GÜNDEM - 27 Nisan 2024 Cumartesi 12:30

Hülya Ulusoy: “Saldırıyı gerçekleştiren şahsın tek başına hareket etmediği aşikardır”

A
A
A
Hülya Ulusoy: “Saldırıyı gerçekleştiren şahsın tek başına hareket etmediği aşikardır”

Trabzon’da Ali Osman Ulusoy Şirketler Grup Başkanı Murat Seymen’e düzenlenen silahlı saldırı nedeniyle açıklama yapan Ali Osman Ulusoy Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Ulusoy, saldırıyı gerçekleştiren şahsın tek başına hareket etmediğinin aşikar olduğunu söyledi.


Trabzon’un Ortahisar ilçesinde 24 Nisan tarihinde İskenderpaşa Mahallesi Tiyatro Sokak’ta Ali Osman Ulusoy Şirketler Grup Başkanı Murat Seymen (46), Atatürk Alanı’ndaki iş yerine doğru yürüdüğü sırada yanına yaklaşan Y.C.K.’nın (23) silahlı saldırısına uğradı. Seymen, dizine isabet eden mermiler nedeniyle kanlar içinde yerde kalırken, saldırgan koşarak olay yerinden kaçtı. Polis olay yerinden kaçarak uzaklaşan şüpheli Y.C.K.’yi (23) olayda kullandığı silahıyla birlikte bu akşam Akçaabat ilçesinde yakalayarak gözaltına alırken, Ali Osman Ulusoy Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Ulusoy saldırı ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı.


Ali Osman Ulusoy Şirketler Grubu Başkanı’na yapılan saldırıyı esefle kınadıklarını kaydeden Ulusoy, “Öncelikle 24 Nisan 2024 Çarşamba günü saat 12.07’de Ali Osman Ulusoy Şirketler Grubu Başkanım Sevgili Murat Seymen’e yapılan saldırıyı Ben, ailem ve Ali Osman Ulusoy ailesi olarak esefle kınıyoruz. Ben Hülya Ulusoy, babam Ali Osman Ulusoy’un vefatından sonra yani 9 yıl önce babamın işlerini yarım bırakmamak için Trabzon’a yerleştim. En ufak bir ekonomik kaygım olmamasına rağmen işleri devraldım ve bu zor görevin başına geçtim. Şu anda iki kızımla birlikte şirketlerimizi aktif olarak yönetmekteyiz. Çok büyük zorluklar yaşadık, sıkıntılar çektik. Yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen bu zor sektörde, bu zor coğrafyada hem de kadın olarak Ali Osman Ulusoy markasının bugüne taşınması ve sürekli gelişmesi için gece gündüz demeden profesyonel ve güçlü ekibimle beraber çalışmaya devam ediyoruz. Bugün birçok sektörde faaliyet gösteren Ali Osman Ulusoy Şirketler Grubumuz, 500’e yakın çalışanı ile önemli ticaret hacmi olan bir konumdadır” dedi.



“Gerçek faillerin hak ettiği cezayı aldığını görene kadar tüm imkanlarımızla sürecin takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz”


“Kadın girişimciliğine karşı yapılan bu alçakça ve korkakça saldırının tekrarlanmaması için gerekli her türlü önlemin, devletimiz tarafından alınacağından hiç kuşkumuz bulunmamaktadır” diyen Ulusoy, “Yaşanan bu talihsiz olayda şirketlerimizin en yetkin kişisinin hedef alınması önce şahsım, sonra ailem, ardından tüm çalışanlarım ve hatta iş ortaklarım ve müşterilerimin de içerisinde olduğu camiamızın hedef alınması demektir. Kadim Trabzon şehrinin köklü ve büyük markalarından birine yapılan bu alçak saldırı hem Trabzon hem de Trabzon halkı için utanç kaynağıdır. Şehrimizin bu tip olaylarla anılması son derece üzücü ve endişe vericidir. Tek başına bir kadın olarak çıktığım bu yolda bugüne kadar doğrudan şaşmadan Türk Devletine, Türk Hukukuna ve Türk Emniyetine güvenerek çalıştım, hukuka ve devlete olan güvenimizle de çalışmaya ve var olmaya devam edeceğim, edeceğiz. Bu tür alçakça yaklaşımlar bizleri yolumuzdan çeviremez, engel dahi olamaz. Saldırıyı gerçekleştiren şahsın tek başına hareket etmediği aşikardır. Konu ile ilgili tüm yasal yollara başvurulmuş ve gerekli görüşmeler yapılmıştır. Bu noktadan itibaren adaletin bir an önce tecelli edeceğinden şüphemiz yoktur. Vahim saldırının akabinde tüm Türkiye de olayın basında duyulmasından sonra telefonla arayan, bizzat gelerek geçmiş olsun dileklerini ileten ve yanımızda sonuna kadar duracağını ifade eden herkese çok teşekkür ediyoruz. Kadın girişimciliğine karşı yapılan bu alçakça ve korkakça saldırının tekrarlanmaması için gerekli her türlü önlemin, devletimiz tarafından alınacağından hiç kuşkumuz bulunmamaktadır. Bizlerin de büyük Ali Osman Ulusoy ailesi olarak gerçek faillerin hak ettiği cezayı aldığını görene kadar tüm imkanlarımızla sürecin takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz. Ali Osman Ulusoy ismi ve markası sadece Trabzon değil Türkiye’ye mal olmuş bir markadır ve böyle olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Lenfödem hastası Nesrin Ayral: "Soğan bile doğrayamıyordum, şimdi araba bile kullanıyorum" Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Altıparmak meme cerrahisi olan her iki kişiden birinde rastlanan lenfödem hastalığının ameliyatla yüzde 80’lere varan başarı oranıyla tedavi edildiğini söyledi. Lenfödem hastası Nesrin Ayral da ameliyat sonrası kolunu eskisi gibi kullanmaya başladığını belirterek tüm lenfödem hastalarına bu ameliyatı tavsiye etti. Yaklaşık 4 yıl önce meme kanseri olan Nesrin Ayral, kanser tedavisi için ameliyat oldu, bu ameliyatta lenfleri de alındı, ardından kemoterapi ve radyoterapi gördü. Ameliyattan sonraki süreçte kolunda şişlik ve ciddi ağrı şikayetiyle karşılaşan Ayral, "Kanser tedavim sırasında ameliyat oldum. O ameliyatta lenflerim de alındı. Lenflerin alınmasıyla birlikte de kolumda şişlikler ve ağrılar başladı, kolumu kullanamaz olmuştum. Sonra da lenfödem olduğumu öğrendim" dedi. Bu hastalığın kendisine çok sıkıntı çektirdiğini vurgulayan Nesrin Ayral, "Kanser ameliyatından tam bir yıl sonra aniden önce parmaklarımda, zaman zaman avuç içimde ve giderek koluma doğru yayılan bir şişlik ve ağrı başladı. İnanılmaz bir ağrısı vardı, kolumu kaldıramıyordum, yatamıyordum, şişiyor, geriliyor, sertlik yapıyordu. Soğan bile doğrayamıyordum yemek yaparken, eşim doğrayıp kavuruyordu. Bu dışarıdan görünmeyen ama insanın içini kemiren bir hastalık" diye konuştu. Bu sırada ufak tefek tedaviler gördüğünü ancak bu tedavilerin yardımı dokunmadığını belirten Ayral, uzun süre sıkıntı çektikten sonra lenfödem ameliyatı olduğunu ve bu ameliyat sonrası sağlığına kavuştuğunu anlattı. "Tüm lenfödem hastalarına öneriyorum" Lenfödem ameliyatı olduktan sonra kolunun eski sağlıklı haline döndüğünü ifade eden Nesrin Ayral, şunları söyledi: "3-5 saatlik lenfödem ameliyatı sonrası kalkıp da elini kolunu kullanabilmek çok güzel. Şu an çok ağır iş yapmıyorum ama şişliği indi ve iki kolumu rahat kullanabiliyorum. Her işimi yapabiliyorum, araba da kullanıyorum. Halbuki ameliyattan önce kullanamıyordum. Benzer sorunu olan kadınların da bu imkana kavuşmaları için mutlaka cerrahi tedavi yöntemini öneriyorum." "Hastanın hayat kalitesini artırıyoruz" Ameliyatı gerçekleştirerek Ayral’ı sağlığına kavuşturan Acıbadem Bodrum Hastanesi Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Altıparmak da lenfödem hastalığını, "Meme ya da herhangi bir kanser veya travma sonrası lenf damarlarının tıkanmasıyla lenf sıvısının kol ve bacaklarda birikerek şişlik ve ağrı oluşturması" şeklinde tanımladı. Şişlik ve ağrının hareket kısıtlılığı, deride kalınlaşma ve yaralara yol açtığına dikkat çeken Doç. Dr. Altıparmak, "Biz bu ameliyatla lenf sıvısını toplardamarlara bypass ediyoruz ve lenf nodu transferleriyle de şişlikleri azaltıyoruz. Böylece hastalarımızın hareket kabiliyeti ve yaşam kaliteleri artıyor. Yaptığımız işlemle derinin esnekliğini, yumuşaklığını sağlıyoruz. Tamamen iyileşmek mümkün olmasa da hayat kalitesini artırıyoruz" dedi. "Kolda yüzde 80’e varan iyileşme" Meme cerrahisi olan hastaların yüzde 50’sinde ve radyoterapi gören hastaların yüzde 40’ında lenfödem hastalığının ortaya çıktığı bilgisini veren Doç. Dr. Altıparmak yapılan ameliyat ve fizyoterapi ile birlikte hastaların hareket kabiliyetini yeniden kazandırdıklarının altını çizdi. Dünyada yaygın olarak kullanılan bu cerrahi yöntemin ülkemizde çok bilinmediğine işaret eden Doç. Dr. Altıparmak, "Lenfödem çaresiz bir hastalık değil. Kolda yüzde 75-80, bacakta yüzde 40-50 oranında iyileşme sağlıyoruz. Bu büyük bir gelişmedir, plastik cerrahlar olarak hastalığın büyük bir gerileme sağladığını görüyoruz" diye konuştu.
Düzce Düzce’de turizm tesislerini bir bir hizmete açıyor Düzce’de turizmin geliştirilmesine yönelik önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Aydınpınar’daki dome çadırlar ile Akçakoca’daki tarihi konakların hizmete girdiğini söyledi. Kuzeyde denizi ve antik kenti, güneyde yayla ve şelaleleri ile zengin turizm potansiyeline sahip Düzce’de, turizm hizmetlerini çeşitlendirmek amacıyla Başkan Faruk Özlü tarafından çalışmalar yürütülüyor. Eşsiz doğal ve kültürel güzelliklere sahip olan kentte, turizm atağına geçen Düzce Belediyesi, uzun yaz tatillerinin yanı sıra, hafta sonu tatilleri ve günübirlik geziler için gelen misafirlerinin beklentisini karşılayacak tesislerini bir bir hizmete açıyor. Doğanın kalbinde lüks konaklama Muhteşem tabiatı ile dikkat çeken ve 5 adet şelale kümesinden oluşan Aydınpınar Şelalesi Tabiat Parkı içerisinde 1 bungalov ev ile 9 dome çadır doğanın güzellikleri ile vatandaşları buluşturuyor. Ayrıca bölgeye 19 bungalov daha yapılması planlanıyor. Düzce’nin denize açılan kapısı Akçakoca İlçesi’nde Yukarı Mahalle’de bin 236 metrekare arsa içinde yer alan iki tarihi konak ise müşterilerini ağırlamaya başladı. 18 yatak kapasiteli Akçakoca Bey Konaklarında, butik restoran ve kır bahçesi de bulunuyor. Başkan Özlü Düzce’ye davet etti Düzce Belediyesi olarak turizmin geliştirilmesine yönelik önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Faruk Özlü, Aydınpınar’da kurulan dome çadırların çok büyük beğeni kazandığı söyledi. Aynı zamanda Batı Karadeniz bölgesinin incisi Akçakoca’da da turizm konusunda önemli faaliyetlerde bulunduklarını anlatan Özlü, “Bilindiği üzere Vilayetler Evi’ne ait 2 konak ve oteli Düzce Belediyesi olarak biz devraldık. Konaklarımızı hizmete açtık. Sabah kahvaltısı, yemek ve konaklama hizmeti veriyoruz. Yine otelde tadilat çalışmalarımız sürüyor. Orayı da bu yaz turizmin hizmetine açacağız. Turizm birinci önceliklerimiz arasında. Bu maksatla Düzce Beltur adıyla bir şirket kurmuştuk. Bütün turizm faaliyetlerimizi bu şirket bünyesinde sürdürüyoruz. Bu vesileyle bütün Düzcelileri, İstanbul’dan, Ankara’dan, Türkiye’nin her yerinden misafirlerimizi davet ediyor, tesislerimizde konaklamalarını ve yöresel ürünleri değerlendirmelerini rica ediyoruz, istiyoruz. Düzce’ye ve Türkiye’ye hayırlı olsun” dedi.
Bursa Uluslararası Kümes Hayvanları Kongresi 16 ülkeden katılımcılarla Bursa’da başladı WPSA (World’s Poultry Science Association) Türkiye Şubesi olan Bilimsel Tavukçuluk Derneği, Uludağ Üniversitesi desteği ile 8-11 Mayıs 2024 tarihleri arasında Prof.Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek olan Uluslararası Kümes Hayvanları Kongresi başladı. Türkiye’nin ilgili fakültelerinin çok kıymetli bilim insanlarının yanı sıra konularında ünlü yabancı bilim insanları ve katılımcı firmalar organizasyonda yer aldı. Kongre, saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunması, Bursa ve Uludağ Üniversitesi tanıtım filmlerinin izlenmesi, Üniversite Halk Oyunları Topluluğunun gösterileriyle başladı. Türkiye Bilimsel Tavukçuluk Derneği Başkanı Prof. Dr Rüveyda Akbay’ın kongre açılış konuşması ardından panel sunumları yer aldı. Panel bildirilerinin sunuşunu, Uludağ Üniversitesi Organizasyon Komitesi Başkanı (Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölüm Başkanı) Prof. Dr. İbrahim Ak yaptı. Ardından sırasıyla Naci Kaplan, Beyaz Et Üreticileri ve Damızlıkçılar Birliği (BESD-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı - Kanatlı Eti Sektörünü, M. Ülkü Karakuş, Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı - Türkiye’deki Yem Sanayinin Durumunu, Zekeriya Yıldırım, Cobb Türkiye Üretim Müdürü - Broyler Yumurtacı Damızlık Pazarı ve Tüketimdeki Yönelimlerini, Müjdat Sezer, İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamülleri İhracatçıları Birliği ve HASTAVUK A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı - Yemeklik ve Kuluçkalık Yumurta Ürünlerinin Tüketimi, Üretimi ve Çevreye Etkilerini, Prof. Dr. Ali Esat Karakaya (Lefke Avrupa Üniversitesi, KKTC) - Gıdalarda Bilgi Kirliliğinin Önlenmesinde Kamu Otoritesi ve Akademinin Sorumluluğunu ele alan sunumlar gerçekleştirdiler. Panel, soru-cevap bölümüyle tamamlandı. “Türk tavukçuluk sektörünü öne çıkaran bir etkinlik olarak görüyorum” Türk tavuk sektörünün bilimsel tebliğler ile birlikte değer kazanacağını ifade eden HASTAVUK A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezen, “Burası uluslararası bir kongre olduğu için çok keyifli. Çünkü her zaman Türkiye’de olmuyor. Bundan 9 sene önce bir kere Antalya’da yapılmıştı. 9 sene sonra tekrar özellikle Bursa’da olması da bize keyif verici bir durum. Burada genellikle bilimsel tebliğler tartışılacak. Bugün açılışı gerçekleşti. Türkiye’nin genelinde kanatlı sektörüyle ilgili konular, dünya genelinde gerekli konular, verebildiğimiz kadar mesajları vermiş olduk. Ama bundan sonraki oturumda tamamen bilimsel konular ele alınacak. 3 gün daha devam edecek. Bursa’da böyle bir etkinlik olduğu için çok sevinçliyim. Panel genelde bilimsel konu olduğu için daha çok öğretim üyeleri olsun, gençler olsun, öğrenciler olsun çeşitli konularda bilim adamlarının birbirine bilgi aktarımı yapıldı. Bunu dünyada Türkiye’de yapıldığı için Türk tavukçuluk sektörünü öne çıkaran bir etkinlik olarak görüyorum” şeklinde konuştu. “Sektöre bilimsel ve ticari yönden fayda sağlayacak” Gerçekleştirilen panel ile birlikte sektörde ihracat kapılarının da aralanacağını ifade eden WPSA Türkiye Şubesi Başkanı Rüveyde Akbay, “Bu toplantıların amacı bütün dünyada bilimde neler olup bittiğini karşılıklı görüşmek, sohbet etmek, bilgi alışverişinde bulunmak, sosyal olarak da dostlukları güçlendirmektir. Sektöre şöyle bir faydası olacak. Dünyadaki gelişmeleri burada sunulan bildirilerle görmüş olacağız. Ayrıca bu tür şeylerde ticari ilişkiler gelişecek. Türkiye’yle bu gelen ülkeler arasında 16 farklı ülke geldi. Onların hepsi bilim adamı değil, içinde tüccarları da var. Bu ilişkiler Türkiye’deki ticari ilişkileri geliştirecek, dostlukları güçlendirecek. İhracat kapılarını da açacak. Bu nedenle hem sosyal ve bilimsel yönden hem de ticari yönden çok faydalar sağlayacak bir etkinlik” dedi. Kongrenin sonunda tüm konuşmacılara plaket verilerek, toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.
Ankara TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Yayman’dan "habere telif" açıklaması TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, haberin de bir sanat ve kültür eseri sayılarak, telif ödenmesi konusunda çalışma yapılacağı sinyalini verdi. TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, Hüseyin Yayman başkanlığında toplandı. Yayman, Türkiye’nin dünyada en çok sosyal medyayı kullanan ülke olduğunu söyleyerek, “İnternette yedi saat, sosyal medyada üç saat zaman geçiriyoruz. Türkiye çok genç bir nüfusa sahip ve teknolojiyle uyumu çok fazla olan ülkelerden biri. İletişim teknolojisini çok yoğun bir şekilde kullanıyor ve son tahlilde bu bizi dijitale bağımlı hâle getiriyor, kontrol edemediğimiz bir alan ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı. Yayman, Tiktok platformunda içerik paylaşımında çok ciddi eleştiriler olduğunun altını çizerek, “Size de geliyor yani artık -eskilerin tabiriyle- mızrağın çuvala sığmadığı bir durumla karşı karşıyayız. Son tahlilde hepimiz milletvekilleri olarak söz hürriyetini, fikir hürriyetini savunuyoruz, hepimiz sansüre, yasaklamalara karşıyız. Fakat son tahlilde de bir kamu düzeninin sağlanması gerekiyor. Hepimizin çocukları var. Çocukların korunması, ailenin korunması, gençlerin daha sağlıklı bir ruh yapısıyla büyümesi” şeklinde konuştu. Dijital telif konusunda ise Yayman, “Kurumsal yapılar içerik üretmek için personel, gazeteci, muhabir, televizyoncu, kameraman istihdam ederken, herhangi bir platform -bu, internet de olabilir, sosyal medya mecraları da olabilir- orada bulunan bir kişi ya da bir kurum, tüzel kişilik o sizin ürettiğiniz içeriği alıyor, kullanıyor ve bunun hiçbir yaptırımı olmuyor. Bizim, muhakkak Avrupa örneklerinde olduğu gibi haberin de bir sanat ve kültür eseri sayılması, telifinin ödenmesi ve emeğin karşılığını bulması noktasında bir çalışma yapmamız lazım. Sözlerimin ana fikri şu; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’muzun tam da dijital kavramla ’update’ edilmesi lazım; yeniden yapılanması, güncellenmesi lazım. Algoritmayı yenilememiz lazım. Bununla ilgili olarak da Komisyonumuza bence çok önemli bir tarihsel görev düşüyor” dedi.
Mersin İsveç İstanbul Başkonsolosu Strömquist Başkan Seçer ile görüştü İsveç İstanbul Başkonsolosu Johanna Strömquist ve beraberindeki heyet, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ile bir araya geldi. Strömquist ve beraberindeki heyeti Mersin’de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu belirten Seçer, heyete Mersin hakkında bilgiler verdi. Mersin’in 2,5 milyon fiili nüfusa sahip bir kent olduğuna dikkat çeken Seçer, birçok ülkeden ve milletten insanın farklı gerekçelerle Mersin’e gelip yaşadığını söyledi. Mersin’in birçok sektörü bünyesinde barındıran bir kent olduğunu söyleyen Seçer, “Mersin’de sektör çeşitliliği var ve bu sektörler de oldukça dinamik. Mersin lokasyon itibariyle de birçok imkânı bünyesinde barındırıyor. Çok stratejik bölgede ve ülkenin, bölgenin, doğal olarak da Doğu Akdeniz’in dünyaya açılan bir kapısı niteliğinde” dedi. “Hem kamu hem de özel sektör yatırımları Mersin’i her geçen gün daha önemli hale getiriyor” Özellikle Mersin Limanı’nın kente çok önemli bir değer kattığına vurgu yapan Seçer, “Mersin’i bundan yaklaşık 200 yıl önce oluşturan temel öge Mersin Limanı’dır. Mersin Limanı’nın oluşmasından sonra Mersin çok hızlı gelişen, büyüyen ve bugünkü konuma gelen bir kent haline geldi. 200 yıldır Mersin ticaret üzerine konumlanmış, kurulmuş ve gelişmiş kent hüviyetinde” diye konuştu. Mersin’in geleceğe dair olumlu gelişmeler yaşayacağını düşündüklerini belirten Seçer, Mersin ile ilgili çok güzel gelişmeler beklediklerinden söz ederek, “Hem kamu hem de özel sektör yatırımları Mersin’i her geçen gün çok daha önemli hale getiriyor” ifadelerini kullandı. Seçer konuşmasında, Mersin’in yoğun bir göç ile nüfus artışı yaşadığından da söz ederek, “RESLOG ile de zaman zaman temaslarımız oluyor. Özellikle sığınmacılar konusunda iş birliği içerisindeyiz. Bu konuyla ilgili çalışan birimlerimiz sadece RESLOG değil, Birleşmiş Milletler ve Göç Örgütü gibi birçok uluslararası kuruluşlar, örgütler ve yapılarla da iş birliği halindeyiz. Açıkçası bunlar çok kalıcı çözümler değil ama palyatif de olsa zaman zaman şehri rahatlatan çalışmalar” şeklinde konuştu. Seçer, iş birliğinin önemine dikkat çekerek, Mersin Limanı dolayısıyla da ticari ilişkilerin kurulabileceğinden bahsetti. Özellikle altyapı ve çevre çalışmaları konusunda uluslararası kuruluşlardan Mersin Büyükşehir Belediyesine sağlanan hibelerden de söz eden Seçer, kuruluşlar ile sağladıkları finansman iş birlikleri hakkında bilgiler verdi. Seçer ayrıca, göçün sebep olduğu nüfus artışı ile alakalı da Mersin’de hayata geçirdikleri ekonomik ve sosyal politikaları açıkladı. Başkonsolos Strömquist, iş birliğinin önemine dikkat çekti İstanbul Başkonsolosu JohannaStrömquist ise Mersin’de olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu ifade ederek, “Mersin’e ilk ziyaretim. İş birliğiniz için teşekkür ediyorum ve bu ilişkilerin daha da gelişmesini umuyoruz. Bu yüzden de buradayız ve ziyaretinize geldik” dedi. Ziyarette, İsveç İstanbul Başkonsolosu Strömquist, İsveç İstanbul Başkonsolosluğunun çalışmaları hakkında bilgiler vererek iş birliğine hazır olduklarını ifade etti. Başkonsolos Strömquist, İsveç’teki yatırımcıları da Türkiye ve Mersin’e getirebileceklerinden söz etti.