EKONOMİ - 06 Mayıs 2024 Pazartesi 15:53

Prof. Dr. Temel Göktürk: "Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa 3 yıl içinde fındık tarımı bitme noktasına gelecek"

A
A
A
Prof. Dr. Temel Göktürk: "Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa 3 yıl içinde fındık tarımı bitme noktasına gelecek"

Türkiye’ye yaklaşık 6 yıl önce giren ve istilacı bir tür olarak özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “Kahverengi kokarca” ile ilgili düzenlenen panelde fındık tarımını bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekildi.


Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, kahverengi kokarca tehlikesine dikkat çekerek “Bu böceğe önlem alınmazsa üç sene sonra Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz” dedi.


Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Kahverengi Kokarca hakkında her şey ve son durum” konulu panel Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde yapıldı. Panelde söz alan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, Kahverengi kokarcaya karşı hazırlıklı olmamamız gerektiğine dikkat çekti. Pehlevan "Halyomorpha halys (Kahverengi Kokarca), hem doğal hem de tarımsal ekosistemler üzerinde çok sayıda olumsuz etkiye neden olmakta, ciddi ekonomik kayıplara ve olumsuz çevresel etkilere yol açmaktadır. Aynı zamanda yaşam alanlarımıza girerek yaşam kalitemizi etkilemektedir. Bölgenin ve ülkemizin korkulu rüyası olmasını istemiyorsak önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkarabilecek olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmalıyız. Mücadelesi çok kolay olmayan fakat her ne pahasına olursa olsun bu zararlıların mutlaka ve mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bir an önce eylem planının hazırlanarak mücadele yöntem ve stratejileri belirlenmeli. Mücadele sadece kullanılacak tek bir metot ile değil, birden fazla mücadele yönteminin birlikte kullanılması ile başarılı olabilir. Yapılacak bireysel mücadeleler yerine toplu olarak mücadelenin teşvik edilmedi gerekmektedir. Üniversiteler, Araştırma kuruluşları, Kamu, STK, Çiftçi örgütleri, çiftçiler ve hatta toplumun her bireyi bu sistemin içerisinde olmalıdır. Kahverengi Kokarca Böceği ile mücadelenin Milli sorumluluk olduğunu, sadece Trabzon’un değil bütün Ülke kurum ve kuruluşları ve Sivil Toplum Örgütleri olarak bu böcekle hep birlikte hızlı ve etkin bir şekilde mücadele ederek diğer bölgelere yayılmasının engellenmesi gerekir. Kısaca böceğin bütün ağaçlar yaşam alanı olduğuna göre bu böcekle mücadele etmenin ne denli zor hatta imkânsız olacağı ortada. Üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir konu. Düşünmek bile istemiyorum, aksi bir durumda arzu etmesek te sivrisineklerle nasıl ki yaşam alanlarımızı paylaşıyorsak bu böcekle de maalesef yaşam alanlarımızı paylaşmak zorunda kalabiliriz” diye konuştu.



"Dünya literatüründe ismi ’baş belası böcek’ olarak geçiyor"


Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, böceğin dünya literatüründe isminin baş belası böcek olarak geçtiğini ifade ederek “Bu zararlı böcek baş belası bir böcek. Zaten dünyanın bütün literatürlerinde bunu kahverengi kokarca olarak bahsederken ’baş belası böcek’ olarak ifade ediliyor. Gereçse de şu; yemediği suyunu emmediği bitki yok. Sadece reçineli bitkiler hariç yeryüzündeki bütün bitkilerin öz sularını emerek beraber zarar veriyor. Ama fındıktaki en büyük tehlike şu; fındığın suyunu emme esnasında salgılamış olduğu bir madde fındığı acılaşmasına neden oluyor. Randıman düşüklüğünden ziyade fındıktaki bu acılaşma fındığın kullanım değerlerini ortadan kaldırıyor ve fındık sadece fındık yağı olarak kullanılabiliyor. Buradaki mücadele vatandaşa bırakılacak kadar kolay bir konu değil. Dolayısıyla vurgulamak istediğimiz konuda eylem planında çiftçiyi de bu mücadeleye katacak projeler üretmek. Örnek verecek olursak tuzağın benden kampanyasıyla beraber bunu yakalayacak olan tuzakları çiftçiye verilebilir çiftçi bu tuzaklarla beraber bu böcekleri yakalayabilir. İlacın benden kampanyasıyla beraber özellikle buna karşı atılacak olan ilaçları bir şekilde Tarım Bakanlığı kendi bünyesinde düzenleyip bir sınırlama koymalı. Yoksa ilaçlı mücadelede çözüm değil. Çünkü Doğu Karadeniz Bölgesinin yapı itibariyle atılan ilaçların denize ulaşması çok kolay. Bir de bölgede arıcılıkta söz konusu. Buna ilave olarakta birçok canlının doğal düşmanı da alanda mevcut bunlarında ölümüne neden olabiliriz. Buna karşı birden fazla mücadele yöntemlerinin aynı anda ve seferberlik olarak kullanılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.



"Önlem alınmazsa fındık para etmeyecek"


Böcekle ilgili önlem alınmadığı takdirde fındığın para etmeyeceğine dikkat çeken Göktürk, “Bu böcek üç sene sonra eğer önlem alınmazsa Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şayet bu böcekle beraber mümkün olduğu kadar erken bir zamanda ve uygun olan yöntemlerle mücadeleye başlamak zorundayız. Şu anda böceğimiz kışlak dediğimiz kışı geçirdiği yerlerden havaların ısınmasıyla beraber çıktı artık yavaş yavaş yeşil alanlara doğru geldi. Öncelikle meyve bahçelerinin içerisinde henüz meyve olmadığı için yabancı otların sularını emiyor zaman ilerleyince şuan fındığa yeni yeni gitmeye başladı. Fındık için erken fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman artık fındığa zarar vermeye başlayacak. Doğu Karadeniz Bölgesinde özellikle Artvin, Rize, Trabzon bölgesinde bitki çeşitliliği çok fazla olduğu için henüz tam olarak fındıkta zararını hissetmedik. Fakat son dönemlerde özellikle Giresun’da ve Ordu’da popülasyon yoğunluğu çok fazla bir duruma eriştiği için 2023 yılındaki popülasyonun çok olması 2024 yılında bu böceğin artık gerçekten fındığa zarar vereceği anlamına geliyor. Ama biz fındıktaki zararını fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman göreceğiz” şeklinde konuştu.



"Vatandaş şuan sadece psikolojik zararını gördü, ekonomik zararını yeni görecek"


“Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş” diyen Göktürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü:


“Böceğin tarihine bakacak olursak 2018 yıllarında Artvin bölgesinden uçarak doğal yollarla yani her hangi bir taşınma ile değil böcek giriş yaptı. Şu anda Artvin’den 2018 yılında girdikten sonra da kendi imkanlarıyla beraber yılda 70-80 kilometrelik mesafeyi uçarak oradan Rize’ye, Rize’den Trabzon’a, Trabzon’dan Giresun’a, Ordu’ya, Samsun’a aynı şekilde şu anda böcek Doğu Karadeniz Bölgesinde bulunmadığı il yok diyebiliriz. Kastamonu, Sinop o bölgeden de devam ederek şuan Marmara bölgesinde bile bu böceği görmemiz mümkün. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz.”



Prof. Dr. Temel Göktürk: "Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa 3 yıl içinde fındık tarımı bitme noktasına gelecek"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Şırnak DEM’li belediyelerin işçi çıkarmasına tepki Şınak’ın Cizre ilçe belediyesini 31 Mart yerel seçimlerin ardından kazanan DEM Partili belediye başkanı Güler Yerbasan ve Abdurrahim Durmuş, geçtiğimiz ay 5 işçiyi gerekçe göstermeden, dün de 29 olmak üzere toplam 34 işçiyi işten çıkardı. Gerekçe gösterilmeden 34 kişinin işten çıkarılmasına HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı Hizmet İş Sendikası ve Memur Sen Konfederasyonundan tepki geldi. Cizre Belediyesini kazanan DEM Partinin belediye başkanı hiç bir gerekçe göstermeden geçtiğimiz hafta 3 işçinin iş akdini sonlandırdı. HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı Hizmet İş Sendikası ve Memur-Sen Konfederasyonu tarafından işten çıkarılanların yeniden görevlerine iade edilmesi için girişimler sürerken, dün 29 kişi daha işten çıkarıldı. İş akitleri fesih edilen 34 işçinin bağlı bulunduğu HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı Hizmet-İş Sendikası Şırnak İl Başkanı Nevzat Usal, bu duruma sert tepki gösterdi. Usal, yapılan bu işten çıkarılmanın haksız ve hukuksuzluk olduğunu belirterek sendika olarak bütün yasal yollara başvuracaklarını söyledi. “34 işçi işten çıkarıldı 120 kişilik bir liste daha var” İşten çıkarılan 34 kişinin ardından 120 kişilik bir listenin daha olduğu bilgisi aldıklarını belirten Hizmet-İş Sendikası Şırnak İl Başkanı Nevzat Usal, “Bazı belediyelerde hala seçimden icraata geçilemedi. Halkın beklentisi, hayal kırıklığına dönüştü. Hizmetin konuşulması gereken bir zamanda, bazı CHP’li ve DEM’li belediyelerin işçilere yaptığı baskılar, tehditler ve kıyımlar konuşuluyor. Bunlarda biri de Cizre Belediyesidir. 31 Mart yerel seçimlerinde yönetime gelen belediye başkanları, maalesef Cizre halkını hayal kırıklığına uğratmıştır. Cizre Belediyesi’nde 1 Nisan’dan beri emekçiler sendikal baskıya uğruyor, iş akitleri haksız ve hukuksuz bir şekilde feshediliyor. Cizre Belediyesi’nde şuana kadar 34 arkadaşımız haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkarılmıştır ve aldığımız duyumlara göre 120 kişilik bir listenin de hali hazırda beklediği şeklindedir. Cizre Belediyesi eş başkanları, Cizre halkına hizmet etme noktasında mücadele etmesi gerekirken, işçilerle mücadele yolunu seçtiler. Cizre Belediyesi eş başkanları emekten, hukuktan, demokrasiden her ne kadar bahsetmişlerse de bunların gereksinimlerini yerine getirmemiş bulunmaktadırlar. Oysa; emek deyince, emekçi deyince, ekmek deyince, hak, hukuk, adalet deyince, barış, özgürlük kardeşlik deyince en çok bunların sesi çıkıyordu. Mazbatayı alınca emekçiyi işinden, aşından, özgürlüğünden ettiler. Şimdi demezler mi size, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Lütfen söylemlerinizin arkasında durun. Emekten yana mısın, emek düşmanı mısınız? Barışçıl mısınız, savaşçı mısınız? Oy isterken işçiyi kardeş bil, kazanınca ötekileştir. Böyle politika olmaz. Bu adaletsizliğe, bu kıyıma, bu ha gaspına sessiz kalmayacağız” dedi. “Eylem çadırı kuracağız” İşten çıkarılan işçilerin işlerine geri iade edileceği zamana kadar Cizre Belediyesi önüne eylem çadırı kuracaklarını ifade eden Usal, “Haklılığımızı ortaya koymak için eylem çadırı kurma kararı aldık. Kuracağımız eylem çadırını hakkımızı alana dek kaldırmayacağız. Bu süre belki 1 hafta sürecek, belki 1 ay belki de 5 yıl. Ama usanmayacağız, yılmayacağız ve asla vazgeçmeyeceğiz. Belediye başkanları gelip geçicidir. Belediyelerin asıl sahibi işçilerdir, emekçilerdir. Her kim olursa olsun, kimsenin kimseyi ekmek teknesinden uzaklaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Emeğinden başka sermayesi olmayan, Cizre’ye gece gündüz, kar-kış, bayram, tatil demeden fedakarca hizmet eden işçileri, hiçbir gerekçe göstermeden işten çıkarmak ne demek? Şuana kadar 34 işçi ve hazırda bekleyen 120 kişilik bir liste, her işçinin en az 4 kişilikli bir ailesi olduğunu düşünün. Korkunç bir tablo, felaket. Bir babanın evine boynu bükük gitmesine sebep olmak hangi ideoloji de, hangi kitapta yazar? Bu iyi niyetle açıklanabilecek bir durum değildir. İşçi, memur tüm belediye çalışanları tedirgin, Cizre halkı şaşkınlık içerisindedir. Cizre halkının iradesi ile Belediye Başkanı seçilenlerin tavrına ve yönetimine itiraz ediyoruz. Diyoruz ki, gittiğiniz yol yol değildir. İnsanların rızkıyla oynayarak hiçbir menzile varamazsınız" diye konuştu. “Tasarruf için işten çıkarılma olmaz” Belediye eş başkanlarının tasarruf tedbirleri kapsamında işçilerin işten çıkarıldıklarını belirttiğini ifade eden Usal, tasarruf için işten çıkarılma olmaz dedi. Usal şöyle devam etti: "Söz konusu belediye başkanlarının özrü kabahatinden daha büyüktür. Belediye bütçesini gerekçe göstererek işçilere zulmetmek akıl karı değil. Burada daha önce de belediye başkanları vardı. Hem hizmet üretiliyor hem de ücretler tıkır tıkır ödeniyordu. İnsanları işten atarak, ekmeğiyle oynayarak tasarruf edilmez. Kaldı ki amaç da bu değildir. Bütçe gerekçesi, minareye kılıf hazırlamaktır. Herkes biliyor ki, asıl amaç mevcut işi arkadaşların iş akitleri feshedilerek yeni işe alımlar için zemin hazırlanmaktadır. Başka bir deyişle, yandaşları işe almak için yer açılmaktadır. Cizre Belediyesi eş başkanları Güler Yerbasan ve Abdurrahim Durmuş’a sesleniyoruz. HAK-İş Konfederasyonumuza bağlı Hizmet-İş sendikası olarak diyalogtan yanayız. İşten atılan arkadaşlarımızın haklarını teslim eden bir müzakereye açığız. Ya saygın bir müzakere ya da tavizsiz direniş. Eylemimiz arkadaşlarımız işe geri dönünceye kadar devam edecektir”. “Randevu taleplerimiz cevapsız kaldı” 31 Mart yerel seçimlerinin ardından göreve başlayan Cizre Belediye eş başkanlarından randevu talep ettiklerini ancak randevu taleplerinin cevapsız kaldığını belirten Usal, “Biz, yerel seçimlerin hemen sonrasında gerek yönetici arkadaşlarımızla, gerek telefon irtibatı üzerinden mevcut yönetimin özel kalemleri ile bir randevu talebimiz oldu. Randevu taleplerimiz de hem mevcut yönetime hayırlı olsun ziyaretinde bulunmak üzere, hem de bundan sonraki süreçte orada kendilerinin nasıl halkın iradesi ile, halkın oyları ile seçilerek belediye başkanı olduklarını, aynı şekilde bizim de sendika olarak orada çalışan işçilerimizin özgür, hür iradeleri ile bizi tercih etmiş olduklarını, bununla beraber bakanlık nezdinde yetkili sendika olduğumuzu ve bunun 3 yıl devam edeceğini söylemek üzere kendilerinden defalarca randevu taleplerimiz oldu. Randevu taleplerimize dönüş yapmadılar. Biz yine ona rağmen, Cizre Belediyesi’nin başkanlık makamına bizzat gittik. Kendileri hatta makama geldikleri saatlerde, bizleri salonda görerek bir tokalaşma gerçekleşti. Lakin, makama geçtikten sonra kendi özel kalemlerine kim olduğumuzu sormuşlar. Bizim de HAK-İş Konfederasyonuna bağlı Hizmet-İş Sendikasının yöneticileri olduğumuzu söyledikten sonra özel kalemleri aracılığı ile bize randevu taleplerinin olmayacağını, müsait olmadıklarını, işlerinin olduğunu söyleyerek randevumuz ile alakalı daha sonrasına da bir dönüş sağlanmamıştır. Yine bu bağlamda geçen hafta bir basın açıklaması yapmıştık Cizre’de. Memur-Sen Konfederasyonuz ile beraber yaptığımız basın açıklamamızı gerçekleştirmeden önce, kurum içerisinde bazı müdürler tarafından arandım. Basın açıklaması yapmayın, bizler aracı olalım, belediye başkanlarımız bilmiyorlar. Mevzuata hakim değiller. Biz kendileri ile görüştükten sonra biz size dönüş yapalım dediklerinde bizlerde tabi iyi niyetli olduğumuz için, müzakere masası istediğimiz için onları da bir hafta bekledik. Lakin sonrasında onlarda telefonlarımıza cevap vermeyince biz geçen hafta Memur-Sen Konfederasyonuz ile beraber Cizre Belediyesi’nin önünde bir basın açıklaması yaptık” dedi.
Mersin Mersin’de vatandaşlar işaret dili öğreniyor Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi bünyesinde hizmet veren Yenişehir MERCEK Mesleki Eğitim Merkezi’nde ’işaret dili’ kursu verilmeye başlandı. Eğitimde, vatandaşların günlük hayatta işitme engelli bireylerle rahatça iletişim kurması amaçlanıyor. Belediye Başkanı Vahap Seçer öncülüğünde birçok projeyi hayata geçiren Mersin Büyükşehir Belediyesi, kendi bünyesinde personele yönelik gerçekleştirdiği işaret dili eğitimlerinin yanı sıra, MERCEK’te vatandaşlar için de işaret dili kursları açıyor. Şimdiye kadar birçok kez işaret dili kursu açılan MERCEK’te, eğitimi yeminli işaret dili tercümanı Esen Çay veriyor. Sağlık alanında çeşitli bölümlerde eğitim alan bir öğrenci grubunun katılım sağladığı kurs programında öğrenciler şu ana kadar, temel kelimelerin yanı sıra birçok ilk iletişim cümlelerini de öğrendiler. Ücretsiz olarak verilen eğitimde; işitme engelli vatandaşların iletişim kurma şekilleri, işaret dili ile beden dili arasındaki uyum ve Türk işaret dilinin temel kuralları öğretiliyor. “İşaret dili öğrenmelerini herkese öneriyorum” Yeminli işaret dili tercümanı Esen Çay, MERCEK’te Yenişehir Halk Eğitime bağlı olarak yaklaşık 3 yıldır işaret dili kursları verdiğini anlatarak, “İnsanların işitme engelli bireyler ile iletişime girebilmeleri adına temel eğitimler veriyorum. İşaret dili kursuna gelmek isteyen kişiler ’mercek.mersin.bel.tr’ adresinden başvurarak gelebilirler. Başvuru yapan kişilerin uygun olduğu saatlere göre kurs ayarlanabiliyor. Biz de ona göre eğitim veriyoruz” dedi. Sağlık alanında çeşitli bölümlerde okuyan öğrenci grubu ile derslere devam ettiğini aktaran Çay, “Temel eğitimin yüzde 80’lik kısmını tamamladılar. Artık cümle oluşturma ve iletişime geçme kısmındayız. Çeşitli aktivitelerle birbirleriyle diyalog şeklinde kurslarımıza devam ettiriyoruz” diye konuştu. Çay, işaret dilini temel düzeyde tüm vatandaşların bilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Bir merhabanın ya da yüzde oluşan bir mimiğin bile onlar adına çok şey ifade ettiğini söyleyebiliriz. İşaret dili öğrenmelerini herkese öneriyorum” diye konuştu. “Temel kelimeleri ve temel cümle kurmayı öğrendik” Optisyenlik bölümü öğrencisi Tunahan Gürbüz, temel kelimeleri ve temel cümle kurmayı öğrendiklerini belirterek, "İşitme engelli biriyle karşılaştığımız zaman temel düzeyde iletişim kurabileceğimizi, ona yardımcı olmak istediğimizi ve eğer çok hızlı konuşursa yavaşlaması gerektiğini anlatabilecek düzeydeyiz. Yaklaşık üç haftada bu düzeye geldik. İlerleyen süreçlerde bunu daha da ilerleteceğimizi düşünüyoruz. Meslek hayatımda böyle bir şeyle karşılaşmadım ama asla karşılaşmayacağım diye de bir şey yok. Neye ihtiyacı olduğunu, ne istediğini temel düzeyde neler yapılması gerektiğini anlatabilecek düzeydeyiz” şeklinde konuştu.
Muğla Muğla BİLSEM Erasmus+KA210 ile uluslararası eğitim köprüleri kuruyor Muğla Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) Erasmus+ KA210 ‘Reduce Consumption Extend Life’ projesi kapsamında İrlanda, Estonya ve Almanya’dan gelen öğretmen ve öğrencileri ağırladı. Felsefe Öğretmeni Gözde Gürdal’ın yürütücülüğünde gerçekleşen etkinlik, 27 katılımcıya ev sahipliği yaptı. Proje, sürdürülebilir yaşam biçimlerini teşvik ederek tüketimi azaltmayı ve ürünlerin ömrünü uzatmayı hedefliyor. Katılımcılar, Muğla’nın tarihi ve kültürel zenginliklerini de keşfetme fırsatı buldu. Etkinlikler arasında, eski Muğla’nın sokaklarında yapılan gezinti, zeytinyağı tadım atölyesi ve bölgenin deniz ürünlerinin tanıtımı yer aldı. Ayrıca, katılımcılar Muğla’nın müzelerini ziyaret ederek, bilimsel ve sanatsal faaliyetlere katıldı. Proje yürütücüsü Gözde Gürdal, “Bu tür uluslararası projeler, öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin ufuklarını genişletiyor ve farklı kültürler arasında köprüler kuruyor. Ayrıca, çevre bilincini artırarak geleceğimiz için önemli adımlar atıyoruz” dedi. Muğla Bilim ve Sanat Merkezi, bu tür projelerle eğitimde sınırları aşarak, öğrencilerine ve öğretmenlerine global bir perspektif sunmayı amaçlıyor. ‘Reduce Consumption Extend Life’ projesi, bu vizyonun somut bir örneği olarak dikkat çekiyor. Projenin devamında, katılımcılar Muğla’nın doğal güzelliklerini keşfetmeye ve yerel halkın yaşam tarzını deneyimlemeye devam edecek. Etkinlikler, sürdürülebilir yaşam ve çevre koruma konularında farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Proje, bölgesel ve uluslararası düzeyde eğitim ve çevre bilincinin gelişimine katkı sağlamaya devam edeceği açıklandı.