YEREL HABERLER - 25 Mayıs 2017 Perşembe 13:53

Dr. İmren’den Ramazanda beslenme önerisi

A
A
A
Dr. İmren’den Ramazanda beslenme önerisi

Van Halk Sağlığı Müdürü Dr.

Van Halk Sağlığı Müdürü Dr. Yakup İmren, bütün gün hiçbir şey yememişken birdenbire birçok yemeği kısa sürede yemenin midenin dengesini bozacağını söyledi.


Ramazan ayında sahur ve iftarda tüketilecek besinlerle ilgili vatandaşlara önerilerde bulunan Dr. Yakup İmren, Ramazan ayının yaşamımızda önemli bir yer teşkil ettiğini belirtti. Gün içinde yemek yenilemediği için sahur ve iftar yemeklerine ayrı bir özen gösterildiğini kaydeden İmren, “Sahur normal kahvaltıdan, iftar ise akşam yemeğinden daha zengin içeriklerle hazırlanır. Ramazan ile birlikte insanların beslenme alışkanlıklarında değişiklikler meydana gelir. Son derece renkli, zengin yemeklerle donatılan masalarda, hele de bütün gün aç kalmışken psikolojik olarak birçok yemeğin tadına bakmak, yemek isteriz. Fakat bütün gün hiçbir şey yememişken birdenbire birçok yemeği kısa sürede yemek midemizin dengesini bozacaktır. Sağlıklı bireyler bile buna dikkat etmedikleri zamanlarda sindirim zorlukları, mide ve bağırsaklarda aşırı gaz birikimi, ani tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklarla karşılaşabilirler. Bu nedenle yemekleri yavaş yavaş tüketmek ve sınırlı tüketmek hem iftar sofralarında keyifli saatler geçirmemizi hem de yavaş yenen yemeklerin mideyi rahatsız etmemesini sağlayacaktır. Yapılan araştırmalar doğru ve yeterli beslenildiği takdirde orucun vücudu toksinlerden temizleyici etkisi olduğunu gösteriyor” dedi.


Ramazan ayında öğün sayısının en az 3, tercihen de 4 (sahur, iftar açılışı, iftar yemeği, gece yatmadan önce bir ara öğün) olacak şekilde planlanmış bir beslenme şekli uygulanması gerektiğini dile getiren Dr. İmren, “Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya gece yatmadan önce yemek yemenin son derece zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı yaklaşık 12-15 saat olan açlığı ortalama 18 saate çıkarmaktadır. Bu durum; kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak rahatsızlıklarla birlikte günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Sahur ve iftar arasında nerdeyse 12-15 saatlik bir zaman dilimi ve bağlantılı olarak da açlık olduğu için orucunuzu açtıktan ortalama yarım saat sonra ana yemeğinizi yemeğe özen gösteriniz. Orucunuzu açarken özellikle enerji verecek, kan şekerinizi düzenleyecek ve sıvı ihtiyacınızı karşılayabilecek besinler seçmek daha doğru olacaktır. Seçilen ana yemeklerin pişirme yöntemleri de çok önemlidir. Özellikle ızgara, fırında veya haşlama yapılan yemeklerin tercih edilmesi ileriki saatlerde mide kramplarına, hazımsızlığa ve mide yanmalarına karşı sizi koruyacaktır” diye konuştu.


İftarda peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanması gerektiğini belirten İmren, “15-20 dakika sonra ana yemeğe geçilebilir. Ana yemek de kasarında tüketilmeli. İftarda bol kalorili besinler değil, daha rahat sindirilebilen besinler tercih edilmelidir. Unutmayınız ki beyin doyma emrini yemek yeme işleminden 15-20 dakika sonra verir. Bu nedenle iftarda çok hızlı yemek yerine lokmalar çok çiğnenerek yavaş yavaş yenilmelidir. İftarda aşırı şerbetli, yağlı ve unlu tahıllar yerine hafif sütlü tatlılar ve meyve tercih edilmeli. Bilindiği gibi Ramazan ayının sosyal paylaşım ortamına uygun olarak sıkça yaşanan iftar davetlerine katılım ne kadar önemli ise böyle ortamlarda aşırı gıda tüketimine karşı dikkatli olmak da o kadar önemlidir. Porsiyonlar küçültülerek beslenilmelidir. Susama hissi olmasa bile iftar ve sahur arasında sık sık su içilmelidir. İftar yemeğinden hemen sonra hareket etmek, kısa mesafeli yürüyüşler yapmak, yemeklerin sindirimine yardımcı olacaktır. Mesela teravih namazlarına yürüyerek gidilebilir. Kahve gibi kafein içeren içecekler yerine süt, ayran, ıhlamur ve kuşburnu türü bitki çayları tercih edilmelidir. Eğer kabızlık sorunu yaşanıyorsa, yemeklerde lif oranı yüksek gıdalar, hurma, kuru yemişler ile taze ve kuru meyveler tüketilmelidir” ifadelerini kullandı.


Oruç tutarken vücut dengesini korumak için özellikle sahur öğününün atlanılmaması gerektiğini kaydeden İmren, “Çünkü sahur yapmamak açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak vücudun halsiz düşmesine neden olur. Sahurda daha tok tutacağı düşünülerek yenilen hamur işleri, kırmızı et, ekmek ve makarna gibi karbonhidrat yönünden zengin besinler yerine bulgur pilavı, tam buğday ekmeği gibi posalı besinler yenilmelidir. Gün içinde aşırı acıkma problemi olanlar sahurda mercimek, bulgur pilavı yemeyi tercih edilebilir. Aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemekler ile unlu besinlerden uzak durulmalıdır. Kronik hastalığı olan kişilerin aile hekimlerine veya uzman hekime danışmadan oruç tutmamaları önemlidir” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.