ÇEVRE - 01 Mayıs 2024 Çarşamba 10:07

Niğde’de tarımsal üretim planlaması yapıldı

A
A
A
Niğde’de tarımsal üretim planlaması yapıldı

Niğde İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nde Tarımsal Üretim Planlama Toplantısı yapıldı.


Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan, tarımsal üretimi planlamak ve verimliliği artırarak tarımsal üretimi geliştirmek amacıyla Niğde Tarım ve Orman Müdürlüğü toplantı salonunda tarımsal üretim planlama toplantısı yapıldı. Toplantı, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Kilci başkanlığında gerçekleştirildi.


Toplantıya Niğde İl Tarım ve Orman Müdürü Asım Baş, Karaman İl Tarım ve Orman Müdürü Hatice Bulut, Daire Başkanı Fatih Ersoy, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı kuruluşların Müdürleri, Niğde ve Karaman İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Şube ve İlçe Müdürleri ile konu sorumlusu personel katıldı.


Hayvancılık Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Fatih Ersoy, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü personeli Su Ürünleri Mühendisi Nadir Uslu ve Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Personeli Ziraat Mühendisi Hakan Özer tarafından tarımsal üretim planlaması ile ilgili sunum yapıldı.


Yapılan toplantıda bilgilendirmenin ardından katılımcıların yönelttiği sorular cevaplandırıldı, önerileri alındı.



Niğde’de tarımsal üretim planlaması yapıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Prof. Dr. Görür: "’Benim ülkem deprem ülkesi’ diyelim, deprem dirençli yerleşim alanları yapalım, bu işi kökten çözelim" Eyüpsultan’da düzenlenen ’İstanbul’da Deprem ve Kentsel Dönüşüm’ konulu panele katılan Yer Bilimci ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, "Fayları ve depremi bırakalım. Bir kabul yapalım. ’Benim ülkem deprem ülkesi’ diyelim. Madem öyle, deprem dirençli yerleşim alanları yapalım. Bu işi kökten çözelim" dedi. Eyüpsultan’da İstanbul Müteahhit ve İş İnsanları Derneği (İMİDER) tarafından ’İstanbul’da Deprem ve Kentsel Dönüşüm’ konulu panel düzenlendi. Eyüpsultan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele Bilim Akademisi Üyesi, Yer Bilimci ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Eyüpsultan Belediye Başkanı Dr. Mithat Bülent Özmen, Kiptaş Genel Müdürü Ali Kurt, siyasi parti temsilcileri, meclis üyeleri, sivil toplum örgütleri temsilcileri, muhtarlar, kentsel dönüşüm kapsamındaki site yöneticileri ve inşaat sektörü temsilcileri katıldı. Deprem konulu bir slayt gösteriminin ardından panelde, Yüksek İnşaat Mühendisi Mahir Polat, Kiptaş Genel Müdürü Ali Kurt ve Eyüpsultan Belediye Başkanı Dr. Mithat Bülent Özmen sunum yaptı. Katılımcılara, beklenen İstanbul depremi hakkında ise Prof. Dr. Naci Görür bilgi verdi. "Deprem dirençli yerleşik alanları oluşturalım" Marmara Bölgesi’nde 7.5 şiddetinde deprem öngördüğünü söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, "Marmara Denizi’ndeki fay sistemi 160 kilometre uzunluğunda Kuzey Anadolu hattının kuzey kolu. Hala denizin içerisinde. Marmara Denizi’nde bu fayın en son deprem tarihi, 1766 Ağustos ve Mayıs ayıdır. Hatta 22 Mayıs, yarın da depremin yıldönümü. Binlerce insanı o zaman öldürdü. İstanbul 1766 yılında 7 şiddetinin üzerinde 2 deprem yaşıyor. Şu an sene 2024. Bu fay sistemi her 250 yılda bir deprem görür. Yani 250 senede enerji birikiyor ve deprem yapıyor. Rahatlıyor ve 250 sene sonra bir daha oluyor. 1766 yılının üzerine 250 ekleyin ve 2016 yapar. O yüzden biz ’İstanbul’u depreme hazırlayın’ diye bağırıyoruz. ’Marmara Bölgesi’ne ve İstanbul’a dikkat edin’ diyoruz. Fay hattı kırılırsa 7.5 şiddetine varan deprem olacak. Benim derdim, deprem dirençli yerleşik alanları oluşturalım. Deprem mekanizması bu ülkede 13,6 milyon sene önce başladı. 13,6 milyon seneden beri bu topraklarda deprem oluyor" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Naci Görür, "Eyüpsultan’ın güney alanlarına dikkat etmemiz gerekiyor. Bizim için yumuşak karnımız Eyüpsultan’ın güney kısmı. Deprem kentindeki belediye başkanları, depremi belirli ölçüde bilmek zorundadır. Afet yönetimi, afet işleri ve deprem. Marmara Bölgesi, Türkiye ekonomisinin yani gayri safi milli hasılanın yüzde 60’ına yakınını sağlıyor. En ihtiyaç olduğu zamanda ekonominin çarkları dönmeli ki bize verilen zararı kolay atlatalım" şeklinde konuştu. "Fayları ve depremi bırakalım, deprem dirençli yerleşim alanları yapalım" Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu kabul ederek depreme dirençli yerleşim alanları yapılması gerektiğini belirten Görür, "Depremleri faylar üretiyor. Fay araştırmaları yapmak çok güzel. Üniversitelerimiz var onlar araştırsınlar. Kamuoyunun önünde tartışmaya gerek yok. Biz 40 sene dağlarda çalıştık. Çalışsın, fayları bulsun, yazsın, çizsin, uluslararası dergilerde yayınlasın. Uluslararası bilim platformlarında bunu tartışsın. Gerekiyorsa devlet büyüklerine bilgi versin. Bizim bir derdimiz var. O da şu; Türkiye Cumhuriyeti bir fay örgüsüyle karşı karşıya. Türkiye’nin hemen hemen her yeri canlı faylarla örülmüş bir vaziyettedir. Bugün, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa diğer gün muhakkak bir büyük deprem oluyor. Ben diyorum ki; fayları ve depremi bırakalım. Bir kabul yapalım. ’Benim ülkem deprem ülkesi’ diyelim. Madem öyle, deprem dirençli yerleşim alanları yapalım. Bu işi kökten çözelim. Konuşulması gereken konu bu" dedi.
İstanbul Fenerbahçe’den, Galatasaraylı yöneticilere yanıt Fenerbahçe, 1-0 kazandıkları Galatasaray derbisinin ardından sarı-kırmızılı yöneticilerin yaptığı açıklamalara yanıt verdi. Sarı-lacivertlilerin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "19 Mayıs Pazar günü oynanan, takımımızın 1-0 galibiyeti ile sonuçlanan maçın ardından rakip takım bireyleri tarafından oluşturulan gündemi dikkatle takip ediyoruz. Maçın bitişinin ardından rakibimizin serzenişlerinin artarak garipleştiği bu gündemden hareketle öncelikle şunu söylemek isteriz ki; Derbi zaferimizin ardından gerek mevcut başkan ve muhtelif yöneticiler gerekse başkan adayı nezdinde yapılan sayısız çelişkili açıklamaların ana sebebi, maç sonucunun hazmedilememesi kaynaklıdır. Her şeyin tam da istedikleri şekilde kendilerine sunulduğu, takımımızın haksız şekilde henüz maçın başında 10 kişi bırakıldığı ve her şeye rağmen Fenerbahçemizin galibiyeti ile sonuçlanan bu maç, her bir dakikası ile ’gerçek hak edeni’ tüm Türkiye’ye göstermiştir. Sezon başından beri haykırdığımız sistematik ve sistemsel sıkıntıların kısa ve net bir özeti niteliğindeki bu maçın, çok büyük beklentiler içindeki rakibimizi bu şekilde sarsmasını anlayışla karşıladığımızı; İki gündür ortaya koydukları yanlış, yanıltıcı ve yalan beyanlar dahil olmak üzere kamuoyu nezdinde yapılan algı manipülasyonuna yönelik adımların takibini her mecrada sonuna kadar yapacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız."
Samsun 160 yıldır dinmeyen acı: Samsun’da Çerkezler atalarını andı Çerkez Sürgünü ve Soykırımı’nın 160. yılı Samsun’da yapılan etkinlikle anıldı. Samsun’da 21 Mayıs 1864 Çerkez Sürgün ve Soykırımı’nın 160. yıldönümü nedeniyle anma etkinlikleri düzenlendi. Tütün İskelesinde toplanan Çerkezler ağıtlar söyleyerek, denize kırmızı karanfil bırakıldı. Sürgünde hayatını kaybeden ve Çerkezlerin adlarına hazırlanan temsili mezar taşları da anma töreninde sergilendi. Programda konuşan Samsun Çerkez Derneği Başkanı İlhan Ayrancı, "Çerkezler ve diğer Kuzey Kafkasya halkları binlerce yıldır yaşadıkları vatanlarını savunmuş ve diğer halkların vatanlarını işgal etmek peşinde olmamıştır. Orantısız güçlere karşı tamamen kuşatılmış vatanımızı 1763-1864 arasında 101 yıl savunan atalarımız, 21 Mayıs 1864 tarihinde son savaşı da kaybettiler. Savaş sürecinde sivillere yönelik toplu öldürme, ekinlerin ve köylerin yok edilmesi suretiyle yaşam imkanlarının ortadan kaldırılması gibi uluslararası hukuk çerçevesinde tipik soykırım suçları işlenmiştir. Savaştan sonra ise Çerkezlerin kalan nüfusunun tamamına yakını Osmanlı coğrafyasına sürgüne tabi tutulmuştur. Hem bu etnik temizlik ve hem de soykırım ayrı ayrı insanlığa karşı suç niteliğindedir. Çerkezler dağınık iskan edilmiş olmalarına rağmen 160 yıldır yaşadıkları ülkelere her bakımdan nüfuslarına oranla çok üst düzeyde katkı vermektedir. Bugün baktığımızda dünya; demokratik değerlerden, barış ve huzur ortamından uzaklaşarak yeni bir kaos ortamına doğru sürüklenmektedir. Çevremizde büyük insani krizler, savaşlar, yeni soykırımlar yaşanmaktadır. Çok dikkatli olmamız ve dayanışma içinde hareket etmemiz gerekiyor. Tüm ülkeleri ve anavatanımızı büyüyen bu yangından korumamız; bir yandan da küresel yangını demokratik, insani, barışçıl değerler ile söndürmeye çalışmamız gerekiyor. Sürdürülebilir bir barış karşılıklı saygıya dayalı, farklılıkları zenginlik olarak gören demokratik çoğulcu bir anlayışın toplumda ve dünyada hakim olması ile mümkün olacaktır. Bu doğrultuda yetkililer başta olmak üzere hepimize önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Savaşta ve sürgünde kaybettiklerimizi, bugüne kadar kültür, kimlik ve adalet mücadelemize emek verenlerden vefat edenleri saygı ve rahmetle anıyoruz. Demokratik taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz" dedi. Programa ayrıca Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Nihat Soğuk, Atakum Belediye Başkanı Serhat Türkel ve Çerkez vatandaşlar katıldı.
Ankara TBMM’de 6-8 Ekim olayları tartışması yaşandı TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti grup önerisi görüşmeleri sırasında 6-8 Ekim olayları tartışması yaşandı. TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti, 6-8 Ekim olaylarının araştırılması için grup önerisi verdi. Grup önerisi üzerine DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş konuştu. Beştaş, 6-8 Ekim olaylarını hatırlatarak, “Kobani’de ne oldu? 15 Eylül’de IŞİD, Kobani’yi kuşattı ve Salih Müslim acil yardım talebinde bulundu, yüz binlerce insanın, 400 bin Kobanilinin ölüm tehdidi altında olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura 7 Ekim’de açıklama yaptı ve katliam riskine dikkat çekti, ’Kobani halkını koruyalım’ çağrısında bulundu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri de aynı çağrıyı yaptı. Bütün dünyada bu çağrılar çığ gibi büyüdü ve 25 Eylülden sonra bütün dünyada, bütün kıtalarda Kobani halkıyla dayanışma eylemleri yapıldı ve IŞİD protesto edildi. Bu protestolar 25 Eylül’de başladı, neden 6 Ekim geçiyor; onu da bir soru olarak koyuyorum. 6-8 Ekim’de genel kabul gören veri -çünkü iktidar soruşturmuyor, kovuşturmuyor, failleri bulmuyor, yakalamıyor, ceza vermiyor- 54 ölüm ve bunların 47’si partimizden, HDP’li, partimizin üyeleri, yöneticileri” ifadelerini kullandı. Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, 2 bin 700 müştekinin bütün suçlardan beraatine karar verildiğini aktardı. İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz da, 6-8 Ekim olaylarına gelene kadar yaşananları anlattı. CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ise, 6-8 Ekim olaylarına ilişkin davayla ilgili olarak, "Bu dosyadaki ana kurgu şunun üzerine kurulmuş, iddianamede ’Abdullah Öcalan’dan aldıkları talimat üzerine sosyal medya paylaşımlarıyla, demeçlerle halk sokağa çağırıldı ve onlarca insanın ölümü, yaralanması, maddi, manevi zararlar ortaya çıktı, bundan ötürü bu insanlar cezalandırılmalıdır’ deniliyor değil mi? Burası net. Peki, değerli arkadaşlar, öyleyse Abdullah Öcalan niye bu dosyada sanık değil? Bakın, çok net bir soru soruyorum size. Öyleyse Abdullah Öcalan niye bu dosyada sanık değil? Niye biliyor musunuz? Cezaevinde olması engel değil yani bunu da mı biz söyleyelim. Çünkü yargının bir siyasi operasyon olarak kullanıldığının onlarca delilinden biri. Bakın, size bir şey daha söyleyeceğim; bunun cevabını veremeyeceksiniz, biliyorum, bir şey daha söyleyeceğim: Değerli arkadaşlar, bu dosyaya ilişkin kamuoyunca çok tartışma oldu ve bütün tartışmalarda ’Yasin Börü’nün katilleri, katilleri’ dendi. Bakıyorsunuz, o, 40’a yakın ilde o kadar vatandaşımız hayatını kaybetti, yaralandı, postaneler yakıldı, okullar yakıldı; bunlara ilişkin kurulan bir hüküm yok. Demokratik bir ülkede ne olması lazım? Bütün bunları yapanların faillerinin cezalandırılması lazım. nerede? Suçun işlendiği yerde. Öyle değil mi? Yani demokratik bir ülkede olması gereken bu değil midir? Peki, değerli arkadaşlar, bunu da geçtik” dedi. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, IŞİD’in bir kenti yok etme tehdidi olduğu için demokratik çağrı yapıldığını iddia etti. Beştaş da, 6-8 Ekim olaylarında Kürt düşmanlığı yapıldığını ve IŞİD tarafından Kürt kökenli insanların yok edilmek istendiğini öne sürdü. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin de, Kobani’de yapılan konusunda herkesin destek vereceğini belirterek, "Ama siz kendi içinde yaşadığınız şehirleri altüst etmeye davet ediyorsunuz. PKK’nın yaptığı davete icabet ediyorsunuz, üstelik el yükseltiyorsunuz. Sizin birinci meseleniz asla ve asla bu ülke değil, sizin meseleniz bu ülke değil. Siz Meclisi bir araç olarak kullanıyorsunuz, bir daha söylüyorum” dedi. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, çözüm sürecinde toplumu ikna için hükümetin, devletin yürüttüğü bir süreç olduğunu hatırlatarak, o süreçte kendilerinin de bunun niçin gerekli olduğunu anlatmaya çalıştıklarını söyledi.