yönetimi ise halen düzenlenmeye çalışılıyor. Ören statüsünde girişi çıkışı kontrollü olacak. Ama şu anda çatısı yapılıyor. Şimdi koruma çatısı yapılıyor. Önümüzdeki yıl itibari ile tekrar ziyarete açılacak. Müze gibi değil ama Ören sitatüsünde ziyaretçilere açık olacak.”


Konuşmasını sürdüren Schmit, “Kazı projelerinin başladığı 1995’den beri kullandığımız eski bir Şanlıurfa evi vardı. Bütün kazı ekibi, clauz ve ben kazı alanı dışında hep burada çalışıyorduk ve yaşıyorduk. Bütün belgeleme işlemleri bile burada yapılıyordu. Artık kazı ekibi orada değil. Ben burayı Göbeklitepe kazı ve araştırma projesinin, Göbeklitepe’nin belleğinin bir kısmı olarak görüyorum. Son 20 yılla ilgili orada sergi, çeşitli etkinlikler yapmak istiyorum. Özellikle çocuklara yönelik Göbeklitepe’yi anlata bileceğimiz bir mekan haline getirmeye çalışıyoruz. Hem arkeolojiyi hem de Göbeklitepe’yi anlatabileceğimiz bir yer haline getirmeye çalışıyoruz” dedi.



“Göbeklitepe’nin önemini arttırmak için kalıplara gerek yok”


Arkeolojik kazılarda her şeyin gün yüzüne çıkarılması gibi bir hedefin olmadığını belirten Schmit, “20’inci yüzyıl veya 19’uncu yüzyılındaki kazılarda bir an önce kazıp güzel eserler çıkaralım denilmiyor. Göbeklitepe’de hiçbir zaman hedef bir an önce her şeyin gün yüzüne çıkarılması olmadı. En az kazı ile en çok bilgiye ulaşmak gibi bir amaç vardı. Biz kazı ekibi olarak, bu tür tanımlamaları kavramları kullanmadık. Arkeolojik kalıntıları ortaya koyduk. Arkeolojik verilerle ulaşabileceğimiz kadarını söyledik. Göbeklitepe için bu tür tanımlamaları kullanmamamız Göbeklitepe’nin değerini azaltmıyor. Çok önemli bir yer. Bize çok yeni bilgiler ve yeni veriler projeydi kazı alanı. Daha çok soru sora bilmememize imkan verdi. Bence bilmediğimiz sorular ortaya çıktı. Bunlar yeterli aslında Göbeklitepe’nin önemini anlatmak için. Başka kalıplara ihtiyacımız yok o yüzden bu tür kavramlara çok sıcak yaklaşmıyorduk” dedi.


İnsan eli ile inşa edilmiş en eski anıtsal yapılar ama bundan öncesi de var. Avrupa’da mağaralar var. Oraları da kültür alanı olarak kullanmış insanlar. Şuana kadar kazısı yapılan İnsan eli ile yapılmış en eski anıtsal yapılardır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Teleferikte ailesiyle mahsur kalan makine teknisyeni: "Kazadan 10 dakika önce arayıp uyarmıştım" Antalya’da yaşanan teleferik kazasında ailesiyle birlikte mahsur kalan ve Çorlu ilçesinde yaşayan Makine Teknisyeni Cezmi Türkyılmaz, “Henüz olay yaşanmamıştı, ben arayıp uyardım ama maalesef 10 dakika sonra kaza meydana geldi. Çok üzücü bir olay fakat önüne geçilebilirdi” dedi. 12 Nisan tarihinde Antalya’nın Konyaaltı ilçesindeki Sarısu-Tünektepe teleferik hattında bulunan bir teleferik direği devrilip seyir halindeki bir kabine çarptı. Kabinin parçalanması sonucu Avukat Memiş Gümüş hayatını kaybederken, 17 kişi de yaralanmıştı. Kaza sonrası tamamen duran teleferik kabinlerinde mahsur kalan 174 kişi, yaklaşık 1 gün süren çalışmalardan sonra tahliye edildi. Çorlu ilçesinde yaşayan Cezmi Türkyılmaz, üniversitede okuyan kızını ziyaret için gittiği Antalya’da yolculuk için bindiği teleferikte, kabinlerde mahsur kalan 174 kişi arasında yer aldı. Türkyılmaz ve ailesiyle yaklaşık 7 saat sonra helikopter vasıtasıyla mahsur kaldığı kabinden kurtarıldı. Olayla ilgili konuşan Makine Teknisyeni Cezmi Türkyılmaz, “Gezi amaçlı teleferiğe bindik ve geziyi tamamladıktan sonra dönüş için teleferiğe bindik. Bu sırada direklerden bizim kabinin üzerine kıvılcım sıçradı. Bunu kızım fark etti ve bana da söyledi. Ben de bu konulara karşı bilgisi olan bir makine teknisyeniyim. Kafamı kaldırıp baktığımda direğin üzerinde makaralar kilitlenmiş dönmüyordu. Hemen kabinde yazan irtibat numarasını arayarak, görevlilere ulaştım ve kazaya sebebiyet verilmesin diye teleferiği durdurmalarını ifade ettim. Arayıp, ‘direğin üzerindeki makaralar dönmüyor. Bu yüzden çelik halat kıvılcım çıkarıyor, teleferiği hemen durdurun’ dedim. Telefonu kapattılar 5 dakika sürdü, herhangi bir durdurma olmadı. 5 dakika sonra tekrar aradım ve ‘sakın yolcu almayın, teleferiği hemen durdurun, kıvılcım ve duman çıkıyor’ dedim. 3-4 dakika sonra teleferik tekrar start alınca bir baktım arkaya etrafı toz bulutu kapladı. Telefon kayıtlarına bakılabilir muhtemelen ilk ben arayıp uyardım. Benim aradığımda stop edilip bırakılsaydı bu olay yaşanmazdı” diye konuştu.
Antalya Deniz kaplumbağaları ilk yuvayı yaptı Antalya’nın Manavgat ilçesi Sorgun-Side sahilinde ilk yetişkin deniz kaplumbağası yuvası tespit edildi. Manavgat’ta nesli tükenme tehlikesi altındaki deniz kaplumbağalarının yuvalama alanlarından Sorgun- Side sahilinde, yeni sezonun ilk kaplumbağa yuvası tespit edildi. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan aldığı araştırma izinleriyle izleme faaliyetlerini yürüten DEKAFOK Kıyı Koruma Derneği tarafından belirlenen kaplumbağa yuvası, korumaya alındı. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve genelgelerle nesli koruma altına alınan deniz kaplumbağalarının yuvalama alanları, her yıl olduğu gibi bu yıl da çeşitli uyarı ve tedbirlerle korunacak. Bunların başında yuvalama alanlarından motorlu araçların geçmesi, sahilde ateş yakılması, yavruların deniz yönüne gitmesini engelleyebilecek yapay ışıklar, havai fişekler ve çöpler gibi faktörlerin yasaklanması geliyor. İlk yuva, geçtiğimiz yıldan 18 gün önce tespit edildi DEKAFOK Kurucu Başkanı Seher Akyol, bu yıl beşinci koruma ve izleme sezonuna hazırlandıklarını belirterek, "2020 yılında bu işe başladığımızda bize ’Burada caretta mı olur?’ demişlerdi. İlk yıl burada carettaların olduğunu, ikinci yıl ise deniz analarının en büyük avcısı carettaların aslında buradaki en büyük çalışma alanı olan turizm için ne kadar önemli olduğunu gösterdik. Üçüncü yıldan itibaren ise çevreye duyarlı halkımızın muhteşem çabalarıyla daha da güçlendik. Bu yıl beşinci sezonumuza hazırlanırken çok daha müsterihiz çünkü vicdani duyguları son derece gelişmiş olan halkımız artık ne yapması ve yapmaması gerektiğini çok iyi biliyor. Geçmiş dönemlere bakarak duyarlılığıyla beni çok etkileyen off-road sürücülerimiz ekim ayının ortalarına kadar sahillerimizde araçla geçmemesi gerektiğini, kampçılarımız ateşin deniz kaplumbağalarına ne gibi zararlar verdiğini çok iyi biliyor. Bölgedeki otellerimiz bu konuda tam destekçimiz ve bu dönemde onlarla ve duyarlı personelleriyle muhteşem bir uyum yakalıyoruz" dedi. DEKAFOK tarafından yapılan açıklamada; ilk yuvanın geçtiğimiz yıldan 18 gün önce tespit edildiği belirtilirken, yetişkin deniz kaplumbağalarının ağustos ortalarına kadar yuvalamaya devam etmesinin beklendiği, yavruların ise ilk yuvadan yaklaşık 50 gün sonra çıkmaya başlayacağı ve geçen yıl olduğu gibi ekim ayının ortalarına kadar çıkışlarını sürdüreceği kaydedildi.
Hatay Küçük Barış Manço takma saçı, bıyığı ve sahne performansıyla beğeni topladı Depremin vurduğu Hatay’da açılan Barış Manço temalı kütüphane hizmete açıldı. Kütüphanenin açılışında Barış Manço’ya benzemek için takma saç ve bıyık takan küçük çocuk, sahne performansıyla beğeni topladı. Asrın felaketinin ilk saatlerinden itibaren bölgeye yardıma koşan Antalya İl Sağlık Müdürlüğü’nde görevli 38 yaşındaki Acil Tıp Teknisyeni Havva Aydanur Ertuğrul, afetzede vatandaşlara umut olmaya devam ediyor. Hatay’da bir çok projeye imza atan Ertuğrul, kurucusu olduğu Ülkem Okuyor Derneği öncülüğünde 21. Kütüphanesinin açılışını gerçekleştirdi. Antakya ilçesinde bulunan Katar - 4 konteyner kentte açılan Barış Manço temalı kütüphane vatandaşlara hizmet etmeye başladı. Barış Manço severler ve Ülkem Okuyor Derneği işbirliğinde açılan kütüphanenin açılışı renkli görüntülere sahne oldu. Barış Manço’ya benzemek için peruk ve bıyık takan ilkokul 2. sınıf öğrencisi Ayaz Nalçak, açılışa katılanlardan büyük beğeni topladı. Lale Manço, kütüphanenin eşinin ismini taşıyacak olmasından dolayı mutlu olduğunu belirterek, “Havva hanım önderliğinde bu gün Ülkem Okuyor Derneği’nin 21 kütüphanesini açıyoruz. Bu kütüphane Barış Manço’ya ithaf edildi. Tabii bizim buraya katkımız da var. İzmanço ve Barış severler katkıda bulundu. Burası Havva hanımın emekleriyle bizim eserimiz oldu. Kütüphanemiz Barış Manço adıyla anılacak ve gerçekten mutlu oldum. Depremzede çocukların Barış Manço’yu tanıyabilecekleri bir ortam oluşturmaya çalıştıklarını belirten Ertuğrul, “Depremin ilk gününden beri sahadayım. Ancak sağlıkçı olarak değil deprem bölgesine kitap yığan kadın olarak biliniyorum. Ülkem Okuyor Derneği olarak 21. Kütüphanemizi açtık. Derneğimiz açtığı kütüphanelerde artık iş birlikleri yapıyor. Lale hanım ve Barış severler olarak 21. Kütüphanemizi birlikte açmak istediklerini söylediler. Hatay’ın Antakya ilçesinde bulunan konteyner kente Barış Manço temalı bir kütüphane kazandırdık. Çocukların girdiklerinde Barış Manço’yu hatırlayabilecekleri bir ortam oluşturmaya çalıştı” şeklinde konuştu.